Paralel medya organı Zaman gazetesinin muhabirine dava açıldı. 25 Aralık kumpas soruşturmasında Fetullahçı Terör Örgütü şüphelisi olarak yer alan eski emniyet müdürü Yakub Saygılı'nın savcılık ifadesini çarpıtarak haberleştiren Zaman Gazetesi muhabiri Yakup Çetin hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret suçlamasıyla 5 yıl hapis istemiyle ceza davası açıldı.
14.11.2015 10:39 Paralel medya organı Zaman gazetesi muhabirine dava açıldı. 25 Aralık kumpas soruşturmasında şüpheli eski emniyet müdürü Yakub Saygılı'nın savcılık ifadesini çarpıtarak haberleştiren Zaman Gazetesi muhabiri Yakup Çetin hakkında 5 yıl hapis istemiyle ceza davası açıldı.
Davayı Bakırköy Başsavcıvekili İdris Kurt'un açtığı öğrenildi. Kurt'un adı, "PKK bir terör örgütü değildir" açıklaması yapan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi hakkında geçtiğimiz günlerde dava açmasıyla gündeme gelmişti. Zaman muhabiri Yakup Çetin hakkındaki iddianameyi basın savcısı yerine terör ve örgütlü suçlardan sorumlu başsavcıvekili İdris Kurt'un açmasına dikkat çekildi.
Açılan dava, ilgili bir haber yapan Yakup Çetin'in haber vermesiyle öğrenildi. Haberinde savcı Kurt'un kendisine dava açmasını eleştiren ve "O haberi herkes yaptı" diye çarpıtma yapan Çetin, haberin kendisi tarafından yapıldığını ve ardından basında alıntılandığını ise gözlerden kaçırmaya çalıştı.
Çetin'in, Zaman gazetesinde "Yolsuzluğu ortaya çıkaran emniyet müdürünü haber yapan gazeteciye dava" başlığıyla 13 Kasım tarihinde yayınlanan haberi şu şekilde:
"Zaman Gazetesi muhabiri Yakup Çetin, Saygılı'nın 4 Eylül 2014'te adliyede verdiği ifadeyi haberleştirdi. Saygılı'nın "Sıfırlama tapesi incelensin yolsuzluk mu darbe mi ortaya çıkar" yönündeki beyanlarının başlığa çekildiği haber nedeniyle dava açıldı. Bakırköy Başsavcıvekili İdris Kurt, Saygılı ile birlikte haberi yapan Çetin hakkında Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle iddianame hazırladı. Başsavcıvekili Kurt, ifadelerini almadan iki isim hakkında da 5 yıl 4 aya kadar hapis cezası talep etti.
İFADEYİ RÖPORTAJ OLARAK GÖSTERDİ
Başsavcıvekili İdris Kurt'un iddianamesinde habere konu olan Saygılı'nın adliyedeki ifadesini röportaj olarak göstermesi dikkat çekti. İddianamede, "Saygılı ile yukarıda isimleri yazılı şüpheliler tarafından gerçekleştirilen röportaj, haber ve yorum ile" ifadelerine yer verildi.
İddianamede, Yakub Saygılı'nın ifadesinde dile getirdiği Yasin El Kadı'nın yasa dışı yollardan Türkiye'ye sokulmasına ilişkin olarak El Kadı hakkında yurda giriş yasağı olmadığı iddia edildi.
‘SIFIRLAMA TAPESİ' DE YER ALIYOR
İddianamede kamuoyunda 'sıfırlama tapesi' olarak bilinen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği belirtilen telefon görüşmesine de değinildi.
Başsavcıvekili Kurt iddianamede, "Yine Cumhurbaşkanı ve oğlu arasında geçen konuşma gerekçe gösterilerek Cumhurbaşkanın yolsuzluk ile elde ettiği paraları kamyonlarla taşıttığı şeklinde Yakub Saygılı'nın söylediği beyanların adı geçen şüphelice haber yapıldığı." ifadelerine yer verdi.
İddianamenin devamında 17 ve 25 Aralık soruşturmasında takipsizlik kararı verildiği ve bu soruşturmalarda adı geçen kişilerin aklandığı kaydedildi. Şüphelilerin bu durumu görmezden geldiği iddia edildi.
Haber nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret edildiğini ileri süren Kurt, Saygılı ve Çetin'in cezalandırılmasını talep etti."
İŞTE YAKUP ÇETİN VE MÜRSELÇETİN İMZALI ZAMAN'DAKİ O HABER
Yakup Çetin'in dava konusu olan 4 Eylül 2014 tarihli haberi (1) ise aynen şu şekilde:
"17-25 Aralık yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama soruşturmalarına imza atan emniyet mensuplarından eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı, savcılık ifadesinde önemli açıklamalarda bulundu.
Saygılı, kendilerine darbe suçlaması yönelttiğini hatırlatarak, 17 Aralık 2013 sabahı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen sıfırlama tapesinin uluslararası saygınlığı olan bir laboratuvarda incelenmesini talep etti. Bu incelemenin soruşturmanın darbe mi yoksa yolsuzluk soruşturması mı olduğunu ortaya koyacağını vurguladı. Saygılı, “Bu kaydın gerçek olup olmadığı, gerçek ise içeriğinde montaj bulunup bulunmadığı ve gerçekten adı geçen şahıslara ait olup olmadığı, dünyaca güvenilirliği kabul edilen bağımsız laboratuvarlardan raporunun alınmasını talep ediyorum. Çünkü bu görüşmelerin yapılan soruşturmanın gerçekten yolsuzluk soruşturması mı yoksa politik şahısların iddia ettiği gibi bir darbe dosyasının olup olmadığının kanıtıdır.” ifadelerini kullandı.
DELİLLERE ULAŞILMASI ENGELLENDİ
Soruşturma tam olarak bitmeden savcı tarafından istendiğini belirten Saygılı, bu nedenle bazı bölümlerin eksik kaldığı çözülmesi gereken bazı tapelerin çözülemediğini vurguladı. Saygılı, soruşturma kapsamında savcı Muammer Akkaş tarafından verilen talimatın polisler tarafından yerine getirilmediğini hatırlatan Saygılı, şüphelilerin adreslerinde aramalarda ele geçebilecek delillere ulaşılamadığını belirtti.
PARA TAŞIYAN KAMYONLARI YAKALAYAMADIK
Kamuoyunda sıfırlama tapesi olarak bilinen ve Erdoğan ve oğlu olduğu iddia edilen ikili arasında geçen konuşmanın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, tarafından Meclis'te dinletildiğini anımsatan Saygılı, “Kimi medya kuruluşlarında para taşıma görüntüleri yayınlanmıştır. Bu soruşturmanın eksik kalan kısımlarından biri de bu para kamyonlarının yakalanamamış olmasıdır.” dedi.
ERDOĞAN'A BİLGİ VERİLMEDİ AMA SORUŞTURMAYI BİLİYORDU
Saygılı, eski ile emniyet müdürü Hüseyin Çapkın'ın talimatıyla saat 10.30'da yapılan operasyon içeriğine ilişkin dosya ulaştırdığını açıkladı. Bu saate kadar o dönemde Başbakan olan Erdoğan'a hiçbir bilgi verilmediğini söyledi. Ancak söz konusu tapede Erdoğan'ın oğlu ile saat 08.03'te yaptığı görüşmede soruşturmanın içeriğine vakıf olduğunun görüldüğünü kaydetti. Bu durumun şüphelilerin polis dışında kişi veya kişilerce de takip edildiği ve Başbakan'ın eş zamanlı olarak bilgilendirildiği anlamına geldiğini ifade etti.
BİNALİ YILDIRIM ŞÜPHELİLERİ YÖNLENDİRİYORDU
Saygılı, eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın şüpheli olarak dinlenmediğini ancak hedef şahıslarla irtibat halinde olduğu ve şüphelileri yönlendirdiğini anlattı. Saygılı, “Binali Yıldırım dinlenmemiş olmasına rağmen diğer dinlenen örgüt üyelerinin yaptıkları görüşmelerde suç örgütünün Binali Yıldırım tarafından yönlendirildiği görüldüğünden kendisi ile ilgili örgüt lideri tabiri kullanılmıştır.” dedi.
YASAKLI EL-KADI'YI VIP MUAMELESİ YAPANLAR HESAP VERSİN
Saygılı, Bakanlar kurulu kararı ile yurda girmesinin yasak olduğu dönemde Türkiye'ye sahte pasaportla giriş yatığı saptanan Yasin El Kadı'yı yasadışı şekilde ülkeye sokanların hesap vermesi gerektiğini söyledi. Saygılı, “Eğer Haliç Kongre merkezindeki güvenlik kamera görüntülerinin alınmasıyla ilgili ben hesap vermek zorunda kalıyorsam, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT müsteşarı Hakan Fidan ve ülkemize bakanlar kurulu kararı ile girişi yasaklanan bir şahsın ülkemize VIP muamelesi görerek sahte pasaportlarla sokulması, bu işlemleri yapmak üzere koruma polislerince talimat verilmesi, ülkemizde kendisine koruma polisleri tahsis edilmesi, kendisine kamu araçları tahsis edilmesi, trafik kazası yaptıklarında sahte kimliklerle hastanede tedavi edilmesi ve kendilerine ne tip menfaatler sağlandığı konusunda hesap verilmelidir. Ben hesap veriyorsam kendileri de vermelidir.” dedi.
TUTANAKTA İMZASI OLAN GİZLİ TANIK GÖREVE DEVAM EDİYOR
Yasin El Kadı'nın yurda girmesi yasak şahıslardan olduğu için Haliç Kongre merkezine yaptığı görüşmelerin takip edildiği ve kongre merkezinin güvenlik kamera kayıtlarının dosyaya konulduğunu vurguladı. El Kadı, Haliç Kongre merkezinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT müsteşarı Hakan Fidan'la görüştüğüne ilişkin fotoğraflar kamuoyuna yansımıştı. Söz konusu bu tutanaklarda imzası olan 2 polis memurundan birinin ihraç edilirken gizli tanık olduğu iddia edilen şahsın görevine devam ettiğini hatırlattı.
GİZLİ TANIĞIN İFADESİ ŞÜPHELİ KONUMA DÜŞTÜKTEN SONRA
Gizli tanığın ifadelerini kabul etmeyen Saygılı, “Herkes 2014 Mart soruşturmasında ihraç olduğu halde kendisi halen görevdedir. Herkesin ikinci bölgeye ataması yapılırken kendisinin ataması yapılmadı. Kendisi nisan ayı başında polis başmüfettişlerince tamamlanan idari soruşturmada eşit sorumluluğa sahip olduğu halde diğerleri gibi meslekten ihraç edilmeyerek müfettişlerce adeta aba altından sopa gösterilerek menfaat veya şantaj yapılmış olabileceğini değerlendiriyorum. Bu durumda çaresiz bırakılan ve aynı zamanda da soruşturmanın şüphelisi olan bir polis memurundan gizli tanık yapmak suretiyle istenilen ifadeyi alabilmek mümkündür. Nitekim verdiği ifade şüpheli olarak soruşturulmadan önce değil şüpheli konuma düştükten sonradır." dedi.
DÖNEMİN BAŞBAKANI İFADESİ KESİNLİKLE KULLANILMADI
Fezlekelerinin yazım aşamasına değinen Saygılı kendisinin “Dönemin Başbakanı” ifadesini kullanmadığını vurguladı. Fezlekeler soruşturmanın başladığı andan oluşmaya başlandığını ve imzalanan kadar onlarca defa değişebildiği kaydetti. Gizli Tanık olduğunu düşündüğü polis memuru İ.K.'nın fezlekenin yazım aşamasında görevli olduğunu belirten Saygılı, “Kendisinin kullandığı ibarelerden oluşan fezleke onlarca defa kontrolden geçerek savcılığa teslim edilmeden önce en son şube müdür ve yardımcıları tarafından incelenir. Tarafıma iletilen hiçbir taslakta dönemin başbakanı ibaresi yoktu.” dedi. Kendisinin imzaladığı resmi hiçbir evrakta böyle bir ifade olmadığı vurguladı."
(1) (Zaman.com.tr/_saygili-para-tasiyan-kamyonlari-yakalayamadik_2241681.html)
(14 Kasım 2015, 10:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: