İstanbul'da Fetö'nün Ceza İnfaz Kurumu Yapılanmasına ilişkin ilk iddianame tamamlandı. 3'ü cezaevi müdürü 6'sı cezaevlerinde görevli öğretmen, 39'u da infaz koruma memuru olan 49 şüpheli hakkında 'Fetö silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Cezaevleri izleme kurullarında görevli bulunan ve asıl mesleklerinin öğretmenlik olduğu tespit edilen bazı şüphelilerin, aynı zamanda örgütün cezaevlerindeki yapılanmasının ara 'ağabey/imam'ları oldukları, bu şüphelilerin kurumlardan edindikleri bilgileri örgütün üst kadrolarına ilettikleri belirtiliyor. Öte yandan soruşturmanın da halen sürdüğü öğrenildi.
11.02.2017 15:42 İstanbul'da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında örgütün cezaevlerindeki yapılanmasına ilişkin başlatılan soruşturmada, 3'ü cezaevi müdürü 6'sı cezaevlerinde görevli öğretmen, 39'u da infaz koruma memuru olan 49 şüpheliye yönelik ilk iddianame tamamlandı.
45'inin tutuklu olduğu belirtilen iddianamede, 1 kişinin etkin pişmanlıktan yararlandığı, diğer 3 kişinin ise şahsi durumları nedeniyle tutuksuz yargılandıkları belirtildi.
İddianamede 43 şüphelinin örgütün kriptolu haberleşme uygulaması olan Bylock'u kullandığının tespit edildiği ifade edildi.
İddianamenin, örgütün ceza ve infaz kurumlarındaki yapılanmasına yönelik ilk iddianame olduğu, ancak soruşturmanın devam ettiği belirtildi. İddianamede tüm şüpheliler hakkında 'Silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep edildi. İddianame İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
DETAYLAR
FETÖ'nün cezaevi yapılanmasıyla ilgili hazırlanan ilk iddianamenin detayları belli oldu
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) ceza infaz kurumlarındaki yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 45'i tutuklu 49 şüpheli hakkında, 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan, onbeşer yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianamede, cezaevleri izleme kurullarında görevli bulunan ve asıl mesleklerinin öğretmenlik olduğu tespit edilen bazı şüphelilerin, aynı zamanda örgütün cezaevlerindeki yapılanmasının ara 'ağabey/imam'ları oldukları, bu şüphelilerin kurumlardan edindikleri bilgileri örgütün üst kadrolarına ilettiklerinin tespit edildiği belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zafer Koç'un koordinesinde FETÖ'nün ceza infaz kurumlarındaki yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada, savcı Yakup Ali Kahveci tarafından hazırlanan 109 sayfalık iddianamenin detayları ortaya çıktı.
İddianamede, şüphelilerden 3'ünün ceza infaz kurumu ikinci müdürü, 39 şüphelinin cezaevi memuru, 4 şüphelinin ise sosyolog, psikolog ve öğretmen olarak görev yaptığı belirtilen iddianamede, şüphelilerden birinin etkin pişmanlık hükümleri nedeniyle, diğer 3 şüphelinin ise şahsi durumlarından dolayı tutuksuz olarak tanzim edildiği kaydedildi.
Şüpheli 43 kişinin örgütün şifreli haberleşme programı ''ByLock'' kullanıcısı olduğu ifade edilen iddianamede, FETÖ'nün yapısı ve eylemleri ile örgütün ceza infaz kurumlarındaki yapılanmasına yönelik bilgilere de yer verildi.
İddianamede, yüksek yargı organları ve HSYK gibi üst birimlerde örgütlenen ve üyesi olan her hakim-savcı açısından özel planlama ile mahrem bir yapı oluşturan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, adliye, ceza ve infaz kurumları ile denetimli serbestlik müdürlüklerinde görev yapan kamu görevlileri arasında örgütlenmemiş olmasının düşünülemeyeceği aktarılarak, şöyle devam edildi:
''Sindirme, baskı oluşturma, toplumsal algı yönetimi ile örgütsel amaçlara hizmet eden yargı teşkilatındaki yapının tamamlayıcısı olan adliye ve ceza infaz kurumları yapılanması da FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yargı teşkilatı içerisindeki yapılanmasına dahildir. Bu husus, iş bu soruşturma evrakına yansıyan bir kısım şüphelilerin, beyanlarında da bahsi geçen adliye personeli ve hakim-savcı sınıfından olan mahrem grubun zaman zaman örgüte dair çeşitli etkinliklerde bir arada bulunmalarından ve mahrem örgüt mensuplarının örgütle çok sınırlı iletişim halinde olmalarına rağmen örgüte dair konularda, adliye ve ceza infaz kurumu personeliyle doğrudan iletişime geçmeleri yönündeki tespitlerden anlaşılmaktadır.''
Örgütün adliye yapılanmasına ilişkin her yıl Türkiye çapında alınacak Hakim ve Cumhuriyet Savcısı sınıfı dışında adliye ve ceza infaz kurumlarında görev yapan personelle ilgili listeleri temin ettiği vurgulanan iddianamede, bu listeler üzerinde çalışma yaparak öncelikle örgüt içinden referanslı olanlarla ilerleyen dönemde kamu görevine dahil edilmesi halinde örgüte kazandırılabilecek veya örgüt adına çeşitli görevler verilebileceği şahısların tespit edildiği, bu şahısların kendileri ve aileleriyle irtibata geçilerek örgüte kazandırılmaya çalıştıkları ve bu kapsamda oluşturulan havuza dahil olan şahıslarla örgüt mensupları ve imamları tarafından ön mülakatlar yapıldığı anlatıldı.
Bu mülakatlar sonucu ve istihbarat birimlerinde çalışan örgüt elemanlarının getirmiş oldukları bilgilerin karşılaştırılarak, örgüt içerisinde 'mezun mes'ulü' adı verilen görevi yürüten kişilerce, şahıslara ilişkin puanlama yapıldığı kaydedilen iddianamede, yine bu puanlamalar üzerinden gidilerek ''5A, 5, 4A, 4, 3A ve 3'' puan sıralamasıyla sıraladıkları şahısları kamu görevine dahil etmek maksadıyla yine örgütle bağlantılı bulunan Hakim ve Cumhuriyet Savcılarından oluşan Adalet Komisyonu Başkanlıklarına yönlendirdikleri ve bu sayede kamu görevine soktuklarının tespit edildiği bilgisine yer verildi.
''Proje davalarda hakimiyet sağlamak için...''
İddianamede, örgütün kendisi açısından güvenilir olarak tespit ettiği 5A, 5, 4A ve 4 puan verdiği kişilerin, örgütün yapı olarak güçlü olduğu veya eleman ihtiyacının ivedilik arz ettiği Adalet Komisyonu Başkanlıklarına yönlendirildiği ve buralardan öncelikle kamu görevine dahil edilerek örgüt içerisine sokuldukları, bahsi geçen bu gruptaki şahısların değerlendirilmelerinin sonrasında, kadro kalması halinde daha düşük puanlı şahısların kamu görevlerine dahil edilmeye çalışıldığının tespit edildiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:
''Örgüt, adliye ve ceza infaz kurumlarında çalışan personeli, öncelikle içlerinden eleman devşirmek ve gelir elde etme maksadıyla kullanmıştır. FETÖ/PDY silahlı terör örgütü, ışık evlerinde, okullarda veya dershanelerindeki tedrisatından geçmiş kişileri iş sahibi yapma ve ilerleyen dönemde lüzum olduğu halde kullanmak maksadıyla, mahrem gruba dahil olan hakim-savcıların, işe alım mülakatlarında uyguladıkları taraflı değerlendirmeler ile kamu görevlisi yapmış, sonrasında ise bu personeli örgüt amaç ve ilkeleri doğrultusunda yönlendirmiştir. Örgüt özellikle üretmiş olduğu proje davalardaki hakimiyetini sağlamlaştırmak ve bu kapsamda da adliyeler ve ceza infaz kurumlarındaki hakimiyetini ve etki alanını tesadüflere bırakmamak amacıyla kamuoyunda Ergenekon ve Balyoz davaları olarak bilinen soruşturmalar sonrası başlayan süreçte, yani 2006 yılı sonrasındaki kadrolaşmasını adliyeler ve ceza infaz kurumlarında en üst seviyelere çıkarmıştır.''
FETÖ'nün, kamu görevlisi yaptığı adliye ve ceza infaz kurumu personeliyle göreve başlamaları sonrasında derhal iletişime geçerek, sohbet adı verilen toplantılara katılımını sağladığı anlatılan iddianamede, örgütün bahsi geçen sohbet toplantılarında, tedrisatından geçen ve örgüte bağlılığından emin olduğu personeli ise kendisi için kilit önemi haiz olduğunu düşündüğü kurumlarda görevlendirdiği belirtildi. Bu gruptaki personelin çoğunlukla Adalet Bakanlığı merkez teşkilatı, yüksek yargı organları, HSYK, Adalet Akademisi, Terör Suçları ile Görevli Cumhuriyet Başsavcılıkları, Özel Yetkili Mahkemeler ve Komisyon Başkanlıkları ile Ceza ve İnfaz Kurumları Eğitim Merkezleri gibi birimlerde görevlendirildiği anlatılan iddianamede, bu sayede bu birimlerde görev yapan örgüte mensup elemanlarının örgüt iradesi dışına çıkmamaları yönünde denetim sağladığı gibi, bu birimlerde görev yapan örgütle herhangi bir alakası bulunmayan kamu görevlilerinin takip, kontrol, denetim ve tasfiyesi ile ilgili bilgilerin temin edildiği kaydedildi.
'Özellikle Silivri cezaevi...''
Örgütün, görevlendirdiği personel aracılığıyla kamuoyunu yakından ilgilendiren soruşturma/kovuşturma dosyalarında, sürecin takibi ve yönlendirmesini şüpheye mahal vermeyecek şekilde sağladığı belirtilen iddianamede, yine görevlendirdiği personelle, örgüte üye olmayan şahısların dini bakış açısı, sosyal çevresi gibi nedenlerle örgüte sonradan kazandırılabilecek veya örgüte kazandırılamayacaksa da örgüt amacı doğrultusunda yönlendirmeye uygun kamu görevlilerinin tespitini sağlamakta kullandığı vurgulandı.
İddianamede, örgütün adliyeler, ceza infaz kurumları ve denetimli serbestlik kurumlarında görev yapan personeli aynı sohbet gruplarına dahil ettiği, bu personeli genellikle kurum içinden temin ve tayin ettiği meslektaşları olan 'ağabey'ler ve 'abla'lar aracılığıyla bir araya getirdiği ve örgütlediği anlatılarak, şunlar kaydedildi:
''Zaman zaman ise sohbet grubu 'ağabey'liğinin veya 'abla'lığının öğretmenlik mesleği mensupları tarafından üstlenildiği, bu sohbetlere katılanlara kod isimlerin verildiği ancak kod isim kullanılması uygulamasının, bu birimlerde görev yapan personelin sayısının çokluğu ve mahremiyet derecelerinin düşük olması nedeniyle sağlıklı şekilde kullanılamadığı, özellikle Silivri Ceza İnfaz Kurumlarında cezaevi iç sorumlusu olarak kurum içi personelden görevlendirmeye gidildiği, bu örgüt elemanına paralel biçimde aynı kurum için bir de dış sorumlu adı verilen kurum içerisinde görev yapmayan genellikle öğretmenlik mesleği mensuplarının görevlendirildiği, cezaevlerinde grup sohbet 'ağabey'lerinin (imamı) bir üst hiyerarşik kademesinde ise genellikle Ceza İnfaz Kurumları İzleme Kurullarında görev yapması hasebiyle cezaevleri ve cezaevleri personelleri ile iletişim ve temasları abes görülmeyecek kurum içerisinde görev yapmayan genellikle öğretmenlik mesleği mensupları görevlendirmiştir.''
''Şüpheli, cezaevi müdürleri ByLock'çu''
Cezaevleri izleme kurullarında görevli bulunan ve asıl mesleklerinin öğretmenlik olduğu belirtilen şüphelilerin aynı zamanda örgütün cezaevlerindeki yapılanmasının ara 'ağabey/imam'ları oldukları, söz konusu şüphelilerin bu kurumlardan edindikleri bilgileri örgütün üst kadrolarına ilettikleri iddianamede yer aldı.
İddianamede, tutuklu bulunan cezaevi 2. müdürleri Hasan Topaloğlu, Abdullah Çoban, Murat Küçük'ün, 15 Temmuz darbe girişimine kadar yoğun bir şekilde 'ByLock' kullanıcısı olduğu tespitine yer verildi. Şüphelilerden Hasan Topaloğlu'nun ifadesi sırasında etkin pişmanlıktan yararlanmak istediği, ancak kendisi hakkında değil, başka şüpheliler hakkında açıklamalar yaptığı için etkin pişmanlıktan faydalanmasının şartlarının oluşmadığı belirtilen iddianamede, yine şüphelilerden infaz koruma memuru Yakup Güneş'in de Silivri Ceza İnfaz Kurumlarında çalışanları örgüt faaliyeti kapsamında fişlediği belirtilerek, personelin alkol kullanıp kullanmadıkları, namaz kılıp kılmadıkları veya benzer sosyal davranışları kapsamında notlarla fişlediği anlatıldı.
İddianamede, şüphelilerin alınan savunmalarında üzerlerine atılı suçlamaları inkar etmelerinin ise terör örgütünün 'nasıl ifade vermeliyiz?' konulu talimatı doğrultusunda olduğu görüşüne yer verildi. Yine iddianamede bazı gizli tanıkların ifadelerinde örgütün cezaevi yapılanmasında yer alan bazı şüphelilerin 'sohbetler'de 15 Temmuz darbe girişimi öncesi darbe olacağı yönünde bilgiler paylaştıklarını söyledikleri belirtildi.
Paralel yapı-19 Ağustos (2016) 'İstanbul Cezaevi Yapılanması 49 sanık' davası
(11 Şubat 2017, 15:42)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: