İnternethaber site yazarı Süleyman Özışık, bugünkü yazısında cemaat ve medyasına hepsi birbirinden çarpıcı sorular yöneltti. Cevabını veremeyeceklerini iddia ettiği sorularında Özışık, cemaatin hala farkında olmadığı çok büyük hatalar yaptığını, kamuoyunun ise bu hataların farkında olduğunu vurguladı.
19.12.2014 18:38 İnternethaber yazarı Süleyman Özışık, bugünkü yazısında cemaat ve medyasına hepsi birbirinden çarpıcı sorular yöneltti. Cevabını veremeyeceklerini iddia ettiği sorularında Özışık, cemaatin hala farkında olmadığı çok büyük hatalar yaptığını, kamuoyunun ise bu hataların farkında olduğunu vurguladı. Özışık'ın yazısı şu şekilde:
Cemaat bu sorulara cevap verebilir mi?
17/25 Aralık operasyonları yapıldığı günden bu yana yazdığım her yazıdan önce vicdan terazisine çıkıp, kendimi sorguladım.
Yazdığım her satır öncesi, Ergenekon soruşturmasından dolayı içeri alınanlar aklıma geldi. Bu soruşturmada içeri atılan bazı kişilerden 5 yıl sonra özür dilemek zorunda kaldım. Bir kez daha aynı utancı yaşamamak için mümkün mertebe hassas davranmaya çalıştım.
Yaşanan her olay sonrası kendisine hizmet hareketi diyen camianın gazetelerine ve televizyonlarına dikkat kesildim. "Biz her olayda onları suçluyoruz ama, acaba onlar kendilerini nasıl savunuyor?" sorusunun cevabını aradım her seferinde...
Karşıma hep aynı manzara çıktı.
Camiaya hizmet eden tüm yayın organlarının, isnad edilen bütün suçları kabul edercesine yayın yaptıklarına şahit oldum.
Birkaç örnek verecek olursam...
Kavgadan önce Uludere'de devletten yana tavır koyan camianın, kavgadan sonra Uludere'den dolayı AK Parti'yi suçladığını gördüm...
Kavgadan önce Gezi eylemcilerini lanetleyen camianın, kavga sonrası hükümeti yerin dibine soktuğunu ve gezicileri kutsadığını gördüm.
Kavgadan önce gezicilerin camide alkol aldığını iddia eden camiaya bağlı yayın organlarının, kavga sonrası tam tersi yayın yaptığını gördüm.
Kavgadan önce CHP ve MHP gibi partileri yerin dibine sokan camianın, kavga sonrası kapı kapı dolaşarak bu iki parti için oy istediklerini gördüm.
Kavgadan önce tüm yazarlarıyla birlikte Erdoğan'ı yere göğe sığdıramayan elemanlarının, kavga sonrası aynı Erdoğan'a "Diktatör, Yezid, Ebu Cehil" dediğini gördüm.
MİT tırlarına yapılan alçakça operasyonu manşetten övdüklerini, o tırların IŞİD isimli terör örgütüne silah taşıdığı yalanını köpürttüklerini gördüm.
"Hiç birini tanımıyoruz" dedikleri cuntacı polis ve savcılara, "Onlar vatan kahramanı" diyerek methiyeler dizdiklerini gördüm.
Kendi ülkelerini Batı'ya, "Bizim ülkemiz teröristlere silah yardımı yapıyor" yalanıyla şikayet edecek kadar ihanet içinde olduklarını gördüm.
Suriye ile ilgili çok özel toplantıda konuşulan ulusal güvenliği ilgilendiren konuşmaları hiç tereddüt etmeden dünyaya yaydıklarını gördüm.
Sosyal medyada Erdoğan ve çevresindekilerle ilgili belaltı kaset yayınlayan herkese tam destek verdiklerini, bu kasetlerin içeriğinin yayılmasında öncü rolü oynadıklarını gördüm.
Bu listeyi uzattıkça uzatabilirim ama gerek yok.
Demem o ki ne kadar iğrenç iddia, ne kadar yüz kızartıcı mesele, ne kadar ihanet hikayesi ve ne kadar hain var ise cemaat bunların hepsini savunup sahiplenerek bu suçları bizzat kabul etti. Bugün gelinen kötü noktada ise inkar yolunu seçiyor, "Bizim ilgi ve alakamız yok" diyorlar.
Yazının başında da söyledim ya, her yazı öncesi kendimi sorguluyor ve haksızlık yapmamaya gayret gösteriyorum. Ancak aklıma takılan bazı soruları savuşturmayı bir türlü başaramıyorum.
Bu soruların cevabını bilen birileri varsa, beni aydınlatırsa sevinirim.
Soru 1: Yaklaşık 12 yıldır yasadışı dinlemelerden şikayet edip duruyoruz. Ortaya çıkan listelere bakılacak olursa dinlenenlerin sayısı yüzbinleri buldu. Peki siz bu listelerde hiç cemaati savunan bir tek isme rastladınız mı?
Soru 2: Türkiye'de geçtiğimiz 12 yıl içinde şu kadar operasyon yapıldı. Kitabı basılmayan gazeteciler ve bazı farklı cemaat mensupları içeri atıldı. Siz hiç cemaatin yayın organlarında çalışan bir gazeteci veya cemaate bağlı bir şakirt gördünüz mü?
Soru 3: Yüzbinlerce insan kendilerinden himmet adı altında para alındığını iddia edip duruyor. Cemaat bunları almadığını söylüyorsa, bunca dershane, gazete, televizyon, banka, holding ve 14 ülkede faaliyet gösteren okullar hangi parayla yapıldı? Yok eğer cemaat bunları aldığını kabul ediyorsa o zaman bu alınan paraların karşılığında kesilen bir fatura ve ödenen bir vergi makbuzu var mı? Var ise niye görmüyoruz? Yok ise vergi kaçırmak da hırsızlık değil midir?
Soru 4: Cemaatin tüm yayın organları son dönemlerde hükümetin vatana ihanet suçu işlediğini, terör örgütü temsilcileriyle ülkeyi bölmek için masaya oturduğunu yazıp duruyor. Eğer durum gerçekten böyle ise yerel seçim döneminde Güneydoğu'da kapı kapı dolaşıp PKK'nın siyasi temsilcisi HDP'ye oy istemek de vatan hainliği değil midir?
Soru 5: Cemaat yaklaşık 12 yıldır iktidarda olan AK Parti'nin yolsuzluk, haksızlık ve hırsızlığına 17 Aralık'tan önce hiç mi şahit olmadı? 2010 ve 2011 yıllarında şahit oldukları yolsuzlukları neden 2013'ün sonunda afişe etti? Dersanelerin kapatılması gündeme gelmese, yolsuzlukların olduğu sizce yine gündeme getirilecek miydi?
Ve cevabını en çok merak ettiğim soruyu cemaati savunanlara sorayım:
Nasıl oldu da 90 yıldır laiklikten asla ve kat'a ödün vermeyen din ve inanç düşmanı CHP'yi bir çırpıda cemaatçi yapmayı başardınız? (Süleyman Özışık / İnternethaber)
(19 Aralık 2014, 18:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: