MotoGP´de dünya şampiyonu olan motosiklet yarışçımız Kenan Sofuoğlu, Gezi eylemcilerine tepki gösterdi. Sofuoğlu, Portekiz´in Portimao Pisti´nde çıktığı yarış öncesi start çizgisinde beklerken motosikletinin önüne ´Başbakanım Seninleyiz´ yazan Erdoğan fotoğrafı koydu. Diğer taraftan Gezi olaylarının hızla büyümesinde rol alan ve attığı tweetle simge haline gelen sanatçı Memet Ali Alabora tepki ve tehditler aldığını, yanlış anlaşıldığını iddia etti.
10.06.2013 16:29 Taksim Gezi olaylarına ve eylemcilerine bir tepki de şampiyon motorsikletçiden geldi. Dünya motor rallisi MotoGP´de dünya şampiyonu olan motorsiklet yarışçımız Kenan Sofuoğlu, Gezi eylemcilerine tepkisini, Portekiz´in Portimao Pisti´nde çıktığı yarış öncesi start çizgisinde beklerken motosikletinin önüne ´Başbakanım Seninleyiz´ yazan Erdoğan fotoğrafı ile gösterdi.
1984 yılında Sakarya doğumlu Türk motosiklet yarışçısı Kenan Sofuoğlu, üç kez dünya şampiyonu olmuştur. 2007 yılında Supersport Dünya Şampiyonluğu´nda sezonun bitimine 3 yarış kala şampiyon oldu. 2010 Yılı Dünya Supersport Şampiyonası´nda sezonun 13. ayağı olan ve Fransa´da Paris´in kuzeyinde bulunan Magny Cors Pisti´nde koşulan yarışta Kenan Sofuoğlu 2. sırada yer almasına rağmen Dünya Şampiyonu olmayı başardı. Sofuoğlu, yarışın ardından boynunda Türk bayrağı ile zafer turu atmasının ardından Osmanlı kavuğu giydi. 2012 yılında da Supersport Dünya Şampiyonluğu´nda sezonun bitimine 1 yarış kala şampiyon oldu.
-Alabora günler sonra konuştu: Yanlış anlaşıldım!-
Diğer taraftan Gezi olaylarının hızla büyümesinde rol alan ve attığı tweetle simge haline gelen sanatçı Memet Ali Alabora tepki ve tehditler aldığını, yanlış anlaşıldığını iddia etti. Günler sonra bir basın toplantısı düzenleyen Alabora Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı? Hadi gel. #direngeziparkı tweeti hakkında konuştu. İşte Mehmet Ali Alabora´nın açıklamaları:
Olayların en başına dönmek ve Gezi Parkı´ndaki ağaç nöbetine nasıl katıldığımı anlatmak isterim. 27 Mayıs Pazartesi gecesi Twitter´da Gezi Parkı´nda ani ve habersiz bir yıkım yapıldığı haberini alınca ben de elimden geldiğince haberi Twitter´dan yaymaya çalıştım. 28 Mayıs öğleninde, ağaç nöbeti tutanlara yapılan biber gazlı sert müdahalenin ardından, gece Gezi Parkı´na gittim ve oradan tweet atarak Park´tan haberler vermeye, fotoğraflar paylaşmaya başladım. O gece Park´ta 500 kişi civarında bir kalabalık vardı. Park´ta kalmadım ve eve döndüm. Ertesi akşam yani, 29 Mayıs Çarşamba akşamı tekrar Park´a gittim. Park´taki kalabalık 1000 kişinin üzerine çıkmıştı, halaylar çekiliyor, şarkılar söyleniyordu. Bir festival havası vardı. O gece de orada kalmadım ve gece yarısından sonra ayrıldım. 30 Mayıs Perşembe sabahı çadırlara yapılan müdahale haberini aldım ve sabah 07:30´da tekrar Park´a gittim. Kısa bir süre sonra geri döndüm. 30 Mayıs Perşembe akşamı tekrar Park´a gittim. Yaklaşık 10.000 kişi olduğunu tahmin ettiğim bir kalabalık vardı, bir gece önceki festival havası daha da büyüyerek devam ediyordu. Gezi Parkı´nda ağaçları korumak için başlatılmış olan nöbet, sabah yapılan ağır polis müdahalesinin de etkisiyle, katılanların farklı fikirlerini de dile getirdikleri bir hale dönüşmüştü. O gece saat 21:45´te, daha sonra beni hedef haline getirmek için kullanılan şu tweeti attım: ?Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı? Hadi gel. #direngeziparkı?
Bu tweet´im kullanılarak sürekli hedef haline getirildim, getirilmeye de devam ediyorum. Hedef gösterilmemden itibaren bu tweet´e bağlı olarak tehdit mesajları alıyorum. Bu tweet´te ne demek istediğimi sizlerle paylaşmak isterim. Ben Gezi Parkı´na 28 Mayıs´ta ağaçları ve İstanbul Kültürü´nü korumak için gittim. Üst üste uygulanan şiddet sonucunda mesele, ifade özgürlüğüne karşı uygulanan şiddeti protesto etmek haline dönüştü. Devamında da oraya gelenler, kendilerini ifade edemediklerini düşündükleri diğer meselelerde kendilerini ifade etmeye başladılar. Bu benim için de geçerliydi. Benim için mesele Gezi Parkı kadar Emek Sineması´nın yok edilişi, Şehir Tiyatroları´ndaki yönetmelik değişikliği, Devlet Tiyatroları´nın kapanmak üzere oluşu, Kadıköy´deki Kuşdili Çayırı, Haydarpaşa Garı gibi birçok meselenin ifade edilmesi haline geldi. Mesele ?sadece? Gezi Parkı değil derken, bunu kast ediyordum. O gece yaşanan ve tamamıyla barışçıl demokratik bir atmosferde geçen protestonun sabahında polis sabah saat 05:00´te öncekilerden çok daha ağır bir müdahale gerçekleştirdi. Ondan sonra olayların nasıl geliştiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
-Birer ikişer arazi oluyorlar-
Alabora´ya benzer çelişkiler Gezi eylemlerine destek veren bir çok sanatçıda da görülmeye başladı. Bir çok sanatçının kamuoyunda kendilerine yönelik tepkinin, Erdoğan´a ise desteğin artması üzerine attıkları kışkırtıcı tweetleri sildirdiği görülüyor.
-Boykot ve belgesel çağrısı-
Konuyla bağlantılı bir diğer gelişme de kamuoyunda Gezi olaylarını kışkırtan sanatçı ve açık destek veren firmalara yönelik boykot çağrılarının giderek genişlemesi.. Hatırlanacağı gibi Gezi olayları esnasında eylemciler telefon konuşmalarından da anlaşılacağı gibi organize şekilde belli firmaları ve kuruluşları tahrip etmeye çalışmıştı. Dün bir çok ilde açılışlara katılan ve coşkulu kalabalıklara hitap eden Başbakan Erdoğan Gezi olaylarının arkasındaki güçleri açıklamıştı. Bunlardan birinin de faiz rantını kaybeden çevreler olduğunu belirten Erdoğan kamuoyunu devlet bankalarını kullanmaya çağırmıştı. Özellikle sosyal medyada, bu kesimlere yönelik boykot çağrıları hız kazandı. Diğer taraftan Gezi olaylarının arka planını ve ardındaki güçleri ortaya koyan bir belgeselin hazırlanması çalışmaları da hız kazandı. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
MEMET, ALABORA OLDU
26.06.2013 13:03 Oyuncu Memet Ali Alabora, hakkında ortaya atılan iddialarla ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. 10 Haziran´da yaptığı açıklamanın ardından bir açıklama daha yapan Alabora yanlış anlaşıldığını savundu. Alabora´nın açıklaması şu şekilde:
Adım Memet Ali Alabora, ben bir sanatçıyım. Hakkımda son zamanlarda ortaya atılan asılsız iddialarla ilgili aşağıdaki açıklamaları yapma gereği duydum.
-Gezi Parkı´nda 30 Mayıs´ta sabah çadırların yakılmasının ardından, haksızlığa uğramışlığın verdiği his ve yaşanan olayın yoğun duygusal etkisiyle bir tweet attım. Söz konusu tweette mesele ?sadece? Gezi Parkı değil derken, benim için meselenin Gezi Parkı kadar Emek Sineması´nın yok edilişi, Şehir Tiyatroları´ndaki yönetmelik değişikliği, Devlet Tiyatroları´nın kapanmak üzere oluşu, Kadıköy´deki Kuşdili Çayırı, Haydarpaşa Garı gibi meseleler olduğunu 10 Haziran 2013 tarihinde yapmış olduğum basın toplantısında da ifade etmiştim. Tweetimin, o sıradaki duygularımı yansıtmak dışında bir amaçla, siyasi bir hedef için atılmadığını bir kez daha belirtmek isterim.
-Ben savaş karşıtı, doğa savunucusu, ifade özgürlüğünü ve demokrasiyi savunan ve her fırsatta her türlü darbeye karşı olduğunu dile getiren bir sanatçıyım. Siyasetçi olmayı hiç düşünmedim, düşünmüyorum.
-Uluslararası Aktörler Federasyonu (FIA) hariç uluslararası hiçbir örgüte, yurtiçinde meslek örgütü hariç hiçbir örgüt ve siyasi partiye üyeliğim bulunmamaktadır.
-Otpor diye bir örgütü hayatımda ilk kez 14 Haziran´da A Haber´de duydum. Adı geçen bu örgütle hiçbir bağlantım yoktur.
-Gene Sharp´ın adını ilk kez yaklaşık iki hafta önce televizyonda duydum, dolayısıyla kitabından da haberdar değildim.
-2 Haziran´da CNN tarafından röportaj teklifi aldım ve 3 Haziran´da Christian Amanpour´un programında sadece kendi gözlerimle tanık olduklarımı ve yaşadıklarımı anlattım.
-Mesleki kazancım ve kira gelirlerim dışında hiçbir kazancım yoktur. Tüm kazançlarım ve harcamalarım belgelidir.
-Mi Minör oyunu gerek yurtdışından, gerek yurtiçinden hiçbir maddi destek almadan gerçekleştirilmiştir.
Söylediklerim ve yaptıklarımın sürekli farklı noktalara çekilmesi ile ilgili duyduğum üzüntüyü belirtir, kamuoyunun bilgisine sunarım. (DHA)
ALABORA OLDULAR
27.06.2013 15:17 Takvim yazarı Emin Pazarcı, yazısında, Gezi olaylarına katılım çağrısı amacıyla attığı twit ile simge haline gelen sanatçı Memet Ali Alabora´nın peşpeşe iki basın açıklaması yaparak yanlış anlaşıldığını açıklamasını eleştiriyor. Pazarcı´nın yazısı şu şekilde:
Alabora oldular.. Hava nasıl da değişti! Her şey nasıl da tersine döndü! Bugün 31 Mayıs´ta estirilen rüzgardan eser yok. Üstelik, artık o rüzgar tersten esiyor. O günlerde yazmıştık, belliydi ve beklenen oldu. Dün çapulcuyum diye göğsünü gere gere gezenler, bugün saklanma ihtiyacı duyuyor. Dün yaptıkları ile övünenler, bugün mazeret arıyor. O günlerde marifet gösterdiklerini sananlar, artık kabahatlerini saklamaya çalışıyor. Basındakiler pıstı... Sanatçılar geri çekildi... Mangalda kül bırakmayan sivil toplum örgütleri de artık arkalarından gelecek adam bulamıyor... Birkaç marjinalin dışında ortada kimse kalmadı. Çünkü, her şey gün yüzüne çıktı. Vatandaş ne yapılmak istendiğini gördü. Büyük halk kitlelerinin karşı tepkisi daha büyük bir dalga oluşturdu! Çok ilginç, ama dünün twitter kahramanlarını bugün başkaları korumaya çalışıyor. Şimdi, basındaki bazı kalemler yazılar yazıp, onlara paratoner olmak için çırpınıyor. Deşifre edilmelerine tepki gösteriyor.
Dün, en önlerdekilerden biri de sanatçı kimliği ile Mehmet Ali Alabora idi. Tweetler atıyor, gaz maskesi ile kalabalıkların önünde fotoğraflar veriyor, CNN´e konuşurken de mangalda kül bırakmıyordu. Bakıyorum da bir süredir açıklama üzerine açıklama yapıyor. Kendisini içine soktuğu sıkıntıdan kurtarmak için çırpınıp duruyor.
Bakın ne diyor: -30 Mayıs´ta sabah çadırların yakılmasının ardından, yoğun duygusal etkiyle bir tweet attım.
Herhalde pardon demek istiyor! Yaptığı işin sonucunun nereye varacağını düşünemediğini anlatmaya çalışıyor! Sürekli olarak siyasi bir amacının bulunmadığını tekrarlıyor. Kendisini Savaş karşıtı, doğa ve demokrasi savunucusu olarak takdim etmeye çalışıp duruyor...
Niye bu açıklamaları yapıyor acaba? Çünkü, kendisi de biliyor ki, o günlerde meydanlarda savaş çığlıkları atılıyordu. Çevrecilik adına bir çevre katliamı yapılıyordu. Vandallığın her türünden örnekler veriliyordu. En önemlisi de sokaklardaki bu eylemlerin sandıktan çıkan sonucu yok edeceği düşünülüyordu...
Ama olmadı, plan tutmadı! Kendileri de durumun farkındalar. Amiyane tabiri ile şimdi o yüzden kıvırıp duruyorlar. Haziran başında kameralar karşısında kahramanlık pozları verenler kayboldu; onların yerini süt dökmüş kediler aldı. Olmazdı, ama ya olsaydı? Atılan o tweetlerdeki ve sloganlardaki hedeflere ulaşılsaydı? Böyle davranırlar mıydı acaba? Hiç sanmam!
-Elçilerden ortak açıklama-
İçerdekiler sustular, ama olaylara başından beri destek veren ve kışkırtan AB ülkeleri direnmeye devam ediyor... Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara´da AB üyesi ülkelerin büyükelçilerine önceki gün bazı görüntüler izletti. Olayların perde arkasını ortaya koymaya çalıştı. Onlara Bunları da görün mesajını verdi. Baktılar, gördüler, ama hiç fark etmedi. İlginçtir, bir ilk gerçekleşti. Bütün teamülleri ayaklar altına aldılar. Bugüne kadar görülmeyen bir işin altına imza attılar. Kendilerine verilen yemeğin ardından ortak bir açıklama yaptılar. Polise kurşun yağdıran, taş, misket ve Molotof kokteyli atanları hiç görmemiş gibi davrandılar: Polisin barışçıl göstericilere yaklaşımı ve basın özgürlüğü konularında endişelerimizi dile getirdik.
Çok iyi oldu; iyi ki bu açıklamayı yaptılar. Böylece herkes Türkiye´nin ne kadar büyük bir badire atlattığını daha iyi gördü. Bilmiyorlar, ama bu millet feraset sahibidir! (Emin Pazarcı / Takvim)
(10 Haziran 2013), son güncel.: (27 Haziran 2013)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
TAKSİM GEZİ OLAYLARIYLA İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
For Dummies: Gezi Hikaye