İstanbul Üniversitesi´ndeki meslektaşlarını orduya rapor eden Prof. Sevil Atasoy, Adli Tıp´ta operasyon da önermiş. Ergenekon dosyasındaki askeri istihbarat raporunda İstanbul´daki üç Adli Tıp Kurumu´nun başına atanan profesörler İmdat Elmas, Sermet Koç ve Şebnem Korur Fincancı´nın ulusal güvenliği açıkça tehdit ettiği öne sürülüyor. Raporda işkenceyi önlemeye yönelik projeler için ´bölücü´ deniyor. Adli Tıp Kurumu´nun bağımsız olması halinde bundan Türk Silahlı Kuvvetleri´nin zarar göreceği öne sürülerek ´Hemen gereği yapılmalı´ deniyor.
Kontrgerillacılara için Adli Tıp çok önemli ve orduda kalmalı
İstanbul Üniversitesi´ndeki meslektaşlarını orduya rapor eden Prof. Sevil Atasoy, Adli Tıp´ta operasyon da önermiş. Ergenekon dosyasındaki askeri istihbarat raporunda İstanbul´daki üç Adli Tıp Kurumu´nun başına atanan profesörler İmdat Elmas, Sermet Koç ve Şebnem Korur Fincancı´nın ulusal güvenliği açıkça tehdit ettiği öne sürülüyor. Raporda işkenceyi önlemeye yönelik projeler için ´bölücü´ deniyor. Adli Tıp Kurumu´nun bağımsız olması halinde bundan Türk Silahlı Kuvvetleri´nin zarar göreceği öne sürülerek ´Hemen gereği yapılmalı´ deniyor.
Ergenekon davası dosyasına giren askeri istihbarat raporunda İstanbul´daki Adli Tıp Kurumu´nun başına atanan üç ismin ulusal güvenliği tehdit ettiği belirtilerek TSK´dan tedbir alması isteniyor. İstanbul Üniversitesi eski Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy´un 23 Haziran 2005´te 1. Ordu Komutanlığı´na verdiği 47 sayfalık raporun, ?Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile Milli Güvenlik Kurulu´na da (MGK) gönderildiğinin anlaşılması üzerine? komutanlıkça iddiaları içeren belgeler ´Çok Gizli´ ibaresiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı´na gönderilmiş.
Raporun hedefindeki hocalar
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nın 05. 08 2008 tarihli talebi üzerine 1. Ordu Komutanlığı adına Tümgeneral İbrahim Onbay imzasıyla savcılığa gönderilen söz konusu raporun Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından hazırlandığı kaydediliyor. 47 sayfa ve eklerden oluşan rapor 1. Ordu Komutanlığı´nca Kara Kuvvetleri Komutanlığı´na 11 Temmuz 2005´te ?İstanbul Üniversitesi´nde TSK´ne Saldırmayı Hedefleyen ve Türkiye´nin Bölünmez Bütünlüğünü Yıkmaya Yönelik PKK Yanlısı ve Kürtçü Ayrılıkçı Faaliyetler Hakkındaki Ön Rapor? başlığıyla gönderiliyor. Raporun hedefinde İstanbul´daki üç Adli Tıp kurumunun başına getirilen kişiler bulunuyor. Bu kişiler, ´devlet karşıtı´, ´PKK´lı-bölücü´, ´radikal solcu-militan´ olarak niteleniyor. Raporda, İ.Ü Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy´un yerine getirilen İ.Ü Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkan Yardımcısı Prof. İmdat Elmas, Cerrahpaşa Adli Tıp Anabilim Dalı´nın başında ?sol ve devlet karşıtı eğilimi ile bilinen? Prof. Dr. Sermet Koç, Çapa Anabilim Dalı´nın başında ?İlerici Gençlik Teşkilatı ve Devrimci Yol militanı? diye nitelendirdikleri Prof. Dr. Rasime Şebnem Korur Fincancı ile İ.Ü. rektörü Mesut Parlak hakkında suçlayıcı ithamlar yer alıyor. Sermet Koç ile Rasime Şebnem Korur Fincancı´nın Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk Silahlı Kuvvetleri´ne karşı ciddi bir yıkıcı, bölücü ve PKK yanlısı faaliyet gösterdikleri iddia edilerek, bu faaliyetlerin Emniyet, MİT ve askeri istihbarat tarafından bilindiği ifade ediliyor. Bu şahısların AB projeleri kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine sistematik işkence raporları verebilmek için Adli Tıp Enstitüsü´nün bağımsız olmasını savundukları iddia ediliyor.
Ulusal güvenliğe tehdit
TSK´nın sistematik işkence yaptığını kanıtlamak için Adli Tıp Kurumu´na alternatif bir bilirkişi yapısı oluşturmak amacıyla bazı İ.Ü öğretim üyelerinin faaliyetleri ve bu faaliyetlerin arkasındaki ´ulusal güvenliğe´ zarar vereceği kaydediliyor. Adı geçen kişilerin Adli Tıp Kurumu´nu çökertmeye yönelik, Türkiye´yi bölmeye yönelik, Ermeni katliamını destekleyen, TSK ve Emniyet güçlerini sivil halka sistematik işkence ve TCK yasasına göre soykırım yaptığına yönelik pek çok açıklama ve bildiri sundukları belirtiliyor. İşkence´nin önlenmesine ilişkin projelerin sürdürülmesinin arkasında ?bölücü ve PKK sempatizanı, radikal sol fraksiyon militanı? diye fişledikleri Korur Fincancı ile Kürt kökenli Sermet Koç ve İmdat Elmas´ın bulunduğu anlatılıyor.
Acilen görevlerine son verin
Raporda ?Acilen Türkiye Cumhuriyeti´nin bölünmez bütünlüğüne karşı faaliyet gösteren İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak Cumhurbaşkanı (Sezer) tarafından görevinden alınmalıdır, adı geçen kişiler ise YÖK tarafından haklarında soruşturma açılmak üzere açığa alınmalı, tüm görevlerine son verilmelidir? deniyor. Rektör Parlak´ın Kürt grupları, PKK ve Barzani grubu ile bağlantısı olduğu öne sürülen raporda şu ifadelere dikkat çekiyor: ?Bu kısımda raporu uzatmamak için elimizdeki bilgilerin sadece yüzde on civarındakini kullanıyoruz; hedef durumun ciddiyetini iletebilmektir... Bundan sonraki detaylı raporda daha detaylı belge ve bilgi yer alacak ve bu rapor iki farklı rapor olarak sunulacaktır? denilerek adı geçen kişilerin ve kurumların acilen askeri istihbarat birimleri tarafından takibe alınması isteniyor.
İstanbul Üniversitesi´nde kadrolaşan Kontrgerillacılar koordineli şekilde 47 sayfalık raporu hazırlamış
47 sayfalık raporun hazırlanmasıyla ilgili bilgiler de oldukça ilginç: ?Bu rapor insan istihbaratı (i-i), açık istihbarat (a-i), internet istihbaratı (int-i) ve teknik istihbarat (tek-i) kullanılarak hazırlanmıştır... Bu rapor Türkiye Cumhuriyeti´nin devrimlerinin bir kalesi niteliğindeki İstanbul Üniversitesindeki son kaygılandırıcı gelişmeler üzerine acilen bağlantı kurulan bazı öğretim üyeleri, bazı istihbarat yetkilileri ve diğer personelle koordine olarak hazırlanmıştır. Bu raporun tehditleri ele alan bir ön rapor olduğu gözden çıkarılmamalıdır. Birkaç ay içinde daha detaylı ve daha fazla belge içeren bilgilerden derlenmiş bir rapor sunulacaktır.? ( Taraf)
Mısır Çarşısı patlamasında olmayan bombayı Atasoy koydu
Askeri istihbarata çalıştığı anlaşılan Sevil Atasoy´un yönetimindeki Adli Tıp, Mısır Çarşısı´ndaki bomba raporuyla davayı çıkmaza sokmuştu. Mısır Çarşısı´nda yedi kişinin öldüğü, 121 kişinin de yaralandığı 9 Temmuz 1998´deki patlamadan iki gün sonra Pınar Selek tutuklandı. Sevil Atasoy´un 1987´de kurup 18 yıl yönettiği İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü´nün 1998 tarihli raporunda patlamanın ´bomba´dan kaynaklandığı belirtildi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 27 temmuz 2000´deki raporda patlamaya bombanın yol açmasının mümkün görünmediğini belirtti. Bunun üzerine mahkeme, bağımsız bir bilirkişi heyeti oluşturdu. Bu heyet de ´Patlama bomba değil tüpgaz kaynaklı´ dedi. 2.5 yıl cezaevinde kalan Selek bu raporla tahliye oldu.
Kontrgerilla´ya çalıştığı ortaya çıkan Adli Tıp başkanı Atasoy´un Mısır Çarşısı patlamasındaki rolü
İstanbul Üniversitesi´ndeki meslektaşlarını orduya rapor eden Prof. Dr. Sevil Atasoy´un skandal kararlara da imza attığı ortaya çıktı. Atasoy, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Müdürü olduğu sırada Mısır Çarşısı´ndaki patlamayla ilgili verdiği rapor nedeniyle sosyolog Pınar Selek´in yıllarca cezaevinde kalmasına sebep oldu. Mısır Çarşısı´nda 9 Temmuz 1998´de meydana gelen patlamada üçü çocuk 7 kişi yaşamını yitirmişti. Olayın ardından Pınar Selek´in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi tutuklanmıştı. Sosyolog Selek, ömrünün üç yıldan fazlasını bu yüzden hapiste geçirdi. Ancak Prof. Dr. Atasoy başkanlığındaki bilirkişi heyeti, 2 Kasım 1998´de hazırladığı raporda patlamanın ´nitroselüloz´ içerir patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu gerçekleştiğini ileri sürdü. Raporda şöyle dendi: ?Olay yerinden toplanan malzemelerden, kumaş parçası, tahta ve cam parçacıkları üzerinde aynı kapalı formül ve molekül ağırlığına sahip, azotlu iki bileşiğin yer aldığı, bu kimsayal bileşiklerin bilinen ve denetlenen patlayıcılar arasında bulunmamakla birlikte, her üç malzeme üzerinde tekrarlanması dikkat çekici...? Buna karşın Prof. Dr. Neşet Kadırgan, Prof. Dr. Ali Şaşmaz ve Prof. Dr. Nursen İpekoğlu tarafından hazırlanan raporda ise patlamanın kesinlikle tüpgazdan kaynaklandığı vurgulandı. ?Mısır Çarşısı? davasının müdahil avukatı Bahri Belen, patlamanın bombadan kaynaklandığına ilişkin İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü´nün verdiği raporda, Enstitü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy´un imzası bulunduğunu doğruladı. Aynı raporda, kim oldukları belli olmayan kişilerin imzasının bulunduğunu hatırlatan Belen ?O sıralarda Terörle Mücadele uzmanlarının yaptığı incelemelerde patlamanın kesinlikle bomba olmadığı tespiti de vardı? hatırlatmasında bulundu.
Patlama bomba değil
Atasoy´un imzasının bulunduğu rapor dışında verilen raporlarda patlamanın bombadan kaynaklı olmadığının anlaşıldığını ifade eden Belen, ?Bize göre patlama bomba değildir. En azından ortada şüpheli bir durum vardır. Son olarak da Pınar´ın oraya bomba koyduğunu ilişkin hiçbir kanıt yoktur? dedi.
Karar Yargıtay´a takıldı
Davanın müdahil avukatlarından Ergin Cinmen de yargılama sürecinde ?raporlar savaşı?nın yaşandığını doğruladı. Mahkemenin patlamanın bombadan kaynaklı olup olmadığı kanaatine varmadan Pınar Selek hakkında beraat kararı verdiğini hatırlatan Cinmen ?Dosya Yargıtay´a gitti. Yargıtay hiçbir gerekçe göstermeden patlamanın bombadan kaynaklandığı söyledi. Dosyanın bozulmasına karar verildi. Karara, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti. Savcılık, patlamanın bombadan kaynaklanmadığını, Pınar Selek´in ise olayla ilgisinin olmadığını belirtti. Dosya şu anda Yargıtay Ceza Genel Kurulu´nda inceleniyor? dedi.
Atasoy Hürriyet´e nasıl girdi
Öte yandan Star yazarı Ergun Babahan, Prof. Dr. Atasoy´un Ergenekon tarafından Hürriyet gazetesine yerleştirildiğini ima etti. Babahan dünkü köşesinde şunları yazdı: ?Belki de Özkök´ün bu yazıyı yazmasında Pazar eki yazarı, Adli Tıp Kurumu eski Bakanı Sevil Atasoy´un ricalarının etkisi olmuştur. Taraf Gazetesi dün Atasoy´un İstanbul Üniversitesi öğretim görevlileri hakkında 1. Ordu Komutanlığı´na ihbar niteliğinde mektuplar yazdığını haber yaptı. Atasoy, Hürriyet´te yazı yazmaya başladığında da, dönemin 1. Ordu Komutanı´nın ricalarının etkili olduğu iddia edilmişti. Dönemin 1. Ordu Komutanı kimdi hatırlıyor musunuz? Ergenekon sanığı Hurşit Tolon...? ( Taraf)
Selek´in avukatı Belen: Sevil Atasoy, Bilim İnsanlığını Bırakmış, İstihbaratçı Gibi Çalışıyor
Avukat Belen, bombacı olarak yansıtılan sosyolog Pınar Selek´in mahkum olması halinde, Adli Tıp Enstitüsü başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy´un da imza attığı bilirkişi raporlarının tartışmalı yönlerinin ortaya çıkması için yeni bilirkişi incelemeleri isteyeceklerini söyledi. Avukat Bahri Bayram Belen, dönemin İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy ve yetkin olmayan üç kişinin verdiği bilirkişi raporuyla, Mısır Çarşısı´nda yaşanan patlamadan müvekkili olan sosyolog Pınar Selek´in bombacı olarak suçlanmaya başladığını doğruladı. 9 Temmuz 1998´deki patlamayla ilgili Terörle Mücadele polislerinin olay yerinde yaptıkları incelemede ve Emniyetin ilk açıklamalarında Bomba olsaydı, 60 santim çapında çukur olurdu. Patlama gaz sıkışmasından yönünde tespitte bulunduklarını hatırlatan Belen, o sırada Kürtlerle ilgili araştırma yapan ve bu kapsamda Abdullah Öcalan´la görüşmek için temaslar kuran Pınar Selek´in Emniyete isim vermemesi üzerine bombacı olarak suçlanmaya başladığını savundu.
Bilim insanlığını bırakmış, istihbaratçı gibi çalışıyor
Bianet´e süreci özetleyen Belen, Prof. Dr. Atasoy, bir itfaiye görevlisi ve konuyla ilgili uzmanlığı olmayan iki kişinin 2 Kasım 1998´de hazırladığı patlama bombadan tespitinin yer aldığı raporun bu aşamada devreye girdiğini düşünüyor. Bu raporun hazırlanmasında birincil rol oynayanlardan birisi Sevil Atasoy´du. Böyle bir rapor var tabi. Polis tespitinin dışında, bu rapordan sonra da birçok bilirkişi incelemesinde bunun bomba olamayacağına dair başka raporlar verildi. Şimdi ben anlıyorum ki, daha sonradan, savcılının kıymadığı ve mahkeme istemediği halde, ´bombadır´ şeklinde yazı ve resimleri devlet ve millet için uğraşan Sevil Hanım yapmış olabilir. Bilim insanlığını bırakmış, istihbarat elemanı gibi çalışıyor belli ki. Belen, Atasoy´un o dönem Adli Tıp Enstitüsü´nün başında bulunduğunu, diğer yandan ise Adli Tıp Kurumu Morg Dairesi´nin ölü ve yararlılar üzerinde yaptığı incelemede, ölüm veya yaralanmaların bomba patlamasında olamayacağına dair rapor verdiklerini ifade etti.
Mısır Çarşısı davası
Mısır Çarşısı girişindeki Ünlüoğlu Büfede 9 Temmuz 1998 tarihinde yaşanan patlamada üçü çocuk yedi kişi ölmüş, 127 kişi de yaralanmıştı. Olaydan sonra Pınar Selek´in de aralarında bulunduğu 15 kişi tutuklanmıştı. Selek yaklaşık 2,5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
(25 Eylül 2009, 16:55)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: