22 Temmuz soruşturmasında gözaltına alınıp hakim kararıyla serbest bırakılan 38 şüpheli polise tutuklama istendi. Serbest bırakma kararına itiraz eden savcı soruşturmanın ve delillerin toplanmaya devam edildiğini belirtti, tedbir amacıyla tutuklama talep etti. Savcı, zanlılardan bazılarının sorgularının yapılamamış olduğuna da da işaret etti. 167 sayfalık itiraz dilekçesinde Savcı İrfan Fidan ayrıca, paralel yapının sivil kanadının araştırıldığını açıkladı. Savcı Fidan, yasa dışı dinlemelere ilişkin suç unsuru oluşturan bulguların incelenen 2 harddiskten çıktığını ve 5 harddiskin incelemesinin sürdüğünü söyledi. Savcı, iletişimin tesbiti, teknik-fiziki takip kararlarına dayanak teşkil eden rapor ve taleplerde, mahkemeden karar talebini gerektirecek suç unsuru taşıyan herhangi bir görüşme olmadığını vurguladı. Savcı, şüphelilerin gerçek amacının soruşturma kılıfı altında devlet yönetimini takip etmek, telefonlarını dinlemek, ve bu şekilde bilgi elde etmek olduğunu belirtti ve 'Bu amaca ulaşılarak, milli güvenlik açısından kritik bilgiler elde edilmiştir' dedi.
05.08.2014 14:17 22 Temmuz sürecinde önemli gelişme.. Sözde Selam Örgütü bahanesiyle 2280 kişiyi dinleyen İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli 76 polis hakkında casusluk iddiasıyla yürütülen soruşturmada yeni bir gelişme yaşandı. Soruşturma savcısı İrfan Fidan, hakimlikçe 38 polisin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına itiraz etti. İtiraz dilekçesini İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'ne gönderen Savcı Fidan, şüphelilerin tutuklanmalarını istedi.
38 kişiden 17'si mahkemenin zanlı avukatlarınca boykot edilmesi ve engellenmesi nedeniyle sorgusu yapılamadığı gerekçesiyle serbest bırakılmıştı. Mahkeme bu 17 kişiden 8'inin hakkında tutuklamaya yeter delil olduğunu belirtmiş, ancak sorgu yapılamadığı için mecburen serbest bırakma kararı verdiğini açıklamıştı.
İŞTE DETAYLAR
05.08.2014 19:47 22 Temmuz Operasyonu ile ilgili soruşturmayı yürüten Savcı İrfan Fidan, gözaltına alındıktan sonra tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen 49 polisten 38'inin serbest bırakılmasına itiraz etti. İtiraz dilekçesinde önemli ifadeler yer aldı.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, 1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne 167 sayfalık itiraz dilekçesi sunan savcı Fidan, şüpheliler Ömer Köse, Gafur Ataç, Erkan Ünal, Selman Yuyucu, Ramazan Bolat, Osman Özgür Açıkgöz, Oğuzhan Ceylan ve Kazım Aksoy'un "Siyasi ve Askeri Casusluk" ve "Resmi Belgede Sahtecilik" suçlarını işledikleri yönünde dosyada yeterli delil bulunduğunu, ancak hakimlikçe sorgularının yapılamadığını belirtti.
Savcı İrfan Fidan ayrıca, Bilal Gümüşdağlı, Bahadır Kıcır, Adem Demir, Ziya Yalabuk, Sinan Karataş, Sezai Örnek, Serkan Durmaz, Ramazan Avşaroğlu, Mustafa Arsu, Mustafa Uyanık, Mustafa Becerikli, Mustafa Atıcı, Mustafa Altunbulak, Muhammed Yakup Acar, Mehmet Ali Doğan, Mehmet Kuru, Mehmet Ay, İsa Ardıç, Hasan Basri Kahraman, Abdullah Şahin, Necati Arslan, Mücahit Gökoğlu, Mehmet Kılıç, Mehmet Işık, Kürşat Durmuş, İsmail Yalınız, Hidayet Kemal, Hasan Yüksek ve Faruk Kıvrak'ın da, "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacı ile temin etme" suçunu işlediklerine dair delil bulunmadığı, "Kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek", "Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek", "Resmi belgede sahtecilik" ve "Suç uydurma" suçlarında yasada öngörülen cezanın alt ve üst sınırları, delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali gerekçesi ile ve şüpheli Samet Sincar'ın "Siyasi ve askeri casusluk" suçundan tutuklanmasını gerektirir delil bulunmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldığını hatırlattı.
-Tutuklanmaya yönelik yakalama emri-
Savcılık, itiraz dilekçesinin sonuç bölümünde ise "Şüphelilerin atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunması nedeniyle, delillerin toplanmaya devam edilmesi, karartılma ihtimali, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak, kaçma şüphesi ilgi kararın kaldırılmasına ve şüpheliler hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine karar verilmesi, kamu adına itirazen talep olunur" ifadelerine yer verdi. (AA)
-Dinlemeler ast üst ilişkisi içinde bilinçli yapıldı-
Savcı Fidan 167 sayfalık itiraz dilekçesinde dinlemelerin belli bir koordinasyon içinde yapıldığına dikkat çekerek şunları söyledi: "Soruşturma konusuyla ilgisiz şahısların, haklarında delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak telefonlarının dinlendiği, bu kişilerin devlet yönetiminde görevli üst düzey kritik görevlerde bulunan kişiler arasından seçilmesine özen gösterildiği, şahıslar arasında, aşağıda ayrıntıları ile gösterileceği şekilde yasama dokunulmazlığı ve diplomatik dokunulmazlık kapsamında bulunan kişilerin olduğu, en alt kademesinden (polis memuru) en üst kademesine (emniyet müdürü) kadar şüpheliler tarafından eylemlerin bilinçli, sistematik ve koordineli biçimde, eylem ve fikir birliği içinde gerçekleştirildiği anlaşılmıştır."
-Sivil uzantıları araştırılıyor-
Şüphelilerin gerçek amacının soruşturma kılıfı altında devlet yönetimini takip etmek, telefonlarını dinlemek, ve bu şekilde bilgi elde etmek olduğunu belirten Savcı Fidan, "Bu amaca ulaşılarak, milli güvenlik açısından kritik bilgiler elde edilmiştir. Eylemin kişisel olarak gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Polis memurundan emniyet müdürüne kadar rütbe ve mevkisi her ne olursa olsun tüm şüpheliler bu durumun farkında ve bilincindedir. Bir polis memurunun veya komiserinin kendi başına devletin en üst yönetimini dinleyip görüşmelerini kaydetmesi, daha sonra da bu kayıtları yazılı (tape) hale getirmesi, yetkisi de haddi de değildir. Bu bağlamda, şüpheliler arasındaki resmi hiyerarşinin dışındaki ast-üst ilişkisi (resmi ve sivil uzantılarıyla birlikte) ayrıca araştırılmaktadır" ifadelerini kullandı.
-Binlerce insanın özel hayatı kayıt altına alındı-
Fidan dilekçede dinlemeler sonucunda, binlerce insanın suç unsuru taşımayan özel hayatlarının kayıt altına alındığının altını çizerek, zanlıların "mahkeme kararı ile dinleme yaptık" savunmalarının suç kastını ortadan kaldırmadığını belirtti. Fidan şunları kaydetti: "İletişimin tesbiti, teknik-fiziki takip kararlarına dayanak teşkil eden bu rapor ve taleplerde, mahkemeden karar talebini gerektirecek suç unsuru taşıyan herhangi bir görüşme yoktur. Bu talepler doğrultusunda alınan kararlar kullanılarak binlerce insanın özel hayatına ilişkin (eşcinsel ilişkiye varana kadar) binlerce görüşmesi kaydedilmiş ve hiçbir suç unsuru taşımayan bu kayıtlar tape haline getirilmiştir. Mağdur hakları yönünden sakıncası nedeniyle bu kayıtlar azami itina ile muhafaza edilmektedir. Soruşturma konusu dosyadaki belgelerde isim ve imzası bulunan şüphelilerden bir kısmı, suç kastının yoğunluğu ve dosya kapsamında gerçekleştirdikleri işlemlerin sayısı itibariyle, tutuklanma şartlarının oluşmadığı değerlendirilerek ifadelerini müteakip Cumhuriyet Başsavcılığımızca serbest bırakılmışlardır. Soruşturma sırasında ifadeleri alınan şüphelilerin 'mahkeme kararları doğrultusunda işlem yaptıklarına' dair savunmaları, suç kastını ortadan kaldırmamaktadır. Mahkeme kararları insanların özel hayatlarını ve devlet erkanının ulusal-uluslar arası görüşmelerini kaydetmeye ruhsat vermez."
-5 harddisk daha incelenecek-
Savcı Fidan, soruşturmasının gelinen aşamasında şu ana kadar 2 harddiskin incelendiğini ve yasa dışı dinlemelere ilişkin suç unsuru taşıyan bulguların bu harddisklerden çıktığını söyledi. Fidan soruşturma kapsamında 5 harddiskin daha incelendiğini kaydetti. Fidan dilekçesinde sözlerini şöyle noktaladı: "Soruşturma dosyasında gerçeğe aykırı olarak düzenlenen binlerce resmi belge, özel hayatın gizliliğini ihlal kapsamında kalan binlerce tape bulunduğu tespit edilmiştir. Soruşturmanın bu aşamasına kadar elde bulunan 7 harddiskten ancak 2 adedi incelenebilmiştir. Tespit edilen bulgular bu 2 harddiske ilişkindir. Kalan 5 adet harddiskin incelemesi devam etmektedir"
GÖZALTI SÜRELERİ AŞILMAMIŞTIR
06.08.2014 15:10 Savcı İrfan Fidan'ın 22 Temmuz operasyonlarında gözaltına alınıp tutuklama talebiyle mahkemeye sevkedilenlerden mahkemece serbest bırakılan 38 kişi için yaptığı itirazın detayları ortaya çıkmaya devam ediyor. Fidan, 167 sayfalık dilekçesinde şu bilgilere de yer verdi:
-Şüpheli de olsa, insan onur ve haysiyetleriyle bağdaşmayacak uygulama içerisine girilmemiştir, girilmeyecektir-
Savcı Fidan, gözaltı sürelerinin aşıldığı iddialarına ilişkin olarak, "Cumhuriyet Başsavcılığı'na getirilen şüphelilerden bir kısmı ifadesini müteakip serbest bırakılmış, saat 02.05 itibariyle (yasal gözaltı süresi içerisinde-UYAP kayıtlarında mevcuttur) tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilmişlerdir. Bu tespitler doğrultusunda, şüphelilerin gözaltı sürelerinin dolduktan sonra nöbetçi mahkemeye sevk edildikleri iddiası mesnetsiz olup, şüphelilere atfedilen eylemlerin vehametini gizlemeye ve soruşturmayı itibarsızlaştırmaya yöneliktir. Selam-Tevhid soruşturmasında izlenen yöntemde olduğu gibi, bu iddia da çalışılıp kurgulanılarak sahneye sürülmüştür. Soruşturma hukuk sınırları içerisinde yürütülmekte olup, şüpheli de olsa insan onur ve haysiyetiyle bağdaşmayacak hiçbir uygulama içerisine girilmemiştir, girilmeyecektir. İnsan hak ve hürriyetleri yasal sınırlamalar dışında ihlal edilmemiştir, ihlal edilmeyecektir. Ancak, soruşturmaya konu 'Siyasi ve askeri casusluk, özel hayatın gizliliğini ihlal, suç uydurma, resmi belgede sahtecilik, kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek' suçları yönünden, tüm bağlantılarıyla birlikte maddi gerçeğin ve sorumluların ortaya çıkarılması için, CMK'nın imkan verdiği tüm enstrümanlar kullanılmaktadır, kullanılmaya da devam edilecektir" cümlelerine yer verdi.
-Ömer Köse'nin imzasının olduğu belgeler-
Aralarında eski İstanbul Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Ömer Köse'nin de bulunduğu 38 kişinin Selam-Tevhid soruşturması kapsamında gerçekleştirdiği işlem, imzaladığı bilgi ve belgeleri, görev ve görev süresi ile birlikte açıklayan savcılık, Köse'nin 8 Şubat 2012 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde Müdür olarak göreve başladığını, 18 Aralık 2013 tarihinde görevinden alındığını kaydetti. Selam-Tevhid soruşturması kapsamında dinlenen kişilerin teknik araçlarla izlenmesinin uzatılmasına dair üst yazılarda, mail hesaplarının takibine dair üst yazılarda ve iletişimin tespitlerine dair üst yazılarda Köse'nin imzasının olduğu 55 sayfada anlatıldı.
-Terör örgütü üyesi olarak karar alınıp dinlendi-
Savcılık, itiraz dilekçesinde, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasaları uyarınca yasal olarak dinlenilme imkanı bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, TBMM Başkanı, Bakanları, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı ve milletvekillerinin en yakınındaki çalışma arkadaşları (Başbakanlık Danışmanları, TBMM Başkanlık Danışmanı, eski milletvekilleri, iktidar partisi Genel Başkan Yardımcısı Danışmanı, Bakan Danışmanları, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı Özel Kalem Müdürlüğü) hiçbir delil olmadığı halde, haklarında terör örgütü üyesi olarak karar alınıp, bu kişilerin telefonları (Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı'na ait) dinlenerek ulusal-uluslararası görüşmelerinin kaydedildiği, bu görüşmelerin devletin milli güvenlik-dış politikasına ilişkin olup ulusal-uluslararası yararlar bakımından gizli kalması gereken bilgi ve belgeler kapsamında olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'nın görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için, danışmanları ve tercümanı hakkında (Mustafa Varank, Sefer Turan) hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlenildikleri, bu sayede Başbakan'ın dinlendiği ve kayda alındığı..." cümlelerine yer verdi.
YASADIŞI DİNLEMELER 17 ARALIK İLE BAĞLANTILI MI?
-Mit müsteşarı 'emin' kod adıyla dinlendi-
"Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için, Özel Kalem Müdürü Adnan Boynukara hakkında hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlendiği, bu sayede Adalet Bakanı'nın dinlendiği ve kayda alındığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı'nın görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için, Özel Kalem Müdürü ve Basın Danışmanı Edip Ali Yavuz hakkında hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlenildiği, bu sayede Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı'nın görüşmeleri dinlenerek kayıt altına alındığı, 'Emin' kod adıyla tapelerinin yazıldığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Moritanya Büyükelçisi Musa Kulaklıkaya hakkında, hiçbir delil olmadığı ve yasal imkan bulunmadığı halde büyükelçi olduğu gizlenerek terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlenildiği, kamuoyuna 'Bir kulağımın duyduğunu diğer kulağımdan bile saklıyorum' şeklinde açıklaması yansıyan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Yardımcısı ve Özel Kalem Müdürü Ali Sarıkaya hakkında, hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlendiği, bu sayede Dışişleri Bakanlığı'nın dinlenildiği, Halkbank Dış Operasyonlar Müdürü Levent Balkan hakkında, hiçbir delil olmadığı halde terör örgütü üyesi olarak karar alınarak dinlendiği... (17 Aralık soruşturması ile bağlantısı araştırılmaktadır)"
-Kişilerin itibarsızlaştırılması maksadıyla-
"Herhangi bir delil ve yasal imkan olmadığı halde, cami, medrese, vakıf, dernek, sosyal tesis ve televizyon kanalı hakkında, buralara girip-çıkan herkesi takip etme amacıyla 'terör örgütü üyesi' oldukları gerekçesiyle takip kararlarının alındığı, sınırlı olarak sayılan çok sayıda devlet adamı, işadamı, siyasetçi, gazeteci, sivil toplum örgütü yöneticilerinin dinlenip kayıt edebilmek amacı ile kurgulandığı, soruşturma kapsamındaki kişilerin itibarsızlaştırılması maksadıyla özel hayata ilişkin görüşmelerinin kaydedildiği, yasal engellere rağmen tape yapıldığı, bu kapsamda 37 klasör içerisinde bulunan tapenin çoğunun özel hayata ilişkin olduğu anlaşılmıştır."
-Tevhid-selam isimli bir örgüt uydurdular-
"Yasal olmayan bir şekilde (kurgulanarak) şüpheli konumuna sokulan insanların dinlenebilmesi maksadıyla Tevhid-Selam isimli bir örgüt uydurulduğu, Soruşturmayı yürüten kişilerin Terörle Mücadele Şube Müdürü, Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcıları, Büro Amirleri, Büro Amir Yardımcıları ve rütbeli (Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı) konumunda oldukları dikkate alındığında, bunun farkında oldukları, soruşturmada görevli polis memurlarının da bu kişilerle birlikte hareket ettikleri, TCK'nın 37/1. maddesi bağlamında 'eylem ve fikir birliği içerisinde' oldukları anlaşılmıştır."
-Suçların ceza miktarı-
İtiraz dilekçesinde, suç maddelerinin ceza miktarlarına ise şu şekilde yer verildi:
-TCK'nın 328/1. maddesinde: "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibari ile gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin eden kimseye 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilir",
-TCK'nın 271/1. maddesinde: "İşlenmediğini bildiği bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye 3 yıla kadar hapis cezası verilir",
-TCK'nın 135/1. maddesinde: "Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir",
-TCK'nın 204/1. maddesinde: "Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
(05 Ağustos 2014, 14:17), son güncel.: (06 Ağustos 2014, 15:10)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: