17 Aralık darbe operasyonunun savcılarından Celal Kara, Cumhurbaşkanı ve hükümeti 'örgüt' olarak tarif ederek, 'Suç işlemekte Menderes'i geçtiler, sonları Menderes'ten beter olacak' dedi. HSYK, aldığı kararla aralarında Kara'nın da olduğu 17/25 Aralık savcılarını meslekten ihraç etmişti. HSYK kararının gerekçelerinde yer alan bir cümle, savcı cüppesi giymiş bu isimlerin aslında bir örgütsel yapı içinde birlikte hareket ettiğine çarpıcı şekilde dikkat çekiyordu: 'Birbiriyle ilgisi olmayan üç ayrı soruşturma dosyasının (Fatih Belediyesi, TOKİ ve Rıza Zarrab dosyaları) aralarında irtibat varmış izlenimi verecek şekilde aynı gün, yani 17 Aralık'ta işleme konulup gözaltı kararları verilmesinin ve yine birbirinden habersiz üç ayrı savcının, 17 ve 25 Aralık günlerinde, birdenbire bu soruşturmalara başlamalarının manidar ve hayatın olağan akışına aykırı olması..'
16.05.2015 14:38 Fetullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ)'ne yardım etmek, tarafsızlığını yitirmek ve darbe girişiminde bulunmak gibi suçlardan görevden ihraç edilen eski savcı Celal Kara, bir hukukçudan ziyade, darbeci general gibi konuştu. İktidarı suç örgütü olarak tanımlayan Kara, Cumhurbaşkanı Erdoğan için Adnan Menderes benzetmesi yaptı. HSYK tarafından ihraç edilen Celal Kara, iktidarı, yargı yetkisini gasp etmek, anayasayı fiilen yok saymak, darbe yapmak ile suçladı. Kara, "Sonları Menderes'ten beter olacak" dediği Cumhurbaşkanı ve iktidar için 'örgüt' benzetmesi yaptı ve müebbetle yargılanacaklarını iddia etti. Demokrat Parti'nin(DP) iktidar oluşunun 65. yılında Cumhuriyet Gazetesi'ne konuşan Kara, bugünkü iktidarın yaptığının Adnan Menderes'i geçtiğini öne sürdü. 'AKP'nin yaptıkları Menderes'i geçti' diyen Celal Kara, 'Sonları Menderes'ten beter olacak' diyerek de Menderes'i suçlu bulduğunu, darbecileri haklı olarak gördüğünü de itiraf etmiş oldu.
Hükümete 'Örgüt' dedi
AK Parti Hükümeti'nden 'örgüt' diye bahseden 17 Aralık darbe operasyonunun piyonlarından savcı Celal Kara, "Ülkeyi baskıyla yöneten bir suç örgütü var" dedi. Darbeciler tarafından idam edilen Adnan Menderes örneğini veren Celal Kara, Menderes'in de suç işlediğini, AK Partili'lerin ise onu da geçtiğini iddia etti. Kara, "Menderes, anayasayı ihlalden mahkûm olmuştu. Bunların yaptığı onun yaptıklarını fersah fersah aştı. Bizimle ilgili kararı veren hâkimler de, bu karar için baskı yapan iktidarla birlikte anayasayı ilga suçundan yargılanacak" dedi. Şu an bir darbe düzeninin var olduğunu hukukun olmadığını söyleyen paralel savcı Celal Kara 'Anayasa kesinlikle mülgadır. Yargı ve yasama tamamen felç. İktidara bağımlı halde... Bitirildi!' diye konuştu. 'Anayasayı ilga' suçu, bilfiil gerçekleşmiş durumda' diyen Kara "Yargı lağv edilmiştir. Anayasanın ilgası, yargının bu şekilde tehditlerle ve baskılarla ağır baskı altına alınması nedeniyle anayasayı ihlal suçu işlendi... TCK'nin 309. maddesinde 'Anayasanın ihlali' suçu var. Cezası ağırlaştırılmış müebbettir" dedi.
'Menderes'i geçtiler' dedi
Açıklamalarıyla hükümete karşı darbe yapmak istediğini de ortaya koşmuş olan Celal Kara "Adnan Menderes" benzetmesi yaparak şunları söyledi :
"Bakın, Adnan Menderes'in idamına gerekçe olan kararın dayanağı neydi, biliyor musunuz: Meclis'te Tahkikat Komisyonu kurmak suretiyle yargı yetkisinin gaspı... Bunu anayasanın ilgası saydılar. Bugün yapılanlar onun fersah fersah ötesinde... Anayasal meşruiyetini uzun süredir yitirmiş, ülkeyi baskıyla yöneten, yargıyı tehditle yönlendirerek hukuksuz kararlar aldıran bir suç örgütü söz konusudur. Bu örgüt, ülkede uzun süre önce bir darbe gerçekleştirmiştir. Bu darbe düzeninde eksik olan tek unsur asker postalıdır. Bunu da muhaberat devleti kurmak suretiyle tamamlamaya çalışıyorlar. Yürütme gücünü kullanarak yargı yetkisini işlemez hale getiriyorlar. Yargı yetkisinin gaspı, anayasayı ilgadır. Cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir.
Açıkça söylüyorum ki; suça iştirak edenler ve altına imza atanlar 309'dan yargılanacaktır."
İŞTE ÖRGÜT: HSYK KARARINDAKİ ÇARPICI GEREKÇE
HSYK geçtiğimiz günlerde aldığı kararla aralarında Kara'nın da olduğu 17/25 Aralık savcılarını meslekten ihraç etmişti. HSYK kararının gerekçelerinde yer alan bir cümle, savcı cüppesi giymiş bu isimlerin aslında bir örgütsel yapı içinde hareket ettiğine çarpıcı şekilde dikkat çekiyordu: Birbiriyle ilgisi olmayan üç ayrı soruşturma dosyasının (Fatih Belediyesi, TOKİ Dosyası ve Rıza Zarrab dosyası) aralarında irtibat varmış izlenimi verecek şekilde aynı gün, yani 17 Aralık'ta işleme konulup gözaltı kararları verilmesinin ve yine birbirinden habersiz üç ayrı savcının, 17 ve 25 Aralık günlerinde, birdenbire bu soruşturmalara başlamalarının manidar ve hayatın olağan akışına aykırı olması..'
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: MENDERES GİBİ ŞEHADET BAŞ GÖZ ÜSTÜNE
Savcı Kara'nın sözleri kamuoyunda şok etkisi yaptı. Yargıdaki paralel örgüt iddialarını güçlendiren şekilde tehditlerde bulunan Savcı Kara'nın sözlerine bir tepki Başbakan Ahmet Davutoğlu'dan geldi. Yassıada'da "Demokrasi ve Özgürlük Adaları" projesinin temel atma töreninde bir konuşma yapan Davutoğlu, Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar'a konuşan paralel savcı Celal Kara'nın sözlerine yanıt verdi.
Davutoğlu, "27 Mayıs'ın tekerrrür etmesine izin vermeyeceğiz. Adnan Menderes gibi bir şehadetle hayatımız sona erecekse başımız gözümüz üstüne. Eğer milletin hakkını hukukunu savunurken ölüm tecelli edecekse şebi arus olarak kabul ederiz. İnandıklarımızdan taviz vermeyeceğiz" dedi.
AHMET KEKEÇ: YARGI BUNLARA MI EMANET EDİLMİŞTİ
Savcı Kara'nın tehdit içeren sözlerine bir tepki Star yazarı Ahmet Kekeç'ten geldi. "Paralel savcı tehdit ediyor: ‘Sonu Menderes gibi olacak’" başlıklı yazısında Kekeç şunları söylüyor:
"Bu yazının başlığı, “Cumhuriyet gazetesi daha beyaz yıkar” olacaktı ama durumu dosdoğru anlatmayı tercih ettim. Durum şudur: Görevden el çektirilen 17 Aralık soruşturmasının savcısı Celal Kara tehdit ediyor, paralel yapıdan çok çekmiş Cumhuriyet gazetesi de bu tehdide çanak tutuyor.
Evet, yine bir Can Dündar röportajı... Romantik isyankâr soruyor, “demir leblebi” yanıtlıyor. Demir leblebiden kastım, savcı Celal Kara... Mahviyet barındıran yumuşak yüz hatları ve acıklı bakışları yanıltmasın sizi. Celal Kara, o yumuşak görünüşünün altında, dizginlenemez bir öfke barındırıyor... Bunu gizleyemiyor... Hani, “nefret öznesi” ilan edilen şahsı eline verseniz, parçalayacakmış gibi... Öyle sert sözler söylüyor, öyle “cüretkâr tehditler” savuruyor ki, insan ister istemez ürperiyor ve “Yargı bunlara mı emanet edilmişti, vah!” diye hayıflanıyor.
Bu ikinci Celal Kara röportajı... İlkini de Can Dündar yapmıştı... Sorduğu sorularla paralelcileri öylesine aklayıp paklamıştı ki, biricik meselesi Cemaat olan ve “Din Baronu” gibilerden kitaplar yazmış bulunan Hikmet Çetinkaya’yı bile şaşırtmıştı.
Bu röportajları “gazetecilik çabası”nın bir ürünü olarak görebilir miyiz? Elbette göremeyiz... Patronları emir veriyor, Can Dündar yerine getiriyor. (Buradan bakarak, patronaj yapısının nasıl oluşturulduğunu tahmin edebilirsiniz. Sözcü’den sonra, Cumhuriyet gazetesi de paralel yapının kontrolüne girdi. Bu çok açık...)
Burada bir “gazetecilik” aramıyoruz. Gazetecilik endişesiyle kalkışsalardı, sadece bugünün mağduruna (yani Celal Kara’ya) değil, dünün mağduruna da (örneğin Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e de) mikrofon uzatırlardı... Meslekten ihraç edildiği için gadre uğradığını düşündükleri Celal Kara’nın imdadına koşan Cumhuriyet gazetesi, ilginçtir, Celal Kara’nın gadrettiklerine bakmıyor bile. Hakikaten ilginç...
Peki, ne anlatıyor Celal Kara? Ne anlatacak? Tehdit ediyor... Bugün kendilerine bu akıbeti yaşatanların (yani hükümet ve bir kısım yargı mensuplarının), yarın “ağır cezada yargılanacaklarını” söylüyor.
Hadi buna “tamam” diyelim... Şartlar değişsin diye bazılarının ellerini ovuşturarak beklediklerini ve gün saydıklarını, hatta bu uğurda şeytanla bile işbirliğine girdiklerini biliyoruz, esasında çok da yadırgamıyoruz...
Bu işler böyledir. Büyük düşünür Yılmaz Özdil’in de söylediği gibi, “gücü olan dayatır...” Ülkemizde hukuk düzeni böyle şekillenmiştir... Gücü olan dayatıyor. Burada bir problem görmüyoruz. (Bu cümleden olarak, Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk Davaları’nın nasıl bir dayatmanın “ürünü” olarak ortaya çıktığını Cumhuriyet yazarlarının sütüne ve vicdanına bırakıyoruz. Bakire bir hanımefendiye bekâret raporu aldıran vicdansız cemaat savcıları için de söyleyecekleri bir çift söz vardır herhalde.)
Problem şu: Dayatma imkânı ortadan kalktığı için öfkelenen ve cemaati adına tehditler savuran Celal Kara, ikide bir Menderes anıştırması yapıyor. Bir anlamda darbeye (yani Başbakan asan 27 Mayıs’a) meşruiyet atfediyor. Menderes, Meclis’te bir “Tahkikat Komisyonu” kurduğu için asılmış... Oysa bunların suçu (yani Erdoğan ve çevresinin suçu), Menderes’inkinden daha ağırmış. Hiç kaçarları yokmuş. Mutlaka hesap vereceklermiş. Müebbetlik suçla yargılanacaklarmış...
Ben de Celal Kara’ya şunu sormak istiyorum: Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’i niçin tutukladınız? Hadi Zarrab’ı, para hareketlerini, rüşvet iddialarını anladık diyelim. (Anlamadık ama anladık diyelim.) Mustafa Demir’i niçin tutukladınız? Hangi suçunun, hangi cürümünün, hangi usulsüzlüğünün karşılığı olarak? Dahası şu: Bazı sanıklara, “İki dakikan var. Erdoğan’ı suçla, buradan elini kolunu sallayarak çık” derken hangi kamu yararını gözetiyordunuz?"
CELAL KARA KENDİNİ ÖLDÜRMEYE ADAMIŞ
Savcı Kara'ya bir tepki de Yenişafak gazetesi yazarı ve yönetmeni İbrahim Karagül'den geldi. "Yargılanacaksın diyenler, öldürüleceksin diyormuş!" başlıklı yazısında Karagül, şunları söylüyor:
"Aylardır, sayısız hakaret, küfür ve tehdit mesajları alıyoruz. Bu, 17 Aralık darbe girişiminin karşısında duran herkes için muhtemelen böyledir. Seviyesizliğin, çirkefliğin, edepsizliğin bu tür örneklerini kanıksadık, önemsemiyoruz. Burada yazınının konusu da bu tür mesajlar değil zaten.
Ancak, yine koordineli, belli bir kampanya çerçevesinde belirlendiği çok aşikar olan bir tehdit cümlesi hep dikkatimi çekti: “Yargılanacaksın, az kaldı” ya da “müebbetle yargılanacaksın” şeklinde cümleler, münferit hezeyan örnekleri değil, paralel örgütün belli kişi ve çevrelere yönelik yaygın yıldırma ve korkutma kampanyalarının bir parçasıydı.
Celal Kara kendini öldürmeye ayarlamış
Çünkü ısrarla, aynı cümleler defalarca gönderiliyordu ve bu cümleler ezberletilmişti: “Yargılanacaksın, müebbetle yargılanacaksın…” Bu sözleri de o münferit hezeyan örneklerinden biri sayıp hiçbir zaman ciddiye almadım. Bugün, aşağıda yazacaklarımdan sonra da ciddiye almayacağım. ün Cumhuriyet gazetesinde Can Dündar'ın, paralel örgütün ve darbe girişiminin önde gelen isimlerinden olduğu için meslekten kovulan Celal Kara ile yaptığı söyleşideki o ifadeleri görünce, açıklama ve söz konusu mesajlarda aynı dilin kullanılıyor oluşu, dikkatimi çekti.
Ortada ciddi bir durum var. Celal Kara gibi, o mesajları gönderenler de, gönderilmesini organize eden de ciddi biçimde “müebbed” ifadesini kullanırken adam öldürmeyi kastediyormuş. Bu adamların zihninin gerçekten bir intihar saldırganı gibi kodlandığını bir kez daha fark ettim. Bize gelen sözlerle, Kara'nın sözleri aynı merkezlerde kurgulanmış, 17 Aralık darbesini planlayanlar da, o sözleri kampanyaya dönüştürenler de aynı merkezlermiş.
Başarsalar Başbakan asacaklarmış
Kara; “Menderes, anayasayı ihlalden mahkûm olmuştu. Bunların yaptığı onun yaptıklarını fersah fersah aştı. Bizimle ilgili kararı veren hâkimler de, bu karar için baskı yapan iktidarla birlikte anayasayı ilga suçundan yargılanacak" diyor. Hala, utanmadan herkesi tehdit ediyor. Sadece darbenin hedefindeki isimleri değil, bugün o darbeyi soruşturan savcıları da, darbecileri yargılayan hakimleri de tehdit ediyor. Cümleleri şu anlama geliyor: Bunların suçu Menderes'ten ağır. Menderes asıldı. Asılmadan öte ceza yoktur. Öyleyse bunlar da asılacak! Daha ötesi ne düşündüler bilmiyorum.
Buradaki, “Müebbedle yargılanacaksınız” sözleri “öldürüleceksiniz” anlamında kullanılıyormuş. Kara, bu sözleriyle darbe girişiminin tam merkezinde olduğunu kendi sözleriyle te'yid etti. Darbenin ötesinde, bu ülkenin Başbakanı'nı asmaya kadar varan planların içinde olduğunu ortaya koydu. Karar ve benzerleri, vatana, millete, devlete karşı ihanetten, öldürme, yok etme girişimlerinden ciddi biçimde sorumlu tutulmalı, bu suçlamalarla yargılanmalı. Darbeye teşebbüs ve cinayetten sorgulanmalı.
Öldürülecekler listesi yapmışlar
Onlar daha ötesini bile planlamışlardı. Paralel örgütün merkez komitesi, bu tür insanlar üzerinden Türkiye genelinde yaygın bir idam, hapis, cezalandırma projesi yürütmüşlerdi. Belki öldürülecekler listesi bile hazırlamışlardır. Tam o tarihlerde, Ankara'da gözaltına alınacaklar için salonlar hazırladıkları söylenmişti. Siyasette, iş dünyasında, medyada, bürokraside cezalandırılacaklar, tasfiye edilecekler listeleri oluşturmuşlardı. İl il tutuklanacaklar listesi yaptıkları ortaya çıktı. Her ilde kaç kişiyi tutuklayıp hapislere dolduracakları önceden planlanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmek için harekete geçen intihar bombacıları, her ilde ayrı ayrı darbe planları yapmışlardı.
İdamı geri getireceklerdi
Darbe başarılı olsaydı, Başta Erdoğan olmak üzere, ekibinde ve yakın çevresinde yer alan birçok kişiyi ölümle cezalandıracaklardı. Müebbed demelerinin sebebi Türkiye'de idam olmayışıdır. İdam cezası olsaydı bugün kullandıkları ifadede müebbed yerine idam ifadesini kullanacaklardı. Bu sözler, idam cezasını bile geri getirmeyi kafalarına koyduklarına işaret ediyor. Bu ülkenin siyasetine yön veren, devlet iktidarını temsil eden herkes tehdit altındaydı. Hepimiz tehdit altındaydık. Ülkemiz, insanlarımız tehdit altındaydı…
Geri adım attıramazlarsa, pes dedirtip çekilmesini sağlayamazlarsa, ellerine kelepçe vuramazlarsa Başbakan'ı ortadan kaldıracaklarmış. Bunun planlarını yapmışlar. Ona ömür biçmişlerdi, birkaç ayda ölecek kehanetini yaygınlaştırıyorlardı. Ama görüyoruz ki, sadece ölüm beklememişler. Ölmesini sağlayacak operasyonlara, hazırlıklara da girişmişlerdi.
Terör, cinayet, intihar timleri
Bütün bu sözler bende bir endişeyi ortaya çıkarıyor. Öldürme, yok etme, tasfiye etme, toplumun bir bölümünü silip süpürme hesapları yapan bu örgütün suikast timlerinin, cinayet timlerinin, intihar bombacılarının da olduğunu düşünüyorum. Belli bir aşamadan sonra bu yöntemlere başvuracakları ihtimali rahatsız edici. Türkiye'nin siyasi pozisyonuna göre, kendilerine verilen talimatlara göre, yeri ve zamanı geldiğine karar verdiklerinde, bu timleri harekete geçireceklerini, Türkiye'yi kaosa sürüklemek için her türlü kirli senaryoyu deneyeceklerini düşünüyorum.
Suikast ihaleleri mi aldılar?
Daha şimdiden, Türkiye karşıtı bütün uluslararası güç çevreleriyle ortaklık kurmaya çalışan, yaygın bir Türkiye düşmanlığına girişen, kaos ihalelerine talip olan bu çevrenin, terör ve suikast ihaleleriyle de ilgileneceğini düşünüyorum. Böyle bir ihale olmasa bile, Başbakan asma, etrafındakileri darağacına gönderme planları yapanların, başarısız olmaları halinde, o psikolojiyle, o kör histerik halleriyle her türlü cinayeti işleyecek bir ruh haline sahip olduklarını düşünüyorum. Fitne ve kötülük duygusunun en ileri örneklerini gösterenlerin, cinayet ve terör konusunda zorlanacaklarını sanmıyorum. Paralel örgüt, darbe girişimi, Türkiye çapında siyasi dizayn projesi gibi alt başlıkların da ötesinde, bu çevrelerin uluslararası terör ve istihbarat ihaleleri ile ilgili yepyeni bir dosya açılmalı."
(16 Mayıs 2015, 14:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: