Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1993-1995 yılları arasında meydana gelen 20 faili meçhul cinayetle ilgili olarak haklarında dava açılan, aralarında emekli Albay Cemal Temizöz ile Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın da bulunduğu 8 sanığın tamamı beraat etti. Beraat gerekçesi olarak yeterli ve inandırıcı delil olmaması gösterildi. Oysa çok sayıda tanık ve delil ortaya çıkmıştı. Hatta sanıklardan bazıları 'Terörle mücadele ettik' diyerek suçlamaları açıkça olmasa da zımnen kabul etmişlerdi. Sanıkları suçlayıcı ifadeler veren gizli tanıklar ise paralel yapı tartışmalarının başlaması sonrasındaki son duruşmalarda ağız değiştirdi ve ifadelerini reddetti. Sanıklar paralel yapıyı suçlamaya başladı.
06.11.2015 19:20 Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1993-1995 yılları arasında meydana gelen 20 faili meçhul cinayetle ilgili davada yargılanan sanıklar beraat etti. Aralarında emekli Albay Cemal Temizöz ile Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ’ın da bulunduğu 8 tutuksuz sanığın yargılanmalarına dün Eskişehir’de devam edildi.
Kamuoyunda ’Cizre JİTEM davası’ olarak bilinen ve güvenlik nedeniyle Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 5 Kasım'daki (dünkü) duruşmasında sabah saatlerinde başlanıldı. Duruşma nedeniyle Eskişehir Adalet Sarayı çevresinde polisler geniş güvenlik önlemi aldı. Duruşmaya tamamı tutuksuz olan sanıklardan emekli Albay Cemal Temizöz, Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ ile Burhanettin Kıyak, Fırat Altın, Hıdır Altuğ ve Adem Yakin ile avukatlar katıldı. Sanıklardan Kukel Atağ ve Temel Atağ ise duruşmaya katılmadı.
Faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin yakınlarından bazıları duruşmada Kürtçe tercüman aracılığıyla konuşarak sanıkların cezalandırılmasını istedi.
SAVCI BERAATLARINI İSTEMİŞTİ
Geçen 18 Haziran’daki duruşmada Eskişehir’de gezi parkı protestoları sırasında yaşamını yitiren üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi olayını soruşturmasında da bulunan, Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi savcısı Hakan Ali Erkan mütalaasında ’olaylarla ilgili kesin, inandırıcı ve vicdani kanaate uygun delil bulunmadığını’ belirterek 8 sanığın ayrı ayrı beraatlarına karar verilmesini istemişti.
’Cizre JİTEM Davası’nın Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün yapılan 48’inci duruşmasında mağdur yakınları, tutuksuz sanıklar ile her iki tarafın avukatları söz alarak konuştu. Mağdurların avukatlarından Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, davanın çok önemli olduğunu söyledi. Faili meçhul cinayetlerinin hepsinin devlet eliyle işlendiğini öne süren Özmen şöyle devam etti:
"Cinayetlerin hepsi devlet eliyle olmuştur. Siyasi cinayetlerdir. Kürt meselesine gitmek lazım. Bunlar Kürt’tür, Cumhuriyet boyunca reddedilmişlerdir. Çok büyük insanlık suçları işlenmiştir. Bunlar tabi ki devlet eliyle yapılmıştır. 12 Eylül darbesi ve sonrası tavan yapmıştır. Ölenler ailelerinin, çocuklarının veya eşlerin yanlarından alınarak öldürülüp yol kenarlarına atılmışlardır. Tırnak çekme, elektrik verme gibi işkenceler uygulanmıştır. Çoğunun cesedine ulaşılamamıştır, gömülmüşlerdir. Bunlar sistematik faali meçhul cinayetlerdir. Bugüne kadar hiçbir mahkemede bunlara ceza verilmedi. Bu davalar yok edilmeye çalışıldı."
’KORKMAYIN, VİCDANINIZA GÖRE KARAR VERİN’
Davanın güvenlik nedeniyle Eskişehir’e alınmasını da eleştiren avukat Ahmet Özmen mahkeme heyetinden korkmadan vicdanlarına göre karar vermesini istedi. Özmen, "Sanıkların cezalandırılmasını istiyoruz. Mahkemenizden beraat kararının çıkmayacağını umuyoruz. Bizler hep mazlumun yanında olduk. Vereceğiniz karar nedeniyle yarın siz de yargılanırsanız sizin de yanınızda oluruz, sizi de savunuruz. Korkmayın vicdanınıza göre karar verin" dedi.
BERAATLARINI İSTEDİ
Duruşmaya katılan 6 sanık da ifadelerinde suçsuz olduklarını söyleyerek beraatlarını istedi. Sanık, "Hıdır Altuğ: Ben Cizre’de hiç bulunmadım. Diğer sanıkları tanımıyorum. Olaylarla hiçbir alakam yoktur. Beratımı istiyorum" dedi.
JİTEM’İ BİLMEM JÖTEM’İ BİLİRİM
Adem Yakin de kendisinin JİTEM’de görev almadığını söyledi. Savunmasında görevini yaptığını, kimsenin ölümüne iştirak etmediğini belirten Yakin şöyle konuştu:
"Kendi uzman çavuşumuz, eşinin yanında çarşı ortasında öldürüldü. Ezan okuyan imamın öldürülmesine ne denir? Ona karışmayalım Avrupa Birliği kınar. Bu bizim olay da ispatlanmalı. İspatlanmayacak hiçbir suç bir ifade etmez. Bu dava insan hakları mahkemesine gidecek. Dünü unutmak bugüne ihanettir. Ben görevimi yaptım. Kimsenin ölümüne iştirakim olmadı. Jitem’de çalışmadım. Jitem’in ne olduğunu bilmem. Ben bir tek Jötem’i bilirim. O da Fransızca seni seviyorum demektir. Jitem’de çalıştığımı iddia ediyorlar bunu ispat etsinler. Jitem’de görev almadım. Savcının mütalaasına katılıyorum, beraatımı istiyorum."
Sanık Fırat Altın da savcının mütalaasına katıldığını belirterek, "Suçsuzum, beraatımı istiyorum. Mahkemenize 33 sayfalık ifademi verdim. Uzun zamandır Diyarbakır’da yaşıyorum. Avukatlarla ilgili aleyhlerinde tanıklık yaptığım için sürekli beni gündeme getirip çamur atmaya çalışıyorlar. Hiçbir Allah’ın kulu iddia edilen olayların hiçbirinde olduğumu ispatlayamaz. Çünkü ben bu olayların içinde yer almadım. Beraatımı istiyorum" dedi.
Burhanettin Kıyak da Cizre’de 1992 yılında göreve başladığını anlatarak, "O zamanlarda hava kararmaya başlayınca komşu komşuya gidemiyor esnaf kepenk kapatıyordu. Bu dönemde 1996 yılına kadar şerefimle görev yaptım. 22 yıl vatana görev yapıp sonrasında bunun sonucu vatan haini olmamalıyız. Üzerime atılan suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Beraatımı istiyorum" diye konuştu.
ESKİ BAŞKAN: DEVLETİME SADIĞIM
Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ da "Hukuka sonuna kadar güveniyorum. Ben o dönemde Ankara’daydım. Olaylarla ilgilim yoktur. Ben Kürdüm, o halka düşman değilim. Yakından uzaktan olaylarla ilgim yok. Devletime de sadığım. Beraatımı istiyorum" dedi.
’PARALEL YAPI VE BÖLÜCÜLER BU İŞTE ETKEN’
Emekli Albay Cemal Temizöz ise savunmasını yazılı olarak mahkeme heyetine gönderdiğini söyledi. Savcının mütalaasına katıldığını belirten Temizöz şöyle davam etti:
"Yıllarca terör örgütü ve örgütlerle mücadele ettik. Tehditler altında yaşadık. Türk Silahlı Kuvvetleri subayı olarak yıllarca görev yaptım. Adaleti sağlayanlar, hakkımızda suçlamalar yapmışlardır. Paralel yapı ve bölücüler bu işte etken olmuştur. 1993 yılında Cizre’ye geldim. Cehennem ateşinin içine düştüğümü o an anladım. Yüzbaşı rütbesiyle orada göreve başladım. Cizre halkını sevdiğim için yardım kampanyası yaptım. Girilmeyen 3 mahalleye yavaş yavaş halkın güvenini kazanarak girdim. Güvenlik nedeniyle kırsal kesimdeki okula gidemeyen öğretmenlere eğitim vermesini sağladım. Cizrespor’u yeniden canlandırdım. Ben nasıl Cizre’yi mahvetmiş olabilirim? O yıllarda bile sokağa çıkma yasağı yokken, bugün Cizre’de sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Bana üstün cesaret ve feragat madalyası verildi. Ancak bu dava ile bu madalya idam ipi gibi boynuma geçmiştir. Terör örgütleriyle yaptığım mücadele nedeniyle hedef haline getirildim. Devleti kullananların da hedefi oldum."
Sanıkların avukatları da duruşmada söz alarak savcının mütalaasına katıldıklarını, müvekkillerinin beraatlarını istediler.
SANIKLARA BERAAT KARARI
Eskişehir 2’nci Ağır ceza Mahkemesi heyeti ’Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, ’Adam öldürmeye azmettirmek’, ’Adam öldürmek ve devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak’la suçlanan tutuksuz sanıklar emekli Albay Cemal Temizöz, Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ ile Burhanettin Kıyak, Fırat Altın, Hıdır Altuğ, Adem Yakin, Kukel Atağ ve Temel Atağ hakkında yeterli ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle tüm suçlardan beraatlarına karar verdi.
MAĞDUR YAKINLARINDAN KARARA TEPKİ
Mağdur yakınları ile avukatları, adliye önünde gazetecilere yaptıkları açıklamada karara tepki gösterdi. Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen kararı temyize göndereceklerini söyleyerek şöyle konuştu:
"Maalesef Türkiye için Türkiye demokrasisi için, Türkiye'nin karanlık geçmişiyle yüzleşmesi için kara bir gün bugün. Faili meçhul cinayetler olarak adlandırdığımız 90'lı yıllarda kamu görevlileri tarafından işlenen cinayetlere ilişkin en kapsamlı dava olan kamuoyunda 'Temizöz ve arkadaşları' davası olarak geçen davada maalesef bugün mahkeme heyeti tüm sanıklara yargılanmış oldukları suçlardan beraat ettikleri yönünde bir karar verdi. Bununla da yetinmedi davanın sanıklarından Kamil Atağ'ın kardeşi olan Mehmet Nuri Binzet'in vermiş olduğu tanıklık beyanları için dosyanın kesinleşmesini beklemeden yalan tanıklıktan hakkında suç duyurusunda bulunmasına karar verdi. Ayrıca, faili meçhul cinayetler; hep söyledik yine söylüyoruz planlı, sistematik bir şekilde bir devlet politikası olarak işlenmiş ve uygulamaya konulmuştur. Eğer bu sistematik ve planlı olmamış olsaydı, bir devlet politikası olmamış olsaydı İstanbul'dan Van'a, Şemdinli'den Kocaeli'ye kadar Türkiye'nin neredeyse bütün illerini kapsayacak bir şekilde faili meçhul cinayetler yaşanması mümkün olmazdı. Biz Jitem gerçeğini biliyoruz, bugün duruşmada da Jitem gerçeğini ve varlığını ispat eden bir çok veri , bir çok beyanda bulunduk. Bugün yargılanan sanıkları adi bir suç örgütü olarak, çıkar amaçlı bir suç örgütü olarak nitelemek mümkün değil. Jitem yapılanmasının Cizre teşkilatıdır bunlar. Cizre birimidir. Devlet politikasının bir diğer ayağı ise bu ağır suçları, bu cinayetleri işlemiş olan Jitem mensuplarının cezasızlık zırhı ile korunuyor olmasıdır. 20 yılı aşkın süredir cezasızlık zırhı altında bu kamu görevlileri, bu diğer sanıklar korundular ve bugün de korunmaya devam ediyorlar. Yapılan yargılama maalesef formel, şekli bir yargılamadır. Gönülsüz bir yargılamadır. Amiyane bir tabirle 'Dostlar alışverişte görsün' yargılamasıydı. Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması noktasında gerekli adımlar atılmamıştır ve tekrar ediyoruz cezasızlık zırhı bir devlet politikası olarak ağır suçları işleyen, cinayet işleyen , gasp işleyen kamu görevlilerini korumaya devam etmektedir."
'VİCDANLARDA MAHKUM OLDULAR'
Şırnak Barosu avukatlarından Veysel Vesek de beraat eden sanıkların mağdurların ve Türkiye kamuoyunun vicdanında mahkum olduklarını söyledi. Vesek şöyle devam etti:
"Bugün verilen karar bizce adil değil. 6 yıldan beri süren yargılamadaki tüm deliler yok sayılmıştır ve sanıklar aklanmıştır. Elbette temyize gideceğiz. Temyiz süresi önümüzde duruyor. Bir cezasızlık politikası olduğu sürece Türkiye'de hiç kimse 90'larda ve ya başka zaman işleyen suçlarda ceza alamaz. Bu dosya kumpas bir dosyası değildir. Burada dökülen kan var . İşlenmiş cinayetler var. Daha cenazesi bulunamayan 3 insandan bahsediliyor. Hala eşinin kemiklerini arayanlar var. 2009 yılında açılan bu dava aslında Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle barışması için büyük bir fırsattı. İnsanlar ilk defa 2009 yılında savcılar karşısında ifade verebildiler. Aslında başlangıçta tam bir yüzleşme davası olarak, bir geçmişle hesaplaşma davası olarak başladı. Ama maalesef bugün derin devlet ile yapılan ittifak bir anlamda bu cinayetlerin aklanmasına yol açmıştır. Ülkemizdeki hukuk maalesef bu aşamadadır. Mağdurların vicdanında bu sanıklar mahkum olmuştur. Bunların bir gün cezaevinde kalmalarıyla 100 yıl cezaevinde kalmaları arasında aslında bir fark yok bizim açımızdan. Bu sanıklar bunda yargıladılar ve aslında Türkiye kamuoyu vicdanında mahkum oldular. Bu dosya tarihe mal olan bir dosyadır."
CEZALANDIRMAYA YETECEK DELİL VARDI
İnsan Hakları Derneği başkanı Öztürk Türkdoğan: "Bu dosyada sanıkların cezalandırılmasına yetecek kadar delil var. Bire bir görgü tanıkları var. Bu kararın verilmesi cezasızlık politikasının yargı tarafından sürdürülmesi anlamına geliyor. Beyaz Toros şimdi aklanmış mı oldu? Beyaz Torosları kullanarak bu kadar insanı öldürenlerle ilgili beraat kararı çıkıyorsa, demek ki gelecekte de beyaz Toroslar kullanılabilir. Sanıklar mahkeme heyetiyle dalga geçmişler. Aynı sanıklar daha önce her şeyi itiraf etmişlerdi. Adalet ölmüş."
FAİLİ MEÇHUL VAR, CEZA YOK
Mazlumder Başkanı Ahmet Faruk Ünsal: "Bu kararla şoke olduk. İlk defa JİTEM, adıyla, sanıyla bir mahkeme dokümanına girecekti. Maalesef olmadı. Devletin cezasızlık uygulamasının devam ettiğini görüyoruz. O kadar faili meçhul var ve maalesef hiç kimse hiçbir şekilde ceza almadı. Bu işin tabii temyizleri olur, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar giden süreçleri mutlaka olur. Umarım Türkiye kendi milli süreçleri içerisinde çözsün. Bu hızlanan çatışma sürecinde bu karar kötü niyetle davranmayı düşünen devlet görevlilerini cesaretlendirici ve teşvik edici gibi bir riski var bu işin. Ailelerde de bir korku hâkim."
KARAR KONJONKTÜRE GÖRE ALINDI
Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi: "Burada çok hukuki gerekçe aramamak gerekiyor. Çünkü dosyada deliller tamam. Verilen kararın konjonktüre göre alınmış olduğuna inanıyoruz. Türkiye'de güçlü bir yargı sistemimiz yok. İşin kötü tarafı, bundan sonraki süreçte hukuk dışı çalışma yapmak isteyen güçlere cesaret vermiş oldular. Umarım Yargıtay bu yanlıştan döner. Yoksa bu karar Türkiye için sıkıntılı bir süreç başlatır. Bu kararla ailelerin kabuklanan acıları da yeniden kanamaya başladı."
ÖNCEKİ SAVCI 5 MÜEBBET+100 YIL CEZA İSTEMİŞTİ!
Dava sürecinde savcı değişikliği yaşanmıştı. 3 Ocak 2014 tarihinde görülen duruşmada önceki duruşma savcısı Mehmet Şahinesas hakkındaki mütalaasını vermiş, 1 nolu sanık Kayseri Eski İl Jandarma Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz'ün 5 kez ağırlaştırılmış müebbet ve ek olarak 100 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasını istemişti. Savcı, mütalaasında 1993 yılında Şırnak'ın Cizre ilçesinde sanık emekli Albay Cemal Temizöz liderliğini bir suç örgütünün kurulduğunu, itirafçı ve korucuların da buna üye olduğunu açıklamıştı.
-1. ve 2. iddianamelerde istenen cezalar-
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan ana davanın 104 sayfalık iddianamesinde, sanıkların TCK'nın 'adam öldürmek', 'cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak' ve 'adam öldürmeye azmettirmek' suçlarından cezalandırılmaları isteniyordu. Sanıklardan Cemal Temizöz'ün 9, Kamil Atağ'ın 7, Tamer Atağ'ın 2, Adem Yakin'in 7, Hıdır Altuğ'un 3, Fırat Altın'ın (Abdulhakim Güven) 6, Kukel Atağ'ın ise bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep ediliyordu.
Sanık Temizöz'ün 1993'te Cizre'de 'terörle mücadele ediliyor' görüntüsü altında 'korucu, itirafçı ve uzman çavuşlardan bir grup oluşturduğu, grubun, süreç içerisinde asli görevinden ayrılarak, terör örgütü PKK'ya yardım ettiğinin değerlendirildiği ya da özel sebeplerden dolayı gözaltına aldıkları kişileri sorguladığı' ileri sürülen iddianamede, grubun sorgulanan bu kişilerden bir kısmını öldürdüğü öne sürülüyordu.
Albay Cemal Temizöz'ün yönetimindeki JİTEM infaz mangasında yer aldığı iddia edilen ve 15 yıl arandıktan sonra yakalanan Uzman Çavuş Burhanettin Kıyak ile 3 itirafçı hakkında Diyarbakır'da yeni bir dava daha açılmıştı. Sanıklar hakkında 10 kez müebbet hapis talep edilen ikinci iddianamede, o dönem öldürülen kişilerin beyaz renkli 'Toros'la götürüldükleri vurgulanıyordu.
Bu ikinci iddianamede, 1992-1996 yılları arasında Cizre'de uzman çavuş olarak görev yapan sanık Kıyak'ın Ramazan Elçi, İbrahim Adak, Mehmet Gürri Özer, Abdurrahman Afşar, yabancı uyruklu bir şahıs, kimliği tespit edilemeyen kadın terörist, Süleyman Gasyak, Abdulaziz Gasyak, Ömer Candoruk ve Yahya Akman'ın öldürülmesine iştirak etmek suçlarından 5 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyordu.
Aralarında Temizöz'ün de yer aldığı ana davada tutuklu bulunan ve haklarında yeniden iddianame hazırlanan diğer sanıklar Adem Yakin, Fırat Altın (Abdülhakim Güven) ve Hıdır Altuğ'un da toplam 8 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması talep ediliyordu. Diğer bir deyişle, ana davayla birleştirilen ikinci davanın 4 sanığından 3'ü Temizöz davasında tutuklu olarak yargılanıyordu. İki davanın birleştirilmesiyle birlikte toplam sanık sayısı 7'ye yükselmişti..
GİZLİ TANIKLAR İFADELERİNİ ÇEKTİ, YENİ SAVCI BERAAT İSTEDİ
Önceki savcının ağırlaştırılmış müebbet talebinden 1,5 yıl sonra ise şok gelişme yaşandı. Yeni savcı mütalaasında tüm sanıkların beraatini istedi. Beraat'in gerekçesi ise "gizli tanıkların beyanlarından vazgeçmesi" oldu.
"DEVLET GERİ ADIM ATTI" İDDİASI
Davadaki bu gelişme müdahiller arasında şaşkınlıkla karşılandı. Müdahiller şu sözleri dile getirdi:
“Biz iddia makamının mütalaasını nasıl değiştirdiğini, verilmiş mütalaanın nasıl tam tersine bir mütalaa vermesini şaşkınlıkla karşılıyoruz. Bu bize şunu gösteriyor; 1990 yıllarda kamu görevlileri tarafından işlenen ağır suçların soruşturulmasında 2009-2010 yıllarında bir adım atılmış idi. Devlet veya devlet aklı görüyoruz ki bundan vazgeçti. Öncelikle bütün davaları, batı illerine nakletti. Bu da şunu gösteriyor ki bu davaların kapatılacağı, beraatla sonuçlandırılacağını gösteriyor ve böyle bir endişeye sahibiz. Yani özetle devlet kendi görevlilerini, işlemiş olduğu suçların soruşturulmasını istemişken, bugün geri atım attı. Bu kabul edilebilir bir durum değil.”
AĞIR MÜEBBETTEN BERAATE GEÇİŞ ÇOK HIZLI VE SERT OLDU!
Sonuçta 8 sanığın beraat gerekçesi olarak yeterli ve inandırıcı delil olmaması gösterildi. Oysa dava sürecinde çok sayıda tanık ve delil ortaya çıkmıştı. Hatta sanıklardan bazıları 'Terörle mücadele ettik' diyerek suçlamaları açıkça olmasa da zımnen kabul etmişlerdi. Sanıkları suçlayıcı ifadeler veren gizli tanıklar ise paralel yapı tartışmalarının başlaması sonrasındaki duruşmalarda ağız değiştirdi ve ifadelerini reddetti. Sanıklar paralel yapıyı suçlamaya başladı.
İlerleyen duruşmalarda sanık Burhanettin Kıyak'la ilgili ortaya çıkan bilgiler.. Albay Cemal Temizöz'ün JİTEM bünyesinde bir sorgu birimi kurduğunu ilk kez itiraf etmesi, oysa önceki duruşmalarda bu iddiayı reddediyor olması..
İddianamede, Temizöz tarafından göreve getirilen ve 'sorgu ekibi' diye adlandırılan 6-7 kişilik grubun yakalama, sorgulama, serbest bırakma, adliyeye sevk etme gibi durumlarda tek hakim olduğu ve karakol komutanlarını devre dışı bırakarak direkt Temizöz'le çalıştıkları vurgulanıyordu. Yine iddianamede o dönemde karakol komutanlığı yapan Ahmet Öznalbant ile Mehmet Aksoy'un da şu ifadelerine yer veriliyordu: "Adlî evrakların tamamını 6-7 kişilik itirafçı ve rütbelilerden oluşan grup yapardı. Ayrıca gözaltı işlemlerini de yine bu grup yapar, bize herhangi bir bilgi vermezlerdi. Sivil kıyafetli bu 6-7 kişi 'sorgu ekibi' diye bilinirdi. Bu birim direkt İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ile birlikte çalışırdı. Beyaz renkli bir Renault araç, Kalaşnikof silah ve tabanca kullanırlardı. 'Sorgu ekibi' diye bilinen Selim Hoca, Tuna, Yavuz ve Cabbar isimli kişiler ile sivil olan isimlerini bilmediğim 2-3 kişi daha vardı."
ÖNCE İTİRAF ETTİ, SONRA KIVIRDI
9 Ocak 2010'da PKK itirafçısı Adem Yakin, mahkeme huzurunda şu şekilde konuştu: “Beni terör makinesi haline getirdiler. Ajanlıkla suçlanan bir çobanın kafasını kıl testere ile kestim. Silahlı çatışmalarda öldürdüğüm insanların kulaklarını kesip, kaynatıp ardından tuzlayıp tesbih yaptım. Köy köy dolaştırdım. Bu yaptıklarımın haddi hesabı yoktur.” Oysa Yakin, son duruşmada “Ben jitem'i bilmem, jötemi biliyorum. Fransızcada "seni seviyorum." demek” ifadelerini kullandı. Görüldüğü gibi gerçekten de yapılanların haddi hesabı yok. Bu kadar pervasızca itiraflara rağmen beraat kararı verilebildi.
KAMU VİCDANI YARALANDI
Dava iddianamesi, duruşmalardaki ifadeler ve gelişmeler, savcı değişikliği sonrası müebbetten beraate geçilmiş olması dikkatle ve birlikte incelendiğinde; iddia konusu olan Güneydoğu'daki JİTEM cinayetlerinin "devletin ali menfaatleri için" yerine getirildiği anlaşılabiliyor. Yani "cinayetler işlenmiştir ama devletin terörle mücadelesi kapsamında bu yapılmıştır" izlenimi ortaya çıkıyor. Dolayısıyla işin içine devletin girdiği görülmüş, bu nedenle davada beraat sonucuna gelinmiştir. Teröre en sert karşılığın verilmesi şüphesiz desteklenir. Son dönemde yapıldığı gibi.. Devlet teröre karşı bugün açık, kararlı, yasal ve kabul edilebilir bir mücadele yürütmektedir. Son terörist etkisizleştirilinceye kadar da bu şekilde devam edilmesi gerekir. Ancak 90'lı yıllardaki gibi "kontrgerilla" türü yargısız infaz ve katliamları "yeterli ve inandırıcı delil yok" ve "tanık ifadelerinin değişmesi" gerekçeleriyle örtbas etmek de kabul edilemez. Temizöz davasında bu yapılmıştır. Öldürülenler varsayılsın PKK'lı bile olsa, bu şekilde yargısız infaz edilmeleri asla tasvip edilemez. Onlara işkence etmek, duruşmalarda gündeme geldiği gibi karınca yuvalarına oturtmak, öldürüp cesetlerini yakmak, bulunmayacak şekilde gömmek, asit kuyularına atmak asla kabul edilemez. Çünkü eğer bu kabul edilecek olursa, o taktirde bu maktullerin çocuklarının, yakınlarının, dostlarının ve çevrelerinin o çeteleri değil devleti düşman belleyeceği de açıktır. Temizöz davasında gelinen skandal sonucun kamuoyunda hayal kırıklığı ve öfkeyle karşılandığını anlamak için uzman olmaya gerek yoktur. Adalet maalesef yara almıştır. Olan işkence edilip öldürülen o maktullere olmuştur. Cezaları umutla bekleyen çocukları ve yakınları beraat kararıyla yıkılmıştır. Mazlumun ahı yerde kalmaz. Umarız -ama sanmıyoruz- temyiz sürecinde bu hatadan dönülür. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Yeni mütalaa: Sanıklar beraat etsin!
Temizöz: Cemaat çetesinin oyunuyla PKK'nın önüne atıldım
Mütalaa verildi: Temizöz'e 5 müebbet+100 yıl
Temizöz'den Jitem itirafı
Temizöz davasında Yavuz itirafı
Jitem sanığı üstlerini suçladı
Temizöz'le ilgili tüm manşetlerimiz
Temizöz iddianamesinde arama yap
(06 Kasım 2015, 19:20), son güncel.: (07 Kasım 2015,07:58)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: