28 Şubat davasında 55. duruşma görülüyor. Duruşmada tutuksuz sanıkların savunmalarına devam ediliyor.
09.01.2014 14:49 28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılandıkları davanın 55. duruşması başladı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar ve avukatları ile müşteki ve avukatları katılıyor.
SANIK ALİCAN TÜRK'ÜN SAVUNMASI
Duruşmada dün savunması tamamlanan emekli Albay Alican Türk'ün sorgusuna devam edildi.
Türk, müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın, "İddianamedeki önemli belgelerle ilgili hiç açıklama yapmadınız. 2003'te de BÇG'nin devam ettiği anlaşılmakta. Sizin karargahta görev yaptığınızda BÇG'nin nerede toplandığını söyleyebilir misiniz?" sorusuna "Ben bunlarla ilgili bir şey bilmiyorum. BÇG'yi ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum. 2003 tarihli belge, rapor, Jandarma Genel Komutanlığının raporu. 18 Haziran 1997'den sonra gelişen hiçbir olayın bu iddianamede yer almaması gerekiyor. Bu raporda Ak Parti aleyhinde bir şey yok" şeklinde cevap verdi.
-"Roma'yı askerler yakmadı"-
Müşteki avukatlarından Necip Kibar'ın, "Duruşma atmosferini yumuşatmak için hani televizyonda bir tipleme vardı. Yasemin Yalçın'ın Alican tiplemesi. Orada öğretmen soruyor, 'Söyle bana Alican, Roma'yı kim yaktı?' Alican da 'Vallahi billahi ben yakmadım' diyor. Siz darbe yapmadıysanız bunu kim yaptı? Roma'yı kim yaktı? Onun cevabını istiyoruz. Bir de kılık kıyafetle ilgi kısıtlamalar var" sorusu üzerine de Türk, şöyle konuştu:
"Roma'yı askerler yakmadı. Şu an sizin yaptığınız bir psikolojik harekat. Kılık kıyafetle ilgili silahlı kuvvetlerin ısrarla kaçındığı siyasal simge olayıdır. Mahkemeler bile türbanı siyasal simge olarak tanımlamışlardır. Siyasal simgelerden kaçınmışızdır. Kimsenin kılığıyla, kıyafetiyle ilgimiz yok. Buna mahkemeler karar vermiş."
Türk, Kibar'ın, "Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun başörtüsünün siyasal bir simge olmadığına dair fetvası var. Doktor raporuyla başörtüsü kullananlar var. Bunlara doğru yürütülen operasyonlar var, ne diyeceksiniz?" sorunu da "Bunlar benimle ilgili suçlamalar değil" dedi.
Kibar'ın, 2009'da Davos'ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e yönelik tutumunu hatırlatarak, "Bundan neden rahatsız oldunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bu toplumda kabadayı kültürü prim yapan bir şey. Nasıl ki Başbakan orada kalkıp sert bir uslu kullanarak tavır takınması bir oy, müthiş bir siyasi prim sağladıysa, 'Bugüne kadar kimsenin dokunamadığı askerlere nasıl karıştı? Helal olsun, vay anasını, nasıl dokundu' dendiyse, o yüzden bu davaların da kendisine siyasi bir prim sağlaması nedeniyle açıldığını söyledim."
Türk, müşteki avukatlarından Muhammed Emin Aslan'ın, "Kolektif bir savunma yaptınız. Neden?" sorusuna, "Bu iddianameyi baştan okuduğumda bunu hazırlayanların eksik olduğunu düşündüm. Buradaki insanlara büyük haksızlıklar yapılıyor. Okurken üzerinde tespit ettiğim yanlışlıkları bütün bunlara cevap vermek için işin bu tarafına girdim. Kimse bana 'Git, bunu yap' demedi" şeklinde cevap verdi.
Türk, müşteki avukatlarından İbrahim Öztürk'ün "Savunmanızda Başbakan Erdoğan'ın '28 Şubat'ta yapılanları izlerken yumruklarımı sıkıyordum' demesinden neden rahatsız oldunuz?" sorusuna, "Siyasal bir rant elde etmeye çalıştı dedim. Koskoca Başbakanın bu şekilde söylemesi yargılama üzerinde bir baskı değil miydi?" dedi.
Müşteki avukatlarının yorum soruları sorduğunu ileri süren Türk, televizyonda tartışma teklifinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal da müşteki avukatlarını yorum sorularından kaçınmaları konusunda uyardı.
-Avukat Atilla Bingöl-
Türk'ün avukatı Atilla Bingöl de savunmasında, "Meslektaşımızın benzetmesinden hiç memnun kalmadım. Müvekkilimin isminden hareketle yakışıksız şeyler söylemesi hoş olmadı" dedi.
28 Şubat'ın darbe olmadığını savunan Bingöl, "Darbeyi yapanlar yönetime el koyarlar. Buradakine nasıl darbe denilebilir? Hükümetin istifa etmesini TSK'ya mal etmek olmaz. 28 Şubat süreci doğal olarak kurulmuş bir hükümetin, Tansu Çiller'in iktidarı ele geçirmek isteyerek TSK ile ortağını korkutması ve istifaya zorlamasıdır. Bu dava Tansu Çiller'in biran önce iktidara gelmek için orduyu Erbakan Hoca'ya karşı kullanarak yaptığı bir harekettir. Sürecin başlangıcı ve devamına iyi bakın" iddialarında bulundu.
Duruşmaya ara verildi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanıklardan emekli Albay Alican Türk'ün avukatı Atilla Bingöl, savunmasına devam etti. Müvekkilinin suçsuz olduğunu öne süren Bingöl, "28 Şubat davası, 2004 MGK kararlarıyla bitmiştir. Artık suçlayacaksak başkalarını suçlamamız gerekiyor" diye konuştu.
SANIK MUSTAFA KEMAL SAVCI'NIN SAVUNMASI
Bingöl'ün ardından, sanıklardan emekli Albay Mustafa Kemal Savcı savunmasına başladı.
BÇG'de görevlendirilmediğini ve hiçbir faaliyete katılmadığını iddia eden Savcı, buna karşın BÇG telefon rehberinde isminin bulunmasını anlayamadığını dile getirdi. Savcı, "telefon rehberi"nin gerçekliğinden duyduğu kuşkuyu aktardı.
İddianamedeki suçlamalarla ilgisinin olmadığının yine iddianamede yer verilen belgelerden anlaşılabileceğini söyleyen Savcı, BÇG kuruluş şeması, işbölümü ve takdir belgelerinde isminin geçmediğini anlattı. BÇG'de görev yaptığını dile getiren birçok sanığın da kendisinin söz konusu grupta yer almadığını aktardıklarını ifade eden Savcı, BÇG ile ilgili belgeleri ilk kez soruşturma sırasında gördüğünü bildirdi.
"İddianamenin hiçbir yerinde BÇG'de görevlendirildiğime dair belge bulunmamaktadır, hiçbir sanık beyanı yer almamıştır. BÇG'de görev almadım. Suçlama konusuna ilişkin aleyhime hiçbir delil ve belge bulunmamaktadır" diyen Savcı, beraatını istedi.
Savcı'nın avukatı Atilla Bingöl de haksız yere uzun süre tutuklu kaldığını belirttiği müvekkilinin tahliyesini talep etti.
SANIK ARSLAN DAŞTAN'IN SAVUNMASI
Sanık Arslan Daştan da hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini dile getirerek başladığı savunmasında, Ekim 1996-Mayıs 1997 arasında Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında İstihbarat Şube Müdürlüğü yaptığını, daha sonra da Mamak'taki 28. Mekanize Tugay Komutan Yardımcılığı görevine atandığını söyledi.
BÇG'nin varlığını bu göreve başladıktan sonra medyadan öğrendiğini ifade eden Daştan, bunu soruşturma aşamasında dile getirmesine rağmen "Müsnet suçu işlemiş gibi hakkında iddianame tanzim edildiğini" söyledi.
Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında sadece kadro görevini yaptığını bildiren Daştan, "Samimiyetle ifade ediyorum ki Genelkurmaydaki görevim sırasında bu yapılanmadan (BÇG) haberim yoktu" diye konuştu.
İddianameyi hazırlayan savcının, o aşamada verdiği beyanları yanlış yorumladığını savunan Daştan, "Sayın savcının ağmızdan çıkanı yorumlayarak değil, aynen yazdırması gerekirdi" dedi.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, Daştan'ın bu iddiası üzerine, "Müdafiiniz ve sizin savunma tutanağını inceleme imkanı olmadı mı?" sorusunu yöneltti.
Daştan, soruya, "Buna cevap verebilmek için o gün bizim yerimizde olmanız gerekirdi. 19 sayfa ifadeyi okumak yaklaşık 50 dakika eder. O kadar süre savcının yanında bunu okuyacağım... Avukatım imzaladıktan sonra ben sayın savcıma güvenmeyeceğim de kime güveneceğim" yanıtını verdi.
-"Mağduriyet" sorusu-
Bir müşteki avukatı Daştan'a, soruşturma aşamasında verdiği ifadedeki, "28 Şubat döneminde kendisinin de mağdur olduğuna, terfi ettirilmediğine, resmi yemeklerde alkol yerine meyve suyu içmesi nedeniyle dışlandığına" ilişkin beyanlarını anımsatarak, "Bu konuyu açar mısınız?" diye sordu.
Daştan, soru üzerine şunları kaydetti: "Ben ağzımdan çıkan sözleri sonuna kadar savunurum. Savcı, belge gösteriyor, 'REFAHYOL hükümetini düşürmek için cunta yapılanması.' Bunu tasvip ediyor musunuz? Böyle bir cunta kurulduysa, silahlı kuvvetlerde üç beş tane kendini bilmez, şov yapmak için dedilerse, ben bunu silahlı kuvvetlere mal etmem. Bana gösterilen bilgi ve belgelere dayanarak, yaşadıklarım aklıma geldi, 'Acaba şahsi dosyama bir şey mi yazıldı da terfi ettirilmedim' diye düşündüm. 'O zaman ben de mağdurum' dedim."
Daştan, bir sanık avukatının, "Terfi etmediğiniz, başka bir birliğe tayin edildiğiniz, birtakım özlük haklarına ulaşmadığınız düşüncesiyle sinirlendiğinizi, kızdığınızı, bu nedenle 28 Şubat mağduru olduğunuzu ifade ettiğinizi anladım. Doğru mudur? Bu kadar yargılamadan sonra '28 Şubat mağduruyum' diyebiliyor musunuz?" sorusu üzerine, "Sayın Savcı benim ne olduğumu, dini inancımın ne olduğunu ne bilecek? Ben bir şey söylemedim ki? Savcı bana bir sürü belge gösterdi. Düşündüm ki bir darbe hazırlığı içindeler, beni de tayin etmişler, cunta teşkil edilmiş, şunlar şunlar da biliniyor, o halde ben de mağdurum dedim. Baş taraf yazılmamış, son taraf yazılmış" ifadesini kullandı.
Müşteki avukatlarından Namık Kemal Burhan, "Yeni göreve başladığınız birlikte de BÇG benzeri alt yapılanma var mıydı?" sorusuna Daştan "Tövbeler tövbesi" karşılığını verdi.
Sanık avukatları da müvekkillerinin beraatlarını istedi.
DURUŞMA SONA ERDİ
Mahkeme, savunmasını yapan sanıklar Alican Türk, Mustafa Kemal Savcı ve Arslan Daştan'ın duruşmalardan vareste tutulmalarına karar vererek, duruşmayı 13 Ocak Pazartesi saat 09.30'a erteledi
(09 Ocak 2014, 14:49)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına tekzip talebi
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap