Cumhuriyet Gazetesi'ne Fetö baskını.. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri sabah saatlerinde düzenlediği operasyonda gazete yönetiminde görevli 19 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Bunlardan ulaşılan 13'ü gözaltına alındı.İşte o isimlerden bazıları: Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Kitap eki yöneticisi Turhan Günay, yazarlar Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin, Güray Tekin Öz, Hakan Kara ve Kadri Gürsel, Karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı yöneticilerinden Önder Çelik ve Bülent Yener ile avukatlar Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör. 31 Ekim'de gözaltına alınan zanlıların için karar 5 gün sonra bu sabah açıklandı. Tutuklama talebiyle sevkedilen 9 kişi için tutuklanırken, adli kontrol talebiyle sevkedilen 2 kişi de serbest bırakıldı.
05.11.2016 10:03 Cumhuriyet Gazetesi'ne Fetö baskını.. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri sabah saatlerinde düzenlediği operasyonda gazete yönetiminde görevli 19 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.
Gözaltına alınan isimler ise şöyle; Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Kitap eki yöneticisi Turhan Günay, yazarlar Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin, Güray Tekin Öz ve Hakan Kara, Karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı yöneticilerinden Önder Çelik ve Bülent Yener ile avukatlar Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör.
Gözaltına alınanlar sağlık kontrolünden geçirildikten sonra Vatan Caddesi'ndeki Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldü.
Foto: Aydın Engin (Cumhuriyet gazetesi yazarı)
KUVVETLİ DELİLLER VAR
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, suç kapsamında kuvvetli şüphe ve delillere ulaşıldığını açıkladı. Açıklamada, “Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet Gazetesi) ve gazetenin imtiyaz sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı'mızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır” denildi.
KILIÇDAROĞLU'NDAN TELEFON: BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ
Gözaltına alınanlardan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Aydın Engin, sağlık kontrolünden geçirilirken gazetecilerin 'neden gözaltına alındınız' sorusu üzerine, "Bir şey söylemiyorum, Cumhuriyet'te çalıştığım için. Cumhuriyet'te çalışıyorum yetmez mi?" diye cevap verdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yazarları ve 13 yöneticisi gözaltına alınan Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyona tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, gazeteye telefon ederek "Birlikte mücadele edeceğiz" dedi.
Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada da şunları kaydetti: “Darbecileri o mevkilere getirenler şu an ülkeyi yönetenlerdir! Türkiye bu darbe sürecine bilinçli olarak sokulmuştur! Herkesten şüphe duyuyorsunuz. Çünkü FETÖ’yü ne kadar büyüttüğünüzü en iyi siz biliyorsunuz. FETÖ’ye devleti teslim edeceksiniz sonra da mağdur olacaksınız öyle mi? Adalet bir gün tecelli edecek ve hepiniz FETÖ’den yargılanacaksınız!”
BAHÇELİ: ÖZGÜRLÜK MİLLETE KÜFRETMEK DEĞİL
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında yaptığı konuşmada Cumhuriyet'e yönelik operasyonu değerlendirdi. Cumhuriyet gazetesine sert eleştirilerde bulundu. Bahçeli, "Her alanda FETÖ ve PKK'nın ayıklanmasıyla ilgili faaliyetler devam ederken, medya ayağına dokunulması neden birilerini rahatsız etmektedir?" dedi.
Devlet Bahçeli şu yorumu yaptı: "Adında cumhuriyet olup da, cumhuriyet değerlerine en çok zarar veren, Türkiye karşıtı oluşumları sevindirip umutlandıranların medya özgürlüğüne sığınmaları inandırıcı görülemeyecektir. Özgürlük demek millete küfretmek değildir. Özgürlük demek maneviyata sataşmak, mukadderata saldırmak hiç değildir. Şehitlerimize bir kere olsun Fatiha okumayıp milletimizin acılarını paylaşmayanların gündemdeki operasyonlardan hemen sonra mağduriyet kartını ileri sürmeleri bize göre gerçekçi ve geçerli bir durum değildir."
2 KİŞİ YURTDIŞINDA
Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve İmtiyaz sahibi Orhan Erinç'in ise yaşı sebebiyle gözaltına alınmadığı öğrenildi. Hakkında gözaltı kararı bulunan Avukat Akın Atalay ve Yazar Nebil Özgentürk'ün yurtdışında olduğu tespit edildi.
Dosyadaki toplam şüpheli sayısının 15 olduğu Orhan Erinç'in yaşlı olması sebebiyle sadece evinde arama yapılacağı, Can Dündar'ın ise yurtdışında firari olduğu bilindiğinden hakkında yakalama kararı çıkarıldığı belirtildi. Bu nedenle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca gazete yöneticisi 13 isim hakkında gözaltı kararı verildi.
İŞTE GÖZALTI KARARI OLAN İSİMLER
Cumhuriyet Gazetesi grubunda gözaltı kararı verilen isimler şöyle:
Akın Atalay
Aydın Engin
Bülent Utku
Bülent Yener
Can Dündar
Eser Sevinç
Günseli Özatay
Güray Öz
Hakan Kara
Hikmet Çetinkaya
Kadri Gürsel
Murat Sabuncu
Musa Kart
Mustafa Kemal Güngör
Müslüm Özışık
Nebil Özgentürk
Orhan Erinç
Önder Çelik
Turhan Günay
BAŞSAVCILIKTAN AÇIKLAMA
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada "Cumhuriyet Gazetesi ve Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, “FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır" denildi.
Başsavcılıktan yapılan açıklama şöyle: "Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet Gazetesi) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca 'FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.
Soruşturma kapsamında alınan MASAK Vakıflar Genel Müdürlüğü ve bilirkişi raporları doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosunun talebi ile Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden şüpheliler hakkında arama ve gözaltı kararı alınmış olup soruşturma işlemlerine devam edilmektedir."
SORUŞTURMAYA 3 SAVCI DAHA ATANDI
Gözaltıların gerçekleştiği 31 Ekim'den 4 gün sonra 4 Kasım'da yeni bir gelişme yaşandı. Cumhuriyet gazetesi yetkilileri ile yazarları hakkında "PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları" iddiasına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu tarafından yürütülen soruşturma dosyasına, ifade işlemleri için ikisi başsavcıvekili olmak üzere 3 yeni savcı görevlendirildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu savcılarından Murat İnam tarafından Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve yazarlarından oluşan 16 kişiyle ilgili yürütülen soruşturma, savcı İnam'ın, kimi savcı ve hakimlerin yargılandığı FETÖ/PDY ile ilgili bir davanın sanığı olduğunun ortaya çıkması ve bunun medyada gündeme gelmesi sonrası yeni bir boyut kazandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yeni aldığı bir kararla, halihazırda savcı Murat İnam tarafından yürütülen soruşturma dosyasındaki ifade işlemleri için İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilleri Hasan Yılmaz ve Zafer Koç ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Özgür Metin'i görevlendirdi.
SUSMA HAKLARINI KULLANDILAR
Bu arada, soruşturma kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltında tutulan 13 şüphelinin, susma haklarını kullanıp ifade vermedikleri öğrenildi. Soruşturma savcılarının, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde şüphelilerin ifadelerine başvuracağı belirtildi.
DÜNDAR VE ATALAY İÇİN YAKALAMA KARARI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çerçevesinde, TCK'nın 220/6. maddesi uyarınca "FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla aralarında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu 13 şüpheli hakkında gözaltı kararı alındı. Yurt dışında oldukları belirlenen gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay hakkında ise yakalama kararı çıkarıldı. Orhan Erinç hakkında da yaşlı olduğu gerekçesiyle evinde arama yapılmasına hükmedildi.
CUMHURİYET VAKFI YÖNETİMİ, SEÇİM USULSÜZLÜĞÜ NEDENİYLE YOK HÜKMÜNDE
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında "FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında yapılan incelemede, yönetim kurulu seçimleri mevzuata uygun gerçekleştirilmediği gerekçesiyle Cumhuriyet Vakfı'nın 18 Şubat 2014'ten itibaren fiil ehliyetini kaybettiği öne sürüldü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu'nca yürütülen soruşturma kapsamında, dosya konusu olan Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu toplantılarında yapılan yönetim kurulu üyeliği seçimlerinin, vakıf senedi ve vakıflar mevzuatına uygun olup olmadığının da incelendiği öğrenildi.
İncelemede, vakfın 2 Nisan 2013'teki toplantısında alınan kararın, yönetim kuruluna üye seçiminin vakıf senedinde aranılan yönetim kurulu üyesi seçilme karar nisabına ulaşılmadığı için vakıf senedine ve vakıflar yasasının hükümlerine aykırı olduğu belirtildi. Bu toplantıda, karar yeter sayısı olmadan seçilen Önder Çelik'in üyeliğinin yok hükmünde olduğu ve seçilmemiş sayıldığı kaydedildi.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'nun bu toplantısında yönetim kurulu üyesi seçilme karar nisabına aykırı aldığı kararın geçersiz sayılması ve yenilenmesine ilişkin Vakıflar Genel Müdürlüğü yazısına istinaden 18 Şubat 2014'te yeniden toplantı yapıldığı ifade edildi.
Bu toplantının da vakıf senedinde belirlenen toplantı yeter sayısına ulaşmadan yapıldığı için alınan kararla seçilen yönetim kurulu üyelerinin de seçilmemiş sayıldığı dikkate alındığında vakfın 18 Şubat 2014'ten itibaren fiil ehliyetini kaybettiği değerlendirildi.
İnceleme sonucunda, bu nedenlerle Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'nun, vakıf senedi hükümlerine göre oluşturulması ve vakfın fiil ehliyetini kazanabilmesi için 18 Şubat 2014'ten önceki yönetim kurulu üyelerinin (2 Nisan 2013 tarihli toplantıda karar yeter sayısı olmadan seçilen üye hariç-Önder Çelik), "iki yıl süreyle görev yapacak yönetim kurulu üyelerinin seçimi" gündemiyle acilen toplantıya çağrılması önerildi. Karar yeter sayısı ve vakıf senedinde belirlenen usule göre yönetim kurulu seçilemezse ilgili yasa hükümlerince vakıf yönetim organının oluşturulması gerektiği aktarıldı.
GİZLİLİK KARARI ALINDI
Cumhuriyet Gazetesine yönelik başlatılan operasyon hakkında gizlilik kararı getirildi.
AVRUPA KONSEYİ'NDEN TEPKİ
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland ise yayınladığı bildiride, “Cumhuriyet operasyonunun OHAL yönetiminde dahi orantılı bir tedbir olarak görülmesi son derece tartışmalıdır” dedi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin OHAL döneminde de geçerli olduğunu Türkiye'ye hatırlattıklarını belirten Jagland, “Muhalif ifadelerin veya hükümete yönelik güçlü eleştirilerin seslendirilmesiyle, şiddet eylemleri ve terörizmin dikkatlice ayırt edilmesi gerekir. İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun temellerinden biridir” ifadesini kullandı.
BAŞBAKAN YILDIRIM'DAN AVRUPA'YA TEPKİ: KIRMIZI ÇİZGİYİ HALK ÇİZER
Başbakan Binali Yıldırım, AKP'nin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Cumhuriyet gazetesi operasyonuna yönelik tepkileri eleştirdi.
"Terörle mücadelede attığımız adımlarda önümüze basın özgürlüğünü getiriyorlar" diyen Yıldırım, Avrupa'dan gelen 'kırmızı çizgi aşıldı' eleştirilerine, "Senin çizginin üstüne bir çizgi de biz çizeriz" diye cevap verdi.
Yıldırım, gazeteye operasyonun nedenlerinden bahsederken 2013'teki Cumhuriyet Gazetesi Vakfı seçimlerinin davalık olmasına değindi:
"Bir gazetenin yöneticilerine ve gazetenin vakfına yönelik bazı ithamlar var. İthamlar, bu vakfın 2013 yılından beri bir iki grup arasında davalı olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı da bir şikayet söz konusu. Ağustos ayından beri tahkikat yapılıyor.
"Biri gazeteyi çıkaran vakfın yöneticilerin seçiminden dolayı, biri de teröre destek vermesi iddiasıyla yapılan tahkikat. Başladılar, 'basın özgürlüğü elden gidiyor'. Basın özgürlüğüne sonuna kadar sahip çıkacağız. Avrupalı dostlarımızla anlaşamadığımız konu bu. Terörle mücadelede attığımız adımlarda önümüze basın özgürlüğünü getiriyorlar."
'Kırmızı çizgiyi millet çizer'
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz gözaltıların yaşandığı günü, "Murat Sabuncu ve diğer Cumhuriyet gazetecilerinin gözaltına alınmaları, ifade özgürlüğüne karşı bir kırmızı çizginin geçilmesidir" açıklamasını yapmıştı.
Yıldırım bu açıklamayı da şu sözlerle eleştirdi:
"Avrupa Parlamentosu'nda birisi 'Bizim kırmızı çizgimiz' diyor. Senin çizgine bakmayız biz. Kırmızı çizgiyi millet çizer Senin çizginin üstüne bir çizgi de biz çizeriz. Türkiye tehditlerle hizaya getirilecek bir ülke değildir".
Avrupa'yı çifte standartlı davranmakla eleştiren Yıldırım, "Basın özgürlüğünün ne demek olduğunu sizden öğrenecek değiliz" dedi.
Yıldırım, "Bölücü terör örgütüne, FETÖ terör örgütüne alenen destek vereneleri masum görecek değiliz" diye konuştu.
İŞTE SUÇLAMALARIN DETAYLARI
Alınan bilgiye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosunca yürütülen soruşturma kapsamında, şüpheliler hakkındaki bazı suçlamaların detayları ortaya çıktı.
Cumhuriyet gazetesinin, manipülasyon ile gerçeği perdeleyip, FETÖ'nün amacına uygun hareket ederek, iç kargaşa çıkartmaya ve ülkeyi yönetilemez hale getirmeye yönelik haberleri yayımladığı iddia edildi.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜN PR'INI YAPTILAR
Ergenekon soruşturması sürecinde FETÖ'nün defalarca Cumhuriyet gazetesini hedef aldığı ancak 17-25 Aralık olaylarının ardından Ergenekon savcılarının Cumhuriyet gazetesinde yer aldığı ve şüphelilerden Can Dündar ile görüştükleri belirtildi. Yayın çizgisi farklı olan gazetenin bu tarihten sonra FETÖ kaynaklı haberleri manşetine taşıyarak, terör örgütlerinin PR'ı anlamına gelecek yayınlar yaptığı öne sürüldü.
İLHAN SELÇUK VE BALBAY SONRASI YAŞANAN DEĞİŞİM
Bu değişim sürecinin, İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay sonrasına denk geldiği, Balbay'ın gazetedeki yayınlarına son verildiği ifade edilirken, bu konuyla ilgili Balbay'ın açıklamaları ile şüpheli Akın Atalay'ın cevapları dikkate alındığında, gazetenin bir proje dahilinde değişime zorlandığı savunuldu.
FETÖ'nün sosyal medyada manipülatif bir şekilde kullandığı " Fuat Avni" hesabında yaptığı tüm asılsız ve sahte paylaşımların, Cumhuriyet gazetesi tarafından haberleştirildiği kaydedildi.
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNE YÖNELİK HABERLER
Suçlamalar arasında, gazetede, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yayınlanan haberler de bulunuyor.
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde "Yurtta Sulh Konseyi" adını kullandığı belirtilerek, Cumhuriyet gazetesinin de 25 Temmuz'da "Yurtta Savaş, Dünyada Savaş" manşetiyle TSK ve emniyet güçlerinin terörle mücadele kapsamında yaptığı harekat ve operasyonları "savaş" olarak yansıttığı aktarıldı.
MANŞETLER HATIRLATILDI
Gazetenin 17 Temmuz'da "Sokaktaki Tehlike" manşetiyle darbe girişimine karşı gelen millet üzerinden toplumu kamplaştırmaya çalıştığı, 19 Temmuz'da "Cadı Avı Başladı" manşetiyle devletin darbecilere yönelik hukuki mücadelesini sulandırdığı, aynı haberde "Meydanlarda demokrasiden söz eden yok" ara başlığıyla demokrasi nöbeti başlatan ve darbe girişimine alanlarda tepkisini gösteren vatandaşları hedef gösterdiği anlatıldı.
YENİKAPI MİTİNGİ'Nİ HEDEF ALDILAR
Gazetenin darbe karşıtı gösterileri "nefret", FETÖ'den açığa alınıp ihraç edilenleri "tasfiye" olarak nitelendirdiği öne sürülerek, 8 Ağustos'ta "Eksik Demokrasi" manşetiyle ayrışmayı körüklemeye yol açabilecek şekilde Yenikapı mitinginin hedef alındığı savunuldu.
Darbe girişiminin hemen ardından gazetenin, 16 Temmuz'da " Türkiye Kaosta" başlığıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın CNN Türk'e konuşmasını, "Doğan'la mecburi barış" olarak gösterdiği, ayrıca halkın askerlere karşı direnişini "kaos" olarak nitelendirdiği aktarıldı.
Darbe girişimi sonrasında FETÖ'nün darbe nedenlerinden birinin de YAŞ kararları olduğu, gazetenin ise olayı 15 Temmuz darbe girişiminden 3 gün öncesinde "Tasfiye beklentisi-YAŞ'ta gündem paralel olacak" şeklindeki haberle duyurduğu kaydedildi.
AYDIN ENGİN'E YÖNELİK SUÇLAMALAR
Gazetenin yazarlarından gözaltında bulunan Aydın Engin'in, darbe girişiminden 2 gün önce "Cihanda sulh, peki yurtta ne?" başlığıyla yazı kaleme aldığı, 9 Ağustos'taki "Hrant'ı da cemaat öldürmüş öyle mi?" başlıklı yazısında ise MGK ve bağımsız mahkemelerce terör örgütü olarak kabul edilen FETÖ'den "cemaat" diye bahsettiği, Dink cinayetine ilişkin gerçekleri sulandırmaya çalıştığı, yazısındaki "Dink'in yargılandığı davalarda mahkeme salonunda yer tutan, adliye binasını kuşatanların safında yer alan Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Bedri Baykam gibi yiğitler de FETÖ üyesi olsalar gerek" şeklindeki ifadesi üzerine Baykam'ın tekzip metni yayımlandığı ifade edildi.
ZAMAN VE CUMHURİYET AYNI MANŞETLE ÇIKTI
Gazete, FETÖ'nün yayın organı Zaman gazetesi aynı manşetleri attığı iddiasıyla da suçlanıyor.
Ankara'da 18 Şubat 2016'da yapılan bombalı saldırıya ilişkin her iki gazetenin "Devletin kalbine bomba", 16 Şubat 2016'da da " Azez düğümü" manşetiyle çıktığı kaydedildi.
ORAY EĞİN'İN YAZISI DELİL OLDU
Cumhuriyet gazetesine yönelik suçlamalardan bir diğeri, "29 Mayıs 2015'te, sürekli olarak FETÖ'cülerin gündeme getirdiği ve bir FETÖ kumpası olduğu mahkemelerce anlaşılan MİT'e ait yardım tırlarının durdurulması olayı"na ilişkin gizli kalması gereken bilgi ve fotoğrafların manşetten yayımlanması olduğu belirtildi. Bunun üzerine Oray Eğin'in 22 Kasım 2015'teki yazısında, MİT TIR'ları haberini gazeteye FETÖ'nün servis ettiğini yazarak, şüpheli Akın Atalay hakkında bazı önemli iddialara yer verdiği ifade edildi. MİT TIR'larına ilişkin yaptıkları yayımlarla ilgili yargılanan o dönem gazetenin genel yayın yönetmeni olan şüpheli Can Dündar'ın 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı anımsatıldı.
HİKMET ÇETİNKAYA
Şüphelilerden Hikmet Çetinkaya'nın ( Hikmet Aslan) 1-9 Mart 2004'te kaleme aldığı "Gülen'in serüveni" başlıklı yazı dizisinde, FETÖ'ye ağır eleştiriler getirdiği, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de söz konusu yazıya tekzip yayımladığı belirtildi. Hikmet Çetinkaya'nın 31 Ekim 2015'te Zaman gazetesine verdiği röportajda, "40 yıldır izliyorum Gülen hareketi terör örgütü değildir" şeklindeki ifadesiyle FETÖ ile yakınlaştığı ve iş birliği yaptığı iddia edildi.
CELAL KARA RÖPORTAJI
Gazetede, 25 Ocak 2015'te, Can Dündar'ın, "17 Aralık kumpası talimatını veren" eski cumhuriyet savcısı Celal Kara'yla yaptığı röportaja yer verildiği anımsatılarak, röportajda, Kara'dan övgüyle söz edildiği, manipülatörlerin kullandığı yöntemle sürecin sulandırılmaya çalışıldığı öne sürüldü.
CAN DÜNDAR'IN YAZISI DOSYAYA GİRDİ: NASIL GELDİYSEN ÖYLE GİDERSİN
Can Dündar'ın, 3 Aralık 2013'te "Siyasette nasıl geldiysen öyle gidersin" başlıklı yazısında kullandığı ifadelerde, 17 ve 25 Aralık süreçlerinden daha önceden haberi olduğu şüphesini uyandırdığı savunuldu.
Dündar'ın yazısında, "Amerikan rüzgarı bu, belli mi olur, o gün gelir esintiyi Pensilvanya'dan yana döndürür, Ankara'da ampulleri söndürür. Şimdilerde Ankara'da çok etkili bir Batılı büyükelçinin, bir eski siyasetçiye ' Türkiye'de yakında tarih değişecek, hazırlıklı olun' dediği konuşuluyor. Atalar ne güzel söylemiş, siyasette nasıl gelirsen, öyle gidersin" ifadesini kullandığı, Dündar'ın 24 Aralık 2013'teki "Piyonlar devrildi, sıra şahlarda" başlıklı yazısının da FETÖ/PDY örgütünün nihai amacına hizmet ettiği yönünde bir algıya yol açtığı kaydedildi.
KADRİ GÜRSEL SUBLİMİNAL MESAJ VERDİ
Cumhuriyet yazarı şüpheli Kadri Gürsel'in ise darbe girişiminden 3 gün önce 12 Temmuz 2016'da, "Erdoğan babamız olmak istiyor" başlıklı yazısında, "Madem Erdoğan zorla babamız olmak istiyor, o halde Türkiye'nin bütün ihtiyacı, Tunus'taki diktatörün devrilmesine yol açan kıvılcımı çakan Muhammed Buazizi gibi asi bir evlattır. Yanlış anlaşılmasın, Buazizi gibi kendisini yaksın demiyorum, bir sigara yaksın ve yeter ki söndürmesin" ifadeleriyle örtülü ya da subliminal mesaj yöntemiyle darbeyi işaret ettiği ileri sürüldü.
AKIN ATALAY'IN SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARI
Şüphelilerden Cumhuriyet İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın son bir yıl içerisinde sosyal medya ağlarında yaptığı paylaşımların da dosyada yer aldığı belirtildi. Atalay'ın yaptığı paylaşımlardan bazıları şöyle:
"Zaman gazetesinin yönetiminin kayyuma devredilmesi hukuksuzdur. Amasız, fakatsız, kesinkes karşıyız. Hükümeti devirmeye ya da görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek suç değildir. Bu eylemin cebir ve şiddet yoluyla yapılması suçtur. GS-TS maçını yöneten hakeme gösterdiğimiz tepkinin onda birini, ülkeyi yönetenlerin rezil politika ve uygulamalarına da gösterebilsek... Koza İpek Grubu'na kayyum atanmasının anlamı şudur: Önce idam edelim, daha sonra yargılarız."
Bu ve benzeri paylaşımlar ile Atalay'ın kitleleri kamplaştırmaya çalıştığı, FETÖ'ye destek verdiği ve hükümetin görevini engellemenin suç olmadığını iddia etmesinin ise illegal girişimleri meşrulaştırmaya yönelik olarak algılandığı öne sürüldü.
"FETÖ CUMHURİYET GAZETESİ'Nİ ELE GEÇİRDİ" HABERLERİ DE DOSYADA
Gazete haberleri, köşe yazıları ve gazete mensuplarının sosyal medya paylaşımları incelendiğinde, gazetenin yayın politikasının tam aksine bir duruşun gözlemlendiği, bu duruşun gazete yönetiminin değişmesi sonrasına rastladığı, FETÖ'nün çıkarlarına olan yazı, haber ve paylaşımlar yapılarak terör örgütü ile gazete arasında bir ilişki bulunduğu iddia edildi.
Yine bir kısım medyada yer alan haberlere göre FETÖ'nün Cumhuriyet gazetesini ele geçirdiğine ilişkin haberlerin de suçlamalar arasında yer aldığı kaydedildi.
ESKİ GAZETE ÇALIŞANI: KAYNAK'TAN FETÖ'YE ÇUVALLARLA PARA GELDİ
FETÖ ve PKK'nın kara propagandalarına destek veren haberleriyle dikkat çeken Cumhuriyet'e yönelik operasyonun arkasından olağandışı para akışı çıktı. İsmini açıklamak istemeyen eski bir Cumhuriyet çalışanı, gazetenin FETÖ ve PKK kontrolüne girmesini adım adım anlattı. Buna göre, 2014'te Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanlığı'na usulsüz genel kurulla gelen Akın Atalay'dan sonra gazeteye Kaynak Holding'den büyük miktarda para akışı oldu.
FETÖ'NÜN CUMHURİYET'E KAYNAK YAPTI, MASAK TESPİT ETTİ
Tanık çalışanın bu iddiaları Masak raporuyla da doğrulandı. Cumhuriyet'in Atatürkçü ve solcu kimliğinden uzaklaştığı 2014'te gazetenin mali yönden FETÖ'ye teslim olduğu ortaya çıktı. MASAK raporlarına göre Cumhuriyet Vakfı'nın başına Atalay geçtikten sonra gazeteye Kaynak Holding'den para akışı oldu. Atalay, Can Dündar'ı getirerek yayın politikasını değiştirdi. Gazete bu dönemde FETÖ'cü hâkim ve savcıların istismarına uğradı.
FETÖ ve PKK'nın kara propagandalarına destek veren haberleriyle dikkat çeken Cumhuriyet'e yönelik operasyonun arkasından olağandışı para akışı çıktı. İsmini açıklamak istemeyen eski bir Cumhuriyet çalışanı, gazetenin FETÖ ve PKK kontrolüne girmesini adım adım anlattı. Buna göre, 2014'te Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanlığı'na usulsüz genel kurulla gelen Akın Atalay'dan sonra gazeteye Kaynak Holding'den büyük miktarda para akışı oldu.
MASAK DA TESPİT ETTİ
Vakıf yönetimini ele geçirdikten sonra gazetenin genleriyle oynayan Atalay, ilk iş olarak Can Dündar'ı genel yayın yönetmenliğine getirdi. Atalay geldikten sonra gazeteye çuval çuval para akışı oldu ve gazetede hiçbir ekonomik sıkıntı kalmadı. Genel Kurul'la ilgili yapılan suç duyurusu üzerine Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) soruşturma başlattı. MASAK ekipleri, muhasebe kayıtlarını inceledi. Yapılan inceleme sonucunda gazetenin muhasebe giriş çıkışlarında olağandışı para akışı belirlendi. Para, iddia edildiği gibi, 2014'ten sonra artmıştı. Gazetenin eski muhasebe müdürü Bülent Yener ile mevcut muhasebe müdürü Günseli Özaltay da bu kapsamda gözaltına alındı. Bu arada soruşturma kapsamında Akın Atalay hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
DÜNDAR'A YAKALAMA KARARI VE GEREKÇESİ
Terörle Mücadele Şube Ekipleri tarafından evinde arama yapılan Can Dündar, hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütü adına faaliyette bulunmak" suçundan yakalama kararı çıkarılması talebini değerlendiren nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, bu talebi kabul etti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında Terörle Mücadele Şube Ekipleri tarafından yurt dışında bulunan gazeteci Can Dündar'ın Çengelköy'deki evinde arama yaptı.
Polisler, sabah saatlerinde geldikleri evde kimseyi bulamadı. Daha sonra Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar'a ulaşıldı. Dündar, İzmir'den ilk uçakla İstanbul'a geldi. Öğle saatlerinde taksi ile evine gelen Dilek Dündar, kapıları polislere açtı. İçeriye giren Terörle Mücadele Şube Ekipleri arama yaptı. Can Dündar'ın evinde arama yapıldığını öğrenen gazeteci Banu Güven de destek için Dilek Dündar'ın yanına geldi.
YAKALAMA KARARI ÇIKARILDI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Dündar hakkında, "terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütü adına faaliyette bulunmak" suçundan yakalama kararı çıkarılması talebini değerlendiren nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, bu talebi kabul etti.
Gazetenin yayın politikasının tespitine yönelik bilirkişi raporu
Hakimlik kararında, Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet Gazetesi) ve gazetenin imtiyaz sahibi Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında FETÖ/PDY ve PKK/KCK silahlı terör örgütlerine müzahir olduklarına dair soruşturma başlatıldığı hatırlatılarak, şüpheliler hakkında İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne (TEM) tüm bilgi, belge ve delillerin araştırılması, sonucunun cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi talimatı verildiği aktarıldı.
Kararda İstanbul TEM'e, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından düzenlenen iki mali analiz raporu, İstanbul Vakıflar Birinci Bölge Müdürlüğünce ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce düzenlenen 3 araştırma, bir baş müfettiş raporları, bu raporlar hakkında tanzim edilen bir bilirkişi raporu, ayrıca gazetenin yayın politikasının tespitine yönelik tanzim edilen açık kaynak bilirkişi raporu ve ek bilirkişi raporu ile şüpheli Can Dündar'ın kullanımında bulunan telefonlara ait HTS raporlarının da gönderildiği belirtilerek, bunların soruşturma kapsamında değerlendirilmesi talimatı verildiği kaydedildi.
"Terör örgütü propagandası" suçu da var
Gazete ve gazetenin imtiyaz sahibi olan Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 220/6. maddesinde yer alan, "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" ve TCK'nın 220/8. maddesinde belirtilen "örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek ve övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapmak" suçlarından, belirtilen örgütler adına suç işledikleri yönünde kuvvetli suç, şüphe ve delillere ulaşıldığı aktarılan kararda, şüpheli Dündar'ın da söz konusu soruşturmanın önemli şüphelilerinden biri olduğu ifade edildi.
Kararda, Dündar hakkında, üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu ve delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, atılı suçu işlediğine dair suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin varlığı, şüphelinin Almanya'da yaşadığının belirlendiği, hakkındaki soruşturma ve kovuşturmaların sonuçsuz kalması için kaçtığı yönünde şüphe uyandığı, suçun ağırlığı ve önemi dikkate alınarak yakalama emri düzenlenmesine hükmedildiği bildirildi.
ATALAY'A YAKALAMA KARARI VE GEREKÇESİ
Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerine yönelik terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işledikleri gerekçesiyle başlatılan operasyonda önce yurt dışına çıktığı belirlenen gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen ve adresinde arama yapılan Akın Atalay tüm çağrılara rağmen güvenlik güçlerine teslim olmayınca soruşturma savcısı harekete geçti. Operasyondan bir gün önce yurt dışına çıktığı belirlenen Akın Atalay hakkında Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'nden soruşturma savcısınca yakalama talep edildi.
Talebi değerlendiren İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği Atalay hakkında yakalama kararı çıkardı. Kararda Akın Atalay'ın adresinde bulunamadığı, yurt dışında bulunduğunun öğrenildiği, kaçma şüphesinin var kabul edildiği belirtildi. Kararda ayrıca şüpheli Akın Atalay'ın gazeteyi yöneten Cumhuriyet Vakfı'nın yöneticisi olduğu, Cumhuriyet'in FETÖ ve PKK terör örgütlerinin lehine ve eylemlerini meşrulaştırıcı yayınlar yaptığı, Atalay'ın da bu yayınlardan sorumlu olduğu ifade edildi.
CUMHURİYET VAKFI KURUCULARINDAN COŞKUN: GAZETE ELİMİZDEN ALINDI
Yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Cumhuriyet Vakfı kurucularından Alev Coşkun, 24 Kasım'daki duruşmaya dikkat çekti. Ceyhan Mumcu ise gazetenin Ergenekon sürecinde kaybedildiğini söyledi.
Sabah.com.tr, Cumhuriyet Vakfı Kurucu yönetim kurulu üyesi olduğu halde yönetimden uzaklaştırılan Alev Coşkun’un ifadesinin tam metnine ulaştı. Bir çok isim gibi yönetimden uzaklaştırıldıkları süreci anlatan Coşkun verdiği çarpıcı bilgilerle Cumhuriyet’in nasıl adım adım Fetullahçı yapılanmaya teslim edildiğini ifadesinde bakın nasıl aktardı.
Cumhuriyet Vakfı'nda Kurucu yönetim kurulu üyesi iken bir çok arkadaşı ile birlikte adım adım yönetimden uzaklaştırılan Alev Coşkun ifadesinde çarpıcı bilgiler verdi. Vakfın yapısının nasıl değiştiğini, 90 yıllık gayrimenkullerin nasıl satıldığını, manşetlerde asırlık kuralların nasıl çiğnendiğini tarihler, isimler ve belgelerle ortaya koydu.
İşte Alev Coşkun'un ifadesinden çarpıcı noktalar:
"2013'TE YENİ ÜYE SEÇİMİ YAPACAKTIK Kİ…"
Ben 1993 yılında Cumhuriyet Vakfının kurucu yönetim kurulu üyesiyim ve 2013 yılına kadar bu görevimi sürdürdüm.(…) 2013'te Aydın Aybay'ın vefat etmesi üzerine Vakıf senedinin ilgili hükümleri uyarınca yönetim kurulu üyeleri içerisinde bir üye seçilme zorunluluğu kapsamında 2 Nisan 2013'te oylama için toplandık. Toplantıda ben, Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, İbrahim Yıldız, Şükran Soner, Akın Atalay, Şevket Tokuş, Nevzat Tüfekçioğlu, Cüneyt Arcayürek hazır bulunduk.
"AYNI ŞEKİLDE GÖNDERİLEN 2 OYDAN BİRİNİ KABUL ETMEDİLER!"
Mustafa Balbay Cezaevinde olduğu için bir diğer yönetim kurulu üyesi olan İnan Kıraç da yurtdışında olduğu için oylarını kapalı zarf ile gönderdiler. Bu oylardan Balbay'ınki kabul edilirken, Kıraç'ın oyu kabul edilmedi.
"İTİRAZ ETTİM"
Ben bu duruma itiraz ettim. "Aynı sebepten ötürü gönderilen oyların birisi kabul edilirken diğerinin edilmemesi hukuka aykırıdır" dedim.
"SEÇİME DEVAM ETTİLER VE EŞİT OY ÇIKTI"
Seçime devam edildi. Önder Çelik ve Mustafa Pamukoğlu beşer oy aldı. Bu durumda başkan olan orhan erinç'in oyu iki oy sayıldı. Başkan oyunu Önder Çelik'e verdiği için Çelik yönetim kurulu üyeliğine katıldı.
SAYMADIKLARI OY PAMUKOĞLU'NA İDİ
Ancak bu oylamada kapalı zarf içerisinde gönderilen İnan Kıraç oyunu Mustafa Pamukoğlu'na vermişti. Eğer oyu gerçeli sayılsaydı Pamukoğlu yönetime girecekti.
"ŞEVKET TOKUŞ VE BENİ DE ÇIKARDILAR, KURUCU OLARAK GİRDİĞİM VAKIFTAN UZAKLAŞTIRILDIM"
7 Ekim 2013'te vakıf senedine göre yapılması gereken yenileme seçminde Şevket Tokuş ve beni seçmediler ve bizim yerimize Nail İnal ve Musa Kart'ı yönetime seçtiler. 93 yılında kurucu olarak girdiğim Cumhuriyet vakfından uzaklaştırıldım. Benimle birlikte Gazetenin 1923'teki kurucusu Yunus Nadi ile akrabalığı olan Şevket Tokuş'u da yönetimden attılar.
GAZETE GENLERİNDEN UZAKLAŞTIRILDI
Böylece Cumhuriyet Vakfının yapısı değişti. Gazete genlerinden yavaş yavaş uzaklaştırıldı.
7 Ekim 2013 yılında yapılan bu seçime ihbarcısını bilmediğim ancak gazete çalışanlarının yaptığını düşündüğüm bir ihbar Vakıflar Genel müdürlüğüne yapılmış ve seçimin hukuksuz olduğu belirtilmiş.
5 KİŞİYİ DEĞİŞTİRİP YERİNE YENİ 5 KİŞİ GETİRDİLER
Bunun üzerine araştırmacı yaptığı incelemelerde seçimin yenilenmesi gerektiğini belirtmiştir. 18 Şubat 2014'te yapılan toplantıya (katıaln ve katılmayanları sayıyor)Mustafa Balbay ve Cüneyt Arcayürek vekalet gönderdi.(…) Toplantıda 6 kişi kendi aralarında bir kişi seçerek diğer yönetim kurulunda bulunan 5 kişiyi ihraç etmek amacıyla gerekli çoğunluğu sağlayarak 7 kişi oluyor ve gelmeyen 5 kişinin yerine yeni 5 üyeyi yönetime seçiyorlar.
SIRA BALBAY'A GELDİ…
Bir süre sonra Nail İnal, İbrahim yıldız ve Mustafa Balbay'ı da yönetime tekrar seçmeyerek yönetimden uzaklaştırıyorlar.
"ARAŞTIRMACININ KARARINI BEĞENMEYİNCE YENİ ARAŞTIRMACI ATADILAR"
Araştırmacı Sabri Kızıltan seçimlerin usulsüz olduğunu beyan ederek seçimlerin yapılmasını istedi. Bunun üzerine Cumhuriyet Vakfı karara itiraz ederek müracatta bulununca Mustafa Batu görevlendirildi.
"BENİ ÇAĞIRMADI VE İFADEMİ ALMADI, YANLI DAVRANDI"
Bir süre görevlendirilen başmüfettişin beni çağırarak konu hakkında bilgimi sormasını bekledim ancak benimle görüşmeyeceğini anlayınca kendisine telefonla ulaşarak konunun bizzat içerisinde olduğumu ve beni dinlemesinin uygun olacağını beyan edince beni davet etti. Mustafa Batu'nun Başmüfettiş olarak yürüttüğü soruşturmada yanlı davrandığını düşünmekteyim.
"GAZETENİN O BASKILARINA DİKKAT"
Batu yaptığı çalışmalara devam ederken 23-24 Mayıs 2015 tarihli Cumhuriyet Gazetesi baskıları çok önemlidir. Cumhuriyetin bir temel ilkesi vardır.
"İLK DEFA LOGO ÜZERİNDE BİR İSME YER VERİLDİ: FETULLAH GÜLEN VE FAKİRHANESİ!!!
Baş sayfasında Cumhuriyet logosunun üzerinde asla haber konmaz, dinci tarikatçıların haberleri de asla ilk sayfadan verilmemesi kural iken 23 Mayıs'ta gazetenin ilk sayfasında ve Cumhuriyet logosunun yanında FETÖ lideri Fetullah Gülen'in fotoğrafı fotoğrafı ile birlikte "Fakirhaneme bunlar malikane diyor" sözleri servis edilmiştir. Ayrıca 24 Mayıs baskısında ise aynı şekilde servis edilmiştir.
İŞTE 23 MAYIS 2015 TARİHLİ MANŞET:
İŞTE 24 MAYIS 2015 TARİHLİ MANŞET:
"VAKFIN BÜTÜN GAYRIMENKULLERİNİ, KURUCUNUN EVİNİ BİLE SATTILAR!"
Bu arada Cumhuriyet Gazetesinin 90 yıldır elde ettiği bütün gayrimenkuller satıldı. Örneğin Cumhuriyet Vakfını kuran Berin nadi'nin, Nadir Nadi ile birlikte oturdukları ve noter vasıtasıyla vakfa hibe ettiği daireyi bile sattılar. Gazetenin Ankara bürosunu ve İzmir bürosunu sattılar.
İŞLER DAYANILMAZ HAL ALINCA DAVA AÇTIK
İşler dayanılmaz bir hal aldığı için Gazeteyi kuran aileyi temsil eden Şevket Tokuş, Mustafa Pamukoğlu ve ben Şubat 2016'da seçimler için iptal davası açtık. Dava halihazırda devam etmektedir ve 24 Kasım'da karar duruşması var.
BU SORUŞTURMA FARKLI
Cumhuriyete operasyonun Cumhuriyet Vakfı seçimlerinde yapıldığını ifade eden Alev Coşkun “18 Ağustos 2016’da soruşturmaya başladığı söylenen son savcı ile bizim yürüttüğümüz hukuk mücadelesi arasında bir ilişki yoktur. Bizim hukuk sürecimiz devam ederken, konuya tartışmalı bir şekilde boyut eklendi. Buna karşıyız” dedi.
CEYHAN MUMCU: UĞUR BUNLARA İZİN VERMEZDİ
Uğur Mumcu'nun ağabeyi Cumhuriyet'teki savrulmayı anlattı. Ceyhan Mumcu, "Cumhuriyet Ergenekon sürecinde FETÖ'ye yanaştı, kardeşim yaşasaydı bu duruma karşı mücadele ederdi" dedi.
Atatürk’ün talimatıyla kurulan gazetenin terör örgütlerine destek vermesi eski çizgisinde olan sembol isimleri derinden etkiledi. Bu isimlerden en önemlisi ise adı Cumhuriyet Gazetesi’yle özdeşleşen Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu. Türkiye’nin en önemli kalemlerinden biri olan ve gazetede yazdığı dönemde suikastta kurban giden Uğur Mumcu’nun ağabeyi Avukat Ceyhan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi’ne düzenlenen operasyonu değerlendirdi.
O zaman okumayı bıraktım
“Bir zamanlar ailemiz gibi gördüğümüz Cumhuriyet elimizden kaydı” diyen Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü: Cumhuriyet bugün FETÖ ve PKK ile anılarak böyle bir şeyle karşı karşıya kalması bizi çok üzüyor. Orası eskiden benim için bir aile gibiydi. Ancak Ergenekon duruşmalarında ortaya koydukları tavır, beni hayrete düşürdü. O dönemle birlikte gazete çizgisini kaybetmeye başladı. Zaman’a kayyum atandığı dönemde Nazlı Ilıcak’ın ‘Bundan sonra ben de Cumhuriyet Gazetesi okuyacağım. Gazetemiz bundan sonra Cumhuriyet’ deyince ben de artık okumayı bıraktım.
KIRILMA SÜRESİ ERGENEKON!
Ergenekon duruşmalarıyla birlikte Cumhuriyet’in politikasında kırılma yaşandığını belirten Mumcu, “Duruşmalar sırasında utanç verici politika izlediler. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz ile ittifak yapmış gibi davrandılar. O kumpaslara sahip çıktılar. Gazete Ergenekon’u sanık yaptı” dedi. Mustafa Balbay’a sahip çıkılmadığını belirten Mumcu, “Balbay, Ahmet Taner Kışlalı ve Tuncay Özkan gibi isimleri suçlayıcı bir tavır içine girdiler. İlhan Abi yokmuş gibi davrandılar. Balbay hapisteyken onu kovdular“ dedi.
Mücadele verirdi
Mumcu; “Cumhuriyet Gazetesi, Atatürk’ün talimatıyla kurulan değerlerini ve Cumhuriyet’i savunan bir gazeteydi. Yayın politikası değişti, tirajı bitti. Kardeşim eğer yaşıyor olsaydı gazetenin bu hale gelmesine izin vermezdi. Bununla mücadele ederdi. Gazetenin, cemaatte doğru kaymasına tavır alırdı” diye konuştu.
AYDINLIK YAZARI: CUMHURİYET NASIL BU HALE GELDİ?
Aydınlık Gazetesi yazarı Hikmet Çiçek, haklarında gözaltı kararı çıkan Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerinin Ergenekon sürecinde nasıl tavır takındığını, kimi yazarlarının Cemaat ile nasıl kol kola girdiğini ve toplam olarak bu sürece nasıl gelindiğini yazdı. İşte o yazı:
"Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve yazarlarına yönelik dün sabah saatlerinde operasyon başlatıldı. 18 isim hakkında gözaltı kararı bulunduğu belirtilirken gazetenin birçok yazar ve yöneticisinin evinde arama yapıldı. Cumhuriyet'e yönelik her türlü saldırıya karşıyız. Fakat bizim derdimiz Türkiye basınının bu köklü kurumunu bu hale getirenlerle. Cumhuriyet nasıl bu hale geldi, kimler getirdi?
Gazeteci Mustafa Balbay'ı 30 yıldan fazla çalıştığı Cumhuriyet gazetesinden kovduran İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay şimdi yurtdışında, firarda. İddiaya göre Türkiye'deki bütün pılısını pırtısını satıp öyle ayrılmış. Can Dündar gibi, dönmeye pek niyetli görülmüyor.
Cumhuriyet gazetesinin tarihinde, gazeteci kökenli olmayıp da İcra Kurulu Başkanlığına kadar yükselen tek isim Atalay. Cumhuriyet Vakfı'na genç bir hukukçu olarak dahil edilmesi 20 yıl öncesine dayanıyor. Vakıf içinde o zamandan beri “2. Cumhuriyetçi” olarak tanınıyor. Vakıf toplantılarında çoğu kez Mustafa Balbay ile karşı karşıya geliyorlar.
Atalay, gazetede “yenilenme” yanlılarının başını çekiyor. Yenilenmeden kasıt, Cumhuriyet'in geleneksel laik, Kemalist çizgisini terk etmesi ve liberal 2. Cumhuriyetçi bir çizgiye gelmesi… Cumhuriyet, bugünkü noktaya uzun bir süreç, gazete içi kavgalar sonunda geldi. Bugün gazetenin yazarlarının çoğunun 2. Cumhuriyetçi, liberal solcu olmaları bir tesadüf değil.
ERGENEKON TERTİBİ ATALAY'A YARADI!
Atalay'ın temsil ettiği çizginin gazeteye hakim olmasını Ergenekon tertibi sağladı. Atalay, “önlenemez yükselişini” Ergenekon kumpasına borçlu. Özel yetkili savcılar, Ergenekon davasının birinci iddianamesinde, Cumhuriyet gazetesinin Osman Yıldırım ve diğer suç ortakları tarafından üç kez bombalanmasına uzun uzun yer verdi. Davada gazetenin İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay sanık durumundaydı. Başını Akın Atalay'ın çektiği Cumhuriyet Vakfı ise davaya müdahil olarak katıldı. Ergenekon sanığı yurtseverlere, FETÖ savcıları gibi bezdirici ve aptalca sorular yönelttiler.
SELÇUK, BALBAY SANIK, VAKIF MÜDAHİL!
20 Ekim 2008 tarihli ilk duruşmada, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Vakfı avukatlarının müdahil olma talebini kabul etti. Avukatı Bülent Utku, “Cumhuriyet gazetesinin tüzel kişiliği suçtan zarar gördüğü için müdahil olarak davaya katılmamıza karar verilmesini diliyoruz” diyordu. Davanın ilerleyen duruşmalarında Atalay ve arkadaşlarının yaptığı konuşmalar dikkat çekiyordu. Selçuk ve Balbay'ın sanık olduğu unutulmuş, Ergenekon savcılığına soyunmuşlardı. 13 Kasım 2008'deki duruşmada Utku şunları söylüyordu: “Şimdi ortada iddianame ile getirilen bir örgüt suçlaması var. Dolayısıyla biz katılan olarak sadece örneğin bombalarla soru sormakla yetinemeyiz, biz de kuşkulandığımız örgüt yapısı hakkında soru sorma hakkına sahibiz.”
MUZAFFER TEKİN'E YAPTIKLARI
Akın Atalay ve arkadaşlarının, Ergenekon davasının en başı dik sanığı ve davada en ağır cezaya çarptırılan (iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 117 yıl hapis) emekli Albay Muzaffer Tekin'e çapraz sorgusu sırasında sordukları dikkat çekiyordu. Tekin'i, Danıştay saldırısının faili olarak görmek istiyorlardı.
Muzaffer Tekin, 24 Kasım 2008 tarihli duruşmada şöyle diyordu:
“Cumhuriyet gazetesi Avukatı Bülent Utku'nun 1 Mart 2007 tarihinde Ankara'da görülmekte olan Danıştay davasında şüpheli olarak dosyaya dahil edilmem konusunda dilekçe verdiğini yeni öğrenmiş bulunmaktayım. Duruşmada Cumhuriyetçilerin aklanmasından ziyade irticacıların aklanması konusundaki gayretlerinden bunu anlamalıydım. Zira içi boşaltılmış fünye tertibatı iptal edilmiş, 1985 yılından beri masamın üzerinde hatıra olarak bulundurduğum biri taarruz, diğeri savunma tipi el bombası özelliğini kaybetmiş iki süs eşyasına bu derece dört elle sarılmasının başka bir anlamı olamaz.”
Vakıf avukatları, bazı sanıklara da saçma sapan sorular yönelttiler. Davada 41 yıl 11 ay hapis cezası verilen Gazi Binbaşı Fikret Emek'in annesinin evinde bulunduğu iddia edilen el bombalarının, Cumhuriyet'e atılan bombalarla bağlantısını aradılar!
İlhan Selçuk, yazılarında sürekli Ergenekon tertibinden söz ederken, gazete “Ergenekon terör örgütü” haberleri yapıyordu.
ÇETİNKAYA DESTEĞİ
Hikmet Çetinkaya, 23 Mayıs 2006'da Muzaffer Tekin'le ilgili şöyle yazabiliyordu: “Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin kimdir? Milliyetçi-mukaddesatçı Alparslan Arslan'la emekli Yüzbaşı Tekin'in ilişkilerini kim ya da kimler kurmuştur? Saldırgan, bombaları ve silahları kimden aldığını niçin açıklamadan tutuklanıp cezaevine gönderilmiştir?”
Kafa, Ergenekon savcıları gibi çalışıyordu.Cumhuriyet'in avukatları ve bazı yazarları tertipçilerle kol kola girmişlerdi.
Akın Atalay, gazete içinde en büyük desteği Hikmet Çetinkaya'dan aldı. Gazetenin koruması, şoförü, sekreteri ve maaşıyla en pahalı yazarı olan Çetinkaya, bu konumunu muhafaza etmek koşuluyla Atalay'a büyük destek verdi, onun hızla yükselmesini sağladı.
İlhan Selçuk hasta, Balbay Silivri'deydi. Gazetenin İstanbul ve Ankara bürolarında çalışan, ulusalcı kimlikleriyle tanınan deneyimli muhabirler birer ikişer tasfiye edilmeye başlandı. Atalay bu tasfiyeleri “zorunlu tensikat” olarak açıklıyordu. Cumhuriyet'e katılan yeni yazarlarla gazetenin yeni çehresi, yeni kimliği yavaş yavaş şekilleniyordu.
ANKARA TEMSİLCİSİ ARANIYOR
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bursuyla iki yıl ABD'de kalan Milliyet'in genç muhabiri Utku Çakırözer'in, Karamehmet grubunun Akşam gazetesine Ankara Temsilcisi olarak atanmasının üzerinden henüz üç ay geçmişti. Cumhuriyet'ten Balbay'ın kovaladığı Doğan Akın, Akın Atalay'a bir öneride bulundu. Balbay içerdeydi, gazetenin Ankara Temsilcisi yoktu. Akın, Çakırözer'in temsilci yapılmasını önerdi, Atalay da kabul etti. Böylece Cumhuriyet, Amerika'da eğitim görmüş bir ismi Ankara Temsilcisi yaparak, üzerindeki “darbeci” yaftasından da kurtulacaktı! Oysa, gazetenin Ankara bürosunda temsilci olabilecek çok sayıda deneyimli çalışan vardı.
‘SUÇU KABUL ET'
Yeni temsilci atanması haberi Silivri'ye ulaştığında Mustafa Balbay'ın nasıl incindiğine, nasıl üzüldüğüne tanığım. Şimdi bir darbe de gazetesinden geliyordu. Balbay tutuklandığında onun avukatlığını başta Atalay olmak üzere Cumhuriyet'in avukatları yapıyordu. Balbay'a önerdikleri savunma çizgisi ise ezik büzük ve neredeyse ‘suçu kabullenme' anlamına gelecek bir savunma hattıydı. Balbay kısa süre içinde bunu fark etti ve avukatlarını değiştirdi.
SİLİVRİ'YE ZİYARET YASAĞI
Cumhuriyet çalışanlarının Silivri'ye Balbay'ı görmek için “gizlice” geldikleri günlerdi. Çünkü Atalay, Balbay'ın özel olarak ziyaret edilmesine hiç sıcak bakmıyordu! “Ulusalcı darbeci Cumhuriyet”imajından kurtulmak için Silivri'ye uzak durulmalıydı.
FETHULLAH'A SELAM
İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve Hikmet Çetinkaya gazete içinde yalnızca “ulusalcı temizlik”yapmakla kalmadılar. Cumhuriyet'in Fetullah Gülen'e yakınlaşmasını da sağladılar. Cemaat'in medyasına ve şirketlerine yönelik operasyonlara en çok karşı çıkan artık onlardı.
Medyaradar internet sitesinden Alev Gürsoy Cimin'e konuşan Atalay, “Cemaat'le bu yakınlık niye?”sorusuna “Ortada büyük bir haksızlık varken, birçok insan mağdur edilmişken, biz onlarla anılacağız diye korkup bu haksızlıklara karşı durmayalım mı? Tamam, haksızlık var ama biz susalım çünkü onlar Cemaat, ‘Aman adımız kötüye çıkar' mı diyelim?” yanıtını veriyordu.
Hikmet Çetinkaya 2011 yazında, Cemaat operasyonuyla gazeteciler hapse tıkılırken Gazeteciler Yazarlar Vakfı ile Erkam Tufan Aytav'la kolkola girebiliyordu.Erkam Tufan Aytav Hikmet Çetinkaya'ya “Gülen Hareketi Türkiye için bir tehlike mi?” diye soruyor, “Hayır. Ben tehlike olarak görmüyorum” yanıtını alıyordu.
Cumhuriyet'in emektar okurları bu gelişmeleri kaygı ile izledi. Cumhuriyet'e yönelik Hasan Cemaller'in başlattığı büyük sağcı saldırı 1992'de İlhan Selçuk'un yeniden başa gelmesiyle bertaraf edilmişti. Şimdi durum daha zor… Bir İlhan Selçuk yok artık." (Hikmet Çiçek / Aydınlık)
SOLCULUKTA FETÖCÜLÜĞE
Cumhuriyet Gazetesi, varlık sebebi olan solcu ve Atatürkçü yayın çizgisinden özellikle 17/25 Aralık operasyonundan sonra saptı. Bu tarihten sonra gözle görülür bir şekilde savrulma yaşayan gazete, FETÖ lehine yayınlar yaptı.
Can Dündar'ın genel yayın yönetmenliğine getirilmesinin ardından gazete tam olarak örgüt kontrolüne girdi. Gazete, FETÖ'nün yayın organı olan ve kapatılan Zaman Gazetesi ile ortak manşetler attı. Örgüt tarafından servis edilen haberleri yayınladı. Hükümet aleyhtarlığı maskesi altında sık sık FETÖ lehine haberler servis ederek yayın çizgisinden hızla uzaklaştı. Devlete adeta savaş açtı. Her fırsatta FETÖ'nün sızdırdığı belgelere sütunlarında ve manşetlerinde yer açan gazete, Dündar'a servis edilen MİT TIR'ları görüntülerini de büyük bir sorumsuzluk örneği sergileyerek yayınladı. Türkiye'yi DEAŞ'a silah gönderen ülke gibi gösterip uluslararası kamuoyunda zor durumda bırakmaya çalıştı.
PKK'YA SEMPATİK YAKLAŞIM
PKK'ya da açıktan hizmet veren Cumhuriyet, PKK destekçilerine yapılan operasyonlara gelen tepkileri manşetlere çıkardı. PKK'nın liderlerinden Cemil Bayık'la röportaj yayınlayarak kanlı örgütü 'yere izmarit bile atmayan' çevreciler olarak tanıttı. Gazete terör destekçisi akademisyenlerin baştacı edildiği bir yer oldu. Çatışmalarda şehit düşen askerlere 'şehit' demekten bile kaçınan gazeteye en büyük tepkiyi ise kendi okurları gösterdi. PKK sevici Cumhuriyet, Cerablus'ta başlatılan operasyondan sonra PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD'yi korumak için DEAŞ safına geçerek büyük bir tutarsızlık örneği sergiledi.
DARBEDEN ÖNCE KAÇTI
Yaptığı haberlerle FETÖ ve PKK lehine bir yayın çizgisi sürdüren Dündar, MİT TIR'larıyla ilgili casusluk davasında tahliye edilmesinin ardından, 15 Temmuz darbe girişiminin hemen öncesinde yurtdışına kaçmıştı. Dündar burada katıldığı panellerde de darbecileri savundu. Dündar hakkında geçen ay Cumhuriyet Gazetesi'nce 29 Mayıs 2015'te yayınlanan MİT TIR'larına ilişkin haber sebebiyle yapılan yargılama sonucu 5 yıl 10 ay hapis cezası verilmişti.
BALBAY TANIK OLARAK İFADE VERECEK
Cumhuriyet gazetesi yöneticilerine yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada, Mustafa Balbay, Alev Coşkun ve İnan Kıraç'ın da aralarında bulunduğu bazı Cumhuriyet Vakfı eski yöneticilerinin, önümüzdeki günlerde 'tanık' sıfatıyla ifadelerinin alınacağı öğrenildi.
9 TUTUKLAMA
Mahkemeye çıkarılan zanlılardan 9'unun az önce, haber yayına girilirken tutuklandığı bildirildi.
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonda ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ iddiasıyla gözaltına alınan isimlerden 9’u için savcılık tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. 9 ismin sulh ceza hakimliğindeki işlemleri tamamlandı. Zanlıların hepsi tutuklandı.
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında, "PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları" iddiasına ilişkin soruşturma kapsamında hakimliğe sevk edilen, aralarında gazetenin genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu'nun da bulunduğu 9 şüpheli hakkında karar verildi.
Nöbetçi İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği'nin tutuklama kararı aldığı isimler şöyle:
Murat Sabuncu (Genel Yayın Yönetmeni)
Kadri Gürsel (Yazar – Yayın Danışmanı)
Musa Kart (Karikatürist – Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi)
Güraz Tekin Öz (Yazar – Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi)
Mustafa Kemal Güngör (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi)
Turhan Günay (Cumhuriyet Kitap Genel Yayın Yönetmeni)
Hakan Kara (Yazar – Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi)
Önder Çelik (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi)
Bülent Utku (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi).
ÇETİNKAYA, ENGİN’E ADLİ KONTROL
Yazarlar Hikmet Çetinkaya ile Aydın Engin ise yaş ve sağlık durumları gerekçesiyle adli kontrol talebiyle hakimliğe sevk edildi. Muhabese müdürü Günseli Özaltay ve eski muhasebe müdürü Bülent Yener serbest bırakıldı.Cumhuriyet soruşturmasını yürüten Savcı Murat İnam hakkında FETÖ soruşturması olduğu ortaya çıkmasının ardından dün dosya için İstanbul Başsavcıvekilleri Hasan Yılmaz ve Zafer Koç ile Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’ndan Özgür Metin de görevlendirildi.
AYDIN ENGİN: KIDEMLİ BİR BASIN SANIĞIYIM
Haklarında yurtdışına çıkış yasağı konularak serbest bırakılan yazarlar Aydın Engin ile Hikmet Çetinkaya adliyeden ayrılarak Şişli’de bulunan Cumhuriyet Gazetesi’ne geçti. Her iki yazar, gazete binası önünde destek nöbeti tutunlar tarafından alkış ve sloganlarla karşılandı. Yazar Aydın Engin gazete girişinde yaptığı açıklamada, "İçeride daha 9 arkadaşımız var. O arkadaşlarımızdan tutuklananlar olacak besbelli. Ben kıdemli bir basın sanığıyım. Murat Sabuncu’nun bir sözünü sizinle paylaşayım; ’Halkımızın ve okurlarımızın önünde saygıyla eğiliriz. Başka kimsenin de önünde eğilmeyiz.’ Öyle oldu" dedi.
(05 Kasım 2016, 10:03)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: