Canlı Yayınlar>Delil Tartışmaları bölümünü yayına açtığımızda hedeflediğimiz gibi Ergenekon, Balyoz ve benzer davalardaki delil tartışmalarına dair iki tarafın görüşlerini de yansıtmaya devam ediyoruz. Tartışma konusu olan deliller ile bu delillere karşı ileri sürülen itirazları gücümüz yettiğince bu bölümde bir araya toplamayı istediğimiz belirtmiştik. 17 Aralık sonrası ortaya çıkan delil gelişmelerini de 'Delil Tartışmaları' bölümünde oluşturduğumuz 3. sayfa ile okuyucularımıza aktarmayı istiyoruz.
21.12.2014 13:49 2013 yılının son ayları Türkiye'de yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Başbakan Erdoğan'ın ilk başta anlaşılmaz gelen ısrarı ile 'Dersanelerin Kapatılması' tartışması başladı. Ancak sonradan anlaşılıyor ki Erdoğan bilinçli bir hamle yapmış, ön alarak bir savaşı başlatmıştı. Bu tartışma Fetullah Gülen cemaatinde çok büyük bir dalgalanmaya yol açtı. Türkiye sanki bir savaşa girmiş gibi dersanelerin kapatılmasına karşı şaşırtıcı ölçüde bir reaksiyon bir tepki gösterildi. Giderek tırmanan süreçte hükümeti zorda bırakmak için MGK belgeleri sızdırıldı. Hemen ardından 17 Aralık 2013'te AK Partili belediye ve bakanlara yönelik yolsuzluk operasyonları başlatıldı. Ancak yerel seçimlere 3 ay varken yapılan bu operasyonların kamuoyunda ağırlıklı olarak siyasi amaçlı olduğu değerlendirildi. Yaygın kanaate göre dersanelerin kapatılmasına karşı misilleme yapılıyordu. 17 Aralık operasyonlarına karşı Başbakan Erdoğan çok sert tepki gösterdi. Hemen mitinglere başladı. Fetullah Gülen liderliğindeki paralel devlet yapılanmasının rol aldığı yargı örtüsüne gizlenmiş bir darbe girişimiyle karşı karşıya olduklarını, buna karşı direneceklerini ifade etti. Mitinglere katılan büyük kalabalıklar mesajın alındığını gösterdi. Erdoğan bir taraftan da Emniyet içinde büyük bir görevden alma operasyonu başlattı. Fetullah Gülen o polislere sahip çıktı. şok eden bir bedduada bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e 'devreye gir' mektubu yazdı. Bir kaç gün sonra 25 Aralık 2013 tarihinde ise ikinci bir yolsuzluk operasyonunun başlatılmaya çalışıldığı, ancak Başsavcılık ve Emniyet tarafından buna direnildiği ve engellendiği ortaya çıktı. Devam eden süreçte çok yoğun ve inanılmaz gibi görünen gelişmeler yaşandı. Dışişleri bakanlığının Suriye toplantısı sızdırıldı. MİT Tırları basıldı. Askerlere MİT görevlileri dövdürüldü.
İşte bu şekilde başlayan ve '17 Aralık paralel darbe süreci' olarak da adlandırılan, Fetullah Gülen cemaati tabanlı polis ve yargı içinde örgütlenmiş yapılanmanın darbe girişimi, hergeçen gün yeni delil ve belgelerle ortaya çıkmaya başladı. Bu yapılanmanın AK Parti'nin ortaya çıktığı 2002'den önce de var olduğu, 2002'de suikaste kurban giden Prof. Necip Hablemitoğlu'nun raporlarıyla farkedildi. Dolayısıyla tehlikenin büyüklüğü kamuoyunca farkedilmiş oldu. 2014 Mart sonunda gerçekleşen yerel seçimler paralel kesimler için çok önemli görülüyordu. AK Partinin oy oranı onlara göre önemli ölçüde düşecekti. Bu taktirde çok büyük bir siyasi tartışma başlatılarak yargı içindeki deşifre olmamış uzantılarca yolsuzluk soruşturmaları kaldığı yerden devam ettirilecekti. Ancak 30 Mart 2014 seçimleri bu kesimi şok etti. AK Parti'nin büyük bir başarı kazanması, ardından Ağustos ayında Başbakan Erdoğan'ın halk oyuyla cumhurbaşkanlığına seçilmesi, kamuoyunun olayları nasıl değerlendirdiğini çarpıcı şekilde gösterdi.
17 Aralık sürecinde ortaya çıkan bulgular, Ergenekon, Balyoz ve benzer davalarda sıkça tartışılan delillerin düzmece olduğu şüphesini güçlendirdi. Özellikle son gelişme olarak 14 Aralık 2014 tarihinde 'Tahşiye Kumpası Operasyonu' olarak adlandırılan operasyonda ortaya çıkan ayrıntılar, Gülen yapılanmasının masum insanlara kumpas kurduğunu, sahte delil yerleştirdiğini çarpıcı şekilde ortaya koydu. Fetullah Gülen hakkında yakalama kararı, Samanyolu TV başkanı için de tutuklama kararı verildi. Bu gelişme, kumpas şüphesini doğruladı. 14 Aralık'la birlikte olaylara bakış da birden tersine döndü. Artık kumpas şüphe değil bir gerçek olarak görülüyor. Dolayısıyla Ergenekon ve Balyoz darbe soruşturma ile davaları sürecinde gündeme gelen her delil üzerinde bir şüphe ortaya çıkmış oldu. F-Tipi olarak da nitelendirilen Gülen yapılanmasının kendilerine hedef gördüğü şahıs ve grupları kumpas kurarak ve sahte delil yerleştirerek suçlu gösterdiği anlaşıldı. Şüphesiz ki bu da bir kanaat. Yani henüz 14 Aralık davası görülmüş ve sonuca varılmış değil. Sadece gelişmelere bakarak bu kanaatimizi paylaşmış oluyoruz. Ancak, olay sadece Tahşiye Kumpası olayı da değil. Bunu da görmek lazım. Hiç bilinmeyen kumpas iddiaları her gün kamuoyuna yansıyor. Daha önce konuşmaya cesaret edemeyen ya da konuştuğu halde sesi duyulmamış olanların başına gelenler hergün basına yansıyor. Bunların dışında Ergenekon ve Balyoz gibi bilinen davalarda da önemli gelişmeler yaşanıyor. Örneğin yeniden görülen Balyoz davasında 2 adet delil CD'si üzerindeki yazıların bir imza makinesiyle yazıldığına dair bilirkişi tespiti yapıldı. Bilirkişinin teknik açıklamaları, özellikle bu konulara vakıf olanlar için oldukça aydınlatıcı. Elle yazılma durumunda olması gereken mürekkep birikmeleri burada yok. Tersine bir makineye mahsus mürekkep birikmeleri var. Bu noktada söylenebilecek önemli bir şey, f-tipi yapılanmanın kumpasına sadece hedeflerindeki sanıkların değil basın olarak bizlerin ve kamuoyunun da geldiği görülüyor. Kısacası, hepimizin kandırıldığı söylenebilir. Dolayısıyla açılacak davalara müşteki olarak katılmak da düşünülebilir.
Darbe girişimlerinin yaşandığı sır değildir. Saatlerce uzunluktaki ses kayıtları, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman gibi en üst komutanların polemiği ve benzeri gibi sahtelik şüphesi olmayan deliller mevcuttur. Ancak belki bunların yargı önünde yetersiz olacağını düşünen paralel kesimlerin araya sahte deliller yerleştirmiş olabileceği şüphesi iyice güçlenmiş bulunmaktadır. Bu ise asla gözardı edilemeyecek ve o davaların sonucunu da etkileyecek önemli bir bulgudur. Halen Yargıtay aşamasında olan Ergenekon davası bir kez daha bu açıdan gözden geçirilmelidir. Tabi diğer davalar da..
Her zaman belirttiğimiz gibi (Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=6070) bir insanın tipini görüşlerini veya diğer özelliklerini beğenmeyebilirsiniz. Ancak bu ona haksızlık yapılmasını haklı kılmaz. Bu zulümdür ve Allah'ın asla kabul etmediği bir davranıştır. Kul hakkıdır. Bunu yapanın ahiretinden korkulur. İki şeyden illa ki birisi seçilecekse mazlum olmak tercih edilmelidir. Darbe girişimi aşağılık bir suçtur. Topluma karşı işlenen bu suçun cezalandırılması gerekir. Ancak masum insanlara kumpas kurmak ise işte bu bize göre çok daha aşağılık ve kelimelerin nitelemede yetersiz kalacağı bir suçtur.
Deliller bölümünü yayına açtığımızda da belirttiğimiz gibi delil tartışmalarına dair iki tarafın görüşlerini de yansıtmayı amaçladık. Tartışma konusu olan deliller ile bu delillere karşı ileri sürülen itirazları gücümüz yettiğince burada bir araya toplamayı istediğimiz belirtmiştik. 17 Aralık sonrası ortaya çıkan delil gelişmelerini de 'Delil Tartışmaları' bölümünde oluşturduğumuz 3. sayfa ile sizlere aktarmaya çalışacağız. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
KUMPAS ŞÜPHESİYLE İLGİLİ HABERLERE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN >>>
Balyoz ve Ergenekon davalarında yaşanan delil tartışmaları | Odatv davasında yaşanan delil tartışmaları
(21 Aralık 2014, 13:49)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: