Son dönemde inlerine peşpeşe girilmeye başlanması, özellikle de sonuncusu ve en büyüğü olan 22 Temmuz operasyonları, paralel yapının adeta havadan nem kapacak kadar gerginleşmesine neden oldu. Bu yapının medya organlarının adeta normal yayıncılık faaliyetini bıraktığı ve panik halde savunma pozisyonu aldığı gözleniyor. Dün akşam sosyal medyadaki bir twitter hesabından verilen bir mesaj bu durumu net şekilde gösteriyor. Mesajda önümüzdeki günlerde yeni bir operasyonun yapılacağı duyuruldu. Paralel yapının Emniyet ve Yargı ayağına yönelecek operasyonda gözaltına alınacak isimler de açıkça belirtildi. Doğru mu değil mi belli olmayan, henüz bir iddia düzeyinde olan mesaj, paralel medyada panik yaşanmasına neden oldu.
03.08.2014 15:40 Son dönemde inlerine peşpeşe girilmeye başlanması, özellikle de sonuncusu ve en büyüğü olan 22 Temmuz operasyonları, paralel yapının adeta havadan nem kapacak kadar gerginleşmesine neden oldu. Bu yapının medya organlarının normal yayıncılık faaliyetini bıraktığı ve panik halde savunma pozisyonu aldığını söylemek abartı olmaz. Dün akşam sosyal medyadaki bir twitter hesabından verilen bir mesaj bu durumu çarpıcı şekilde gösterdi. Mesajda önümüzdeki günlerde yeni bir operasyonun yapılacağı duyuruluyor, paralel yapının Emniyet ve Yargı ayağına yönelecek operasyonda gözaltına alınacak isimler de açıkça belirtiliyordu. Doğru mu değil mi belli olmayan, henüz bir iddia düzeyinde olan mesaj, paralel medyada panik yaşanmasına neden oldu.
Örneğin paralel yapının merkez yayın organı olarak nitelendirilen Zaman gazetesi, iddiayı ciddiye alarak "Kimin ne zaman gözaltına alınıp tutuklanacağını nereden biliyorlar?" diye sordu, endişesini dile getirdi. Zaman'ın duyurduğu @GizliArsiv hesabının twitter mesajı şu şekilde idi:
"YENİ OPERASYON GELİYOR- HAYIRLI OLSUN Paralel yapının Emniyet ve Yargı ayağına yeni bir operasyon başlamak üzere. Önümüzdeki hafta operasyon kapsamında gözaltına alınacakları açıklıyoruz: 1. Eski İzmir ve halen Eskişehir Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç, Eski istihbarat Daire Başkanları Ramazan Akyürek, Ömer Altıparmak ile İzmir İl Emniyet’te açığa alınan Mehmet Ali Şevik, Organize Suçlarla Mücadele Md Mehmet Erikoğlu, yardımcısı Taner Aydın, Mali Suçlar Md. Emin Göktaş, TEM’den Halil İ.Güzel ve Rüştü Ünsal, kumpasa yardımcı olan ve isim veren kurum imamları Murat Türker (BDDK), A.Fethi Toptaş (Hazine), Cihan Aktaş (Merkez B.), B.S.Şafak (SPK), Bayram Kaya (Zaman) Turan Görüryılmaz (Bugün), Arzu Yıldız ve Hüseyin Özay (Taraf). Bu isimlerle başlayan gözaltılar genişleyerek devam edecek. Bu kumpası kuran ve yönetenler mutlaka tutuklanacaklar. Bizden söylemesi..."
Haberde, "Kamuoyu, polislere sahur vaktinde yapılan operasyonu ilk olarak Twitter’dan öğrenmişti. Söz konusu operasyon ilk olarak saatler öncesinden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Danışmanı Şenol Kazancı’ya ait olduğu iddia edilen “Beyefendi-@DERİN MİLLET“ Twitter hesabı paylaşmıştı" iddiası da dile getiriliyor. Oysa bu doğru değil. Olayı an be an takip edenler için bu iddia kesinlikle yalan. Bizzat cemaat medyasının da dile getirdiği gibi operasyon ilk kez twitter'dan Taraf yazarı cemaatçi eski polis Emre Uslu'ya ait "@FuatAvni" hesabından duyurulmuştu. Ayrıca yine bilindiği gibi cemaatçi polis şeflerinden Yakup Saygılı, 21 Temmuz'da twitter'dan yaptığı açıklamada "havada operasyon kokusu var" demiş, 22 Temmuz operasyonlarını duyurmuştu. Tüm bunlar bilinirken şimdi hiçbir şeyden haberdar değillermiş gibi cemaat medyasının masum rolüne soyunma çabası dikkati çekiyor.
Aslında paralel yapının yargı ve medya ayağına da operasyon yapılacağı şeklindeki iddialar yeni gündeme gelmiş değil. 22 Temmuz'daki operasyonların hemen ardından bu iddia somut bulgulara dayanarak çeşitli çevrelerde dile getirildi. Hukukçulardan siyasetçilere kadar her kesimde devam operasyonlarının geleceği konuşulmaya başlandı. Aslında daha da geriye gidilebilir. Başbakan Erdoğan'ın 17/25 Aralık darbe girişimlerine "paralel yapının inlerine gireceğiz" diyerek çok sert tepki göstermesinin ardından operasyonların yakın zamanda başlayacağı zaten hep konuşulur oldu.
Ancak bu iddialar, operasyonları düzenleyecek savcı ve emniyet kaynaklarından alınan haberlere değil görünür bulgulara göre tahmin ediliyordu.
İşte bu tür iddialar paralel medyada giderek belirginleşen bir gerginliğe neden oluyor.
Bu gerginlik ve panik, gözaltına alınması muhtemel görülen selam-tevhit kumpas soruşturması savcılarında da gözleniyor. Bu savcılar 22 Temmuz'dan bugüne çok sık açıklama yaparak Başbakanı dinlemediklerini, gözaltına alınmaktan da korkmadıklarını dile getiriyorlar. 22 Temmuz'da gözaltına alınıp sorgulanan emniyet mensupları ifadelerinde yasadışı olmakla itham edilen dinlemeler için talimatları savcılardan aldıklarını dile getirdiler. Bir anlamda suçu savcılara attılar. Bahsi geçen savcılar ise her gün yeni bir açıklamayla kendilerini masum gösterme telaşında. Belli ki operasyonların kendilerine yönelmesinden endişe ediyorlar. Son açıklama önceki gün savcı Adnan Çimen'den geldi.
Açıklamasında Selam-Tevhid soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanmasına tepki gösteren Çimen'in sözleri şu şekilde:
"Yargılanmaktan hiçbir endişe duymam.. Böyle bir hukuk eşkıyalığı ile karşılaşırsak yapacağımız şey bellidir. Hukuk içerisinde kalarak adaletin tecellisine yardımcı olmaktır.. Bu tarz bir soruşturmaya imza atacak hukukçu arkadaşlar aynı zamanda savunmalarını hazırlamaya başlasınlar. Korkumuz endişemiz yok. Çalmadık, çırpmadık. Kimsenin kör kuruşuna tenezzül etmedik. İsteyen istediği soruşturmayı yapsın. Ama unutulmasın Kenan Evren’in yargılandığı bir ülkede yaşıyoruz. Hukukun giyotini suçluların boynuna er geç düşer. Bu yazdıklarımı lütfen kimse tehdit gibi algılamasın. Sadece yasanın şerhini yaptım. İsteyen 2802 sayılı yasayı incelesin.
Ben bu soruşturmayı 5 ay sürdürüp devrettim. Dolayısıyla diğer iki savcı bey dosyanın detaylarına vakıftırlar. Kimbilir belki de savunmalarında önemli hususları aydınlatırlar. Örneğin Selam terör örgütü içerisinde yer alıp istihbarat ve lojistik destek sağlayan derin yapının kimlerden ibaret olduğunu, bu kamu görevlilerinin kimler olduğunu, İran'a milli sırlarımızın nasıl aktarıldığını öğrenmiş oluruz. Ya da Uğur Mumcu ve diğer aydınlarımızı katleden Selam örgütü mensuplarından cezaevlerinde hükümlü olarak bulunanların iaşelerinin (besleme, bakma) kimler tarafından takip edildiğini öğrenme şansımız olur."
TEHDİT DEĞİL ŞERH!
Görüldüğü gibi "tehdit değil şerh yapıyorum" diyerek Çimen, resmen Başbakan ve yeni savcıları tehdit etmektedir. Sözlerinin her cümlesi bir hukukçuya yakışmayacak ölçüde tehdit dolu. Bu savcılar Selam-Tevhid adı altında yürüttükleri ve odağında 251 kişiyi, onlara bağlantılı olarak da toplam 2280 kişiyi İran yanlısı terör örgütü üyeliği şüphesiyle 3 yıl boyunca dinlediler. Bütün gizli ve özel bilgileri dinleyenlerin eline geçti. 17 Aralık sonrası süreçte dosyaya atanan yeni savcılar bunları belgeleriyle ortaya koydu. 3 yıl boyunca hiç bir delil elde edilememişti. Zaten olsaydı ve yeni savcılar bunları örtbas etmiş olsaydı, dosyaya bakan cemaatçi eski savcılar bunu 10 defa ortaya koyar, yeri göğü inletirlerdi.
Çimen, açıklamasında tuhaf ve ürkütücü bakış açısını da ortaya koyuyor. Bir savcı olarak suç var mı, delili var mı, bunları aramayı bırakmış da, bir sosyolog rolüne soyunmuş gibi cezaevindeki insanların iaşelerinin kimler tarafından temin edildiğine merak salmış. "Mumcu'yu katledenler" diyerek hapishanedeki sanıkları lekelemeye, böylece onları besleyenleri takip etmeyi haklı göstermeye çabalıyor. Belli ki Mumcu'yu seven laik kesimi kışkırtmayı ve "oh olsun onu katledenlere ve onları besleyenlere" demelerini hedefliyor.
Açıklamasında bir ayrıntı daha var. "İran'a milli sırlarımızın nasıl aktarıldığını öğrenmiş oluruz" diyor. Selam-tevhid dosyasının 251 zanlısına açık bir suçlama yöneltiyor. Kamuoyuna yaptığı bu açıklama ve o açıklamadaki suçlama nedeniyle o 251 kişinin suç duyurusunda bulunması söz konusu olabilir. Zaten daha şimdiden dosya kapsamında yasadışı dinlemeye maruz kaldıkları açığa çıkan isimler suç duyuruları yapmaya başladı.
Paralel kesim, "İran ülkemizde her yere sızmış. Dinlenenler İran bağlantılı. Soruşturma devam etseydi delilleri bulacaktık. Tam bulacakken dosyayı elimizden aldılar." iddialarını dile getiriyor. Bir öcü ve hedef göstererek kendilerini gözlerden kaçırmaya çabalıyorlar. İşte bu şekilde, kendilerine yönelik suçlamalara cevap vermiyor, aksine başka iddialar gündeme getirerek mağdur rolü oynamaya çalışıyorlar.
Panik hali o kadar belirginleşmeye başladı ki, dikkatleri kendilerinin suçlarından kaçırmak için ortaya attıkları iddiaların hiç bir ölçüsü kalmadı. 22 Temmuz operasyonu kapsamında tutuklanan eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, "Soruşturma safhasında maruz kaldığım gözaltı ve nezarethanede yaşadığım tüm olumsuzluklar İran ülkesinin ülkemizde yürüttüğü gizli faaliyetlerdir" derken, aynı operasyonda tutuklanan eski İstanbul Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer ise "Bunların hepsi İsrail ajanı… Arşivimde kaydı var" diyor. Görüldüğü gibi İran mı yoksa İsrail mi bu ülkeyi yönetiyor bu beyfendiler henüz karar verememiş. Yalanın bini bir para. Söyledikleri yalanların kuyrukları birbirine nasıl da dolanıyor. Farkında bile değiller. Panik hali içindeler. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
------------------------------------------------------------------------------
İŞTE PANİK
05.08.2014 14:37 Paralel yapıya mensup oldukları iddiasıyla açığa alınan ya da pasif görevlere atanan polisler arasında panik durumu olduğu iddiasını güçlendiren bir başka gelişme daha yaşandı. Aralarında eski İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı ile eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç'ın da bulunduğu 7 polis, 4 Ağustos'ta Çağlayan'daki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurup haklarında herhangi bir soruşturma açılıp açılmadığını sordu. Daha sonra adliye önünde bir basın açıklaması yapan polislerin kullandığı ifadeler yaşanan paniği açıkça gözler önüne serdi.
17- 25 Aralık soruşturmasını yapan ekibin başında yer alan eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, Organize Şubeden Sorumlu eski Emniyet Müdür Yardımcısı Mahir Çakallı, eski Mali Suçlar Şube Müdür Yardımcısı Kazım Aksoy, eski başkomiser Arif İbiş, emniyet amiri İbrahim Şener ve Mustafa Denizhan haklarında soruşturma olup olmadığını öğrenmek için adliyeye geldi. Eski emniyet amirleri adliye çıkışında basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan eski Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı, 22 Temmuz’da yapılan paralel yapı operasyonunu hatırlatarak yeni gözaltılar olacağı duyumları üzerine kamuoyuna bir açıklama yapma zaruretinin doğduğunu söyledi.
“Yeni operasyon duyumları üzerine geldik”
Saygılı açıklamasında, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürütmüş olduğu ve 22 Temmuz’da adli kolluk görevlileri tarafından icra edilen bir operasyon oldu. Bu süreçten hemen sonra görsel ve yazılı medyada rastladığımız bazı olaylar oldu. 17 ve 25 Aralık olarak tabir edilen büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının gerçekleştiği döneme ilişkin o dönemde çalışan kolluk görevlilerinin de gözaltına alınacağı, onlara yeni bir operasyon yapılacağı, hatta yanlarında bazı gazetecilerin de olabileceğine ilişkin bazı yayınlar vardı. Bu yayınlar üzerine bizim kamuoyuna bir açıklama yapma zaruretimiz doğdu, Cumhuriyet savcılığımıza geldik” ifadelerini kullandı.
“Uyap’a kayıtlı hiçbir soruşturmamız yok, gizli olan bir soruşturma olabilir”
Haklarında yürütülen herhangi bir soruşturma olup olmadığını resmi olarak öğrenmek için adliyeye geldiklerini belirten Saygılı, “UYAP’a kayıtlı hiçbir soruşturmamız olmadığını gördük. Kendileri bir soruşturma yürütüyor ama bunu UYAP’a girmemişler mi acaba? Bu soru işaretine karşı bir de dilekçe verdik. UYAP’a girilmeyen fakat tarafınızdan yürütülen herhangi bir soruşturma var mıdır diye sorduk. Cevapta özetle bu bilgi edinme hakkı çerçevesinde size söyleyebileceğimiz bir şey değildir denildi” diye konuştu. “Bu bilgi edinme hakkı içerisinde sorulan bir soru değil” cevabının yersiz olduğunu savunan Saygılı, “Bu CMK çerçevesinde sorulan bir soruydu. Ancak böyle bir cevap aldık. Bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımıza dilekçe hazırladık” dedi.
“Yeni bir operasyon iddiaları doğruysa biz buradayız” diyen Saygılı, “Hiçbir yere kaçmıyoruz. İfademize başvuracaksanız, çağırın gelelim. Yok, ikametimizde arayacaksanız ikametimizde bekliyoruz, buyurun gelin. Çünkü veremeyecek hiçbir hesabımız yok. Biz adli kolluk görevlileri olarak çalıştık. Yapılan her operasyon, dinleme, izleme, fezlekeye geçirilen her bir harf Cumhuriyet Başsavcılığının emriyle yerine getirilmiştir” şeklinde konuştu. (İHA)
(03 Ağustos 2014, 15:40), son güncel.: (05 Ağustos 2014, 14:37)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: