Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davada sanıklar savcılık mütalaasına karşı savunmalarını yaptı. Davanın en önemli sanıklarından Ergenekon hükümlüsü Hurşit Tolon'un avukatı İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve istenilen tanıkların dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma yapmayacaklarını söyledi. Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan sunduğunu iddia eden Sezer, 'Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı internet sitesinden aynı şekilde kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla vursaydınız, bu sitedeki kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 2014 tarihinde mahkemeye sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya direkt kopyalanarak alınmış. İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından direkt alıntı yapılarak mütalaaya yapıştırılmış' iddiasında bulundu. Duruşma tutanağının tam metni haberimize eklendi.
23.06.2014 20:31 Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde 2007'de biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazları kesilerek öldürülmesine ilişkin davaya 93. duruşmayla devam edildi. Duruşmaya, bir süre önce cezaevinden tahliye edilen Ergenekon hükümlüsü emekli Orgeneral Hurşit Tolon da katıldı. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, Malatya Orduevi'nde kalan ve tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon kendi aracıyla geldi. Tutuksuz sanıklardan Emre Günaydın, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım polis araçlarıyla, Cuma Özdemir ise jandarma aracıyla adliyeye getirildi. Duruşmada tutuklu sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Murat Göktürk, Ruhi Abat, Abdullah Atılgan, Adil Akçay, Mehmet Çolak, Adem Gedik, Levent Ercan Gelegen ile tutuksuz sanık Hüseyin Yelki de hazır bulundu. Tutuklu sanık Varol Bülent Aral, Adana F-Tipi Cezaevi'nden, tutuksuz sanık Hamit Çeker ise Elbistan E-Tipi Cezaevi'nden telekonferans sistemiyle duruşmaya katıldı. Duruşmayı, Balyoz Davası kapsamında tahliye olan emekli Kurmay Albay Ahmet Küçükşahin ile Zirve Yayınevi'nde öldürülen Alman Tilman Ekkehart Geske'nin eşi Suzanne Geske'de takip ediyor.
İŞTE DURUŞMA TUTANAĞI (tam metin)
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada söz alan, Tolon'un avukatlarından İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve istenilen tanıkların dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma yapmayacaklarını söyledi.
Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan sunduğunu iddia eden Sezer, "Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı internet sitesinden aynı şekilde kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla vursaydınız, bu sitedeki kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 2014 tarihinde mahkemeye sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya direkt kopyalanarak alınmış. İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından direkt alıntı yapılarak mütalaaya yapıştırılmış" iddiasında bulundu.
Sezer, şunları söyledi: "Polis kriminal raporu, 24 Şubat 2014'te mahkemeye sunuldu ancak bu rapor, 17 Şubat 2014 tarihinde İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasında yer alıyor. Bu nasıl oluyor? Polis kriminal raporu, Nisan 2014'te bize verildi ve halen ekleri de yoktur. İlker Çınar, 'Ben cezaevinde yatmadım' demişti. Biz de gidip cezaevindeki hükümlü defterini getirmiştik. Bu kez, İlker Çınar, 'Benim yerime başkası yatmıştır' dedi, 'Hiç yargılanmadım' dedi. İlker Çınar'ın cezaevinde birlikte yattığı Saim Özdemir, tanık olarak şu anda salonun dışında beklemektedir. İlker Çınar hakkında olumsuz rapor veren bölük komutanı, dönemin üsteğmeni Mahir Akça da şu anda tanık olarak dinlenmek için duruşma salonunun dışında beklemektedir. Saim Özdemir, aynı dönemde İlker Çınar ile aynı cezaevinde kalmıştır."
"Mütalaa, iddia makamına iade edilsin"
Avukat Sezer, Zirve Yayınevi'ndeki cinayetlere ilişkin dava kapsamında Levent Ersöz, emekli Orgeneral Hasan Iğsız ve Adil Serdar Saçan'ın da tanık olarak dinlenilmesini talep ederek, "Mütalaa, iddia makamına iade edilsin" dedi.
Mağdur avukatlarından Murat Dinçer de davanın asıl 5 sanığının elini kolunu sallayarak dışarıda gezdiğini ifade ederek, "Ortada hukuken vahim bir durum var. 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle yargılanan bu 5 sanığın dosyası ile diğer dosya birbirinden ayrılarak karar verilmeli. Mahkeme, öncelikle tefrik (ayırma) kararı vermelidir" dedi.
Tolon'un diğer avukatı Dilek Helvacı ise savcının dosyadan el çektirilmesini talep etti.
"Hukuk suikastine kurban gideceğimi hiç ama hiç düşünmemiştim"
Duruşmada söz alan emekli Orgeneral Hurşit Tolon da "iğrenç" katliamın öncesi ve sonrasıyla ilgili bilgisinin ve bağının olmadığını kamuoyuna duyurma ihtiyacı dolayısıyla salonda bulunduğunu söyledi. Tolon, "Türk Silahlı Kuvvetlerine, bu göreve, günün birinde hain bir kurşunla şehit olacağımı bilerek girdim ama günün birinde hukuk suikastine kurban gideceğimi hiç ama hiç düşünmemiştim" diye konuştu. Bu menfur cinayetler nedeniyle huzurda yargılanan sanıkları, davanın tanığı ve sanığı İlker Çınar ile diğerlerini tanımadığını belirten Tolon, hiçbiriyle irtibatı olmadığını savundu.
Bağımsız yargıya olan inancını kaybettiğini ifade eden emekli Orgeneral Hurşit Tolon, "Ben buraya iddia makamının üzerime atmış olduğu asılsız suçlamalara savunma yapmak için gelmedim. Tahliye olduktan sonra burada olma nedenim; Zirve Yayınevi katliamının hiçbir aşamasında en küçük ilgimin olmadığını ve olmayacağını kamuoyuna duyurmaktır. Mustafa Kemal Atatürk'ün ocağında bu işe ilk gönül verdiğim zaman, 'Bir kurşunla şehit olacağım ya da düşman kuvvetlerine esir düşebileceğim' aklıma gelirdi. Ama hukuk suikastına kurban gideceğim aklıma bile gelmezdi" dedi.
Tahliye edilmesi ile ilgili de konuşan Tolon, adaletin geç de olsa tecelli ettiğini ifade ederek, Zirve Yayınevi'ndeki sanıkların hiçbirini tanımadığını söyledi. Sanıklarla doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir görüşmesinin olmadığını savunan Tolon, "İlker Çınar denilen şahsın bugüne kadar vermiş olduğu çelişkilerle dolu iddialarına itibar edilmesi çok acı" dedi. Yapılanların Türk Silahlı Kuvvetleri'ni itibarsızlaştırmak için yapıldığını söyleyen Tolon, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kurulan bu kumpasta, Zirve Yayınevi katakullisi olarak ortaya atılan bir olayla mağdur edilmiş durumdayım" diye konuştu.
Zirve Yayınevi davasında gerçek hedefin kendisi olmadığını da savunan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, "Tek hedef Türk Silahlı Kuvvetleri" dedi. Kendisi üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hedef alındığını ifade eden Tolon, "Başbakan 'Orduya kumpas kuruldu' söylemini defalarca dile getirmedi mi? Hayatım boyunca hiçbir yasa dışı olayda bulunmadım. Bu olayda anılacağıma hayatımın sona ermesini tercih ederdim. Şimdi dimdik ayaktaysam suçlu olmadığıma olan inancımdır" ifadelerini kullandı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Koç, duruşmaya ara verdi. (AA)
Duruşma sonrasında emekli Orgeneral Hurşit Tolon, geniş güvenlik önlemleri altında mahkemenin yan kapısından çıkış yaparak ayrıldı.
MÜTALAANIN İLK 150 SAYFASI KONTRGERiLLA.COM SİTESİNDEN
Duruşmada söz alan sanık Emekli Albay Mehmet Ülger’in avukatı Saim Tuğrul, “Mütalaanın ilk 150 sayfası internet sitelerinden kes kopyala yapılarak hazırlanmış. Savcının İlker Çınar’ın hüküm giyerek inkar ettiği mahkeme kararının altında şu anda Anayasa Mahkemesi Üyesi olan Nuri Necipoğlu’nun da imzası var. O zaman İlker Çınar’ın mahkeme kararında imzası bulunan Anayasa Mahkemesi üyesi de örgüt üyesi olarak yargılansın. İlker Çınar mahkemede dinlenmeli” diye konuştu.
Sanık Astsubay Abdullah Atılgan’ın avukatı Faik Demez ise, Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz davası ile ilgili kararındaki hak ihlali ile ilgili durumu hatırlatarak, “Mahkemedeki sanıklar için yapılan ihlaller burada göğe yol olur” dedi.
DAVAYA YENİ MAHKEME HEYETİ BAKIYOR
Duruşmada dikkati çeken bir ayrıntı mahkeme heyetinin değişmiş olmasıydı. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nden alınan dava 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeni bir mahkeme heyeti karşısında görülmeye başlandı.
PARALEL KUMPAS İDDİASI DURUŞMAYA DAMGA VURDU
Duruşmada sanık taraflarının paralel yapının kendilerine kumpas düzenlediği söylemlerini dile getirmeleri de dikkatleri çekti. Örneğin sanık Hurşit Tolon söz alarak yaptığı savunmasında, "Başbakan’ın danışmanının da belirttiği gibi TSK’ya kurulan kumpas sonucu Zirve katakullisi ile mağdur edildim" dedi.
Sanık avukatları ayrıca Hanefi Avcı, Zeki Üçok ve Adil Serdar Saçan gibi Ergenekon davasında sanık olarak yargılanan kişilerin paralel yapılanmayla ilgili iddialarını da duruşmada dile getirdiler. Duruşmada Hanefi Avcı, Zeki Üçok ve Adil Serdar Saçan ile birlikte Levent Ersöz, Hasan Iğsız gibi isimlerin mahkeme de tanık olarak dinlenmesi talep edildi.
Sanık Avukatı Saim Tuğrul ise iddia makamına yönelik “Ben savcı olsam o koltukta daha oturmazdım. Başbakan her konuşmasında paralel devletten bahsediyor. Emniyet ve yargı ile kumpas kuruldu.” iddialarında bulundu.
MAĞDUR AVUKATLARI YARGILAMANIN TEFRİK EDİLMESİNİ İSTEDİ
Müdahil avukatlarından Murat Dinçer de davanın önceki duruşmalarında da dile getirdikleri gibi olayın asli faili 5 gencin dosyasının tefrik (ayrı yargılama) edilerek yargılanmasını talep ettiklerini belirtti. Davanın uzamasının muhtemel olduğuna işaret eden Dinçer, "Davanın asli sanığı elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşıyor. Bununla birlikte denetimli serbestlik kanununun da ihlal edildiği belirtiliyor. Elektronik kelepçe kullanılan sanıkların evlerinden dışarı çıktıkları gözleniyor. Ortada hukuken vahim bir durum var. Dosyalar ayrılarak yargılamayı talep ediyoruz. Böylece o dava sonuçlanır bu davaya da devam edilir." diye konuştu.
"BEN İLKER ÇINAR'IN BÖLÜK KOMUTANIYIM, CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ"
Zirve Yayınevi Davasının 93. duruşmasının ikinci bölümünde davanın sanığı ve gizli tanığı İlker Çınar'ın uzman onbaşı olarak görev yaparken bölük komutanlığını yapan Emekli Binbaşı Mahir Akça tanık olarak dinlendi. İlker Çınar'ın uzman onbaşı olarak görev yaparken kendisinin Üsteğmen olarak bölük komutanı olduğunu söyleyen Mahir Akça, kanaat raporuna kendisinin "Dolandırıcı, sahtekar ve TSK'ya yakışmayan birisi olduğu" şeklindeki ifadeleri el yazısı ile yazdığını anlatarak, İlker Çınar'ın sürekli maaş günü gelip, daha sonra yeniden birlikten firar ettiğini ve İlker Çınar'ın mahkeme dosyası ve disiplin dosyasını kendisinin hazırlattığını söyledi.
Mahir Akça, duruşmada, "hatırladığı kadarıyla Çınar'ın herhangi bir eğitim veya kurs görmediğini" söyledi.
İlker Çınar'ın ifadesinde geçen "Tugayın istihbarat biriminde çalıştığı" iddiası ile ilgili olarak ise Mahir Akça, "Benim haberim olmadan böyle bir görev verilmedi. İstihbarat şubede görevlendirilmedi. Tugay'dan Genelkurmay Başkanlığı'na, 1. Ordu Komutanlığına veya Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına belge gönderilme konusunda görevlendirilmedi. İlker Çınar, bölükte takım kısım komutanıydı. Cezaevinde iken ilişki kesme evrakları cezaevine gönderildi. Ankara'ya herhangi bir kursa gönderilmedi" dedi.
Avukat Murat Dinçer'in "21 yıl önceki olayı ayrıntılı olarak hatırlamasının özel bir sebebi olup olmadığı" ile ilgili sorusuna ise Mahir Akça, "Özel bir durum değildir. Her meslekte unutulmayacak olaylar vardır. Benim de hatırlayabildiğim 4-5 olaydan birisi budur. Olayı çok net olarak hatırlıyorum. Maaş gününde gelir, birkaç gün sonra firar ederdi" dedi.
"BEN İLKER ÇINAR'IN CEZAEVİ ARKADAŞIYIM"
Mahkemede İlker Çınar ile birlikte aynı birlikte görev yapan ve aynı cezaevinde kalan TSK'dan atılma Piyade Uzman Çavuş Saim Özdemir tanık olarak dinlendi. Kendisinin 1992 yılında uzman çavuş olarak Kırklareli'nde aynı birlikte görev yaptığını, aynı evde ve aynı otelde kaldıklarını, kendisini çok iyi tanıdığını söyledi. "İkimizin de beraber mesaiye gitmeme alışkanlığı vardı" diyen Saim Özdemir, "Birlikte firar ettik. Birliğe geldiğimizde bir gün disiplin odasında kaldık. Cezaevinde ayrı koğuşlarda kaldık. O benden önce cezaevinden çıktı. Benim iki firar dosyam vardı. Çok yakın arkadaşımdı. Her hangi bir istihbarat birimine çalışsaydı bilirdim. Askeri birlikte o karargah bölüğündeydi, ben 2.bölükte görev yapıyordum. İlker Çınar'ın ve benim sorunlarımız vardı. TSK'dan atılmak için elimizden gelen her şeyi yaptık. Çünkü 2 yıllık sözleşme imzalamıştık. Disiplinsizlikleri kasten yaptık. Disiplinsizlik nedeniyle bize tabanca verilmedi. Tutuklandıktan sonra aynı cezaevi aracında götürüldük. Farklı koğuşlarda kaldık, arkadaşlarımızın omzuna çıkarak bir birimize el salladık. Tugayımız geçici görevle Hakkari'ye gidecekti, gitmemek için de TSK'dan ayrılmak istedik. Birlikte göreve başladıktan sonra ben ve İlker herhangi bir kursa gönderilmedik" dedi.
Saim Özdemir mahkeme heyetinin "İlker Çınar'ı tanıyor musun" sorusunu, "İlker Çınar, 1992 yılında Kırıkkale'ye piyade uzman çavuş olarak atandı. İlker Çınar'ı orada tanıdım. Kendisiyle aynı birlikte görev yaptık. Birkaç kez birlikte firar ettik. Firar ettiğimizden dolayı birlikte yargılandık ve ceza aldık. O benden önce cezaevinden çıktı, cezaevinden çıktıktan sonra kendisiyle hiçbir görüşmemiz olmadı" diye yanıtladı. Çınar'ın yakın arkadaşı olduğunu ve birbirlerinden bir şey saklamadıklarını aktaran Özdemir, "Jandarma İstihbarata çalıştığı yönünde bir şey olsaydı benimle paylaşırdı" dedi.
Hurşit Tolon'un avukatı İlkay Sezer'in "Mahir Akça'yı tanıyor musun" yönündeki sorusuna Özdemir, "Evet tanıyorum. İlker Çınar'ın bölük komutanıydı. İlker Çınar'ın ailevi sorunları vardı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ayrılmak için her şeyi yaptı. Yaptı derken firarı söylüyorum. Disiplinsizlikleri bilerek yaptık" yanıtını verdi.
Bu arada, gizli tanık ve sanık İlker Çınar, mahkemeye verdiği ifadelerinde hiçbir şekilde askeri cezaevine girmediğini, hakkında mahkeme kararı olsa bile yerine bir başkasının yatırılmış olabileceğini, kendisinin TUSHAD örgütüne tere yağdan kıl çeker gibi görevlendirildiğini, TUSHAD'ın kurucusunun Emekli Orgeneral Hurşit Tolon olduğunu, kendisinin Tugay'da istihbarat biriminde çalıştığını iddia etmişti.
Tanıkların ifadelerinin ardından söz alan Cuma Özdemir'in avukatı Soner Demirci, mahkeme heyetinden adli kontrollerin kaldırılmasını talep etti. Daha sonra söz alan tutuksuz sanıklar da aynı talepte bulundu.
Mağdur avukatlarından Ali Koç, dosyanın örgüt bölümü ile cinayetler bölümünün bir birinden ayrılmasını talep ettiklerini belirterek, olayın asıl 5 sanığının denetimli serbestlik kurallarına uymamaları halinde tutuklanmalarını mahkemeye iletti.
Mart ayında 5 yıllık azami tutukluluk süresini doldurdukları için tahliye olan sanıklardan Cuma Özdemir, Hamit Çeker, Emre Günaydın, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım sırayla söz alarak kendileri hakkında adli kontrol şartlarını ihlal ettikleri yönündeki iddiaları reddetti. Adli kontrol usullerini ihlal etmediklerini, kontrol cihazının sinyal kesintisi verdiğini, bu yüzden de tutanaklar tutulduğunu savundu.
Tutuksuz sanıklar, adli kontrolün kapsama alanının genişletilmesi veya imza usulüne geçilmesini talep etti.
SANIK ARAL'DAN İLGİNÇ İDDİA
Duruşmaya Adana F- Tipi Kapalı Cezaevinden telekonferans sistemi ile katılan sanık Varol Bülent Aral da Malatya'ya yakın cezaevlerinden birine getirilmesini ve duruşmaya huzurda katılmak istediğini belirterek bu cezaevlerinin Elazığ veya Kahramanmaraş olabileceğini söyledi. Aral, kendisine dava dosyasının savcısı İsmail Aksoy tarafından "Ahlaksız bir teklif yapıldığını" iddia ederek, "Bana gizli tanık teklifi yapıldı ve bunlar kameraya alındı. Mehmet Ülger aleyhine tanıklık yapmam için tanıklık teklifi yapıldı. İsmail Aksoy ve duruşma savcısının tekliflerini kabul etmediğim için Adana Cezaevine gönderildim" ifadelerini ileri sürdü. Her şeyin yavaş yavaş ortaya çıktığını anlatan Aral, "Her şey Pensilvanya savcılarının bize yaptığı bir operasyondur. Cinayeti işleyenlerin tek amacı paraydı. İki yolunuz var ya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yolu ya da Fetullah Gülen'in yoludur" ifadesini kullandı.
HATİCE YÜKSEL'DEN MAHKEME BAŞKANINA TEPKİ
Duruşma esnasında söz alan Zirve Yayınevi Cinayetinde öldürülen Necati Yüksel'in annesi Hatice Yüksel, olayın asıl 5 sanığının cezaevinden tahliye edilmesine tepki göstererek, "Ben Necati'nin annesiyim. Katilleri nasıl bırakıyorsunuz? Kelepçe vurarak annesinin, babasının yanında. Benim oğlum ise toprakta çürüyor. Benim eşim onların yüzünden felç oldu. Böyle yasa olmaz, olmaz. Senin de çocuğun var. Kendini benim yerime koy lütfen" dedi. Mahkeme başkanı Vedat Koç ise, sanıkların yasa nedeniyle tahliye olduklarını söyledi. Hatice Yüksel, ağlayarak salondan ayrılıp, bir süre sonra tekrar duruşma salonuna geldi.
"17 ARALIK DARBESİ BAŞARILI OLSAYDI, VERİLMEYEN EK BELGELERE İSİMLER YAZILACAKTI"
Duruşmada söz alan sanık Ruhi Abat, "Dosyadaki plan Zekeriya Öz ve Yurt Atayün tarafından hazırlanmıştır. Ses kayıtlarında işlerine gelmeyen yerlere nokta koymuşlar. Burada biz Roma'nın köleleriyiz. Bu ülkede hukukla, milletle alay ettiler. Bu iddianame anlaşılmadan 17 Aralık darbesi anlaşılmaz. Dosyada sahtekarlığın değirmeni dönüyor. Bir tek delil yoktur. Ek belgeler dosyada yoktur. İstedik vermediler. Avukatlar bastırıp isteyince İlker Çınar'ın vermediğini söylemişler. Eğer 17 Aralık darbesi başarılı olsaydı, yargıda, bürokraside, üniversitelerde, medyada istedikleri isimleri ek belgeleri yazacaklardı. Eklerin saklanmasının sebebi budur" ifadelerini kaydetti.
DURUŞMA YARINA ERTELENDİ
Mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.
------------------------------------------------------------------------------
DURUŞMAYLA İLGİLİ DİĞER DETAYLAR
TOLON'DAN BASINA AÇIKLAMA
Duruşmada ifade veren Hurşit Tolon, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın ardından adliye çıkışında gazetecilere, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra 18 Nisan 2007'de Malatya'da işlenmiş "menfur" bir cinayetin devam eden davasının yeni mahkeme tarafından yürütüldüğünü söyledi. Kendisinin de bu amaçla bugün Malatya'ya geldiğini ve duruşmaya katıldığını ifade eden Tolon, "Hepinizin çok iyi bildiği gibi ve devlet büyüklerinin bizzat açıkladığı üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulmuş çok ayaklı kumpasın aradan 4 yıl geçtikten sonra iğrenç bir bacağı olan Zirve katakullisi, bir kısım silahlı kuvvetlerini itham eder oldu. Bu nasıl oldu? Bu, bazı çevreler tarafından tedarik edilmiş bir müfteri tarafından akla hayale gelmeyen iğrenç ithamlarla ben dahil Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir kısım personelinin gerçek dışı iddia ve ithamlarla iddianamelere aktarıp, suçlanmasıyla meydana geldi" diye konuştu.
Tolon, Türk Silahlı Kuvvetlerinden disiplinsizliği sebebiyle mahkeme kararıyla atılmış, Kasım 1993'te cezaevinden tahliye edildikten sonra ilişiği kesilmiş bu kişinin, iddia ve ithamlarının hepsinin yalan, ifadelerinin çelişkili olduğunu mahkemede dile getirdiklerini belirtti. Bu kişinin "gerçek bir müfteri" olduğunu, silahlı kuvvetlerden atılma döneminde mahkemeye intikal eden dosyasında bizzat bölük komutanı tarafından "sahtekardır, dolandırıcıdır, sözüne güvenilmez, maaş almak için gelir, sonra bir kaç gün içerisine kaybolur gider" denildiğini öne süren, mahkemelerin huzurunda bunları sıkça ifade ettiklerini aktaran Tolon, şöyle konuştu:
"Bu zat, yalan söylüyor dedik. Bu yalanını kanıtlayacak pek çok tanık var. 'Lütfen bunları davet ediniz, bunları burada huzurda konuşturun, bu adamın yalanı ortaya çıksın' dedik. 'Bu kadar insan mağdur edilmesin, günahsız yere zulüm çekmesin' dedik ama ne var ki bugün öğleden sonra saat 14.00'e kadar bu gerçekleşmemişti. Bugün müfteri İlker Çınar'ın o tarihteki bölük komutanı emekli albay, huzura geldi. Mahkemede sayın heyetin sorularını cevapladı. Avukatlarımızın sorularını yanıtladı ve bu kişinin yalan söyleyen bir müfteri olduğunu, 'silahlı kuvvetlerden atılmadım, hiç ceza almadım, tek gün disiplinsizliğim yoktur, bu sebeple de cezaevine girmiş değilim' beyanlarının gerçek olmadığını, tümünün yalan olduğunu, bölük komutanı burada açıkça bütün sorulara net anlaşılır cevap vererek, hem mahkemeye hem aracılığınızla dünya kamuoyuna açıklamış oldu."
Tolon, bu kişinin tüm iddiaları, beyanları ve iddia makamının buna itibar ederek düzenlediği ithamları çürüten bir uzman çavuşun mahkemeye geldiğini dile getirerek, şöyle devam etti: "Huzurda, ikinci tanık olarak ifade verdi. 'Ben bu kişiyle çok uzun zaman beraber kaldım. Aynı odayı paylaştım. Vaka, kanaat raporunda yazdığı gibi sahtekardır, dolandırıcıdır, arkadaşlarından aldığı borçları ödememiştir' beyanında bulundu ve bütün soruları aydınlatarak bu kişinin doğru söylemediğini açıkladı. Bu, bizim heyecanla beklediğimiz, bugüne kadar ısrarla talep ettiğimiz bir olaydı. Günahsız insanların bu kadar süreyle cezaevlerinde tutsak edilmesine sebebiyet veren bu kişinin bütün iddiaları bugün çökmüş oldu. Bunun memnuniyeti içerisindeyim. Ben, vicdanı hür, fikri hür bağımsız ve adil yargılama yapan Malatya ilinin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla kısa bir süre önce tahliye edildim. Umuyorum, aynı değerlendirmeyi yapacak sayın mahkeme heyeti de diğerlerinin tahliyesine karar verecek, yıllardır süren bu haksız, mesnetsiz ıstırap, zulüm de böylece sona erecektir. Bu inançla buradan ayrılıyorum."
EMEKLİ TÜMGENERAL: AMAÇ TSK’YI İTİBARSIZLAŞTIRMAK
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmayı izleyen emekli Tümgeneral Naci Beştepe adliye önünde yaptığı açıklamada, daha önce Ergenekon, Balyoz, Oda Tv ve Poyrazköy gibi davaları takip ettiğini belirterek, Zirve Yayınevi davasının da bunların kopyası, devamı olduğunu söyledi. Bu tip davaların amacının belli olduğunu belirten Beştepe, bu davaların, Türk subayını ve Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırmak için açıldığını kaydetti.
BU PROJELER PENSİLVANYA KURGULU
Balyoz davası kapsamında Mamak Askeri Cezaevi’nden kısa süre önce tahliye edilen Kurmay Albay Mustafa Önsel de şöyle konuştu: “Bütün bu projeler, davalar Türk Silahlı Kuvvetlerini dönüştürme, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden Türkiye Cumhuriyetini dönüştürme davalarıdır. Bütün bu davaların projesi, Pensilvanya kurguludur. Buradaki arkadaşlarımız ve diğer davalarda içeride olan asker arkadaşlarımız çıkıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz, onları burada bırakmayacağız. Bu duvarları, demirleri kıra kıra onları çıkaracağız.”
OLAYIN GEÇMİŞİ
Malatya´da, 18 Nisan 2007´de, Zirve Yayınevi´nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel, boğazı kesilerek ve bıçaklanarak öldürülmüş, zanlılardan Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Abuzer Yıldırım olay yerinde yakalanmıştı. Üçüncü katın penceresinden kaçmaya çalışırken düşerek yaralanan Emre Günaydın, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi´ndeki tedavisinin ardından, diğer zanlılarla birlikte tutuklanmıştı. Günaydın´ın olaydan yaklaşık 2 yıl sonra cezaevinde cumhuriyet savcısına verdiği ifade doğrultusunda, olayı azmettirdiği gerekçesiyle Varol Bülent Aral ve Zirve Yayınevi çalışanı olduğu belirtilen Hüseyin Yelki de tutuklanmış, Yelki daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti.
Savcı İsmail Aksoy´un davayla ilgili hazırladığı 19 sanıklı ikinci iddianamede, emekli Orgeneral Tolon´un, Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği görevini yürüttüğü 1993 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi (TUSHAD) isimli gizli bir yapılanmayı, Ergenekon terör örgütünün talimatları doğrultusunda, bu örgüte bağlı kurarak faaliyete geçirdiğinin belirlendiği ileri sürülmüştü. İddianamede, Tolon, eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli albay Mehmet Ülger ve Binbaşı Haydar Yeşil´in yanı sıra astsubay Abdullah Atılgan, uzman çavuşlar Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adem Gedik ve Adil Akçay, İnönü Üniversitesi öğretim görevlisi Ruhi Abat, Levent Ercan Gelegen, Aykut Saka, İlker Çınar ile olaya ilişkin devam eden mevcut davada da sanık olarak bulunan Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker, Varol Bülent Aral ve Hüseyin Yelki sanık olarak gösterilmişti.
SİTEMİZ DURUŞMADA SÖZ KONUSU OLDU
Duruşmada web sitemizin bahsi de geçti. Yukarıda da aktardığımız gibi, duruşmada savcılık mütalaasına karşı savunma yapmak için söz alan sanık Hurşit Tolon'un avukatı İlkay Sezer, delillerin tam olarak toplanılmaması ve istenilen tanıkların dinlenilmemesi nedeniyle mütalaaya karşı savunma yapmayacaklarını söyledi. Savcılığın mütalaasını deliller tartışılmadan sunduğunu iddia eden Sezer şunları söyledi:
"Mütalaanın ilk bölümü 'kontrgerilla.com' adlı internet sitesinden aynı şekilde kopyalama yapılmış. Bizi beylik tabancasıyla vursaydınız, bu sitedeki kopyalamayla vurmasaydınız. İlker Çınar'ın 17 Şubat 2014 tarihinde mahkemeye sunduğu savunması, 24 Şubat 2014 tarihli mütalaaya direkt kopyalanarak alınmış. İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasından direkt alıntı yapılarak mütalaaya yapıştırılmış. Polis kriminal raporu, 24 Şubat 2014'te mahkemeye sunuldu ancak bu rapor, 17 Şubat 2014 tarihinde İlker Çınar'ın mahkemeye sunduğu savunmasında yer alıyor. Bu nasıl oluyor? Polis kriminal raporu, Nisan 2014'te bize verildi ve halen ekleri de yoktur..."
24 Şubat 2014 tarihli duruşmanın konu edinildiği 'Mütalaa: Zirve=Ergenekon' başlıklı haberimiz
Avukat İlkay Sezer'in sitemizle ilgili duruşmadaki sözleriyle neyi kastettiğini anlamış değiliz. Şu an bu konuyu araştırıyoruz. Ancak ilk anda anlaşıldığına göre bunu değerlendirebilmek için savcılığın mütalaasının elimize geçmesi gerekmektedir. Ayrıntılar elimize geçer ise bu haberimiz güncellenecektir.
İŞTE DURUŞMA TUTANAĞI (tam metin)
(Abdullah Harun/ kontrgerilla.com)
(23 Haziran 2014, 20:31), son güncel.: (24 Haziran 2014, 12:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: