Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 'Tahşiyecilere kumpas kurduğu' iddiasıyla firari sanık Fetullah Gülen ile aralarında Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da bulunduğu 9'u tutuklu, 33 sanığın yargılandığı davaya peşpeşe günlerde görülen 4 duruşma ile devam edildi. Sanık savunmalarının ardından dava 21 Kasım'a ertelendi.
06.11.2016 08:22 Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 'Tahşiyecilere kumpas kurduğu' iddiasıyla firari sanık Fetullah Gülen ile aralarında Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da bulunduğu 9'u tutuklu, 33 sanığın yargılandığı davaya 31 Ekim, 1, 3 ve 4 Kasım tarihlerinde görülen peşpeşe 4 duruşma ile devam edildi.
31.10.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 40. duruşmasına, Hidayet Karaca ile eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 8 tutuklu sanık katıldı. Tahşiye Yayınevi'nin sahiplerinden Mustafa Kaplan da duruşmada müdahil olarak hazır bulundu.
Duruşmada, savunması sona eren tutuklu sanıklardan eski İstanbul Asayiş Şube Müdürü Ertan Erçıktı'nın çapraz sorgusu gerçekleştirildi.
Erçıktı'nın çapraz sorgusunun yapılmasının ardından mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
01.11.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davanın 41. duruşmasına, Hidayet Karaca ile eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 7 tutuklu sanık katıldı. Tahşiye Yayınevinin sahiplerinden Mustafa Kaplan da duruşmada müdahil olarak hazır bulundu.
Duruşmada, önceki celselerde verilen ara kararlar gereği tanık olarak dinlenilmesine karar verilen 3'ü polis memuru 5 kişinin bilgisine başvuruldu.
Tanıklardan polis memuru U.A, dava konusu olayların yaşandığı dönem Bahçelievler Asayiş Şube Müdürlüğü'nde görev yaptığını belirterek, bu ilçede evinde el bombası bulunduğu belirtilen Turgut Yıldırım'ın gösterdiği adresteki aramaya katıldığını ifade etti.
"El bombası çıkmasına şaşırdık"
Bahçelievler'de nöbetçi ekip olarak görev aldıklarını ve İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü (TEM) ekiplerinin refakatinde belirtilen adrese gittiklerini anlatan U.A, "Bir şahsı evinden aldık. Bu kişi Turgut Yıldırım'dı. Gösterdiği, dergah veya kütüphane gibi bir yere gittik. Bahçelievler asayiş ekibi olarak 3 kişiydik, TEM ekipleri de vardı. Yıldırım'ın anahtarıyla girilen yerde arama gerçekleştirildi. Takviye ekip olduğumuz için bu gibi işlerde aramalara pek katılmaz, çevre kontrolü yaparız. Hedef şahıs tek kişi olduğu ve çevre güvenliğine gerek duyulmadığı için içeri girdik biz de. Salonda şahsın yanında durduk ve bazen aramaya biz de katıldık." dedi.
Mahkeme heyetinin sorularına karşılık, TEM ekiplerinin evde bekleyen Turgut Yıldırım'ın namaz kılmasına müsaade etmediklerini ve arama başladıktan yaklaşık yarım saat sonra salondaki vitrinde el bombalarının bulunduğunu anlatan U.A, "Yıldırım'ın 'Bunlar nereden çıktı' şeklinde tepkisi oldu ve çok şaşırdı. Haddinden fazla polis vardı orada. İstihbarat polisleri de bulunuyordu. Arama yapılan yer Siyavuşpaşa'da olduğu için bomba çıkmasına biz de çok şaşırdık. Mekanda el bombası çıkması ve El Kaide gibi lanse edilmesine biz de şaşırdık. Bu bölgede hırsızlık, uyuşturucu suçları var ancak El Kaide tarzı şeylerin olmayacağı bir mahalle. El Kaide bana orada mantıksız gelmişti." ifadesini kullandı.
Mahkeme heyeti, diğer tanıkların da bilgisine başvurduktan sonra duruşmayı 3 Kasım Perşembe gününe erteledi.
03.11.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), "Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla firari sanık Fetullah Gülen ile aralarında Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da arasında bulunduğu 9'u tutuklu, 33 sanığın yargılandığı davanın 42. duruşması yapıldı.
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), "Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla firari sanık Fetullah Gülen ile aralarında Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da arasında bulunduğu 9'u tutuklu, 33 sanığın yargılandığı davanın 42. duruşması yapıldı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Hidayet Karaca ile eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 7 tutuklu sanık katıldı. Tahşiye Yayınevinin sahiplerinden Mustafa Kaplan da duruşmada müdahil olarak hazır bulundu.
Duruşmada, başka suçtan tutuklu olan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü komiserlerinden sanık Tolga Güzeltaş'ın savunmasına geçildi.
Hazırladığı yazılı savunmaya tutuklu bulunduğu cezaevi müdürlüğünce el konulduğunu ve savunmasının 10 gün sonra kendisine iade edildiğini öne süren Güzeltaş, savunma hakkının ihlal edildiğini iddia etti.
Özgeçmişinden bahseden ve İstanbul'da görev yaptığı dönemde birçok üstün başarı ödülü aldığını anlatan Güzeltaş, "İstihbarat şubede büro amiri olarak görev yaptım. Bombaları, Turgut Yıldırım'ın ikametine koymakla suçlanıyorum ama iddianamede, 'el bombasını Turgut Yıldırım'ın ikametine koyanlar tespit edilememiştir' ve 'bombayı kimin koyduğunun ispatı mümkün değildir' şeklinde, birçok yerde kullanılan ifadeler var. İddianame, 'şüphelinin suçlu olduğunu ispatlayamıyorum, davada kendisi suçsuz olduğunu ispat etsin' denilerek hazırlanmıştır." dedi.
Görevi süresince hiçbir zaman sağ örgütlere bakan bürolarda çalışmadığını, sol örgütlere bakan A ve R bürolarda görev yaptığını, dava konusu ikamete de takviye olarak çağrıldığı için gittiğini belirten Güzeltaş, "İş yoğunluğunda diğer bürolardan takviye ekip talep edilir. O dönem, rutin bir uygulamaydı bu. Sayısını hatırlayamadığım kadar aramaya, takviye kuvvet olarak gittim. Takviyeye gitmek, bizim inisiyatifimizde de değildir ayrıca. Zaten dinlenilen tanıklar da takviye ekip olduklarından bahsetmişlerdir. O evde takviye olarak görev yapan tanıklar neden şüpheli konuma sokulmamıştır?" diye konuştu.
Sanık Güzeltaş, operasyonu gerçekleştiren Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri şüpheli sayılmazken, kendisine dava açılmasını anlayamadığını dile getirerek, şu savunmayı yaptı:
"Ben niye şüpheliyim? Aynı görevi yapanlar, tanık olarak çağrılmıştır ama ben şüpheliyim, bu izah edilmeli. 14 yıldır görev yapıyorum, iş verilirse her zaman yaparım. Bu benim devlete olan borcumdur. O operasyonda sadece 2,5 saat görev almış biri olarak şüpheli konumuna sokuldum. Söz konusu eve, 'takip yapılan, polislerin bekleme yaptığı gün bombaların konulduğu' iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. 'Sabaha kadar orada beklediğim' belirtiliyor, iddianamede. Oysa HTS kayıtlarını incelediğimde oradan saat 23.47'de ayrıldığım anlaşılıyor."
Savunmanın ardından, Güzeltaş'ın çapraz sorgusu yapıldı. Mahkeme heyeti, sorgu sonrası duruşmayı yarına erteledi.
04.11.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davanın 43. duruşmasında, gazeteci Ertuğrul Özkök'ün tanık olarak beyanına başvuruldu.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Hidayet Karaca ile eski emniyet müdürü Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 7 tutuklu sanık ile bir tutuksuz sanık katıldı. Başka suçtan tutuklu bazı sanıkların, bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla katıldığı duruşmada, Tahşiye Yayınevinin sahiplerinden Mustafa Kaplan'ın da aralarında olduğu 3 müdahil de hazır bulundu.
Duruşmada, ikisi polis, ikisi de gazeteci olmak üzere 4 kişinin tanık olarak ifadesine başvuruldu.
Tanıklardan gazeteci Ertuğrul Özkök, 22 Aralık 2014'te soruşturma savcılığına verdiği ifadeyi doğruladı.
"Gazeteci saikiyle sorulmuş bir sorudur"
Mahkeme heyeti başkanı Canel Rüzgar'ın, "9 Nisan 2009'da Hürriyet gazetesinde, 'Hoca bu konuyu niye açtı' başlıklı yazı yazmışsınız. 2-3 bölüm halinde yazılmış bir yazı. Daha sonra savcılıkta ifade vermişsiniz. Hatta iddianamede, o yazının yayımlandığı tarih baz alınarak, yaptığınız telefon görüşme kayıtları var. Ekrem Dumanlı'ya sorduğunuz şeklinde iddialar var. Bunlara ilişkin bildikleriniz ne?" şeklindeki sorusunu yanıtlayan Özkök, şunları söyledi:
"Bu Fetullah Gülen'in sitesinde yaptığı konuşma, bir gazeteci olarak ilgimi çekti. Çok sayıda siyasi yazılar yazan bir gazeteciyim. 'Ortada hiç bir şey yok, türban sorunu aşılmış, niye durup dururken böyle bir konuşma yapmış' diye tamamen gazeteci saikleriyle merak ettim sordum. Sorduğum kişi Ekrem Dumanlı mı başka biri mi tam hatırlamıyorum. Bana pek ikna edici cevap da veremediler o zamanlar. Tam ne konuştuğumuz aklımda da kalmadı. Bildiklerim yazıda yazdıklarımdan ibaret. Başka bir bilgim olmadı benim. Tamamen gazetecilik saikiyle sorulmuş bir sorudur yani."
"Beni ikna edici cevap vermediler"
Başkan Rüzgar'ın, "Tahşiyecilerle ilgili soruşturma yapılmış. O zaman sanıklardı şimdi müşteki konumundalar. Bununla ilgili Fetullah Gülen'in konuşmasından sonra, 'gazetelerde yazılar yazıldığı, televizyon dizilerinde bu konunun işlendiği, Fetullah Gülen'in ismini verdiği, Tahşiyeciler grubunun hedef gösterildiği, soruşturma başlatıldığı, tutuklananlar olduğu' belirtiliyor iddianamede. Şu anki iddianamenin konusu da bu." ifadesiyle hatırlatmada bulunduğu Özkök, "Ben Tahşiye kelimesini ilk defa orada duydum. Ne anlama geldiğini de halen bilmiyorum. Doğal olarak böyle konuşma geçtiği zaman da bir gazetecinin görevi, ne anlama geldiğini merak etmek. Beni asıl ilgilendiren Fetullah Gülen'in niye, 'irtica olayını tekrar kaşıyabilirler' şeklinde konuşması oldu. Beni ikna edici bir cevap vermediler. Belki yazıda da belirtmiş olabilirim. Tam hatırlamıyorum." ifadesini kullandı.
Özkök, başkan Rüzgar'ın, yazının devamında, özellikle Güneydoğu illerindeki Hizbullah grubundan bahsettiğini hatırlatması üzerine, "Onun izahı şöyle; Güneydoğu'da Hizbullahçılar, Fetullah Gülen'in fotoğrafını asıp, 'burası ışık evi' diyorlarmış. Verdikleri cevap buymuş. Bunun dışında da bir şey de öğrenemedim." dedi. "Bu cevap sizi tatmin etmedi mi?" sorusunu da Özkök, "Beni tatmin edip etmemesi önemli olmadı. Günlük yazı yazıyorum. O gün yazdım. Arkasına geçmek ihtiyacı da duymadım, araştırmadım. Günlük yazılar yazan bir yazar için her şeyi araştırıp bulmak da mümkün değil." diye yanıtladı.
Olayı bugün nasıl değerlendirdiği sorulan Özkök, "Dediğim gibi, Tahşiye kelimesini ilk kez orada duydum. Ondan sonra unuttum ben. Sonra gündeme gelince bu olaylar, orada duydum. Daha sonra basından okuduklarım var bilgi olarak. Orada, 'Fetullah Gülen cemaatiyle grup arasında çekişme varmış, çekişme nedeniyle onlara kumpas kurulmuş' haberleri vardı. Daha fazlasını bilmiyorum açıkçası." ifadelerini kullandı.
"Yazıyı bir internet sitesinde gördüm"
Ertuğrul Özkök, üye hakimin "Siz bu konuşmaya ne şekilde vakıf oldunuz? Bu konuşmanın, tırnak içinde söylüyorum, Gülen cemaatine yakın televizyon, radyolar dışında yayınlandığına tanık oldunuz mu?" sorusunu da "Ben sadece internet sitesinde böyle bir yazı yayınlandığını duydum. Orada okudum. Onun üzerine istedim, 'getirin' dedim. Bulup getirdiler ve onun üzerinde gördüm yani. Benim dikkatimi çeken, 'irtica konusunu kaşıyıcı' ifadesi falandı. Anlamadım yani. Tahşiyenin bir örgüt olduğunu, bile bilmiyordum ben." şeklinde cevapladı.
Soru üzerine Gülen'in konuşmasının içinde "Tahşiye" kelimesinin geçtiğini fark etmediğini ve "bazı insanların darbe kışkırtıcılığı" gibi laflarının dikkatini çektiğini aktaran Özkök, "Bu konular niye tekrar kaşınıyor diye düşündüm. Yazıda çarpıcı bir iddia vardı. 'AKP irtica motiflerini kullanmıyorken, kim bunu kaşıyan' diye merak ettim. 'AKP'ye karşı bir şey mi' diye merak edip, açtım sordum. Bir gazeteci olarak insanın dikkatini çekmemesi mümkün değil böyle bir ifadenin." değerlendirmesini yaptı.
"İnternet sitelerinde Gülen'in konuşmaları veriliyordu"
Özkök, üye hakimin "O günlerde Fetullah Gülen'in başka böyle konuşmasına denk geldiniz mi?" sorusuna karşılık ise "O günlerde Fetullah Gülen'in bütün konuşmalarını dinliyorduk, biz gazeteciler olarak. Türkiye başka bir ortamdaydı. Sitelerin çok büyük bir bölümü, onun yaptığı konuşmaları veriyorlardı ve görüyorduk sitelerde." dedi.
"Amerika'daki Gülen'in konuşmasından sonra, konunun bir dizide geçmesi ve operasyon yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu da yöneltilen Özkök, "Ben bu ilişki kurmadım. Böyle bir ilişki varlığını da bilmiyordum. Tamamen kendi dikkatimi çeken bir şeydi. İstihbarattaki arkadaşlarımın da dikkatini çekmemişti. Fetullah Gülen hep konuşuyordu. Örgütün varlığından haberim yoktu. Gülen'e yakın kanallar vardı, Samanyolu, şu, bu falan. Gizli bir şey değil, Gülen'e yakın kanallar olarak biliniyordu. Hemen hemen internet sitelerinin hepsinde Gülen'in konuşmaları haber kutularında veriliyordu. Bağımsız internet sitelerinde de yapılıyordu bu haberler." ifadesini kullandı.
Mahkeme heyeti Özkök'e, "Davanın tanıkları ve mağdurları, Fethullah Gülen'in 6 Nisan 2009 tarihli konuşması kendilerine operasyon yapılacağı şeklinde yorumladıklarını söylediler. Daha sonra operasyon yapıldığında, Gülen'in bu konuşmasını anlamlandırdınız mı?" diye sordu. Özkök, "Ben sadece bu komplo yapıldığı yönünde haberler ortaya çıkınca öğrendim. İlk defa savcılık tarafından, telefonlarımın dinlendiği söylenerek şikayetimin olup olmadığımı öğrenmek için çağırdıklarında öğrendim" yanıtını verdi.
Gazeteci Özkök, daha sonra davanın müdahillerinden Mustafa Kaplan ve sanıklardan Yurt Atayün ile Hidayet Karaca'nın da sorularına yanıtladı. Mahkeme heyeti başkanı Rüzgar, soru soran tarafları, "davayla ilgili soru sormaları" yönünde uyardı.
"Böyle bir şeye rastlamadım"
Özkök' e daha sonra davanın tutuklu sanıklarından Hidayet Karaca, "Siz dünya sinemasına da hakim birisiniz. Ben savunmada HSBC bankasına bombalı saldırı, 7.4'lük İstanbul depremi ve benzeri bazı olayları yaşanmadan önce filmlere konu oldu ve daha sonra gerçekleşti. Yargılama konularından ola 5 bin kelimenin olduğu bir dizi senaryosunda 2 buçuk kelime yüzünden 2 buçuk yıldır tutukluyum. Siz böyle bir olayın terör örgütü kurulması açısından dünyada bir örneğini gördünüz mü?" şeklinde bir soru yöneltti.
Hidayet Karaca'nın sorusu üzerine, Tek Türkiye dizisini seyretmediğini ve diziyle ilgili olaylar ortaya çıktıktan sonra bilgi sahibi olduğunu belirten Özkök, Karaca'nın, "Bizim dizide 5 milyon kelime geçiyor. Senaristin yazdığı 2,5 kelimeden dolayı 2,5 yıldır tutuklu bulunuyorum. Dünya sinemasında örnekleri de vardır. Bir dizide, 'çok önemli bombalar patlayacak' deniyor, bomba patlıyor ama soruşturma olmuyor. Bunların filmlerde geçiyor olmasının bir terör örgütü kurulması açısından dünyada örneğini gördünüz mü?" sorusu üzerine "Benim bildiğim yok. Ben bu sorulara muhatap olacağımı düşünmedim, söyleyemem. Yazdığım yazıya ilişkin sorular sorulacağını sanıyordum ama böyle bir şeye rastlamadığımı söyleyebilirim." dedi.
Ertuğrul Özkök ifadesinin ardından duruşma salonundan ayrıldı.
Tanık beyanlarının ardından, sanık ve sanık avukatlarının talepleri alındı.
DAVA 21 KASIM'A ERTELENDİ
Davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmederek, duruşmayı 21 Kasım'a erteledi.
CEZA İSTEMLERİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, bir numaralı sanık Fetullah Gülen ile tutuklu sanıklardan Karaca, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek"le suçlanırken, diğer 31 sanığın "silahlı terör örgütü üyesi olma" suçundan cezalandırılmaları isteniyor. İddianamede, Gülen ve Karaca'nın, "silahlı terör örgütünü yönetme" suçundan 15 ila 22 yıl altışar ay, zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik"ten 4 yıl 10,5 ay ila 22 yıl ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan 1 yıl 10,5 ay ila 10 yıl altışar ay olmak üzere toplam 21 yıl 9 ay ila 55 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılması talep ediliyor.
Ayrıca eski emniyet müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer'in "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 9 yıl ila 21 yıl, Tufan Ergüder'in "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14 yıl 3 ay ila 47 yıl 6 ay arasında değişen hapisle cezalandırılması isteniyor.
Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14 yıl 3 aydan 47 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması istenilen iddianamede, Mutlu Ekizoğlu'nun da "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 ila 15 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
İddianamede, Ertan Erçıktı, Mustafa Kılıçaslan, Kazım Aksoy, Ali Cihan, Mehmet Ali Doğan, Recep Güleç, Mustafa Altunbulak, Çetin Öztürk, Rıfat Aslan, Erdem Kısa, Halit Akbulut, Yakup Ergün, Ufuk Yıldırım, Yasin Koyuncu ve Mustafa Uyanık'ın da yer aldığı 26 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olma", zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 7,5 yıldan 47,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Paralel yapı-14 Aralık (2014) 'Tahşiye kumpası' soruşturması
(06 Kasım 2016, 08:22)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: