HSYK eski üyelerinden 3'ü itirafçı olarak HSYK ve yargıdaki Fetö örgütlenmesine dair şok bilgiler verdiler. Bu isimler: HSYK eski üyesi Mustafa Kemal Özçelik, HSYK eski üyesi Kerim Tosun, HSYK eski Başkanvekili Ahmet Hamsici.. Hamsici, 94 Fetö üyesi hakim-savcının adını verdi. Bir açıklama yapan HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, itirafların önemine dikkat çekti. 'Yargıtay'da gelen dosyaların örgüt elemanlarınca fotokopisinin çekilip ilgili kişiye iletildiği, yine önemli kişilere, önemli iş adamlarına ait dosyaların Pensilvanya'ya götürülüp, Pensilvanya'nın talimatıyla kararlar verildiği açıkça bildirilmiş. Tüyleri diken diken edecek itiraflar dediğim hususlar bunlardı. Pensilvanya'ya götürülen dosya mevcut. Bir ara hatırlarsanız eski Adalet Bakanlarından Mehmet Ali Şahin'in beyanında da geçen bir dosya vardı. Evet, aynıyla vaki, dosya Yargıtay imamı tarafından Pensilvanya'ya götürülmüş ve Pensilvanya'nın onayıyla dosyada hareket edilmiş. Yargıtay'da 2011 ve 2013 döneminde Pensilvanya'nın onaylamadığı hiç kimse daire başkanı olamamış. Yine 2010'da Yargıtay üyeliği seçimleri Pensilvanya ile pazarlık halinde kararlaştırılmış, örgütün isimlendirmesiyle, onların diktesiyle Yargıtay üyesi seçilmiş.'
26.11.2016 19:25 HSYK eski üyelerinden 3'ü itirafçı olarak HSYK ve yargıdaki Fetö örgütlenmesine dair şok bilgiler verdiler. Bu isimler: HSYK eski üyesi Mustafa Kemal Özçelik, HSYK eski üyesi Kerim Tosun ve HSYK eski Başkanvekili Ahmet Hamsici. Hamsici, 94 Fetö üyesi hakim-savcının adını verdi.
HSYK ESKİ BAŞKANVEKİLİ AHMET HAMSİCİ 94 FETÖ ÜYESİ HAKİM-SAVCININ ADINI VERDİ
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen FETÖ/PDP yapılanması soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak itirafçı olan eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici'nin ifadeleri örgütün yargı içerisindeki etkisini ortaya koydu. Hamsici ifadesinde, Yargıtay ve Danıştay'da bildiğini söylediği 94 FETÖ üyesi hakim ve savcının ismini verdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ve Başsavcıvekili Hakan Pektaş koordinesinde süren soruşturmada kapsamında, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici'nin 3 Ekim 2016'da yeniden ifadesi alındı. 31 sayfalık ifadesinde Hamsici, HSYK Yüksek Kurulu üyesi olduktan sonra genel sekreter Mehmet Kaya'nın yerine gelen Muzaffer Bayram'ın cemaat toplantılarını düzenlediğini belirterek, "Bu toplantılarda daha önce yapılan cemaat toplantıları gibi 'şu kadar Risale-i Nur okuyun, şu kadar cevşen okuyun' gibi ödevler verilmiyordu. Bu toplantılarda amacın bizi bir araya getirip maneviyatı yükseltmek ve birlikteliği korumak olduğunu anladım. Hatta bu sohbetlerde bizden himmet parası adı altında bir para istenildiğini de görmedim. Çünkü benden kimse istemedi" dedi.
MİT MÜŞTEŞARININ İFADEYE ÇAĞRILMASI
O dönemde cemaatle ayrı gayrı olmadığını ve kendisinin de cemaate sempati ile baktığını belirten Hamsici, "MİT müsteşarının İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmak istenilmesi ve çağrılmanın Fetullah Gülen Cemaatinin o dönemde Türkiye'de gerçekleştirilmek istenilen barış sürecine karşı olmaları ve bu süreci engellemek için MİT müsteşarını şüpheli sıfatıyla çağırmaları benim Fetullah Gülen cemaati mensupları hakkında tekrar düşünmeye başladım. Daha önceden bakanlıktan tanıdığım özel yetkili Cumhuriyet Savcısı olan ve aynı zamanda Fetullah Gülen Cemaati mensubu olarak bildiğim Fikret Seçen'i telefonla aradım. Yapmış olduğum konuşmada bu çağırmayı cemaat mensuplarının bilerek yaptığını, devletin terörle mücadele politikasını etkilemeye çalıştıklarını ve bunu cemaat mensuplarının talimatı ile yaptıklarını anladım. Bu kişilerin, bu nedenle MİT müsteşarını kasıtlı olarak çağırıp, barış sürecini etkilemeye çalıştıkları kanaatine vardım" dedi.
CEMAATE BAKIŞ AÇIM DEĞİŞMEYE BAŞLADI
MİT müsteşarının ifadeye çağrılmasının ardından rahatsızlığını dile getirmeye başladığını söyleyen Hamsici şunları söyledi: "Bu dönemde Balyoz davası olarak bilinen davada, cemaat mensubu olduğunu bildiğim hakim ve savcıların yargı yetkilerini kötüye kullanıp 300'e yakın asker ve diğer şahısları tutuklamalarından dolayı cemaate bakış açım değişmeye başladı. Bu kanaatin benim vardığım gibi, birlikte çalıştığımız Birol Erdem ve İbrahim Okur'da da oluştuğunu biliyorum. Bu olaylardan sonra ben, Birol Erdem ve İbrahim Okur, HSYK'da oluşan Fetullah Gülen cemaati sohbetlerine katılmamaya başladık."
Hamsici, "Peki cemaat üyelerinin hukuka aykırı işlerine karşı neden hareket etmediniz?" sorusuna ise, "O tarihte bu olaylar gelişmesine rağmen gerek siyasi, gerekse bürokraside bu cemaat mensuplarına karşı bir duruş yoktu. Hatta iktidar partisi milletvekillerinin bazıları halen cemaatin liderine karşı ilgi duyuyorlardı. Ben o tarihte kesin bir kopukluk olmadığı için sadece bu cemaatin sohbetlerine gitmemeye başladım" diye cevap verdi.
İLHAN CİHANER DAVASINDAKİ GİZLİ TANIK MESLEĞE TEKRAR DÖNDÜ
Hamsici, İlhan Cihaner davasında gizli tanık olan ancak ismini hatırlayamadığı hakimin mesleğe tekrar dönmek için dilekçe verdiğini belirterek, "Ben buna karşı çıktım ancak yapılan oylamada bu kişinin mesleğe kabulü yapıldı. Ben bu kişinin daha sonra cemaat mensubu olduğunu öğrendim. Bu kişinin daha sonra disiplin cezası olduğunu öğrendik. Ben bu durumu bakan beye ilettim. Ve bu kişinin mesleğe kabulüne bakan bey itiraz etti. Biz daire olarak tekrar toplanıp, bu kişinin mesleğe kabulünü kaldırdık" dedi.
"ZEKERİYA ÖZ'ÜN DAVRANIŞLARI SONRASI, CEMAAT EYLEMLERİNE KARŞI TAVIR ALDIM"
İfadesinde 2013 Aralık ayında hazırlanan Adli Kolluk Yönetmeliği ile ilgili HSYK genel kurul kararının hazırlanmasını ve 17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten savcı Muammer Aktaş'ın İstanbul Adliyesi önünde basın mensuplarına dağıttığı bildirinin perde arkasını da anlatan Hamsici, "HSYK Genel Sekreteri Muzaffer Bayram cemaatin almış olduğu tavır ve hareketleri beni herhangi bir şekilde ikna edip yönlendirerek oyuna getirmiştir" diyerek şöyle devam etti: "Bu olayların akabinde Zekeriya Öz'ün Cumhurbaşkanımıza karşı tavırları, attığı tweet'ler, selam tevhit dosyası ile ilgili bir çok kişinin usulsüz dinlenmesi olayları ortaya çıkınca ben cemaati eylemlerine karşı çıkıp tavır aldım. Benim gibi Ömer Köroğlu, Ahmet Karayiğit ve Zeynep Kavlak'ta benim yanımda yer alıp 3. Daire olarak cemaat mensubu olan hakim ve savcıların hakkında soruşturma yapılmasını ve müfettiş görevlendirilmesini sağladık."
Hamsici, ifadesinin ardından savcılık soruları üzerine Yargıtay ve Danıştay'da bildiğini söylediği 94 FETÖ üyesi hakim ve savcının ismini verdi.
HSYK ESKİ ÜYESİ KERİM TOSUN: 160 YARGITAY ÜYESİNDEN 120'Sİ CEMAATTENDİ
FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp serbest kalan eski HSYK üyesi Kerim Tosun’un ifadesi ortaya çıktı. Tosun, 23 sayfalık ifadesinde yargıdaki cemaat yapılanmasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Tosun, 2010 yılında Yargıtay’a üye olarak seçilen 160 üyeden 120’sinin cemaat mensubu olduğunu iddia etti. Tosun, cemaat açısından önemli olan dosyalar için talimat geldiğini de söyledi. Tosun, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ve Başsavcıvekili Hakan Pektaş koordinesinde süren soruşturmada, 12 Ekim’de ikinci kez ifade verdi. Üniversite 4. sınıftan itibaren Fetullah Gülen cemaatine dahil olduğunu söyleyen Tosun’un ifadesi özetle şöyle:
28 ŞUBAT’TA FAALİYET YOK
“Ben daha sonra Datça’ya atandım. O dönem 28 Şubat olayları olunca cemaat faaliyetlerde bulunmamaya başladı. 2001 yılında Yargıtay Savcılığı’na geldim. Benimle birlikte cemaat mensubu 25 kişi o dönemde Yargıtay Savcılığı’na geldi.
YARGITAY İÇİN GRUP KURULDU
Şubat 2011 tarihinde yapılacak Yargıtay üyeliği seçimleri için bir grubun kurulduğunu biliyorum. Bu grup Yargıtay üyesi seçilecek 160 kişiyi belirleyecekti. 160’lar olarak belirtilen Yargıtay üyelerinin yaklaşık 120’ye yakınının cemaat mensubu olduğunu biliyorum.
TALİMATLA HAREKET
Ben bu kişilerin tümünün daha önceden cemaat mensubu olduğunu bilmiyordum. Ancak cemaatin talimatıyla hareket tarzı belirlenmesi üzerine bu kişilerin cemaat mensubu olduğunu anladım. Yaklaşık 1-2 ay sonra Muharrem Karayol’un evinde toplandık. Karayol, cezacı olan Yargıtay üyelerinin grup sorumlusuydu. Benim içinde bulunduğum grubun sorumlusu ise Turgut Emiroğlu idi. Evdeki toplantıda Yargıtay üyelerini ceza daireleri ve hukuk daireleri olarak ayırdıklarını anladım.
CEMAAT EVİNDE
Maaşımızın yüzde 10’unu himmet olarak vermeye başladık. Sohbetlerin yapıldığı toplantılar, grup sorumlusu Turgut Emiroğlu’nun evinde başladı. Bu toplantılarda dairede olan önemli dosyaların görüşülmesi, bu dosyalardan fotokopi çekilip Turgut Emiroğlu’na verilmesi de görüşülüyordu. Turgut Emiroğlu, sohbet toplantılarında daha önceden yazılan bir notu çıkarak bize bu notu okuyordu. Bu notta Yargıtay’da yapılan oylamalarda kime oy verileceği, nasıl hareket edileceği yazılıydı. Turgut Emiroğlu, kendisinin üstü olan sorumlulardan gelen talimatları bize bildirirdi. Dairemizde görülen bazı dosyalar için bu şekilde talimat geldiği doğrudur.
FETÖ’CÜ DAİRELER
Cemaatin talimatı üzerine hangi dairede hangi üyenin görev yapacağı belirlendi. Bu belirleme sırasında Fetullah Gülen cemaati mensubu olan kişiler 4. Hukuk, 18. Hukuk, 4. Ceza, 5. Ceza, 8. Ceza, 9. Ceza, 11. Ceza, 14. Ceza, 15. Ceza dairelerinde heyet çoğunluğunu sağlayacak şekilde dağıtım yapıldı.
HUKUK VE CEZA İMAMLARI
Ben HSYK üyesi seçildikten sonra Nazmi Dere’nin HSYK sorumlusu olduğunu gördüm. Hukuk Dairelerinin sorumlusu Yargıtay üyesi Ali Akın’dı. Ceza Daireleri’nin sorumlusu Muharrem Karayol’du. Daha sonra Salih Sönmez ceza dairelerinin sorumlusu oldu. Bu Hukuk ve Ceza Daireleri’nin sorumlularının üstünde ise Yargıtay İmamı olan İlyas Şahin vardır.
YARGI İMAMI: İLYAS ŞAHİN
Aydın Boşgelmez bana Hüseyin Yıldırım, Nazmi Dere, Aydın Boşgelmez, Selahattin Atalay ve Önder Aytaç’dan oluşan bir kurul ile toplanıp karar verdiklerini söyledi. Bu kurulda sadece Yargıtay üyelerinin değil Danıştay’dan bazı üyelerin de olduğunu duydum. Ben İlyas Şahin’in bu nedenle sadece Yargıtay’dan değil Danıştay dahil olmak üzere tüm yargıdan sorumlu imam olduğunu biliyorum.
KİM NEREYE SEÇİLECEK
Yargıtay’da yapılan HSYK’ya, YSK’ya, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne üye belirleme, boşalan daire başkanlarının belirlenmesinde kime oy verileceğini mutlak surette grup sorumlusu toplantılarda söylüyordu. Turgut Emiroğlu kime oy vereceğimizi belirtirdi.”
'KARAMEHMET'İN YURTDIŞI YASAĞI İÇİN TALİMAT ABD'DEN'
“Benim hatırladığım dosyalar arasında Mehmet Emin Karamehmet’in yurtdışı yasağının olduğu Bankacılık Kanunu’na muhalefet suçuyla ilgili dosya bizim daireye gelince Emiroğlu, bana dairede, ‘Kartal abinin selamı var, bu dosyada Mehmet Emin Karamehmet’in yurtdışı kararını kaldıralım’ dedi, bu talimatın bizzat Amerika’dan geldiğini söyledi. Ben Turgut Emiroğlu’na Kartal isimli şahıs kimdir diye sordum o da bana Kartal 11. Ceza Dairesi üyemiz olan Yargıtay sorumlusu İlyas Şahin’dir dedi. Ayrıca bu talimatın ABD’den geldiğini de bizzat söyledi.
DAİRE ÖNCEDEN DEĞİŞTİRİLDİ
İstanbul Alay Komutanı Hüseyin Kurtoğlu hakkında Silivri Ceza Mahkemesi tarafından hürriyeti tehdit suçundan verilen cezaya ilişkin dosya Yargıtay’a gelmeden önce bu suçlara bakan daire önce değiştirilerek cemaatin etkin olduğu 14. Ceza Dairesi’ne bu yetki verildi.
ÜÇOK’UN DAVASI ONANDI
Ahmet Zeki Üçok isimli şahsın davasının da cemaatin girişimleri ile onandığını biliyorum. ‘Kayseri Hipnoz’ davası olarak nitelendirilen askeri yetkililer ile ilgili bir davadır. 8. Ceza Dairesi’nde başkan Sedat Bakıcı ve Bekir Özenir’in, Gülen cemaatine mensup olmadıkları halde bu dosyanın onanmasıyla sorumlu tutulmaları nedeni ile tutuklandıklarını zannediyorum.”
MUHALEFET YAZIN TALİMATI
HSYK’ya seçildikten sonra Nazmi Dere bize ‘cemaatin önem verdiği Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, MİT TIR’larının durdurulması gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hâkim ve savcılar hakkında yapılacak soruşturmalarda aleyhe kararlara muhalefet yazın. Arkadaşları küstürmeyelim. Cemaat mensubu olmayan hâkim ve savcılar hakkında istediğiniz şekilde karar verebilirsiniz’ dedi. Nazmi Dere’nin bu isteğini biz Fetullah Gülen cemaatinin isteği olduğunu anladık ve biliyorduk. Kararlarımıza da bunu yansıttık.
KURUMLARI ELE GEÇİRİN TALİMATI
Ben hâkimlik sınavına girdiğimde Gülen’in kurumları ele geçirin diye talimatı yoktu. Ancak 1998 sonrası Fetullah Gülen’in bu kurumları ele geçirmek için cemaat mensubu olan kişilerin bu kurumlarda görev alması için yönlendirilmesi talimatı verildiğini biliyorum. Nitekim bu tarihten sonra cemaat mensupları bu kurumlara başvurarak buralarda çalışmaya başladılar.
ERGENEKON VE BALYOZ'A ÖZEL DAİRE
Daha sonra yapılan işbölümü ile cemaat için önemli olan davalar bu dairelere aktarıldı. Kamuoyunda bilinen cemaat için önemli olan Balyoz, Şike, Hipnoz, Kurdoğlu gibi davalar cemaatin güçlü olduğu dairelerin görev alanına girdi. İşbölümü bizzat üst seviyedeki kişilerden aldıkları talimatlar üzerine Muzaffer Özdemir, Salih Özaykut ve Önder Aytaç’ın belirleyip divan başkanlığına bildirdiğini biliyorum.
İFADESİ
Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Tosun, 12 Ekim 2016'daki savcılık ifadesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında 2001'de göreve başladığını, o dönem FETÖ mensubu 25 kişinin buraya geldiğini belirtti.
2010'daki HSYK seçimlerinden önce eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın FETÖ mensubu hakim ve savcıların bir kısmını topladığını anlatan Kerim Tosun, toplantıya kendisinin yanı sıra Ahmet Kaya, Teoman Gökçe, Ali Yıldız, Hüseyin Sarıömeroğlu, Nazmi Dere, Osman Yurdakul, Salih Sönmez, Muzaffer Özdemir ve ismini hatırlamadığı yaklaşık 20 kişinin katıldığını, evinde gerçekleştirdiği toplantıda Kaya'nın kendilerine, "YAR-SAV seçimi kazandığı takdirde, cemaat için iyi olmaz. Bu nedenle mutlak suretle bizim desteklediğimiz adayların kazanması gerekiyor." dediğini aktardı.
SEÇİM MASRAFLARI FETÖ'DEN
Toplantıda Türkiye'nin değişik yerlerine seçim gezileri düzenlenmesi ve masrafların cemaatçe tarafından karşılanmasına karar verildiğini belirten Tosun, toplantıların seçime kadar sürdüğünü anlattı.
Cemaatin adayları olarak belirtilen kişilerin İbrahim Okur, Teoman Gökçe, Nesibe Özer, Ömer Köroğlu, Hüseyin Serter, Ahmet Kaya ve İsmail Aydın olduğunu ifade eden Tosun, seçimler sonucunda cemaate yakın kişilerin asil olarak seçildiğini bildirdi.
Tosun, 2011'deki Yargıtay üyeliği seçimleri için de bir grubun kurulduğunu, bu grupta Hüseyin Yıldırım, Ahmet Kahraman, İbrahim Okur, Muzaffer Özdemir, Salih Özaykut, Aydın Boşgelmez, Önder Aytaş, Nazmi Dere, İlyas Şahin ve Birol Erdem'in yer aldığını söyledi.
Tosun, "Bu grup, Yargıtay üyesi seçilecek 160 kişiyi belirleyecekti. Bu listenin belirlenmesinden sonra Birol Erdem ve bilahare de Aydın Boşgelmez bana o dönemin müsteşarı 'Ahmet Kahraman'ın istememesi üzerine seni listeye alamadık' dedi. Bunun üzerine ben o dönem Cumhurbaşkanı tarafından atanan HSYK'da görev yapan okul arkadaşım Ali Aydın'ın yanına gittim. Ona durumu anlattım. O da bana 'Ben iki kişinin mutlaka Yargıtay üyesi olmasını istiyorum' dedi. Beni ve Bekir Özenir'i söyledi. Daha sonra Birol Erdem ile Ali Aydın'ın ilgilenmesiyle Ahmet Kahraman da geri adım atmış. Ben bu suretle Yargıtay üyesi seçildim." diye konuştu.
160'DAN 120'Sİ FETÖ'CÜ
İfadesinde, "160'lar olarak belirlenen Yargıtay üyelerinin 120'ye yakınının cemaat mensubu olduğunu biliyorum." diyen Tosun, bu kişilerden bir kısmıyla cemaat sohbetlerinde tanıştığını belirtti.
Sohbet toplantıların Mayıs 2011'de başladığını ifade eden Tosun, burada maaşlarının yüzde 5 veya 10'unu himmet olarak verdiklerini, Yargıtay'daki seçimlerde nasıl hareket edeceklerini konuştuklarını aktardı.
Tosun, "Sohbetler dini sohbetler şeklinde başlayıp Fetullah Gülen'in kitaplarının okunması, bazı haftalar Gülen'in sohbetlerinin olduğu CD'lerin izlenmesi ve namaz kılma şeklindeydi. Bu toplantılarda dairede olan önemli dosyaların görüşülmesi, bu dosyalardan fotokopi çekilip Turgut Emiroğlu'na verilmesi de görüşülüyordu. Yargıtay'daki oylamalarda kime oy verileceği de Emiroğlu tarafından elindeki nottan bizzat söyleniyordu." ifadelerini kullandı.
TURGUT EMİROĞLU'NDAN TALİMAT
Sohbet toplantılarında Turgut Emiroğlu'nun kendisinin üstü olan sorumlulardan gelen talimatları aktardığını ifade eden Tosun, "Dairemizde görülen bazı dosyalar için de bu şekilde talimat geldiği doğrudur. Ancak benim görev yaptığım 7. Ceza Dairesinde önemli olacak, daha doğrusu paralel yapıyı ilgilendirecek fazla dosya olmadığı için bu şekilde talimatlar fazla gelmezdi." açıklamasında bulundu.
Kerim Tosun, "Mehmet Emin Karamehmet'in yurt dışı yasağının olduğu Bankacılık Kanununa Muhalefet suçuyla ilgili dosya bizim daireye gelince Turgut Emiroğlu bana dairede 'Kartal Abi'nin selamı var. Bu dosyada Karamehmet'in yurt dışı kararını kaldıralım' dedi ve bu talimatın bizzat Amerika'dan geldiğini söyledi. Ben Emiroğlu'na, Kartal kimdir diye sordum. O da Kartal, 11. Ceza Dairesi Üyemiz olan Yargıtay sorumlusu İlyas Şahin'dir, dedi. Bu talimattan sonra bizim dairede dosya görüldü. Ancak dosyanın içeriğine girmeden usul bozması ile mahalline iade edildi. Dairedeki müzakerede diğer üyeler ve ben usul eksikliği olması nedeniyle hususa giremeyeceğimizi bildiğimiz için talimatı yerine getirmeksizin usul bozmasına karar verdik." diye konuştu.
Tosun, ifadesinde şu itiraflarda bulundu:
"Cemaatin talimatı üzerine hangi dairede, hangi üyenin görev yapacağı belirlendi. Bu belirleme sırasında Fetullah Gülen cemaati mensubu olan kişiler 4 ve 18. Hukuk, 4, 5, 8, 9, 11, 14 ve 15. Ceza Dairelerinde heyet çoğunluğunu sağlayacak şekilde dağıtımı yapıldı. Bu dairelerin cemaat için önemli daireler olduğunu söyleyebilirim. Çünkü daha sonra yapılan iş bölümü ile cemaat için önemli olan davalar bu dairelere aktarıldı. Cemaat için önemli olmayan işlerin geldiği 2, 6, 7 ve 10. Ceza gibi dairelerde cemaat mensuplarının azlığı görülecektir. Hatta bu dairelere verdikleri cemaat mensupları da daha az güvenilir insanlardı.
Nazım Kaynak, Yargıtay başkanı olduktan sonra Yargıtay'da dairelerin iş bölümü değiştirildi. Bu değişikliği de bizzat cemaat gerçekleştirdi. Kamuoyunda bilinen cemaat için önemli olan Balyoz, Şike, Hipnoz, Kurdoğlu gibi davalar cemaatin güçlü olduğu dairelerin görev alanına girdi."
"KARTAL DİYE SÖZ EDİLEN KİŞİ DE İLYAS ŞAHİN'DİR"
HSYK üyeliğine seçildikten sonra Nazmi Dere'nin HSYK sorumlusu olduğunu gördüğünü ifade eden Tosun, "Hukuk Dairelerinin sorumlusu Yargıtay Üyesi olan Ali Akın'dı. Ceza Dairelerinin sorumlusu Muharrem Karayol'du. 2014'ün başında Muharrem Karayol'un, Yargıtay imamı olduğu şeklinde basında haberler çıkınca Muharrem Karayol'un ceza daireleri sorumluluğundan alınarak, yerine Salih Sönmez'in geçtiğini biliyorum. Bunların üstünde ise Yargıtay imamı olan İlyas Şahin vardır. İlyas Şahin o dönem 11. Ceza Dairesi üyesidir. Kartal diye söz edilen kişi de İlyas Şahin'dir." dedi.
Tosun, "Benim grubun abisi, Turgut Emiroğlu'dur. Bu kişinin üstünde Muharrem Karayol vardır. Karayol'un üstünde ise İlyas Şahin vardır. Turgut Emiroğlu'nun bize ilettiği talimatların Muharrem Karayol'dan geldiğini biliriz. Ancak İlyas Şahin'in direkt olarak Turgut Emiroğlu'na talimat gönderdiğini de biliyorum." ifadelerini kullandı.
Hukuk dairelerinin sorumlusu olan Ali Akın'ın altında grup sorumlusu olarak Hüseyin Babacan, Ahmet Kütük, Dursun Murat Cevher'in olduğunu bildiğini anlatan Tosun, ceza dairelerinin sorumlusu Muharrem Karayol'un altında ise Salih Sönmez, Muzaffer Karadağ, Abdi Cengiz, Mesut Kundakçı, Turgut Emiroğlu, Mesut Çakır, Mehmet Murat Gönder ve Hüseyin Karagül'ün olduğunu bildiğini belirtti.
Tosun, "İlyas Şahin talimat verirken bu kararı tek başına mı veriyor, yoksa bu talimat başka kişiden mi geliyor?" sorusu üzerine, "Aydın Boşgelmez bana İlyas Şahin'in de tek başına karar vermediğini, bu kararları, kendisi, Hüseyin Yıldırım, Nazmi Dere, Selahattin Atalay ve Önder Aytaç'tan oluşan bir kurul ile toplanıp verdiklerini söyledi." ifadelerine yer verdi.
Bu kurulda sadece Yargıtay değil, Danıştay'ın da bazı üyelerinin olduğunu duyduğunu aktaran Tosun, kurula Danıştay'dan Galip Tuncay Tutar'ın da katıldığını bildiğini belirtti.
Tosun, "İlyas Şahin'in bu nedenle sadece Yargıtay'dan değil, Danıştay dahil tüm yargıdan sorumlu imam olduğunu biliyorum. Bu kişinin ismi sık sık zikrediliyordu." bilgisini verdi.
"5 YILLIK SÜREYİ BERTARAF ETMEK İÇİN"
Tosun, cemaat mensuplarının çoğunluğunun 2011'den sonra Yargıtay üyesi olduğunu, daire başkanı olabilmek içinse 5 yıllık üyelik gerektiğini hatırlatarak, 2013'te bu süreyi bertaraf etmek için kanun teklifi hazırlandığını ve sürenin 3 yıla indirildiğini anlattı.
Eski Genelkurmay Adli Müşaviri emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un "Kayseri hipnoz" davası olarak adlandırılan dosyasının cemaatin girişimleriyle onandığını belirten Tosun, arasında Hrant Dink davasını gören ve FETÖ kapsamında tutuklanan eski İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Rüstem Eryılmaz ile eski Yargıtay 4. Ceza Dairesi Üyesi Mehmet Kaya'nın bulunduğu 16 kişinin ismini vererek, "bu kişilerin tamamının cemaat mensupları olduğunu" savundu.
Tosun, ifadesinin devamında 46 kişinin ismini verdi. Bu kişilerden bir kısmı için "Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu zannediyorum, düşünüyorum, duymuştum" gibi ifadeler kullanan Tosun, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyesiyken "Kozmik Oda"da arama yapan eski Yargıtay Üyesi Kadir Kayan, Sefa Mermerci, Fikriye Şentürk ve Abdurrahman Kavun'un arasında bulunduğu kimi kişiler için "Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu biliyorum" dedi.
Bu kişilerin 17-25 Aralık 2013'ten sonra, hatta 2014 HSYK seçimlerinden sonra cemaatin belirlediği yönde hareket ettiklerini anlatan Tosun, HSYK üyeliğine ilişkin, "Aday olmamı Fetullah Gülen cemaatinin Yargıtay'da etkili konumda olduğunu bildiğim Nazmi Dere ve Aydın Boşgelmez bildirdi. 'Aday ol' demeleri karşısında, cemaatin teklifi olduğunu anladım ve kabul ettim." şeklinde ifade verdi.
HSYK üyeliklerine seçilmelerinden yaklaşık bir ay sonra Dere'nin "HSYK yapılanmasında cemaat abisi ve sorumlusu olduğunu anladığını" belirten Tosun, cemaat üyelerinin ilk toplantısında Dere'nin, "Cemaatin önem verdiği Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, MİT tırlarının durdurulması gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hakim ve savcılar hakkında yapılacak soruşturmalarda, aleyhe kararlara muhalefet yazan arkadaşları küstürmeyelim. Cemaat mensubu olmayan diğer hakim ve savcılar hakkındaki kararlarda istediğiniz şekilde karar verebilirsiniz" dediğini kaydetti.
"Dere'nin bu isteğini biz Fetullah Gülen cemaatinin isteği olduğunu anladık ve biliyorduk. Kararlarımıza da bunu yansıttık. Dere'nin bu talebi olmasa, ben bazı kararlara muhalefet yazmazdım. Bu talimat nedeniyle muhalefet kararları yazdığımız doğru. Dere'nin bu taleplerinin cemaat yapılanmasında, üstünde görev yapan İlyas Şahin'den geldiğini tahmin ediyor ve biliyorduk." diyen Tosun, "Kasım 2015'teki seçimlerde beklenen sonuç alınamadığı için takip ediliriz korkusuyla bir araya gelmemeye özen gösterdiklerini" söyledi.
"ByLock kullanıp kullanmadığı" sorulan Tosun, "ByLock"u cep telefonuna Kasım 2014'te Dere'nin, "Bu programla haberleşiriz" diyerek kurduğunu ve onunla en fazla iki kez mesajlaştığını anlatarak, "Bu programın deşifre olması ve Fetullah Gülen mensuplarının kullandığının belirlenmesi üzerine diğer kişiler gibi ben de cep telefonumdan sildim." dedi.
"DERE'NİN TALİMATIYLA BAZI KARARLAR VERDİM"
Tosun, hukukçu olarak, hukuka aykırı eylemlere neden karşı koymadığı sorusunu, "Gücümün yettiği kadar karşı koymaya çalıştım. Ancak cemaatin bu kararlarına gücümün yetmeyeceğini biliyordum." diye cevapladı.
"MİT tırlarının durdurulmasında görev yapan yargı mensupları hakkında HSYK 3. Dairesinde neden cemaatin hareket tarzına uyarak karar verip bu kişilerin yargılanmalarını engellemeye çalıştınız?" sorusu üzerine Tosun, şöyle dedi:
"HSYK'da görev yapan cemaat mensuplarının abisi olan Nazmi Dere'nin talimatıyla başlangıçta bu kararlara muhalefet yazdığımız doğrudur. Ancak ben daha sonra bu muhalefet şerhlerinin bir kısmından hukukçu ve insani olarak rahatsızlık duydum. Bu düşünce bende oluştuktan sonra muhalefet şerhlerini ben yazmamaya başladım. Bazı yargı mensupları hakkında soruşturma yapılması izni verilmesi doğrultusunda oy kullandım. Burada cemaatten ayrılmaya başladım. MİT tırları olaylarıyla ilgili bazı yargı mensupları hakkında soruşturma izni verilmesi yönünde oy kullanınca cemaat mensubu olan diğer üyeler Ahmet Berberoğlu ve Şaban Işık cemaatin talimatı doğrultusunda aykırı oy kullanıp muhalefet şerhleri yazmaya devam ettiler."
Kerim Tosun, "FETÖ'nün darbe girişiminde bulunacağı aklınıza gelmedi mi, bu hususu biliyor muydunuz?" sorusu üzerine, FETÖ mensuplarının silahlı kuvvetlere sızdığını medyadan öğrendiğini ancak bunun hangi boyutta olduğunu bilmediğini aktardı.
Tosun, "Yargı mensubu olarak yapmış olduğumuz cemaat sohbetlerinde de bu husus gündeme gelmemiştir. Bu konuda bir sohbet olmamıştır. Silahlı kuvvetlerde cemaat mensuplarının nasıl yönlendirildiğini de bilmiyorum. Ben Gülen cemaatinin silahlı kuvvetler içinde bu kadar güçlü ve etkin olduklarını bilmiyordum. Bu kişilerin darbe girişimi içinde olacakları aklımın ucundan bile geçmemiştir." dedi.
"ÖRGÜT OLDUKLARINI 15 TEMMUZ'DA ANLADIM"
"Ben bu yapılanmanın bir örgüt olduğunu 15 Temmuz'da gördüm ve anladım." diyen Tosun, ifadesine şöyle devam etti:
"Bu örgütün başında bulunan Fetullah Gülen'in Türkiye Cumhuriyeti devletini, demokratik rejimi ortadan kaldırmak ve kendine uygun bir rejimi getirmeye çalışmasını kabul etmem mümkün değildir. 15 Temmuz'da bu kişinin dini bir lider değil, kendi vatanını, devletini yıkmaya çalışan, ülkesinde var olan demokratik rejimi ortadan kaldırmaya çalışan bir örgüt lideri olduğuna inandım. Bu kişinin Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldırmayı hedefleyen PKK gibi diğer terör örgütleri ile işbirliği içinde hareket ettiğini düşünmeye başladım ve buna inandım."
Tosun, "Yargıtay üyesi olduğum dönemde dairenin kararlarının verilmesinde cemaat talimatlarını yerine getirmedim. HSYK üyesi olduğum dönemde bizden sorumlu olan Nazmi Dere'nin talimatı ile bazı kararları verdiğim doğrudur." ifadesini kullandı.
HSYK ESKİ ÜYESİ MUSTAFA KEMAL ÖZÇELİK: TEPEDEKİ İSİM SİVİLDİ
Yargıdaki FETÖ yapılanmasına yönelik operasyonlarında tutuklanan hakim ve savcılardan ardı ardına itiraflar geliyor.
Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik soruşturma kapsamında bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Üyesi Mustafa Kemal Özçelik, FETÖ'nün yargı ayağını anlattı. Kendi gruplarının abisinin Osman Yurdakul olduğunu itiraf eden Özçelik, en tepedeki ismin ise sivil olduğunu söyledi.
Özçelik, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadede, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirtti ve itirafçı oldu.
İlk görev yaptığı Hanak ilçesinden Tunceli Çemişkezek'e 1997'de atandığını belirten Özçelik, burada savcı olarak görev yapan İsmail Hakkı Şentürk ile tanıştığını, Şentürk'ün kendisine cemaat üyesi olduğunu söylediğini aktardı. Özçelik, maaşlarının belirli bir kısmını yardım parası olarak sohbet abilerine verdiklerini anlattı. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde 2001'de tetkik hakimi olarak görev yapmaya başladığını ifade eden Özçelik, İbrahim Okur'un tavsiyesi üzerine Ahmet Hamsici tarafından bu göreve getirildiğini kaydetti. Özçelik, bakanlığa geldikten sonra katıldığı sohbet grubunun Birol Erdem, İbrahim Okur, Ahmet Hamsici, Engin Durnagöl ve Hüseyin Yıldırım'dan oluştuğunu söyledi.
'2005'TEN SONRA GELEN TETKİK HAKİMLERİNİN ÇOĞU...'
Mustafa Kemal Özçelik, Adalet Bakanlığına 2005'ten sonra gelen tetkik hakimlerinin çoğunun Fetullah Gülen cemaati mensubu olduğunu, bu kişilerin bakanlığa getirilmesinde en çok İbrahim Okur, Ahmet Hamsici ve Birol Erdem'in etkisinin bulunduğunu kaydetti. Özçelik, "Kimlerin geleceğine bu kişiler karar veriyordu. Daha doğrusu bu kişiler refere ederdi, üst makamlar uygun görürdü" dedi. Özçelik, Birol Erdem'in 2010'dan sonra cemaat ile ilişkisini tamamen kestiğini, HSYK üyesi olduğu dönemde cemaate karşı çıktığını, bunların herkes tarafından bilindiğini de dile getirdi.
Personel alımları için her genel müdürün isim verdiğini, personel genel müdürü olarak kendisinin de talep edilen kişilerin sicillerini araştırdığını anlatan Özçelik, "Gülen'in 'hizmet hareketi mensuplarının önünü açın' fetvasını biliyorum. O dönemde de cemaat mensuplarının yoğun şekilde bakanlığa girdiğini biliyorum. Bu kişiler hangi genel müdürlüğe alınacaksa o genel müdür bizzat bu isimleri verirdi." diye konuştu. Özçelik, Personel Genel Müdürü olduktan sonra sohbet toplantılarına sohbet abisi olarak meslek dışından birisinin geldiğini, bu kişinin gerçek ismini ve mesleğini söylemediğini, kendisiyle ilgili özel şeyleri de anlatmadığını belirtti. Özçelik, hakim-savcı alımı için yapılan mülakata giren adaylar arasında yer alan cemaatçilerin listesinin, o dönem daire başkanı olan cemaat üyesi Mustafa Babayiğit tarafından kendisine verildiğini de açıkladı.
'KİME OY VERECEĞİMİZİ CEMAAT BELİRLİYORDU'
Personel Genel Müdürlüğü görevini 2012 Ekim'ine kadar sürdürdüğünü belirten Özçelik, İbrahim Okur ve Ahmet Hamsici'nin gayretiyle Yargıtay üyeliğine seçildiğini anlattı. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinde üye olarak göreve başladıktan sonra Yargıtay üyeleri Osman Yurdakul, Ömür Borazan, Hüseyin Güngör Babacan ile sohbetlere katıldığını anlatan Özçelik, himmet parasının sohbet abisi Yurdakul tarafından toplandığını kaydetti. Mustafa Kemal Özçelik, ifadesine şöyle devam etti: "Yargıtay üyeleri arasında yapılanma hukuk ve ceza olarak ayrılmaktaydı. Her grubun bir abisi vardı. Bizim grubun abisi Osman Yurdakul'du. Hukuk dairelerinin sorumlusu ise Ali Akın'dı. Ali Akın'ın üzerinde İlyas Şahin vardı. İlyas Şahin'in üzerinde Faik isimli sivil kişi vardı. Bu kişi İlyas Şahin'in üzerinde mi aynı konumda mı bilemiyorum. Bu kişiyi bir defa yemekte gördüm. İsmini Faik olarak tanıtmışlardı ve bu kişinin Yargıtay'ın sivil imamı olduğunu o zaman anladım."
Yargıtay'da daire başkanlığı seçimlerinde kime oy vereceklerini cemaatin belirlediğini de anlatan Özçelik, oy verilecek kişiyi sohbet abilerinin söylediğini, kendilerine bu bildiriyi Osman Yurdakul'un yaptığını aktardı. Özçelik, "Benim Yargıtay üyeliği yaptığım dönemde Gülen cemaatinin desteklemediği hiç kimse daire başkanı olamazdı. Cemaat bu adayı benimsemiyorsa seçimin kilitlenmesi yönünde oy kullandırıyordu. Bu nedenle başkan adayı mutlak suretle cemaatin onayını almak zorundaydı." dedi.
HSYK üyeliğine Nazmi Dere'nin isteğiyle aday olduğunu belirten Özçelik, Kerim Tosun, Salih Sönmez, Ali Eryılmaz'ın da cemaat tarafından aday gösterildiğini, ayrıca cemaatin kendinden olmayan Yakup Ata'ya destek vereceğini belirttiğini aktardı. Özçelik, "Cemaat bu seçimde ılımlı solculardan oy alabileceğini düşünüp Yakup Ata'ya destek verdi. Biz de bu nedenle Yakup Ata'ya oy verdik. Ancak solun bir kısmı Yakup Ata'ya oy verip bize oy vermedi. Yakup Ata daha sonra bizden ayrılarak çoğunluk grubu olan Yargıda Birlik Platformunun adaylarıyla birlikte hareket etti." diye konuştu.
'ARKADAŞLARI ÜZMEYELİM'
HSYK'da görev yaptığı dönemde Dere'nin "arkadaşları üzmeyelim, onlar hakkında lehe düşünelim" şeklindeki sözleri nedeniyle cemaat mensupları lehine verdiği kararlar bulunduğunu anlatan Özçelik, "Bazı kararlarda ben geçici olarak görevden alınması istenilen tüm yargı mensuplarının değil, kusuru olan kişilerin alınması gerektiğini belirttim. Ancak çoğunluk tümünün alınmasını isteyince ben de tüm karara muhalefet kalmak zorunda kaldım. Örneğin MİT tırlarının durdurulması olayında ben usule ilişkin bir muhalefet koymuştum." dedi.
Nazmi Dere'nin kendi telefonuna 2015'te ByLock programını kurmak istediğini, haberleşmeyi bu program üzerinden yapacaklarını söylediğini aktaran Özçelik, bunu istemediğini, telefonunun da bu programa uygun olmadığını belirtti.
Eski HSYK Üyesi Özçelik, cemaat mensuplarının şeriat devleti kurma özlemi içinde olduklarını algılayamadığını, son zamanlarda cemaat mensuplarının hukuka aykırı işlemlerinden çok rahatsız olmaya başladığını anlattı. Bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başladığını ancak bu yapının darbeye teşebbüs edeceğini aklından bile geçirmediğini dile getiren Özçelik, darbe teşebbüsünün ardından bu örgütün ortaya çıkması için kendi isteğiyle yardımcı olmaya çalıştığını belirtti. Özçelik, şöyle devam etti: "Bunların içinde olmaktan dolayı kendimden nefret ediyorum. Bu yapının gücünden korktuğum için bugüne kadar ifade veremedim. Çünkü yapı o kadar güçlüdür ki, bana ve aileme zarar verecekler korkusunu halen yaşıyorum. Buna rağmen bu yapının yapmak istediklerini gören ben ve diğer arkadaşlarım yapının çökertilmesi ve tüm detayların ortaya çıkması için yardımcı olmak istiyoruz. Benim gibi birçok arkadaşım aynı duygular içinde."
HSYK BAŞKANVEKİLİ: BU İTİRAFLAR ÇOK ÖNEMLİ
Bu itiraflar üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili ve 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz, makamında gazetecilere açıklama yaptı. Yılmaz, FETÖ soruşturmasında etkin pişmanlıktan yararlanan ve itirafçı olan hakim ve savcılar arasında eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri Kerim Tosun ve Mustafa Kemal Özçelik'in de bulunduğunu belirterek, "Yargıtay'da gelen dosyaların örgüt elemanlarınca fotokopisinin çekilip ilgili kişiye iletildiği, yine önemli kişilere, önemli iş adamlarına ait dosyaların Pensilvanya'ya götürülüp, Pensilvanya'nın talimatıyla kararlar verildiği açıkça bildirilmişler" dedi.
İtirafçı HSYK üyelerinin tahliyesi
Mehmet Yılmaz, etkin pişmanlıktan yararlanan ve itirafçı olanlar arasında eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri Kerim Tosun ve Mustafa Kemal Özçelik'in de bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Her üç isim de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuşlar ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediklerini söylemişler, verdikleri ifadelerde de örgüte nasıl girdiklerini, örgütün nasıl çeteleştiğini ve mevcut yargısal yetkilerin örgüt elemanlarınca nasıl örgüt lehine kullanıldığını açıkça bildirmişler. Yargıtay'da gelen dosyaların örgüt elemanlarınca fotokopisinin çekilip ilgili kişiye iletildiği, yine önemli kişilere, önemli iş adamlarına ait dosyaların Pensilvanya'ya götürülüp, Pensilvanya'nın talimatıyla kararlar verildiği açıkça bildirilmiş. Tüyleri diken diken edecek itiraflar dediğim hususlar bunlardı. Biz her seferinde söyledik, 'hakim, savcı tarafsız olmalı' dedik ama gördüğümüz şu ki yüksek yargıda ve ilk derece yargıda bu işler böyle olmamış. Dosyalar, kararlar örgütün talimatlarıyla verilmiş.
Pensilvanya'ya götürülen dosya mevcut. Bir ara hatırlarsanız eski Adalet Bakanlarından Mehmet Ali Şahin'in beyanında da geçen bir dosya vardı. Evet, aynıyla vaki, dosya Yargıtay imamı tarafından Pensilvanya'ya götürülmüş ve Pensilvanya'nın onayıyla dosyada hareket edilmiş. Yargıtay'da 2011 ve 2013 döneminde Pensilvanya'nın onaylamadığı hiç kimse daire başkanı olamamış. Bu gerçekler kamuoyunca bilinmiyor. Bizzat bu işi yaşayanların ve bu işin içinde olanların beyanı bu. Yine 2010'da Yargıtay üyeliği seçimleri Pensilvanya ile pazarlık halinde kararlaştırılmış, örgütün isimlendirmesiyle, onların diktesiyle Yargıtay üyesi seçilmiş. Türk yargısı gerçek anlamda kuşatılmış, tarafsız ve bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değil. Türk yargısı maalesef bu durumdaymış."
HSYK seçimlerinin ardından 2014'te görevi devraldıklarında, önlerine gelen ilk derece yargısında kumpas, uydurma delillerle ilgili dosyalarda bu konuları kamuoyuna anlattıklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Oda TV, Hüseyin Kurtoğlu, Fenerbahçe dosyası gibi içinde artık kumpasın, uydurma delillerin bulunduğu dosyaların aynısı yüksek yargıda da mevcut olmuş. Yargıda FETÖ dediğimiz o terör örgütünün dedikleri olmaya başlamış. Her önemli soruşturmada muhakkak örgüt direktifleri ve talimatlarıyla hareket edilmiş. İlk derece hakim ve savcıların bazılarının beyanlarını okuyunca insan karşı karşıya bulunduğu sorunun ciddiyetini daha iyi kavrıyor."
Paralel yapı-HSYK uzantıları
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
(26 Kasım 2016, 19:25)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: