28 Şubat sürecinde, hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla 103 kişi hakkında açılan davanın 81. duruşması başladı. Mahkemeye tanık olarak çağrılan eski başbakanlar Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz mazeret bildirerek duruşmaya yine katılmadı. Duruşmada yoğun şekilde paralel yapı tartışmaları yaşandı. Sanıklar davanın Gülen cemaatince açıldığını iddia edip kendilerini bu cemaatle mücadele ettikleri için haklı göstermeye çalışırken, müdahiller ise davayı Gülen'cilerin açtığı iddialarına sert tepki gösterdi. Müdahiller Gülen'in 28 Şubat'la işbirliği yaptığını, 28 Şubat'ta başörtülülerin mağdur edildiğini oysa Gülencilerin başörtülü öğrenci ve memurlarının bulunmadığını dile getirdiler. Müdahiller, ayrıca Gülen'in yaptığı 'başörtüsü teferruattır', 'okulları size devredebiliriz' açıklamaları ve askerlere yönelik övücü sözleriyle 28 Şubat darbesine yönelik kamuoyundaki direnişi kırmaya çalıştığını da dile getirdiler.
11.01.2016 10:33 28 Şubat sürecinde, hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla 103 kişi hakkında açılan davanın 81. duruşması başladı. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya Çevik Bir ve Çetin Doğan başta olmak üzere çok sayıda sanık katıldı.
Yoklamanın ardından mahkeme başkanı, Tansu Çiller'in özel bir hastaneden alınan 4 gün istirahat raporunu mahkemeye gönderdiğini bildirdi. Mahkeme başkanı, Mesut Yılmaz'ın da sağlık sorunları nedeniyle duruşmaya katılamayacağını belirtti. Hüseyin Kocabıyık ise herhangi bir mazeret bildirmedi.
Mahkeme, davanın önceki 80. duruşmasının ara kararında Çiller ve Yılmaz'a, tanık olarak dinlenilmesi için tekrar çağrı kağıdı çıkarılmasına, katılmamaları durumunda zorla getirilme kararı vermişti.
DAHA ÖNCE KABUL ETTİĞİ İMZASINI İNKAR ETTİ
Bir önceki duruşmada alınan ara karar uyarınca 27 Mayıs 1997 tarihli "Batı Eylem Planı" duruşma salonuna getirildi. Mahkeme Başkanı Şıngar, eylem planının altında imzası bulunan Çevik Bir ve İdris Koralp'e imzaların kendilerine ait olup olmadığını sordu. Bunun üzerine Çevik Bir ve İdris Koralp imzaların sahte olduğunu ve kendilerine ait olmadığını öne sürdü. Her iki ismin ardından söz alan Çetin Doğan da belgenin sahte olduğunu iddia etti. Doğan, imzaların evraka sonradan monte edildiğini öne sürdü. Mahkeme Başkanının evrakı Genelkurmay'ın gönderdiğini hatırlatması üzerine Doğan, kumpasçıların halen Genelkurmay'ın içinde olduğunu kaydederek, Genelkurmay Adli Müşavirliğini suçladı.
Ancak soruşturma sırasında İdris Koralp imzanın kendisine ait olduğunu belirtirken, Çevik Bir ise “Söz konusu 27 Mayıs 1997 tarihli Batı Eylem Planı'nın kuvvet komutanlarına ve ilgili yerlere gönderme yazısını ben imzaladım" demişti.
TAMER TATAR'IN SAVCILIĞA İLETTİĞİ BELGELER
Duruşmada Mahkeme Başkanı Fevzi Şıngar, Tamer Tatar adlı kişinin soruşturma sürecinde savcılığa ilettiği belgelerin dosyaya gönderdiğini belirtti ve Tatar'ın yazılı beyanını okudu. Tatar, 20 Kasım 2011 tarihli beyanında, Çorum Devlet Hastanesinde doktor olarak çalıştığını, Aralık 1997'de ordudan ihraç edildiğini belirtti. Bu dönemle ilgili bazı gazetelerde açıklamaları olduğunu bildiren Tatar, savcılığa teslim ettiği belgeleri, bu açıklamaları okuyan ve tanımadığı bir kişinin gönderdiğini tahmin ettiğini söyledi. Hatta kendisine kumpas kurulduğundan duyduğu şüpheyi dile getiren Tatar, kargoyla aldığı belgeleri savcılığa verme gereği hissettiğini ifade etti.
PARALEL TARTIŞMALARI DURUŞMAYA DAMGA VURDU
Duruşmada daha sonra sanık ve karşı taraf avukatlarının görüşlerinin alınmasına geçildi. Duruşmada yoğun şekilde paralel yapı tartışmaları yaşandı.
Sanık avukatlarından Eren Tokatlı, Genelkurmay Adli Müşavirliği tarafından gönderilen belgelerin delil niteliği taşımadığını öne sürdü. Tokatlı, tanıkların ve müştekilerin ifadelerinin ‘paralel' oldukları gerekçesiyle alınmamasını istedi.
Diğer sanık avukatı Ali Fahir Kayacan da Genelkurmay Adli Müşavirliği'nden gelen belgelere ilişkin benzer iddiada bulundu. Askeri yargı içinde ‘paralel' soruşturması olduğunu iddia eden Kayacan, buna gerekçe olarak “Askeri yargı üyeleri avukat Fidel Okan'a müracaat ediyorlar. Askeri yargı üyeleri gizli tanık yapılıyorlar. Genelkurmay adli müşaviri dahil bazı askeri yargı üyeleri soruşturulmaktadır. Gizli tanık olarak verdikleri ifadeler var.” dedi. 28 Şubat sürecinde Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararlarıyla atılan personelin sözde ‘paralel' olduğunu öne süren avukatlar, bu kişilerin ordudan ihracını savundu.
"Kumpas" iddiaları
Çevik Bir'in avukatı Ümit Kara, 27 Mayıs 1997 tarihli "Batı Eylem Planı" belgeyle Genelkurmay Adli Müşavirinin mahkemeyi yanılttığını ileri sürdü. Belgenin ıslak imzalı olmadığını ve gerçekliğinin ispatlanamadığını kaydeden Kara, savcılığın bu belgeyi gerçekmiş gibi kabul ettiğini, mahkemenin de yanıldığını savundu. Kara; Balyoz, Poyrazköy ve Ergenekon soruşturmalarında da aynı belgeye rastlandığını kaydederek, "Genelkurmay Başkanlığının asıl evrakmış gibi takdim ettiği, geçmişte Mustafa Bilgili ile işbirliği yapmış bir adli müşavirlik görevlisince gönderilen bu evrakın, delil vasfı bulunmadığı gerekçesiyle dosyadan çıkarılmasını istiyorum" dedi.
Sanıklardan Çetin Doğan, davanın "kumpas davası" olduğunu iddia ederek, "Biz çok yorulduk. Aynı zamanda Balyoz'da da bulundum. Sağlığımızdan kaybediyoruz" diye konuştu.
Sanık Oğuz Kalelioğlu, Genelkurmay Psikolojik Harekat Dairesi'ni kurduğunu ve başkanlığını yaptığını belirterek, dairenin hükümeti yıpratmak için çalıştığı iddiasının gerçek dışı olduğunu savundu. Kalelioğlu, "Dairenin görevi, Yunanistan'a ve PKK'nın propagandasına karşıydı. Ne irtica ne hükümetle ilgili bir çalışma yaptık. Hepsi kumpas sonucudur. Beni REFAHYOL'a karşı eylemler içinde olmakla suçlayarak, cezaevinde tuttular. Emekli olunca DYP'ye üye oldum, Genel Başkan Yardımcılığına kadar yükseldim. Kendi partime nasıl böyle bir şey yaparım? Tamamen kumpas" ifadelerini kullandı.
Sanık avukatlarından Fethi Öztürk, savcılığa 28 Şubat dönemine ilişkin delil verdiği belirtilen Tamer Tatar'ın "Fetullah Gülen örgütü" bağlantısı nedeniyle TSK'dan ihraç edildiğini öne sürdü.
Avukat Aykanat Kaçmaz, Balyoz davasındaki birçok delilin bu davada da bulunduğuna işaret etti ve Balyoz davasında sanıkların beraat ettiğini hatırlattı. Kaçmaz, şunları kaydetti: "Bir başka davada kanuna aykırı olduğu, maniple edildiği için reddedilen deliller, bu davada hala kullanılıyor. Fetullah Gülen terör örgütü diye bir terör örgütü var. Bir tarafta böyle bir örgüt var, mensupları soruşturuluyor, bir tarafta 1997 ve sonrasında bu örgütün üyesi olduğundan bahsedilen bazı kişiler bu davanın katılanları arasında bulunuyor. Balyoz ve diğer davalarda örgütün kumpasının mağduru olanlar beraat ettiler. Katılanlarda Fetullah Gülen ile bağlantılı onlarca kişinin ismini göreceksiniz."
MAHKEME BAŞKANINDAN SANIK AVUKATINA TEPKİ
Kaçmaz'ın sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Şıngar, gerçeğin ortaya çıkarılmasına çalıştıklarını belirterek, "Mahkemenin tarafsızlığından şüphe edenler dilekçe verebilirler. Yargısal faaliyette bulunulmasını küçük düşürmekten men ediyorum" dedi. Kaçmaz ise "mahkemenin adaleti konusunda beyanda bulunmadığını" söyledi.
Sanık avukatlarından Ali Fahir Kayacan, Genelkurmay Askeri Savcılığının, askeri yargıdaki "Fetullahçı yapılanmaya" ilişkin soruşturma yürüttüğünü anlatarak, "Genelkurmay Askeri Savcılığına gizli tanıklarca verilen ifadeler var. Genelkurmay Adli Müşavirliği seviyesinde Fetullahçı yapılanmanın üyelerinin kimler olduğu tek tek açıklanıyor. Bunların getirtilip getirtilmeyeceğini bilmem. En azından bu soruşturmayla ilgili ifadeler naip hakim tarafından incelenebilir" dedi.
Avukat Erhan Tokatlı, davaya yalnızca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin ve Bakanlar Kurulunun müdahil olabileceğini öne sürerek, gerçek kişilerin müdahilliklerinin kaldırılmasını istedi.
ÇİLLER'İN GELMEME NEDENİ
Avukat Ümit Kara da eski Başbakanlar Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'in tanık olarak çağrılmalarına karşın mahkemeye gelmediklerini anımsattı. Kara, "Çiller bir yıldır oyalıyor, duruşmalara gelmiyor. Çünkü bunun hükümete karşı suç olmadığını çok iyi biliyor" dedi.
SANIK AVUKATINDAN SAVCI BİLGİLİ'YE FETÖ'CÜ SUÇLAMASI
Sanıklardan Abdullah Kılıçarslan, iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili için "FETÖ örgütünün Ankara tetikçisi" ifadesini kullandı ve şunları söyledi: "Kozmik Oda'yı da açtı, belgeleri kamuoyuna açık hale getirdi. Bilgili, bizim davamız içinde tespit edilmiş bir FETÖ elemanıdır. Şikayette bulundum, tekrar bulunuyorum. Burada bir kumpas var. Bu kumpas burada yargılananlarla birlikte, adalete ve devlete yapılmış bir kumpastır. Savcı Bilgili ve onunla eylem birliği içinde hareket eden savcılar, hakkımızdaki kumpasın baş aktörleri olmuşlardır. TSK 1997'de bu işi görüyor ve MGK, devlete 'FETÖ ile ilgili tedbir al' diyor."
DAVAYI GÜLEN'CİLERİN AÇTIĞI İDDİALARINA TEPKİLER
"Gülen, 28 Şubat darbesinin ortaklarındandır"
Duruşmada daha sonra müdahil ve müşteki avukatları söz aldı ve 28 Şubat davasının sanki Gülen cemaati mensuplarınca açılmış gibi gösterilmesine tepki gösterdiler.
Müdahil avukatlarından Hüsnü Tuna, bazı sanıklar ve avukatlarının müdahilleri Fetullah Gülen örgütüyle ilişkilendirdiklerini hatırlattı. 28 Şubat döneminde başörtülü oldukları için üniversitelerden ve memuriyetten atılanlar olduğunu belirten Tuna, şunları söyledi: "Fetullah Gülen'in 28 Şubat'ta başörtülü öğrencisi, memuru yoktu. Burada müdahil olan öğrenciler ve memurlar, kesinlikle Fetullah Gülen'e sempati besleyenlerden değildir. Savcıya yüklenecekseniz, başka kanaldan yüklenin. Bana göre savcı sizi korumuştu. Kaldı ki bize göre Fetullah Gülen 28 Şubat darbesinin ortaklarındandır. Zaman Gazetesi İmtiyaz Sahibi Alaeddin Kaya'nın Genelkurmay'da ne konuştuğunun açıklanması gerekir. Gülen'in Genelkurmay'a sunduğu mektubun içeriği açıklanmalıdır. Bu döneme ilişkin sivil destek Fetullah Gülen'in açıklamaları var. Dolayısıyla 28 Şubat'ın ortağı birinin müdahillerle bağlantısı olduğunu düşünmüyorum."
Tuna, duruşmanın başında gösterilen belgenin Bir ve Koralp'in, gösterilen belgenin kendilerine ait olmadığını beyan ettiklerini anımsatarak, "Burada yargılanan resmi evrakta sahtecilik değil, darbe suçudur" dedi. Tuna, şöyle devam etti: "İmzanın size ait olup olmadığının bir önemi yok. Üniversitelerden atılan öğrenciler bu belgenin imzasıdır. Başörtülü olduğu için memuriyetten atılmaları bunun imzasıdır. 28 Şubat sürecinde başlayan ve bin yıl sürmesi kararlaştırılan darbenin uygulama alanlarına göz atılması gerekiyor. Yurt dışına çıkış yasağı, tutuklanma özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Ama memuriyetten atılmalar da özgürlüğün kısıtlanmasıdır. 28 Şubat sürecinde işinden gücünden olan, sağlığını kaybedenler varsa, müsaade edin devletten haklarını alsınlar. Niye müdahilliklerine karşı çıkıyorsunuz?"
Çevik Bir, Tuna'nın kendisini suçladığını ve cevap vermek istediğini ifade etti. Mahkeme Başkanı Şıngar, müdahale etmemesi konusunda Bir ve bazı avukatları uyardı. Şıngar, "Siz konuşurken kimse müdahale etmedi" dedi.
-"Gülen, direnişi kırmaya çalıştı"-
Müdahil avukatlarından Necip Kibar, 28 Şubat döneminde müvekkilinin de arasında bulunduğu birçok kişinin üniversiteye devam edemediğini, memuriyetlerinin ellerinden alındığını, buna karşı Türkiye tarihinin en büyük sivil itaatsizlik eylemlerinin yapıldığını anlattı. O dönemde Fetullah Gülen'in, "Başörtüsü teferruattır" diyerek, "şanlı direnişi kırmaya çalıştığını" söyleyen Kibar, şunları kaydetti: "Burada sinirlenecek olursak sizden 10 kat daha sinirli olma hakkımız var. Türkiye'deki darbecilerin tamamının Amerika ile işbirliği vardır. Fetullah Gülen de Amerika'nın gayri meşru çocuğudur. Müvekkillerimi Fetullahçı diye yaftalamak hakarettir. Dönemin Başbakanı Erbakan'a rahmet okuyorlar. Balyoz'da kurunun yanında yaşlar hakkında da dava açılmıştı. Dönem değişti, orada yaşın yanında kuru da beraat etti. Türk milletinin vicdanında Balyoz, Ergenekon beraat edemez. Bunlar kontrgerillanın devamıdır."
Tansu Çiller'in "tanık" olarak dinlenmesini isteyen Kibar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından, 28 Şubat'ın "sivil uzantılarına yönelik soruşturmasının" akıbetinin sorulmasını talep etti.
Müdahil avukatlarından Cüneyt Toraman, bu duruşmada kumpas iddiasına katılmadığını bildirerek, "28 Şubat soruşturması kamuoyu baskısı nedeniyle başlatıldı" dedi.
Avukat Muhammed Emin Özkan da anayasal ya da kamusal yetkilerin, birilerince kanunsuzca kullanıldığını ve halkın demokrasiye güveninin bitirildiğini kaydetti. Özkan, Yılmaz ve Çiller'in tanık olarak dinlenmelerini istedi.
Avukat Emrullah Beytar ise BÇG'nin, sonraki hükümetler döneminde de faaliyetlerine devam ettiğini anlattı ve o dönemde Başbakan Necmettin Erbakan'ın danışmanlığını yapan gazeteci İlnur Çevik'in tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Kendisi de davaya müdahil olan avukat Namık Kemal Urhan, Ergenekon ve Balyoz'da darbeye teşebbüsün, burada ise gerçekleşen bir darbenin yargılandığını, dolayısıyla müdahillik kararlarının doğru olduğunu ifade etti. Bazı sanıklar ve avukatlarının, TSK'dan ihraç edilenlerin tamamının Fetullah Gülen örgütünün üyesi olduğunu ileri sürdüklerini, kendisinin de ihraç edilenler arasında bulunduğunu bildiren Urhan, "Fetullah Gülen örgütü ile hiçbir ilgisi bulunmadığını" söyledi ve "Kendilerini savunma adına başkalarına çamur atılması çok acıdır" dedi.
"Evren'den çok şey öğrendik"
Söz alan sanık Çevik Bir, müdahil avukatlarından Hüsnü Tuna'nın sözlerine ilişkin şunları kaydetti: "Ben Genelkurmay 2. Başkanı'yken Işılay Saygın ziyarette bulundu. Ama bana kiminle geleceğini söylemedi. Kabul ettim. Yanında Zaman Gazetesi İmtiyaz Sahibi Alaeddin Kaya da varmış. Ona da 'hoş geldin' dedim. Bana, 'Bizim kanal konusunda birtakım iddialar var, bu kanalı Genelkurmay Başkanlığına vermek istiyoruz' dedi. 'Bizim kanallarla işimiz yok, biz, irtica tehdidiyle ilgili bu çalışmaları yapıyoruz' dedim. Bu konu bu şekildedir."
ÇEVİK BİR GÜLEN'İN MEKTUBUNU OKUDU, "OKULLARI TEKLİF ETTİ" DEDİ
"FETÖ'nün tehdit olduğunu ilk kez Genelkurmay tespit etmiştir. O dönemde gelirlerinin 5 milyar dolar olduğunu tespit ettik. Çeşitli makamlara bunu duyurmaya çalıştık."
"GÜLEN'İN 5 MİLYAR DOLARI OLDUĞUNU TESPİT ETTİK"
Çvik Bir sözlerine devam ederek, "Sonra Gülen ABD'den bana mektup yazdı, oradaki mektubu okumalarını tavsiye ediyorum. Burada, 'Bu okulları siz alın, biz masumuz' demeye çalıştı." dedi.
ÇEVİK BİR: KARADAYI BİZİ YALNIZ BIRAKTI
Sanıklardan dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın kendilerini yalnız bıraktığını söyleyen Bir, "Karadayı Paşa cezaevine gelirse, 'Biz hizmet edelim, tabaklarını biz yıkayalım' diyen arkadaşlarımız vardı. Meclis Araştırma Komisyonunda ifade verdikten sonra yalnız bırakıldığımızı anladık. Ama, kendisinin avukatı, BÇG'nin yasal bir çalışma olduğunu söyledi, bu gazetelerde de çıktı" diye konuştu. Bir, şunları söyledi: "1992'de Doğu ve Güneydoğu'da olaylar artmaya başlayınca, Güven Çalışma Grubunu kurduk. Bazı arkadaşlarımızla İç Güvenlik Harekat Dairesinde 24 saat esasıyla kurduk. Bölgede olan olaylar arkadaşlarımıza duyuruluyordu. Şehitler verdik. O zaman kurulan Güven Çalışma Grubu takdir ediliyor, bizim kurduğumuz çalışma grubu tenkit ediliyor. Milli Güvenlik Kurulu'nun verdiği görevle ilk çalışmayı İçişleri Bakanı Meral Akşener yaptı. Bütün valileri görevlendirdiler. Ondan sonra biz BÇG'yi kurduk. Ben, (7. Cumhurbaşkanı) Kenan Paşa'nın özel kalem müdürüydüm. Kenan Paşa vatansever, devletini, milletini seven müthiş bir aile babasıydı. Çok şey öğrendik kendisinden. Vatandaşlardan çuvallar dolusu mektup geliyordu. Bu arada, isim vermek istemiyorum, benimle mezara gidecekler, tanınmış siyasiler haftada 3-4 defa ziyaret edip, etkilemeye çalışıyorlardı. Bunları da gözlerimle görmüş biriyim."
DURUŞMA SONA ERDİ: İŞTE ALINAN KARARLAR
Duruşmada bazı sanıklar ve avukatları, haklarında verilen yurt dışına çıkış yasağı ve kafelet gibi adli kontrol uygulamalarının kaldırılmasını istedi. Ardından 28 Şubat Davasının 81. duruşması sona erdi. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, tanık olarak beyanlarının alınması için çağrı kağıdı çıkartılan ancak sağlık raporları nedeniyle duruşmaya katılamayan eski Başbakanlar Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz'ın beyanlarının alınması için yeniden çağrı kağıdı çıkarılmasına karar verdi.
3 GENERAL VE 1 GAZETECİ TANIKLIK YAPACAK
Sanık avukatlarından Ümit Kara'nın talebiyle, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Salim Dervişoğlu ve eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Fikret Özden Boztepe ile REFAH-YOL Hükümeti'nin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın danışmanlığını yapan gazeteci İlnur Çevik'in "tanık" olarak dinlenmesine karar veren mahkeme, geçmişte Çiller'in başdanışmanlığını yapan AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık'a da tanıklık yapması için yeniden çağrı kağıdı çıkaracak.
DYP'Lİ MİLLETVEKİLLERİ TANIKLIK YAPACAK
Mahkeme, 54. Hükümet döneminde milletvekili olan ve DYP'den istifa eden Cavit Çağlar, Rifat Serdaroğlu, Hasan Denizkurdu, Işılay Saygın, İbrahim Turhan Arınç, Emre Gönensay, Şekibe Gencay Gürün, Cefi Kamhi, Hasan Tekin Enerem, Mehmet Bahattin Yücel, Ali Günaydın, Hikmet Aydın, Edip Safter Gaydalı, Muzaffer Arıkan, Kubilay Uygun, İsmet Sezgin, Köksal Toptan, Hatice Ayseli Göksoy, Mehmet Korkmaz, Şamil Ayrım, İlhan Aküzüm, İsmail Köse, Erkan Kemaloğlu, Ali Uyar ve Nuri Yabuz'a, "istifalarında doğrudan veya dolaylı herhangi bir baskı, tehdit, cebir ve zorlamaya maruz kalıp kalmadıklarını" soracak.
Bu kişilerden Ankara'da bulunanlara duruşma günü için çağrı kağıdı çıkarılacak, diğerleri için ise bulundukları illerdeki ağır ceza mahkemelerine talimat yazılacak.
SARMUSAK MÜDAHİL OLDU
Mahkeme, suçtan zarar görme ihtimali ve usulüne uygun talepleri doğrultusunda, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında askerliğini yaparken Batı Çalışma Grubuna (BÇG) ait bazı gizli belgeleri sızdırdığı gerekçesiyle yargılanan şikayetçi-tanık Kadir Sarmusak ile Nuray Canan Bezirgan'ın davaya müdahilliklerine karar verdi.
Mahkeme, halen adli kontrole tabi tutulan sanıklar hakkındaki bu kararın, bazı sanıklar hakkındaki adli kontrol kararlarının daha önce kaldırılması, delillerin büyük kısmının toplanması ve duruşmaları düzenli takip etmeleri nedeniyle kaldırılmasını, davanın delilleri arasında yer alan 5 nolu CD üzerindeki bilirkişi incelemesi sonucunun beklenmesini de kararlaştırdı.
SALI GÜNÜ YAPILMASI PLANLANAN DURUŞMADAN VAZGEÇİLDİ
Mahkeme, 28 Şubat dönemine ilişkin devam eden soruşturmanın akıbetinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasına karar verirken, başka işlem kalmadığından yarınki duruşmanın yapılmasından vazgeçti.
DAVA 19 NİSAN'A ERTELENDİ
Bundan sonraki ilk duruşma 19 Nisan saat 09.30'da yapılacak.
KARADAYI'YI PARALELCİLER Mİ KOLLADI?
Bu arada duruşmada yaşanan tartışmalar sonrası ilginç bir iddia da gündeme geldi. Buna göre 28 Şubat'ın lideri dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Karadayı paralel yargı mensuplarınca dava dışında bırakıldı. 1995 yılında Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Gülen örgütünün üst düzey yöneticilerini Genelkurmay Başkanlığı'nda ağırlayarak plaket vermiş ve Gülen Örgütü'nden övgülerle söz etmişti. Bu kabule ilişkin görüntüler basında yer almıştı. 28 Şubat soruşturması ve kovuşturma aşamasında dönemin üst düzey bürokrasisi hakkında tutuklama kararları çıkarıldı. Bir çoğu uzun süreler cezaevlerinde kaldı. Ancak, bizzat 2. Başkan Çevik Bir'in ifadelerine de yansıyan ve 28 Şubat sürecini başlatan kişi olduğu belirtilen Karadayı Çevik Bir ve ekibini davada yalnız bıraktı. Karadayı'nın paralel yapının yargıdaki uzantıları sayesinde, bu süreçte dışarıda kaldığı iddia ediliyor. Diğer yandan 28 Şubat darbe sürecinde askerlerin baskısı nedeniyle görevine Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından son verilen RefahYol hükümeti yerine kurulan Anasol-D hükümetinde Başbakan Bülent Ecevit'in paralel yapıyı nasıl kolladığının da herkesçe bilindiği aynı iddialar kapsamında dile getiriliyor.
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap
Paralel yapı-28 Şubat süreci manşetlerimiz
(11 Ocak 2016, 10:33), son güncel.: (12 Ocak 2016, 11:56)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap
28 Şubat'a Balyoz etkisi
28 Şubat davasında önceki mahkeme heyetleri ile ilgili tartışmalar
Gülen'e 28 Şubat suç duyurusu
28 Şubat davası Doğan Medya'ya uzandı
Paralel yapı-28 Şubat süreci manşetlerimiz