Gülen Tahşiye'de ifade verecekmiş!

'Tahşiyeciler' isimli Fetullah Gülen karşıtı grubun evine paralel örgüt tarafından silah yerleştirilerek bulunması kumpasını konu alan dava bugün başladı. Fetullah Gülen'in 1 nolu sanık olduğu davada Samanyolu yayın grubu yöneticisi Hidayet Karaca dahil 33 kişi yargılanıyor. Gülen ilk duruşmaya gelmedi. Avukatı, istinabe yoluyla ifade verebileceğini iddia etti. Duruşmada tutukluluk itirazları, davanın anayasaya uygun olmadığı ve mahkemenin yetkisiz olduğu gibi itirazlar yapıldı. Sanık avukatlarından Kemal Şimşek'in mahkemeye itirazı oldukça ilginçti. Şimşek, Tahşiye sanıklarının Bakırköy Adliyesi'nde yargılandığını, patlayıcıların Bahçelievler'de ele geçirildiğini, dizilerin merkezi Üsküdar'da olan STV'de yayınlandığını, dolayısıyla yetkili mahkemenin Çağlayan olamayacağını iddia etti. Mahkeme yetkisizlik ve görevsizlik taleplerinin tümünü reddetti. Sanıklar ve avukatları mahkeme heyeti ile tartıştı. Ardından reddi hakim talepleri yapıldı. Reddi hakim taleplerinin ayrıntılı sunulabilmesi için dava Cuma gününe ertelendi.

22.12.2015 09:33 Paralel Yapı soruşturması kapsamında, "Tahşiyecilere kumpas" iddiasıyla, aralarında Fetullah Gülen'in de bulunduğu 33 sanığın yargılanmasına bugün başlandı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Çağlayan'daki adliyenin büyük salonunda yapılan duruşmada, 10 tutukluyla birlikte tutuksuz yargılanan 22 sanık hazır bulundu. Tutuklu sanıklar Samanyolu yayın grubu eski başkanı Hidayet Karaca, polis müdürleri Ömer Köse, Yurt Atayün, Erol Demirhan, Ahmet Öztürk, Ali Fuat Yılmazer, Ertan Erçıktı, Mustafa Kılıçaraslan, Hüseyin Nohut ve Ekrem Çelik cezaevinden getirilerek hazır bulunduruldu. Mustafa Kaplan ve Bünyamin Ateş'in de aralarında olduğu 15 müştekinin hazır bulunduğu duruşmaya, yokluğunda tutuklanmasına karar verilen firari sanık Fetullah Gülen ise katılmadı.

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın da izlediği duruşmanın yapıldığı salon ve çevresinde yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı görüldü. Duruşma salonuna öncelikle tutuklu sanıklar, daha sonra sırasıyla avukatlar, basın mensupları ve sanık yakınları alındı.

Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar, duruşmadakilere ses ve görüntü kaydı yapmanın yasak olduğu uyarısında bulunarak duruşmayı başlattı.

Duruşma, sanıkların kimlik tespitiyle devam etti. Bu arada, adliye önüne gelen Gülen cemaatinden bir grup, bekleme yapmaya başladı.

DURUŞMA SAAT:11.00'DE BAŞLADI

Duruşma Çağlayan Adliyesi'nin zemin katında bulunan büyük salonda yapılıyor. Duruşma salonuna çıkan bütün koridorlar kapatıldı. Duruşma tutuklu sanıkların Silivri Cezaevi'nden getirilmesi nedeniyle bir buçuk saat geç olmak üzere 11.00'de başladı. Karaca ve tutuklu polislerin aileleri izleyici olarak katıldı. Aileler jandarmalar arasından tutuklu olan yakınları ile selamlaştı.

SANIKLARDAN İTİRAZLAR

Davanın öğleden sonraki oturumunda, sanık avukatları görevsizlik ve reddi hakim taleplerinde bulundu.

"DOSYA AYM'YE GÖNDERİLSİN"

Karaca'nın avukatı Aynur Yazgan, müvekkiline iddianamede ‘iftira, evrakta sahtecilik' suçlamalarının yöneltildiğini ancak bu konuda eylem isnat edilmediğini kaydetti. Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) daha önce bu yönde kararları olduğunu vurgulayan Yazgan, bunun Anayasa'ya aykırı olduğunu belirtti. Bu nedenlerle dava dosyasının AYM'ye gönderilmesini istedi. Savcı gerekçe göstermeden talebin reddini istedi. Bunun üzerine söz alan müdafi polis avukatı Ömer Kavili, hiçbir gerekçe göstermeden ret yönünde görüş bildiremeyeceğini kaydetti. Kavili, İstanbul Başsavcısı'nın gelip gerekçe belirtmesi gerektiğini vurguladı.

GÖREVSİZLİK İTİRAZI

Avukat Sıddık Filiz, 'Paralel Devlet Yapılanması' dosyaları için Özel Sulh Ceza Mahkemeleri ve İstanbul 13. ve 14. Ağır Ceza Mahkemelerinin kurulduğunu iddia ederek, "İddianamede sanıkların işlediği suçların 2009 ve 2010 yılları arasında olduğu belirtiliyor. O tarihteki Özel Yetkili Mahkemeler kaldırıldı. Mart 2014'ten sonra dosyalar tevziye tabi tutularak Ağır Ceza Mahkemelerine gönderildi. Bu dosyanın da aynı işleme tabi tutulması zarurettir. Mahkemenin görevsizlik kararı vermesini istiyoruz" dedi.

AVUKATTAN MAHKEMEYE TEHDİT: ABD DOSYAYI İSTEYECEK ONA GÖRE YARGILAMA YAPIN

Sanık Recep Güleç'in avukatı Osman Ertük ise Tahşiye davasında geçen hafta beraat edenlerden 3'ünün ABD'de şikayetçi olduğunu ve Gülen hakkında tazminat davaları açtığını kaydetti. Ertürk, "ABD bu dosyayı ve delilleri isteyecektir. Buna göre yargılama yapın" dedi.

AVUKAT: TAHŞİYECİLER BAKIRKÖY'DE YARGILANDI, PATLAYICILAR BAHÇELİEVLER'DE ELE GEÇTİ, DİZİLER ÜSKÜDAR'DAKİ STV'DE YAYINLANDI, ÖYLEYSE YETKİLİ MAHKEME ÇAĞLAYAN OLAMAZ!

Sanık avukatlarından Kemal Şimşek'in mahkemeye itirazı ise oldukça ilginçti. Şimşek, Tahşiye sanıklarının Bakırköy Adliyesi'nde yargılandığını ve patlayıcıların Bahçelievler'de ele geçirildiğini hatırlattı. Bu nedenle Çağlayan'daki bir mahkemenin davaya bakma yetkisinin bulunmadığını belirtti. Tahşiye sanıklarına ilişkin davadaki uyuşmazlık nedeniyle dosyasının Yargıtay'a gittiğini ve Bakırköy 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevlendirildiğini kaydetti. Avukat Kemal Şimşek, davanın Bakırköy'e gönderilmesi gerektiğini vurguladı. Avukat Şimşek, bir diğer suçlama olan dizilerin ise merkezi Üsküdar'da olan STV'de yayınlandığını, eğer burada bir suç unsuru varsa yetkili mahkemenin Anadolu Adliyesi olduğunu vurguladı.
 
DİNK DAVASI ÖRNEK GÖSTERİLDİ

Görevsizlik konusunda söz alan bazı avukatlar ise, bu mahkeme heyetinin doğal hakimlik ilkesi gereği Hrant Dink davasında kamu görevlilerine ilişkin açılan davayı kabul etmeyerek İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiğini, aynı işlemin bu davada da yapılarak dosya hakkında görevsizlik kararı verilmesini talep etti. Geçen hafta aynı mahkeme, Hrant Dink davasında görevsizlik isteyerek dosyanın 5. Ağır Ceza'ya gönderilmesine karar vermişti. Sanık avukatları, aynı şekilde bu dava için de mahkemenin görevsizlik kararı vermesini istedi. Dink davasında da yargılanan eski İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in avukatı Hüseyin Ataol, iki davanın şekil olarak birbirine çok yakın olduğunu, doğal hakimlik ilkesi gereğince benzer karar verilmesi gerektiğini belirtti. Ara veren mahkeme, Hrant Dink davasının ana davayla birleştirildiği için görevsizlik verdiklerini, bu davanın başka bir mahkeme ya da davayla irtibatlı olmadığı gerekçesiyle görevsizlik itirazlarını reddettiği açıkladı.

GÖREVSİZLİK TALEPLERİNE RET

"Silahlı terör örgütü kurmak", "yönetmek" ve "üye olmak"la ilgili suçlara baktıklarını açıklayan mahkeme heyeti ise mahkemelerinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) kararnamesiyle Şubat 2015'te kurulduğunu belirtti. Heyet, Hrant Dink dosyasına ilişkin davanın, aynı konuda başka bir dava olması nedeniyle 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiğini, ancak bu sanıklar hakkında genel mahkemelerde silahlı örgüte ilişkin bir dava bulunmadığını ifade ederek görevsizlik talebini reddetti.

AVUKATLAR REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNDU

Bunun üzerine Fetullah Gülen, Hidayet Karaca, sanık emniyet mensubu Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün ile çok sayıda sanığın avukatları, mahkeme heyetinin tarafsız ve bağımsız olmadığı, kendilerinde objektif bir yargılamanın yapılamayacağı yönünde kesin kanaat oluştuğunu ifade ederek hakimler hakkında tek tek reddihakim talebinde bulundular.

AVUKATI: GÜLEN İFADE VEREBİLİR

Avukat Nurullah Albayrak, müvekkili Fethullah Gülen hakkında iddianamenin kabulüyle birlikte yokluğunda tutuklama kararı verildiğini ve gerekçe olarak Gülen'in yurtdışında kaçak olarak bulunduğunun gösterildiğini söyledi. İddianamede 1 numaralı şüpheli olarak yer alan Fethullah Gülen'in avukatı Nurullah Albayrak söz alarak, reddi hakim talebiyle ilgili şunları söyledi: "Müvekkilimle ilgili dosyada 15 tane delil bulunuyor. Bunlardan 13'ü haftalık olarak yaptığı sohbetler, bir tanesi 1977 yılında yaptığı konferans, diğeri ise kaynağı belli olmayan 14 ayrı metin belgesidir. Bu deliller ile 'Silahlı terör örgütü kurmak' suçundan iddianame hazırlandı ve bu heyet de bunu kabul etti."

Bu kararın açıkça hukuka aykırı olduğunu belirten Albayrak, mahkeme heyetini reddetmesinin bir diğer gerekçesi olarak ise tensip zaptında müvekkili hakkında "kaçak" olduğu için yokluğunda tutuklama kararı verildiği ifadesinin yer almasını gösterdi. Müvekkilinin 15 yıldır yurtdışında yaşadığını ve soruşturma tarihi göz önüne alındığında kaçak olmasının mümkün olmadığının altını çizdi. Müvekkili hakkında yapılmış bir ifade daveti dahi bulunmadığına dikkat çeken Albayrak, usulüne uygun bir tebligat yapıldığı takdirde müvekkilinin ifade vermeye hazır olduğunu vurguladı. Albayrak, "Müvekkilim 15 yıldır yurtdışında bulunmaktadır. Usulen tebligat yapılması gerekirken, tebligat yapılmadan karar verilmiştir. İstinabe yoluyla (Bir devletin yetkili bir adli makamının diğer bir devletin adli makamı adına yerine getirdiği işlemler bütünü) bu yapılabilirdi. Müvekkilim istinabe yoluyla ifade vermeye hazırdır" dedi.

Mahkemenin iddianamenin kabulüyle birlikte Kırmızı Bülten kararı da verdiğini belirten Albayrak, ABD'de geçerli olmadığının açıkça bilinmesine rağmen bu yönde karar verilmesinin anlamsız olduğunu dile getirdi. Albayrak, heyetteki 3 hakimi de ayrı ayrı reddetti.

DURUŞMADA GERGİN ANLAR

Duruşmada zaman zaman gergin anlar yaşandı. Avukat Kemal Şimşek, hakimlerin tarafsızlığı ile ilgili açıklama yaparken mahkeme başkanı Canel Rüzgar “Ben kimseden talimat almam. Eğer birilerinden korksaydım baştaki tahliyeleri yapmazdım.” dedi. Bunun üzerine avukat Kemal Şimşek “Neden Selam Tevhid'den tahliye kararı vermediniz.” dedi. Avukatın sözleri üzerine hakim “Şahsi ithamlarda bulunmayalım.” dedi. Bunun üzerine yerinden kalkan avukat Cemalettin Mutlu, “Siz kendinize yargıda birlik üyesi denmesini kabul etmiyorsunuz. Buradaki insanlara terörist deniliyor. Terörle mücadele etti bu insanlar yıllarca. Bunlar nasıl tahammül etsin?” şeklinde konuştu. Avukat Mutlu'nun konuştuğu sırada oturduğu yerden seslenen Hidayet Karaca “1 yıldır özgürlüğüm elimden alındı. Ne yaptım ben? Bir tane delil gösterilemedi.” şeklinde konuştu.

DURUŞMA CUMA GÜNÜNE ERTELENDİ

Kısa aranın ardından ara kararlarını açıklayan mahkeme heyeti, duruşmaya ait ses ve görüntü kaydının deşifre edilerek yazılı halde avukatlara sunulması ve avukatların reddihakim taleplerini detaylandırmak için süre talep etmelerini göz önünde bulundurarak , duruşmanın Cuma günü saat 10.00'a bırakılmasına oybirliğiyle karar verdi. Normalde duruşmanın 4 gün süre ile aralıksız devam etmesi planlanmıştı.

MİT RAPORU MAHKEMEDE: TAHŞİYE TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL

Bu arada MİT'in Tahşiye grubuyla ilgili raporunun da mahkemeye ulaştığı öğrenildi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından, Paralel Devlet Yapılanması'nın (PDY) 'Tahşiyecilere kumpas' kurduğu iddiasıyla, 33 sanığın yargılandığı davaya bakan mahkemeye gönderilen yazıda, 'Radikal Tahşiye Grubu', 'El Kaide yanlısı Radikal Mehmet Doğan Grubu' veya 'Radikal Mehmet Doğan Grubu' adı altında herhangi bir örgüt veya silahlı terör örgütüne dair tespitin bulunmadığı bildirildi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, ''Radikal Tahşiye Grubu'', ''El Kaide yanlısı Radikal Mehmet Doğan Grubu'' veya ''Radikal Mehmet Doğan Grubu'' adı altında herhangi bir örgüt veya silahlı terör örgütünün olup olmadığı, var ise El Kaide terör örgütü ile bağlantısının bulunup bulunmadığı, 3 Aralık 2008 tarihi öncesinde veya sonrasında herhangi bir istihbari bilgi veya çalışmanın yürütülüp yürütülmediği hususlarının sorulması için MİT'e gönderilen yazıya cevap geldi.

Mahkemeye dün ulaşan yazıda, talep edilenlere ilişkin Müsteşarlık kayıtlarında araştırmanın yapıldığı belirtildi. Yazıda, ''Radikal Tahşiye Grubu'', ''El Kaide yanlısı Radikal Mehmet Doğan Grubu'' veya ''Radikal Mehmet Doğan Grubu'' adı altında herhangi bir örgüt veya silahlı terör örgütüne dair tespitin bulunmadığı belirtildi.

Yazıda, ''Tahşiye Grubu'' veya ''Mehmet Doğan Grubu'' isimli dini motifli yapılanma hakkında Müsteşarlığın faaliyet konuları kapsamında, teşkilat usul, prensip ve teknikleri kullanılarak yürütülen çalışmalar esnasında; Mehmet Doğan'ın kaleme aldığı ''Esrarname'' adlı kitapta ayet, hadis ve Risale-i Nur'lardan alıntılarla yaptığı şerhlerde ''Şuayp Bin Salih'' olarak adlandırdığı Usame Bin Ladin'i ''mehdinin komutanı'', El Kaide'yi ise ''mehdinin askerleri'' olarak izah ettiği yönünde istihbari bilginin elde edildiği ancak söylem bazında dile getirdiği söz konusu bilginin şiddete veya silahlı teşkilatlanmaya dönüştürüldüğüne dair bir tespitin olmadığı bildirildi.

Yazıda, ''Söz konusu gruba yönelik İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne 3 Aralık 2008 tarihi öncesinde ya da sonrasında intikal ettirilen herhangi bir not ya da yazı bulunmamıştır'' denildi.

CEZA İSTEMLERİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, Gülen'i eleştiren Tahşiye grubuna 2009'da Gülenci polisler tarafından sahte belgelerle operasyon yapıldığı öne sürülüyor. Bir numaralı şüpheli Gülen ile tutuklu şüphelilerden Karaca, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek"le suçlanırken, diğer 31 şüphelinin ise "silahlı terör örgütü üyesi olma" suçundan cezalandırılması isteniyor.

İddianamede, Gülen ve Karaca'nın, "silahlı terör örgütünü yönetme" suçundan 15 ila 22 yıl 6 ay, zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik"ten 4 yıl 10,5 ay ila 22 yıl ve zincirleme şekilde "delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan da 1 yıl 10,5 ay ila 10 yıl 6 ay olmak üzere toplam 21 yıl 9 ay ila 55'er yıl arasında değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

İddianamede, eski emniyet müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer'in, "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 9 yıl ila 21 yıl, Tufan Ergüder'in, "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde "resmi belgede sahtecilik" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14 yıl 3 ay ila 47 yıl 6 ay arasında değişen oranlarda hapisle cezalandırılması isteniyor.

Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de "silahlı terör örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14 yıl 3 aydan 47 yıl 6'şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, Mutlu Ekizoğlu'nun da "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 7,5 ila 15 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep ediliyor..

İddianamede, Ertan Erçıktı, Mustafa Kılıçaslan, Kazım Aksoy, Ali Cihan, Mehmet Ali Doğan, Recep Güleç, Mustafa Altunbulak, Çetin Öztürk, Rıfat Aslan, Erdem Kısa, Halit Akbulut, Yakup Ergün, Ufuk Yıldırım, Yasin Koyuncu ve Mustafa Uyanık'ın da yer aldığı 26 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olma", zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 7,5 ila 47,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

SORUŞTURMANIN GEÇMİŞİ

Tahşiye Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan'ın şikayeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca başlatılan soruşturma kapsamında, 2014'ün aralık ayında, 2009'da “Tahşiyeciler” grubuna yönelik operasyonda, "suç ve delil uydurdukları", "şüphelilere kumpas kurdukları" iddia edilen 31 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.

Bu çerçevede gerçekleştirilen operasyonda, o dönem Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü olan Ekrem Dumanlı, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, gazeteci Nuh Gönültaş, "Sungurlar" dizisinin yapımcısı Salih Asan, dizinin yönetmeni Engin Koç, Tek Türkiye dizisinin senaristi Ali Kara ve eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Tufan Ergüder'in de aralarında bulunduğu 31 kişi gözaltına alındı. Aralarında Karaca'nın da yer aldığı 4 kişi tutuklanırken, Gülen hakkında da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.

Daha sonra bu soruşturma kapsamında, eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün ile dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 5 kişi daha tutuklandı. Soruşturmanın ikinci dalgasında ise 17 Haziran'da, 15 ilde düzenlenen operasyonlarda 20 polis gözaltına alındı, işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen polislerden 4'ü tutuklandı. Soruşturmanın üçüncü dalgasında da "suç ve delil uydurdukları", "kumpas kurdukları" iddia edilen 8 polis hakkında gözaltı kararı alındı, aralarında rütbelilerin de yer aldığı polislerden 7'si yakalandı.

SORUŞTURMA 17 EYLÜL'DE TAMAMLANDI

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu, 33 şüpheli hakkında yürütülen soruşturmayı 17 Eylül'de tamamladı. Bu şüpheliler hakkındaki iddianame hazırlayan savcılık, Ekrem Dumanlı ile söz konusu Tahşiye grubuna yönelik operasyondaki polislerin yer aldığı şüphelilerle ilgili dosyayı ise ayırdı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu tarafından ertesi gün onaylanan iddianame, terör suçlarına bakmakla görevli İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. 398 sayfalık iddianamede, 64 kişi mağdur ve müşteki olarak yer aldı.

İddianameyi 2 Ekim'de kabul eden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, bir numaralı şüpheli Fetullah Gülen hakkındaki yakalama emrini kaldırdı ve yokluğunda tutuklama kararı verdi. Mahkeme, Gülen için Interpol aracılığıyla kırmızı bülten çıkarılması amacıyla Adalet Bakanlığına yazı yazılmasına da hükmetti.

Mahkeme, davanın duruşmalarının 22, 23 ve 24 Aralık'ta Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki büyük duruşma salonunda görülmesine hükmetti. Daha sonra bunu geri alan mahkeme, duruşmaların Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayında yapılmasını kararlaştırdı. Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesince "silahlı terör örgütü kurma ve üye olma" suçlarından beraat eden Mehmet Doğan'ın da aralarında bulunduğu bu dosyanın müştekileri de duruşmaya çağrıldı.

YENİ DELİL MAHKEMEYE GÖNDERİLDİ

Öte yandan davayla ilgili yeni bir gelişme oldu. Bir başka soruşturma kapsamında Hidayet Karaca'nın evinde yapılan aramada bir ses kaydı ele geçirildi. Fetullah Gülen'in Hidayet Karaca'ya, Samanyolu TV'de yayımlanan 'Şefkat Tepe' dizisinin senaryosu için talimat verdiği ses kaydının sırrı çözüldü. HTS kayıtlarına göre görüşme 10 Ekim 2013'te, iki tarafın ABD hattından yapıldı

İnternette, 18 Şubat 2014 tarihinde yayımlanan ve Fetullah Gülen'in Hidayet Karaca'ya Şefkat Tepe dizisinin senaryosu ile ilgili sunum yaptığı ses kaydının esrarı çözüldü. TİB'in Terör Savcılığı'na gönderdiği HTS kayıtlarına göre, görüşmenin 10 Ekim 2013'te gerçekleştiği ve iki tarafın da ABD hattı kullandığı anlaşıldı.

SAAT 18.36'DA, 7.5 DAKİKA

Tahşiye kumpası ile ilgili hazırlanan iddianamede, Samanyolu Televizyonu'nda yayımlanan ve Paralel Yapı'nın çeşitli kumpaslarına ilişkin talimatların verildiği iddia edilen Şefkat Tepe dizisinin senaryolarının, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca tarafından Fetullah Gülen'e okunup onay alındıktan sonra yayımlandığı belirtilmişti. "Şefkat Tepe" dizisinin 12 Ekim 2013'te yayımlanan 121.bölümüne ait bahse konu kurul sahnesine ait senaryonun Fetullah Gülen'e okunduğu bir ses kaydı da da 18 Şubat 2014'te internete düşmüştü. Paralel Yapı sempatizanları tarafından gerçekdışı olduğu iddia edilen o kritik ses kaydının esrarı çözüldü. İstanbul Savcılığı, Fetullah Gülen'in Karaca'ya dizi senaryosu için talimat verdiği ve 18 Şubat 2014 tarihinde internette yayımlanan ses kaydının detaylarına ulaştı. TİB'in Terör Savcılığı'na gönderdiği HTS kayıtlarına göre görüşme, Karaca'ya ait evde yapılan aramada elde geçirilen 173266648.. no'lu ABD hayatından Gülen'e ait 014845424.. yine ABD hattı arasında 10 Ekim 2013 günü saat 18.36'da gerçekleşti ve 7 dakika 50 saniye sürdü.

BİR YILDA 137 GÖRÜŞME…

Bu görüşme ardından Samanyolu TV 12 Ekim 2013 günü Şefkat Tepe dizisinin 121. Bölümünde, telefonda detayları konuşulan karanlık kurul sahnesini kullandı. HTS kayıtlarına göre, Karaca, ABD hattı ile 2013-2014 arası tam 137 kez Fetullah Gülen'i aradı. Gülen ile Karaca arasında internete düşen, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Aydın Doğan'a kadar değişik kişilerin konu edildiği ses kayıtlarına ilişkin de HTS verileri elde edildi.

TAHŞİYE MAHKEMESİNE GÖNDERİLDİ

Dizi senaryosunun telefonla Gülen'e okunarak onay istendiği, son verilerle ispatlanmış oldu. Elde edilen veriler, İstanbul'da yarın başlayacak olan ve Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu Tahşiye davasının görüleceği mahkemeye de Terör Savcısı Hasan Yılmaz tarafından gönderildi.

İŞTE O GÖRÜŞME

Fetullah Gülen: Allah afiyet versin. Bizi de unutmayın duada.
Hidayet Karaca: Estağfurullah efendim. Bir husus da efendim, bu haftaki Şefkat Tepe'yi arz edebilir miyim.
Fetullah Gülen: Evet buyurun.
Hidayet Karaca: O diplomat dediğim adam konuşuyor: Beyler olayların bir görünen yanı, bir de perde arkası vardır. Bizler gibi. Hiçbir zaman bu ülkedeki emellerimizden vazgeçmeyeceğiz. Birileri vesayetlerin bittiği, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına avuna dursun tepelerine inecek balyozlar, şekil, kılıf değiştirerek aynen kurbağa örneğinde olduğu gibi kafalarına inecek. Sizlerden beklenen durmak yok, yola devam edeceğiz…
Fetullah Gülen: Bir mahsuru yok, bence o da olsun. Sert bulduğunuz yanları varsa onları şey yaparsınız. Allah afiyet versin.

PARALEL MEDYA HENÜZ YAZILMAMIŞ TASLAK KİTABA OPERASYONU UNUTTU!

Davanın başlamasına dair paralel medyada ise tepkisel haberler yer alıyor. Zaman gazetesinde dün "Medyayı susturma davası 1 yıl sonra başlıyor" başlığı ve Yakup Çetin imzasıyla yayınlanan haberde pes dedirten ifadeler yer aldı. Bazı sanıkların sadece bir kaç makale delil gösterilerek gözaltına alınıp sanık yapıldığı iddia edildi. Oysa firari Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'ün yürtüttüğü Odatv davasında yazar Ahmet Şık, henüz basımı bile yapılmamış taslak halindeki "İmamın Ordusu" isimli kitabı nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanmıştı. "Taslak" halindeki kitabın nüshalarının mail yoluyla ulaştırıldığı iddiasıyla bazı yazar ve gazetecilerin bilgisayarlarında arama yapılmış, bulunan nüshalar da silinmişti. Evet, savcı Zekeriya Öz tarafından henüz basımı yapılmamış kitap taslağına yönelik bu "dehşet verici" uygulama, paralel medyada nedense hiç dile getirilmiyor. Bu gözardının da olasılıkla örgütsel bağlantı nedeniyle olabileceği iddiası dile getiriliyor.

İşte Yakup Çetin'in Zaman'daki o yazısı:

"Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da aralarında olduğu 33 isim hakkında ‘Tahşiyecilere kumpas' iftirasıyla açılan dava bugün başlıyor.

Hidayet Karaca ile birlikte emniyet müdürleri Ömer Köse, Yurt Atayün, Erol Demirhan ve Kazım Aksoy hakim karşısına çıkacak. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava, 332 sayfalık iddianamenin okunmasıyla başlayacak. Bu davadan bir hafta önce Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Tahşiye ana davasında yargılanan tüm sanıkların beraat etmesi dikkat çekmişti. Karaca'nın avukatı Fikret Duran, “Bizim müvekkillerimizin yargılandığı davaya delil oluşturuluyor.” diye tepki gösterdi.

Tahşiye grubu, liderleri Mehmet Doğan'ın CNN Türk'te bir programdaki ‘Üsame bin Ladin'i seviyorum' açıklamasıyla gündeme gelmişti. Bunlara kumpas kurmakla suçlanan gazeteciler Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca ile polisler, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun birinci yıldönümünden üç gün önce gözaltına alındı. Savcı Hasan Yılmaz'ın yürüttüğü soruşturmada gazetecilere, basın özgürlüğünü ayaklar altına alan trajikomik bir suçlama yöneltildi. Ekrem Dumanlı, bir haber ve 2 makaleyle suçlandı. Hidayet Karaca ise 2009 yılındaki bir dizi senaryosu üzerinden ‘suçlu' ilan edildi. 19 Aralık'ta Karaca'nın da aralarında olduğu 5 kişi tutuklandı. Dumanlı, hazırlanan iddianamede yar almadı.

HAKİM, ŞAİBELİ SES KAYDINA SARILDI

Terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanan Karaca için ‘dizi senaryosu' ve içeriği avukatlar tarafından yalanlanan bir dinleme dışında delil yoktu. Savcı bu ses kaydının açık kaynaklardan elde edildiğini itiraf etmişti. Avukatların itirazı üzerine kayıt, dosyadan çıkartıldı. Ancak Hâkim Bekir Altun, ses kaydını delil olarak kabul etti. Soruşturmanın başlama hikâyesi de ilginç. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Tahşiyecilerin ‘Şikâyetiniz var mı?' diye arandığını ve operasyonun bundan sonra başladığını açıklamıştı.

ÖNCE HABER YAPTILAR, SONRA OPERASYON

Söz konusu iddiaların neredeyse tamamı, operasyondan 8 ay önce hükümet yanlısı Sabah gazetesinde yayınlandı. Konu, gazetedeki haberden iki ay sonra polise mail ile ihbar olarak gitti. İhbarı yapan isim Tahşiye soruşturmasında tutuklanan Mehmet Nuri Turan'dı. Turan'ın iddiaları, gazetedeki haberden farksızdı. Ancak 6 ay boyunca hiçbir işlem yapılmadı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma için 16 Ekim'de talimat verdi. Başsavcılığın 12 Aralık'ta Dumanlı ve Karaca'ya verdiği “Hakkınızda soruşturma yoktur” bilgisinin de yalan olduğu daha sonra anlaşılacaktı.

TALİMAT HÜKÜMETE YAKIN İSİMLERDEN

Dosyada gazeteciler ile polisler suçlanırken, söz konusu Tahşiye grubuna yönelik operasyon talimatının iktidara yakın bürokratlardan geldiği ortaya çıkmıştı. Operasyonun altından, dönemin Emniyet Genel Müdürü ve AK Parti Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal ile eski İstihbarat Daire Başkanı Hüseyin Namal'ın imzası çıktı. Resmi belgelere göre Namal, operasyon hakkında Köksal'ı bilgilendirip izin istedi. Namal'ın imzasının yer aldığı belgede, özellikle örgüt lideri Mehmet Doğan'ın şiddet talimatı verdiğine dikkat çekiliyor. Genel Müdür Köksal'ın onayının ardından belirlenen adreslere eşzamanlı baskın düzenleniyor.

SAVCI UÇAR, TAHŞİYE OPERASYONU YAPMIŞ

Bu kapsamda 2010 yılında İstanbul, Bursa, Malatya ve Aksaray'da Tahşiye operasyonları yapıldı. Aksaray'daki operasyonun arkasındaki isim Savcı İsmail Uçar idi. Operasyonu ise dönemin Aksaray Emniyet Müdürü Halis Böğürcü yönetmişti. Aynı Savcı İsmail Uçar, 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasını kapatmıştı.

TAHŞİYE'YE İLK TEPKİ BADILLI'DAN GELDİ

Tahşiye grubuna yönelik ilk tepki, 2003'te Üstad Bediüzzaman'ın talebelerinden Abdülkadir Badıllı'dan gelmişti. Meczup olarak tanımladığı Mehmet Doğan'a yönelik sert sözler kullanan Badıllı, şunları dile getirmişti: “Basit, aciz ve biçare olan meczup Molla Muhammed-i Muşî ahirzamanda gelecek Mehd-i Azam'dır. Şu anda gerilla savaşı ile Amerika ile mücadele eden Üsame bin Ladin Mehdi'nin öncü kuvveti ve askeridir.”

‘BOMBAYI POLİS YERLEŞTİRDİ' İDDİASI ÇÜRÜDÜ

Tahşiye soruşturmasındaki temel suçlamalardan biri de ‘bombaları polis yerleştirdi' iddiasıydı. Buna delil olarak Bahçelievler'de ele geçen mühimmattın üzerinde bazı polislerin parmak izlerinin çıkmış olması gösterildi. Ancak gerçek öyle değildi. Dava dosyasına giren görüntüye göre aramaya katılan polislerin eldivenlerinin yırtıldığı açık bir şekilde görülüyor. Eldivenin yırtık olduğunu fark eden polisler, arkadaşlarının uyarısı üzerine eldiven değiştiriyor. Bu durum olay yerinde tutanakla kayıt altına alınıyor. Bombaları yerleştirdikleri iddia edilen polisleri, savcı tutuklamaya sevk bile etmedi. Hepsi serbest kaldı.

DİNLEME KARARLARI FARKLI HÂKİMLERDEN

Tahşiye grubuna yönelik altı yıl önceki soruşturmada dinleme ve izleme kararlarında çok sayıda hâkimin imzası dikkat çekiyor. Bu gruba yönelik ilk dinleme ve teknik takip kararında Balyoz davasında 102 askeri tahliye eden hâkimlerden Oktay Açar'ın imzası vardı. Bu karar, Balyoz sanıkları hakkındaki yakalama kararını kaldıran Hâkim Oktay Kuban tarafından uzatıldı. İddianameden sonra Mehmet Doğan, Mehmet Nuri Turan ve Mustafa Kaplan'ın tutuklu yargılanmasına da Hakim Erkan Çanak'ın başkanı olduğu İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi karar verdi.

KORG. PEKİN: RAPOR, GÜLEN'İN KONUŞMASINDAN ÖNCE GELDİ

Tahşiye grubu devletin istihbarat örgütleri tarafından da yakından takip edildi. Dosyadaki belgelere göre Tahşiyecilerle ilgili ilk istihbarat raporunu Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) hazırladı. MİT'ten Emniyet ve Genelkurmay Başkanlığı'na 17 Şubat 2009'da rapor gönderildi. Bu raporlarda Mehmet Doğan grubundan Tahşiyeciler diye bahsediliyor. Grubun El-Kaide'ye yakınlığı vurgulanıyor. Ancak savcılık bu raporları, görmezden gelerek dosyada yer vermedi. Bunun yerine savcılık, resmi raporlardan yaklaşık iki ay sonra, 6 Nisan 2009'da Fethullah Gülen'in internette yayınlanan bir konuşmasını esas alıp Tahşiye ifadesinin ilk defa burada kullanıldığını öne sürdü. Genelkurmay'ın eski İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, “Tahşiyeciler raporu Fethullah Gülen Hoca'nın konuşmasından daha önceki bir tarihte MİT tarafından gönderildi.” açıklamasında bulunmuştu.

MİT: MEHMET DOĞAN, BİN LADİN'İ MEHDİ OLARAK GÖRÜYOR

Tahşiye sanıklarının beraat ettirilmesinden kısa süre önce, mahkemeye MİT'e ait güncel bir yazı ulaştı. Medyaya darbe operasyonuna gerekçe yapılan ‘Tahşiye grubuna kumpas kuruldu' yalanını çökerten bu yazı, MİT tarafından yakın takip edildiğini ortaya koyuyor. Mehmet Doğan'ın El Kaide lideri Üsame bin Ladin ile olan bağlantısına dikkat çekiliyor. MİT'in gönderdiği yazıda Tahşiye davasının 1 numaralı sanığı Mehmet Doğan'ın, Üsame bin Ladin'i ‘Şuayip Bin Salih' olarak adlandırdığı ve ‘Mehdi ve komutan' olarak gördüğü vurgulanıyor."

TAHŞİYE İDDİANAMESİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN

Paralel yapı-14 Aralık (2014) 'Tahşiye kumpası' soruşturması manşetlerimiz

(22 Aralık 2015, 09:33), son güncel.: (23 Aralık 2015, 07:31)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: Göster/Gizle

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=7500