28 Şubat davasında 65. duruşma görülüyor. Duruşmada sanıkların savunmalarına devam ediliyor.
04.02.2014 12:43 28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılandıkları davanın 65. duruşması başladı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar ve avukatları ile müşteki ve avukatları katılıyor.
Üye Hakim Süleyman Köksaldı, sanık yoklamalarını aldı.
SANIK CEMAL HAKAN PELİT'İN SAVUNMASI
Duruşmada, önce geçen celse savunmasını tamamlayan emekli istihbarat Albay Cemal Hakan Pelit'in avukatı Ümit Kara savunma yaptı.
Kara, müvekkili hakkındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Dava dosyasında bulunan CD'lerle ilgili TÜBİTAK tarafından hazırlanacak raporu kabul etmeyeceklerini, buna itiraz edeceklerini dile getiren Kara, "28 Şubat'a çok iyi bakılmalı, üniformalı siyasetçiler, siviller görülecektir. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dinlenmesini talep ediyoruz. O dönemin aydınlatılması için bu çok önemli. Mahkemenin vereceği karar, siyaset içinde bulunmayan sadece askerlerin değil, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin geleceğini etkileyecektir" diye konuştu.
SANIK ERDOĞAN ÖZNAL'IN SAVUNMASI
Duruşmada daha sonra 28 Şubat Davası'nın firari sanığı emekli Korgeneral Erdoğan Öznal'ın savunmasına geçildi.
Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, Öznal'a 28 Şubat Davası iddianamesinin özetini okudu.
Öznal, 1997'de emekli olduktan sonra Genelkurmay Başkanlığı kontenjanından YÖK üyeliğine atandığını, YÖK'ün diğer üyeleri gibi aynı statüde çalıştığını, Genelkurmay Başkanlığı'nın bir elemanı olmadığını anlattı.
YÖK üyelerinin tek başına karar alma durumlarının ve imza yetkilerinin olmadığını belirten Öznal, YÖK'te meslek yüksek okullarıyla ilgili projelerde görev aldığını, mesleki eğitimin gelişimi için çalıştığını, hükümeti yıkmak gibi bir eylemin içinde bulunmadığını savundu.
Öznal, "BÇG temel belgeleri içinde YÖK ve Erdoğan Öznal ismi geçmemektedir. Belgelerin dağıtım listesinde de YÖK ve benim ismin bulunmamaktadır. (BÇG) Burada görev alan arkadaşlar beni tanıyorlar mı? Bana hiç telefon etmişler mi? Bir konferansa davet etmişler midir? Hayır. YÖK, BÇG'nin içinde yer almamıştır. Bilgi için hiç bir belgenin kopyası da gelmemiştir. YÖK'e verilmiş hiç bir görev yoktur. Başka bir kamu kuruluşu BÇG'nin gönderdiği belgelerin yüzde 60'ını uygulamıştır, ama onlara bu suçlama yöneltilmiyor. YÖK, BÇG ile zorla irtibatlandırılmaya çalışılıyor" diye konuştu.
İddianamede ismi geçen belgede tarih, imza bulunmadığını ve askeri yazışmalara göre hazırlanmadığını savunan Öznal, bu belgeyi düzenlediği iddia edilen İdris Koralp'in de belgeden haberinin olmadığını söylediğini kaydetti.
Öznal, şöyle devam etti: "BÇG'den elden hiçbir evrak almadım. Aldıysam bunun imzası, belgesi lazım. Hangi kurye bana evrak teslim etmiştir? Görev yaptığım 7 yıl boyunca hiç bir evrak almadım. BÇG'den de kimse bana telefon etmedi. Bu asılsızdır, doğru değildir. El-Ezher Üniversitesi ile ilgili çalışma da benim değildir, böyle bir şeyde hazırlamadım.
Benim 'siyasi İslamla mücadele' adı altında yaptığım analizin bir muhatabı yoktur. Bunu sadece Başkan Kemal Gürüz'e takdim etim. Bu hükümeti devirmek için mi yapılmıştır? Asla. Bunun basıldığı tarihte de hükümet yoktur. Olmayan bir hükümeti de yıkmaya nasıl teşebbüs edebilirim? Bu analiz, resmi bir belge değildir, YÖK ile ilgisi yoktur. Kemal Gürüz ile de irtibatlandırılamaz. Kemal Gürüz bir göz atarak kütüphanesine koymuştur. Kendisi, okuyan birisidir, bir bilim adamı olarak kütüphanesi geniştir."
Devlet bursu ile yurt dışında okuyan öğrencilerin Türkiye'ye geri çağrılması işleminin kendisi ve YÖK ile ilgisinin bulunmadığını savunan Öznal, bunun hükümetin kararı olduğunu öne sürdü.
Öznal, El- Ezher Üniversitesi diplomalarının denkliğinin kaldırılmasının da Kemal Gürüz döneminde değil, eski YÖK Başkanı Mehmet Sağlam döneminde olduğunu öne sürdü.
Savunmasının ardından Öznal'ın sorgusuna geçildi.
Öznal, Üye Hakim Süleyman Köksaldı'nın, "Çalışmanızla ilgili soracağım. Bu bir günde mi yapıldı? 54. hükümet döneminde mi yapmaya başladınız?" sorusuna "Arşivim zengindir. Bunları toparlamak, derlemek güç olmadı" şeklinde cevap verdi.
Öznal, Köksaldı'nın, "Rahbetli Erbakan'ın o dönemde 'Rektörler selam duracak' diye bir sözü vardı. Bu nasıl algılandı, ilişkiler soğuk muydu? Rektörlerin Anıtkabir yürüyüşü var, katıldınız mı? sorusuna "İlişkiler normaldi. Yürüyüşe katılmadım" diye cevap verdi.
Öznal, Üye Hakim Hakan Oruç'un, "Bazı akademik personel işten çıkarılmış veya idari ceza verilmiş. Siz hoşgörüden bahsettiniz. 1996 yılında bir şey yokken 97, 98 artmış, neden oldu?" sorusuna "Bu bahsettiğiniz çizelgeyi hatırlıyorum. Bu çok doğal bir şey. 28 Şubat dömemini hatırlayın, öğrenci olaylarını. Hangi suçlardan olduğunu hatırlamıyorum. Cezalar hakkında bir yorumda bulunamıyorum" diye yanıt verdi.
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın, "BÇG ile ilginizin olmadığını söylediniz. Ancak bazı kurumlara BÇG evraklarının gittiğini belirttiniz. Bunu nereden biliyorsunuz? sorusuna Öznal, "İddianameden öğrendim. Genelkurmay'a telefon açıp soracak değilim" şeklinde yanıt verdi.
Duruşmaya ara verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanıklardan emekli Korgeneral Erdoğan Öznal'ın sorgusuna devam edildi.
Müşteki avukatlarından Özgür Uslu'nun "Siyasi İslam'la ilgili kitapçıkta bazı beyanlarınız var. Bunlar bilimsel mi" sorusuna Öznal, "Bunlar benim şahsi fikirlerimdir. Ortada bir tehdit görüyorum ve bunu izah ettim. Bilimsel, bunlar davayla ilgisi olmayan konular" diye yanıt verdi.
Öznal, müşteki avukatlarından İbrahim Öztürk'ün, "YÖK'te görevli bir general olarak YÖK'ün, BÇG'nin bir bürosu gibi çalıştığı iddiası var, ne diyeceksiniz" sorusunu, "YÖK'ün, BÇG'nin amaçlarını yerine getirdiği bir iddia. Bunu savunmamda söyledim. BÇG belgelerinde YÖK, Erdoğan Öznal'ın ismi geçmiyor. Bunu defalarca söyledim" diye yanıtladı.
Öznal, Öztürk'ün "YÖK'teki başörtüsünü yasaklama brifingine katıldınız mı, sizin bunda rolünüz oldu mu" sorusuna "Çok uzun zaman geçti üzerinden, bunu hatırlamam mümkün değil" dedi.
Müşteki avukatlarından Namık Kemal Burhan'ın, "Aynı dönemde BÇG faaliyetlerini sizin kaleme aldığınız gibi bir algı oluştu, birbiriyle uyuşuyor" demesi üzerine Öznal, "Fikirlerin uyuşması. Aynı düşüncedeyiz, aynı paraleldeyiz, aynı kökten geliyoruz. Fikirlerin uyuşması normal" diye konuştu.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in, "YÖK başkanına gönderdiğiniz belgede Refah Partisinin hedef alındığı anlaşılıyor. Bir yıldırma, baskı söz konusu. Sizin düşüncenize göre bu bahsettiğiniz yöntemleri kimler kullanmalıdır, ya da kullandı" sorusuna Öznal, "Bu çalışma şahsi düşüncemi yansıtmaktadır. Bir kurumu muhatap almamaktadır. Bir anonimdir. Kimsenin temsilcisi değilim. Kim eline alırsa. Seçim diyorum, sandık diyorum. Ama demokrasi çerçevesinde" karşılığını verdi.
-"BÇG ile YÖK'ün hiçbir ilgisi bulunmamaktadır"-
Öznal'ın sorgusunun ardından savunma yapan avukatı Metin Şenay, müvekkilinin Genelkurmay Başkanlığı kontenjanından YÖK üyesi gösterildiğini, cumhurbaşkanınca atandığını ve meslek yüksek okullarıyla ilgili çalışmalar yaptığını söyledi.
"Batı Eylem Planı YÖK'e yayınlanmadı. BÇG rapor sistemi belgesinde, 29 Nisan tarihli belgede raporların düzenlenerek, kamu kurum ve kuruluşlardan alınan bilgilerin bildirilmesi istenmiş. Çevik Bir imzasıyla. Bu şekilde de YÖK ile irtibat kurulmuştur" diyen Şenay, şöyle konuştu:
"BÇG ile YÖK'ün hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. YÖK'ten BÇG'ye hiçbir evrak gelmediği görülmüştür. Müvekkilim, YÖK başkanına sunduğu kitapçığı kendisi hazırlamıştır. Bu tarihte Refah-Yol hükümeti iktidarda değildi. Amaç devletin, önemli kurumların paylaştığı korku ve endişeleri paylaşarak dikkatleri bu konuya yoğunlaştırmaktır. Belge, açık kaynaklardan derlenen bilgilerle hazırlanmıştır. Hükümeti hedef alan hiç açıklama yoktur. Dağıtımı yapılmamıştır. Kitabın Kemal Gürüz'ün evinde ele geçirilmesiyle YÖK, BÇG ilişkisi kurulmuştur."
Şenay, müvekkilinin hazırladığı kitabın düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve yayımlanmadığını belirterek Öznal'ın duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti.
-"Hükümeti yıkmak gibi bir eylemin içinde bulunmamıştır"-
Sanıklardan emekli Hakim Albay Orhan Nalcıoğlu'nun avukatı Aytekin Erol da savunmasında, müvekkilinin askeri yasalar çerçevesinde askeri müşavirliğe karşı sorumlu olduğunu, Genelkurmay Başkanlığındaki toplantılara katılmasının bir zorunluluk olduğunu bildirdi.
Erol, "Müvekkilimin müşavirliğe karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Emirle birkaç kez çalışma grubunun toplantılarına katılmıştır. Hükümeti yıkmak gibi bir eylemin içinde bulunmamıştır. Yasaya aykırı yasa dışı bir uygulama yoktur. Eyleme, şiddete katılmamıştır. Hükümetin istifasında da cebir ve şiddete dayalı bir istifadan söz edilmemektedir. Müvekkilim hakkında beraat kararı verilmesini talep ederim" dedi.
DURUŞMA SONA ERDİ: DAVA 10 MART'A ERTELENDİ
Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'den davayla ilgili mütalaasını sordu.
Savcı Çetin, yokluğunda tutuklama kararı bulunan Cevat Temel Özkaynak ile Sedat Arıtürk'ün tahliyesini isteyerek diğer tüm sanıkların adli kontrol şartlarının devamını talep etti.
Verilen aranın ardından kararı açıklayan mahkeme, yokluğunda tutuklama kararı verilen iki sanığın tutukluluk hallerinin devamı ile diğer tüm sanıkların adli kontrol şartlarının devamına karar verdi.
Mahkeme, duruşmayı 10 Mart Pazartesi 09.30'a erteledi.
------------------------------------------------------------------------------
DÜN GÖRÜLEN 64. DURUŞMADA YAŞANANLAR
SANIK ERGİN CELASİN'İN SAVUNMASI
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, geçen celse savunmasını tamamlayan eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ergin Celasin'in sorgusuna devam edildi.
Müşteki avukatı Necip Kibar'ın, "Başörtüsü, sizin kanaatinize göre ne zaman sorun olarak ortaya çıktı?" sorusuna, Celasin, "Benim ismimin geçtiği yerlerde atılı suç olarak böyle birşey yok. Böyle bir soru olamaz" yanıtını verdi.
Kibar'ın, "Başörtülü öğretmen, memur ve öğrencilerin atılması bunun sorun olduğunu göstermiyor mu?" sorusu üzerine Celasin, "Bunu, Milli Eğitim Bakanlığı'na, İçişleri Bakanlığı'na sorun" dedi.
Müşteki avukatı İbrahim Öztürk'ün, "YÖK, 28 Şubat döneminde, başörtüsü konusunda verdiği brifingin emrini kimden aldı?" sorusunu, Celasin, "Her yerde brifing olabilir. Bu kanuni bir haktır, emir verilmedi" şeklinde yanıtladı.
Müşteki avukatı Namık Kemal Urhan'ın, "Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gönderilmiş olan BÇG ile ilgili emir ve talimatlar konusunda ne diyorsunuz?", sorusuna Celasin, "Bunlar kişiye özel, gizli evraklar. Yüzlerce, binlerce evrak gelir, ilgili başkanlık gereğini yapar. Birçok şeyi kimse görmez. 16 yıl önce gelen bir evrakı nasıl hatırlayabilirim? Bu mümkün değil" yanıtını verdi.
Müşteki avukatı Emrullah Beytar'ın, "Siz 54. Hükümetin iş başında olduğu dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda kurmay başkanıydınız. Sayın Çetin Dizdar, 'BÇG toplantılarına Hava Kuvvetleri Komutanını temsilen katıldığını' söyledi. Sizin kurmay başkanı göreviniz ve sonrasında, BÇG'ye, Hava Kuvvetlerini temsilen katılan oldu mu?" sorusunu,Celasin, "Hayır böyle birşey olmadı. Benim bulunduğum dönemde, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda BÇG'de görev yapan olmadı" diye yanıtladı.
Sanık emekli Korgeneral Vural Avar'ın, "BÇG'nin emir çıkaran bir yer olmadığı defalarca ifade edildi. 'BÇG emri' diye yazılı bir emir gördü mü?" sorusuna, Celasin, "Öyle birşey gördüğümü hatırlamıyorum" karşılığını verdi.
Avar'ın, "TSK'da başörtülü yakınları olanlar olmuş ve o döneme kadar hiçbir sorun yaşanmamıştır. Son dönemde başörtüsü ile türban birbiriyle eşleştirilmiştir. Bu yanlış. İrticayla mücadele eden makamların ele aldığı şey başörtüsü değil, türbandır. Çünkü türban belirli bir zümrenin adeta simgesi haline dönüştürülmüştür. ve bu simge diğer kurumlarda olduğu gibi TSK'da da tepkiyle karşılanmıştır. Çıkartılan emirlerde başörtülü kişilerin mi türbanlıların mı hedef alınması amaçlanmıştır?" sorusuna, Celasin, "Hatırlamıyorum" karşılığını verdi.
Avar'ın sorusuna, müşteki avukatlarının itiraz etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, "Burada türbanla, başörtüsünün ayrımını tartışacak değiliz. Konumuz bu değil. Lütfen sessiz olalım" uyarısında bulundu.
Söz alan müşteki avukatı Necip Kibar, "Benim müvekkillerimin çoğu türbanından dolayı üniversitelerinden uzaklaştırıldı. Başörtülü olarak gösterilen husus, daha sonra türbana çevrildi. Başörtüsü serbest, türban yasaksa, siz bunu çizin başörtülü arkadaşlarımız okullarına devam etsin. Başörtüsü ile türbanı ayıran bir çalışmanız oldu mu?" sorusuna Celasin, "Bununla ilgim yok" yanıtını verdi.
-"Hükümeti devirme amacı yok"-
Celasin'in avukatı Ali Aydın Akpınar, 28 Şubat'ta darbe girişiminden bahsedilemeyeceğini, sanıkların, bir araya gelerek hükümeti devirme gibi bir amaçlarının olmadığını savundu.
Darbe suçunun, "cebir ve şiddet" gerektirdiğini ifade eden Akpınar, "Cebir ve şiddet kullanılarak hükümetin devrilmesi planları yapılmış olsa dahi icra hareketleri yoksa, bu suç kapsamında cezalandırılmadan söz edilemez. Darbe neden gerçekleştirilemedi bunu savcı net bir şekilde ortaya koymalı" dedi.
Akpınar, müvekkilinin duruşmalardan vareste tutulmasını ve beraatına karar verilmesini istedi.
Akpınar'ın savunmasını tamamlamasının ardından, hakkında verilen yokluğunda tutuklama kararı kaldırılan 28 Şubat Davası'nın firari sanığı emekli Korgeneral Erdoğan Öznal'ın kimlik tespiti yapıldı.
Öznal, iddianameyi okuduğunu belirterek, savunma yapmak için yarına kadar süre istedi.
Duruşmaya, saat 13.30'a kadar ara verildi.
SANIK CEMAL HAKAN PELİT'İN SAVUNMASI
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunma yapan emekli istihbarat Albay Cemal Hakan Pelit, 1992-1998 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığında Yıkıcı Faaliyetlere Karşı Koyma biriminde görevli olduğunu belirtti.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığında çalışan askeri personelle ilgili bilgilerin kendilerinde toplandığını aktaran Pelit, yasa ve yönergelerle sınırı çizilen görev dışına çıkmadığını ifade etti.
Savcılık ifadesini yorgun ve uykusuz bir şekilde verdiğini savunan Pelit, yasak sorgu yöntemleriyle alınan ifadesinin iddianameye yanlış ve yanlı yansıtıldığını öne sürdü.
Savcılıkta, kendisine BÇG ile ilgili sorular sorulduğunu anlatan Pelit, savcının, kendisini, "ön kabullere dayalı sorularla" yönlendirmek istediğini iddia etti.
İddianamede, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarıyla ordudan ihraç edildiğini öne süren Yusuf Kale'nin, soruşturma sırasında gönderdiği belgelerin yer aldığını anımsatan Pelit, yaptıkları inceleme sonucunda, Kale'nin YAŞ kararıyla ordudan atılmadığını, yaş haddinden emekli edildiğini tespit ettiklerini kaydetti.
Yusuf Kale'nin, "Bir subayın evine dini yayınlar konularak bunun aleyhte kullanıldığı" iddiasına değinen Pelit, söz konusu durumun gerçeklemesi durumunda, bunun YAŞ kararları sırasında ortaya çıkacağını söyledi.
Kale'nin iddianamedeki adresinin başka bir kişiye ait bir işyerine çıktığını ileri süren Pelit, davada, şaibeli kişilerin gönderdiği dilekçelerle birbirine benzeyen suç isnatlarıyla müşteki yaratılmaya çalışıldığını öne sürdü.
-"Sivillere herhangi bir işlem yapmadım"-
Emniyet, MİT ve Jandarma Genel Komutanlığının da arasında bulunduğu ilgili kamu kurumlarından personel hakkında bilgi alarak görevi gereği "sakıncalı-şüpheli personel formu" doldurduğunu anlatan Pelit, sadece Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeliyle ilgili işlemler yaptıklarını, sivil kişilerle alakalı herhangi bir işleminin söz konusu olmadığını bildirdi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığında BÇG oluşturulmadığını söyleyen Pelit, "Deniz Kuvvetleri Komutanlığında BÇG'nin bir şubesi ya da uzantısı yok. Benim de BÇG ile herhangi bir bağlantım yok. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında böyle bir birim oluşturulması teknik olarak mümkün değil" diye konuştu.
Cemal Hakan Pelit, görevinin, ilgili birimlerden aldığı bilgiyi üstlerine iletmek olduğunu belirtti..
Pelit, beraatine karar verilmesini talep etti.
-"BÇG çalışmalarıyla ilgili bilgim yok"-
Savunmasını tamamlamasının ardından Pelit'in, sorgusuna geçildi.
Müşteki avukatı Necip Kibar'ın, "Sizin, '1995'teki seçimlerde Refah Partisi iktidar olmazsa bir sonraki seçimlerde tek başına iktidara gelir' şeklinde üstlerinize bir rapor sunduğunuz belirtiliyor. Böyle bir görüşünüz oldu mu" sorusuna, Pelit, "Bu o dönemde gazetelerde yer alan bir iddiaydı" yanıtını verdi.
"Genelkurmay Başkanlığına ne sıklıkta gittiniz? Girişte size bir kart verildi mi? Hangi birimlere gittiniz? İç Güvenlik Harekat Merkezi, Genelkurmay Başkanlığının neresinde? Burada BÇG'nin çalıştığı yerin karşısında bir basın odası var mı" sorularını Pelit, "Genelkurmay Başkanlığına 15 günde bir gidiyordum. Burada bize bir refakatçi ve kart veriyorlardı. Bu kartla sadece ilgili birimlere giriş yapabiliyorduk. Bir basın odası yoktu. BÇG'nin çalışmalarıyla ilgili bilgim yok" diye yanıtladı.
-"Bir kişinin raporuyla ordudan atılma mümkün değil"-
Pelit'in avukatı Ümit Kara da Deniz Kuvvetleri Komutanlığında ayrı bir BÇG'nin oluşturulmadığını savunarak "Müvekkilimin çalıştığı birim irtica tehdidi karşısında, ilk kez oluşturulmuş yeni bir birim değildi. Bu önceden beri yasa ve yönergelere bağlı çalışan bir birimdi" dedi.
Bir kişinin hazırladığı raporla ordudan atılmanın mümkün olmadığını savunan Kara, bir personelin YAŞ'a sevk edilmesi için en az 30-35 imzanın gerektiğini söyledi.
Duruşma, yarın (bugün-4 Şubat) saat 09.30'a ertelendi. Avukat Kara, o duruşmada savunmasını yapmaya devam edecek.
(04 Şubat 2014, 12:43)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına tekzip talebi
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap