İzmir'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında açılan 270 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Bazı sanıkların savunması alındı. Öte yandan, yaklaşık 3 haftadır yargılamaları süren bazı üst rütbeli subayların, şu ana kadarki duruşmalarda, hastalıklarını öne sürmeleri, darbe teşebbüsünden bilgilerinin olmadığına yönelik şaşırtıcı ifadeleri dikkati çekti.
18.02.2017 19:11 İzmir'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında açılan 270 sanığın yargılandığı davada, bazı sanıklar savunma yaptı.
13.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Kimlik kontrolünün ardından Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada tutuklu sanık eski Maltepe Askeri Lisesinde görevli Binbaşı Hüseyin Kayır, Ege Ordusu Komutanlığı ile Maltepe Askeri Lisesindeki sanıklarla belli bir amaç doğrultusunda ortak hareket ettikleri, sözde sıkıyönetim ilan planını okul komutanlığında okuyan şahıs olduğu, Ege Ordusu komutanlığına giden grup içerisinde yer aldığı, diğer sanıkların gerçekleştirdiği eylemler ile darbeye teşebbüste etkin olarak rol aldığı, gibi suçlamalara yönelik savunmasını gerçekleştirdi.
Ankara'daki gar saldırısı ve yine Ankara'daki askeri personel taşıyan servis aracına teröristlerce saldırı düzenlenmesi nedeniyle "İzmir'de de bazı karargah ve askeri araçlara saldırı olabilir" diye ihbarlar geldiğini belirten sanık Kayır, 15 Temmuz'da Maltepe Askeri Lisesindeki devir teslim ile mezuniyet töreninde de benzer saldırı ihtimaline karşın üst düzey güvenlik önlemi aldıklarını ifade etti.
Darbe girişiminin yaşandığı gece, tutuklu sanık binbaşı Durmuş Ali Vurkun'un kendisini arayıp, Ege Ordusu Komutanlığında bir hareketlilik olup olmadığını sorması üzerine bazı görüşmeler yaptığını, televizyondaki haberleri izledikten sonra "İzmir'de de terör tehdidi olabilir mi?" sorusunun aklına geldiğini ileri süren sanık Kayır, terör örgütleri PKK ya da DEAŞ'ın ses getirecek bir eylemde bulunma ihtimalini düşünerek, tutuklu sanıklar albay Turhan Özkal ve Vurkun ile Ege Ordusu Komutanlığına gittiklerini anlattı.
Komutanlıkta yaptıkları görüşmelerde, ülkede olup bitenle ilgili kimseden bilgi alamayınca, tutuklu sanık eski Maltepe Askeri Lisesi Komutanı Albay Ufuk Gökşen'in emriyle okula döndüklerini kaydeden sanık Kayır, "Saat 00: 40 gibi okula geldiğimde televizyonda darbecilerin sıkıyönetim emirlerinin okunduğunu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın canlı yayına bağlandığını gördükten sonra darbe girişimini net olarak öğrendim. Astsubay Şahin Ö, sözde sıkıyönetim direktiflerinin yer aldığı mesajı imzalatarak zimmetle almamı istedi. Nöbetçi amirliği odasında, yakınındakilere sadece sıkıyönetim direktifinin başlıklarını bir kez okudum. O mesajı imzalamadan çekmeceye koydum, kilitledim, kimseye vermedim. Darbecilerden gelen direktifleri, emir şeklinde kimseye okumadım, kimseden de 'oku' diye talimat almadım." ifadesini kullandı.
Sanık Kayır, Maltepe Askeri Lisesi ya da Ege Ordusu Komutanlığında, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in derdest edilmesi girişiminde bulunacak şüpheli bir olaya ya da teçhizatlı kişilere rastlamadığını, FETÖ ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, 15 Temmuz'da görevini yaptığını ve o gecenin mağduru olduğunu ileri sürdü.
Ege Ordusu'ndaki şüpheli drone
Tutuklu sanık Üsteğmen Yücel Atıgan, hakkındaki "Ege Ordusu Komutanlığı'ndaki faaliyetler ile Orgeneral Recep'in yerini öğrenmek için insansız hava aracı 'Drone' uçurduğu" şeklindeki suçlamayı reddederek, "Ege Ordusu Komutanlığında 19-25 Haziran 2016 tarihleri arasında kim tarafından uçurulduğu bilinmeyen bir Drone tespit etmiştik. Drone'un yeniden görülmesi halinde emniyetli şekilde atış yapılması emri verilmişti ancak 15 Temmuz saat 23.00 sıralarında kim tarafından, ne amaçla uçurulduğunu bilmediğimiz drone ile test amaçlı bir astsubayın odasında tamir etmeye çalıştığımız drone aynı değildir. Darbe girişiminin yaşandığı gece uçurulan drone ile hiçbir alakam yoktur. O saatte ordu harekat merkezindeydim." diye konuştu.
"Genelkurmay emri" ile baskı yapılmış
Ege Ordusu Komutanlığının santralinin kapatılması emrini tutuklu sanık eski Hava Harp Akademisi Öğretim Görevlisi Binbaşı Recep Kılıç'tan aldığını öne süren sanık Atıgan, ne olduğunu anlamak için tutuklu sanıklar yarbay Mustafa Toklu ile yüzbaşı Eser Bingül'ün peşinden ordu harekat merkezine gittiğini anlattı.
Atıgan, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Ordu harekat merkezinde eski Boğaziçi Köprüsü'nün askerlerce kapatıldığını gördüm. Ege Ordusu Komutanlığının nöbetçi amiri Yarbay F.E, kendinden rütbe olarak aşağıda olmasına rağmen, Recep Binbaşıya, 'Biz sıradan subaylarız. Bir şey biliyorsanız söyleyin' dedi. Recep binbaşı da önüne arkasına kelime koymadan sadece 'darbe' kelimesini kullandı. Oradakiler 'ne darbesi' diye birbirine bakındı. Buna kimse bir anlam veremedi. Bu sırada Mustafa Yarbay, çalan telefonlara bakılmaması yönünde emir verdi. Ardından Recep Binbaşı tekrar 'Yücel santrali kapat' dedi. Eser Yüzbaşı da 'Kardeşim ne deniyorsa onu yap' dedi. Ordu harekat merkezi önünde Recep Binbaşı, bu kez de 'Genelkurmay Başkanlığının emri' diyerek baskı yapıyordu. Ben de emri yerine getirdim."
Helikopter "paket" almaya gelmiş
Tutuklu sanık Binbaşı Recep Kılıç'ın talimatıyla saat 23.14'te santralin yeniden açıldığını söyleyen sanık Atıgan, o gece helikopter pistinde iki helikopter gördüğünü, Orgeneral Recep'in emirleri doğrultusunda piste giderek helikopterlerin kaldırılmasını sağladıklarını ileri sürdü.
"Helikopterdeki teknik personel ile pilota neden geldiklerini sorup, buradan gitmeleri gerektiğini belirttim. Onlar da bana, 'personel ve paket almaya geldik. Bize verilen emirde burada durmamız gerekiyor.' diye yanıt verdi. Oradan uzaklaşmamdan 5 dakika sonra zaten helikopter kalkmıştı." ifadelerini kullanan Atıgan, "Suçum o gece nöbetçi subay olmam mı, yoksa birileri tarafından kullanılmam mı?" dedi.
"Bundan sonra emir komuta bende"
Tutuklu sanık, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Recep'in eski koruma astsubayı Adnan Karaman, darbe girişiminin yaşandığı gece, tutuklu sanık eski Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Memduh Hakbilen'in bazı komutanlarla brifing salonunda toplantı yaptığını öğrenen Orgeneral Recep'in, salona giderek toplantıyı sonlandırdığını ifade etti.
Daha sonra sanık Hakbilen'in, odasına geldiği Orgeneral Recep ile tartıştığını beyan eden sanık Karaman, "Orgeneral Recep, Hakbilen'e 'Memduh Paşa sen emirleri kimden alıyorsun? Bana bağlı değil misin?' diye sordu. Memduh Paşa da, 'İzmir ve Manisa sıkıyönetim komutanıyım. Bundan sonra emir komuta bende' diye bir şey söyledi. Abdullah Paşa da Hakbilen'in gözaltına alınması için talimat verdi. Odasına götürmek için koluna girdiğimiz Hakbilen, bize hitaben, 'Birlikler harekete geçti, geliyorlar. Sizin hepinizi vurdururum. Tarafınızı belirleyin.' tehdidinden sonra telefonlarını da alarak Hakbilen'i odasına götürdük." ifadesini kullandı.
Orgeneral Recep ile ilgili sorular
Sanık Karaman, komutanlığa giderken, tutuklu sanık eski Ege Ordusu Komutanlığı Harekat Başkanı Albay Oksal Çelik ile tutuklu sanık Kılıç'ın arabasına bindiğini iddia ederek, Çelik'in araçta Orgeneral Recep ile ilgili sorduğu sorulardan şüphelendiğini, bu durumu daha sonra ordu komutanının emir subayına aktardığını ileri sürdü.
Sanık Karaman, savunmasının devamında "Oksal Albay bana 'Ordu komutanı bir yere gitti mi?' dedi. Bunun üzerine 'Konutundadır, bir yere gitse haberim olur' cevabını verdim. Bana 'Emin misin?' diye sorunca evinde olduğunu öğrendim. Orgeneral Recep makam odasına geldikten sonra karargahta tekrar karşılaştığım Oksal Albay bir ara bana, 'Ordu Komutanının güvenliği yeterli mi?' tarzında bir soru sorması üzerine 'Yeterli ama yüz tanıma sistemi ile girilen ordu harekat başkanlığı ve istihbarat başkanlığı kapıları normalde kapalı olur ama şu an kapılar açık' dedim. Yüzü pencereye dönüktü. Bu cevabımdan sonra 'Sen işine bak' diyerek beni gönderdi." dedi.
Sanık Hakbilen söz alarak daha önce tanık olarak dinlenilen iki kişi ile Karaman'ın beyanları arasında çelişkiler olduğunu ve gerçeği yansıtmayan ifadeler kullandığını ileri sürdü.
Mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmesini kararlaştırdı.
14.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Kimlik kontrolünün ardından Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada, eski Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen'in emir astsubaylığını yapan tutuklu sanık İsmet Durgun, iddianamede yer alan "kimseden emir almadan, çağrılmadan komutanlığa geldiği, kendisine verilen görevleri yerine getirdiği ve Hakbilen'in talimatıyla darbe teşebbüsünde rol aldığı" gibi suçlamalara yönelik savunma yaptı.
Sanık Hakbilen'in 12 Temmuz'da izne ayrılmasının ardından kendisinin de eşiyle Urla'daki askeri kampa giderek izin kullandığını, kimseye Hakbilen'in gizli görevde olduğuna dair bir söyleminin olmadığını iddia eden sanık Durgun, Hakbilen'in talimatıyla darbe girişiminin içerisinde bulunduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını savundu.
Durgun, darbe girişiminin yaşandığı gece televizyondan İstanbul'daki olayları görünce oğlu ve kızıyla görüştüğünü, daha sonra sanık Hakbilen ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Ege Ordusu Komutanlığına gitmek için askeri kamptan ayrıldığını anlattı.
Kendisinin saat 01.00 gibi komutanlığa gittiğini, sanık Hakbilen'in ise saat 02.30 sıralarında makam odasına geldiğini kaydeden sanık Durgun, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in, bazı komutanlarla brifing salonunda toplantı yapan sanık Hakbilen'e, "toplantıyı sonlandırarak, herkesin göreve dönmesi" emri verdiğini ayrıca "Birlikleri tek tek arayın, hiç kimse kışlalardan dışarıya çıkmasın" emrinin iletilmesini istediğini kaydetti.
"Bunun hesabını vereceksiniz"
Sanık Hakbilen'in yaklaşık 20 dakika sonra, elindeki evrakı koymak üzere kendisinden bir dosya istemesinin ardından Orgeneral Recep'in odasına geçtiğini, odadan seslerin gelmesi üzerine, koridora çıktığını dile getiren Durgun, şunları ifade etti:
"Hakbilen, Orgeneral Recep'e, 'Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir generaliyim, sıkıyönetim komutanıyım.' tarzında sözler söyledi. Orgeneral Recep de 'Sana kim emir verdi?' diye sorunca, Hakbilen de 'Genelkurmay emir verdi' cevabını verdi. Orgeneral Recep, oradaki koruma ekibine Memduh Paşa'nın gözaltına alınması emrini vermesinden sonra Hakbilen de koluna giren korumalara, 'Beni bırakın, büyük suç işliyorsunuz. Tanklar geliyor, bunun hesabını vereceksiniz.' diye tehditvari konuştu. Sabaha karşı polis ekipleri gelerek, Hakbilen'i gözaltına aldı. Ben de Hakbilen ile kendi odamı kilitledikten sonra anahtarları ilgili komutana verdim."
Durgun, olaylardan 6 gün sonra tutuklandığını, tutuklanmasaydı ağustos ayında emekli olacağını dile getirerek, olaylara karışmadığını, suç teşkil edecek herhangi bir faaliyette bulunmadığını iddia etti.
Teğmen Cantekin'in savunması
Tutuklu sanıklardan Narlıdere İstikam Okulu ve Eğitim Komutanlığında darbe girişiminde teğmen rütbesiyle görev yapan Levent Cantekin, başka komutanlıkta görevli tutuklu sanık binbaşı Recep Kılıç'ın çağırması üzerine Ege Ordusu Komutanlığına gelerek diğer sanıklarla darbe teşebbüsünde etkin rol aldığı, FETÖ'nün darbe girişiminin ters dönmesiyle olay yerinden kaçtığı iddialarına yönelik savunma yaptı.
Sanık Cantekin, aynı lojmanda oturduğu tutuklu sanık binbaşı Kılıç'ın kendisini aramasıyla göreve geldiğini, ani müdahale mangasındaki silah ve mühimmatın bulunduğu deponun anahtarının kendisine teslim edildiğini kaydederek, Kılıç'ın emir ve talimatları doğrultusunda hareket ettiğini, Ege Ordusu Komutanlığından yaya olarak kaçtığı iddialarını kabul etmediğini, olaylardan korktuğu için arabasını bırakarak oradan ayrıldığını savundu.
FETÖ ile herhangi bir bağlantısının olmadığını, kaçma gibi bir düşüncesi de olmadığından görevinin başında olduğu esnada ifade vermeye gittiğini ve darbe girişiminden 15 gün sonra tutuklandığını ifade eden sanık Cantekin, "Tutuklandıktan sonra evimdeki kitaplıktan 1 ve 2 dolar çıktığı iddia ediliyor. Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Bu dolarlar bana ait değil. Bu iftirayı 2 Ağustos'ta sulh ceza hakimliğinde öğrendim. Bunu kimin koyduğunu bilmiyorum. Arama ekibinin de günahını almak istemiyorum. Deliller karışmış desem sanmıyorum." dedi.
Mahkeme heyeti oturuma öğle arası verdi.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada tutuklu sanık, Kara Harp Okuluna bağlı Menteş Askeri Kampı'ndaki öğrencilerden sorumlu eski Alay Komutanı Albay Enver Topal'ın, "Yurtta sulh konseyi tarafından olay gecesi gönderilen sıkıyönetim ilan planına istinaden, okul öğrencilerini Ankara'ya götürmek için araçlara bindirilerek Adnan Menderes Havalimanı'na gönderilmesi emrini verdiği, askeri kampta gerçekleştirdiği eylemlerle darbeye teşebbüs olayında etkin olarak rol aldığı" suçlamalara ilişkin savunması alındı.
Eski Kara Harp Okulu Komutanlığı Kurmay Başkanı Albay İlhami Polat ile askeri hattan görüştüğünü ve kendisine askeri öğrencilerin Ankara'ya intikal ettirilmesi emrini verdiğini savunan sanık Topal, "Normalde rütbe olarak benden kıdemsiz olan İlhami albay, o akşam Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İzzet Çetingöz'ün talimatı ile askeri öğrencilerin İzmir Adnan Menderes Havalimanından uçakla Ankara intikal ettirileceğini, öğrencilerin de silahlı ve mühimmatlı olacağını söyledi." dedi.
"Öğrenci başına 20-30 mühimmat verdik"
Tümgeneral Çetingöz ile görüşme isteğini Polat'ın geri çevirdiğini, bununla ilgili bazı komutanlarla yaptığı konuşmaların ardından öğrencilerin hazırlanması, bunlara silah ve mühimmat emrini verdiğini söyleyen sanık Topal, "İntikal için araçlar da hazırlık yapıyordu. Tabur Komutanı Yarbay Akif Açıkgöz'ü konvoy komutanı olarak, binbaşı Uğur Y'yi ise konvoyun sonunda görevlendirdim. Binbaşı Uğur Y, 'Giderken polis ya da jandarma bize ateş ederse ne yapacağız' diye sorunca, 'Nereden çıktı bu, niye böyle bir şey olsun, neden ateş etsinler ki bizim intikalimize' dedim. 'Bir şey olursa' diye konvoya bir de ambulans istedik. Öğrenci başına da 20-30 mühimmat verdik. Akif yarbaya da öğrencilerin silahına mühimmat takılmayacağı emrimi de ilettim." ifadelerini kullandı.
Sanık Topal, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Yarbay Akif, konvoy hareket ettikten 15 dakika sonra Urla İskelesi'nde kurulan polis noktasında durdurulduğunu iletti. En kıdemli memurla görüşmek istediğimi söyledim. Öğrenci intikali olduğunu, araçların Adnan Menderes Havalimanına gideceğini söyledim. Bu durumdan Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in de bilgisi olmuş. Biz durumu anlattık. Abdullah paşa bize 'Böyle bir intikale gerek yok, geri dönün' demesi üzerine konvoyun geri dönmesini emrettim. Ben de emrindeki komutana, Urla'daki emniyet mensuplarına direnmeden, nezaket kuralları çerçevesinde hareket ederek geri dönülmesi talimatı verdim."
Sanık Topal, mahkeme başkanının, "Ankara'da yürütülen FETÖ soruşturmasında itirafçı olmak isteyen bir hakim, senin de cemaatten olduğunu söylüyor. Buna diyeceğin bir şey var mı" sorusuna, "Buna katılmıyorum, alçakça bir iftiradır. İtirafçı, eşi asker olmasından protokolden tanıyorum, ailece görüşmemiştik. Ben ve ailemin FETÖ ile bir bağlantısı yoktur." şeklinde cevapladı.
Sanık Açıkgöz iddiaları reddetti
Tutuklu sanık eski Kara Harp Okulu Tabur Komutanı Akif Açıkgöz ise komutanlarından aldığı emirler doğrultusunda hareket ettiğini ifade etti.
Kara Harp Okulu Komutanı Tuğgeneral İzzet Çetingöz'ün emirlerini kendilerine ileten Albay İlhami Polat'ın talimatlarını yerine getirdiğini iddia eden sanık Açıkgöz, darbe planı içerisinde olmadığını, iddianamede belirtildiği gibi İzmir Adnan Menderes Havalimanını ele geçirme gibi planına dahil olması halinde, eğitimde sakatlanan bazı öğrencileri konvoya dahil edilmeyeceğini ayrıca birliğin sırt çantalarını hazırlarken vakit kaybetmeyeceğini öne sürdü.
Mahkeme heyeti, öğleden önceki oturumda savunma yapan tutuklu sanık, eski Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen'in emir astsubayı İsmet Durgun'un yurt dışı çıkış yasağı uygulanarak adli kontrol şartıyla tahliye edilmesini, ayrıca diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamını kararlaştırarak duruşmayı perşembe gününe erteledi.
16.02.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen oturumda, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada tutuklu sanık Kara Harp Okuluna bağlı Menteş Askeri Kampı'nda bölük komutanı olarak görev yapan ve meslekten ihraç edilen Üsteğmen Yıldırım Terzi, Harbiyeli öğrencileri araçlara bindirerek konvoyu Adnan Menderes Havalimanına intikal hazırlığında yardımcı olduğu, ayrıca intikale çıkan araçların araç komutanlığını yaptığı, darbe girişimi lehine hareket eden sıralı komutanlara müdahalede bulunmadığı, engellemek için herhangi bir teşebbüste bulunmadığı, darbe girişiminde etkin rol aldığına ilişkin iddialara ilişkin savunması alındı.
Sanık Terzi, Kara Harp Okulu Komutanlığı Kurmay Albay İlhami Polat'ın kamptaki komutanlara, "Kara Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İzzet Çetingöz'ün emri" diye verdiği "askeri öğrencilerin İzmir Adnan Menderes Havalimanından uçakla Ankara'ya intikal ettirileceği ayrıca bu öğrencilerin de silahlı ve mühimmatlı olacağı" şeklindeki emirden sonra hazırlıkların yapıldığını, darbe ili ilgili haberleri de internetten okuduğunu ileri sürdü.
Sanık Terzi, "17 Temmuz'da kampa gelen emniyet personelleri, darbe teşebbüsünün yaşandığı gece intikalde kullanılan araçlara kimlerin komutanlık yaptığına ilişkin bilgi istedi. Benim aracımdaki komutan Binbaşı Uğur Y, kendi ismini yazmasının ardından, ben de, 'Komutanım, araçta ben de vardım, benim de ismimi yazın' deyince, 'Evet, senin araçta olduğunu unutmuşum' dedi.
Binbaşı Uğur Y, araç komutanı kendisi olduğu halde benim de ismimi araç komutanı olarak emniyet mensuplarına yazdırdı. Burada bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum." beyanında bulundu.
TSK'dan ihraç edilen Üsteğmen Ruhi Yılmaz ise 15 Temmuz'da Menteş Askeri kampın bölük komutanı olarak görev yaptığını, "Harbiyelilerin gece eğitimi ve intikal emri" dışında herhangi bir suç teşkil edecek bir emri yerine getirmediğini öne sürdü.
Kimlik kontrolünün ardından Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kaydedilen duruşmada tutuklu sanık Özkal, iddianamedeki " Ege Ordusu Komutanlığında görevli olmasına rağmen (KHK ile kapatılan) Maltepe Askeri Lisesine saat 22: 00 sıralarında giderek buradaki (tutuklu sanıklar) Binbaşı Hüseyin Kayır ve Binbaşı Durmuş Ali Vurkun ile Ege Ordusu Komutanlığına geldiği, Maltepe Askeri Lisesindeki rütbelilerin organizasyonundan sorumlu olduğu" suçlamalarına yönelik savunma gerçekleştirdi.
Sanık Özkal, daha önceki görev yerinin Maltepe Askeri Lisesi olduğundan buranın lojmanlarında oturmaya devam ettiğini, bu nedenle darbe girişiminin olduğu geceye kadar da okuldaki askeri personelle irtibatının sürdüğünü belirterek Binbaşı Hüseyin Kayır'ın kendisini aramasıyla okula gittiğini iddia etti.
Okuldaki nöbetçi amirliği odasında televizyondaki eski Boğaziçi Köprüsü'ndeki askeri hareketliliği izleyince yurt genelinde bir tehdit olduğunu değerlendirerek Ege Ordusu Komutanlığına gittiğini ileri süren Özkal, bu sırada binbaşı Hüseyin Kayır ve binbaşı Durmuş Ali Vurkun'un da kendisiyle gelmek istediğini öne sürdü.
Komutanlığın harekat merkezine vardığında ortamın sakin olduğunu gördüğünü anlatan Özkal, bu sırada helikopter sesi duyduğunu, helikopteri tutuklu sanık eski Ege Ordusu Komutanlığı Harekat Başkanı Albay Oksal Çelik'in çağırdığını düşündüğünü, tutuklu sanık eski Maltepe Askeri Lisesi Komutanı Albay Ufuk Gökşen'in talimatıyla da komutanlıktan ayrıldığını ileri sürdü.
"Hayatımda elime kalaşnikof almadım"
Darbeyi önceden bilmediğini, aynı davada yargılandıkları sanıklarla işbirliği yapmadığını savunan sanık Özkal, Ege Ordusu Komutanlığına silahlı ve teçhizatlı gidildiğine ilişkin suçlamaya ise "Yemin ederim ki, hayatımda elime hiç kalaşnikof silah almadım. Komutanlığa da kalaşnikofla gitmedik." dedi.
Mahkeme başkanının, "O gece neden hücum yeleği giydin?" sorusuna ise sanık Özkal, "Hücum yeleği fazlaydı ben de giydim. Yelekte silah ya da şarjör yoktu. Arkadaşlarımı yalnız bırakmak istemedim. Hücum yeleği boşta olduğu için giydim." diye cevap verdi.
"Darbeci değilim"
Maltepe Askeri Lisesi nöbetçi amirliği odasında, darbecilerin sözde sıkıyönetim direktifi mesajını okuttuğuna ilişkin iddialara da cevap veren sanık Özkal, şunları kaydetti:
"Hüseyin Binbaşı, darbeyle ilgili bir mesajın olduğunu söyledi. Mesajın nasıl geldiğini bilmiyorum. Oda kalabalık olduğundan gürültülüydü. Hüseyin binbaşı mesajı sesli okumadı. Ben de TRT spikerinin okuduğu mesaj ile bu mesaj arasında bağ kurmaya çalıştım. Merak ettim, mesajı aldım elime. Okuduğumda Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in komutanlık emrine, tümgeneral rütbesindeki birinin de sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirdiğini gördüm.
Gerçekten TSK darbe yapsaydı, bunun gerekçelerini belirterek yönetime el koyduğunu yazardı. Böyle bir şey yoktu. Mesajı kabaca incelemem sonucunda bunun hükümete ve orduya bir darbe olduğunu anladım. Oradakilere, 'Bu karar bizi bağlamaz, Genelkurmay'a bağlıyız. Çok saçma bir emir.' dedim. Darbeci değilim."
"Teröristlerin Ege Ordusu'nu bastığını rüyamda görmüştüm"
İddianamedeki ve tanık ifadelerindeki aleyhine olan ifadelerini kabul etmediğini, FETÖ'nün darbe teşebbüsünde bulunduğu 15 Temmuz akşamı birilerinin açığını kapatmak için kendisini kurban ettiğini iddia eden sanık Özkal, "Teröristlerin Ege Ordusu Komutanlığı'nı bastığını o günün sabahında rüyamda görmüştüm. Akşam bana telefon geldiğinde 'Demek ki kötü olaylar olacak' diye de kendi kendime söylenmiştim. Ben de olayları, o rüyama yordum." dedi.
Mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmesini kararlaştırdı.
İddianame
İzmir'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan bin 300 sayfalık iddianame, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti. İddianamede, Fetullah Gülen'in "birinci" şüpheli olduğu 267 sanığa "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamaları yöneltilmişti. Daha sonra hazırlanan ek iddianameyle 3 kişinin daha dosyaya eklenmesiyle sanık sayısı 270'e yükselmişti.
Sanıklar arasında, tamamı Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihraç edilen, "yurtta sulh konseyi"nce Manisa ve İzmir'de sözde "sıkıyönetim komutanı" ilan edilen tutuklu sanıklar Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen, NATO Kara Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Salih Sevil, Bornova 57. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmed Nuri Başol, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız, Foça Batı Görev Grup Komutanı Tuğamiral Yaşar Çamur, Hava Teknik Okulları Komutanı Tümgeneral Ahmet Cural, Ulaştırma Personel ve Eğitim Komutanı Tümgeneral Mustafa İlter, İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Osman Nadir Saylan, Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Süleyman Manka, Hava Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Veyis Savaş ile Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı Tuğgeneral Ersal Ölmez de bulunuyor.
-İddianame
İzmir'de FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan bin 300 sayfalık iddianame, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
İddianamede, Fetullah Gülen'in "birinci" şüpheli olduğu 267 sanığa "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlamaları yöneltilmişti.
Daha sonra hazırlanan ek iddianameyle 3 kişinin daha dosyaya eklenmesiyle sanık sayısı 270'e yükselmişti.
Sanıklar arasında, tamamı Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ihraç edilen, "yurtta sulh konseyi"nce Manisa ve İzmir'de sözde "sıkıyönetim komutanı" ilan edilen tutuklu sanıklar Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen, NATO Kara Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Salih Sevil, Bornova 57. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmed Nuri Başol, Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız, Foça Batı Görev Grup Komutanı Tuğamiral Yaşar Çamur, Hava Teknik Okulları Komutanı Tümgeneral Ahmet Cural, Ulaştırma Personel ve Eğitim Komutanı Tümgeneral Mustafa İlter, İstihkam Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Osman Nadir Saylan, Ege Deniz Bölge Komutanı Tuğamiral Süleyman Manka, Hava Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğgeneral Veyis Savaş ile Gaziemir Hava Sınıf Okulları Komutanı Tuğgeneral Ersal Ölmez de bulunuyor.
DARBECİLERDEN ŞAŞIRTAN İFADELER
İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminde yer aldıkları iddiasıyla tutuklanan ve yaklaşık 3 haftadır yargılamaları süren bazı üst rütbeli subayların, şu ana kadarki duruşmalarda, hastalıklarını öne sürmeleri, darbe teşebbüsünden bilgilerinin olmadığına yönelik şaşırtıcı ifadeleri dikkati çekti.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki duruşma salonunda, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmanın on üçüncü oturumu sonunda, darbeyi planlayan "Yurtta Sulh Konseyi"nce Manisa ve İzmir'de sözde "sıkıyönetim komutanı" ilan edilen eski Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen'in de aralarında bulunduğu bazı generaller ile üst rütbeli subaylar savunmalarını gerçekleştirirken, iki tutuklu sanık da tahliye edildi.
Şu ana kadar gerçekleştirilen savunmalarda, bazı darbeci askerlerin 15 Temmuz gecesi televizyon ve cep telefonundan gelişmeleri takip etmediklerini öne sürmeleri, hiçbir şeyden haberdar olmadıklarını iddia etmeleri ve sağlık sorunlarını gerekçe göstermeleri "üç maymunu oynuyorlar" eleştirilerine neden oldu.
"Darbe girişimini kızımdan öğrendim"
Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in eski koruma astsubayı Adnan Karaman, Recep'in, "Yurtta Sulh Konseyi"nce sözde İzmir ve Manisa Sıkıyönetim Komutanı olarak atanan komutanlığın eski Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen'e, "Memduh Paşa, sen emirleri kimden alıyorsun? Bana bağlı değil misin?" diye sorduğunu, Hakbilen'in de " İzmir ve Manisa sıkıyönetim komutanıyım. Bundan sonra emir komuta bende" diye bir şey söylediğini, bunun üzerine Orgeneral Recep'in gözaltına alınma talimatını verdiğini anlattı.
Koluna girdikleri Hakbilen'in kendilerine hitaben, "Birlikler harekete geçti, geliyorlar. Hepinizi vurdururum. Tarafınızı belirleyin." tehdidinde bulunduğunu dile getiren Karaman'ın aksine Hakbilen'in savunmasında bu olayları "yanlış anlaşılmaya" bağlaması dikkati çekti.
Darbe girişiminde bulundukları iddiasıyla tutuklanan ve şu ana kadar savunmalarını yapan bazı üst rütbeli subayların verdikleri ilginç ifadelerden bazı satır başlıkları ise şöyle oluştu:
Eski Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Memduh Hakbilen:
"15 Temmuz'da Aksaz'daki askeri tesislerde akşam yemeğini yediğimizde saat 22.30'u biraz geçiyordu. Kızım yanımıza geldi. Televizyondan ' Boğaz Köprüsü'nde tanklar görünüyor, darbe diye geçiyor' şeklinde ifadelerin ardından televizyonu izlediğimiz sırada, Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Recep beni arayarak, 'Sıkıyönetim komutanları listesinde İzmir ve Manisa'da sıkıyönetim komutanı olarak görünüyorsun' dedi. Ben de 'bununla ilgili bilgim yok' dedim.
Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen mesajda, 'Daha önce verilen emirlere uyulması gerektiği, uymayanlar hakkında yasal işlem başlatılacağı' yönünde ifadeler yazılıydı. Mesajın doğru olup olmadığını sormak için komutanın odasına gittim. Ordu komutanının odasına girdiğimde, başı ellerinin arasındaydı, sıkıntılı bir hali vardı. Zaten komutanımızın da migreni vardı. Hatta ona daha önce iyi gelen bir ilaç tavsiye ettim. Bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanlığından gelen mesajı ona anlattım. Kuvvet komutanımızı arayıp aramadığını sordum. Sanırım o an migrenin etkisi ile konuyu yanlış anladı ve bana bağırarak 'ne demek istiyorsun, seni görevden alıyorum, çabuk çık odadan' dedi. Ardından da emir subaylarına 'tutuklayın' emri verdi. Belki biraz sabırlı olsaydım bunlar yaşanmayacaktı. Ama yanlış anlaşıldım."
"İlk defa darbe girişimine şahit olduğumdan tecrübesizdim"
Eski Ege Ordusu Komutanlığı Kurmay Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hakan Eser:
"TSK içerisinde emir komuta zincirinde bir darbe olduğunu düşündüm. Bu darbe nereden çıktı, şaşkınlık içerisindeydim. Kitaplarımı ve iki tabancamı mermilerle çantaya koyarak karargaha gittim. Darbecilerin darbe yaptığını anlamadım, darbenin liderinin kim olduğunu bilmediğimden kafam karıştı. Bu esnada şok durumum geçmedi. Cuntanın darbe yaptığını anladım ancak ordu komutanımızın safını ve derdest edilip edilmediğini bilmediğimden komutanı arama cesareti göstermemiş olabilirim. İlk defa bir darbe girişimine şahit olduğumdan tecrübesizdim."
Kozmik odaya giden kapıya takoz koymuşlar
Eski Ege Ordusu Komutanlığı Harekat Başkanı Kurmay Albay Oksal Çelik:
"(Karargahta, hem istihbarat hem harekat merkezine hem de kozmik odaya açılan ve yüksek güvenlikli kapıları kim açık bıraktı?" şeklindeki soruya verdiği cevap) 'Oradaki giriş çıkışlar zahmet ve külfet getirmesin' diye kapılar açık bırakılmış. Açık bırakan da kapanmasın diye bir takoz yerleştirmiş. Bu sene yapılan Efes Tatbikatı'ndan önce hayata geçirilen yüz tanıma sistemi de bazen çalışıyor bazen de çalışmıyordu. Kapıları bu şekilde kim açtı ben de bilmiyorum."
Eski Hava Harp Akademisinde öğretim görevlisi Binbaşı Recep Kılıç:
"Karargaha gittim, darbe girişimine ilişkin yayın yapan haber kanallarında köprünün askerler ve tanklarca kapatıldığını gördüğümde 'İki ülke arasında savaş var.' diye düşündüm. Darbe girişimi hiç aklıma gelmedi.
(FETÖ'nün darbe girişiminde Ege Ordusu karargahını ele geçirmeye çalıştıkları, başarısız olmalarının ardından tutuklu sanık yarbay Mustafa Toklu ile birlikte firar etmesine ilişkin) Saat 00.30 sıralarında karargahtan ayrılarak Yarbay Toklu ile bir yüzbaşının otomobiliyle Bornova'ya giderken, Yüzbaşı Eser Bingül (tutuklu sanık) aradı ve bizi karargaha çağırdı. Radyodaki bazı haberleri duyduk gözaltına alınarak tutuklanacağımızı düşünerek geri dönmedik. Daha sonra otomobili bırakıp başka bir taksi ile Tire'ye gittik, biraz gezdikten sonra otostop çektik, bir araç bizi aldı. Mustafa Yarbay'ın 'doktora tezi hazırlıyoruz, bir iki hafta kalacak bir yer arıyoruz' dediği araç sahibi de 'köyde evim var, kira için aylık bin lira isterim' dedi. Adama 500 lira verdikten sonra eve gittik. Bir süre sonra yakalandık. Adamın ağabeyinin hakim olduğunu, meslekten ihraç edildiğini ve FETÖ'den tutuklandığı sonradan öğrendim."
"Kulaklarımda işitme kaybı var"
Eski Maltepe Askeri Lisesi Komutanı Albay Ufuk Gökşen:
"Askeri aracın plakasını tedbir amaçlı kapattık. Aracın bagajında kalaşnikof silahların olduğunu sonradan gördüm. Karargaha resmi prosedürle girdikten sonra harekat istihbarat biriminin olduğu binaya gittik. Kesinlikle komutanlık binasına gitmedik. Girişte karşılaştığımız, çok tedirgin olduğunu gözlemlediğim Ege Ordusu Komutanlığı İstihbarat Başkanı olumsuz bir durumun olmadığını söyledikten sonra oradan ayrıldık. Binaya girişte herhangi bir helikopter sesi duymadım. Zaten raporum da var. Kulaklarımın birinde yüzde 30, diğerinde yüzde 40 işitme kaybı var."
Eski Maltepe Askeri Lisesi Komutanı Albay Kadir Canpolat:
" ( Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in derdest edilmesi girişimine yönelik suçlamalara ilişkin) Konuyla ilgili bilgi sahibi değilim. Ordu Komutanını almaya gelen helikopterlerden de bilgim yok. İnanın, helikopter pistinin yerini bile bilmiyorum. Kışlaya o gün giden Binbaşı Durmuş Ali Vurkun'da (tutuklu sanık) gece görme bozukluğu vardı. Bir diğer asker, yıl boyunca yapılan atışlarda başarı elde edemedi. Bir diğeri Orgeneral Recep'in karargahtaki odasının yerini bilmiyor. Benim hiçbir özel yeteneğim yok. Bunlarla mı Orgeneral Recep derdest edilecekti?"
"Sadece televizyon izleyip muhabbet edildi"
O dönemde Maltepe Askeri Lisesinde görevli eski yarbay İbrahim Fatih Büyükbaş:
" Ege Ordusu Komutanlığı karargahında kısa süre kaldım. Şahsi tabancam, silah, mühimmat ya da teçhizatım yoktu. Ordu harekat merkezinde bulunduğum sürede televizyon izlemek ve muhabbet etmek dışında bir durumla karşılaşmadım. Kanunsuz bir talimata ya da olaya şahitlik etmedim."
"Sonuçta özürlüyüm"
Eski Maltepe Askeri Lisesinde görevli Binbaşı Ali Vurkun:
"(Mahkeme başkanının ' Ege Ordusuna giderken, tabancan var mıydı?' sorusuna verdiği cevap) 2011'de sol gözümdeki görme bozukluğundan Ege Üniversitesinde kornea nakli yapıldı. Sol gözümün görme oranı yüzde 20'dir. Kendi silahım yanımdaydı ama silahı kullanabilecek imkan ve kabiliyetim yok. Sonuçta özürlüyüm."
Sanık binbaşı Murat Yayla:
"(Mahkeme başkanının, 'Emniyetteki ifadede, okulun nöbetçi amirliğinin olduğu odada, bazı personelin yanında, Ege Ordusu Komutanının rehin alınacağını ya da kaçırılacağını, bunu da buradaki arkadaşların yapacağı şeklinde ifadeler kullanmışsın. Bu ifadeler sana mı ait?" sorusuna verdiği cevap) Şu anda şubat ayındayız, rahatım. Devlet bize üç öğün yemek veriyor, bize iyi bakıyor. Temmuzda rahat olmadığımdan kendimi iyi ifade edememiş olabilirim."
"Teröristlerin Ege Ordusu'nu bastığını rüyamda görmüştüm"
Eski Ege Ordusu Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı şube müdürlerinden Albay Turhan Özkal:
"(Darbe teşebbüsünün yaşandığı gece) Teröristlerin Ege Ordusu Komutanlığını bastığını o günün sabahında rüyamda görmüştüm. Akşam bana telefon geldiğinde 'Demek ki kötü olaylar olacak' diye de kendi kendime söylenmiştim. Ben de olayları, o rüyama yordum."
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'İzmir Darbe Yapılanması 270 sanık' davası
(18 Şubat 2017, 19:11)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: