28 Şubat davasında 25. duruşma görülüyor. Duruşmada sanık savunmalarının alınmasına devam ediliyor.
25.10.2013 15:17 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 27´si tutuklu 103 sanığın ´Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti´ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak´ suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı davanın 25. duruşması görülüyor.
Duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları, sanık yakınları ve müştekiler katılıyor. Duruşmaya, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı katılmıyor.
Mahkeme üyelerinden Süleyman Köksaldı, sanık yoklamasını aldı. Duruşma, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi´nde (UYAP) yaşanan sorun nedeniyle geç başladı.
SANIK AYHAN CANSEVGİSİ´NİN SAVUNMASI
Duruşmaya, sanık savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Duruşmada, savunmasını ilk olarak, tutuklu sanıklardan emekli Tümgeneral Ayhan Cansevgisi yaptı. Cansevgisi, 7 Nisan 1997´de Genelkurmay Karargahında yapıldığı iddia edilen irtica konusunda alınacak tedbirler konulu toplantıya katılmadığını savundu. Toplantıya katılmadığını gösterecek belgeleri, mahkemeye sunmak için Genelkurmay Başkanlığı ve TUBİTAK´tan istediğini bildiren Cansevgisi, bu belgelerin imha edildiğini öğrendiğini söyledi. 54. Hükümet döneminde Genelkurmay Karargahında, Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri Plan ve Koordinasyon Daire Başkanlığı görevini yaptığını belirten Cansevgisi, o dönemde Tsk, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın da bulunduğu devlet kurumlarının, haberleşmede, yabancı ülke kaynaklı muhabere ve kripto sistemlerini kullandığını anlattı. Devletin kurumlarının, yabancı ülkelerin kurduğu muhabere ve kripto sistemlerinden kurtulması için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Cansevgisi, milli kaynakları kullanarak, ulusal şirketler, üniversiteler ve Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumuyla (TÜBİTAK) yaptıkları çalışmalar sonucunda önemli ilerlemeler sağladıklarını kaydetti.
O dönemde sürekli toplantılara katıldığını, bu nedenle Genelkurmay Karargahında çok az kaldığını aktaran Cansevgisi, şöyle devam etti: Şahsım ve personelim, irticaya karşı alınacak tedbirler konusunda hiçbir şey yapmamıştır. Toplantıya çağrılmamız mümkün değil. Bu tür toplantılara, kimlerin faaliyet alanına giriyorsa onlar çağırılır. ´İrtica konusunda alınacak tedbirler´ konulu 7 Nisan 1997 tarihli toplantı dahil, görev ve ilgi alanım dışında kalan hiçbir toplantıya katılmadım. 10 Nisan 1997 tarihli, BÇG´nin kurulması konulu şemada, ne şahsımın ne de makamımın adı geçmiyor. BÇG tarafından hazırlanan, Batı Eylem Planı´nda da ne makamıma ne de personelime dair bir ibare bulunuyor. BÇG ile ilgili giriş kartı ve telefon listesinde ne şahsım ne makamım ne de personelim bulunuyor.
Savunmasını tamamlamasının ardından Cansevgisi´nin çapraz sorgusuna geçildi. Mahkemenin üye hakimlerinden Hakan Oruç, Cansevgisi´ne, Savcılıkta, 7 Nisan 1997 tarihli toplantıyla ilgili ayrıntılı bir soru sorulmuş. ´O dönemde görevim itibarıyla toplantıya katılmış olabilirim, ama hatırlamıyorum´ demişsiniz. Buradaki beyanınız doğru mu, böyle bir toplantı yapılmış olabilir mi sorusunu yöneltti. Cansevgisi, o dönemde, görevi gereği Genelkurmay Karargahında günde en az 2-3 toplantıya katıldığını, söz konusu toplantıya katılıp katılmadığını hatırlamadığını söyledi.
-Sanık Cansevgisi müştekilere tepki için sorularını cevaplamadı-
Müşteki avukatlarının sorularını yanıtsız bırakan Cansevgisi, Müştekilerin durumu açıklığa kavuşturulmadığı sürece, cevap vermek istemiyorum. 1890´larda Emile Zola´nın bir sözü var, ´gerçek yürüyor.´ Bunu not etmenizi istiyorum dedi.
SANIK ORHAN YÖNEY´İN SAVUNMASI
Emekli Orgeneral Orhan Yöney de savunmasında, Genelkurmay Karargahında 7 Nisan 1997´de yapılan toplantıyı, aradan 16 yıl geçmiş olması nedeniyle hatırlamadığını ifade etti. Yöney, iddianamede delil olarak sunulan belgelerin, sahte olduğunu iddia ederek, söz konusu belgelerin, Tsk´nın arşiv yönergesine, usullerine, yazım ve protokol kurallarına aykırı olduğunu ileri sürdü. İrtica konulu toplantıda yaptığı iddia edilen konuşmanın kendisine ait olmadığını savunan Yöney, 28 Şubat döneminde Strateji Dairesi Başkanı olduğunu, dairenin, Avrupa Birliği ve Nato ile ilişkiler başta olmak üzere, askeri ilişkilerin takibini yaptığını, Dışişleri Bakanlığı ile koordinasyon halinde olduğunu anlattı. Yöney, Benim dairemden, BÇG´ye personel veya herhangi bir görev verilmedi. Ancak verilmiş olsaydı, konu suç teşkil etmediği için yapardım dedi.
İddianamede, karargahta rutin olark yapılan bilgilendirme toplantılarının, BÇG toplantıları gibi gösterildiğini öne süren Yöney, şöyle devam etti: Türk Silahlı Kuvvetleri´ne 45 yıl hizmet verdim ve hiçbir kanunsuz işe girmedim. Şerefle bitirilmesi gereken en büyük görev, hayatın kendisidir, benim hayatım da böyle. Hakkımdaki suç isnatlarını kabul etmiyorum, suç unsuru olan hiçbir eylem ve faaliyette bulunmadım. Tahliyemi istiyorum. Mahkeme aksi düşüncede ise adli kontrol hükümleri doğrultusunda tahliyemi istiyorum. Sonrasında da beraatıma karar verilmesini talep ederim.
Yöney´in savunmasını tamamlamasının ardından, çapraz sorgusuna geçildi. Üye Hakim Hakan Oruç, Yöney´e, ABD´deki bir Yahudi komitesinin Çevik Bir ve sizin de katılımınızla yaptığı bir toplantı var. Bu toplantıda sizlere ilginç sorular sorulmuş. Toplantı hangi amaçla yapıldı? O dönemde Genelkurmay´da görevli generaldiniz, neden bir yabancı kuruluşla konuşma gereği hissettiniz veya onlar neden hissetti sorularını yöneltti. Yöney, şunları söyledi:
Neden onlar bizimle görüşme gereği hissetti, sorunun önemli kısmı bu. Genelkurmaya heyet geldiğinde genellikle ben, ikili ilişkilerden sorumlu olduğum için o toplantılarda bulunurdum. Gelen heyet bir Yahudi kuruluşuydu. İkinci başkandan zaman zaman toplantı istekleri olurdu. Orada sorulan sorulara bakarsanız, bize, yani Türk heyetine bir şeyler söyletmek istediklerini hemen görürsünüz. ´Müdahale yapacakmısınız´ diye soruyorlar. Ben, Strateji Daire Başkanıydım. Kuruluşlar, toplantı taleplerini Dışişleri Bakanlığına iletir. Onlar da Genelkurmaya bildirir, ´heyet görüşmek istiyor´ diye. Böylece görüşülür.
-Yöney de müştekilere tepki olarak soruları cevapsız bıraktı-
Yöney, müşteki avukatlarından İsmail Aydos´un, Genelkurmay Başkanlığından gelen belgelerin, evrakların sahte olduğunu iddia ediyorsunuz. Bu sahteciliğin Genelkurmayda mı, Emniyette mi, Savcılıkta mı, nerede yapıldığını düşünyorsunuz? Bu konuda bir girişiminiz oldu mu sorusunu yanıtsız bıraktı. Yöney, Ben buraya çıkarken, kendi kendime söz verdim. Hukuki durumunuz mahkeme tarafından belirlenmeden cevap vermeyeceğim dedi.
Müşteki avukatlarının İllegal bir yapılanma tutanak, evrak düzenleseydi, nasıl düzenlerdi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz sorusuna Yöney, Ben 10 yılımı yurt dışında uluslararası karargahlarda geçirdim. O karargahlarda, tutanağın nasıl hazırlandığını gördüm, ama illegal tutanak nasıl hazırlanır görmedim cevabını verdi.
Yöney, müşteki avukatlarının diğer sorularını cevaplandırmadı.
SANIK KÖKSAL KARABAY´IN SAVUNMASI
28 Şubat Davası´nın tutuklu sanıklarından dönemin Genelkurmay Plan Harekat Daire Başkanı emekli Korgeneral Köksal Karabay da duruşmada savunma yaptı. Karabay, 28 Şubat sürecinde askerin, hükümetin istifası için herhangi bir baskı ya da telkini olmamıştır dedi.
Sanık Karabay, savunmasına, Söyleyeceklerim bir savunma değil, hakkımdaki iddialara cevaptır sözleriyle başladı.
Savunmasında, Türkiye´yi 28 Şubat´a götüren süreci özetleyen Karabay, 54. Hükümet göreve başladıktan sonra, kamuoyunun alışık olmadığı bazı olayların yaşandığını, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan´ın Başbakanlıkta cemaat liderlerine yemek verdiğini, şeyh Müslüm Gündüz´ün Fadime Şahin´le yakalandığını, Sincan´da Kudüs gecesi düzenlendiğini, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel´in hükümete uyarı mektubu gönderdiğini, Susurluk olayının meydana geldiğini ifade etti.
Milli Güvenlik Kurulu´nun (Mgk) 28 Şubat 1997´deki toplantısından, tansiyonun düşürülmesi için Hükümete 18 maddelik tavsiye kararı çıktığını anlatan Karabay, Maddeler, hükümete tavsiye niteliğindedir. Hükümet isterse bu önerileri kabul etmeyebilir. Ancak bu önerileri kabul edilmiş ve Başbakanlık genelgesiyle icra için yayımlamıştır diye konuştu.
Sürecin devamında Doğru Yol Partisinden (Dyp) bazı bakan ve milletvekillerinin tepki göstererek istifa etmesi üzerine, hükümetin görevi bıraktığını savunan Karabay, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ile bazı bakanların açıklamalarından örnekler vererek, 28 Şubat sürecinde askerin, hükümetin istifası için herhangi bir baskı ya da telkini olmamıştır dedi.
Cumhurbaşkanı, yeni hükümeti kurma görevini koalisyon ortağı Tansu Çiller´e vermiş olsaydı, bugün istifa eden Erbakan Hükümetinin, cebir ve şiddet kullanılarak ortadan kaldırıldığından bahsedilecek miydi diye soran Karabay, iddianamenin objektif hazırlanmadığını, sanıklar lehine hiçbir cümlenin bulunmadığını iddia etti.
Karabay, sözlerini şöyle sürdürdü: Erbakan Hükümetinin istifası ve yeni hükümetin kurulması normal bir siyasi gelişme olup, siyasi yaşantımızda buna benzer şeyler olmuştur. İddia makamı hangi asker veya askerlerin nerede, ne zaman, nasıl cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirdiklerini ortaya koyabilecek midir? Bunu somut olarak açıklamalıdır. İddiaanamede benimle ilgili somut hiçbir iddia ve kanıt yok. Hatta bırakın cebir ve şiddeti, ´bu hükümet istifa etsin´ gibi bir sözümü kanıtlarlarsa, ben bütün iddiaları kabul edeceğim ve savunma yapmayacağım. Soruşturma 15 sene sonra başlamıştır. O dönemki faaliyetler 15 sene suç değildi de ne oldu da suç oldu? Rahmetli olan Erbakan´ın şahitlik yapamayacak olmasının, arşivlerdeki belgelerin imha edilmiş olmasının, iddiaların asıl belgelerinin bulunmayacak olmasının bu zamanlamada etkisi var mı?
-Karabay: Asker verilen her görevi yapar-
28 Şubat süreci ve BÇG´de görev almadığını söyleyen Karabay, Bana görev verilmedi, ama verilseydi her görevi yapardım. Askerlikte, ben bu görevi yapmam´ diye birşey yoktur, verilen her görev yapılır dedi.
24 Nisan-15 Temmuz 1997 tarihleri arasında Arnavutluk´ta görevli olduğunu, hiçbir toplantıya katılmadığını bildiren Karabay, Arnavutluk´tan, nasıl cebir ve şiddet uyguladığını anlayamadığını belirtti.
Tahliyesini isteyen Karabay, PKK´lılar, Deniz Feneri sanıkları, Taksim´de palayla adam kovalayan bırakılıyor. Çünkü onlar delil karartmaz, kaçmaz. Ama biz kaçarız, çünkü biz askeriz dedi.
Karabay´ın savunmasını tamamlamasının ardından duruşma, 30 Ekim Çarşamba saat 10.00´a ertelendi.
(25 Ekim 2013, 15:17)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap