Paralel Yapı soruşturmaları kapsamındaki çok sayıda tutuklu polisin tahliyesini usulsüz şekilde kararlaştıran ve meslekten ihraç edilen ve kamuoyunda 'kamikaze hakimler' olarak da bilinen hakimler Metin Özçelik ile Mustafa Başer'in Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılanmasına devam edildi.
25.02.2017 12:00 Paralel Yapı soruşturmaları kapsamındaki çok sayıda tutuklu polisin tahliyesini usulsüz şekilde kararlaştıran ve meslekten ihraç edilen ve kamuoyunda 'kamikaze hakimler' olarak da bilinen hakimler Metin Özçelik ile Mustafa Başer'in Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılanmasına devam edildi.
21 Şubat'ta Ankara'da Yargıtay Konferans Salonu'ndaki duruşmada heyete, Yargıtay 16. Ceza Dairesi Üyesi Muhsin Şentürk başkanlık etti.
Duruşmayı, Hollanda Yargıçlar İçin Yargıçlar Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Evert Van Der Molen ile beraberindeki heyet de izledi.
Hakim Şentürk, duruşmada, geçen duruşmada yazılan müzekkere yazılarına gelen cevapları okudu.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Dairesi Başkanlığının ByLock ile ilgili raporunda, sanık Başer ve Özçelik'in isimlerinin abone listesinde bulunduğu ve sisteme girdiklerinin tespit edildiği ancak mesaj içeriklerinin henüz belirlenemediği ifade edildi.
Raporda, sanık Mustafa Başer'in ByLock'a 21 Eylül-20 Kasım 2014 arasında 19 farklı günde 459 kez, Özçelik'in de 17 Ağustos 2014-20 Şubat 2015 tarih aralığında 21 farklı günde 405 kez giriş yaptığı kaydedildi.
Dosyanın önceki sanık avukatlarından Celal Sis ile sanık Özçelik'in avukatı Önder Durdu'nun da ByLock kullanıcısı olduğu aktarılan raporda, bir başka avukat Ahmet Sivri'nin Sis ile Durdu'ya ByLock üzerinden mail gönderildiği bilgisi yer aldı.
Mailde 'Süreci uzatma adına reddi hakim talebinde bulunarak heyeti çalışamaz hale getirmek, iddianamenin gerekirse TRT spikeri tarafından okunmasını sağlamak, Balyoz ve Ergenekon gibi davalardaki savunma argümanlarının kullanılması, yabancı basın ve uluslararası yargı birliklerinin duruşmalara davet edilmesi' gibi tavsiyelere yer verildiği aktarıldı.
Daha sonra rapora ilişkin görüşü sorulan duruşma savcısı Kenan Zeybek, ByLock mesajlarında yabancı derneklerle ilgili girişimlerden söz edildiğini belirterek, 'Daha önce duruşmayı, yabancı hukuk dernekleri tarafından temsilcilerin takip ettiğini gördük. Bugün de bir kısım yabancı dostumuz duruşmayı takip ediyor. Bunları, zapta geçirilmesi için söyledim.' dedi.
Rapora ilişkin söz alan sanık Mustafa Başer'in avukatı Elkan Albayrak, raporun çelişkili olduğunu savunarak, sanıkların ByLock kullanıcısı olup olmadığının bağımsız bir birim tarafından incelenmesini istedi.
Meslektaş avukatlar arasındaki savunma taktiklerinin her duruşmada yapılabileceğini, bunların suç teşkil etmediğini öne süren Albayrak, 'Davayla ilgisi olmayan bu yazışmaların deliller arasında yer alması üzüntü verici. Büyük kaygı duydum. Bundan sonra nasıl savunma yapacağız.' diye konuştu.
'Şok oldum'
Raporda ByLock kullandığı tespiti yer alan sanık Özçelik'in avukatı Önder Durdu ise sözlerine 'Şok oldum.' diyerek başladı.
Avukat Ahmet Sivri ile mail yoluyla haberleştiğini belirterek, mesaj içeriğini doğrulayan Durdu, kesinlikle ByLock kullanmadığını savundu.
Durdu, 'Şu anda kendimi mi yoksa müvekkili mi savunayım, onun karmaşası içindeyim. Bundan sonra bu dosyada yer alır mıyım, almaz mıyım, bunu değerlendirmek gerekecek. ByLock kullanmadım, meslektaşım tarafından bana mail gönderildi. Bir avukatın 'Bunu geciktirelim, uzatalım, yabancılardan istifade edelim' demesi suç teşkil etmez.' ifadelerini kullandı.
Bugün savunma yapmaya hazır olduklarını, hazırlıklarını savunmayı uzatmayla itham edilmemek için tamamladıklarını söyleyen Durdu, ancak şu anda psikolojik olarak savunma yapacak durumda olmadığını kaydetti.
Durdu, söz konusu delillerin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, dosyadan çıkarılmasını istedi.
Daha sonra söz verilen sanık Mustafa Başer, kendisiyle ilgili ByLock içeriklerinin belirlenmemiş olmasının, bu programı kullanmadığını gösterdiğini ileri sürdü. Başer ayrıca, avukatlar arasında savunmaya ilişkin görüşmelerin rapora girmesinin suç teşkil ettiğini savundu.
Sanık Metin Özçelik de ByLock kullanmadığını iddia ederek, telefonunun incelenmesi talebinde bulundu. Özçelik, avukat bulmakta zorlandıklarını ifade ederek, buldukları avukatların da baskı altına alındığını öne sürdü.
Mahkeme üyesi Mustafa Kurtaran, sanık avukatlarına yabancı heyetin duruşmalara geliş sürecinin şeffaflığı açısından bir soru sormak istediğini belirtti.
Kurtaran, yabancı heyetin gelişini kimin organize ettiğini, bunun için hangi kaynağın kullanıldığını, FETÖ'nün arkasında olduğu kuruluşların yabancı heyetlere maddi kaynak sağlayıp sağlamadığını sordu.
Avukat Durdu, Hollanda'da AB himayesinde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu olarak çalışan vakfın başkanıyla 2015 Temmuz ayında ilk kez temas kurduğunu, vakıf temsilcilerinin, Türkiye'de iki hakimin yargılanmasının kendileri için önemli olduğunu belirterek duruşmaları nasıl izleyebilecekleri konusunda yardım istediklerini anlattı. Kendisinin yalnızca duruşma gününü heyete ilettiğini dile getiren Durdu, masrafları ise karşılamadıklarını bildirdi.
MÜTALAA OKUNMAYA BAŞLANDI
Öğle arasının ardından devam edilen duruşmada, savcı Kenan Zeybek'e söz verildi. Zeybek, sanıklara isnat edilen suçlar ve sevk maddelerinin açık olduğunu belirterek, esas hakkındaki mütalaasının hazır olduğunu bildirdi.
Daha sonra Zeybek, dört bölümden oluştuğunu belirttiği mütalaasını okumaya başladı.
Sanık Metin Özçelik'in yetkisi olmadığı halde İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olarak paralel yapı soruşturmaları kapsamındaki tutukluların İstanbul 10 ayrı sulh ceza hakiminin reddi talebini kabul ettiğini anlatan Zeybek, Mustafa Başer'in de aynı şekilde yetkisi dışında kalmasına karşın, 63 tutuklu şüpheliyi tahliye ettiğini hatırlattı.
Anayasa'nın 138. maddesi uyarınca hakimlerin görevlerinde bağımsız olduğunu, hiçbir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceğini belirten Zeybek, hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağını vurguladı.
Hakim ve savcıların görevlerini hangi esaslara göre yapmaları gerektiği konusunda mevzuatta açık bir düzenleme bulunmadığını anlatan Zeybek, bu konudaki en önemli uluslararası metnin Bangalor Yargı Etiği İlkeleri olduğunu, bu metinde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkelerine göre hareket edilmesi gerektiğine yer verildiğini aktardı.
Savcı Zeybek, 'Şu halde, hakimler ve savcılar Anayasa ve yasalarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olan veya olmayan ancak evrensel anlamda hakim ve savcıları bağladığında da kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler. Aksine davranışın ortaya çıkaracağı sonuçların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinde açıklanan suç ögelerini içermesi durumunda da yetki ve görevin ihmalinden ya da kötüye kullanılmasından söz edilmesinin olanaklı bulunduğu açıktır.' değerlendirmesinde bulundu.
Sanıkların, kurulumu ve kullanımındaki özellikler dolayısıyla Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu olmayanların kullanması mümkün olmayan ByLock programını kullandığının belirlendiğini dile getiren Zeybek, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığından gönderilen raporda, sanık Başer'in 21 Eylül-20 Kasım 2014 tarihleri arasında 19 farklı gün, sanık Özçelik'in 17 Ağustos 2014-20 Şubat 2015 tarihleri arasında 21 farklı gün bu programa girdiğinin belirtildiğini hatırlattı.
Zeybek, sanıkların savunmalarında HSYK tarafından haklarında verilen soruşturma izni, açığa alma ve ihraç kararlarında bazı HSYK üyelerince verilen muhalefet şerhlerini okuduklarını da anımsatarak, söz konusu muhalefet şerhlerini yazan isimlerin FETÖ üyesi olmak suçundan etkin pişmanlıktan yararlanmak amacıyla itirafçı olduğunu ve bu muhalefet şerhlerini örgütsel faaliyet kapsamında ne şekilde yazıldığını anlattıklarını söyledi.
'ByLock üzerinden ne tür talimatlar verildiği ortaya çıktı'
Bu davanın FETÖ tarafından ne şekilde takip edildiğinin, ByLock üzerinden örgüt mensuplarınca sanık müdafilerine yargılama sürecini uzatmaya ve sulandırmaya yönelik ne tür talimatlar verildiğinin ortaya çıktığını dile getiren Zeybek, şöyle devam etti:
'Böylece davanın tüm aşamalarında sanıklar ve müdafilerinin tüm söz ve taleplerinin, söz konusu bu örgütsel talimatların harfiyen uygulamasından ibaret olduğu artık netlik kazanmıştır. Bu şekilde, yargılama süreci içerisinde biz iddia makamı olarak okyanus ötesini işaret ettiğimizde savunmanın, telaşa kapılıp, celallenmesi daha da bir anlam kazanmaktadır.
Yine örgütsel talimatla temasa geçildiği artık kesinleşen bir kısım yabancı hukuk derneklerinin temsilcilerinin duruşmada hazır olduğu hususunun savunma tarafından ısrarla duruşma zaptına geçirilmeye çalışılması üzerine, iddia makamı olarak ülkemizin bağımsız bir devlet olduğu, müstemleke olmadığı belirtilerek bu duruma itiraz edilmesi ve mahkeme heyetince de bu yakışıksız talebin reddedilmesi üzerine, sanık müdafilerinin paralel bir duruşma zaptı düzenlemeye kalkışmaları hususu şimdi yerli yerine oturmaktadır.
Yine sanık müdafilerinden birisinin 15 Temmuz darbe kalkışmasından önceki tüm duruşmalarda kendisine ne zaman söz verilse 'hukuk bir gün ayağa kalkacak' söylemini kullanması, darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine ise artık bir daha ortalıklarda gözükmemesi ve bu şekilde ayağa kalkacağını müjdelediği, gerçekleşmesini ümit ettiği hukukun nasıl bir hukuk olduğu hususu da şimdi herkes tarafından anlaşılmış bulunmaktadır.'
'Küheylan gibi şahlanıp, üveyik gibi kanatlandılar'
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in www.herkul.org internet sitesinde yayınlanan 'Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları' başlıklı sohbeti aracılığıyla paralel yapıya ilişkin 7 ayrı soruşturma dosyasından tutuklu 63 kişinin tahliyelerinin sağlanmasına yönelik talimat verdiğini anlatan Zeybek, Gülen'in, FETÖ üyeliğinden dolayı tutuklu bulunanların içeride 'Medrese-i Yusufiye' yaşayıp, 'mukaddes çile' çektiklerini, dışarıda özgür olan diğer örgüt üyelerinin ise onların bu ızdırabını ruhlarında duyup, bu 'mukaddes çileyi' paylaşmalarını istediğini aktardı.
Gülen'in, şüphelilerin tahliyelerini sağlama noktasında bir küheylan gibi şahlanıp, bir üveyik gibi kanatlanarak, ellerinden gelen gayreti gösterenlerin 'infak kahramanlığı' yapmış sayılacaklarını, bunun sonucunda çekecekleri sıkıntıların 'günahlarının kefareti' olacağını ifade ettiğini belirten Zeybek, 'FETÖ elebaşı Gülen'in, dua ve sohbet görüntüsüne büründürerek, gizleyip, dini motiflerle süslediği kriptolu talimatını alan örgütün yargı teşkilatı içerisinde yer alan ve genel stratejileri gereği o güne kadar kendilerini gizleme gayreti içinde bulunan örgüt mensuplarının kendilerini açık etme pahasına da olsa bu talimatın gereğini yapmak üzere örgütsel bütünlük ve hiyerarşi içerisinde organize bir şekilde derhal harekete geçtikleri ortadadır.' ifadelerini kullandı.
Savcı Zeybek, sanıkların davaya konu eylemlerinden dolayı HSYK tarafından meslekten ihraç edildiklerini, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında meslekte kalmalarının uygun olmadığına bir kez daha karar verildiğini belirterek, şunları kaydetti:
'Sanıkların tabi oldukları yasal mevzuatın yanı sıra, bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat şeklindeki yargı etiği ilkeleriyle bağdaşmayan bir biçimde FETÖ elebaşı Gülen tarafından verilen talimat doğrultusunda tamamen yetki gasbı yaparak verdikleri kararlarla FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olarak, bu örgütsel hiyerarşi içerisinde kendilerine verilen talimat doğrultusunda yargısal görevlerinin gereklerine aykırı hareket ederek, kendileriyle birlikte aynı örgüt üyesi oldukları iddia edilen tutuklu durumdaki 63 şüphelinin tahliyelerini gerçekleştirmeye çalışarak, kendilerine isnat edilen silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri tüm dava dosyası kapsamıyla sübuta ermiştir.'
Zeybek, yasa dışı FETÖ silahlı terör örgütü üyesi olmak ve görevi kötüye kullanmak suçları tüm dosya kapsamından anlaşılan sanıkların, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 3 ve 7/1. maddeleri yollamasıyla Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 314/2 ve 257/1. maddeleri uyarınca 17 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçu ile soruşturmanın gizliliğini ihlal suçlarının yasal unsurları oluşmadığından sanıkların bu iki suçtan beraatini isteyen Zeybek, sanıklar hakkında mahkumiyet talep edilen suçlarda ise alt sınırdan uzaklaşılması talebinde bulundu.
Zeybek, bu suçların işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, suçların işlendiği zaman ve yer, suç konularının önem ve değerleri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, faillerin kastına dayalı kusurların ağırlığı, faillerin güttüğü amaç ve saikler, örgütsel talimatla tahliye edilmek istenen tutuklu sayısı ve dava açıldıktan sonra yargılama sürecine ilişkin örgütsel talimatların uygulanmaya devam edilmesi hususlarının göz önünde bulundurulmasını istedi.
19 NİSAN'A ERTELENDİ
Sanıklar ve müdafileri esas hakkında savunma için süre istedi. Duruşma, 19 Nisan'a bırakıldı.
Paralel yapı-25 Nisan (2015) 'İstanbul 25 Nisan kamikaze/yargısal darbe girişimi 2 sanık' davası
(25 Şubat 2017, 12:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: