Başbakan Erdoğan'ı böcek adı verilen dinleme cihazlarıyla dinlediği belirtilen çetenin yargılandığı davada ilk duruşma yapıldı. 13 sanığın yargılandığı davada 5 polis görevlisi halen firari. Duruşmada ifade veren polis memuru Seyit Saydam'ın söyledikleri duruşmaya damgasını vurdu. Saydam, yurtdışına kaçan böcek ekibini teşhis etti: 'Söğütözü'nde arabaya bindiler. Ellerinde birer çanta vardı. Aramam bitince ofis kapısını açtım. Telefonun orada uğraşıyorlardı...' Duruşmada sanıkların birbiriyle çelişmesi dikkati çekti. Öte yandan firari sanıklardan Sedat Zavar geçtiğimiz günlerde Erzurum'da başlatılan yasadışı dinleme soruşturmasında da şüpheli olarak aranıyor. Bu firarlar, sanıklar hakkındaki suçlama ve şüpheleri güçlendirdi. Bu durum, paralel kesimlerin diğer soruşturma ve davalarda sık sık dile getirdiği 'kaçmadık işte buradayız' savunmasını da geçersiz kılmış oldu. Böcek davasının en önemli detaylarından biri, çete yapılanmasıyla Fetullah Gülen bağlantısının paralel yapı sürecinde açılan davalarda ilk kez bir iddianamede dile getirilmesi olmuştu.
03.01.2015 16:19 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı başbakanlığı döneminde ‘casus böcek’lerle dinlediği belirtilen çetenin yargılandığı davada ilk duruşma yapıldı. Erdoğan’ı Keçiören’deki ikametgahı, AK Parti Genel Merkezi, Başbakanlık Merkez Bina ve Başbakanlık Resmi Konut’a ‘böcek’ yerleştirerek dinlemekle suçlanan 13 zanlıdan 8’i Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı.
Mahkemenin son başkanı Mahmut Kaya'nın geçtiğimiz günlerde Yargıtay'a seçilmesi dolayısıyla Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hüseyin Karamanoğlu, mahkemeye başkanlık yaptı.
SANIK MEHMET YÜKSEL'İN SAVUNMASI
Duruşma, sanıklardan eski Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanı Mehmet Yüksel'in savunmasıyla başladı. Suçun varlığını kabul eden Yüksel, kendisinin ise bu suçla ilgisinin olmadığını iddia etti. Yüksel, 2008'de Başbakanlık Koruma Müdürlüğüne atandığını, o dönemde Başbakanlık Koruma Müdürlüğünün "ilkel şartlarda çalıştığını, araç gerecinin yetersiz olduğunu" ifade etti.
Erdoğan'ın ve amirlerinin desteğiyle müdürlüğün personel, araç-gereç, silah ve donanımını dünya standartlarının üzerine çıkarmaya çalıştıklarını anlatan Yüksel, daha önce Başbakan'ın gittiği yerleri, Başbakanlık'ta görevli 2 kişi göz ve dedektörle kontrol ederken, aldıkları çok iyi sinyal tarayıcı cihazlarla, Başbakan'ın yurtiçi ve yurtdışında gittiği her yeri aramaya başladıklarını bildirdi.
Görev süresindeki çalışmalara ilişkin bilgiler veren Yüksel, "Dünyanın her noktasındaki otel odasını, toplantı yaptığı yeri aradık, hiçbir şekilde ihmal etmedik. Sayın Başbakanımız, çok hareketli bir lider, dünyanın her yerine, her an gider. Görev süremizde 3 seçim geçirdik. Şükürler olsun ki ne Sayın Başbakanımızı ne de bizden sorumlu kişileri utandıracak bir davranış içine girdik" diye konuştu.
Başbakanlığa aldıkları yakın nokta personelini, bizzat polis okullarıyla görüşerek, boyu 1.85'in üzerinde olan ve okul müdürlerince tavsiye edilenler arasından, mülakatla seçtiklerini anlatan Yüksel, Güvenlik Sistemleri Daire Başkanlığına, Başbakanın ikamet ve Resmi Konutunun, ayda iki kere aranmasını önerdiklerini söyledi.
Yüksel, şöyle devam etti: "Sayın Başbakan'ın yurtiçinde ve yurtdışında her gün programı oluyor. Bu yüzden ayda iki kere aranmamış. Ancak arkadaşların art niyeti olduğunu düşünmüyorum. Başbakan'ın bütün konuştuğu yerlerde böcek araması yaptık, ancak ikametlerde düzenli arama yapılmadığını soruşturma aşamasında gördük. Ben, soruşturmanın ilk gününden beri varım. Böcek 28 Aralık 2011'de bulundu. Çok gizli bir bilgiydi. Sayın Müsteşarımız beni odasına çağırdı, 'Mehmet Bey, böyle böyle' dedi. MİT Müsteşarı'na gidip çalışma yapmamızı istedi. Ortaya çıkabilmesi için de elimizden gelen çabayı gösterdik."
Yüksel, sanıklardan Serhat Demir'i Başbakanlığa kimin aldığına yönelik soru üzerine, "Zeki Bulut, ABD'de eğitim gören ve nitelikli bir arkadaşımız olduğunu söyledi. Ben de kendisini mülakata aldım. İki tane yabancı dili vardı. En son ben karar verdim. Ancak kararı vermeden önce İstihbarat Daire Başkanlığı çok detaylı araştırır. Onlardan gelecek en ufak bir uyarıda isimleri çizerdik" bilgisini verdi.
Sanıklardan Ahmet Türer'i de ABD'ye gittiklerinde gördüğünü aktaran Yüksel, o dönemde üniversitede ders veren Türer'i, nitelikli bir personel olarak gördüğünü, ancak Demir ile bacanak olduklarını Başbakanlığa geçtikten sonra öğrendiğini belirtti.
"Başbakanın ofislerinin ayda iki kere aranması talimatının yerine getirilip getirilmediğini niçin kontrol etmediğinin" sorulması üzerine Yüksel, "Öncelikli görevimiz Başbakanımızın güvenliğini sağlamak. Her dakika zamanımız dolu. Mümkün olduğunca ofisleri aratıyorsunuz" dedi.
-'Böceklerin konulduğu tarihte Erdoğan ameliyat oldu'-
Böceklerin konulduğu tarihlerde Erdoğan'ın ameliyat olduğunu ve İstanbul'da bulunduğunu hatırlatan Yüksel, sanıklardan Demir'in de bu tarihlerde İstanbul'da görevli olduğunu kaydetti.
Böceğin konulduğu tarihlerde Serhat Demir'in Ankara'ya geldiğini bilmediğini aktaran Yüksel, Kasım-Aralık 2011'deki böcek aramalarını da soruşturma sırasında öğrendiğini söyledi.
Mahkeme Başkanı Hüseyin Karamanoğlu'nun, "O dönemde basında usulsüz dinlemeler konusunda birçok haber çıkıyordu. Personelinize bu konuda hassas olunması konusunda emir verdiniz mi? Evrakları niye kontrol etmediniz?" sorusu üzerine Yüksel, arama görevinin yönetmelikte kendilerine verilmediğini, bunu idari tasarruf olarak, tedbiren yaptıklarını kaydetti ve "O dönemde en önemli şey, Sayın Başbakanımızın güvenliğiydi. Her dakika yanındaydık. Ayrıca çalışma ofisi, 24 saat personelin bulunduğu ve 5 personel dışında kimsenin girmediği kapalı bir alan" dedi.
-'Bu suçların içinde yokum'-
İddialara ilişkin, "Kesinlikle bu suçların içinde yokum. Dosyada da görülecektir" diyen Yüksel, "Resmi olarak bütün birimlerimi ayda en az 4-5 kez diğer rütbelilere denetlettiriyordum. Bununla ilgili bütün rütbelilerin tanıklık yapacağını düşünüyorum. Ama takdir edersiniz, bin 400 personeliniz var. Sayın Başbakanımızın ve ailesinin yakın korunmasından, tesislerin korunmasından, evrak imzalanmasından sorumluydum. Birçok seyahatte 10-11 saat uçtuktan sonra evrak imzalamaya gittim. Görevimi iyi yapmak için çalıştım" diye konuştu.
-'İstihbarat daire başkanlığından yardım istenmemesi konusunda kararlıydık'-
Sanıklardan Zeki Bulut'un avukatı Hakan Yıldız'ın sorusunu yanıtlarken, firari sanık Serhat Demir'in nitelikli bir personel olduğunu, bilgisayardan, teknolojiden anladığını, iki dil bildiğini ifade eden Yüksel, "İstihbarat raporunun da olumlu gelmesiyle onu Başbakanlık korumaya aldık" dedi.
"Konuttaki aramanın İstihbarat Daire Başkanlığınca yapılmasının nedeni cihazların İstanbul'da bulunması olabilir mi?" sorusunu yanıtlayan Yüksel, "Pratikte mümkün. Ama, hiçbir şekilde İstihbarat Daire Başkanlığından yardım istenmemesi konusunda kararlıydık" dedi.
Sanık Serhat Demir'in konutlarda "aramaya" geldiğinden haberdar olmadığını söyleyen Yüksel, kendisinden de bu konuda izin istenmediğini ifade etti.
-'Resmi konutta sabit jammerlar var'-
Bir soru üzerine Erdoğan'ın Keçiören'deki konutu ile Başbakanlık Resmi Konutunda sabit jammerlar bulunduğunu, bunların, uzun ömürlü olması için sadece makama geldiğinde çalıştırıldığını aktaran Yüksel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya'nın, "Serhat Demir'in bacanağı olan Ahmet Türel kimin referansıyla alınmış?" sorusuna ise "Zeki Bulut ve Ahmet Türel, ABD'de tanışan insanlar zaten. Sayın Başbakanımızın ABD seyahatinde, o beni tanıştırmıştı. Ahmet de teknik konularda yeterli ve İngilizcesi olan bir arkadaşımızdı" yanıtını verdi.
Bir sanık avukatının, jammerlar çalıştığında böceklerin sinyal vermesini engelleyip engellemeyeceğine yönelik sorusunu da Yüksel, "Tabii ki" dedi.
SANIK ZEKİ BULUT'UN SAVUNMASI
Suçlama tarihinde Erdoğan'ın Yakın Koruma Müdürlüğü'nü yapan sanık Zeki Bulut da Başbakanlık'taki göreve başladığında "lakayt bir düzen" gördüğünü, hiyerarşinin kaybolduğuna tanık olduğunu ifade etti. Göreve başladıktan sonraki çalışmalarına değinen ve Başbakanlıktaki koruma polislerinin imkanlarını artırdıklarını anlatan Bulut, şunları kaydetti:
"Beyefendiye, 4 buçuk yıl hizmet ettim. Sabah erken saatte gittim, gece yarısı döndüm. Ortalama 17-18 saat çalışıyordum. 4 buçuk yılda sadece bir gün, kayın babam vefat ettiğinde çalışmadım. Amiyane tabirle Sayın Erdoğan'ı yataktan aldım, yatağa bıraktım. En son adamdım. Devamlı yurtdışında, devamlı il dışındaydık. Herhalde bin 500 gün çalışmışım, bunun bin gününü Ankara dışında geçirmişim. Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttuğum oldu. Çocuklarımın büyüdüklerini hiç görmedim. İnsan üstü bir görev. Bunu yapabilmek için hakikaten beyefendiyi sevmeniz gerekiyor, bu kadar gönül bağı, bu kadar aşk ile bağlanmanız gerekiyor. Görevi aldığım ilk gün ellerimi başıma aldım ve düşündüm. Allah'a, 'Devletimin başbakanını koruyacağım. Bundan daha büyük bir görev yok' diye şükrettim. Sayın Başbakanı kazasız belasız, kılına zarar gelmeden görevi bırakmayı nasip etmesi için Allah'a dua ettim. Görevi bırakınca da bu yerine geldiği için iki rekat şükür namazı kıldım. Ama şimdi ne yazık ki hain olarak addediliyoruz. Bu kadar büyük bir sevginin, bu kadar büyük bir aşkın karşılığının bu olmaması gerekiyordu. Başbakanımızı, beyefendiyi, iddia ediyorum ki biz gelene kadar Allah korumuş. Öncekilerden tanıdığım, sevdiğim arkadaşlarım da var. Ama ne yazık ki böyleymiş."
-'10 ay daha görevi sürdürdüm'-
Dinleme cihazı bulunduktan sonra yaklaşık 10 ay daha görevini sürdürdüğüne işaret eden Bulut, görevi sona erince, küçük yerlere giden birçok meslektaşının aksine Denizli Emniyet Müdürlüğüne getirildiğini söyledi. Görevden ayrılırken, Erdoğan'ın memnuniyetini bizzat dile getirdiğini kaydeden Bulut, Erdoğan'ın, Denizli'de, "Size, kendi müdürümü gönderdim, emanet ettim. Burada çok daha başarılı olacak" diyerek, kendisini onurlandırdığını belirtti.
Bulut, "Hiç anlamadığım bir süreçte, Şubat 2014'te görevden alındım. Neden alındığımı bilmiyorum" dedi.
SANIKLAR BİRBİRİYLE ÇELİŞTİ
-'Serhat Demir için referansta bulunmadım'-
Zeki Bulut, bir soru üzerine, kendisinden önceki Mehmet Yüksel'in bir sözünün yanlış olduğunu ifade ederek, "Serhat Demir için referansta bulunmadım. Ahmet Türer referansta bulundu, çünkü bacanağıydı. Serhat çok nitelikliydi. 2 yabancı dil biliyor, prezentabl, düzenli, temiz ahlaklıydı. Bir savunma sporunun Türkiye'deki en önemli hocalarından birisi. Ahmet, referansta bulundu, onun üzerine Başkanımla değerlendirdik, komisyon kurarak, INTERPOL Daire Başkanlığından talep ettik. Vermediler. Genel Müdürümüzle görüşme yapıldı, alınamadı. Sayın Bakanımızla görüştükten sonra, zor aldık" diye konuştu.
Erdoğan'ın 2011'deki rahatsızlığı döneminde İstanbul'da bulunduğunu kaydeden Bulut, "O dönemde beyefendinin bir misafiriyle ilgileniyordum. Bir hafta için gelen misafir iki ay kadar kalmıştı. Demir'in ailesi Ankara'daydı. 'Ailemden uzak kaldım. Çocuğum da rahatsızmış. Görüp geleyim' dedi. Bununla ilgili izin aldı. Bu yüzden Serhat'ın İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini biliyorum" ifadelerini kullandı.
Böcek araması konusunda İstihbarat Daire Başkanlığından yardım istendiğini bilmediğini aktaran Bulut, çalışma şartları dolayısıyla bütün sistemi takip etmesinin imkansız olduğunu söyledi.
Bulut'un avukatı Hakan Yıldız ise şunları kaydetti: "Müvekkilimin, büronun içindeki işleyişi bizzat takip etmesi mümkün değil. Soruşturma aşamasında müvekkilim tanık olarak görünüyordu. Savcılıkla yaptığımız görüşmede, 'Mehmet Yüksel ve Zeki Bulut'u tanık olarak çağırıyoruz, gelmiyorlar. Gözaltına aldıracağız' diyorlardı. Davayı açan savcı ve başsavcıvekili gözaltı günü yaptığımız görüşmede müvekkilin dosyada şüpheli olmadığını söylediler. Müvekkilim casuslukla suçlanıyor, diğer bütün sanıkların kayıtları didik didik edilirken, müvekkilimle ilgili tek bir araştırma yok, tek bir delil yok. Müvekkilim burada reklam yüzü. Ben buna inanıyorum. Müvekkilim, bin 550 gün çalışmış, bunun bin 117'sini Ankara dışında geçirmiş. Her şeyi denetlemesi mümkün mü?"
-'Hiç beklemediğimiz bir günde gözaltına alındım'-
Erdoğan'ın avukatı Özkaya, Bulut'a, "Resmi Konuta Erdoğan'ın yanına gittiğinde cep telefonlarının çalıştığını gördüğünü" belirtti ve buna ilişkin bir soru yöneltti.
Soru üzerine "Jammerları açmıyorlardır" diyen Bulut, savunmasını tamamlarken, "Beyefendiye karşı sadakatime, çalışmama herkes tanıktır. Hiç beklemediğimiz bir günde gelindi, gözaltına alındım. 4 gün nezarethanede kaldım. Kelepçe takıldı, rencide edildim. Tabii, ifademiz alındı ve savcılıktan serbest kaldım. O psikoloji içinde, beyefendiye olan sevgimi, gönül bağımı, sadakatimi herkes bildiği için sayın bakanlarımız ve bürokratlarımızın da arasında olduğu binlerce kişiye mesaj attım" ifadesini kullandı ve mesajını okudu.
Bulut'un ardından diğer sanıkların savunmalarına geçildi.
SANIK SEYİT SAYDAM'IN SAVUNMASI: EKİBİ TEŞHİS ETTİ
Sanıklardan, suç tarihleri olan Kasım-Aralık 2011 arası Başbakanlık Koruma Dairesi Güvenlik Sistemleri Büro Amirliği’nde görevli polis memuru Seyit Saydam’ın söyledikleri duruşmaya damgasını vurdu.
Davanın firari sanıklarından Serhat Demir’in, Kasım 2011’de arama-taramada kullanılan HAWK cihazını alarak gelmesini istediğini belirten Saydam, “Söğütözü’nde arabaya 3 kişi bindi. Gençlerin elinde birer çanta vardı. Yaşlı olan öne oturdu. Bu 3 kişiyle birlikte önce AK Parti Genel Merkezi’ne, ardından Keçiören’deki ikamete gittik. Demir’in söylemesiyle ofislerden birine geçtim, 35-40 dakika arama tarama çalışması yaptım. Çalışmam bitince diğer ofisin kapısını açtım. Amirler ayakta duruyordu, diğer iki genç telefonun orada uğraşıyorlardı” dedi.
Arama yaptıklarına ilişkin tutanak tutmadıklarını söyleyen Saydam, Söğütözü’nde arabaya binen kişilere ilişkin, “Ne iş yaptıkları konusunda hiçbir şey söylenmedi” dedi. HAWK cihazı eğitimi almamasına rağmen nasıl arama-tarama yaptığının sorulması üzerine Saydam, “Aşırı yüksek ses çıkarsa, Serhat Demir’e haber verecektik” diye konuştu. Savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Hüseyin Karamanoğlu, dosyadaki fotoğraflar üzerinden Saydam’a Söğütözü’nde otomobile binen kişileri teşhis etmesini istedi. Saydam, fotoğraflardan Sedat Zavar, İlker Usta ve Enes Çiğci’yi teşhis etti. Bu 3 isim de sanıklar Serhat Demir ve Ali Özdoğan ile birlikte yurtdışına kaçtıkları için henüz yakalanamadı. Mahkeme, firari 5 kişi hakkında yakalama kararının devamına hükmederken, bir sonraki celseyi 4 Şubat 2015 tarihine erteledi.
SANIK AHMET TÜRER'İN SAVUNMASI: GÜLEN'İ TANIMADI
Suç tarihinde Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı’nda Emniyet Müdürü olan Ahmet Türer, sanıklardan Serhat Demir’i dönemin Koruma Müdürü Zeki Bulut’a referans olarak kendisinin sunduğunu aktardı. Türer, Bulut’un da Demir’i Mehmet Yüksel’e tavsiye ettiğini ifade etti.
-Böcekler bulunduğunda yapılan telefon görüşmesini inkar etti-
Böcek konulmasıyla ilgisinin bulunmadığını iddia eden Türer’e, ABD’de Fethullah Gülen’in yardımcısı Sinan Dursun’la irtibatı olup olmadığı soruldu. Dursun’un Emniyet teşkilatında görev yaptıktan sonra işadamlığına başladığını kaydeden Türer, Dursun’u ABD’den tanıdığını aktardı. Dursun’un Gülen’le ilişkili olduğunu bilmediğini iddia eden Türer, kendisinin de Gülen’le görüşmediğini ileri sürdü. Serhat Demir’in bacanağı ve alt komşusu olduğunu, bu sebeple görüştüklerini ifade eden Türer, böcekler bulunduğunda Demir ile apar-topar Ankara’da görüştüğüne ilişkin HTS verilerini ise kabul etmedi: “Telefonlarımdan biri oğlumdaydı. Buluşmuşlar, sinemaya gitmişler...”
ARA KARARLAR: ERDOĞAN MÜDAHİL
Duruşma sonunda ara kararlar alan mahkeme heyeti, bazı sanık avukatlarının görevsizlik kararı verilmesine ilişkin taleplerini, "Cumhuriyet Savcılığının düzenlediği iddianamede sanıklara yüklenen suçların nitelendirmesinin mahkemenin görevi içinde bulunduğu anlaşıldığından" diyerek reddetti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, casusluk eylemi nedeniyle bazı sanıklar hakkındaki dosyanın ayrıldığı bildirildiğinden, bu soruşturma konusunda ne işlem yapıldığının sorulmasına karar verildi.
Mahkeme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’nın ‘müdahillik’ taleplerini kabul etti.
Sanıklardan, duruşmaya katılmayan Ali Özdoğan, Serhat Demir, Sedat Zavar, İlker Usta ve Enes Çiğci hakkındaki yakalama kararlarının devamına hükmeden mahkeme, sanık vekillerinin duruşmalardan vareste tutulması taleplerini, deliller tam olarak tartışılmadığı ve tanık beyanlarının alınması sırasında kendilerine soru sorulabileceği için reddetti.
Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığından, 2011 ve 2012’de Başbakanlık Konutu ile Erdoğan’ın çalıştığı diğer yerlerde rutin ve habersiz aramaları gösteren çizelgelerin istenmesine hükmeden mahkeme, sanıklardan Zeki Bulut’un görev-izin çizelgesinin de talep edilmesine karar verdi.
Mahkeme, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından Mustafa Varank ile dosyadaki olaylardan haberi olduğu değerlendirilen MİT görevlileri ve polislerin de arasında bulunduğu 15 kişinin ‘tanık’ olarak dinlenmesi için çağrı kağıdı çıkarılmasını kararlaştırdı.
Mahkeme, davanın sanıklarından dönemin TÜBİTAK BİLGEM Başkanı Hasan Palaz’ın MİT’e yaptığı ziyaretlerin dökümünün Teşkilat’tan istenmesine hükmetti.
Bunun yanında, Hasan Palaz’ın ifadesinde belirttiği, “MİT ile BİLGEM arasında 2011-2012’de çeşitli projeler yapıldı” iddiası da araştırılacak. MİT ile TÜBİTAK'a bağlı BİLGEM arasında 2011-2012'de proje yapılıp yapılmadığı, projenin görüşmelerinin Palaz tarafından sürdürülüp sürdürülmediğinin sorulmasına da karar verdi.
GELECEK DURUŞMA 4 ŞUBAT'TA
Davanın sonraki celsesi 4 Şubat 2015 saat 09.00'a bırakıldı.
İDDİANAMEDEN
Erdoğan’ın şikâyetçi olarak yer aldığı iddianamede, ‘Ali Özdoğan’ın Başbakan’ı 2011’den itibaren çalışma ofislerinden dinlemek istediği, tanıdığı Serhat Demir’e bu amaçla ulaştığı, çalışanı olan Sedat Zavar’la görüştürdüğü, Zavar’ın çalışanlarından Enes Çiğci ve İlker Usta’yla birlikte Çankaya resmi konuttaki çalışma ofisindeki 3’lü prize dinleme cihazı yerleştirdikleri, 24 Kasım 2011’den 29 Aralık 2011’e kadar dinleme yaptıkları’ öne sürülüyor. Aynı ekibin 25 Kasım 2011’de Başbakanlık Keçiören ikametgâhındaki ofisinde de 6 prize dinleme cihazı yerleştirdikleri ve 28 Aralık 2011’e kadar dinledikleri iddia ediliyor.
Erdoğan’ın başbakanlık döneminde çalışma ofislerinde bulunan dinleme cihazlarıyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 13 polis hakkında, “Başbakan’ı siyasal casusluk amacıyla dinlemek, özel hayatın gizliliğini ihlal edip kişiler arasındaki konuşmaları dinleyip kaydetmek, bunu kamu görevlisi sıfatıyla görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak yapmak” suçundan 43.5’ar yıla kadar hapis istemiyle dava açmıştı. Savcılık, dinlemenin hangi örgüt veya cemaat adına yapıldığının tespit edilememesi nedeniyle şüpheliler hakkındaki ‘örgüt üyeliği suçu’ yönünden ayırma kararı vermiş ve dosyayı Gülen Cemaati’ne ilişkin ana soruşturmayı sürdüren Serdar Coşkun’a göndermişti.
İddianameyi kabul eden Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, polisler Ali Özdoğan, Serhat Demir, Sedat Zavar, İlker Usta ve Enes Çiğci hakkında 1 Aralık tarihinde yakalama kararı çıkarmıştı.
(03 Ocak 2015, 16:19)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: