Ak Parti'yi nasıl bir gelecek bekliyor? Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Ak Parti'nin başına kim geçecek? Ak Parti nasıl bir yol izleyecek? Partiyi nasıl bir gelecek bekliyor? Cafesiyaset'ten Abdullah Harun Ak Parti'yi değerlendirdi.
20.08.2014 12:45 Cafesiyaset / Abdullah Harun / 18.08.2014: 10 Ağustos’taki cumhurbaşkanlığı seçimleri biteli 1 hafta oldu. Ancak her seçim sonrası yaşanan coşku nedense bu kez yok. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına seçilmiş olması gölgede kalmış görünüyor. Cumhurbaşkanının ilk kez halk oyuyla doğrudan seçilmiş olması, Erdoğan’ın halkın yarısının oyunu almış olması gibi normalde gündem olması gereken hususlar geri planda kaldı. Eğer Erdoğan değil de örneğin bir sonraki rakibi olan İhsanoğlu seçilmiş olsaydı acaba aynı durum gözlenir miydi?.. Sanmıyoruz. Muhalefet kesin bayram yapardı. Erken seçim çağrıları, ‘Erdoğan ülkeden kaçacak’ kışkırtmaları ve benzeri gibi seçim sonuçlarının getirdiği gündemlerle ortalık adeta yıkılırdı.
İlginç, muhalefet gibi Ak Parti kesimlerinde de durgunluk gözleniyor. Bunun nedeni ise gayet açık. Erdoğan’ın başbakanlık makamından ayrılıyor olması. AK Parti’nin geleceğinin tehlikeye girebilecek olması. Benzer durumda Turgut Özal ve partisi ANAP’ın başına gelenlerin Erdoğan ve Ak Parti’nin başına da geleceği korkusu var.
GÜL: BUNDAN BAŞKA ANLAM ÇIKMASINI İSTEMEM
Bu korkuyu ortaya çıkaran ilginç bazı gelişmeler yaşandı çünkü daha başlangıçta. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün seçimin hemen ertesi günü yaptığı bir açıklama bunların başında geliyor. Diğer gelişmeler bu açıklamanın artçı dalgaları olarak geldi.
Cumhurbaşkanlığı muhabirleriyle Çankaya Köşkü'nde düzenlenen veda resepsiyonunda bir araya gelen Gül, cumhurbaşkanlığının fiili olarak sona erdiğini ancak görevinin 28 Ağustos'a kadar resmi olarak devam edeceğini söyledi. Gül, şöyle konuştu:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanıyım. Cumhurbaşkanlığım bittikten sonra şüphesiz ki partime döneceğim. Benim için tabii ki doğal olan şeydir. İnanıyorum ki Türkiye çok güçlü bir şekilde her anlamda yoluna devam edecektir.''
7 yıllık cumhurbaşkanlığı süresince kendisini takip eden basın mensuplarına teşekkür eden Gül, basına yönelik düzenlenen resepsiyonun seçimin hemen sonrasına alınmasının altında başka bir neden aranmaması gerektiğini vurguladı. Gül, "Misafirlerin olduğu resepsiyonlarda şüphesiz sizin sorularınız olacaktı. Ayakta üstü olmasını istemediğim için sizlerle daha rahat konuşayım diye öne aldım. Bundan başka da bir anlam çıkmasını istemem" şeklinde konuştu.
SEÇİM ÖNCESİ DÖNEMDEKİ İPUÇLARI
Aslında Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesi halinde “AK Parti ne olacak?” sorusuna, seçimden önceki süreçte de sık sık cevap aranmaktaydı.
30 Mart yerel seçimlerini başarıyla geride bırakan Erdoğan ve Ak Parti’nin yeni gündemi cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Erdoğan, seçimler sonrasında, “Protokol cumhurbaşkanı değil; koşan, terleyen cumhurbaşkanı” istediğini belirterek “Cumhurbaşkanı yürütmenin başı. Bu seçimden sonra sorumluluklar daha fazla olacak” dedi.
18 Nisan’da gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, Köşk sonrası için “Bugünkü şartlar çerçevesinde gelecekle ilgili siyaset planım yok” dedi.
Bu açıklamalar üzerine dillendirilen bazı olasılıklar şu şekilde oldu:
Gül politikayı bırakmaz
Gül’ün asıl tercihi ikinci kez cumhurbaşkanlığı
Gül veda etmiyor, damardan siyaset yapıyor
Gül takdiri Başbakan'a bırakacak
Gül, Erdoğan ile mücadeleye girmez
Temmuz ayına gelindiğinde Gül’ün Nisan ortasındaki “Siyaset planım yok” duruşunu değiştirerek ‘Milletim ne derse o olacak. Millete hizmete devam edeceğim’ pozisyonuna geldiği görüldü.
Gül’ün siyaset planının değişmesine gerekçe olarak şu 3 madde gösterildi:
1. Parti içinde kızışan ‘kurucular/gençler’ kavgasında, ilk grubun Gül’e yaptığı çağrılar. Partiyi Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile birlikte kuran Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, genel başkanlık ve başbakanlık için adayının Gül olduğunu belirtirken Başbakan’ın yakın çevresindeki isimler ve partiye sonradan katılan bazı isimler ısrarla Ahmet Davutoğlu ismini işliyor.
2. Başbakan Erdoğan, adaylık açıklaması ve sonrasındaki konuşmalarında çizdiği “Cumhurbaşkanlığı profili” ile AKP kadrolarında “Gül’ün siyaset dışı kalmasını tercih edeceği” algısı yarattı.
3. Erdoğan’ın konuşmalarında Gül’ün Cumhurbaşkanlığı sürecini de, ‘kara vesayet dönemi’ içine sokması ve bazı icraatlarını (Mısır’da devlet başkanı seçilen darbe lideri Sisi’yi tebrik etmesi gibi) isim vermeksizin eleştirmesi de Gül cephesinde tepkiye neden olmuş olabilir.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasının ardından AKP’nin Genel Başkanlığına ve Başbakanlığa kimin geleceği tartışmaları başlarken, Abdullah Gül ile partinin kurucuları arasında yer alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gül’ü AKP’nin başında ve Başbakan olarak görmek isteyeceğini belirtmişti.
Bu şekilde ilk başlarda kulislerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün partinin başına geçeceği konuşulsa da ilerleyen dönemde bizzat Başbakan Erdoğan’ın yaptığı bazı açıklamalar Gül'ün dışındaki formüllerin gündeme gelmesine neden oldu.
Seçimlerden hemen önce basında dile getirilen iddialarda Başbakan Erdoğan'ın “Genel Başkan da Başbakan da aynı kişi olacak” sözü de dikkate alındığında, 28 Ağustos günü yapılacak devir teslim öncesi Ak Parti'de olağanüstü kongre yapılması durumunda Gül’ün siyaset dışı kalabileceği dile getirilmişti.
İşte peş peşe yaşanan bu gelişmeler, yani; önce bu iddia.. Birkaç gün sonra seçimin hemen ardından Gül’ün 28 Ağustos’taki devir teslim sonrası partisine döneceğini açıklaması.. Hemen ardından da AK Parti MKYK toplantısında Başbakanın seçileceği olağanüstü genel kongre tarihinin 27 Ağustos olarak belirlenmesi..
Hemen ardından ortaya çıkan bazı tartışmalar gündemi karıştırdı.
AK PARTİ KURUCUSU: PARTİ PARÇALANIR
Bu karışıklıkta AKP'nin kurucularından olan önemli bir isim olan ancak yakın zamanda partiden istifa eden Dengir Mir Mehmet Fırat, AK partinin 6 ay içinde parçalanacağını iddia etti. Fırat’ın istifası Temmuz ayında gerçekleşmişti. İstifa açıklamasına bakıldığında cumhurbaşkanlığı yetkilerinin genişletilmesini ve başkanlık sistemi tartışmalarının yapılmasını kabul etmediği görülüyordu. Buradan hareketle Fırat’ın Erdoğan’a tepki olarak istifa ettiği söylenebilir. Rusya’nın Sesi web sitesine yaptığı açıklamalarında Fırat, Ak Parti’nin parçalanacağını şu sözlerle iddia etti:
“Abdullah Gül’ün açıklaması ve bunun karşılığında AKP Merkez Karar Yürütme Kurulu’nun cumhurbaşkanlığı süresinin bitiminden bir gün önce büyük kongreyi toplaması, aslında bir restleşme ve bu restin görülmesi şeklinde yorumlanabilir. Bunun ileri günlerde Türk siyasi hayatında bana göre önemli yansımaları olacaktır.”
Fırat, açıklamalarında 3 dönem kuralını da eleştirdi. “Bu üç dönem meselesi nedeniyle, 72 milletvekili -ki bunların birçoğu partinin ileri gelen noktalarında görev yapmış olan veya halen yapmakta olan kişiler- siyaset dışı kalacak. Böylesine hayatı siyasetle geçmiş kişileri siyasetin dışına itmeye çalıştığınız zaman, bazı komplikasyonlar doğacaktır. Bunların gönüllü olarak da dışarıda kalacaklarını zannetmiyorum. Dolayısıyla önümüzdeki 5-6 ay içerisinde sıcak bir gündemle karşılaşacağımız kanısındayım.”
BÜTÜN PLANLARI BOZABİLECEK İKİ KELİME: HALK ADAMI
Evet AK Parti’nin karışacağına ve hatta süreç içinde parçalanacağına dair korkular var. Ancak bu doğru çıkmayabilir de. Erdoğan’ın karizma ve liderliğinin bu olasılığı durdurabileceği de belirtiliyor. Geçmişte yaşanan bir çok krizde Erdoğan büyük başarı gösterdi. Her büyük sıkıntı durumunda doğrudan millete gitmekten, meydanlarda kalabalıklara seslenmekten çekinmedi.
Halkı fakir diye ayırmadan evlerine konuk oldu. Bağdaş kurup sofralarına konuk oldu. Onca yoğun mesaisi içinde bizzat telefonla ulaşıp sürprizler yaptı, sorunlarına çare aradı. Diğer siyasetçilerde bu niçin yok acaba? Bu da ayrı bir soru.. Ama aradaki farkı çarpıcı şekilde gösteren bir soru. Bu tavırları halktan hep olumlu karşılık gördü. Bu yönüyle Erdoğan’ın diğer siyasetçilerden farklı olduğu söylenebilir. Abartısız ona “halkın adamı” denebilir. Evet işte bu cümledeki olgunun, diğer deyişle de Erdoğan’ın karizmatik liderliğinin AK Parti’nin parçalanmasına karşı en büyük engeli teşkil ettiği söylenebilir. Bu durumu değiştirme planlarının işe yaramayacağı, bu gayret içine girenlerin “kim ama kim olursa olsun” sadece kendilerini lekeleyecekleri söylenebilir. Son örnek Fırat.. Başkanlık olayına tepki gösterip istifa ettiği görülüyor. Oysa başkanlık tartışmaları çok uzun zamandır gündemde.. Yeni bir konu değil.. Dolayısıyla böyle bir gerekçe gösterip istifa etmek inandırıcı değil. Bu gibi samimi görünmeyen ayrılıkların ve karşı çıkışların etki yapması, biraz zarar dışında Ak Parti’yi parçalaması bizce mümkün görünmüyor.
Erdoğan’ın son günlerdeki tavırlarına bakıldığında partinin parçalanacağından pek endişe eder hali görünmediği de söylenebilir. Bu da onun kendisine ve kamuoyuna güvendiği iddiasını güçlendiriyor.
Bu noktada çarpıcı bir örnek hatırlatalım. Birkaç yıl önce terörü bitirmek için başlattığı barış projesinin Erdoğan’ın sonu olacağı beklentisi oluştu. Hatta bunu Erdoğan’ın kendisi bile vurgulayarak dile getrdi. Siyasi hayatıma mal olsa bile terörü bitireceğim dedi. Hakikaten çok zor bir işe girişti. Geçmişte Turgut Özal ve ekibinin hayatlarına mal olmuş, bir çok kitlesel katliam ve faili meçhul fırtınasının ardından cumhurbaşkanlığı makamı, hükümet ve ülke politikası değişmiş, yani adeta daha önce olmamış türde çok katılımlı bir darbe ile ülke yönetimi değiştirilmiş oldu. Yeni yönetimler Özal’ın başarmak istediğinin tam aksine faili meçhul ve kontrgerilla yöntemlerine dayanan bir terörle mücadele politikası yürütmeye başladılar. Sonucunun ne olduğu ise malum. Ateşe benzin dökülmüş oldu.
Eğer bu işin püf noktası olan; halka bu işin başarılabileceğine dair inanç ve samimiyet aşılamasaydı Erdoğan’ın başına da aynı akıbetin gelmesi kaçınılmazdı. 7 Şubat 2012 MİT krizini hatırlarsak, terörü bitirmek için kendisini adeta yırtan, “siyasi hayatıma da mal olsa bitireceğim” diyerek risk alan bir insanı KCK aracılığıyla terör kışkırtan başbakan diye Fidan üzerinden mahkum etmeye kalkıştılar. Evet olan tam olarak buydu. Ucu ABD’ye kadar giden bir Pensilvanya örtülü operasyonu yürütüldü. Ancak başarısız oldu. Erdoğan bu çok tehlikeli darbe girişimini ağır hasta olmasına karşın atlatabildi.
Abdullah Gül meselesine gelince; cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından yaptığı açıklamanın onun hakkında Ak Partili kamuoyunda bir soru işareti ve endişe oluşmasına neden olduğu söylenebilir. Bu bir gerçek. Birilerinin dediği gibi “yeni yetme” ve benzeri gibi hiçbir tevil bunu ortadan kaldıramaz. Bu satırların yazarı olarak Gül ve Erdoğan’a eşit mesafede duran bir kişi olarak gördüklerimiz böyle.
Neyse.. Çok şeyler söylenebilir. Sözü fazla uzatmadan hemen sonuca gelecek olursak, yaşanabilecek olasılıkları şu şekilde sıralamaya çalışalım:
-Ortaya çıkan bulgulara göre Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun adı başbakanlık için ağırlıklı geçiyor. Ancak başka isimler de telaffuz ediliyor. 3 dönem kısıtlaması bir çok ismi devre dışı bırakıyor. Bu kısıtlamaya karşı kamuoyunda değil ama parti içinde tepkiler artmaya başladı. Tecrübeli insanların heba olacağı konuşuluyor. Ancak bu gerekçenin art niyetli olduğu, siyaset hırsının bir yansıması olduğu da söyleniyor. 1 hafta kadar sonra, 27 Ağustos’taki kongrede kimin seçileceğini birlikte göreceğiz.
-Ondan boşalan Dışişleri bakanlığına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın getirilebileceği konuşuluyor. Ancak MİT gibi paralel yapıyla mücadelenin giderek önem kazandığı bir süreçte tecrübeli Fidan’ın o görevden alınarak bakanlığa getirilmesinin doğru olup olmayacağı düşünülmesi gereken faktörlerden biri olacak.
-Gül’ün kongrede genel başkan olması 1 gün farkı nedeniyle mümkün görülmüyor. Zaten Erdoğan’ın genel başkan ile başbakanın aynı kişi olması gerektiğini tekrar tekrar vurgulamış olması karşısında bu ihtimalin devre dışı kaldığı söylenebilir. Aksi gelişme sarsıcı bir sürpriz olacaktır.
-Ak Parti’nin parçalanacağını belirten Ak Parti kurucusu Dengir Mir Mehmet Fırat gibi önemli isimler var. Ancak Erdoğan’ın tartışılmaz bir gerçek olan karizmasının bu dalgalanmaları süreç içinde bastıracağı güçlü olasılık olarak görünüyor. Burada soru, Erdoğan’a karşı olan parti içindeki yapılanmaların harekete geçip geçmeyeceği. Bunu da ancak zamanla görebileceğiz.
-Ancak yine de öngörülemeyen sürpriz gelişmeler olabilir. Bunu bir duyuma göre değil sadece olasılıklardan birisinin de bu olması nedeniyledir. Bunların ne olabileceğinin cevabı ise öngörülemez olduklarıdır.
Öngörülemezleri ve geleceği sadece Allah bilir. Bizimki sadece bir tahmin. Ama kuru kuruya ve sallamasyona değil somut bulgulara dayanarak yapılmış bir tahmin. Kaostan Allah’a sığınır, ülkemiz ve islam alemi için hayırlı gelişmelerin ortaya çıkmasını temenni ederiz. (Cafesiyaset / Abdullah Harun /18.08.2014)
Daha fazlasını oku: Ak Parti'yi nasıl bir gelecek bekliyor? - Cafesiyaset http://www.Cafesiyaset.com/ak-partiyi-nasil-bir-gelecek-bekliyor_417661.html#ixzz3AvKISDvw
Follow us: @Rotahaber on Twitter | rotahaberr on Facebook
(20 Ağustos 2014, 12:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: