28 Şubat davasında 49. duruşma başladı. Duruşmada, 1 numaralı sanık dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın çapraz sorgusuna devam edilecek. Vareste tutulan sanıkların büyük bir bölümü de duruşmaya katıldı. Duruşmayı çok sayıda basın mensubu da izliyor.
16.12.2013 11:57 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 49. duruşması başladı.
Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor. Davanın 1 numaralı sanığı dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ikinci kez duruşmaya katıldı. Sağlık sorunları nedeniyle duruşmalara gelmeyen Karadayı'nın, geçtiğimiz duruşmada başlanan savunmasına devam edilmesi ve çapraz sorgusunun yapılması bekleniyor.
Üye Hakim Süleyman Köksaldı, sanık yoklamalarını aldı. Duruşmayı, çok sayıda basın mensubu ve izleyici takip ediyor.
SANIK İSMAİL HAKKI KARADAYI'NIN SAVUNMASI
Duruşmada, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın önceki duruşmada yarım kalan çapraz sorgusuna devam ediliyor.
Müşteki avukatı Yılmaz Bölükbaşı,"Sizin veya diğer komutanların 28 Şubat sürecinde ülkenin yönetimiyle alakalı ortaya koyduğu ders vermeler, brifingler 'şeriat gelecek' söz ve eylemleri üzerine mi oldu, yoksa planlı bir hareketin parçası mı?" sorusuna Karadayı, "Ben gerçekler neyse onları ifade ettim. Bu bakımdan, bunları dikkatli okurlarsa pek çok şeyi kendileri görecekler. Bu soruya cevap vermek istemiyorum." yanıtını verdi.
Bölükbaşı'nın, "Şeriat gelecek, kanlı mı olacak kansız mı? sözünü Erbakan nerede söylemiştir, kesin bilginiz var mı?" sorusuna, Karadayı, "Pek çok kişi bunu televizyondan duydu" yanıtını verdi.
Avukat Bölükbaşı'nın, "PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun arkadaş oldukları ve 28 Şubat sürecinde bunlarla görev bağlamında ilişki kurulduğu bilginiz dahilinde mi?" sorusuna Karadayı, "Ne alakası var anlamadım" karşılığını verdi.
Avukat Bölükbaşı'nın, "28 Şubat döneminde Fadime Şahin ve Ali Kalkancı gibi kişilerin verilen görevi başarıyla oynadıkları yönünde görüş var. Bununla ilgili bilginiz var mı?" sorusu üzerine Karadayı, "Hayır" dedi.
Bölükbaşı'nın, "Bükreş'te katıldığınız bir toplantıda, 'biz askerler siyasetin dışındayız' şeklinde yaptığınız açıklama için Başbakan Erbakan'ın size teşekkür ettiğinden bahsettiniz. Rahmetli Erbakan'ın size defalarca teşekkür etmeye sevk eden gerçek durum sizce ne?" sorusuna Karadayı, "Erbakan hassas bir insandı. Bana da gerçekten birkaç defa teşekkür etti" yanıtını verdi.
Bölükbaşı'nın, "Askerler sivil otoriteye bağlıdırlar. 28 Şubat sürecinde bazı olaylar karşısında rahatsızlık duyduğunuzu belirtiyorsunuz. Bu süreçte neden Osman Pamukoğlu gibi asker elbisesini çıkararak, yönetime talip olmadınız? Neden böyle bir yol tercih etmediniz?" sorusuna Karadayı, "Bu soruyu pek mantıklı bulmadım. Özür dilerim" diye cevapladı.
Avukat Bölükbaşı da "28 Şubat sürecini biz pek mantığımıza oturtamadığımız için soruyoruz bu soruları" karşılığını verdi.
Bölükbaşı, "Bir kısım kurumlar, kişiler mimlenmiş, adete sürek avları düzenlenmiş, bir kısım insanlar işinden aşından edilmiş, yaşam tarzları sorgulanmış, yargılanıp infazları yapılmıştır. 28 Şubat sürecinde de kanunların nasıl şekillendiği malum. İrticayla mücadele konusunda devrim kanunlarına atıfta bulunarak bir mücadele yürüttünüz. Devrim kanunları da dahil irticayla ilgili mücadele kriterleri şöyle belirlenir diyen, hangi yasa vardır? İrticayla mücadelenin kriterlerini kim belirlemektedir" sorusuna Karadayı, "Cevap vermeyeceğim. Gerçekle alakası olmayan, hayali şeyler bunlar" yanıtını verdi.
Bölükbaşı'nın, "20 Aralık 1996'da Hürriyet'te Ertuğrul Özkök'ün, üst düzey bir komutana atfen bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin yazısı var. Bu yazıdaki üst düzey komutan siz miydiniz?" sorusuna Karadayı, "Hayır, basından mümkün olduğu kadar uzak kaldım. Söyledikleriniz mantık dışı, askerin ne alakası var bunla" karşılığını verdi.
Bölükbaşı'nın, "Garnizon komutanlıklarınca yurt içine yönelik istihbarat çalışması yapılması mümkün mü? sorusuna Karadayı, "Yok böyle birşey" cevabını verdi.
Bölükbaşı'nın, "16 Nisan 1997 tarihli laiklik aleyhtarı faaliyetler konulu belgeden haberiniz var mı?" sorusuna Karadayı, "Hayır, Böyle bir belge yoktur, olamaz" yanıtını verdi.
"Sizin haberiniz olmadan böyle bir talimatın verilmesi mümkün müdür? sorusuna, Karadayı, "Mümkün değildir" cevabını verdi.
"BÇG araştırma proje hazırlama göreviyle sadece bir yerde oluşturulmuş masum bir komisyon mudur 10 Nisan 1997 tarihli BÇG belgesinde yer aldığı şekliyle ayrı bir birim teşkilatlanması mıdır?" sorusunu Karadayı, yanıtsız bıraktı.
SORULARDAN BIKAN KARADAYI DAHA FAZLA CEVAPLAMAK İSTEMEDİ
Karadayı'nın "Sorulara cevap vermek istemiyorum, bundan sonrakileri keselim" demesi üzerine, Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, "Efendim soruları sorsunlar, siz cevap vermezseniz vermeyin" karşılığını verdi.
"Sincan'da tankların yürümesiyle ilgili, sorumlular hakkında herhangi bir işlem yaptınız mı?" sorusuna Karadayı, "Sorumlu olacak kimse yok ki. Bu eğitim olarak yapılan bir faaliyet" yanıtını verdi.
Refah Partisi'nin Anayasa Mahkemesi'nce kapatıldığını söylediniz. Bunda, olayları abartan bir kısım medyanın tahrikleri ve gazete küpürleri delil olarak kullanılmıştır. Refah Partisi'nin kapıtılması sürecinde Genelkurmay Başkanlığı olarak yönlendirici rol üstlendiğiniz konusunda ne dersiniz" sorusuna Karadayı, "Mantıksız şey bunlar, cevap vermek istemiyorum" yanıtını verdi.
'28 ŞUBAT DARBE DEĞİLDİR'
Müşteki avukatı Hüsnü Tuna'nın, "Ana-Refah Koalisyonunun kurulmamasına yönelik, Tansu Çiller'le Uludağ da görüşme yaptığınız söyleniyor. Aldığınız tavrın nedeni nedir?" sorusuna Karadayı, "Sayın Çiller'in avukatı Çiller'le Uludağ'da görüştüğümün yalan olduğunu söyledi. Bunun üzerine daha ne diyeyim? yanıtını verdi.
Tuna'nın, "Refah iktidarının ilk YAŞ toplantısında çok sayıda asker ihraç ediliyor. 2'nci YAŞ toplantısında atılanlar da dikkate alındığında darbeye karşı çıkacakların atıldığı fikrine katılıyor musunuz?" sorusuna Karadayı, "Darbe diye birşey yok ortada, nereden çıkarıyorsunuz?" karşılığını verdi.
Müşteki avukatı Cüneyt Toraman'ın, soru sorarken "28 Şubat darbe olmasaydı bu dava açılmazdı" demesi üzerine Karadayı, 28 Şubat darbe değildir bunu çok iyi bilmeniz lazım" karşılığını verdi.
Toraman'ın, 28 Şubat sürecine ilişkin soru sorarken, faili meçhul cinayetleri hatırlatması üzerine ise Mahkeme Başkanı Köksal, "Faili meçhullere biz bakmıyoruz, faili meçhullerle ilgili dava varsa orada bildiklerinizi belirtin" dedi.
"28 Şubat'tan önce İsrail'de bu sürecin provası yapıldı mı?" sorusuna Karadayı, "Hayretler içerisinde kalıyorum bu soruları nereden yaratıyorsunuz?" cevabını verdi.
Müşteki avukatı Bülent Demir, "TSK 800 bin mevcudu olan gözbebeği kurumumuz. 150 bin kişilik kadrolaşmayı nasıl tespit ettiniz? 150 bin kişilik kadrolaşma TSK içinde mi Türkiye genelinde mi?" sorusuna Karadayı, "Tamamıyla yalan yanlış şeyler bunlar. Cevap vermiyorum mantıklı bulmadığım için" yanıtını verdi.
Demir'in "Camilerde ki bombaları nasıl tespit ettiniz?" sorusuna ise Karadayı istihbarat raporlarına dikkat çekti.
Demir'in "Türkiye'de her gün 13 cami kuruluyor diyorsunuz bu sizi rahatsız mı ediyor?" sorusuna ise Mahkeme Başkanı Köksal uyarıda bulunarak, davayla ilgili soru sormasını istedi.
Demir'in, "2010 yılındaki referandumla YAŞ kararları yargıya açıldı, niye askeri mahkemeler varken yargılanma hakkı olmayan bir kuruma, YAŞ'a bin 546 kişiyi ihraç için gönderdiniz? 2'li ve 3'lü kararnamelerle yargısız infaz yapılmasına neden izin verdiniz? Hiç vicdan azabı çekmediniz mi?" sorusuna Karadayı yanıt vermezken, duruşma salonunda bulunanlar tepki gösterdi.
Karadayı, Batı Çalışma Grubu'na yönelik soru üzerine "Genelkurmay'da onlarca çalışma grubu olur, çalışma grupları yasal olmayan bir hedefe yönelmez" dedi.
'MEĞER MAĞDURLAR BURADAKİ ARKADAŞLARMIŞ'
Müşteki Avukatlarından Necip Kibar söz alarak "Öyle şeyler yaşandı ki öyle manzaralar vardı ki yürekler yandı. Mukaddes görülen değerler zarar gördü. Üniversiteye giden bir kız öğrencinin başörtüsü BÇG'nin talimatları ile başından zorla çıkarıldı" dedi ve yanında getirdiği olayın fotoğrafını gösterdi. Kibar daha sonra ise 70 yaşındaki Medine Bircan'ın başörtülü resmi bulunmadığı gerekçesiyle Çapa Tıp Fakültesinde tedavi göremediğini ve ilaçlarını alamadığını savunarak, "Başı açık fotoğraf getirmediği için hayatını kaybetti. Bu 28 Şubat'taki psikolojik harekatlardır" dedi ve Bircan'ın hem başı açık hem de başörtülü fotoğrafını salona ve heyete gösterdi. Bunun üzerine Karadıyı, "Ben ilk defa mahkemeye geliyorum, sizleri dinledikten sonra gerçek mağdurların burada oturan arkadaşlar olduğuna inanıyorum" karşılığını verdi.
Karadayı'nın bu sözleri sanık yakınlarınca alkışlandı. Salonda bulunan mağdurlar ise tepki gösterdi. Duruşma salonundaki avukatlar, sanıklar, mağdurlar ve sanık yakınları arasında kısa süreli tartışma yaşanınca Mahkeme Başkanı Köksal, sakin olunması uyarısında bulundu. Mahkeme Başkanı, Kibar'a "Resim göstermeyin. Olay hastanede ise oraya gidip işlem yapın" dedi. Bunun üzerine Karadayı tekrar söz alarak, "Meğer neler yapmış bizim TSK... Böyle mantık dışı şeyler olabilir mi, bunu samimi olarak söylüyorum buradaki arkadaşlar gerçek mağdurlar" dedi.
Salondaki tepkilerin devam etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Köksal, avukatları uyararak, "Seyirciye karşı değil mahkeme karşı davranalım. Burada kararı seyirci vermeyecek mahkeme verecek. Söylediğiniz şeyler iddianamede yok" dedi. Kibar'ın söz almak için ısrar etmesi üzerine Mahkeme Başkanı "Söz vermiyorum zorla mı alacaksınız. Avukatlar için de seyirciler için de disiplin hükümleri var. Söz vermediğim kimse konuşmayacak" uyarısında bulundu.
Daha sonra söz alan Mahkeme Üyesi Hakan Oruç ise "Avukat bey, siz iddianameyi dinlemediğiniz için... Burada bir çok müştekinin beyanları okundu, iddianamede de var. Müştekilerin sicil notları bile var. Bu kadar spesifik meselelerle uğraşırsak işin içinden çıkamayız" dedi.
Kibar'ın psikolojik harekata örnek vermek için ısrar etmesi üzerine Köksal, "Hastane tedavisi edilmeyen bir adamın da hükümetin ıskatıyla alakası yok. Biz burada kimseyi rencide etmek disiplin hükümlerini işletmek istemiyoruz" diye konuştu.
Davanın öğleden sonraki duruşmasında Karadayı'nın sorgusuna devam edildi. Çevik Bir müdafi Vefa Toklu, Karadayı’ya, “O dönemde 5 Mayıs 1997 tarihli BÇG bilgi ihtiyaçları konulu belgeyi size arz ettiler mi?” sorusunu yöneltti. Karadayı soruya, “Bunların hepsini hatırlamamız mümkün değil” şeklinde cevap verdi.
Çetin Doğan’ın, “Genelkurmay Başkanı’na BÇG başkanı hakkında detaylı bilgi sahibi olmadı dediler ama genel bilgi sahibi olduğunu çıkardım. Doğru mu? Aramızda geçen biz bu dönemde hiçbir zaman mütedeyyin inanların yaşamlarına asla müdahalemiz olmamıştır. Dini siyasi alanda istismar edenlerle mücadele edeceğiz. Bu mealde bir konuşmayı hatırladınız mı?” sorusuna ise Karadayı, “Hatırlamıyorum” dedi. Karadayı, Çevik Bir’in “Iddianamenin 242. sayfasında darbeleri araştırma komisyonundan 3 belge gönderiliyor. Bu belgelerin ikincisinde sayın komutan BÇG’nın kurulduğunu ve çalışmalara başladığını ifade diyor. Bu belgeyi hatırlıyor mu?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Hatırlamıyorum. Darbeleri araştırma komisyonuna kendim başvurdum.”
Karadayı, Vural Avar’ın “Genelkurmay Ikinci Başkanı’na bazen vekâlet ediyordum. BÇG elemanları size geldiler ve BÇG elemanlarının size BÇG hakkında bilgi verdiklerini hatırlıyor musunuz?” sorusuna ise yine “Hatırlamıyorum” cevabını verdi. Avar bunun üzerine Karadayı’ya, "Ama bunlardan birinin tanığı benim” dedi.
Emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık'ın Avukatı Ali Fahir Kayacan, "Kim ne derse desin bu dava siyasi bir davadır. Polis Yüksek Disiplin Kurulunda da meslekte kalmasına uygun görülmeyen meslek mensuplarını soruşturmaya gerek kalmaksızın memurluktan çıkartma yapılıp yapılmadığı konusunda bilginiz var mı?" sorusuna Karadayı, "Evet var. TSK ise hiyerarşik yapıya bağlıdır. Disiplin konusu fevkalade önemlidir. Ordudan atılması için verilecek karar varsa alay seviyesinden hakimler vasıtasıyla incelenerek yukarı doğru çıkar, Genelkurmaya gelir ve orada incelenir. İhraç konusunda yasal olarak engel var mı diye Şuraya gönderilir, Şurada suçlar incelenir ondan sonra oylara sunulur ve oylar müsbet çıkarsa ilişik kesilir" karşılığını verdi. Kayacan'ın TSK'nın 28 Şubat döneminde fişleme yaptığına ilişkin iddiaları 2004 yılındaki MGK'da Fethullah Gülen cemaatine ilişkin aldığı kararları anımsatarak sorması üzerine Karadayı, "Fişleme iddialarını ilk kez duydum. TSK'de sicil vardır. Böyle saçma şey olamaz. Bizde sicil yoluyla kendi subay ve astsubaylarımızı değerlendiririz" diye konuştu.
Genelkurmay Başkanlığı'ndaki aylık toplantılarda 28 Şubat MGK kararlarının uygulanılmasına yönelik bilgi sunulup sunulmadığına ilişkin soruya ise Karadayı, "Genelkurmay Başkanlığında bir çok çalışma gurubu vardı. Bu grupların detaylarını hatırlamıyorum. Bizim toplantılarımız MGK toplanacağı zaman olur. O toplantılarda da MGK'da neler konuşulacaksa onlar değerlendirilir" yanıtını verdi.
Savcılıkta ifade vermeyi kendisinin istediğini belirten Karadayı, savcılıkta kendisine gösterilen belgeleri ilk kez burada gördüğünü belirterek, "Bana gösterilen belgeler de irticaya ilişkin gibi geldi bana. MGK toplantısı tavsiye kararları alır, bunu hükümet onaylarsa Milli Güvenlik Siyaset Belgesi haline gelir. Böyle olunca da bütün kurumlar buna uymak zorundadır. Savcının bana gösterdiği belgeler de irtica konusundaydı. Çalışma gruplarının Hükümeti devirme gibi saçma akla mantığa sığmayacak şeyler olduğunu düşünmüyorum" ifadelerini kullandı. Dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan'a destek olunması için bir çalışma gurubu kurulmasının faydalı olacağını ifade ettiğini dile getiren Karadayı, "Teklifimden sonra çalışma gurubu kuruldu bunun BÇG olduğun tahmin ediyorum. Hiçbir çalışma gurubu hakkında detaylı bilgi bilemezsiniz" dedi.
Karadayı, savcılığa ifade vermekte geciktiğine yönelik eleştirilerin anımsatılması üzerine ise "Ben ifade vermek için beklemedim, müracaat ettim ama savcı bekletti beni" diye konuştu. Çetin Doğan'ın çalışma gruplarının Genelkurmay Başkanı'na sunduğu bilgilerin kullanılıp kullanılmadığını hatırlayıp hatırlamadığını sorması üzerine Karadayı, "Çalışma gruplarının hazırladığı bilgi belgeler gerek cumhurbaşkanı gerek başbakan gerekse YAŞ'a esas teşkil eder" karşılığını verdi.
Sanıklardan Alican Türk'ün, "BÇG konusunda yeterli, tatmin edici yanıt alamadım. Onlarca insan bu belirsizlik nedeniyle aylarca içeride yattı, acı çekti. Aileleri acı çekti. Detaylı bilgi sahibi olmayabilir, ancak şunu öğrenmek istiyorum, irticanın resmini çıkarmak üzere oluşturulmuş birime BÇG adının verildiğini biliyor mu? BÇG'den başka hatırlayabildiği çalışma grupları var mı?" sorusu üzerine Karadayı, "Bunlara yanıt verdim. Yeter" ifadesini kullandı.
Alican Türk'ün, "Çevik Paşam başlangıçtan itibaren Sayın Karadayı Paşam konusunda 'Bana abilik yapmıştır' demiştir, onu övgüyle, sitayişle anlatmıştır. Ta ki Darbeleri Araştırma Komisyonunda 'BÇG'yi duymadım, bilmiyorum' diyene kadar. Sayın Komutan, Çevik Paşamı kendisinden gizli, kendi özel amaçları doğrultusunda, 28 Şubat veya daha başka konularda iş yapacak biri olarak tanımlayabilir mi? Aynı şekilde kendi karargahı içinde Çevik Paşa'nın yanına Çetin Doğan Paşa'yı da alarak gizli bir cunta yapılanmasına gittiği şeklinde değerlendirmesi olabilir mi?" sorularına Karadaşı şu yanıtı verdi:
"Bütün arkadaşlarımdan memnunum. Hepsine saygı duyarım. Hepsinden gurur duymuşumdur. Ama hizmet sırasında az bilgi vermek, bu ayrı. Hatırlayamadığım bir şeyin niye ısrarla üzerinde duruyorlar? Cunta yapılanması asla değildir. Böyle şey olur mu? MGK'nın aldığı karara uygun çalışma yapılıyor, buna da cunta deniliyor. Böyle şey olur mu? Bütün arkadaşlarıma saygı duyuyorum. Yetki ihlali olmuştur, benim imzam olmadan ordu komutanlarına yazı yazamazsınız. Ben bilmeliyim."
Alican Türk'ün, "Sayın komutan 'İmzam ya da parafım yoktur' diyor. Genelkurmay Karargahı'ndan MGK'ya giden her evrakta sayın komutanın imzasının olması gerekir mi?" sorusunu yanıtlayan Karadayı, "Gerekir. TSK karargah çalışmaları yönergesi vardır. Prensip emirleri benim imzamla gider" dedi. Karadayı, Türk'ün, "Velev ki imzası olmadan gitti. Yönergelerde, talimatlarda şu yazar: Bir komutan karargah içerisinde yapılan ya da yapılamayan her şeyden yasalara karşı sorumludur. Savcılığa gidip ifade verirken, 'Ben karargahın komutanıydım, her şeyden sorumluydum, almanız gerekiyorsa beni alın' diye bir düşünce aklınızdan geçti mi?" sorusunu, "Cevap vermiyorum" dedi.
Avukatların sorularını ayrıntılara girerek sorması üzerine Karadayı tepki göstererek "Efendim özür diliyorum ama ben 82 yaşındayım, öyle sorular soruluyor ki 17 sene evvel akşam yemeğinde ne yediniz der gibi" ifadelerini kullandı.
Sanık emekli Korgeneral Vural Avar'ın "Bu davada BÇG bir şer yuvası olarak görülüyor. Herkes BÇG'den kendini soyutlayarak bir af ortamı yaratmak istiyor. Ben de tahliye edilenler grubundayım. Önümde oturan 6 kişinin bizden ayrı tutulmasının acısını yaşıyorum. Genelkurmay 2. Başkanı görevli olarak ayrıldığı zaman yerine o dönemin en kıdemli ben olduğum için bu göreve vekalet ediyordum. Her hafta BÇG değerlendirme toplantısı yapılırdı, Genelkurmay Başkanı'nın bilmesi lazım gelmeyen ayrıntılar içerirdi. 2. Başkan gerekli görürse bilgiler arz edilirdi. Vekaletlerim sırasında o gruplardan biriyle iki kez size geldik siz bu arzları hatırlıyor musunuz?" sorusuna Karadayı, "Hatırlamıyorum" yanıtını verdi.
Karadayı'nın sorgusunun tamamlanmasının ardından Avukatı Erol Aras savunma yaptı. Aras, "Bir dönemi yargılıyoruz. Haksız gerekçelere dayalı bir iddianame var ortada. İddianamede CMK'nın aradığı unsurlar bulunmamaktadır. Cebren suçlamasında fiil yoktur, devirme fiili olmadan failler devirmekle suçlanabilir mi?" diye sordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in döneme ilişkin değerlendirmelerini okuyan Aras, 28 Şubat döneminde irticanın tehdit olarak birinci sıraya çıktığını anımsatarak, "Mağdur olmuş insanlar gerçekten olabilir. İrtica tehdit olarak birinci sırada, tabiî ki daha titiz davranılmış. İnanan insanlara zarar verildiği iddiası başka mağduriyetleri ortaya çıkarıyor" dedi.
Sanık avukatlarından Ali Fahir Kayacan, Karadayı'ya "bir cemaatin iç tehdit anlamında kabul edildiğine ilişkin" haberler çıktığını belirterek, "Fethullah Gülen cemaatine yönelik 28 Şubat benzeri tasfiye hareketine gidilip gidilmediğine yönelik fikriniz nedir?" sorusunu yöneltti.
Araya giren mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, "Fikir ve kanaatler davanıza katkı getirmez" dedi.
Karadayı ise "Fişleme denen şeyi silahlı kuvvetlerde ilk defa duyuyorum. Silahlı kuvvetlerde sicil vardır. Böyle saçma şey olamaz. Fişleme denen şey silahlı kuvvetlerde kesinlikle yoktur. Biz ancak sicil yoluyla subay ve astsubaylarımızı değerlendiririz" ifadelerini kullandı.
-"Detayları hatırlamıyorum"-
Karadayı, "kendisine sunulan basın özetlerinde BÇG ile ilgili haberleri görüp görmediğine" ilişkin soru üzerine, "Ben BÇG'nin ne şekilde kurulduğunu ifade ettim. Bunun dışındaki olayları hatırlamıyorum. Pek çok çalışma grubu oldu. Detayları hatırlamıyorum" dedi.
BÇG'nin kuruluşuna ilişkin bir soru üzerine, "Sayın Erbakan'a, destek bakımından bir grup kurulmasının faydalı olabileceğini teklif ettim. Böyle bir çalışma grubu kuruldu. Detayları bilmiyorum. Hiçbir çalışma grubu hakkında detay bilemezsiniz. Genelkurmayda onlarca çalışma grubu var" diyen Karadayı, "Soruşturma başladıktan, insanlar gözaltına alındıktan sonra savcıya gitmek için niçin bu kadar beklediniz?" sorusuna ise, "Ben beklemedim, müracaat ettim, savcı bekletti uzun süre" karşılığını verdi.
Sanıklardan Çevik Bir'in avukatı Vefa Toklu'nun, kendisine sunulan bir belgenin ekinde "5 Mayıs 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu Bilgi İhtiyaçları" konulu belgeyi hatırlayıp hatırlamadığına yönelik sorusu üzerine Karadayı, "Genelkurmay Başkanına yüzlerce imza gelir. Hepsini detaylı bilmeniz mümkün değil. 'Bu neyle ilgili? Efendim şununla ilgili'... İmzalarsınız. Çok önemli konularda bilgi alırsınız" dedi.
-"Acil şifalar diliyorum"-
Sanıklardan Çetin Doğan, Karadayı'ya, "Sayın Komutan, BÇG hakkında detaylı bilgiye sahip olmadığını belirttiler. Bu ifadeden, BÇG hakkında genel bilgi sahibi olduğu sonucunu çıkarıyorum. Bu doğru mu, yoksa algılamam yanlış mı?" sorusunu yöneltti.
Karadayı, bu konuda daha önce "detaylı biçimde" açıklama yaptığı karşılığını verdi.
Doğan, cevabı, "Genel olarak bilgisi var demek ki" şeklinde yorumladı.
Çetin Doğan'ın yönelttiği, "Şu sözleri hatırlayıp hatırlamadığını sormak istiyorum. Bir konuşmamızda, 'Bir zamanlar kibrit kutusunda orak çekiç arayarak birçok kişinin hayatının karartılmasına yol açan McCarthy'vari soruşturmalar yapıldı. Bizim asıl amacımız dini siyasi amaçla istismar edenlere karşı. Bu mealde bir konuşmayı hatırlayabildiniz mi?" sorusuna Karadayı, "Böyle bir konuşmayı hatırlamıyorum" yanıtını verdi.
Doğan ise "Gayet tabii komutanımızın bazı şeyleri hatırlamakta güçlük çektiğini görüyorum. Kendisine acil şifalar diliyorum" ifadesini kullandı.
Doğan'ın, "54. Hükümet iktidara geldikten sonra Sayın Erbakan'a dış politika, özellikle Ortadoğu politikası konusunda Dışişleri Bakanlığınca Başbakanlıkta brifing verilmesi kararlaştırıldı. Kendileri benim katılmamı istediler. Gözlemci gibi katıldığımı sanıyordum, ama doğrudan doğruya Sayın Erbakan'ın sorularına muhatap oldum. Birden ilginç konuşmalara dönüştü. Kendisine de bu konuda bilgi verdim. Hatırlıyorlar mı?" sorusu üzerine Karadayı, hatırlamadığı yanıtını verdi.
Karadayı, Çevik Bir'in, "İddianamenin TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonundan üç belge savcılığa gönderiliyor. Bu belgelerden ikincisinde Sayın Komutan BÇG'nin kurulduğunu, çalışmaya başladığını ifade ediyor. Bu belgeyi hatırlıyor mu?" sorusu üzerine de, "Hatırlamıyorum" dedi.
-"Hatırlayamadığım bir şeyin niye ısrarla üzerinde duruyorlar?"-
Sanıklardan Alican Türk'ün, "BÇG konusunda yeterli, tatmin edici yanıt alamadım. Onlarca insan bu belirsizlik nedeniyle aylarca içeride yattı, acı çekti. Detaylı bilgi sahibi olmayabilir, ancak şunu öğrenmek istiyorum, irticanın resmini çıkarmak üzere oluşturulmuş birime BÇG adının verildiğini biliyor mu?" sorusu üzerine Karadayı, "Bunlara yanıt verdim. Yeter" ifadesini kullandı.
Türk'ün, "Çevik Paşam başlangıçtan itibaren Sayın Karadayı Paşam konusunda 'Bana abilik yapmıştır' demiştir, onu övgüyle, sitayişle anlatmıştır. Ta ki Darbeleri Araştırma Komisyonunda 'BÇG'yi duymadım, bilmiyorum' diyene kadar. Sayın Komutan, Çevik Paşamı kendisinden gizli, kendi özel amaçları doğrultusunda, 28 Şubat veya daha başka konularda iş yapacak biri olarak tanımlayabilir mi? Aynı şekilde kendi karargahı içinde Çevik Paşa'nın yanına Çetin Doğan Paşa'yı da alarak gizli bir cunta yapılanmasına gittiği şeklinde değerlendirmesi olabilir mi?" sorularına Karadayı şu yanıtı verdi:
"Bütün arkadaşlarımdan memnunum. Hepsine saygı duyarım. Hepsinden gurur duymuşumdur. Ama hizmet sırasında az bilgi vermek, bu ayrı. Hatırlayamadığım bir şeyin niye ısrarla üzerinde duruyorlar? Cunta yapılanması asla değildir. Böyle şey olur mu? MGK'nın aldığı karara uygun çalışma yapılıyor, biz buna 'cunta' diyoruz. Böyle şey olur mu? Bütün arkadaşlarıma saygı duyuyorum. Yetki ihlali olmuştur, benim imzam olmadan ordu komutanlarına yazı yazamazsınız. Ben bilmeliyim."
Alican Türk'ün, "Sayın komutan 'İmzam ya da parafım yoktur' diyor. Genelkurmay Karargahından MGK'ya giden her evrakta sayın komutanın imzasının olması gerekir mi?" sorusunu yanıtlayan Karadayı, "Gerekir. TSK karargah çalışmaları yönergesi vardır" dedi.
Karadayı, Türk'ün, "Velev ki imzası olmadan gitti. Yönergelerde, talimatlarda şu yazar: Bir komutan karargah içerisinde yapılan ya da yapılamayan her şeyden yasalara karşı sorumludur. Savcılığa gidip ifade verirken, 'Ben karargahın komutanıydım, her şeyden sorumluydum, almanız gerekiyorsa beni alın' diye bir düşünce aklınızdan geçti mi?" sorusuna cevap vermedi.
-"17 sene evvel akşam yemeğinde neler yedin der gibi"-
Sanıklardan dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Orgeneral Erol Özkasnak söz alarak, Karadayı'nın belgelerde imza ve parafı olmadığı yönündeki savunmalarına atfen, "Genelkurmayda evrakların bir dosya sureti, bir de dağıtım planındaki adreslere gidenleri vardır. Sayın Genelkurmay Başkanımızın parafesi sadece dosya suretinde bulunur, adreslere gidenlerde imzası ve parafı yoktur. İmha edildiği söylenen dosya suretleri çıksaydı, 'Uygundur' şeklindeki parafesi görülebilirdi" dedi.
Sanık avukatlarının soruları üzerine Karadayı, "82 yaşındayım. Bu detayları nereden hatırlayayım? Efendim, öyle sorular soruyorlar ki, sanki 17 sene evvel akşam yemeğinde neler yedin der gibi" ifadesini kullandı.
Sanık Vural Avar'ın, "Bu davada BÇG adeta bir şer yuvası gibi kabul edildi. Önümde oturan tutuklu 6 kişinin bizden ayrı tutulmasının acısını içimde yaşıyorum. İkinci Başkan görevli olarak karargahtan ayrıldığında, dönemin en kıdemli korgenerali olduğum için ona vekalet ediyordum. Çalışma gruplarının değerlendirme toplantıları aşağı yukarı salı günüdür. Bu grupların kendisine geldiklerini hatırlıyorlar mı?" sorusuna Karadayı, "Benim BÇG toplantısına katıldığım görülmüş mü? Hatırlamıyorum, çünkü kimse söylemedi" diye konuştu.
Karadayı, Avar'ın, "Komutanım BÇG'ye katılmadıklarını ifade ediyorlar. BÇG'nin kendisi seviyesinde hiç olmayan, başındaki bir albay ve üstündeki bir generalden oluşan küçük bir grup olduğunu bilmiyorlar mı?" sorusu üzerine, "Cevap vermiyorum" dedi.
Müşteki avukatlarının sorularını yanıtlamayan Karadayı'nın sorgusu tamamlandıktan sonra duruşmaya bir süre ara verildi.
Duruşmada Karadayı'nın avukatı Erol Aras iddianamelerle ilgili olarak savunma yaptı. Batı Çalışma Grubu hakkında yöneltilen sorular üzerine Karadayı şunları dedi: "Batı Çalışma Grubu hakkında detaylı bir bilgi verilmedi. Çalışma arkadaşlarımın hepsiyle aram iyiydi. Hizmet esnasında benim hatırlamadığım şeyin neden sürekli ısrarla üzerinde duruluyor. Bütün arkadaşlarıma saygı duyuyorum. Ben 82 yaşındayım. Detayları nasıl hatırlayabilirim. Öyle sorular soruyorsunuz ki 17 yıl önce akşam yemeğinde ne yedin der gibi."
Silah arkadaşlarınız tutuklanırken siz neden beklediniz sorusu üzerine Karadayı, "Ben beklemedim. Müracaat ettim savcılar bekletti" cevabını verdi.
Ali Can Türk'ün, Karadayı'ya yönelttiği, "Emekli Orgeneral Çevik Bir ve Çetin Doğan'ın bilginiz dışında ayrı bir yapılanmaya gidebilir miydi?" sorusu üzerine ise Karadayı şöyle karşılık verdi: "Benim imzam olmadan ordu komutanına yazı yazamazlar. Yetki ihlali olmuştur. Üzerinde durmadık."
28 Şubat soruşturmasının hukuksuz olduğunu, dönemin gazete küpürlerinin desteğiyle hazırlandığını iddia eden Aras, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, "28 Şubat'ın darbe olmadığına dair" açıklamalarından örnekler verdi.
İddianamede, darbe yapılması için karşı çıkanların ordudan uzaklaştırıldığı iddiasının yer aldığını savunan Aras, "Mağdur olmuş insanlar gerçekten olabilir. İrtica tehdidi birinci sıraya çıkınca, tabii daha titiz davranılmış. İnanan insanlara zararlar verildiği iddiası, başka mağduriyetleri ortaya çıkarıyor" dedi.
DURUŞMA SONA ERDİ
Bu sırada Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, Aras'a savunmasının uzun olup olmadığını sordu. Aras ise biraz daha süreceğini söyledi. Bunun üzerine Köksal, Aras'ın kaldığı yerden savunmasına yarın devam etmesini istedi.
Duruşma, yarın saat 10.00'a ertelendi.
Öte yandan, 54. Hükümet'te Devlet Bakanlığı yapan Lütfü Esengün, avukatı Yusuf Türkmen aracılığıyla davaya katılma talebinde bulundu. İddianamede ismi bulunmayan Lütfi Esengün'ün katılma talebinde bulunduğu tutanaklara geçirilirken, Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz'ün, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla kovuşturmanın genişletilmesi amacıyla dilekçe gönderdiği belirtildi. Balyoz Davasının hükümlüsü emekli Korgeneral Metin Yavuz Yalçın'ın da duruşmalarda vareste tutulmasına karar verildi.
(16 Aralık 2013, 11:57)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına tekzip talebi
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap