Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofisine ve konutuna Fetullahçı Terör Örgütü tarafından 'böcek' tabir edilen dinleme cihazı konulması ile ilgili 'örgüt' iddiasıyla 11 sanık hakkında açılan ikinci davanın ilk duruşması başladı.
23.02.2016 17:51 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başbakanlığı döneminde çalışma ofislerine dinleme cihazı konulmasına ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi ve yöneticisi olmakla suçlanan 11 sanığın yargılandığı dava görülmeye başlandı. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya Ömer Altıparmak, Hasan Palaz, Hasan Akın, Gökhan Vıcıl, Hamza Turan, İlker Usta ve Sedat Zavar katıldı. Sanıklardan Ahmet Türer ise sağlık mazereti bildirdi.
SANIK ÖMER ALTIPARMAK KAPALI OTURUM İSTEDİ
Yoklama sırasında söz alan Ömer Altıparmak, güvenlik sebebi ile adresini ve cep telefonu numarasını vermek istemediğini söyledi. Altıparmak, “Uzun yıllar özel koruma kararı verilmiş biriyim. Duruşmayı izleyenlerin de kimler olduğunu bilmiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızı ilgilendiren ve MİT Müsteşarını ilgilendiren açıklamalarda bulunacağım. Duruşmanın gizli yapılmasını istiyorum.” dedi.
Savcı Umut Sadak, gizlilik kararı verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yönünde mütalaa verdi. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Musa Yeşil, sadece Ömer Altıparmak'ın savunmasının kapalı oturumda alınacağına karar verdiklerini söyledi.
SANIK SEDAT ZAVAR'IN SAVUNMASI
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, kimlik tespiti ve iddianamenin özetlenmesinin ardından sanıkların beyanı alındı. Duruşmaya ilk olarak Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube eski Müdür Yardımcısı Sedat Zavar’ın savunması ile devam edildi.
-Romanya'da yakalanmıştı-
Sanıklar Sedat Zavar ve İlker Usta soruşturma kapsamında gözaltına alınmak istenirken yurtdışına kaçmış, uzun süre firari durumda kalmışlardı. Romanya güvenlik güçlerince yakalanan iki şüpheli daha sonra Türkiye'ye iade edilmişti.
Herhangi bir oluşumla bağlantısı olmadığını söyleyen Sedat Zavar, iddianamede yer alan gizli tanık beyanlarını doğru olmadığını ve gizli tanığın problemi olduğunu kaydetti. Diğer sanık Hasan Akın’ı ilk kez duruşma salonunda gördüğünü vurgulayan Zavar, “Böcek konulma iddiası ile ilgili iddiaları ret ediyorum. Arkadaşlarımız bir kot pantolon giydi diye saatlerce fırça yedik. Bu kadar dikkat ediliyor. Refakatçı haricinde odalara girilemiyor. Biz orada 15 yıl çalıştık. Sinyal kesici cihazlar var, dinleme yapılamaz. İddianamede belirtilen günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız Ankara’da bile değildi. Sayın Cumhurbaşkanımızın bulunduğu yerde bir cihaz bulunuyor. Hiçbir parmak izi, DNA incelemesi yapılmadı. Kurulan bir senaryoya alet edildim.” şeklinde savunma yaptı.
Sedat Zavar, savunmasında, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olmadığını, herhangi bir oluşumla da ilgisinin bulunmadığını ve eğiliminin olmadığını ileri sürdü. Gizli tanık "Şahin"in beyanları doğrultusunda yargılandığını, iddialarının da doğru olmadığını savunan Zavar, "Arama yapılan yer neresi? Tarım Bakanlığı diyelim. Oradan birisi olur ve arama onun nezaretinde yapılır. Kapı kapatma diye bir şey olmaz. Oradaki insanlar bizim amirimiz konumundadır. Bir aramada, bir arkadaşımız kot pantolon giydi, onu bile şikayet ettiler. Refakat gözetiminde yapılmış bir aramadır. Böyle bir şey olamaz, 15 yıl orada çalıştım. Oralarda dinleme yapılamaz. Çünkü jammerler var. O tarihlerde Sayın Başbakanımız, şimdi Cumhurbaşkanı Ankara'da bile olmamış" ifadesini kullandı. Ankara'da geçen hafta yaşanan terör saldırısını hatırlatan Zavar, "Böyle bir canlı bomba girdiğinde ülkeye, günlerce eve gönderilmezdik, o canlı bomba bulunacak diye" dedi.
Mahkeme heyetinin, "2011'de ABD'ye gittiniz mi? Kiminle gittiniz? Almanya için izin aldığınız belirtiliyor" sorusu üzerine Zavar, "Gitmiş olabilirim, Ali Özdoğan amirimle gitmiş olabilirim. Doktora, master yapmak için gitmek istemiştim. Şu an doktora öğrencisiyim. Gittim doğrudur. ABD'ye gittim. Almanya'ya gideceğimize master araştırması için ABD'ye gittim. Bir kaç üniversiteye uğradık. Hedef saptırmak falan değil" diye konuştu.
Zavar, mahkeme heyetinin, "Dinleme cihazlarının nasıl alındığını biliyor musun?" sorusuna şöyle karşılık verdi: "Bunun bir usulü vardır, o şekilde alır. Koruma Daire Başkanlığı tarama cihazı alıyor. Nasıl alındığını anlatayım ama havada kalabilir. Bunu alacak iller talep eder. Satın alma birimi araştırır, yazışması yapılır. Ödemeyi satın alma birimi yapar. Yönetmelikte var. Biz yapmıyoruz."
LOK 1 ile LOK 2 cihazlarını kullanmayı bilmediğini belirten Zavar, dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amiri Emniyet Amiri Serhat Demir'i, 23 Kasım 2013'de havalimanından kendisinin aldığını söyledi.
Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, Sedat Zavar'a soru yöneltti. Aydın'ın "Neden şoförü değil de kendisinin Serhat Demir'i havalimanından aldığını" sorması üzerine Zavar, "Benim şoförüm yok, kim uygunsa gider alır. Yalnız da gitmedim ama kiminle gittiğimi hatırlamıyorum" cevabını verdi.
SANIK İLKER USTA'NIN SAVUNMASI
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli eski polis memuru İlker Usta, herhangi bir örgütü üyeliği olmadığını ifade etti. Böcek aramasına Sedat Zavar ve Enis Çiğci ile gittiklerini hatırlatan Usta, “Aramaya gittiğimiz yerde gittiğimiz yerin personeli bulunuyordu. Aramalar sırasında onlar da yanımızda bulunuyordu.” dedi.
Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın "Arama sırasında konuttaki personelin isimlerini hatırlıyor musunuz" sorusuna Usta, "Hayır, ilk defa gördüm" şeklinde karşılık verdi.
SANIK HASAN AKIN'IN SAVUNMASI
O dönemde Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğinde başkatip olarak görev yapan Hasan Akın, savunmasında şu an Ankara'da Dışişleri Bakanlığında görev yaptığını söyledi. Uzakdoğu sporları konusunda uzman olduğunu anlatan Akın, Uzakdoğu sporları ile ilgili hocalık belgesi olduğunu söyledi. Sanıklardan Serhat Demir ile de ilişkisinin bu spor vasıtasıyla olduğunu belirten Akın, birlikte ders yaptıklarını kaydetti. Akın, savunmasında şunları söyledi: "Sayın Başbakanımızın protokol işlerini yapmak için görevlendirildim. Serhat Demir ile ilişkimiz o yönde devam etti. Birçok kişiye eğitim verdim, Serhat Demir dışında. Serhat Demir'in Başbakanlıkta görev yapması tamamen benim dışımda. Benim, onu bir yerlere yerleştirmem söz konusu değil. Fetullah Gülen'in merkezine gittiğim iddiaları doğru değil. Serhat ve Ali Bey ile sportif amaçlı bir görüşme olmuştur. Dava konusuyla ilgili bir mevzu bahis değil. ABD'de bulunduğum sürece cep telefonum doğrudur, aynı. Hala onu kullanıyorum. Dün geldim ABD'den. Bir telefon görüşmesi benim burada olmama sebep. Hiçbir ifadem alınmadan yargılanmam üzüntü verici. Cemaat ile sınırlı bir iletişimden bahsediliyor. Bir yetkili gelirse, bununla ilgili. Kısıtlı iletişim sadece görevim gereğidir. Cemaat ile faaliyetlerim görevim dışında bir mevzu bahis değildir. İddianamede belirtildiği gibi diğer sanıklarla irtibatım yok."
Soruşturma sırasında ifadesinin alınmadığı bilgisini veren Hasan Akın, “Herhangi bir bakan ABD’ye geldiğinde cemaatteki kişilerle görüşüyorlardı. Ben de görüşmeye gidenlere eşlik ediyordum. Görevim ve bana verilen talimatlar dışında başka bir şey yapmadım.” diye konuştu.
Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Öğrencileriniz arasında sıklıkla görüştüğünüz olur mu?" sorusuna Akın, "Bu sporla uğraşan herkesle görüşüyorum. Bütün eğitmenlerle görüşmeye devam ediyoruz" şeklinde karşılık verdi.
SANIK HASAN PALAZ'IN SAVUNMASI
TÜBİTAK eski başkan yardımcısı Hasan Palaz da savunmasında örgüt iddialarını reddetti. Diğer sanıklarla kişisel bir işi olmadığını vurgulayan Palaz, “Hiç tanımadığım insanlar, örgüt kurduğum iddia ediliyor. Kime suç emri vermişim? Somut olarak iddianamede bir şey göremiyorum. İddianamede hikaye tadında iddialar var.” şeklinde konuştu.
Palaz, savunmasında olaydan Başbakanlık Teftiş Kurulunun çağırması üzerine haberdar olduğunu, öncesinde MİT'in talebi üzerine davaya konu olan cihazla ilgili rapor hazırladıklarını belirtti. Palaz, şunları anlattı: "Hamza Turan ile böcek soruşturmasında tanıştık. Tanımadığım birine nasıl bir talimat vereceğim? Biz, MİT'e teknik destek gönderdik. Buna başka yerlerde de teknik analizler yaptırabilirdi. Biz, ne isteniyorsa ona cevap verdik. Analizde ne çıktıysa onu gönderdik MİT'e. Gökhan Vıcıl ile TÜBİTAK'ta çalıştık, tanırım. Diğer sanıklar ile cezaevi aracında gidip gelirken tanıştım. Hiç tanışmadığım insanlarla örgüt kuruyorum. Aklı başında bir insan anlatırsa anlayacağım. Terör örgütü lideri olmak ile suçlanıyorum. Kısa dönem askerlik yaptık, silahı o zaman elime aldım. Somut olarak iddianamede bir şey göremiyorum."
-Hakimden Palaz'a imam tepkisi-
Palaz'ın, "TÜBİTAK kurumunun imamıymışım. Ben dini eğitim almadım" demesi üzerine Mahkeme Başkanı Musa Yeşil, "İmamdan kastın ne demek olduğunu gayet iyi biliyorsun. Dini eğitim ya da namaz kıldırmaktan bahsedilmiyor" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Palaz, "TÜBİTAK kurumunda çalışırken kime kanunsuz emir vermişim? TÜBİTAK bir terör örgütüyse ben de onun üyesiyim. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nden beraat ettim. Temyiz aşamasında. FETÖ üyesi değilim" dedi. Palaz'ın çevresine dönerek konuşması üzerine de mahkeme başkanı "Şov yapma" diye uyardı.
SANIK GÖKHAN VICIL'IN SAVUNMASI
Dinleme cihazına ilişkin rapor hazırlayan sanıklardan Gökhan Vıcıl, TÜBİTAK'ta bir çok aşamada görev yaptığını, iddianamedeki suçlamaları kabul etmediğini belirtti. Vıcıl, "7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tanık olarak ifade verdim. Tanık olduğum bir davada ne olduysa sanık oldum. Nasıl bir silahlı terör örgütü üyesi olabilirim? Ülkesini seven bir bilim adamıyım. FETÖ üyesi değilim, bir cemaat ile bağlantım yok" dedi.
SANIK HAMZA TURAN'IN SAVUNMASI
Dinleme cihazına ilişkin rapor hazırlayan sanıklardan Hamza Turan, Başbakanlık Teftiş Kurulu ve savcılıktan çağırılınca soruşturmadan haberdar olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini kaydetti.
SANIK ÖMER ALTIPARMAK'IN SAVUNMASI KAPALI OTURUMDA ALINDI
Duruşmada daha sonra tutuklu sanık Ömer Altıparmak'ın ifadesinin alınmasına geçildi. Mahkemenin Ömer Altıparmak'ın savunması için duruşma başında aldığı kapalı oturum kararı nedeniyle izleyiciler ve gazeteciler salondan dışarı çıkartıldı. Altıparmak'ın savunmasının ardından sanık avukatlarının beyanına geçildi.
Sanık avukatları, müvekkillerinin suçsuz olduğunu, ortada bir terör örgütünün bulunmadığını ileri sürerek beraat talep etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, "İddianamede geçen fiillerden zarar gören Sayın Cumhurbaşkanımızdır, müdahilliğimize karar verilsin" dedi.
ARA KARARLAR
Mahkeme Başkanı Musa Yeşil, firari sanıklar Enes Çiğçi, Ali Özdoğan ile Serhat Demir'in yakalanamadığını tutanağa yazdırdı. Mahkeme ara kararında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın davaya müdahil olarak katılmasına karar verdi. Ayrıca mahkeme, dinleme cihazı konulmasına ilişkin yeniden rapor alınması talebini reddetti. Bir başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Zavar ile İlker Usta'yı duruşmalardan vareste tutan mahkeme, duruşmaya bulundukları cezaevinden sesli ve görüntülü sistemle katılmalarını karara bağladı. Firari sanıklar Çiğçi, Özdoğan ile Demir hakkındaki yakalama kararının devamına hükmeden mahkeme, daha önce "böcek" davasının görüldüğü Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinden bazı tanık beyanlarına ilişkin tutanakların istenmesine karar vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.
İDDİANAME: FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu Savcısı Serdar Coşkun tarafından hazırlanan iddianamede 11 sanık yer alıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan davada müşteki olarak yer alıyor.
Davadaki 11 sanık şunlar: "Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve BİLGEM Başkanı Hasan Palaz, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Ali Özdoğan, dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amiri Emniyet Amiri Serhat Demir, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdür Yardımcısı Sedat Zavar, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli Komiser Yardımcısı Enes Çiğci, suç tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru İlker Usta, suç tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığında görevli Emniyet Müdürü Ahmet Türer, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak, Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği görevlilerinden Hasan Akın, dinleme cihazına ilişkin rapor hazırlayan Hamza Turhan ve Gökhan Vıcıl."
ZAVAR, ÖZDOĞAN VE PALAZ'A ÖRGÜT YÖNETİCİLİĞİ SUÇLAMASI
İddianamede Zavar, Özdoğan ve Palaz, FETÖ yöneticiliği, diğerleri de üyeliğiyle suçlanıyor. Sanık Akın'ın "askeri ve siyasi casusluk" suçundan da cezalandırılması isteniyor.
"İktidardan uzaklaştırmak istediği Erdoğan'ı..."
İddianamede FETÖ'nün, usulsüz dinlemeyi eskiden beri alışkanlık haline getirdiği ve örgütü yöneten Gülen'in, kişisel sırları öğrenmeye özel merakı bulunduğu ifade ediliyor. Gülen'in, "en yakınındakiler dahil herkesi dinletip, özel bilgiler elde ederek, zamanı geldikçe kullandığı" aktarılan iddianamede, "onun bu zafiyetinin örgüt üyelerince taklit edildiği" belirtiliyor. Örgütün amacını gerçekleştirmek için kişilerin sırlarını şantajda kullandığına yer verilen iddianamede, devletin istihbari veya adli dinleme yapan birimlerinin suçların işlendiği tarihlerde bu yapının emrinde olduğu kaydediliyor.
"FETÖ'nün, dönemin Başbakan'ı Erdoğan dinlemek ve alacağı kararlarda etkili olmak, elde ettiği bilgileri dini görünümlü örgüt yararına kullanmak, yabancı ülkelere dinleme kayıtlarını vererek örgüt lehine kazanç sağlamak istediği" bildirilen iddianamede, örgütün iktidardan uzaklaştırmak istediği Erdoğan'ı gizlice dinlemeyi kararlaştırdığı görüşüne yer veriliyor. Bu amaçla Erdoğan'ın ikametgahlarına dinleme cihazı konulduğu hatırlatılan iddianamede, casusluğun ortaya çıkarılması üzerine örgütün amacından vazgeçmeyip diğer planını devreye soktuğu, örgüt üyelerinin Erdoğan ile devletin üst düzey yöneticilerinin kriptolu telefonlarını 2013'te Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı üzerinden dinledikleri aktarılıyor.
"Bilgisi ve iştiraki olmadan"
Sanıkların, Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, MİT ve TÜBİTAK arasında organize yapılanma oluşturduğu belirtilen iddianamede, "mensubunun çokluğu, gizli hareket edebilme kabiliyeti ve dinleme kapasitesine göre yalnızca Fetullah Gülen'in örgütlenmesinin böyle bir yapılanmayı oluşturup bunu başarabileceği, bilgisi ve iştiraki olmadan Başbakan'ın oturduğu yerlere dinleme cihazı yerleştirilip dinlenmesinin imkansız olduğu" belirtiliyor.
DİNLEMELERİ ABD'YE VERDİLER
Sanıkların Erdoğan'ı dinleyip, konuşmalarını kaydetmelerinin, örgütlü yapının ve hizmet ettikleri istihbarat birimlerinin çıkarını korumayı ve yönlendirmeyi esas aldığı kaydedilen iddianamede, "casusluk olayında FETÖ üyesi sanıkların yerli iş birlikçi olarak kullanıldığı, dinlemeyle elde edilen bilgilerin ABD'de yaşayan sanık Hasan Akın'a aktarıldığı, onun da örgüt merkezine ulaştırdığı, örgüt merkezinin bu bilgileri ABD'de nereye verdiği ve karşılığında ne aldığının da olayın gelişiminden anlaşılabildiği" ifade ediliyor.
"Devletin, bu örgüte o tarihte çok güvendiği, ihanet etmeyecekleri varsayımıyla Emniyet Genel Müdürlüğünün birçok biriminin hareket emrine terk edildiği" savunulan iddianamede, istihbarat, organize ve terör gibi kritik emniyet birimlerinde FETÖ üyesi olmayanların çalışmasına izin verilmediği bildiriliyor.
ÖRGÜTÜN BASIN YAYIN ORGANLARI
O günlerde bu yapı üyesi dışında hiç kimsenin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinde çalıştırılmadığı vurgulanan iddianamede, "17-25 Aralık 2013 ihanet girişimleri sonrası bu durumun defalarca dile getirildiği, Fetullahçı ekibin istihbarattan tasfiyesinin devletin istihbarat sağlamasında zafiyet oluşturduğunu örgütün basın yayın organlarının da ifade ettiği ve örgütün istihbarat birimini kontrol altında tuttuklarını kabul ettikleri" öne sürülüyor.
Askeri ve siyasi casusluk İddianamede siyasi ve askeri casusluğun tanımı yapılarak, şunlar kaydediliyor: "Gizli kalması lazım gelen malumata 'sır' dendiği, mevzunun mahiyetinin onun sır olup olmadığını tayin ettiği, bir ülkenin Başbakanı'nın çalışma odasının bir aydan fazla uzunca bir süre dinlenmesinin sırrın elde edilmesi için yeterli olduğu, devletin iç ve dış güvenliği, siyasal yararları, askeri birimlere verilen emirleri, yabancı devlet ve hükümet başkanları ile yapılan konuşmaları, devletin her türlü iç ve dış politikası ile ilgili görüşmeleri, çalışma odası ve çevresindeki bütün konuşma, sohbet ve telefonları dinlemek olayının bu bilgilere göre siyasi ve askeri casusluk suçunu oluşturduğu, suçun bütün unsurlarıyla gerçekleştiği anlaşılmıştır."
Daha önce Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan, haklarında mahkumiyet kararı verilen ve davası ayrılanlar ile çeşitli nedenlerle mahkumiyet hükmü kurulamayan sanıkların ortak özelliğinin "FETÖ üyeliği" olduğu savunulan iddianamede, şöyle deniliyor: "Bu ortak özelliği taşıyan şüphelilerin, örgütün hedefi ve genel amaçlarına yönelik bu suçu işledikleri ve örgütün bir üyesi olarak ABD'de bu ülkedeki örgüt yöneticilerinden emir alarak uyguladıkları, aralarında örgütlü bir bağ bulunduğu, genel olarak bu örgüt mensuplarının yönetici veya abilerinin emrini ilahi bir buyruk gibi kabul ederek uyguladıkları, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticisinden gelen emirleri uygulamayı imani bir gereklilik sayan örgüt üyelerinin dinleme cihazlarını örgüt adına yerleştirip bir süre siyasi casusluk maksadıyla Başbakan'ı dinledikleri, ülkelerine ihanet ettikleri açık seçik anlaşılmaktadır."
"Böcek"teki ilk dava
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bazıları bugünkü davanın da sanığı olan 13 kişi hakkında, Erdoğan'ın çalışma ofislerine dinleme cihazı konulmasına ilişkin "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal casusluk amacıyla temin etme", "haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek", "kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek" suçlarından dava açmıştı. İddianamede, sanıkların bu suçu örgütlü olarak gerçekleştirdikleri ifade edilmiş, bu eylemleri "hangi örgüt adına yaptıkları"nın tespit edilemediği bildirilmiş ve "suç örgütü"ne ilişkin soruşturmanın ayrılarak, devam ettiği aktarılmıştı. Bu ilk dava Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüş, yargılama sonucunda sanıklardan Sedat Zavar ve İlker Usta "devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek"ten 6'şar yıl, "haberleşmenin gizliliğini ihlal"den de 1 yıl 6'şar ay olmak üzere 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme, 8 sanığın beraatına karar vererek, yakalanamayan 3'ünün dosyasını ayırmıştı.
Paralel yapı-Başbakanın ofisindeki böcek olayı ve soruşturması manşetlerimiz
(23 Şubat 2016, 17:51), son güncel.: (24 Şubat 2016, 10:53)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: