1996'da Özdemir Sabancı'ya yönelik suikasti gerçekleştiren 3 kişilik timde bulunan DHKP-C örgütü üyesi İsmail Akkol Yunan polisince Atina'da yakalandı. 18 yıldır kırmızı bülten ile aranan, Mustafa Duyar ve Fehriye Erdal'la birlikte Sabancı Suikasti'ni gerçekleştiren İsmail Akkol'un yakalandığı operasyonda, örgütün silahlı kanat sorumlusu ve gizli lideri olduğu öne sürülen Hüseyin Fevzi Tekin ile Ankara'da geçtiğimiz yıl mart ayında AK Parti Genel Merkezi'ne Lav silahlı saldırının zanlısı Murat Korkut ve ismi açıklanmayan bir kadın da gözaltına alındı.
12.02.2014 20:54 İstanbul 4. Levent'teki Sabancı Center'de 1996 yılında gerçekleştirilen Özdemir Sabancı ile Toyotasa Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe'nin öldürüldüğü suikasti gerçekleştiren 3 kişilik timde bulunan DHKP-C örgütü üyesi İsmail Akkol Atina'da yakalandı. Sabancı katliamının failinin ele geçirilmesini sağlayan operasyon önceki gün düzenlendi.
Yunan Polisi, Atina'nın Gizi semtinde 4 Türk vatandaşının kaldığı bir eve baskın yaptı. Operasyonda 18 yıldır kırmızı bülten ile aranan Mustafa Duyar ve Fehriye Erdal'la birlikte Sabancı Suikasti'ni gerçekleştiren İsmail Akkol yakalandı. Örgütün silahlı kanat sorumlusu ve gizli lideri olduğu öne sürülen Hüseyin Fevzi Tekin ile Ankara'da geçtiğimiz yıl mart ayında AK Parti Genel Merkezi'ne Lav silahlı saldırının zanlısı Murat Korkut ve ismi açıklanmayan bir kadın da gözaltına alındı.
EVDE CEPHANE BULUNDU
Evde ayrıca, 1 kaleşnikof, 3 tüfek, 4 tabancası, 2 kısa menzilli silah, 1 otomatik Skorpion silah, 1 küçük Uzi, değişik ölçülerde mermiler, fünye, çok sayıda fişek, 6 kg C4 patlayıcı, dinamit, 1 el bombası, üzerlerinde DHKP-C amblemi bulunan bereler ve örgüt fotoğrafları ele geçirildi.
18 YIL KAÇMAYI BAŞARDI
9 Ocak 1996'da DHKP/C militanları Fehriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar tarafından Sabancı Merkezi'nde düzenlenen silahlı saldırıda Toyotasa Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe'yle birlikte yaşamını yitirdi. Fehriye Erdal'la birlikte yurt dışına kaçan İsmail Akkol için, Adalet Bakanlığı'nın talebi üzerine Interpol'ün kırmızı bülteni çıkarılmıştı.
Akkol'un izi 2000'lı yılların başında Belçika'da bulunmuştu. Eylemi birlikte gerçekleştirdiği Erdal'la birlikte bir süre Belçika'da yaşayan Akkol'un daha sonra Almanya'ya geçtiği, ardından da Yunanistan'a geldiği tespit edilmişti.
SAHTE KİMLİK KULLANDI
Örgüt tarafından "İsa" kod adı verilen Akkol'un Atina'nın Neoskosmos semtindeki üç katlı bir evin çatı katında yaşadığını belirleyen istihbarat birimleri, Akkol'un "Mehmet" ismini kullandığı ve bu isimle sahte kimlik kullandığını belirledi. Uzun yıllardır Yunanistan'da yaşayan Akkol'un, bu ülkenin DHKP-C'ye yönelik baskılı politikası nedeniyle ülkeyi terk ettiği anlaşıldı.
Ankara ABD Büyükelçiliği'ne yönelik canlı bomba eyleminden sonra DHKP-C'ye karşı adli soruşturma başlatan ABD yönetiminin baskısı üzerine Atina yönetimi örgüte karşı sert tutum izlemeye başladı. Yıllardır örgüte destek veren Yunanistan'ın ABD'nin tavrı sonucunda örgüte ait evleri kapatmaya başladığı belirtiliyordu. Bu gelişmeler üzerine Atina'daki örgüt yönetiminin de sınır dışına çıkmaya başladığı saptandı.
DURSUN KARATAŞ'IN VELİAHTI
2008 yılında ölen Dursun Karataş sonrası DHKP-C’nin lideri konumundaki Hüseyin Fevzi Tekin örgütte “Abi” adıyla biliniyor. İstanbul Kartal doğumlu Tekin’in eski başbakanlardan Nihat Erim cinayetinde adı geçti. DHKP-C’de ‘Her beladan sıyrılmayı bilen adam’ olan şöhret yapan Tekin 1999’da Fatih’de iki kamu binasına yapılan bombalı eylemlerden sonra yakalandı. Kandıra Cezaevi’ndeki ölüm orucundan sonra şartlı tahliye oldu ve kayıplara karıştı. Ayrıca, örgüt mensubu Adnan Temiz’in cezaevinde öldürülmesi olayına da adı karıştı.
ANKARA’DAN EKİP GİDİYOR
Yunan Anti Terör Timi’nin önceki gün gerçekleştirdiği operasyonla ilgili yetkililer Türk Emniyeti’ni bilgilendirdi. Operasyon bilgisinin alınmasından sonra MİT, Emniyet İstihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlıklarından oluşturulan özel ekip, Yunanistan’a gitmek üzere hazırlıklara başladı. Özel ekibin önümüzdeki günlerde Yunanistan’a gitmesi bekleniyor.
SABANCI SUİKASTİNİN EN GİZEMLİ İSMİ
Sabancı suikastı zanlılarından İsmail Akkol, 1996'dan beri hiç ele geçmedi, hiç konuşmadı, daha önce hiçbir yerde görülmedi! Yunanistan'da yakalandığı iddia edilen Akkol bir çok gizemin çözülmesine vesile olabilir.
Yunanistan polisinin yaptığı bir baskınla Atina’daki bir apartman dairesinde yakalanan ve DHKP/C bağlantılı olduğu belirtilen kişilerden birinin, sahte Bulgaristan kimliği taşıyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı İsmail Akkol olduğuna dair iddianın duyulması, 90’lı yılları ve o yılların karanlıkta kalmış bazı önemli olaylarını hatırlayanlar için ‘dikkat çekici’ bir gelişme.
Peki kim bu İsmail Akkol? Yakalanan kişinin o olduğu iddiası doğruysa, suikasttan sonraki 18 yılı yakalanmadan, hatta izine bile rastlanmadan nasıl geçirebildi?
Eğer Atina’da ele geçen kişilerden biri gerçekten İsmail Akkol ise bu soruları sormak mümkün olacak. Zira Akkol’un da adının karıştığı “Sabancı suikastı” 18 yıldır, pek çok bilinmeyenle, aktörlerinin etrafındaki gizemli olay ve anlatılarla anılageliyor…
Bu olaya adı karışan bazı kişi ve örgütlere dair iddialar şöyle:
Tarih 9 Ocak 1996…
Gazetelerin haber merkezine, İstanbul Levent’teki Akbank genel merkezinin de bulunduğu “Sabancı Center” binasından 6 Ocak gününden beri gelmekte olan, çelişkili, muğlak ama kesinlikle çok önemli haber kırıntılarının üstüne, olayı daha da karmaşık hale getiren bir faks ulaşıyor…
“Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi”nin yani ‘DHKC’nin “26 nolu” bildirisi… DHKC… 80’li yıllardan, bu sansasyonel Sabancı eylemine dek kamuoyunda daha çok “Devrimci Sol” ya da kısaca “Dev-Sol” olarak bilinen ve suikast, silahlı soygun ve sabotaj, bombalama gibi eylemlerle bilinen örgütün yeni adı… Faks şöyle düzenlenmişti:
DHKC BASIN BÜROSU
Sabancı Holding Merkezine Saldırı
Tarih: 9 Ocak 1996
Açıklama: 26
Bu Vatan Bizim Halk Bizim
Dağlarımızın doruklarından, gecekondularımızın en ücra köşelerine kadar kan bulaştı. Bu kan; genç kızlarımızın, oğullarımızın, her yaştan insanımızın kanıdır. şehirler, mahalleler, köyler birer açık cezaevi haline geldi... İşkence tezgahları her yerde kuruldu... Bütün dünyanın gözleri önünde hiçbir yasa ve kurala bağlı olmadan, kendi yasalarını da inkar ederek yüzlerce insanımızı infaz ettiler...
SAYFALARCA SÜREN BİLDİRİ
Sayfalarca süren bu bildiride, “halkın dayanışma, dostluk ve ahlaki değerlerini kirlettiler”, “genç kızlarımızın, kadınlarımızın düzen özlemlerini körükleyerek kötü yollara düşmelerini sağladılar” gibi ‘faktörler’ de sıralandıktan sonra, “Bu tablo Türkiye'nin resmidir” deniliyordu. “Bu kara tabloyu yaratanlar”ın, “Demokrasi deyip halkı katleden, iliklerine kadar sömüren ve sayesinde zenginliklerine zenginlik katan Sabancılar” olduğu öne sürülüyordu.
Bildiride sol radikal söylemin neredeyse bütün kavramları yardıma çağrılarak, Sabancı ailesi ve şirketler topluluğu, “emperyalizmle işbirliği yaparak varolmuş, büyümüş ve ülke yönetimine hakim olmuş” gösteriliyor ve işlenen üç cinayet de buna dayandırılıyordu. Bildirinin son bölümünde, “Halkın Adaleti” başlığının altına şunlar yazılacaktı:
“10.30'da Sabancı Holding Merkezi Ahmet Fazıl Özdemir Silahlı Propaganda Birliğimiz tarafından basılmıştır. Sabancı holdingin yönetim kurulu üyesi ve önemli adamı Özdemir Sabancı, yine holdingin en büyük kuruluşlarından Toyota-Sa Genel Müdürü Haluk Görgün ve Sakıp Sabancı'nın Sekreteri Nilgün Hasefe cezalandırılmıştır.”
(…)
Eylemcilerin son derece güvenli bir bina olarak bilinen Sabancı Center’ın 26. Katına kadar ulaşmalarından büyük bir rahatlık içinde çıkıp kayıplara karışmalarına dek pek çok konu merak uyandırdı. Bu soruların bazıları aydınlandı. Eylemi gerçekleştiren üç kişi arasında yer alan Fehriye Erdal, Sabancı Center’de çaycı olarak işe girmeyi başarmış ve diğer iki kişiyi (İsmail Akkol ve Mustafa Duyar) içeri sokacak organizasyonu o yapmıştı.
İzini kaybettiren bu üç kişiden Mustafa Duyar, daha sonra Suriye’de, “teslim olmayla yakalanma arası” bir şekilde ele geçti. Bazı itiraflarda bulundu. Aslında onun olayla ilgili anlattıkları olayın üstündeki sır perdesini aralamadığı gibi soruları artırdı… Ve gazeteci Can Dündar’ın röportaj talebine olumlu yanıt verdikten kısa bir süre sonra, kendisi gibi itirafçı olan bir örgüt üyesiyle evlendiği hatta çocuk sahibi olduğu cezaevinde, “devletin gözetiminde”yken, silahla vurularak öldürüldü. İnfaz emrinin Ergenekon davası sanığı emekli tuğgeneral Veli Küçük tarafından verildiği ileri sürüldü.
FEHRİYE ERDAL BELÇİKA'DA YAKALANDI
Fehriye Erdal Belçika’da yakalandı, ancak önce “Türkiye’de idam cezasının devam etmesi” nedeniyle teslim edilmedi, ardından yine kaçmayı başardı.
İsmail Akkol ise tam anlamıyla ‘sırra kadem bastı’! Örgüt tarafından öldürüldüğü de iddia edildi, Güney Afrika hatta Arjantin’de gizli bir hayat yaşadığı da… Hatta Türkiye içinde örgüt eylemlerine katıldığı da…
Bu olay örgüsünün ardından akla şu notlar geliyor..
- Türkiye’nin en büyük sanayi grubunun, medyatik ve tüm toplum tarafından tanınan, benimsenen, simgesel önemdeki patronu Sakıp Sabancı, Kasım 1995’te Kürt sorunu odaklı bir rapor açıklıyor.
TÜSİAD’a ait bu rapor, Kürt savaşının en karanlık ve acımasız döneminde ilan ediliyor ve mealen, “tutulan yolun yol olmadığını, Kürt sorunun “terör ve karşı şiddetle değil, daha fazla demokrasiyle çözülebileceğini” belirtiyor. Hatta İspanya ile Bask ülkesi arasındaki ‘model’in dikkate alınmasını öneriyor.
Kamuoyunda büyük yankı uyandıran ve tartışmalara yol açan bu raporun açıklanmasından sadece birkaç hafta sonra, Sabancı ailesinin en önemli isimlerinden Özdemir Sabancı, holding merkezinde, “ürkütücü rahatlıkta”, tıkır tıkır işleyen bir ‘operasyon’la öldürülüyor.
Eylemi, radikal sol bir grup, son derece sekter ve ideolojik bir bildiriyle üstleniyor ve hatta aynı bildiride; birkaç hafta önce Bask modelinin tartışılmasını önermiş olan Sabancı, “Kürdistan’dan kanlı ellerini çek” diyerek “uyarılıyor”!
"SUSURLUK KAZASI"NDA PLANLAYICI
Bu olaydan 9 ay sonra meydana gelen “Susurluk kazası”nda, Abdullah Çatlı’nın yanında ölen Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ’ın eylemin planlayıcısı Fehriye Erdal’ın Sabancı Center’da işe girmesine yardımcı olduğu iddia ediliyor…
Tetikçilerden biri Suriye’de ele geçiyor, ya da “elde kalıyor”… Cezaevine konan, evlenmesi ve çocuk yapmasına izin verilen, bu düzeyde “kayırıldığı” anlaşılan bu tetikçi (Mustafa Duyar) konuşma kararı alıyor… Bu görüşmeden kısa süre önce iki karanlık ‘sokak mafyası’ aynı hapishaneye naklediliyor!
Duyar’ın gazeteci Can Dündar’la görüşeceği günlerde cezaevinde isyan çıkıyor ve tetikçi, o ‘sokak mafyası’ elemanları tarafından öldürülüyor. Sonra aynı cezaevinde bir operasyon daha yapılıyor. Üç-beş kişi daha ölüyor ve ne ilginçtir bunların arasında da o olayın şahitleri oluyor.
Sonra Duyar cinayetinin üzerinden 6 ay bile geçmeden, başka bir cezaevinde, bu kez ‘plan dışı’ isyan çıkaran o mafya elemanları, koğuş pencerelerinden bağırıyorlar: Devlet bize adam öldürttü!
Bu olay Ergenekon soruşturmasının da gündemine geliyor. Dönemin ‘önemli’ askeri aktörlerinden Veli Küçük’ün adı bu olayla birlikte anılıyor ama yine net bir sonuca varılamıyor…
İşte önceki gün Yunanistan’da yakalanan İsmail Akkol, tüm bu sürecin en esrarengiz unsurunu oluşturuyor. Hiç ele geçmedi, hiç konuşmadı, daha önce hiçbir yerde görülmedi!
Sabancı'nın, o dönemdeki statüko karşıtı çıkışları, özellikle de Kürt sorununda “barışçıl çözüm arayışları” nedeniyle cezalandırıldığı iddia edilmişti…
Hatta, Toyota-Sa genel müdürünün öldürülmesinin otomotiv sanayindeki rekabette Uzakdoğu firmalarıyla ilişkisi nedeniyle gruba ve Türkiye sermayesine verilmiş bir mesaj olduğu da öne sürülmüştü…
İsmail Akkol bütün bu bilinmezlikleri aydınlatabilir…
------------------------------------------------------------------------------
İŞTE 'HRİSTO' KOD ADLI İSMAİL AKKOL
13.02.2014 21:42 Atina’da geçen pazartesi günü Gizi semtinde Genadiu sokağında bulunan 43 numaraları apartmanın giriş katındaki DHKP-C hücreevine yapılan baskında yakalanan İsmail Akkol, Yunan polisi ve İstihbarat Teşkilatın’da (AYP) “Hristo” (İsa) kod adıyla biliniyordu. Akkol’un örgüt içindeki kod adı da İsa idi.
1996’da Özdemir Sabancı’nın katillerinden Akkol, kullandığı sahte belgelerle 2000’li yılların başlarıda Yunanistan’da Çekin Bayır adıyla siyasi iltica başvurusunda bulunmuş ve bir süre sonra da siyasi mülteci olarak kabul edilmişti.
To Vima gazetesinin internet sitesindeki habere göre “Yunan polisi ve EYP son yıllarda Hristo’nun, hem Yunanistan toprakları içinde yakalanmaması hem de Türkiye’ye gitmemesi için özen gösteriyordu. Çünkü bu durumda Türkiye’de yakalanması durumunda Yunanistan’da gizlendiği söylenecekti”.
TAVIR NEDEN DEĞİŞTİ?
Aynı haberde, Yunanistan’ın DHKP-C üyelerine karşı “pasif tavrının” 2011’de Selanik’in Triandria semtindeki İpsilantu sokağındaki bir hücreevinde 32 yaşındaki bir teröristin M.Başbağ) ölümü ile sonuçlanan patalamadan 10 gün sonra örgütün bir bildiri yayınlaması üzerine değiştiği ileri sürüldü.
EYP, sözkonusu bildirinin yayınlanacağını önceden haberalarak DHKP-C’nin lider kadrosundaki bir kadın üyesine “Böyle bir şeyi yapmayın. Yunanistan’ı telafi edilemeyecek şekilde zor duruma sokar” dediler. Ancak, örgüt “Biz bir savaş örgütüyüz. Savaşın da kendi kuralları vardır. Savaş en küçük dikkatsizliği ve yanlışı kabul etmez” de diyen bildiriyi yayınladı.
To Vima, bu gelişmeden sonra DHKP-C üyelerinin Yunanistan’da bulunmalarının ülke için bir dizi tehlikeler içerdiği sonucuna varan Yunan hükümetinin Türkiye ile temaslara başladığını, gerek geçen Temmuz ayında Sakız adasındaki gerekse geçen pazartesi günü Atina’daki operasyonların örgütün tamamen çökertilmesi için yapıldıklarını yazdı.
KABAHAT EKONOMİK KRİZDE
Bu arada, DHKP-C’nin görüşlerinin duyurulduğu bir Yunan internet sitesinde yayınlanan ilginç bir bildiride şunlar belirtildi: “Türkiye’den gelen biz siyasi mülteciler, Yunanistan’da mücadelemizi sürdürüyoruz. Ekonomik krizin yoğun olduğu son 2 yılda Türkiye ile imzalanan ekonomik anlaşmalar ve emperyazime bağımlılığın artması üzerine Yunanistan bizlere saldırmaya başladı. Samaras Hükümeti, Yunanistan’daki mücadelemizi ortadan kaldırmak ve siyasi mülteci özelliğini lağvetmek istiyor.” (Hürriyet)
HRİSTOS PANİKTE
15.02.2014 13:27 DHKP-C'nin 4 katili, Atina'da tutuklandı. Sabancı'nın katil zanlısı Hristos kod adlı İsmail Akkol, DNA'sının alınmasına tepki gösterdi. Akkol'un en büyük korkusu Türkiye'ye iade edilme ihtimali...
Yunanistan'da birkaç gün önce gerçekleşen operasyonda gözaltına alınan DHKP-C'nin 4 katili İsmail Akkol, Hüseyin Fevzi Tekin, Murat Korkut ve Bilgehan Karpat, dün polisteki ilk ifadelerinin ardından aleyhlerinde terör, sahtecilik ve yasa dışı yollardan ülkeye girme suçlarından dava dosyası oluşturularak adliyeye sevk edildi. Savunmaları için cuma gününe kadar süre tanınan 25, 33, 41 ve 49 yaşındaki dört zanlı sevk edildikleri Atina Harbiye Mahkemesi'nde tutuklama kararı verildi. Geçtiğimiz yıl Mart ayında AK Parti Genel Merkezi'ne lav silahlı saldırının zanlısı Murat Korkut ile Bilgehan Karpat da tutuklanınca tepki gösterdi.
HER ŞEYLERİ SAHTE
1996'da öldürülen Özdemir Sabancı suikastının faillerinden biri olarak aranan ancak üzerinde çıkan 'Cengiz Bayır' kimliğinin sahte olduğu anlaşılan İsmail Akkol ile Hüseyin Fevzi Tekin, Murat Korkut ve Bilgehan Karpat, Yunan polisinin kendilerine sorulmadan DNA örnekleri almalarından şikayetçi oldu. Atina'da kaldığı 15 yıl boyunca Hristos takma adını kullanan İsmail Akkol ve 3 arkadaşının en büyük korkularının, Türkiye'ye iade edilmek olduğunu belirten yetkililer, "Yunanistan Adalet Bakanlığı, gereken kararı verecek" dedi.
------------------------------------------------------------------------------
YUNANİSTAN SABANCI'NIN TETİKÇİSİNİ İADE ETMİYOR
02.05.2014 10:42 Yunanistan'da, bir süre önce başkent Atina'da mühimmat ele geçirilen bir hücre evinde yakalanan terör örgütü DHKP-C'nin kilit isimlerinden ve Özdemir Sabancı suikastinin tetikçilerinden İsmail Akkol'un Türkiye'ye iade edilmesine ilişkin talep Yunan mahkemesince reddedildi. Larisa Temyiz Mahkemesi, Özdemir Sabancı suikastı sanıklarından olan ve hakkında kırmızı bültenle yakalama kararı bulunan Akkol'un Türkiye'ye iade edilmemesine karar verdi.
Mahkemenin kararının gerekçesiyle ilgili bilgi verilmezken, Türkiye'den Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Dayanışma Derneği (TAYAD) Başkanı Behiç Aşçı'nın, Akkol'un savunma avukatlığını yaptığı duruşma sırasında DHKP-C sempatizanı bir grup ile polis arasında arbede yaşandığı, 2 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.
Atina'da "Cengiz Bayır" takma adıyla bilinen ve DHKP-C'nin kilit isimlerinden biri olarak görülen 41 yaşındaki Akkol, şubatta Atina'da mühimmat ele geçirilen bir hücre evinde, Hüseyin Fevzi Tekin, Murat Korkut ve Bilgehan Karpat ile yakalanmıştı.
Yunan mahkemeleri daha önce de Hüseyin Fevzi Tekin ile Sakız Adası açıklarında ele geçirilen silah yüklü botta yakalanan terör örgütü DHKP-C üyesi Hasan Biber ile Mehmet Yayla'nın da Türkiye'ye iade edilmemesi yönünde karar vermişti.
(12 Şubat 2014, 20:54), son güncel.: (02 Mayıs 2014, 10:42)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
SABANCI CİNAYETİ VE DUYAR´IN İNFAZIYLA İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Duyar´ın eşi Sabancı ifadesi verdi
İhbar, Sabancı dosyasını araladı
Tanık: Duyar´ı Küçük öldürttü
´Sabancı´nın katili Duyar´ı Yeşil öldürttü´
İşte FOX TV´de, Uşak Cezaevi isyanında Ergin kardeşlerin Duyar cinayetine dair şok itirafları
Alternatif link
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
11 kapı da virüsten koruyamadı
11 kapılı odaya 6 saatte girildi
DHKP-C´den Cüneyt Arkın taktiği: 7 kapılı kozmik oda
DHKP-C ile ilgili manşetlerimiz
DHKP-C´nin Ergenekon bağlantısı
Ergenekon ve Derin-Sol infazlar manşetlerimiz
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap