Geçtiğimiz günlerde 2 Türk ile 28 yabancı sanatçının, İngiliz gazetesi The Times´a tam sayfa ilan vererek Gezi olaylarında hükümetin takındığı tavrı ve polis müdahalesini ağır cümlelerle eleştirmesi kamuoyundan büyük tepki aldı. Türkiye´deki olaylara bu kadar hassas olan yabancı dış güçlerin Mısır´daki katliamlara sessizliği ise dikkati çekiyor. Özellikle Gezi olaylarında çarpıcı şekilde ortaya çıktığı gibi, yabancı emperyalist güçlerin Türkiye´de fiilen olaylara katılması, sol ve ulusal kesimlerle ortak hareket etmesi, Gezi eylemcilerinin Türk halkından ne kadar kopuk olduklarının çarpıcı bir ispatı olacak gibi görünüyor. Yabancılarla işbirliği içindeki bu kesimlerin cami kapısını tekmelemeleri, içeriye ayakkabılarla girmeleri, orada içki içip öpüşmeleri, sırtında haç işaretli bir kızılhaç doktorunun camide ortalıkta dolanması, Anadolu´nun işgal yıllarında yaşanan manzaraları hatırlatıyor.
29.07.2013 15:44 Geçtiğimiz günlerde Fazıl Say ve Fuad Kavur gibi 2 Türk ile 28 yabancı sanatçının, İngiliz gazetesi The Times´a tam sayfa ilan vererek Gezi olaylarında hükümetin takındığı tavrı ve polis müdahalesini ağır cümlelerle eleştirmesi, kamuoyundan tepki görmeye devam ediyor. Bu tepkiyi arttıran yeni gelişme ise, Türkiye´deki olaylara bu kadar hassas olan yabancı dış güçlerin Mısır´daki katliamlara karşı sessiz kalışı oldu. Önceki gün Mısır´da ordunun, darbe karşıtı siviller üzerine ateş açarak 200 kişiyi öldürüp 5000´e yakın kişiyi yaralaması olayı Batı medyası ile Türkiye´deki ulusal-sol medyada adeta sessizlikle ya da normal bir olay gibi geçiştirildi.
Gündeme milletin değerlerine yönelik hakaretleri ile sık sık gelen ve hakkında açılmış davalar bulunan Piyanist Fazıl Say´ın da içinde bulunduğu 2´si Türk 28´i İngiliz, ABD ve diğer yabancı ülke vatandaşı sanatçılar, geçtiğimiz günlerde İngiliz gazetesi The Times´a tam sayfa ilan vermiş, Türkiye´deki demokratik yönetime hakaretler savurmuştu. Taksim´i terörize eden grupların saldırılarının barışçıl gösteriler olarak lanse edildiği ilanda, bu saldırılara yönelik tepkiler ise zalimlik olarak değerlendiriliyordu.
Bununla da yetinilmeyen ilanda, AK Parti´nin Milli İradeye Saygı Mitinleri, Almanya´daki Nazi Partisi´nin Nürnberg´deki yıllık toplantılarına benzetiliyor bu mitinglere katılan yüzbinlere, Nazi taraftarı olarak hakaret ediliyordu. Taksim´i savaş alanına çevirenler için ise ?Türkiye´nin kurucusu Kemal Atatürk´ün öngördüğü şekilde laik bir cumhuriyet olarak kalmasını isteyen gençlerdi? denilen ilanda, olaylarda ölen 5 kişinin ölüm emrini verdiği iddiasıyla Başbakan Erdoğan´ın Strasburgda yargılanacağı da iddia ediliyordu.
Gezi olaylarıyla aynı günlerde İngiltere´de gerçekleşen polis şiddeti ile daha önce ABD´de 17 kişinin polis tarafından öldürüldüğü Wall Street olaylarına hiç değinilmeyen ilanda inanılmaz cümleler kullanılıyordu. Kendi ülkelerinde; ırkçılık, sorgusuz infaz, katliam, ve benzer bir çok insanlık suçu oluşturan eyleme imza atan ülkelerin sanatçı ve aydınlarının Türk hükümetine terbiye vermeye kalkışır tarzda ilan vermesi, hükümeti seçen halk kesimlerine hakaret etmesi, Gezi eylemcilerinin Türk halkından ne kadar kopuk olduklarının çarpıcı bir ispatı olacak gibi görünüyor.
Hatırlanacağı gibi bir kaç hafta süren Gezi olayları sürecinde bir çok yabancı medya kuruluşu ve ülkeler yalan haber ve skandal açıklamalar yapmış, Başbakan Erdoğan´a açık hakaretlerin edildiği haberlerde hükümet polis şiddeti uygulamakla ve barışcıl gösterileri provoke etmekle itham edilmişti. Bu güçler, AK Parti´nin 1 milyon katılımlı hükümete destek mitingini dahi hükümeti protesto gösterisi olarak gösterebilmişlerdi.
Gezi olaylarına çok sayıda yabancı uyruklu şahısların katıldığı da ortaya çıkmıştı. Yine, olaylara katılan göstericilere yabancı vakıfların maddi destek verdiği iddia edilmiş, buna dair bir raporun Başbakan Erdoğan´a sunulduğu basına yansımıştı. Bunlarla ilgili ilerleyen günlerde iki çarpıcı gelişme yaşandı. İlki, Gezi olaylarına dair İstanbul´da düzenlenen ilk iddianame idi. 19 Temmuz´da İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş tarafından tamamlanan dar kapsamlı iddianamede yer alan 20 şüpheliden biri İtalyan uyruklu fotoğrafçı Mattia Cacciatori oldu. ´Toplantı ve gösteri kanununa muhalefet´ ve ´Görev yaptırmamak için direnme´ suçlarından, yani Gezi olaylarına aktif şekilde katılmak ve polise direnmek suçlamasıyla 7 yıla kadar hapsi istendi. 5 Temmuz 2013´te basına bir başka gelişme yansıdı. Buna göre, Hatay´da Gezi Parkı eylemcilerine para dağıtılarak provokasyon yapıldığı ihbarı üzerine ´casus evlerine´ ikiz baskın düzenlendi. Eski Bakan Zekeriya Temizel´in kızı Selin Temizel´in de aralarında bulunduğu Alman Arche Nova ve İngiliz MapAction üyesi 8 kişi gözaltına alındı. 6 yabancı ajanlık suçlamasıyla sınır dışı edildi. Olaylarda yabancıların yer aldığı iddiaları, halen devam eden çeşitli illerdeki Gezi olayları soruşturmalarında mercek altına alınan iddialardan biri durumunda.
Bu bulgular, yani özellikle Gezi olaylarında çarpıcı şekilde ortaya çıktığı gibi, yabancı emperyalist güçlerin Türkiye´de fiilen olaylara katılması, sol ve ulusal kesimlerle ortak hareket etmesi, Gezi eylemcilerinin Türk halkından ne kadar kopuk olduklarının çarpıcı bir ispatı olacak gibi görünüyor. Yabancılarla işbirliği içindeki bu kesimlerin cami kapısını tekmelemeleri, içeriye ayakkabılarla girmeleri, orada içki içip öpüşmeleri, sırtında haç işaretli bir kızılhaç doktorunun camide ortalıkta dolanması, Anadolu´nun işgal yıllarında yaşanan manzaraları hatırlatıyor. Bu manzara ise geriye bir tek söz bırakıyor: Kahrolsun emperyalizm ve onların çapulcu işbirlikçileri!.. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(29 Temmuz 2013, 15:44)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
TAKSİM GEZİ OLAYLARIYLA İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Belgeleriyle Gezi´nin Ardındakiler
Saygılı değil, kaygılılar
O vakıflar iş üstünde yakalandı
Gezi´de ilk iddianame hazır