Radikal gazetesi, önceki gün Fetullah Gülen liderliğindeki paralel yapılanmaya yönelik soruşturmayı 6 savcının yürüteceğini haber yaptı. Haberde savcılara destek için özel bir polis ekibinin de atandığı belirtiliyor ve isimleri veriliyordu. Ancak bir kaç saat sonra açıklama yapan savcılık iddiaların uydurma olduğunu açıkladı. Radikal yalanlamayı vermediği gibi haberi ana sayfadan hemen kaldırdı. Bu durum, dersane ve 17 Aralık sürecinde gözlenen paralel medyanın uydurma ve yalan haberlerine son örnek oldu. Paralel yapının ön almak amacıyla bahsi geçen haberi yaptırdığı ve adı geçen savcı ve polislerin karalanmasının amaçlandığı iddia edildi. Radikal gazetesiyle ilgili diğer bazı ilginç bilgiler de bu olay sonrası gündeme geldi. Ayrıca paralel medyaya yalan haberlerle vakit kaybetmek yerine işe yarama olasılığı yüksek ilginç bazı tavsiyelerde bulunmak istiyoruz.
12.07.2014 13:31 Radikal gazetesi, önceki gün Fetullah Gülen liderliğindeki paralel yapılanmaya yönelik soruşturmayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından 6 savcının yürüteceğini haber yaptı. Savcıların isimlerinin verildiği haberde savcılara destek için özel bir polis ekibinin atandığı da belirtiliyor ve onların isimleri de veriliyordu. (1) Savcıların birbirinden ayrı ancak ileride birleştirilecek dosyalar üzerinde çalıştıkları öğrenildi denilen haberde, kaset arşivi ve Gülen cemaatinin üst düzey isimlerine yönelik operasyon için Emniyet’ten de önemli isimler görevlendirildiği, bu emniyet ekibine Cemaat soruşturması dışında hiçbir görev verilmediği belirtiliyordu. Ancak bir kaç saat sonra açıklama yapan savcılık iddiaların uydurma olduğunu açıkladı. (2) Radikal ise, yalanlamayı vermezken haberi ana sayfadan hemen kaldırdı.
Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada şunlar dile getirildi: “10.07.2014 tarihli bazı yazılı ve görsel medyada; yapılan bir soruşturma kapsamında, 6 savcılı özel ekip kurulduğu, savcıların birbirinden ayrı ancak ileride birleştirilecek dosyalar üzerinde emniyetle birlikte çalıştıkları” şeklinde haberler yer almıştır. Söz konusu haberlerin gerçekle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Basına ve kamuoyuna duyurulur.”
Bu durum, dersane ve 17 Aralık sürecinde gözlenen paralel medyanın uydurma ve yalan haberlerine son örnek oldu. Paralel yapının ön almak amacıyla bahsi geçen haberi yaptırdığı ve adı geçen savcı ve polislerin karalanmasının amaçlandığı iddia edildi.
Radikal'in adı son dönemde sık sık cemaat bağlantısıyla gündeme geliyor. Buna dair somut bulgular gösteriliyor. Radikal gazetesinde bir cemaat yapılanmasının mevcut olduğu iddiası; 25 Aralık soruşturması, MİT TIR'ları ve İHH'ya baskın haberlerinin ilk kez medyaya sunulması örneklerinde detaylarıyla gündeme gelmiş, medyada tartışma konusu olmuştu. (3) Öte yandan geçtiğimiz günlerde ilginç bir gelişme yaşanmıştı. Bağlı olduğu Doğan Medya grubunun yöneticileri tarafından alınan bir kararla Radikal'in kağıt gazete çıkarmasına 'okuyucu sayısının düşmesi ve maliyetlerin karşılanamaması' gerekçesiyle son verildi, faaliyetlerine internet sitesinden devam edeceği belirtildi. Yalan olmayan bu gerçek, Radikal'in cemaat bağlantısına karşı okuyucusunun verdiği bir tepki olarak da değerlendiriliyor. Bu olaydan kısa süre sonra yaşanan 6 savcı haberinin yalan çıkması ise Radikal'in imajına vurulan son darbe oldu. Radikal aslında karanlık ve derin bir gazete. Bir Radikal muhabirinin Erzurum Ergenekon soruşturmasındaki gizli tanıkları CHP'li milletvekilleriyle görüştürmek için ikna etmeye çalıştığı 'Sonsayfa' adlı internet sitesi tarafından fotoğraflarla belgelenmişti. (4) Olayda adı geçen 2 CHP'li milletvekiline dava açıldığı halde (5), belgeleriyle rolü kanıtlanan Radikal muhabiri davada yer almadı. Yine Radikal'in Ergenekon soruşturmasının özellikle Erzurum ayağı sürecinde ne kadar derin bir gazetecilik yaptığı da çarpıcı haberlerle ortaya çıkmıştı. (6)
Radikal'in son dönemde yalan haberciliğe kayışına benzer bir durum Taraf gazetesinde de yaşanıyor. Bu gazete son günlerde paralel yapıya yönelik soruşturmalarla ilgili sürekli olarak belgesi olmayan karalama amaçlı ucuz haberler yapıyor. Örneğin son haberi "Savcılarla toplanıp 10 maddelik şirket batırma planı yapmışlar" şeklinde. (7) Haberde, "Şirketleri fişlemek için Kozmik Çalışma Grubu’nun (KÇG) kurulmasının ardından, şirketleri batırmak amacıyla 26 Haziran’da Maliye Bakanlığı’nın veri ambarında ‘darbe’ toplantısı yapıldığı ortaya çıktı. Savcıların da katıldığı toplantıda, muhalif şirketlerin 10 aşamalı eylem planıyla batırılması kararlaştırıldı." deniliyor. Haberde 100 bin şirketin cemaatle ilgisi olabilir diyerek fişlendiği de iddia ediliyor. Bu kadar korkunç bir rakamın nereden bulunduğu ise belli değil. Atmadaki sınırın insaflarına kaldığı anlaşılıyor. Haberin sonunda da "Taraf gazetesinin gündeme bomba gibi düşen haberinin hemen ardından Maliye Bakanlığı bir açıklama yaptı. Haberle ilgili komplo teorisi ve hayal ürünü yakıştırması yapan bakanlığın, 100 bin şirketin fişlenmesiyle ilgili iddialara ise hiç yer vermemesi dikkat çekti." deniliyor. Görüldüğü gibi bakanlık yalanladığı halde hemen ardından verilen bir başka iddia ile yalanlamanın etkisi yok edilmeye çalışılıyor. Benzer bir yayıncılık faaliyeti Taraf muhabiri Mehmet Baransu tarafından MİT fişlemeleri ve MGK kararıyla Gülen cemaatinin yokedilme kararı alındığı haberinde yaşanmıştı. Haberin doğru olmadığı belgeleriyle ortaya konulduğu halde Taraf bu kez başka bir iddiayı devreye sokarak dikkatleri yalan haberin üzerinden kaçırmaya çalışmıştı. Taraf'ın bu yalancılığı belgeleriyle suç duyurularına konu oldu. Ve ilerleyen süreçte kaos amaçlı habercilik yapma suçlamasıyla bir ağır ceza davası açıldı. (8)
Balyoz davasının başlamasına eline geçen 1 bavul askeri belgeyi haberleştirmesiyle neden olan gazetenin, özellikle 17 Aralık sürecinden sonra keskin bir düşüşe geçtiği, belgesiz, yalan ve kışkırtma amaçlı ucuz haberlere imza attığı görülüyor. Bu durumun, 17 Aralık sürecinde emniyet ve yargıda yapılan geniş çaplı görev değişiklikleri sonrası gazetenin haber kaynaklarını kaybetmesinden kaynaklandığı anlaşılıyor. Hatırlanacağı gibi Taraf muhabiri Mehmet Baransu, 17 Aralık operasyonlarının devletin en üst yetkililerince dahi bilinmeyen belgelerini operasyon sabahı bir web sitesinden yayınlamaya başlamıştı. Baransu ile diğer Taraf yazarı emniyet kökenli Emre Uslu'nun bu bilgilere aslında 4 ay önce sahip olduklarını kanıtlayan twitter mesajları da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından hayretle dile getirilmişti. (9) 17 Aralık soruşturmasını savcı Zekeriya Öz başlatmıştı. Odatv soruşturmasında basılmamış yani taslak aşamasındaki bir kitap çalışması için baskınlar yapmaktan ve o kitabın dijital nüshasını elinde bulunduran gazetecilerden istemekten çekinmeyen Öz'ün Mehmet Baransu ve Emre Uslu'ya karşı sessiz kaldığı görüldü. Daha da ilginci, bir emniyet istihbarat yetkilisini İçişleri Bakanına operasyonları sızdırmakla suçlayarak şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdı. Bu kesinlikle bir şaşırtmaca ve skandaldı. Çünkü eğer üst makamlar operasyonlardan haberdar olmuş olsaydı emniyet görevlilerinin yerleri daha önce değiştirilir, sivil darbe girişimi olarak görülen operasyonlar engellenirdi. Ancak Başbakandan İçişleri Bakanına ve Emniyet Müdürüne kadar hiçkimsenin operasyonlardan haberi olmadı. Buradan hareketle Zekeriya Öz'ün paralel çete ile bağlantılı olduğu şüphesi ortaya çıktı. Suç duyuruları yapıldı. (10) Öz'le ilgili bu şüpheyi güçlendiren başka detaylar da ortaya çıktı. İlerleyen dönemde paralel yapılanmaya yönelik dava açıldığında Zekeriya Öz'ün de sanık konumuna gelmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Öte yandan paralel medyanın Ergenekon soruşturması sürecinde yürüttüğü taktiği paralel medyaya karşı yürütülen mücadeleyi engellemek için de kullandığı gözleniyor. Hatırlanacağı gibi Ergenekon örgütünün Fetullah Gülen cemaatine karşı kumpas düzenleyerek, yani öğrenci evlerine silah ve belge yerleştirerek büyük bir operasyon başlatmayı ıslak imzalı bir planla planladığı iddia edilmişti. Günümüzde ise hükümetin cemaati bitirmek için türlü türlü planlar yaptığı ve çalışma grupları kurduğuna dair her gün bir başka iddia bu medyada dile getiriliyor.
Bu olaya bir başka açıdan da bakılabilir. Gülen cemaatinin AK Parti'den önceki yönetimler tarafından bir tehlike olarak görüldüğü biliniyor. Yani Gülen paralel devlet yapılanmasına yönelik günümüzdeki mücadele yeni ortaya çıkmış değil. "F-tipi polis-savcı" nitelendirmesi AK Parti'den önce ortaya çıkmıştı. Bu yapıya karşı sadece Ergenekon örgütü mücadele planları yapmış değil. Ondan önce 1999 yılında DGM savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından açılmış bir dava bulunuyor. O davanın iddianamesi okunduğunda günümüzdeki gelişmelerle nasıl örtüştüğü görülebiliyor. (11) Davanın açılmasının hemen ardından Fetullah Gülen'in ABD'ye gittiği ve bugüne kadar Türkiye'ye dönmediği de biliniyor.
Tekrar etmek gerekirse, paralel yapılanmanın Ergenekon soruşturması sürecinde yürüttüğü taktikleri günümüzde paralel medyaya karşı mücadeleyi engellemek için de kullandığı gözleniyor. Bu kesimin medyasında verilen haberlerde aslında cemaatin hedef alındığı, masum dindarların 28 Şubat sürecinden daha ağır bir baskı altında olduğu iddia ediliyor. Cemaate mensup bir çok tanınmış lider ve gazetecinin aksini belirtmesine karşın bu iddia ısrarla sürdürülmeye çalışılıyor. AK Parti hükümetinin cemaati bitirmek için çalışma grupları kurduğu savunuluyor. Oysa yapılanların 28 Şubat darbe süreciyle bağlantısı yok. Tamamen yasal tasarruflar. Bir sivil darbeyi engellemek için atılan yasal adımlar. Herşey şeffaf ve kumpas da yok. Üstelik 30 Mart seçim sürecinde Başbakan Erdoğan her mitingde kamuoyuna konuyu vurgulayarak anlattı. Paralel inlere girileceğini, buna destek için halkı seçimlerde oy kullanmaya çağırdı. Kamuoyu da bu çağrıya destek verdi. Seçim AK Parti'nin zaferiyle sonuçlandı. Seçim sonuçları, cemaati kullanan paralel yapının tabansız bir avuç elit seçkinden oluştuğu, oldukça etkin şekilde örgütlenmiş bu yapının tüm gücüyle medya ve sanal dünyada bir mücadele yürüttüğünü ortaya koydu. Basında yayınlanan bir fotoğrafta, cemaat evlerindeki öğrencilere nasıl internet üzerinden dersanelerin kapatılmaması için sağa sola mesaj attırıldığı belgelenmişti. Çok sayıda fake (sahte) hesaplar açtırılarak sosyal medyada bir fırtına koparılmaya çalışıldığı anlaşılmıştı. İşte paralel yapının tüm medya varlığı kendilerini güçlü gibi göstermeye çalışan bu sanal güçlere dayanıyor. Onun da bir işe yaramadığı 30 Mart seçimlerinde ortaya çıktı.
Bir paralel devlet yapılanması olduğuna dair hergün somut deliller ortaya çıkan derin cemaat hareketi, hala ucuz karalama ve mantık oyunlarıyla kamuoyunu yanıltabileceğini ve kendisini masum bir melek gibi göstermeyi başarabileceğini sanıyor. Adam gibi bir liderleri bile yok. Lider saydıkları ise gözaltına alınma korkusuyla ülkesinden kaçarak başka bir ülkede yaşayan, o ülkenin istihbarat teşkilatı aracılığıyla ancak o ülkede kalma izni alabilen ve tabi bedel olarak istenenleri yapan birisi. Bunlar birer iddia. Evet ama, doğrulayan çok sayıda somut bulgu mevcut. (12)
Herkes herşeyin farkında. Bir tek paralel devekuşu yapılanması ve medyası hariç.. Devekuşu gibi başlarını toprağa gömmüş, kimsenin kendilerini görmediğini sanıyorlar. Giderek yalan habere dayanan mücadeleleri onlara bir kurtuluş sağlamayacağı gibi daha fazla batmalarına neden olacak. Radikal gazetesinin paralel tetikçiliğe bulaşmasına tepki olarak okuyucu kaybıyla kapanması, gelmekte olan büyük depremin öncülerinden biri olarak görülmeli. Asıl deprem çok yakında yaşanacak gibi.
Paralel yapının dirilmesi bu saatten sonra imkansız görünüyor. Bunu 30 Mart seçimleri açıkça gösterdi. Yalan ve uydurma haberler yazmak, sosyal medyada mesajlar atmak en kaba ve zirve şekliyle Dersane ve 17 Aralık sürecinde yaşandı. Hiç bir faydası olmadı. Aksi etki yaptı. Bu süreçte cemaat Başbakan'a en ölümcül hamlesini yaptı. Sırtından bıçaklamak istedi. Ama Başbakan'ın ani refleksiyle bıçak tersine döndü, kendilerine girdi. Şimdi can çekişme zamanı. Başbakanın kararlılığı da gösteriyor ki, paralel yapı için hergün bir öncekini aratacak.
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeyiz. Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildiğinde paralel mücadelenin daha da etkili hale geleceğini üstüne basa basa vurguluyor. Halktan bu amaçla oy istiyor. Buradan hareketle denilebilir ki, paralel kesimin yapacağı en akıllıca hareket, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını engellemeye çalışmak olabilir. Halkın bağışıklık kazandığı yalan ve uydurma haberlerle vakit kaybetmek, Radikal örneğinde olduğu gibi kendilerine kamuoyu desteğini daha da azaltacaktır. Bu tür habercilik yerine sadece Erdoğan'a odaklansalar ve onu cumhurbaşkanı seçtirmemeye yoğunlaşsalar daha mantıklı davranmış olabileceklerdir. Tavsiye olarak; 'Erdoğan'a toplu beddua' ya da 'onu cumhurbaşkanı seçtirmeme duasına çıkma' yayınları yapabilirler.. 'Aslında Gülen Erdoğan'ın gizli destekçisidir. Sağlık sorunu olduğu için kendisi çok sevdiği ülkesine dönüp cumhurbaşkanı adayı olamadı. Olsaydı kesin o seçilirdi. Yerine Erdoğan'ı cumhurbaşkanı seçtirmeye çalışıyor' gibi Erdoğan'ı över görünen karalayıcı haberler de yapabilirler. Arada iyi çeşit olmuş olur.. Erdoğan'ı protesto için Duran Adam eylemleri yapabilirler.. Yakışır da.. Keşke hep dursalar, ne iyi olur.. Maazallah ya 'Düşünen Adam' eylemi filan yapmaya kalksalar ne olurdu halimiz. (13)
Duran Adam eylemi, akıllara ilginç bir konuyu da getiriyor. İlk defa Taksim Gezi olaylarında gündeme gelen 'Duran Adam' eyleminin, 'Gene Sharp' adlı Amerikan istihbarat teşkilatı CIA bağlantılı Amerikalı kuramcının geliştirdiği 198 eylem türünden biri olduğu ortaya çıkmıştı. Sharp'ın listesinde yer alan 198 maddeden bir çoğunun Gezi sürecinde uygulandığı ileri sürülmüştü. O 198 maddelik eylem listesi incelendiğinde çok ama çok ilginç eylem çeşitlerinin olduğu görülüyor. (14)
EKMEK İÇİN EKMELEDDİN, BİRA İÇİN MUHARREM, RAKI İÇİN AYGÜN
"Ekmek için Ekmeleddin, Bira için Muharrem, Rakı için Aygün" (15) gibi mübarek Ramazan ayında tepki doğuran eylemler yerine bu listedeki önerileri Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmemesi için pekala uygulayabilirler. Radikal, Taraf, Zaman ve diğer paralel medya organları ucuz yalan haberlerle vakit kaybedeceklerine bu tür CIA destekli akıl dolu(!) bir Gezi stratejisi yürütseler, tüm güçlerini Erdoğan'ı cumhurbaşkanı seçtirmemeye yoğunlaştırsalar daha akıllıca iş yapmış olurlar. Bunu başaramazlarsa asıl fırtına o zaman kopacak gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı makamına geldiğinde Erdoğan'ın anayasanın kendisine verdiği yetkileri sonuna kadar kullanmaya başlayacağına, paralel yapının inlerine sadece kapılarından değil bacalarından da gireceğine ve tabi onlara çeşitli hediyeler getireceğine(!) kesin gözle bakılıyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(1)Radikal.com.tr/politika/gulen_sorusturmasinda_savcilar_belli_oldu-1201170
(2)T24.com.tr/haber/paralel-yapinin-savcilari-belli-oldu-haberine-yalanlama,263912
(3)Kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=5767%205771
(4)Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=1583
(5)Kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=5384
(6)Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=1496
(7)Zaman.com.tr/ekonomi_savcilarla-toplanip-10-maddelik-sirket-batirma-plani-yapmislar_2230657.html
(8)Kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=5741%205836
(9)Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5742
(10)Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5745
(11)Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5999
(12)Kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=par-disbag
(13)Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5410
(14)Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5410
(15)Takvim.com.tr/Guncel/2014/07/12/bir-alem-parti
(12 Temmuz 2014, 13:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: