Eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, bağımsız milletvekilleri Hakan Şükür, İdris Naim Şahin ve İdris Bal'ın, cemaate mensup olduklarını söyleyip AK Parti'den ayrıldıklarını hatırlatarak, 'Onların bu emniyet mensuplarını ziyaret etmesi, 'demek ki böyle bir yapı var' tezini güçlendirir. Bu milletvekilleri bu polis memuru arkadaşlarımıza en büyük kötülüğü yapmışlardır. Cumhuriyet savcısının elindeki en önemli delillerden bir tanesi bu ziyarettir. Bu yapının parlamentoda ayakları var, emniyette ayakları var, yargıda ayakları var. Demek ki bunlar adliyede bir araya geldiler' dedi.. Şahin önemli bir noktaya dikkat çekmiş. Ama aslında bu ziyaretlerden daha büyük öneme sahip üç adet delil daha söz konusu. Üçü de paralel yapının lideri olduğu ileri sürülen Fetullah Gülen'den kaynaklanıyor.
29.07.2014 15:08 Eski Adalet Bakanı ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, partisinin Karabük İl Başkanlığı'ndaki bayramlaşmada gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Şahin, bir gazetecinin bazı milletvekillerinin gözaltındaki emniyet mensuplarını adliyede ziyaret etmelerini hatırlatması üzerine, bazı emniyet mensuplarının yasa dışı dinlemeler, sahte delillerle dinleme kararları alarak yapmış oldukları bir çalışmanın hesabının sorulmaya çalışıldığı bir soruşturma ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Yargı sürecinin devam ettiğini vurgulayan Şahin, gözaltındaki emniyet mensuplarını ziyaret eden milletvekillerini kamuoyunun yakından tanıdığını, neden AK Parti'den ayrıldıklarını bildiklerini belirtti. Söz konusu milletvekillerinin hangi gerekçe ile AK Parti'den ayrıldıklarını açıkladıklarına işaret eden Şahin, şöyle konuştu:
'SADECE KAFA GOLLERİYLE MEŞHUR HAKAN ŞÜKÜR'
"Bu arkadaşlarımızın bu emniyet mensuplarını adliyede ziyaret etmiş olmaları bu iddianın güçlendirilmesi anlamına gelir. İddia nedir? Bu emniyet mensupları bir paralel yapı adına devlet içerisinde bir yapılanma oluşturmuşlar, devletin hiyerarşik düzeni dışında başka yerden talimat alarak hükümete dönük bir darbe girişiminde bulunmuşlar. 'Falan gruba ait falan cemaate ait emniyet mensupları' iddia ediliyor. Bu milletvekilleri de o cemaate mensup olduklarını söyleyerek partiden ayrılmışlardı. Onların bu emniyet mensuplarını ziyaret etmesi, 'demek ki böyle bir yapı var' tezini güçlendirir. Bu milletvekilleri bu polis memuru arkadaşlarımıza en büyük kötülüğü yapmışlardır. Cumhuriyet savcısının elindeki en önemli delillerden bir tanesi bu ziyarettir. Bunlar kaş yapayım derken göz çıkarmışlardır. Sadece kafa golleriyle meşhur olan Hakan Şükür'ün böylesine bir kafasızlık yapmasını doğrusu yadırgadım. İdris Naim Şahin de aynı kategoride değerlendirilebilir. O da bu arkadaşlarla birlikteydi zaten. Hepsi de bu polis memuru arkadaşlarla ilgili iddiaları güçlendirmişlerdir."
'PARLAMENTODA AYAKLARI VAR'
"Demek ki bir ekip var, bir yapı var devlet içerisinde" diyen Şahin, şöyle devam etti: "Bu yapının parlamentoda ayakları var, emniyette ayakları var, yargıda ayakları var. Demek ki bunlar adliyede bir araya geldiler. Başka delil aramaya bile gerek yok. Böylesine bir yanlış yapmışlardır. Biz hiç kimsenin şu mübarek bayram gününde gözaltında, cezaevinde olmasını arzu etmeyiz. Çoluk çocuğunun üzüntü içerisinde olmasını asla arzu etmeyiz. Onlar devleti, savcıyı, hakimi, hükümeti suçlayacakları yere bu masum insanların zihinlerini çelerek farklı bir yapıya hizmet etme konusunda onları yanlış yönlendirenleri değerlendirsinler. Bu işin asıl sorumlusu kimdir? Onu bir değerlendirsinler. Neden bu emniyet mensuplarının başına bunlar geldi? Hangi talimatla bunları yapmak durumunda kaldılar bunu bir irdelesinler."
ASLINDA EN BÜYÜK DELİLİ LİDERLERİ VERDİ
Eski Adalet Bakanı Şahin'in sözleri bu şekilde.. Onun işaret ettiği hususun paralel yapı soruşturmalarında büyük bir delili teşkil edeceğini hukukçular da paylaşıyor. Ama aslında bu ziyaretlerden daha büyük öneme sahip üç adet delil daha söz konusu. Üstelik üçü de bizzat paralel yapının lideri olduğu ileri sürülen Fetullah Gülen'den kaynaklanıyor.
1)İlk olarak; hatırlanacağı gibi 17 ve 25 Aralık soruşturmaları sonra hemen harekete geçen hükümet İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla çok sayıda emniyet mensubunun görev yerlerini ve illerini değiştirmişti. Bu gelişmeye Fetullah Gülen çok sert tepki gösterdi. Kamuoyunu şok eden el kol hareketleri yaparak o polisleri görevden alanlara beddua etti. "Evlerine ateşler düşsün" dedi.
2)İkinci olarak; bununla yetinmeyen Gülen, cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bir mektup yazdı. Görevden almaları engellemek için devreye girmesini istedi.
3)Üçüncü olarak da; Gülen'in bu olaylardan kısa süre önce bir başka vaazında söyledikleri geliyor.. Yasadışı dinlemelerle suçlanan ve halen sorguları devam eden istihbaratçı polislerin cemaatle bağlantısına dair olası bir başka delil.. Gülen o sohbetinde şunları söylüyordu: "Bana akşamüstü bir telefon geldi. Burada (Pensilvanya'da) akşamdı. Türkiye'de de gece yarısıydı sanıyorum. Dediler ki nefsine uyarak bir Halat ucu yerde bir alüfte (fahişe) ile buluşmaya gidiyor ve aynı zamanda birilerinin de komplosu söz konusu olabilir. Türkiye'de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. Kalk dedim, gece yarısı deme evine koş git. Bu bir komplo meselesi ile şayet, günümüzde geldiği konuma gelemezdi..." Gülen, konuşmasında böyle 10 olay daha sayabileceğini de belirtiyordu.
Bu alüfte itirafı üzerine savcılıklara suç duyuruları yapıldı. Şu sorular soruldu: Gülen'i arayan o zat kimdi? Bahsi geçen şahsın "bir alüfte"ye gittiğini nereden biliyordu? Takip mi ediyordu o şahsı? Niçin? Telefonunu mu dinliyordu? Niçin? Yoksa takip edeni mi takip ediyordu? Niçin? Telefonunu dinleyenin telefonunu mu dinliyordu? Niçin? Komplo meselesini nereden biliyordu? Komployu kendisi mi kurmuştu? Kuranlarla aynı çetedendi de son anda vicdanı mı sızlamıştı? Kendisinin ilgisi yoktu da komplocuları mı tanıyordu? Hangisi?..
İşte bu üç gelişmenin aslında emniyet içerisindeki cemaat yapılanmasını ispatlayan en önemli üç adet delili teşkil ettiği değerlendiriliyor. Bu delillerin o yapılanmanın lideri olduğu ileri sürülen Gülen'den gelmiş olmasının önemi çok büyük. Nitekim dikkat edilirse bu 3 olay ve 'ananas-Koç grubu-Bankasya-BDDK' konulu bir kaç ses kaydının medyaya düşmesi gibi hepsi ardı ardına yaşanan olaylar sonrası Gülen'in sık sık yaptığı kamuoyu açıklamalarının birden kesildiği görülüyor.
Kritik soru şu: Bir cemaat lideri acaba niçin emniyet atamalarını eleştiren bir mektubu cumhurbaşkanına göndermiştir?.. Niçin atamalarla ilgili beddua etmektedir?.. 10 tanesini daha sayabileceğini söylediği önemli şahısların gizli takip, dinleme ve seks buluşmalarını kendisine telefonla kimler haber vermektedir?
İşte eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in de dikkat çektiği gibi, cemaat mensubu olduklarını iftiharla ilan eden ve bu nedenle AK Parti'den istifa ettikleri bilinen milletvekillerinin gözaltındaki paralel yapıya mensup olduğu ileri sürülen polislerin olduğu nezarethaneye milletvekilliği sıfatını kullanarak zorla girmeleri ve hatıra fotoğrafı çektirmeleri dosyadaki en önemli deliller arasında yer alacak. Ama bundan daha önemli delilleri ise bizzat liderleri Fetullah Gülen vermiş bulunuyor. O çok konuşan Gülen gitti, suspus olan Gülen geldi. Gezi olaylarındaki göstericiler için "Onlara çapulcu demeyin, belki içlerinden geleceğin kahramanları çıkacak" diyerek tuhaf bir mesajla Başbakan Erdoğan'ı eleştiren, göstericileri bile düşünecek kadar hassas olan ancak aynı anlayışı Başbakan'dan esirgeyen, Dersane ve hemen ardından gelişen paralel yapı tartışmaları sürecinde o çok konuşkanlığını sürdüren, hatta daha da ileri geçip kamuoyunu şok eden bedduada bulunan Gülen, uzun zamandır suspus kesilmiş bulunuyor. Bunun nedeni gayet açık. Cemaat tabanlı paralel yapıyı zora sokacak en büyük delilleri bizzat verdiğinin farkına varması.. Ancak bunu fark etmekte çok geç kalmış bulunuyor. Ne demişler, "konuşmak gümüş ise susmak altındır." Yine ne demişler, "Susma hakkınızı kullanabilirsiniz. Konuştuklarınız aleyhinizde delil olarak kullanılabilir."
Tayyip Erdoğan hem siyaset sahasında hem futbol sahasında başarılara imza atıyor. Karşı takımda yer alan ve gözaltındakileri nezarethanede ziyaret eden Hakan Şükür ise öyle değil. Futbol sahasında başarılı olmuş, takımını başarıya sürüklemiş olsa da siyaset alanındaki mücadelesi için aynı şey söylenemez. Hocasını da cemaatini de zora sokacak gibi görünüyor. Tabi bu hatayı en başta muhterem hocası yapmış bulunuyor. Ne demişler, "Mürit yuvarlanmış, hocasını bulmuş.." (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(29 Temmuz 2014, 15:08)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: