2007´de Malatya´da Zirve Yayınevi´nde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesine ilişkin davada 66. duruşma görülüyor. Davanın hem sanığı hem de gizli tanığı olan İlker Çınar´ın video konferans yöntemiyle dün başlayan ifadesinin alınması işlemine devam ediliyor.
14.05.2013 17:19 Malatya´da 18 Nisan 2007 tarihinde Zirve Yayınevi´nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel´in öldürülmesiyle ilgili Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen davanın 66. duruşması görülüyor.
TANIK VE SANIK İLKER ÇINAR´IN İFADESİ DEVAM EDİYOR
Davanın hem sanığı hem de gizli tanığı olan İlker Çınar´ın video konferans yöntemiyle dün başlayan ifadesinin alınması işlemine bugün de devam ediliyor.
Gizli tanık Deniz Uygar kod adıyla bilinirken kimliği deşifre olan İlker Çınar, 1954 yılında Seferberlik Tetkik Kurulu içinde sivil unsur olarak yer alan Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesinin (TUSHAD), komünizm tehdidine karşı siviller arasından seçilen kişilerce oluşturulduğunu ileri sürdü.
TUSHAD´ın 1990´da komünizm tehdidinin kalkmasıyla misyonerliği tehdit algısı olarak geliştirdiğini savunan Çınar, örgütün bu doğrultuda faaliyetlerini devreye koyduğunu iddia etti.
Çınar, 1960´lı yıllardaki Sahra Talimnamesinde yeraltı unsuru olarak gösterilen TUSHAD´ın yeni tehdit olarak görülen misyonerliğe karşı yapılandığını, bu kapsamda Beyaz ve Siyah Kuvvetler olarak iki unsur yapılanması olduğunu öne sürdü.
Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapacakların daha çok milliyetçi kişiliğe sahipler arasından seçildiğini belirten Çınar, Hrant Dink, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayetlerinde aktif rol alan kişilerin özelliklerine bakıldığında bunun görülebileceğini ifade ederek, Ortak nokta vatanı, devleti sevmektir. Kime sorulsa ´ben vatanımı, devletimi çok seviyorum´ der. Bu, zaaf unsuru olarak görülmüş ve yapı tarafından kullanılmıştır dedi.
JİTEM tarafından 1990´lı yıllarda Türkiye´nin doğusunda illegal faaliyetler yürütüldüğünü ileri süren Çınar, JİTEM personelinin operasyonel faaliyetler yürüttüğünü savunarak, Aslında istihbarat değil, infaz yaparlar iddiasında bulundu.
TUSHAD´ın, Beyaz ve Siyah Kuvvetler gibi JİTEM´i de kontrol ettiğini öne süren Çınar, JİTEM elemanları, küçük çaplı faaliyetler yürütebilirler. JİTEM´in büyük toplumsal eylemler yapamadığının en önemli göstergesi 2005´teki Şemdinli olayıdır. Bu olayda JİTEM tarafından toplu infial yaratılmak istenmiştir ama ´iyi çocuklar´ olarak tanımlanan JİTEM elemanları, bu işi eline yüzüne bulaştırmıştır ifadesini kullandı.
JİTEM´in tetikçilerinin, bölge kültürüne hakim, genelde Kürtçe bilen itirafçılardan seçildiğini savunan Çınar, tutuklu sanık Abdullah Atılgan´ın da bu şekilde seçildiğini iddia etti.
JİTEM´in, ülkenin batısında değil, doğusunda etkin olduğunu belirten Çınar, 1990´ların başında aktif hale gelen JİTEM´in Susurluk olayında deşifre olduğunu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç´ın takip edilmesi olayıyla bu yapının açığa çıktığını ileri sürerek, Bunun ardından yeniden organize edilmiş, sözde kendini yenilemiş ve hatta sözde artık yoktur. Tabii ki bu bir manipülasyon, yanıltmaydı iddiasında bulundu.
JİTEM´in hala aktif olarak çalıştığını öne süren Çınar, TUSHAD, JİTEM ve Beyaz Kuvvetler´in illegal faaliyetlerine devam ettiğini, TUSHAD´ın idari koordinasyon merkezi olduğunu savundu.
Çınar, TUSHAD´ın içindeki birimlerden Beyaz Kuvvetler, hiyerarşik açıdan başta gelmektedir. Sonra Siyah Kuvvetler gelir. JİTEM ise bu hiyerarşi içinde yer almaz. Sadece operasyonel anlamda TUSHAD´dan talimat alır dedi.
-Özal´a, kalp krizi geçirmesi için radyoaktif ilaçlar verildi iddiası-
Beyaz Kuvvetler içinde aktif rol aldığını iddia eden Çınar, Siyah Kuvvetler´in ise operasyonel silahlı bir birim olduğunu savundu.
Çınar, şu iddialarda bulundu:
1990´lı yıllarda Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy gibi siyasi cinayetlerle Gaffar Okkan´ın öldürülmesi olayı da Siyah Kuvvetler´in yaptığı faaliyetler arasındadır. Ne kadar kaza gibi görünse de Eşref Bitlis´in ölümünün de rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümünün de bir suikast olduğunu TUSHAD´a girdikten sonra yapılan konuşmalarda bizzat duydum. Bu hususlar, misyonerlik faaliyetleri kapsamında TUSHAD tarafından Mersin´de görevlendirildikten sonra 2 kez daha birebir eğitim almak amacıyla Ankara Güvercinlik´teki jandarma okuluna geldiğimde jandarma görevlileri tarafından bizzat söylenmiştir.
Özal´a kalp krizi geçirmesi için radyoaktif ilaçlar verildiğini ileri süren Çınar, ilaçların kim ya da kimler tarafından ne şekilde verildiğini bilmediğini söyledi. Çınar, Özal´ın otopsi raporunun kendisini doğruladığını belirtti.
Bitlis´in ölümünün de kaza süsü verilerek suikast sonucu olduğunun kendisine bildirildiğini öne süren Çınar, Ancak bu bilgileri aktaran TUSHAD görevlileri, bu suikastları kimin ne şekilde gerçekleştirdiğini söylememiştir. TUSHAD görevlileri tarafından bunların söylenmesinin nedeni, neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmem gerektiğindendi dedi.
Çınar, Zirve Yayınevi cinayetleri, belirli bir plan, bir amaç çerçevesinde spesifik eylemden oluşan bir operasyondur. Bu operasyon, Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda hizmet eden TUSHAD´ın talimatlarıyla gerçekleştirilmiştir iddiasında bulundu. (AA)
Davanın öğleden sonra görülen oturumunda, sanık ve gizli tanık İlker Çınar, mahkemeye görüntülü sistem üzerinden ifade vermeyi sürdürdü. Sanık ve gizli tanık İlker Çınar, Zirve Yayınevi davasında yargılanan asker sanıklara yönelik kullandığı ifadelerde, ?Devletin gönderdiği ödenekleri devlete karşı kullandınız. Devlete yapılan manipülasyonlarla birlikte bu yapının yasa dışı olduğunu görelim. Her şeyi yapacaksınız, sonra her şey ortaya çıkınca ´Devlet söyledi´ diyeceksiniz. Devletin bu yapıdan kurtulması lazım. Devleti adres göstermeden önce devletin manipülasyon edildiğine bakmak lazım. Bu yapı sürekli değerlerin arkasına saklanmak suretiyle kendisini gizlemiştir. Bu örgütün bölücü örgütten farkı, devlete saldırır, devleti istismar eder. PKK insanları istismar eder, bu örgüt devleti istismar eder. Devleti istismar eden örgütün Malatya ayağı ortaya çıkınca, yine devleti suçlamışlardır. Acaba devlet mi ´gidin öldürün´ dedi. Devlet biliyor mu yanıldığını? Hem devleti yanıltıyorlar, hem devleti kullanıyorlar. Bu sadece Malatya ile sınırlı değil. Trabzon´da göründü, Hrant Dink olayında da göründü. Örgütün amacı AK Parti ve Başbakana darbe yapmaktır. Bu nedenle 2006 yılından itibaren Hristiyan cinayetlerini başlatmıştır. Ben bu yapının içinden çıkıp gelen biriyim? iddiasında bulundu.
Çınar ayrıca, ?Hurşit Tolon, 2005 yılında TSK´dan emekli olmuştur. Ancak TUSHAD´daki görevi devam ediyordu. TUSHAD´daki görev, sağlık sorunu ve ölünceye kadar devam eder. Bana TUSHAD´a girince, ´emekli olabilirsin, maaş da alabilirsin ama TUSHAD´dan ayrılamazsın´ denmişti? ifadelerini öne sürdü.
Kendisine 10 Ocak 2005 tarihinde, kurye aracılığı ile TUSHAD talimatının ulaştırıldığını, bu tarihten itibaren saha çalışmasına başladığını ve kurduğu kiliseyi bu nedenle dağıttığını ileri süren İlker Çınar, ?Bana 10 Ocak 2005 tarihinde TUSHAD talimatı kurye ile ulaştırıldı. Bu belgeyi kendimi garanti altına almak için sakladım. Belgenin ıslak imzalı halinin nerede olduğunu bilmiyorum. İmha da etmiş olabilirim. Saha çalışması yaptığım tüm çalışmalarda tüm imkanlar, TUSHAD tarafından karşılanmıştır. Türkiye´nin yüzde 10´unun Hristiyanlaştırılacağı ifadesi bana değil, TUSHAD´a aittir. TUSHAD´dan aldığım talimatlar karşısında, misyonerlerin Türkiye´ye karşı bir tehlike olduğunu anlattım. Bunun için 2005 yılında tekrar Müslüman oldum. Birçok kurum, kuruluş, üniversite ve sivil toplum kuruluşlarında panel, seminer ve konferanslara katıldım. Misyonerlerin arasında bulunmuş bir Türk papaz olarak, misyonerler aleyhinde propaganda yaptım. İçinde bulunduğum misyonerlerin yasa dışı faaliyetler yürüttüğünü söyledim. Bunun adı saha çalışmasıdır. Talimatı TUSHAD verdi? dedi.
Dava sanıklarından astsubay Atılgan´ı Mersin´den tanıdığını belirten Çınar´ın, ?Abdullah Atılgan´a borç para verdim. İşlettiğim parka gelir; yer, içer para vermezdi. Benim çay bahçem onların bankamatiği gibidir? şeklindeki sözleri üzerine Atılgan, ?Yalan söylüyor? diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine araya giren mahkeme başkanı Hayrettin Kısa ise Çınar´a, ?Faturan varsa, icraya ver tahsil et? dedi. İlker Çınar, ?Abdullah Atılgan olmasaydı, bu kadar çalışmayı yerine getiremezdim? diye konuştu.
Öte yandan, duruşma esnasında İlker Çınar, sanıklardan Ruhi Abat´ın özel yaşamıyla ilgili ifadede bulununca, Ruhi Abat duruşma salonundan ayrıldı.
Mahkeme heyeti, duruşmayı 15 Mayıs Çarşamba gününe ertelerken, duruşmada sanık ve gizli tanık Çınar´ın bulunduğu noktadan ifadesinin görüntü sistemi üzerinden alınmasına devam edilecek.
(14 Mayıs 2013, 17:19)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Eymür´den Zirve´de şok iddialar
Zirve tanığı yeniden ifade verdi
Çınar´dan mahkemede şok iddialar
Zirve´yi başlatan papazdan şok itiraflar
Zirve derinleşiyor: Yeni deliller
Zirve davaları birleştirildi
İşte 761 sayfalık ek iddianamesi
Zirve ek iddianamesi kabul edildi
Malatya Zirve Katliamı ve Ergenekon bağlantısı manşetlerimiz
Dink ve Zirve aynı ekibin işi
Ergenekon ve Balyoz, Malatya´da ´zirve´ yapmış
Tanık: Malatya ve Dink ´Kafes´ işi
Zirve Yayınevi Katliamı ile Kafes davaları birleşebilir
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap