HSYK, Şanlıurfa'daki telekulak operasyonunda tutuklanan 3 istihbaratçı polisi, usul ve yasaya aykırı olarak serbest bırakan Hakim Habil Kahraman hakkında inceleme izni verdi. Kahraman'ın olağandışı şekilde nöbetçi yapılarak polisleri bıraktığı belirlendi. Öte yandan MİT TIR'larının durdurulması olayında 17 askerin tutuklanması üzerine sanık avukatlarının yaptığı açıklamadaki bazı ifadeler paralel yapının adliyelerde hala etkin olduğunu düşündürdü. İstanbul'daki mahkemelerin taraflı, Adana'dakilerin ise tarafsız gösterilmesi gibi hukukçulara yakışmayacak karalamalar bir tarafa, avukatların kullandığı ifadeler ne kadar büyük bir nefrete sahip olduklarını gösteriyordu.
11.04.2015 13:09 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 3. Dairesi, Şanlıurfa'da usulsüz dinlemelere ilişkin operasyonda tutuklama kararı verilen 3 polisi usulsüz şekilde serbest bırakan nöbetçi Hakim Habil Kahraman hakkında inceleme izni verdi.
Olayın detayları ise şu şekilde gerçekleşti:
5 Ocak 2015 tarihinde Şanlıurfa merkezli 11 ilde düzenlenen telekulak operasyonunda aralarında şube müdürü, amir, başkomiser ile polis memurlarının bulunduğu 14 kişi gözaltına alınmıştı. Şüphelilerden 3'ü çıkarıldıkları 2. Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklanmıştı. Tutuklanmadan 5 gün sonra, 12 Ocak 2015 tarihinde şüpheli avukatları kararına itiraz ederek tahliye istedi. Tahliye talebini Şanlıurfa 2. Sulh Ceza 13 Ocak'ta reddederken, bu karara 1. Sulh Ceza Hakimliği nezdinde yapılan itiraz da 16 Ocak'ta reddedildi. Böylece karar kesinleşmiş oldu.
HUKUKU AYAKLAR ALTINA ALDI
Kararın kesinleşmesinden 2 gün sonra şüpheli avukatları, bu kez Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerinden nöbetçi Hakim Habil Kahraman'dan tahliye istedi. Kahraman, 1. Sulh Ceza'nın ret kararına ve yeni bir delil de sunulmamasına karşın talebi değerlendirmeye aldı. Şüphelilere ilişkin delilleri de tetkik etmeyen Kahraman, sadece avukatların dilekçeleri ve beyanları ile şüphelilerin ifadelerine dayanarak nöbetinin son gününde acil olarak istihbaratçı polislerin tahliyesine karar verdi.
SAVCI TELEVİZYONDAN ÖĞRENDİ
3 klasörlük dosyanın kapağını bile açmayan Kahraman'ın tahliye kararını soruşturma savcısının paralel yapının yayın organlarından verilen son dakika haberlerinden öğrendiği ortaya çıkmıştı. Ne usul ne de yasa dinleyen Kahraman'ın, kararın verildiği tarihlerde olağandışı bir şekilde nöbetçi yapıldığı, nöbet listesinde birinci sıradaki hakim yerine son sırada bulunan Kahraman'a nöbete yazıldığı tespit edildi. Bu görevlendirmeyi yapan Şanlıurfa Adalet Komisyonu Başkanı Mustafa Gürbüz, HSYK 1. Dairesi tarafından 15 Ocak 2015'de yani karardan 3 gün önce hazırlanan kararname ile İstanbul Anadolu Adliyesi Hakimliği'ne atanmıştı. Tahliye kararını veren Kahraman'ın ise geçtiğimiz yıl ilk kurasını Şanlıurfa'ya çeken ve avukatlıktan mesleğe geçen yeni hakim olduğu öğrenildi.
HSYK derhal harekete geçti
Şanlıurfa Başsavcılığı tarafından, Kahraman'ın kararının usul ve hukuktan uzak olduğuna ilişkin tutanak tutulması üzerine HSYK derhal harekete geçti. Kahraman hakkında inceleme izni veren HSYK 3. Daire'nin görevlendirdiği müfettişler iddialar hakkında rapor hazırlayacak. Raporu değerlendirecek olan Daire'nin soruşturma izni vermesi durumunda ise dosya, hakim ve savcılar hakkındaki suç soruşturmalarına karar vermekle görevli 2. Daire'ye gönderilecek.
TIR SANIKLARININ AVUKATLARI 'ADANA ADLİYELERİ BİZDEN' DER GİBİ KONUŞTU
Öte yandan paralel yapının yargıda örgütlendiğini ve hala etkin olduğu şüphesini güçlendiren bir gelişme yaşandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 22 Temmuz 2014 tarihinde başlattığı, "Selam-Tevhid soruşturmasında kumpas kurulduğu ve paralel yapının bu yolla hükümete yönelik bir darbeyi hedeflediği" iddialarını konu alan soruşturmada geçtiğimiz günlerde üçüncü dalga operasyonlar gerçekleşmişti. Adana'daki MİT Tır'larının durdurulmasının da aynı darbe girişimi kapsamında gerçekleştiğinin belirlenmesi üzerine 34 jandarma muvazzaf subayı çeşitli illerde gözaltına alınmıştı. 32 subay tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevkedilirken 17'si tutuklanmış, 15'i de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
İşte tutuklama kararları üzerine adliye önünde açıklama yapan sanık avukatları gelişmeye çok sert tepki gösterdi. Avukatların açıklamaları, paralel yapının adliyelerde hala etkin olduğunu düşündüren ifadelerle doluydu. İstanbul'daki mahkemelerin taraflı, Adana'dakilerin ise tarafsız gösterilmesi gibi hukukçulara yakışmayacak karalamalar bir tarafa, avukatların kullandığı ifadeler ne kadar büyük bir nefrete sahip olduklarını gösteriyordu.
Asker avukatlarından skandal açıklamalar
Paralel medyanın yayın organlarından Bugün gazetesinde "Asker avukatlarından bomba açıklama" başlığıyla verilen haberde aşağıdaki satırlar yer alıyor:
"Selam terör örgütü soruşturmasında görev alan polislere yönelik operasyon kapsamında MİT TIR’larını durdurdukları için tutuklanan askerlerin avukatları karara tepki gösterdi. Avukatlar, müvekkillerini Adana’da tutuklatamayan iradenin aynı gerekçelerle İstanbul’a getirterek tutuklanmalarını sağladığını söyledi.
Soruşturma kapsamında 32 askerden 17’si tutuklandı. Askerlerin avukatları karardan sonra adliye önünde basın açıklaması yaptı. Avukat Hasan Tok, “İçeride de söyledim. TIR, Hatay’ı Adana’yı dolaştı İstanbul’a geldi Çağlayan’a park etti. Buradan sonra da bence Brüksel’e gider. Bu TIR her yere gider yani Lahey’e gider.” dedi. Adil yargılama, masumiyet karinesi, delil, kanıt bunların silinip çöpe atıldığını ifade eden Tok, “Yukarıda dağlar emrediyor karıncalar eziliyor.” ifadesini kullandı.
“Türkiye’de sizin de bizim de hepimizin, o emredenlerin çocuklarına da lazım olacak olan adalet ortadan kaldırılıyor.” diyen Tok, “Biz Abdullah Öcalan değiliz kardeşim. 312’den (darbe) yargılanacak olanlar PKK ve diğer terör örgütleridir. TSK mensuplarını 312’den yargılayan adam yarın öbür gün gelir kendisi de 312’den yargılanır.” şeklinde konuştu.
Şu ana kadar sustuklarını dile getiren Tok, “TIR’ların içinde ne olduğunu Türk toplumu merak etmiyor mu? Casussa, çeteyse, örgütse, vatan hainiyse, şerefsizse benim müvekkillerim, bunları mahkemede de söyledim, o zaman ne olacak TIR’ların içerisini açacağız kardeşim. Bakacağız kim şerefsiz, bu ülkede kim namussuz, kim vatan haini, silah kaçakçısı, kim terör örgütlerine silah götürüyor, kim TIR’larla silah taşıyor. Bunların hepsi görülecek. Biz bunları, susuyoruz bugüne kadar söylemedik. Biz vatanını milletini seven insanların avukatlarıyız. Bu insanlar susuyor, niye susuyor? Vatan, millet zarar görmesin diye susuyor. Ama bundan sonra susmayacak. Çünkü tutuklanan insan ne yapacak konuşacak. TIR’ların içinde ne var, Türk toplumu bundan sonra görecek.” diye konuştu.
Müvekkillerinin Adana’da aynı olayla ilgili yargılandığını hatırlatan avukat Ali Gayıranal da “Aynı maddeler, aynı suçlamalarla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu şahıslar hakkında bir soruşturma açtı.” dedi.
Adana’da gerçekten hukuktan yana, hukukun üstünlüğüne inanan hakimler sayesinde müvekkillerinin suçsuz oldukları için tutuklanmadığını söyleyen Gayıranal, “Tabi bu gören birileri bu sefer ‘bu insanları nasıl tutuklarız’ diye düşünmüş olacaklar ki Adana’daki olayı bir şekilde İstanbul'a bağlayıp, ki İstanbul savcılığının yer bakımından yetkisi yoktur, İstanbul savcılığı Adana’da vuku bulmuş bir olay için soruşturma yetkisine sahip değil. Ama ne yaptılar bir Selam dosyası var. Bugünlerde ‘sözde’ Selam tevhit örgütü dosyası oldu. O dosya ile bu şahısları bağlantılandırmak suretiyle alıp İstanbul’a getirdiler.” diye konuştu.
Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde müvekkillerin zaten yargılandığı bir olayın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tekrar soruşturma konusu yapıldığını vurgulayan Gayıranal, “Orada başaramadıkları tutuklamayı bin bir türlü kumpas ile halihazırda Anayasa Mahkemesi’nde anayasaya aykırılığı konusunda iptal davası devam eden sulh ceza mahkemeleri eliyle bir şekilde sevk edilen 32 müvekkilden 17 tanesi tutuklandı.” ifadelerini kullandı.
Gayıranal, “Er ya da geç hukuk ve adalet yerini bulacak ve bugün birilerine kumpas kurmak için yaptıkları yasalar bu kumpas kuranlara geri dönecektir. Bu bir tehdit değildir.” şeklinde konuştu.
Savcılık tarafından askerlere üç tane ilginç soru sorulduğunu belirten Gayıranal, “Fethullah Gülen ve Emre Uslu’yu tanıyıp tanımadıkları, 17 Ekim 2013’te Samanyolu TV’de yayınlanan Şefkat Tepe adlı dizideki bir kısım repliklerin şahıslar tarafından talimat olarak algılanıp algılanmadığı. Bu müvekkillere sorulmuş, cevaplarını vermişler. Fakat ne gariptir ki sorguya sevk edildikten sonra müvekkillere bu bahsedilen sorular ve suçlamalarla alakalı bir sevk söz konusu olmamıştır. Sevk tamamen 312 (darbe) ve 314/2’den (örgüt üyeliği) yapılmış. Sorgu aşamasında müvekkillere ne Fethullah Gülen Hocaefendi, ne Samanyolu Tv ne de Şefkat Tepe ile alakalı soru sorulmamıştır.” dedi.
Bununla ne yapılmak istendiğini belirten Gayıranal, “Artık bir hastalık, paranoya oldu. Herkesi her şeyi paralele ve bu ülkede hizmet camiası, cemaat olarak bilinen camiaya bağlamaya çalışmaktadırlar. Artık gına getirdi. Fakat başaramıyorlar. Tabi onun arkasında duramıyor, savcı buna ilişkin sorular sorarken cesaret gösterip bunları sevk maddelerine ekleyemiyor.” ifadelerini kullandı.
Tutuklama kararının açıklanmasından sonra duygusal sahnelerin yaşandığını kaydeden Gayıranal, “Tutuklanan müvekkiler suçsuz olduklarını bildikleri için rahattılar, gülüyorlardı. Serbest kalan arkadaşları ağlıyor ve onları alkışlıyordu.” diye konuştu. (Cihan)" (Bugün)
(11 Nisan 2015, 13:09)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: