28 Şubat davasının ilk duruşmasından itibaren gözlenen bazı ayrıntılar, davanın adil şekilde yürütülmeyeceği şüpheleri doğurmuştu. Bu şüpheler sürüyor. Duruşmaları yöneten mahkeme başkanının tavırları dikkat çekmeye devam ediyor. Star´dan Elif Çakır duruşmaya bizzat katıldı. Duruşma ayrıntılarını aktaran Çakır şüphelerin doğru olduğunu gözlemledi.
30.09.2013 10:05 28 Şubat davasının ilk duruşmasından itibaren yaşananlar, davanın adil şekilde yürütülemeyeceği şüphelerine neden olmuştu. Şüpheler sürerken, mahkeme başkanına yönelik tepkiler de artıyor. Duruşma disiplinini bozan tavırlarına rağmen sanıklara hiç müdahale etmeyen, davayla ilgili sanıklara hiç soru yöneltmeyen, soru yöneltmek isteyen üye hakim ve savcılara ise sık sık müdahale eden, ´buranın amiri benim, benim dediğim olur´ gibi tek taraflı çarpık bir anlayış izlenimi vererek duruşmaları yöneten mahkeme başkanı Tayyar Köksal davanın gidişatı ile ilgili kamuoyunda şüpheler uyandırmış bulunuyor.
Kendisinin ihsası reyde bulunduğu, duruşmaları taraflı yönettiği kesin söylenemez elbette. Yöneltilen eleştirileri mahkemeyi etkilemek olarak görüp suç duyurularında bulunmaktan çekinmeyen Köksal´ın tavırları, kamuoyu vicdanında davanın adil şekilde sürdürülüp tamamlanacağına dair somut bir şüphe ortaya çıkarmış bulunuyor. Daha önce bu konuda dile getirilen iddialar üzerine Star´dan Elif Çakır duruşmaya bizzat katıldı. Duruşma ayrıntılarını aktaran Çakır iddiaların doğru olduğunu gözlemledi. Çakır´ın izlenimleri şu şekilde:
ELİF ÇAKIR 28 ŞUBAT DURUŞMASINI İZLEDİ, SALONDAKİ BAŞIBOŞLUĞU YAZDI
Perşembe günü kalktım Ankara´ya gittim. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülmekte olan 28 Şubat Post-Modern davasını izlemek için. İki amacım vardı.
Birincisi ve en önemlisi olarak, bu tarihi davaya tanıklık etmek için, yargılama sürecini gözlemlemek için gittim. Bundan sonra da fırsat buldukça gideceğim. Ve orada olacağım.
Gitmemin ikinci nedeni ise, 28 Şubat davasının başladığı ilk günlerden itibaren, mahkeme heyetinin duruşma salonunda ciddiyeti sağlayamadığı, sanıkların duruşma disiplinini hiçe sayan davranışları ve adliye koridorlarındaki ´ya devran´ dönerse konuşmaları gerçek olabilir ve bu yüzden sanıklara ´aşırı´ müsamaha gösteriliyor olabilir miydi?
Aslında... Biraz da Kemal Gürüz´ün ´ben bu mahkeme salonunu çok sevdim´ dediği ´Duruşma Salonu´nu merak etmedim değil.
Bir´den ´herşey yolunda´ mesajı
Salona girdim. Edindiğim tüm izlenimleri aktarıyorum...
Salona girdiğimde dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Org. Çetin Doğan savunmasını yapıyordu.
Keyfi gayet yerindeydi. Boş bir yer buldum ve oturdum.
Baktım herkes bir şeylerle ilgileniyor. Kimi konuşuyor. Kimi selamlaşıyor. Çevik Bir sık sık arkaya dönüp ´her şey yolunda´ minvalli selam çakıyor. Sakız çiğneyeninden, bulmaca çözenine oldukça eğlenceli ve bir o kadar da rahat bir salon...
Sanıklar, yakınlarıyla mesajlaşıyor
SALON: Küçücük bir salon. Mağdurlar da yok denecek kadar az hele mağdur yakınları neredeyse yok. Çoğunluk cep telefonlarında tavla, okey oynuyor sanık yakınları, arada bir de sanıklarla mesajlaşıyorlar. Şaka değil. Bir fotoğraf makinem, bir de içeriden arkadaşım olsa ´Duruşma Salonu Hatırası´ pozlu bir fotoğraf bile çektirebilirdim.
Savunma yaptı demek doğru değil
ÇETİN DOĞAN: Salona girdiğimde savunmasını yapıyordu. Oldukça rahattı. Tıpkı eski kudretli günlerindeki gibiydi. Bir tek apoletli kıyafetler gitmiş yerine beyaz gömlekli, koyu renkli takım elbise ve şık kravat gelmişti. Hiç pişman görünmüyordu. Kudretli günlerinden kalma bir ihtişamla savunmasını yapıyordu Çetin Doğan. Savunma demek çok da doğru gibi gelmedi bana.
Bir, sürekli ´katkıda bulunuyor´!
ÇEVİK BİR: En kolay onu tanıdım şıp diye. Mahkemeyi kontrolü altına almış. Her şeye hakim, salona da sanıklara da... Resmen psikolojik harp yapıyor. Sıfır heyecan. Ve sanki mahkemenin nereye varacağından adı gibi emin. Bana öyle geldi. Çetin Doğan´ı da, Erol Özkasnak´ı da ´şunu bir açıkla, yanlış hatırlıyor olabilirsin öyle değil de şöyle olabilir mi acaba?? gibi sözlerle sürekli düzeltmeye mi çalıştı desem yoksa yönlendirmeye mi çalıştı desem bilemedim.
Sanıkların açıklamalarına ´katkıda bulunmak babından´ diyerek ayağa kalkıp canı istedikçe konuşuyor ve katkıda bulunuyor.
Her konuşmadan sonra salonu selamlamayı da unutmuyor, seçim propagandası yapan bir siyasetçi gibi.
ANKARA 13. CEZA´DA GÖRDÜKLERİM VİCDANIMI SIZLATTI
13. Ağır Ceza Mahkemesi Ankara´nın tek özel yetkili mahkemesi. Önümüzdeki günlerde bu mahkemenin adını da mahkeme başkanının adını daha sıklıkla duyacağız.
Türkiye´nin önemli davaları bu mahkemede görülecek.
Turgut Özal davası burada görülecek.
12 Eylül´ün sivil ayağı burada yargı önüne çıkacak.
Türkiye tarihinin en önemli davalarından birisi olan Kozmik Oda süreci yine bu salonda Sayın Tayyar Köksal´ın başkanlığında görülecek. Aldığım bilgilere göre iddianamesi bitmek üzere.
28 Şubat post-modern darbe davası sadece askerden ibaret değil. Darbenin elbette sivil ayağı da var bu mahkemede sivil ayağı yargı önüne çıkacak.
Ve Mehmet Ağar´ın yargılanacağı faili meçhuller davası. Türkiye açısından Kürt sorunu açısından önemli bir dava.
13. Ağır Ceza Mahkemesi de, mahkeme başkanı Sayın Tayyar Köksal da hepimiz için önemli.
Tarihi davalara başkanlık yapan ve yapacak olan mahkeme salonun da başkanının da bu bilinçte olması gerekiyor.
Hukukçu değilim. Ancak gördüklerim vicdanımı sızlattığını söylemeliyim. Bu davayı izlemeye devam edeceğim.
Gürüz´ün neden sevdiğini anladım
MAHKEME Başkanı Tayyar Köksal daha önce asliye mahkemelerinde görev yapmış. 13. Ağır Ceza Mahkemesi kendisinin ilk ´Ağır Ceza´ görevi. Tarihi bir davaya mahkeme başkanlığı yapıyor. Duruşmanın başladığı 2 Eylül tarihine kadar yıllık izin kullanmış. Ayağının tozuyla duruşma salonuna geçmiş.
Ancak... Sayın Köksal ve onun tolerans sınırlarını zorlayan tavrı 28 Şubat´ın ne olduğunu bilen birisi olarak açıkçası beni ciddi tereddütlere sevk etti.
Sayın Köksal ya iddianameyi okumadı çünkü davaya hakim değil. Hadi diyelim ki iddianameyi okumadı o yıllarda bu ülkede de mi yaşamıyordu. Neler yaşandığından bu kadar mı habersiz. Hakimliğini yaptığı bu tarihi davaya ilişkin bir tane sorusu olmaz mı?
Sanıklara gösterdiği toleransın birazını sanıklara soru sormak isteyen üye hakimlerine, iddianameyi hazırlayan savcılarına karşı gösteremez mi?
Sandalyesinde sallana sallana dinleyeceği bir dava değil 28 Şubat davası.
Kemal Gürüz´ün bu mahkemeyi neden sevdiğini çok iyi anlamış oldum.
MAĞDURLAR YOK!
MAĞDURLAR ve müşketiler salonda yok denecek kadar azlar. YAŞ´ta atılmış birkaç asker birkaç da başka mağdur. O kadar. İkna Odaları diyorduk, yoklar. YAŞ mağduru binlerce asker, yoklar. YÖK´ün mağdur ettiği akademisyenler, rektörler, hocalar, MEB´in mağdur ettiği başörtülüler, mağdur edilen bürokratlar, yaftalanan ve öldürülmeye çalışılan ´yeşil sermaye´ ve diğerleri hiçbirisi yok. Yargı mağdurları yoklar. Öğrenciler yoklar. İçler acısı bir durum vesselam.
--------------------------------------------------------------------
DAVA NEREYE GİDİYOR: İFADESİ ALINAN SERBEST BIRAKILDI
09.11.2013 09:04 28 Şubat davasında son olarak 16 kişinin tahliye edilmesiyle birlikte geriye sadece 5 tutuklu sanık kaldı. Refahyol Hükümeti´nin yıkılışına neden olan BÇG ve fişlemeler mahkemece kabul edilen iddianamenin omurgasını oluşturuyordu. 28 Şubat´ın sivil ayağına yönelik ikinci bir iddianame beklenirken, açılan birinci davada darbenin en önemli ayağını oluşturan askeri ayağın, bir bir tahliye olması davanın seyrini de tartışılır hale getirdi. Davayı yakından takip eden isimler yaşanan süreçle ilgili çok önemli tespitlerde bulununken, davanın kadük bir şekilde ilerlemesinin 5 temel nedene bağladı.
1- Müşteki avukatları konuya hakim değil
Davada, müşteki avukatlarının konuya hakim olmadıklarının duruşmalarda net bir şekilde ortaya çıktığı hukukçular tarafından belirtiliyor. Sadece savcılık iddianemesindeki iddiaları sanıklara sormakla yetine avukatların, basında çıkan itiraflara, iddialara, görüşlere ve çeşitli dökümanlara dahi hakim olmadıkları ifade ediliyor. Savcının iddiasından öte hususları gündeme getiremeyen müşteki avukatların, sanık avukatları karşısında yetersiz kaldığı belirtiliyor. Mağdur avukatlarının, duruşmaların ´davacılar´ lehine gelişmesine katkı sunmadığı, müşteki avukatlarının tersine, sanık avukatlarının dosyaya daha çok hakim oldukları ve birlikte hareket ettikleri görüşü hakim. Sanık avukatlarnın basınla bilgi paylaşarak adeta gündem belirlediği, müşteki avukatlarını ise, basit bir ceza davasını takip ediyormuşçasına hareket ettiği ifade ediliyor.
2- Bireysel mağduriyet var kurumsal yok
İki ay önce başlayan 103 sanıklı 28 Şubat davasının müşteki kısmında sadece bireysel başvurular yer alması eleştiri konusu. 28 Şubat mağduru kurum ve kuruluşların yanı sıra dönemin siyasi partileri RP ve DYP´nin kurumsal olarak davada temsil edilmemesi nin işin gidişatını sanıkların lehine çevirdiği ifade ediliyor. 12 Eylül davasında Başbakanlık, TBMM, MHP, CHP ve BBP gibi çok sayıda kurumsal kimliğe sahip yerlerden hukukçular ve avukatlar davayı takip ederken, bu durum 28 Şubat davasında bireysel müştekiler olarak kaldı. 28 Şubat mağduru müştekiler ve kamudan atılan başörtülülerin dışında davada ciddi şekilde bir mağdur kesim yer almadı.
3- Sanıklar mağdur, mağdurlar sanık gibi
Mahkeme salonunda, tam anlamıyla sanıklar lehine psikolojik bir ortamın hakim olduğu belirtiliyor. Sanıkların kendi aralarında ve avukatlarıyla çok rahat bir şekilde görüşebildiği, istedikleri zaman söz alıp, görüş beyan edebildikleri, böylelikle duruşmaların seyrini ve biçimini belirledikleri ifade ediliyor. Mağdur ve avukatlarının ise, daha ürkek görüntü çizdiği, mahkeme heyetinin tavrının da, sanık ve avukatlarının bu şekilde davranmalarının önünü açtığı belirtiliyor.
4- İzleyiciler psikolojik üstünlük sağlıyor
Duruşmalar sırasında mahkeme salonunu daha çok sanık yakınlarının doldurduğu ve psikolojik üstünlük sağladığı belirtiliyor. İzleyici bölümünde oturan sanık yakınlarının, savunmalar sırasında alkış ve tempo tutarak sanıkların motivasyonunu yükselttiği, mağdur ve müşteki avukatlarının morallerinin çökmesine neden oldukları ifade ediliyor.
5- Mahkeme heyeti pasif, avukatlar aktif
Savcı Mustafa Bilgili´nin hazırladığı iddianame ve öngörülen cezaların, başlangıçta, davanın sanıklar aleyhine oldukça çetin geçeceği izlenimi verdiği, ancak gelinen noktada tam tersi gelişmeler yaşandığı belirtiliyor. Savcının davaya bir darbe davası hassasiyetiyle yaklaşması ve hazırlanan iddianamenin de cunta yapılanması olan BÇG´yi konu almasına rağmen mahkeme heyetinin aynı görüşü paylaşmadığının tahliyelerle daha net ortaya konulduğu ifade ediliyor. Mahkeme heyetinin, sanıkları ifadelerini alır almaz bir bir serbest bırakmaya başlamasının, ´sorgulama yeter delil gerekmez´ anlayışının heyette hakim göründüğü şeklinde yorumlanıyor. Ağır cezaların istenildiği bir davada, kişilerin 6 ay gibi kısa bir süre içerde tutuklu kaldıktan sonra salıverilmesinin, davanın sonucu hakkında da ipucu verdiği görüşü kamuoyunda hakim olurken, ayrıca mahkeme heyetinin davanın seyri ile ilgili bir yol haritasının elinde bulunmadığının duruşmalardan anlaşıldığı belirtiliyor. Davaya genel olarak sanık ifadeleri ve avukatlarının savunmalarının şekil verdiği ve yönlendirdiği, mahkeme heyetinin de bugüne kadarki tavrıyla buna teşni olduğu ifade ediliyor.
Mahkeme darbe gibi görmüyor
Darbe mağdurları tahliyelere tepkili. Eski Bakan Güzel, mahkemenin 28 Şubat´ı darbe olarak görmediğini belirtti, emekli askeri hakim Tüysüzoğlu ise davanın bitirilmek istendiğini söyledi
Eski Bakan ve 28 Şubat Davasının mağdur-müşteki ismi Hasan Celal Güzel dava süreciyle ilgili şunları söyledi: ´İşlenen suçlar ve delilleri mahkemenin kabul ettiği iddianamede yer almış. Şimdi mahkemeye bakıyorsunuz. Anlaşılan mahkeme 28 Şubat´ı bir bir darbe olarak görmüyor. Buradan bu yorum çıkar. Ben illa da bunun bir darbe olduğunu söylemiyorum. Ama benim bundan 16 yıl önce ortaya çıkardığım belgeler bunun bir darbe olduğunun kanıtı gibi. 5 tutuklu sanıklı darbe yargılaması. 2003 ve sonraki yıllarda hayata geçirilmeye çalışılan darbe teşebbüsleri 28 Şubat´ın devamıdır. O zaman Balyoz davasının anlamı kalmayacaktır.´
Davanın müşteki-mağdurlarından Emekli Albay Tüysüzoğlu, Ergenekon ve Balyoz davalarını hatırlatarak şunları kaydetti:
DAVA BİTİRİLİYOR
´İstanbul´daki mahkemeler girişimini bile darbe suçu gibi değerlendirerek ceza verdiler. Burada ise bizatihi darbe yargılanıyor. Ama gariptir ki İstanbul´daki mahkemeler yargılamaların büyük çoğunluğunu tutuklu yaparken 28 Şubat davasına bakan mahkeme tahliye etti. Kafalarda ´acaba suç vasıflarını değiştirerek bu dava bitirilmek mi isteniyor´ şüphesi oluştu.´
İDDİANAME ÇOK ZAYIF
Eski Başbakanlardan Merhum Necmettin Erbakan´ın avukatı Mehmet Ener ise ´Bu iddianameye göre bu tahliyeler yadırganmamalı´ dedi. Henüz savunmalar bitmedi, tutukluluğu devam eden 5 sanık da tahliye edilebilir bu iddianameye göre´ şeklinde konuştu.
Diğer darbe davaları etkilenir
2010 yılında Anayasa değişikliği teklifi ve halk oylamasında bu teklifin kabulü ile darbe ve darbe süreçlerinin yargılanmasının önü açılmış, 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbeler ile Balyoz, Ergenekon gibi darbe girişimlerinde bulunanlardan hukuk önünde hesap sorulmaya başlanmıştı. 28 Şubat davasında yaşanan özensizliğin, diğer darbe süreçleriyle ilgili yargılamaları da etkileyebileceği endişesi doğdu. (Yenişafak)
(30 Eylül 2013, 10:05), son güncel.: (09 Kasım 2013, 09:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap