Tanık olarak verdiği ifadeyle Zirve katliamının arkasındaki karanlık bağlantıları deşifre eden İlker Çınar, ifadelerini değiştirmesi için tehdit edildiğini söyledi. Paralel medyanın merkez yayın organı Zaman ise olayı 'Bu açıklamalar akıllara hükümet medyası ve Perinçek'in gazetesindeki Çınar haberlerini getirdi' şeklinde çarpıtarak verdi. Gün içerisinde çarpıtma iddialar içeren bir başka haber de Akşam'da yayınlandı. Katliamın halen hapiste olan sanıklarından albay Mehmet Ülker 'flaş flaş' diye duyurulan itiraflarında katliamın paralel kesimin işi olduğunu iddia etti. Ancak 'Herşeyi itiraf ediyorum' diyen Ülger'in ifadelerine bakıldığında ise sadece suçlamalar bulunduğu, somut olmayan bilgiler yer aldığı görülüyor. Ülger'in Balyoz ve Ergenekon davaları için de aynı iddiayı dile getirmesi ve paralel kumpas olduğunu iddia etmesi çarpıtmayı netleştiriyor. Balyoz ve Ergenekon darbe örgütlenmelerinin varlığı davalar sonunda net şekilde ortaya çıktı. Deliller o kadar çok ve somut idi ki bazı deliller dikkate alınmasa dahi kalanlar davada karar vermeye fazlasıyla yeterliydi. Bunları çok yakından takip etmiş defalarca haberleştirmiştik. Dolayısıyla son dönemdeki paralel karşıtı rüzgarı arkasına alan Ergenekon ve bağlantılı darbeci kesimlerin Zirve katliamını paralel yapının üzerine yıkarak aradan sıyrılmaya çalıştığı söylenebilir.
02.09.2014 19:35 Tanık olarak verdiği ifadeyle Zirve katliamının arkasındaki karanlık bağlantıları deşifre eden İlker Çınar, ifadelerini değiştirmesi için tehdit edildiğini söyledi. Paralel medyanın merkez yayın organı Zaman ise olayı “Bu açıklamalar akıllara hükümet medyası ve Perinçek'in gazetesindeki Çınar haberlerini getirdi” şeklinde çarpıtarak verdi. Biz tam bu haberi yayına vermeye hazırlandığımızda bir başka şok iddia da Akşam gazetesinden geldi. Malatya Zirve katliamı sanıklarından halen hapiste bulunan albay Mehmet Ülger, “herşeyi itiraf ediyorum” diyerek katliamın paralel yapının işi olduğunu iddia etti. Bu son gelişme, vermek üzere olduğumuz haberdeki tespitlerimizi daha da güçlendirdi.
Çarpıtmak Ergenekon ve Paralel örgütleri aklayamaz
Öncelikle İlker Çınar’ın açıklamalarına dair haberi Zaman gazetesinden aktaralım. Zaman’ın haberi aynen şu şekilde:
“Malatya Zirve Yayınevi’nde işlenen cinayetlerin hem tanığı hem de sanığı olan İlker Çınar’ın, mahkemeye verdiği 2 yeni ifade ortaya çıktı. Katliamın arkasındaki karanlık yapının deşifre edilmesinde beyanları ile büyük katkıda bulunan Çınar, ifadelerini değiştirmesi için tehdit aldığını açıkladı. Bazı akrabalarının bu amaçla kendisine karşı kullanıldığını vurgulayan Çınar, “Bu süreçte tanıklıktan vazgeçmem, ifademi geri almam, bütün ifadelerimi baskı ve tehditle verdiğimi ifade etmem istendi.” dedi. Bu açıklamalar akıllara hükümet medyası ve Perinçek’in gazetesindeki Çınar haberlerini getirdi. Akşam Gazetesi, Çınar’ın “Paralel yapı beni kullandı. Paralel kumpasın bir parçası oldum.” şeklinde beyanda bulunduğunu iddia etmişti. Aydınlık Gazetesi de, Zirve’nin tutuklu sanığı Haydar Yeşil’in kendilerine gönderdiği mektuba dayanarak Çınar’ın ağzından gazeteci Adem Yavuz Arslan’ı hedef almıştı.
İlker Çınar, savcı Zekeriya Öz’e 2010 yılında Deniz Uygar kod ismiyle gizli tanık sıfatıyla ifade vermişti. Malatya’da 2007 yılında 1’i Alman uyruklu 3 kişinin boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin çarpıcı ifşaatlarda bulunan Çınar’ın ifadelerinin ardından gerçek kimliği deşifre edilmişti. Çınar, daha sonra da Malatya Başsavcılığı’na Zirve cinayetlerinin arkasında Ergenekon’un Malatya hücresinin olduğunu açıklamıştı. Cinayetlerin Ergenekon’un silahlı yapılanması olan Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi (TUSHAD) tarafından planlandığını söylemişti. TUSHAD’ın başındaki isim olarak emekli Org. Hurşit Tolon’u işaret etmişti. Malatya İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Ülger, Binbaşı Haydar Yeşil ve emirlerinde görev yapan bazı asker ve sivillerin isimlerini vermişti. Daha sonra bu kişiler tutuklanmıştı. İlker Çınar, Zirve sanıkları ve Doğu Perinçek grubuna ait medyanın hedefindeki isimdi. Son günlerde hükümet medyası da Çınar’a ilişkin manipülatif haberler yapmaya başladı. Ankara Başsavcılığı tarafından 30 ile gönderilen skandal talimatta ise Zirve cinayetleri gibi menfur saldırılar ile Hizmet Hareketi arasında bağ kurulması istenmişti.
İlki 12 Şubat, ikincisi 10 Mart 2014 tarihli olan ifadelerde İlker Çınar, sonradan çıkan tüm delillerin kendisini doğrulamış olmasına dikkat çekti. Çınar, uzman çavuş iken görev icabı 1993’te Hıristiyan olduğunu ve kiliseye sızdığını açıklamıştı. Burada aldığı dini eğitimden sonra papaz olarak çalıştığını, bu süreçte maaşını jandarmadan elden imza karşılığında aldığını anlatmıştı. Bu açıklamalar Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger ve diğer sanıklar tarafından yalanlanmıştı. Ancak aramalarda Çınar’ın jandarmadan maaş aldığına dair belgeler ele geçirilmişti. Çınar, ifadesinde Malatya İl Jandarma Komutanlığı’nda yapılan ve misyonerlere karşı faaliyetlerin planlandığı toplantılardan bahsetmişti. Bu eylemlerin de Hizmet Hareketi’ne ve AKP’ye yıkılmak üzere kurgulandığına dikkat çekmişti. Binbaşı Haydar Yeşil’in kayınbiraderi tarafından adli makamlara teslim edilen bir hard diskte Çınar’ın iddia ettiği bu toplantıların ses kayıtları çıkmıştı. Bunun üzerine aralarında Hurşit Tolon’un da olduğu 4 kişi daha tutuklanmıştı. Çınar, son ifadesinde bu, “Bu hard disk, önceki ifadelerimde ne dediysem neredeyse birer birer doğruladı. Asla, ne yargının ne polisin ne cemaatin ne de misyonerlerin yönlendirdiği biri değilim. Her şeyi göze alarak bağımsız yargıya gittiğim için asla pişman değilim.” dedi.”
Zaman’ın haberi bu şekilde.. Görüldüğü gibi Zaman’cı arkadaşlar olayı “Bu açıklamalar akıllara hükümet medyası ve Perinçek'in gazetesindeki Çınar haberlerini getirdi” şeklinde çarpıtarak veriyor. Oysa istisna görülebilecek bazı aykırı değerlendirmeler hariç Çınar'ın paralel yapı tarafından kullanıldığını söyleyen kimse de yok. Aslında bunu tek bir söyleyen varsa o da Zirve davasının sanıkları.. Son duruşmalardaki savunmalarına bakıldığında suçu hep paralel yapının üstüne attılar.. Masum melekler olan kendilerine kumpas kurulduğunu ileri sürdüler.. Oysa paralel yapı tartışmaları ortaya çıkmadan önce bunu hiç dile getirmemiş, kumpastan bahsetmemişlerdi.
Yine dikkat edilirse Aydınlık'ın iddiasına kaynak olarak da dava sanığı binbaşı Haydar Yeşil’in iddiaları gösterilmiş.. Zirve davasını yakından takip ettiğimiz için diyebiliriz ki, olay Ergenekon'un bir eylemidir. Kimseye leke sürme niyetimiz yok. Ergenekon’a da Paralel’e de karşı olduğumuz defalarca dile getirdik. Paralel bir yapılanma var diye Türkiye’yi uzun yıllardır sarsan darbeler ve faili meçhullerin ortadan kalkması mümkün değildir.
Yine dikkat edilirse Akşam’ın iddiasına kaynak olarak da bir başka dava sanığı albay Mehmet Ülger gösteriliyor. Ülger daha önce söylemediği şeyleri şimdi söylüyor. Söylediklerine dikkat edildiğinde de genel suçlamalar olduğu görülüyor.
Şimdi de Akşam’daki Mehmet Ülger’in iddialarını aynen aktaralım:
“Boğaz kesenleri paralel abiler eğitti.. Malatya'daki Zirve Davası sanığı emekli Albay Mehmet Ülger, 4 yıldır tutuklu bulunduğu Malatya Cezaevi'nde ilk kez AKŞAM'a konuştu. Dönemin İl Jandarma Alay Komutanı olan Ülger, "Her şeyimi aldılar. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Gerçekleri dünya duysun" diyerek bildiklerini anlattı; cinayetleri en ince ayrıntısına kadar Paralel Yapı'nın kurguladığını söyledi. Derin örgütten Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak bahseden Ülger'in sorularımıza yanıtları şöyle:
Zirve cinayetlerinin arkasında sizce kim var?
Cinayetlerin tam ortasında PDY var. Cinayetleri işleyenler daha önce PDY’nin Malatya’da Nurs Apartmanı'ndaki evinde iki 'paralel abi' tarafından özel olarak eğitiliyor. Olaydan bir gün önce cinayeti işleyecek olanlar, atış talimi yaparken polis tarafından yakalanıyor. Ama bırakılıyorlar. Polisin üzerlerinde bulduğu silah, ertesi gün cinayette kullanılıyor. Cinayet sırasında Malatya’da emniyet müdürü olan Ali Osman Kâhya ve il emniyet istihbarat şube müdürü olan İsmail Bilgin PDY’ci. Davaya bakması için kendilerinden olan savcı da getirdiler.
'GÜNÜNÜ GÖSTERECEĞİZ' DEDİLER
İddianameye göre; siz, katliamı planlamak ve azmettirmek gibi eylemlerle suçlanıyorsunuz. Bu konuda ne diyorsunuz?
Benim bu cinayetle uzaktan yakından ilgim yok. Malatya’da görev yaptığım süreçte PDY’nin hoşuna gitmeyecek şeyler yaptığım için beni bu torbaya dahil ettiler.
Hoşlarına gitmeyecek neler yaptınız?
PDY, Malatya’da 2. Ordu’nun onbaşısından orgeneraline kadar tüm personelini, il jandarmanın tüm çalışanlarını, Elazığ’daki tüm askeri birimlerin bütün isimlerini tek tek fişledi. İşte "Alevi’dir", "bize yakındır, bize uzaktır", "gereği yapılmalı" gibi. Kendi adamlarını karşıt, karşıtları ise şakirt diye gösterdikleri bir listeyi jandarma bölgesinde güya unutmuşlar ki ele geçsin de onlardan olmayanlar Cemaatçi sanılıp atılsın, sürülsün, meydan kendilerine kalsın. Biz bunların hepsini görevimiz gereği belirledik, oyunlarını bozduk. Doğu ve Güneydoğu’da generallik sırasındaki albaylarla ilgili bir çalışma başlattı PDY. PDY’ci bir abiyi Başbakan’ın danışmanı gibi gösterip bölgede gezdirdiler. Bu adam benim de yanıma geldi, amaçları kendi albaylarına generallikte yer açmak. Konuşmamızı kayda aldım. Benden, takip ettiği bir ihalede yardım istedi. Meğer bir suçtan aranıyormuş, tutuklattım. "Sana gününü göstereceğiz" dedi.
RAMAZAN AKYÜREK AĞZINDAN KAÇIRDI
Cinayeti işleyenleri siz hiç gördünüz mü, iletişiminiz oldu mu?
Kesinlikle olmadı; tanımam, bilmem. Ben dahil Jandarma’nın hiçbir personeli, cinayeti işleyenleri tanımayız, hiçbir iletişimimiz de olmadı. Ama PDY’ciler onları çok iyi tanıyor. Cinayetten sonra polis müdürü Ramazan Akyürek, "Dinlemeseydik nasıl yakalardık" dedi. Sanırım bu lafı ağzından kaçırdı. Madem izlediniz, cinayeti işleyeceklerini de biliyorsunuz demek ki. Niye önlemediniz? En iyimser bakışla PDY’ci polisler, işleneceğini bildikleri bir cinayeti önlemeyerek suç işlemiştir. Cinayetin failleri, misyonerlikle ilgili bilgileri Emniyet müdürlerinden öğrendiklerini mahkemede söyledi.
ADEM YAVUZ ARSLAN DA İŞİN İÇİNDE
Cinayeti size yıkacaklarını nasıl anladınız?
İsmail Bilgin cinayetten 10-15 gün sonra yanıma geldi, sorular sordu. Sorulardaki bütün içerik, sonradan uydurup yazdırdığı sahte ihbar mektuplarının içeriğiyle aynıydı. PDY’nin abisi Mehmet Ali Badak bu işin tam içinde, gazeteci Adem Yavuz Arslan bu işin tam içinde. Badak diyor ki "Eğer birine zarar vermek isterken kendiniz zarar görmek istemiyorsanız, bu işin başkası tarafından yapıldığı izlenimi uyandırın." Zirve’de, Ergenekon’da, Balyoz’da, 17-25 Aralık’ta olan bu mantığın tezahürüdür. PDY, yaptığı ne varsa kılıfına uydurup başkası tarafından yapıldığı izlenimi vermeye çabaladı.
Sahte ihbar mektupları yazdılar
Uzman Çavuş Aykut Saka’yla ilgili ilginç bir olay yaşanmış. Nedir bu?
Cinayetten sonra PDY abisi Mehmet Ali Badak, Aykut’a sahte ihbar mektubu yazdırmaya çalışıyor; bu işi Mehmet Ülger ve şu kişiler yaptı diye. Aykut kabul etmiyor. Ve gidip 2'nci Ordu Askeri Savcılığı’na şikâyetçi olup durumu anlatıyor. Ben Aykut’u şahit gösterdim. Bunun üzerine PDY’ciler Aykut’u Zirve Davası sanığı konumuna soktular ve tehditle konuşturmadılar. Konuşmaması ve ellerinde tutmak için PDY’ciler Aykut’a iş buldu, şimdi onların işinde çalışıyor. Eğer Aykut konuşur da gerçekleri söylerse Zirve’de PDY ve Mehmet Ali Badak batağa girer.
Cinayet Malatya’da işlendi ama olaya, Yurt Atayün’ün başında bulunduğu İstanbul TEM baktı bir ara. Ne için böyle oldu?
Cinayet sırasında Malatya’da, kendilerinden olmayan Cumhuriyet Başsavcısı Ceyhun Ceylan, 3'üncü Ağır Ceza Savcısı Atilla Ceylan vardı. İstediklerini yaptıramadıkları için olayı Yurt Atayün gibi, Zekeriya Öz gibi PDY’ciler üzerinden İstanbul’dan yürütme yolunu seçtiler. Sahte ihbar mektuplarıyla soruşturmayı Malatya dışına aldılar. İhbarların biri Zekeriya Öz’e gitti güya. PDY, o savcıları Malatya’dan uzaklaştırıp İsmail Aksoy gibi kendi adamlarını getirdi, ardından İstanbul görevsizlik kararıyla olayı tekrar Malatya’ya gönderdi. Tam arayacakları gün evime, cinayeti benim işlettirdiğime ilişkin sahte mektup gönderdiler. Güya mektubu evde bulup kanıt yapacaklar. Eşim posta kutusundan alıp saklamış.
Sahte ihbar mektubunun konusu ne?
PDY bu olayı sahte ihbar mektupları üreterek kotardı denebilir. 15 sahte ihbar mektubu yazdılar. Kimden geldiği belli olmayan sahte ihbar mektuplarını kendi adamlarına; örneğin Zekeriya Öz’e gönderdiler.
Katillerin hepsi serbest kaldı
Malatya’da Emre Günaydın, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Abuzer Yıldırım, Hıristiyanlıkla ilgili yayınlar yapan Zirve Yayınevi’nde 18 Nisan 2007’de katliam yaptı. Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel’i boğazlarını keserek öldüren zanlılar, olay yerinde yakalandı. Katliam günü, aylar öncesinden ayarlanmış bir konferans için Malatya’ya gelen Orgeneral Hurşit Tolon ve Malatya İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Mehmet Ülger’in de aralarında bulunduğu 20 kişi cinayetle ilgili oldukları iddiasıyla tutuklandı. Cinayeti işleyen beş kişi, beş yıllık tutukluluk süreleri dolduğu için tahliye edildi. Fakat Ülger’le üç sanık hâlâ hapiste.”
SON MODA: HER ŞEYİ PARALEL YAPTI, ONLAR MASUM BİRER MELEK!
Akşam’ın haberi bu şekilde. Son zamanlarda moda oldu. Terör ve darbe gibi kritik davalarda yargılanan tüm sanıklar suçlu olmadıklarını, paralel yapının kumpasına uğradıklarını, kendilerinin masum melekler olduklarını iddia ediyor. Eğer Türkiye’de yaşamıyor, darbe ve faili meçhul gibi olayları bilmiyor, bunları yakından takip etmiyor olsak neredeyse biz de inanacağız ve kafamız karışacak. Amaçlanan da zaten bu: “En azından kafaları karıştırmak.” Becerilebilirse bu bile tek başına büyük bir başarı olmuş olacak. Bir kuşku ortaya çıktığında artık dikkatler başka tarafa çevrilir. İnsan psikolojisi buna müsaittir çünkü.
Sanıklar paralel yapının kumpas düzenlediği şüphesini istismar ediyor, kendilerine de kumpas düzenlendiğini ileri sürüyor. Nasıl her taşın altında paralel yapı aranması yanlış ise aynı şekilde her fırsatı paralel yapıyı aklamak için kullanmak da yanlış. Yer altında en azından iki, muhtemelen daha fazla yapılanma var birbirine karşı. Hedefleri ülkenin hakimi olmak, milli iradeyi bastırmak. Tabi birbirlerine karşı da mücadele ediyorlar. 1996 sonundaki Susurluk kazasını hatırlayalım. Filmlere konu olacak detayları olan o kazada yer altındaki derin yapılanmalardan biri diğerine hamle yapmıştı. Bu hamlenin geleceği de 1,5 ay önce Perinçek’in Aydınlık gazetesinde adeta ilan edilmişti.
Ergenekon yapılanması saf dışı olunca diğeri tüm gücüyle milli iradeye yöneldi. 7 Şubat ve devamı gelişmeler bu şekilde geldi. Bunları derken Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda hiç kumpas şüphesi olmamıştır, herşey 4x4’lüktür, dava hakkıyla görülüp sanıklar hakettikleri cezaları almıştır” da diyemiyoruz. Diyemeyiz. Ancak bunlar davaların esasını etkilemeyecek orandadır. Dediğimiz gibi bunları defalarca “deliller üzerindeki tartışmalar” şeklinde haberleştirdik. (http://www.kontrgerilla.com/yazilar/delil_tartismalari.asp)
Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda olduğu gibi Zirve davasında da aynı durum söz konusu. Deliller çok miktarda ve güçlü. Sanıkların cinayeti planladığını gösteren şok ses kayıtları dahi mevcut. Sanık Haydar Yeşil'in akrabası bu kayıtları da içeren bir harddiski bizzat savcılığa teslim etti. Bir tek delilden ya da bir tek sanıktan bahsediliyor olsaydı kumpas şüphesi güçlü olurdu. Ancak çok sayıda delili ve çok sayıda sanığı kumpasla bir araya getirip masum insanlara katliamcı lekesi sürmek hiçbir organizasyonun başaramayacağı kadar imkan dışı bir komplo. Aksini iddia etmek beyhude çaba.
Zirve davası sonuçlanma aşamasında. Mütalaa mahkemeye sunulmuştu. Deliller çok miktarda ve güçlü. Çok yakında karar çıkabilir. Sanıkların mahkumiyeti haricinde bir karar çıkması kanaatimizce sürpriz olur. Katliamın ardındaki güçler paralel karşıtı rüzgarı arkasına alarak tanık Çınar'a baskı yapıyor olabilir. O güçler psikolojik bir savaşla kendilerini masum, paraleli katliamın sorumlusu göstermeye çabalıyor olabilir. Ancak bu paralel yapının sütten çıkmış ak kaşık olduğunu göstermez. Ne Çınar'a yapılan baskılardan yola çıkarak Paralel Yapı’nın kendisini masum melek göstermeye çalışması fayda getirir, ne de paralel yapının varlığı ortaya çıktı diye darbe ve terör davalarının kumpas olduğunu ileri sürmek fayda getirir. Paralel yapının varlığı 17 Aralık'tan bugüne kadar ortaya çıkan çok sayıdaki somut delille kanıtlanmış bulunuyor. Balyoz ve Ergenekon gibi yapılanmalar da aynı şekilde kanıtlanmış bulunuyor. Çarpıtmalar ne Ergenekon ne de Paralel örgütlere fayda getirmez.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
'Kumpasa bak' cambazlığı zirvede
Kontrgerilla.com, Zirve'yi sarstı
(02 Eylül 2014, 19:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: