Antalya'da FETÖ soruşturmaları kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu'nca hazırlanan ilk iddianame, terör suçlarına bakan 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Fetö Polis Yapılanmasını konu alan iddianamede, emniyet mensubu 78 sanık yer alıyor.
03.12.2016 14:01 Antalya'da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan FETÖ soruşturmaları kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu'nca hazırlanan ilk iddianame, terör suçlarına bakan 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi.
2 Aralık'ta yaşanan gelişmeye göre, Sanıkların 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan cezalandırılmaları istenen iddianame, savcı Serkan Beyoğlu tarafından hazırlandı. 55'i tutuklu 78 sanıklı iddianame, toplam 156 sayfadan oluşuyor. Silahlı törör örgütünün kuruluşu, yapısı ve amaçlarının anlatıldığı iddianamede, örgütün Fetullah Gülen'in İzmir'in Kestane Pazarı Kuran kursunda vaizlik yaptığı dönemde kurulduğu belirtiliyor. Devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, devletin mülki ve adli yapısını ele geçirip aynı zamanda etkili
siyasi ve ekonomik bir güç edinmeyi amaçladığı iddia edilen Fetullah Gülen
liderliğindeki örgütün, direkt Gülen'e bağlı Tayin Heyeti, İstişare Kurulu,
Mollalar Grubu ve Meclis olarak adlandırılan birimler tarafından sevk ve idare
edildiği belirtiliyor.
TALİMAT HİYERARŞİSİ
Mecliste alınan kararların silsileyle alt birimlere iletildiği belirtilen
iddianamede şu ifadeler yer aldı:
"Bu talimatlar hiyerarşi içerisinde yer alan 'Dünya İmamı, Coğrafi Bölge İmamı,
Ülke İmamı, Bölge İmamı, İl İmamı, İlçe İmamı, Semt İmamı, Mahalle İmamı, Ev
İmamı (Işık Evleri), Ser Rehberler, Belletmenler, Öğrenci ve Cemaat Mensupları
(Şakirt ve Şakirdeler) tarafından gizliliğe, istihbarata ve sır saklamaya özen
gösterilerek koşulsuzca yerine getirilmektedir. Ayrıca örgütün mali
kaynaklarının ne şekilde kullanılacağını 'Mütevelli Heyeti' belirlemektedir.
Örgüt kurulduğu ilk günden bu yana devlet içinde örgütlenme gayesi ile hareket
etmektedir. Bu örgütlenme anlayışı, herhangi bir cemaatin üyelerinin devletin
kademelerinde yer almasının ötesinde, devletin yapısı dışında başka bir
hiyerarşik düzene göre hareket eden bir yapının varlığını ortaya çıkarmasıdır."
ÖRGÜTÜN FİNANS KAYNAKLARI
Örgütün dershaneler, özel kolejler, yurt ve öğrenci evleri ile gençliğe yönelik
eğitim faaliyetlerini gerçekleştirdiği belirtilen iddianamede şöyle denildi:
"Örgüt televizyon, radyo, gazete, dergi gibi iletişim alanındaki faaliyetlere
ağırlık vermekte, finansal kaynaklar ise gruba mensup şirketler, basın-yayın
alanında elde edilen gelirler, okul, yurt ve pansiyonlardan istifade eden
öğrencilerden alınan paralar, toplanan kurban derileri ve gruba ilgi duyan
zengin iş adamlarının destekleri ile örgüte üye olan kişilerden himmet adı
altında alınan paralar olarak ortaya çıkmaktadır." denildi.
EMNİYETTEKİ GENİŞ YAPILANMA
Örgütün en önemli hedefinin yasal veya yasadışı dinleme, izleme ve raporlarla
elde ettiği bilgileri, tehdit/şantaj olarak kullanmak ve Türkiye'de devletin
bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele
geçirmek, aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük, etkili bir siyasi ve ekonomik
güç haline gelmek olduğunun anlaşıldığı kaydedilen iddianamede, terör örgütünün
emniyet teşkilatındaki yapılanmasına da geniş bir şekilde yer veriliyor.
'HER ALANDA TEŞKİLATLANMA'
1986 yılından itibaren faaliyetlerini ülke geneline yayan cemaatin üniversiteye
hazırlık dershaneleri açıp binlerce 'Işık evi' kurduğu belirtilen iddianamade,
örgüt tarafından bu döneme kadar polisinden askeriyesine, adalet teşkilatından
üniversite yönetimlerine kadar hemen her alanda teşkilatlanma çalışmaları
yürütüldüğü belirtildi. Örgütün polis koleji ve polis akademisine girecek
öğrencileri dörder kişilik gruplar halinde sınavlara hazırladığı, bunların diğer
öğrencilerle temasının sınırlandırıldığı belirtilen iddianamede, öğrencilerin
örgütle irtibatlarını koparmadıkları kaydedildi.
MEMURLARIN MAAŞININ YÜZDE 5'İ HİMMET
İddianamede adı geçen şüphelilerin valilik oluruyla görevlerinden
uzaklaştırıldıkları, ByLock adlı programı kullandıkları belirtildi. İnkar yoluna
giden şüpheliler arasında, örgüt üyelerine 1 dolar dağıtan kişiler bulunduğu, bu
kişilerin Bank Asya'da hesap açtırdıkları ve çocuklarını örgütle irtibatlı
okullara gönderdikleri öne sürüldü. İddianamede, şüphelilerden bazılarının etkin
pişmanlıktan yararlanmak istedikleri de belirtilerek, bazı şüphelilerin ise
samimi itirafları nedeniyle tutuklu bulundukları cezaevinden tahliye edildikleri
kaydedildi. İddianamede adı geçen bir şüphelinin sohbetlerde 'himmet' adı
altında toplanan paralardan bahsedildiğini, sonraları yılda bir kez himmet
toplantısının yapılarak herkesin verebileceği miktarı bir kağıda yazıp
toplantıya katılan hocaya vermesinden sonra o yıl verilecek himmet miktarının
belirlendiğini, bu miktarın memurların maaşının yüzde 5'i olarak istendiği
kaydedildi.
EMNİYET PERSONELİ ÖRGÜT ÜYELERİNE ZİMMETLİ
Emniyet içindeki örgütlenmede cemaat bağlantılı personel sayısının az olduğu
şubelerde kişilerin örgüt üyelerine zimmetlendiği de ileri sürülen iddianamede,
şüphelilerden elde edilen dijital verilerin incelenmesinin henüz tamamlanamadığı
da belirtildi. Şüphelilerden Sercan Ö., Harun C., Mehmet K., Tunay E. ve Oğuz
T.'nin etkin pişmanlık gösterdikleri belirtilen iddianemede, halen 11 şüphelinin
ise yakalanamadığı ifade edildi. İddiamede, şüphelilerin 'silahlı terör örgütüne
üye olmak' suçundan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Polis Adaylarını Gruplar Halinde Hazırlamışlar
İddianamede, örgütün polis koleji ve polis akademisine girecek öğrencileri
dörder kişilik gruplar halinde hazırladığı bilgisine yer verildi.
Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma
Bürosunun FETÖ/PDY'ye yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında savcı Serkan
Beyoğlu tarafından, "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçlamasıyla 55'i tutuklu,
23'ü tutuksuz 78 sanık hakkında hazırlanan 150 sayfalık iddianame, Antalya 2.
Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
İlk bölümünde FETÖ/PDY'nin yapısı, örgütün kuruluşu, amacı, stratejisi,
faaliyetleri ve yapılanmasının anlatıldığı iddianamede, FETÖ'nün paralel bir
örgütlenme ile gizlice devletin tüm kılcal damarlarına sızmaya çalıştığı ve
öncelikli amaçlarının başında Emniyet Genel Müdürlüğünün stratejik-operasyonel
birimlerinde kadrolaşmak olduğu, bunun da 17-25 Aralık süreciyle iyice netlik
kazandığı vurgulandı.
FETÖ/PDY hakkında yürütülen soruşturmalarda elde edilen bilgiler doğrultusunda,
örgütün polis koleji ve polis akademisine girecek öğrencilerin dörder kişilik
gruplar halinde hazırlandığına ve bunların mümkün olduğunca diğer öğrencilerle
temasının sınırlandırıldığına değinildi.
Emniyet teşkilatının eğitim birimlerine giren öğrencilerin örgütsel görevinin
hedef üniteye girmekle sonlanmayacağına işaret edilen iddianamede, şu görüşler
kaydedildi:
"Öğrenci sınavı kazandıktan sonra, kendisini hazırlayan abisi ya da başka bir
abi görevlendirilerek takibi yapılır. Bir ifadede ' Polis amiri olacak
öğrencileri ortaokul 1, 2, 3. sınıflarından itibaren bulup Polis Kolejleri
sınavında soru vererek Polis Kolejine girmelerini sağlayan, dört yıl boyunca
Polis Kolejinde takibini yaptıktan sonra dört yıl da Polis Akademisinde takibine
devam eden ve akademi öğrencisinin mezuniyeti ile vazifesini tamamlayan şahıslar
olmalarıdır' şeklinde önemi açıklanan bu abiler vasıtasıyla hedef ünitelere
sokulan örgüt mensubu öğrencilerle sık sık görüşülür. İrtibatın hiçbir zaman
koparılmadığı FETÖ/PDY mensuplarının sadakatlerine göre gruplara ayrılarak kolej
ve akademi hayatları boyunca bir an olsun boş bırakılmadan verilen görevleri
yerine getirmesi istenir. Öğrenci okulu bitirene kadar bu işlemler, bu şekilde
devam eder. "
İddianamede, bir araya gelen örgüt üyelerine "kadrolaşma" ile ilgili Fetullah
Gülen'in kitaplarının okutulduğu ve konuşmalarının dinletildiği bildirilerek,
Gülen'in şu ifadelerine yer verildi:
"Adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın
mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle
değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde
garantimizdir. Bizim varlığımızın bunlar nabzıdır. Zayiata meydan vermeyin. Daha
bunun neye ihtiyacı var, nasıl takviye edilmeli, sürekli araştırılmalı, daha bir
takviye edilmeli fakat mevcuttan da bir ölçüde taviz verilmemeli, derken yani
fevkalade korumaya alınmalı, katiyen zayiata meydan verilmemelidir. Bu açıdan
bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok
önemlidir. Yani sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerilere
gitmek, işte bu iki müessesede olduğu gibi hayati, dinamik bir kısım
müesseselerde söz konusudur. Ta ilerilere gitme, böyle can damarları içinde
dolaşma ve eğer dönülüp gelinecekse yara alınmadan, hissettirilmeden dönüp
geriye gelme meselesi geleceğimizin adına çok esaslı hususlardır."
İddianamede terör örgütü ele başı Fetullah Gülen'in "Şeklen asker değiliz ama,
ruhen askeriz ve öylede olmalıyız, hatta öyle olmak mecburiyetindeyiz."
sözlerine de yer verildi.
Fetullah Gülen'in okuduğu rütbeleri grup imamları dağıttı
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in konuşmalarına yansıyan bu konuların örgüt
içerisinde uzun yıllar faaliyet göstermiş kişilerce de daha önce
dillendirildiğine dikkati çekilen iddianamede, "Oluşturulan Kadroların Meslek
Hayatındaki Durumu" başlıklı bölümde, bir örgüt üyesinin şu ifadeleri yer aldı:
"Bizim mezun devreyi yurdun 5. katına çıkarttılar. Kolej mezuniyetinde
geldiğimizde alınan önlemler ve disiplin yoktu. Daha samimi bir tavır
sergileniyordu. Benim kolej döneminde geldiğim yurt artık FEM Dershanesi olarak
hizmet veriyordu. 5. kat yine aynı şekilde düzenlenmiş haldeydi. Hepimiz halının
üzerine oturduk ve beklemeye başladık. Kısa bir süre sonra salonun giriş
kapısından, yani bizim girdiğimiz kapıdan daha önce Ankara'da Hacı Bayram
Camisi'nde ve sivil cemaat ağabeylerinin de yanında karşılaştığımız ancak ismini
mezuniyet sonrası geldiğim FEM dershanesinin 5. katında öğrendiğim emniyetten
sorumlu cemaat imamı salona girdi. Biz ayağa kalktık. Bize 'Selamünaleyküm' dedi
ve yerine oturdu. Bizi mezuniyetimizden dolayı tebrik etti, devletin, cemaatin
istekleri doğrultusunda şekillendirilmesinde bizim çok fedakarlık yapmamız
gerektiğinden bahsetti. Fetullah Gülen'in okuduğu ve bize hediye ettiği komiser
yardımcısı rütbeleri grup imamları aracılığı ile bize dağıtıldı."
Antalya'da 1 dolarları dağıtan kişi
İddianamede, zanlılar arasında bulunan, Antalya Valiliği tarafından görevden
uzaklaştırılan ve halen tutuklu bulunan Başpolis Mecit Müdürhanoğlu'nun ByLock
isimli programı kullanan şüphelilerle bağlantılı olduğu ve terör örgütü
üyelerine verilen 1 dolarları dağıtan kişilerden olduğu kaydedildi.
Şüpheliler arasında bulunan ve Etkin Pişmanlık Yasası'ndan faydalanmak isteyen
polis memuru Mehmet Kaşıkçı, FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgili bildiklerini
paylaştı.
İddianameye göre Kaşıkçı, 2006 yılında Aksaray'da görev yaptığı sırada Olay Yeri
İnceleme Şubesinde görevli bir polis memuru meslektaşı aracılığıyla sohbetlere
başladığını, diğer bazı örgüt mensuplarının kendisinden görev yaptığı şubeye ait
görev listesini istediğini söyledi.
Kaşıkçı, katıldığı sohbetlerde 2010 yılından sonra siyasi söylemlere daha çok
yer verildiğini, bu sohbetler sırasında hükümete yönelik, "Şımardılar" ve "Ders
almaya ihtiyaçları var" gibi söylemlere de yer verildiğini aktardı.
İddianamede, Kaşıkçı ile ilgili şunlar kaydedildi:
"Bunun yapılan sohbetlerle bağının ne olduğunu sorduğunda, şubede cemaat ile
bağlantılı personel sayısının çok az olduğu, bu nedenle görevli personelden
ılımlı olanları kendilerine zimmetleyeceklerini, kendilerinin de bu şahıslara
aile ziyaretleri gerçekleştirmesi gerektiğini söylediklerini, kendisinin isim
isim herkesi tanıdığını, böyle bir listenin verilemeyeceğini söylediğini, bunun
haricinde Aksaray ilinde görevi ile alakalı hiçbir istekte bulunulmadığını ifade
etti."
Gizliliğe önem 2010'dan sonra arttı
İddianamede, örgütün 2010 yılı başlarından itibaren gizliliğe verilen önemi
artırdığı, her grubun birbirinden bağımsız hareket ederek, sohbete gelen hoca
dışında kimsenin birbirini bilmemesi yönünde telkinleri bulunduğu belirtilerek,
şu görüşlere yer verildi:
"Derslere gelen hocaların, önceleri herhangi bir çekince olmaksızın ellerinde
kitaplarla gelirken, daha sonraları laptop, flash bellek gibi materyallerle
sohbetlere gelmeye başlamaları ve son olarak 2013 yılı içerisinde sohbetlere
gelirken bağımsız laptop bilgisayarların sadece bunlara tanımlı flash
belleklerle güvenlik koridoru oluşturularak sadece bu şekilde çalıştırılıyor
hale getirilmesi, örgüt içerisinde gizliliğin azami derecede önemli hale
geldiğinin bir göstergesidir."
Sohbetin yapılacağı günlerde gizliliğe riayet edilmesinin de sonradan
uygulanmaya başladığına işaret edilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Daha önceden sohbete gelen 2-3 kişi bir araç ile gelirken, 2013 yılı içerisinde
herkesin ayrı ayrı gelmesi gerektiği ve ailecek akşam gezmesine geliyormuş
görüntüsü verilmesi istenmeye başlamıştır. Ayrıca sohbete gelen hocanın da
ikametinin bilinmediği, ikamete en az 1-2 sokak öncesi veya sonrası bırakıldığı,
ilk yıllarda sohbet için telefon ile aranıp açık açık 'Yarın bizdeyiz bir çay
içelim' gibi söylemlerle konuşulurken 2010 yılı sonrası telefonda bir şey
konuşulmaması hatta sohbetlere telefon getirilmemesi (telefonların aynı baz
istasyonundan sinyal almaması için) söylenmiştir."
İddianamede, sohbetlere gelenlere kendi birimlerinde çalışan personeli
zimmetlemek sureti ile sorumluluklar yüklenmesinin tam bir örgüt yapısını ortaya
koyduğu, bunun da daha üst sorumlularca planlandığının göstergesi olduğu
vurgulandı.
Paralel yapı-02
Aralık (2016) 'Antalya Emniyet Yapılanması' davası
Paralel yapı-24 Temmuz (2016) 'Antalya Emniyet Yapılanması' soruşturması
Paralel yapı-22 Ağustos (2016) 'Antalya Emniyet Yapılanması' soruşturması
Paralel yapı-06 Ekim (2016) 'Antalya Emniyet Yapılanması' soruşturması
(03 Aralık 2016, 14:01)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: