Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümüne ilişkin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Dava zaman aşımına 1 gün kala açıldı. Duruşma için henüz gün belirlenmedi.
16.04.2013 17:45 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümüne ilişkin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında hazırlanan iddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Ancak mahkeme, henüz duruşma gününü belirlemedi. Turgut Özal´ın vefat yıldönümü olan 17 Nisan´a 1 gün kala dava açılmış oldu. (AA)
TMK´nın 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin´in hazırladığı 50 sayfalık iddianame, zaman aşımı süresinin dolmasına iki hafta kala Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderilmişti. Özal´ın eşi Semra Özal ile oğlu Ahmet Özal´ın müşteki olarak gösterildiği iddianamede, suç tarihi 17 Nisan 1993 gösteriliyor.
Levent Ersöz´ün suçlandığı TCK´nın 156. maddesinde, Reisicumhur hakkında suikastta bulunanlarla buna teşebbüs edenler fiilleri teşebbüsü tam derecesinde ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla, nakıs ise müebbet ağır hapis ile cezalandırılır. deniliyor.
Ersöz´ün şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na yazılan talimatta ise Turgut Özal´ın Cumhurbaşkanlığı Köşkü´nde rahatsızlanarak vefat etmesi sürecindeki olaylar ve temel konularda ifadeler arasındaki çelişkiler gözetildiğinde, merhum Cumhurbaşkanı´nın organize bir şekilde işlenen cinayete kurban gittiği yönünde kuvvetli şüpheler bulunmaktadır. görüşleri yer alıyor.
İKİNCİ İDDİANAME GELİYOR
Kabul edilen iddianamenin ekinde 15 klasör içinde 6 bin sayfa civarında belge delil olarak bulunuyor. Belgeler içinde Özel Harp Dairesi´ndeki (ÖHD) kozmik aramalarda elde edilen bazı belgelerin de olduğu sanılıyor. İddianamede Özal´ın organize bir cinayetle öldürüldüğü, cinayetin Özel Harp hücresi Tushad´ın işi olduğu iddia ediliyor. Buna karşılık savcılığın bir örgüt tespitine yer vermemesi ve sadece Levent Ersöz´ü suçlaması da dikkati çekiyor.
İddianamede tek şüpheli olarak Ergenekon davasının da tutuklu sanığı olan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün yer aldığı sanılıyor. Soruşturma kapsamında Ergenekon davasının diğer bir tutuklu sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon´un da şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmış, ancak Tolon savcılıkça serbest bırakılmıştı. Tolon´un iddianamede yer alıp almadığı henüz kesinlik kazanmadı.
Ancak Özal´ın ölümüne dair yürütülen soruşturma bitmiş değil. Savcılığın Ergenekon davasında mahkemede ifade veren gizli tanıkların beyanları üzerine Savaş Korkmaz kod adlı bir kişinin de izini sürdüğü öğrenilmişti. Savcılığın elindeki bulgularla tanık ifadelerindeki ayrıntıların örtüştüğü bildiriliyor. Bu kişinin gerçek kimliği belirlendiğinde ikinci bir iddianamenin hazırlanacağı ve ilkiyle birleştirilmesinin talep edileceği belirtiliyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
|
Turgut Özal´ın, 9 Kasım 1989´da resmi olarak cumhurbaşkanlığı görevine başladığı hatırlatılan iddianamede, Özal´ın, Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşanan 1. Körfez Savaşı´nda çok aktif rol aldığı kaydedildi.
Özal´ın, dönemin Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin´in uzaklaştırılması için mümkün olan her şeyin yapılması konusunda fikren ve siyasi olarak çok istekli olduğu, bu nedenle ABD´ye destek verdiği anlatılan iddianamede, şunlar belirtildi: Harekata Türk ordusunun da katılıp, Misak-ı Milli sınırları içinde olan Musul ve Kerkük´e girilmesini isteyince, zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay görev süresi sona ermeden 3 Aralık 1990´da kendi isteği ile genelkurmay başkanlığı görevinden emekliye ayrıldı. Görevden ayrılmasına sebep olarak da 1. Körfez Savaşı´nda hükümetin tutumuna tepki olduğu öne sürüldü.
Özal her zaman sivil yönetim ve demokrasinin üstünlüğünü savunmuştur. Sivil yönetimi destekleme adına kamu kurum ve kuruluşlarını ziyaret ederken, resmi kıyafetiyle ziyaret eden diğer Cumhurbaşkanlarından farklı olarak çoğu defa kravatsız, keten pantolon, keten ayakkabı ve tişörtle resmi programlara katılmıştır. Özal, diğer cumhurbaşkanları gibi konuklarını Köşk´te ağırlamak yerine, Marmaris´te Okluk Koyu´nda ağırlamıştır. Ölümünde, ´sivil cumhurbaşkanı, demokrat cumhurbaşkanı, dindar cumhurbaşkanı´ pankartlarıyla da bu tutumu desteklenmiştir.
İddianamede, Turgut Özal, 17 Nisan 1993´te 5 ülkeyi kapsayan 12 günlük Türkistan gezisinden sonra şüpheli bir şekilde vefat etmiştir ifadesi kullanılarak, cenazesine Türkiye´nin dört bir yanından yüz binlerce kişinin akın ettiği, törenin televizyonlardan canlı yayınlandığı, ülkede bayrakların yarıya indirildiği görüşüne yer verildi.
Özal ile yakın dostluğu olan dönemin ABD Başkanı George H. W. Bush´un, beklentilerin aksine cenaze törenine katılmadığı kaydedilen iddianamede, Özal´ın, Öldükten sonra beni İstanbul´a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmed´in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum vasiyetine uyularak, kendisi tarafından yaptırılan eski Başbakan Adnan Menderes´in anıt mezarının da bulunduğu Topkapı Vatan Caddesi´nde hazırlanan anıt mezara defnedildiği anımsatıldı.
1993´ÜN ÖNEMLİ OLAYLARI
İddianamede, ´1993 Yılında Meydana Gelen Önemli Olaylar´ başlığı altında, ´1993´te işlenen faili meçhul cinayetler, sansasyonel eylemler ve ülkeyi etkileyen önemli günler´ şöyle sıralandı:
-11 Ocak: İstanbul polisi, LuckyS adlı Panama bandıralı gemide 15 ton uyuşturucu ele geçirdi.
-15 Ocak: Bingöl ile Diyarbakır´ın Kulp ilçesi arasında bulunan PKK kampları havadan bombalandı. 150 PKK´lının öldüğü açıklandı.
-24 Ocak: Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu, evinin önünde otomobiline konan bomba ile öldürüldü.
-28 Ocak: İşadamı Jak Kamhi´ye suikast düzenlendi. Kamhi, yara almadan kurtuldu.
-5 Şubat: ANAP İstanbul Milletvekili, eski Maliye Bakanı Adnan Kahveci, ailesi ile Bolu-Gerede´de trafik kazası geçirerek hayatını kaybetti.
-17 Şubat: Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, buzlanma nedeniyle uçağın düşmesi yüzünden öldü. Resmi açıklama bu yönde olsa da olay sonrası toplanan kanıtlar, ortaya çıkan gelişmeler, bunun bir suikast olabileceği şüphesini ortaya koymuş, bu konuda da soruşturma halen devam etmektedir.
-18 Mart: PKK lideri Abdullah Öcalan, aldığı ateşkes kararını duyurdu.
-17 Nisan: 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, şüpheli şekilde öldü.
-16 Mayıs: Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti´nin 9. Cumhurbaşkanı seçildi.
-23 Mayıs: PKK´lı teröristler Bingöl-Elazığ karayolunu keserek, teskere almış 33 silahsız askeri şehit etti. Bu konuda askerlerin güvenliği için gerekli tedbirlerinin alınmadığı ortaya çıkmıştır.
-8 Haziran: Abdullah Öcalan ateşkesi sona erdirdiklerini açıkladı.
-13 Haziran: DYP Olağanüstü Genel Kurulunda Genel Başkan seçilen Tansu Çiller 25 Haziran´da Başbakanlık koltuğuna oturdu.
-15 Haziran: Bitlis Kayabaşı ve Bingöl Üçpınar köylerinde 9 vatandaş roketatarlı saldırıyla öldürüldü.
-26 Haziran: Mardin´in Yeşilli ve Koyunlu köylerinde PKK katliam yaptı, 8 sivil öldürüldü.
-30 Haziran: Van´da Yenigün Otel kundaklandı, 11 kişi öldü, 27 kişi yaralandı.
-2 Temmuz: Sivas´ta Pir Sultan etkinliklerine katılan Aziz Nesin ile bir grup aydın ve sanatçının kaldığı Madımak Oteli ateşe verildi, 37 kişi öldü.
-2 Temmuz: Şırnak-Çelik Karakolu baskını neticesinde 16 asker şehit oldu.
-5 Temmuz: Erzincan´ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde PKK ve diğer örgütlerin ortak yaptığı eylem sonucunda 33 kişi öldürüldü.
-12 Temmuz: Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürlüğü´ne getirildi.
-12 Temmuz: Anayasa Mahkemesi, Halkın Emek Partisinin (HEP) kapatılmasına karar verdi.
-18 Temmuz: Van´ın Bahçesaray ilçesine bağlı Sündüz Yaylası´nda PKK tarafından 14 çocuk, 8 kadın ve 4 erkek öldürüldü.
-27 Temmuz: Bakanlar Kurulu, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş´in görev süresini 1 yıl uzattı.
-29 Temmuz: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin Fisunoğlu, 30 Ağustos beklenmeden görevinden alındı. Kara Kuvvetleri Komutanlığına 1. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı atandı.
-4 Ağustos: Bitlis´in Mutki ilesine bağlı Kavakbaşı ve Yenidoğan köyleri arasında yol kesen PKK´lı teröristler minibüsü taradı, 15 kişi öldü, 13 kişi yaralandı.
-23 Ağustos: Iğdır-Sultantopu Karakolu baskını neticesinde 14 asker şehit düştü.
-24 Ağustos: Batman Gercüş Ayranlı mevkisi baskınında çok sayıda sivil vatandaş öldü.
-1 Eylül: Ağrı Eleştirt Aşağı Kopuz Köyü İlkokulu PKK´lı teröristlerce yakıldı. (1993´ün ikinci yarısında onlarca köyün PKK tarafından yakıldığı haberleri yansıdı)
-4 Eylül: Batman´da yapılan saldırı sonucunda DEP Milletvekili Mehmet Sincar ile Batman İl Yönetim Kurulu Üyesi Metin Özdemir öldürüldü.
-12 Eylül: SHP Genel Başkanlığı´ndan ayrılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, kabineden de istifa etti.
-25 Eylül: Van-Kanalga Karakolu baskını neticesinde 12 asker şehit düştü.
-29 Eylül: Batman Kozluk Beşkonak köyü Serikan mezrasında PKK katliamı sonucunda 2 çocuk, 4 kadın ve 1 erkek vatandaşımız öldürüldü.
-2 Ekim: Kahramanmaraş Elbistan Seydilli köyü Ofalar mezrasında PKK otobüs taradı, 10 kişi öldü.
-4 Ekim: Siirt Şirvan Daltepe köyünde PKK katliam yaptı. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 23 kişi öldürüldü.
-7 Ekim: Tunceli Pertek Pınarlar köyünde PKK katliamı sonucunda 4 öğretmen şehit edildi.
-10 Ekim: Tansu Çiller, Avrupa Konseyi toplantısı için bulunduğu Viyana´da İspanya tecrübesinden (Bask modeli) biz de yararlanacağız dedi.
-11 Ekim: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Çözümü İspanya´da arama dedi.
-16 Ekim: PKK tehdidi sebebiyle ulusal gazeteler Diyarbakır bürolarını kapattı.
-22 Ekim: Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Diyarbakır Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde silahlı saldırı sonucu şehit oldu.
-22 Ekim: Siirt Baykan Derince mezrasında PKK tarafından çoğu çocuk 22 kişi öldürüldü.
-25 Ekim: PKK, Erzurum´un Çat ilçesine bağlı Yavi beldesinde kahvehane bastı, 35 kişi öldü, 50 kişi yaralandı.
-27 Ekim: Başbakan Tansu Çiller, Terör ya bitecek ya bitecek! açıklamasını yaptı. 4 gün sonra da Terörün dıştaki ve içteki kaynaklarını kurutacağız dedi.
-4 Kasım: JİTEM´in kilit isimlerinden olduğu belirtilen Cem Ersever öldürüldü. Ersever, Güneydoğu´daki gerçekler Türk milletinden gizleniyor demişti.
-29 Aralık: Mardin Kılavuzköy Jandarma Karakolu´nu basan teröristler 12 askeri şehit etti. Savur ilçesinde devriye gezen iki polis şehit edildi.
-31 Aralık: Abdullah Öcalan, ABD ve AB´nin önde gelen devlet ve hükümet başkanlarına açık bir mektup göndererek, yeni bir sözde ateşkes ilan etmek istediğini bildirdi.
SUİKAST GİRİŞİMİ VE UÇAK KAZASI
İddianamede, Maktulün Ölümünden Önce şahsına Yönelik Gerçekleştirilen EYlemler başlığı altında, Kartal Demirağ tarafından gerçekleştirilen suikast olayı ve Uçak kazasına yer verildi.
Özal´a, 18 Haziran 1988´de Anavatan Partisi´nin 2. Olağan Kongresi´nde Kartal Demirağ tarafından suikast düzenlendiği ve sağ elinden yaralı olarak kurtulduğu belirtilen iddianamede, Demirağ´ın önce ölüm cezasına çarptırıldığı, sonra cezasının 20 yıla indirildiği anımsatıldı.
Turgut Özal´ın oğlu Tevfik Ahmet Özal´ın, 1 Nisan 2013 tarihli beyanı özetlendi. Buna göre Ahmet Özal, babasına yönelik suikasttan 2-3 ay önce Başbakan olarak kendisine tahsisli olan TC-GAP uçağının İstanbul´dan Ankara´ya hareket edeceği sırada bir sesle bütün ışıklarının söndüğünü, 2. pilotun sigorta diye düğmeye basmasıyla ışıkların geri geldiğini, havalandıktan sonra Büyükada üzerinde aynı sorunun bir daha yaşandığını ifade ederek, kendisinin hobi olarak sivil pilot olması nedeniyle, babasının da kabul etmesiyle uçağı Yeşilköy Havalimanı´na döndürdüğünü, havalimanına gelmeden çok önce uçağın sağ motorunun durduğunu, elektriklerin kesildiğini, göstergelerin kaybolduğunu, telsiz konuşmalarının yapılamadığını, kule ile konuşamadıklarını, kabin içerisinde duman yükselmeye başladığını, herkesin panikleyip bağırmaya başladığını anlattı.
Uçağın denizin üzerinden çok alçak geçerek piste iniş yaptığını, kulenin inişten habersiz olduğunu, uçağın tekerlerinin patladığını kaydeden Ahmet Özal, pilotun ´Uçak infilak edecek, kaçın´ iye bağırdığını, normal kapıyı açmak istediğini ancak basınç farkından dolayı açılmadığını ve en arka bagajların olduğu kargo kapısını açtıklarını ifade etti.
Ahmet Özal, korumaların babasını sarkıtarak aşağıya indirdiklerini, aşağıya atlayanlardan Basın Danışmanı Can Pulat ve Özel Kalem Müdürü Tevfik Ertürk´ün sakatlandığını bildirerek, Olayın basında kısaca yer aldığını, uçağı satan firmanın rapor düzenlediğini ve uçağın havada patlama ihtimalinin yüzde 95 olduğunu, geri kalan yüzde 5 ihtimalle kendilerinin kurtulduğunu söylediklerini aktardı.
Bu olayın babasına yönelik suikast olabileceğini düşünmediklerini söyleyen Ahmet Özal, Ancak Kartal Demirağ tarafından silahlı suikast girişiminden sonra bu olayın da bir suikast girişimi olabileceğini değerlendirdiklerini belirtti.
GİZLİ TANIK SELÇUK
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümüne ilişkin Ergenekon davası sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında hazırlanan iddianamede, Şüpheli Levent Ersöz´ün, açık kimliği tespit edilemeyen ancak gizli tanık ´Selçuk´ tarafından ´Savaş Korkmaz´ olarak belirtilen kişi ile 17 Nisan 1993´te, Türkiye´nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ı önceden planlayarak zehirlemek suretiyle öldürttüğü, bu yolla atılı suçu işlediği sonuç ve kanaatine varılmıştır ifadesi kullanıldı.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce kabul edilen iddianamede, Turgut Özal´ın ölümüne ilişkin Devlet Denetleme Kurulu ve İstanbul Adli Tıp Kurumu´nca hazırlanan raporlar ve gizli tanıklar İlker Çınar´ın, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı´na, Selçukun ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na verdiği ifadeler özetlendi.
İddianameye göre, ifadesinde, 1993´ten itibaren, Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde yer alan TUSHAD´a bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığı´nda görev yaptığını belirten Çınar, Beyaz Kuvvetler´in operasyonel bir birim olmadığını belirtti.
Operasyonel olan Siyah Kuvvetler´in ise halk arasında bulunduğunu ve görevinin farklı grupları karşı karşıya getirerek ortamı germek olduğunu iddia eden Çınar, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bulunan JİTEM´in de TUSHAD tarafından kontrol edildiğini ve infazlar yaptığını ileri sürdü.
Operasyonlar başladıktan sonra, Beyaz Kuvvetler, Siyah Kuvvetler ve JİTEM´in, Ergenekon Terör Örgütü´nün bir parçası olduğu sonucuna vardığını ifade eden Çınar, Ergenekon kapsamında yargılanan Hurşit Tolon´un, TUSHAD´ın başında ve emekli olduktan sonra bile etkin konumda bulunduğunu savundu.
Sanık Levent Ersöz´den eğitim aldığını iddia eden Çınar, Özal´ın suikast sonucu öldüğünü, TUSHAD´a girdikten sonra yapılan konuşmalarda duyduğunu ileri sürdü. Çınar, Turgut Özal´ın, kalp krizine yol açacak polonyum 210 ve amerikyum 241 radyoaktif ilaçları verilerek öldürüldüğünü öne sürdü.
CUMHURBAŞKANINI DA ZEHİRLETİRİZ
Gizli tanık Selçuk da ifadesinde, Levent Ersöz´ü tanıdığını belirterek, bir konuşmada Ersöz´ün, Biz gerektiğinde cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişiyi de zehirletiriz, öldürtürüz dediğini duyduğunu iddia etti.
Selçuk, Özal´ın ölümüne ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne yazdığı dilekçede de jandarma istihbarata çalıştığı dönemde, yarbay rütbesindeki ´Savaş´ isimli bir kişinin, Özal´ın ölümünün zehirlenme yoluyla düzenlenen planlı bir suikast olduğunu söylediğini ileri sürdü.
Levent Ersöz´ün, 2004´te Ankara Çayyolu´ndaki bir toplantıda ise Bizler başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi zehirletiriz dedikten sonra, toplantıda bulunan Yarbay Savaş´a dönerek, Bu olayın kahramanlarından biri Savaş´tır ifadesini kullandığını iddia eden Selçuk, Ersöz´ün, konuşmasının devamında, Özal´ın yanında yer alan Eşref Bitlis´in ihanet içinde olduğunu savunarak, Bu yanlışın bedelini hem kendi hem onu adam bilip yanında olanlar ödedi dediğini ifade etti.
ERSÖZ´ÜN SAVUNMASI
İddianamede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki Ergenekon davasının iddianamelerinden, Turgut Özal´ın adının geçtiği bazı bölümler aktarıldıktan sonra, sanık Levent Ersöz´ün, soruşturma aşamasında alınan savunmasına yer verildi.
Buna göre, Ersöz, Deniz Uygar kod isimli İlker Çınar´ı tanımadığını ve hakkındaki iddialardan basın yoluyla haberdar olduğunu aktardı. İlker Çınar´ın ifadelerinde çelişkiler bulunduğunu ileri süren Ersöz, Genelkurmay´da TUSHAD diye bir birimin olmadığını, ne Beyaz Kuvvetler ne de Siyah Kuvvetler birimlerini duymadığını belirtti.
JİTEM diye bir birimin söz konusu olmadığını savunan Ersöz, Arif Doğan gibi hastalıklı ruh hali içerisindeki bir kişinin beyanlarına dayanarak JİTEM´in var olduğunun iddia edildiğini, Teoman Koman´ın, mahkemede tanık olarak dinlendiğinde JİTEM´in var olmadığını açıkça ifade ettiğini, Genelkurmay Başkanlığı´nın TUSHAD diye bir birimin olmadığını mahkemeye bildirdiğini, dolayısıyla olmayan bir kuruluşun Özal´ı öldürmesinin söz konusu olamayacağını kaydetti.
HAYAL ÜRÜNÜ BİR SENARYO
Özal´ın ölümüyle ilgili iddiaların hayal ürünü bir senaryo olduğunu ileri süren Ersöz, Özal´ın öldüğü tarihte Şırnak 23. Jandarma Sınır Tugayı´nda kurmay başkanı olduğunu belirtti.
Selçuk isimli gizli tanığın kim olduğunu bilmediğini ve hiçbir ilişki içine girmediklerini dile getiren Ersöz, Selçuk´un, Jandarma İstihbarat´ta haber elemanı olarak çalıştığını ve kendisini oradan tanıdığını ifade ettiğine dikkati çekti. Ancak 2003-2004´te sadece bir yıl istihbarat başkanı olarak çalıştığını bildiren Ersöz, gizli tanık Selçuk´un beyanlarının çelişkili olduğunu öne sürerek, hakkındaki iddiaları reddetti.
Ersöz, Selim Gül´ün Şırnak´ta emrinde çalışan bir astsubay olduğuna değinerek, gizli tanık ifadelerinde, Ankara Çayyolu´nda 2004´te gerçekleştirildiği savunulan toplantıda yer aldığı iddia edilen Gül´ün, hatırladığı kadarıyla o tarihte Mersin İl Jandarma Komutanlığı emrinde olduğunu dile getirdi.
Böyle bir toplantı olmadığı için, ´Bizler Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi zehirletiriz´ dediğinin iftira ve yalan olduğunu savunan Ersöz, Turgut Özal ve Eşref Bitlis´in ölümlerinde en ufak bir bilgi ve etkisinin söz konusu olmadığını ileri sürdü.
İlker Çınar´ın Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı´nın iddianamesinin 9. ve 10. sayfasında belirttiği hususların tamamen yalan ve uydurma olduğunu ifade eden Ersöz, Çınar ile hiç çalışmadığını savundu.
Hurşit Tolon´un TUSHAD olarak iddia edilen bir kuruluşla ilişkisi olup olmadığını bilmediğini, kaldı ki TUSHAD diye bir kuruluşun bulunmadığını iddia eden Ersöz, Adli Tıp Kurumu raporunda, Özal´ın ne şekilde öldüğü tespit edilememiştir denilmesine rağmen İlker Çınar ve Selçuk adlı gizli tanığın beyanı üzerine, Özal´ın öldürüldüğü sonucuna varılmış gibi kendisine sorular sorulmasını kabul edemeyeceğini dile getirdi.
DEĞERLENDİRME
İddianamenin son bölümünü oluşturan Değerlendirme kısmında ise şunlar kaydedildi:
Ayrıntılarıyla açıklanan tanık beyanları, bilgi ve belgeler, şüpheli Levent Ersöz´ün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde (CMK 250. madde ile görevli) yargılandığı suçların niteliği ve özelliği ile tüm soruşturma dosyası içeriği dikkate alındığında, şüpheli Levent Ersöz´ün, açık kimliği tespit edilemeyen ancak gizli tanık ´Selçuk´ tarafından ´Savaş Korkmaz´ olarak belirtilen kişi ile 17 Nisan 1993 tarihinde, Türkiye´nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ı önceden planlayarak zehirlemek suretiyle öldürttüğü, bu yolla atılı suçu işlediği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
İddianamede, Ersöz´ün 765 sayılı TCK´nın Cumhurbaşkanına suikasta ilişkin 156. maddesiyle cezalandırılması istendi.
Maddede, Reisicumhur hakkında suikastta bulunanlarla buna teşebbüs edenler fiilleri teşebbüsü tam derecesinde ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla, nakıs ise müebbet ağır hapis ile cezalandırılır deniliyor.
|
´ÖZEL HARP´İN ÖZAL´I İNDİREN GÜÇ OLDUĞUNU UNUTMAYIN´
İddianamede Ergenekon davası kapsamında Özal´la ilgili bölümlere de yer verildi. 282. Sayfasında İşçi Partisi´nden elde edilen “prov mekt oğuz” isimli word sayfası içerisinde Öcalan´ın avukatı ve özel kuvvetlerde görevli olduğu belirtilen Oğuz´un konuşmaları dikkat çekti. Oğuz´un konuşmalarda biz sizi protokolden sonra ÖKK´nın 2. Başkanına götüreceğiz. Karargahta görüşeceksiniz. Onunla böyle rahat konuşamazsınız. Özal´dan iyi bir şekilde söz edemezsiniz. Özal´ı indiren güçle konuştuğunuzu unutmayacaksınız. Özal için Ermeni köpeği Kürt eniği gibi laflar duyabilirsiniz” ifadelerini kullandığı belirtildi.
´ÖZAL ÖLÜRSE DARBE OLMAZ, DEMİREL ÖLÜRSE OLUR!´
Turgut Özal´ın kendisine düzenlenen suikastın üzerine gittiğine yer verilen iddianamede, Ergenekon belgelerine göre, Demirel ve İnönü´nün öldürülmesi durumunda ordunun yönetime el koyacağı tahmininin dile getirildiği, Özal ve Mesut Yılmaz öldürülürse böyle bir durumun söz konusu olmayacağının vurgulandığı dokümanlar olduğu belirtildi. (Bugün)
ZEHİRLENMEYE DAİR İLK SUÇ DUYURUSU 1996´DA.. ARDINDAN DA İLGİNÇ BİR GELİŞME..
Savcılığın Turgut Özal´ın ölümünü araştırdığı sırada dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi´ne 1996 yılında ´Özal´ın zehirlenerek öldürüldüğü´ yönünde suç duyurusunda bulunulduğu anlaşıldı. Dönemin DGM Savcılığı´na gelen suç duyurusuna hiçbir araştırma yapılmadan takipsizlik kararı verildiği tespit edildi.
Bu olayın hemen ardından ilginç bir gelişme daha yaşandı. Zamanlama, tesadüf olasılığını zayıflatıyor. Buna göre, DDK raporunda da belirtildiği gibi Özal´a ait kan örnekleri Hacettepe Üniversitesi´nde 1996 yılında kayboldu. Özal´ın şüpheli ölümüne ilişkin yapılan ilk suç duyurusunun ardından kan örneklerinin kaybolması ise dikkat çekti.
Test Sonuçları da Kayıp
Yine olayla ilgili bir başka kritik ayrıntı bir tanığın ifadesinde yer alıyor. Kan örneklerinin kaybolmasıyla ilgili çeşitli iddialara yer verilirken kan örneklerinin taşınırken kırıldığı öne sürülmüştü. Hacettepe Üniversitesi´nde görevli Doç. Dr. Cumhur Özkuyumcu DDK raporundaki beyanında, 17 Nisan 1993 günü Özal´ın ölümünün hemen ardından kendisine Özal´ın kan örneğinin gönderildiğini belirtmişti. Özkuyumcu´nun Özal´ın kan örneği üzerinde birden çok test yaptığını ancak hasta dosyasında bulunan test sonuçları arasında o gün kendilerinin çalıştıkları test sonuçlarının bulunmadığını ifade ettiği aktarıldı.
İDDİANAMEYE GÖRE KALP KRİZİ UZAK İHTİMAL
18.04.2013 13:05 Savcılık: “Verilere göre kalp krizi uzak ihtimal, rahatsızlığı ve ölümü sırasındaki bazı bulgular toksik kimyasal madde zehirlenmesi olarak bilinen ´organofosfat zehirlenmesi´ belirtileridir.”
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Ergenekon ve Balyoz davaları sanığı Levent Ersöz´ün tek şüpheli olarak yer aldığı ´Özal´a Suikast İddianamesinde´ çarpıcı ayrıntılara yer verildi. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın kalp kriziyle ölümü olasılığının uzak bir ihtimal olarak görüldüğü ifade edilen iddianamede Devlet Denetleme Kurulu´nun Özal´ın Türkiye ve Amerika´daki tüm sağlık verileri toplanarak sağlık haritasının çıkartıldığı kaydedildi.
DDK Raporu´na özel vurgu
Savcılık, DDK Raporu´nun ´Özal´ın ölümünde kalp dışı ve özellikle de doğal ölüm nedenleri dışındaki ihtimallerin düşünülmesi gerektiği´ tespitine vurgu yaparken Özal´ın rahatsızlığı ve ölümü sırasındaki bazı bulguların ise, toksik kimyasal madde zehirlenmesi olarak bilinen ´organofosfat zehirlenmesi´ belirtileri olduğunu kaydetti. İddianameyi hazırlayan Savcı Kemal Çetin, Özal´ın ölümünün ardından kan örneği alınarak bazı testler yapıldığını, ancak bu testlerin hasta dosyasında bulunmadığını belirtti.
Şüpheli ölüme otopsi yapılır
Özal´ın ölüm raporu ve gömme izin belgesinde birbirinden farklı tanıların yazıldığını belirten savcılık, bu durumun Özal´ın ölümünü ´şüpheli ölüm´ yaptığını belirtti. SAvcılık, şüpheli ölümlerde otopsi kararının hekim veya aileye ait olamayacağını vurguladı. Çetin, adli makamlara olayın bildirilmemiş olmasının yasalara aykırı olduğu belirtildi.
Ersöz tanıklardan şikayetçi
Levent Ersöz, avukatı Hulusi Çoşkun aracılığıyla, iddianameye itiraz etti ve gizli tanıklar İlker Çınar ve Selçuk hakkında ´suç uydurma´, ´yalan tanıklık´, ´iftira´ ve ´adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs´ suçlamalarıyla şikayetçi oldu. (Star)
SAVAŞ KORKMAZ´IN GERÇEK KİMLİĞİ AÇIĞA ÇIKMAK ÜZERE: YOZGAT/SORGUN ÖKSÜZLER KÖYÜ´NDEN
19.04.2013 16:58 Özal iddianamesinde Özal´a yönelik suikastte yer aldığı iddia edilen Savaş Korkmaz kod adlı kişinin kimlik bilgileri açığa çıkmak üzere. İddianamede onun memleketinin Yozgat/Sorgun/Öksüzler Köyü olduğu belirtiliyor. Ergenekon davasında ayrıntılı şekilde bir kaç kez ifade veren Gizli Tanık Selçuk´un konuyla ilgili ifadeleri Özal iddianamesinin 13-16. sayfaları arasında yer alıyor. İlgili satırlar şu şekilde:
.. ayrıca Savaş...? isimli bir JİTEM görevlisi daha tanıdığını bunun rütbesinin ise yarbay olduğunu, hatta diğer şahısları Savaş yarbayın yönlendirdiğini, bu kişilerin yanında istihbarat elemanı olarak çalıştıkları sivil kökenli insanlar bulunduklarını ayrıca Arif DOĞAN´la tanıştığını o dönem rütbesinin yarbay olduğunu, ancak Savaş yarbayın üzerinde bulunduğunu,
..Gizli tanık Selçuk´un 05/12/2012 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına Turgut ÖZAL´ın ölümüyle ilgili dilekçe verdiği, yazısından kimliğinin ortaya çıkmaması için Mahkeme Başkanlığı tarafından verdiği dilekçesinde ekleme ve çıkarma yapılmaksızın anlam değişikliği olmaksızın zapta geçirerek imzalandığı, gizli tanığın Mahkeme Başkanlığına hitaben yazmış olduğu dilekçesinde özetle;
Turgut ÖZAL´ın zehirlenerek öldürülmesini Jandarma İstihbaratta çalıştığı dönemde Yarbay rütbesinde olan ifadesinde belirttiği Savaş isimli şahıstan aralarındaki yakın ilişki sebebiyle işittiğini, aralarında güvene dayalı ilişki bulunduğunu, Savaş Yarbayın kendisine Turgut ÖZAL´ın ölümünün zehirlenme yoluyla düzenlenen planlı bir suikast olduğunu, bu olayın içerisinde kendisinin de yer aldığını, güvendiği İrfan, Ahmet ve kendisinin isimlerini net olarak bilmediği üç beş kişilik arkadaş ortamında söylediğini,
Kendisinin bu hususları daha sonra 2004 yılında Ankara Ümitköy Çayyolu Mevkii Atabilge Sitesinde bulunan ofis ve misafirhane olarak kullanıldığını bildiği, ofis ve misafirhaneye ek olan aynı site içerisinede bir villa ve 2 ayrı evin olduğunu bildiğini, bu yerlerden birinde Levent ERSÖZ´den de duyduğunu, Levent ERSÖZ´ün konuşmasını Savaş Yarbay, tanımadığı Selim GÜL denilen biri, Taşkın, İrfan ve kendisi ile Levent ERSÖZ´ün adamı olan birkaç kişinin bulunduğu toplantıda yaptığını, Levent ERSÖZ´ün kendi yapılanmalarının üstünlüğü ve istihbaratın önemini anlatmak için bizler Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi zehirletiriz dediğini, bu konuşma yapıldığında Albay rütbesinde olan Savaş Yarbaya dönerek “bu olayın kahramanlarından biri Savaş´tır” dediğini ve kendince Savaş Yarbayı onore ettiğini, kendisinin daha önce bildiği bu olayı Savaş´ın kendilerine anlattığının ortaya çıkmasın diye şaşırmış gibi yaparak dinlediğini, konuşmaların devamında Eşref BİTLİS´in bu oluşuma ihanet içinde olduğunu, Turgut ÖZAL´ın yanında yer aldığını söyleyerek küfür ettiğini, “bu yanlışın bedelini hem kendi hemde Onu adam bilip yanında olanlar ödedi” dediğini,
Bu konuşmalardan sonra kendisinin Savaş Yarbaya (Albaya) birkaç kişinin daha olduğu bir ortamda “Levent ERSÖZ seni onore etti zamanında ÖZAL´ın olayında yer aldığını söylemiştin ama tam ne yaptığını söylememiştin, merakımıza ver sorduk” dediğini, onunda konuşmayı, yaptıklarını övünerek anlatmayı sevdiğini, kendilerine güvenle anlattığını,
İfadesinde belirttiği kişilerden Savaş Yarbayın 1998-1999 yıllarında Yarbay olduğunu, JİTEM´de sorgucu olduğunu, soyadını, tuttuğu notlarını kontrol ettikten sonra “Savaş KORKMAZ, Yozgat/Sorgun Öksüzler Köyü” memleketli olduğunu hatırladığını, bu kişinin Albay rütbesiyle emekli olduğunu öğrendiğini, öğrendiği kişinin uzun yıllardır tanıdığı bir arkadaşı olduğunu,
İrfan isimli kişinin o dönem rütbesinin Binbaşı olup soyadının ŞAHİNOĞLU olduğunu, Kayserili fakat fazla bilgi sahibi olmadığını, İrfan´ın Ankara´da oturduğunu, şuan emekli olduğunu bildiğini,
Ahmet isimli şahıs hakkında fazla bilgi sahibi olmadığını, 1997-1998 yıllarından sonra bu oluşumdaki kişilerle bağlantısının yok denecek kadar az olduğunu, bu kişinin Levent ERSÖZ´ün konuşmasına şahit olanlardan olduğunu, rütbesini bilmediğini,
Selim GÜL, Taşkın ve başka kişilerin Levent ERSÖZ´ün Şırnak´ta Albay rütbesinde olduğu dönemde yakın çalıştığı ve daha sonra yine kendi kontrolünde olan kişiler olduğunu, bu toplantıda olduklarını hatırladığını belirtmiştir.
Gizli tanık Selçuk´un 14/12/2012 tarihinde yine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına vermiş olduğu ve tutanak haline getirilen dilekçesinde de, 05/12/2012 tarihli dilekçesinde anlattığı hususlara ek olarak; o dönem Savaş Yarbayın Turgut ÖZAL´ın zehirlenmesiyle ilgili olayın ayrıntılarını anlatırken kendisinin delillerin yok edilmesinde yardımcı tim olarak görevli olduğunu anlattığını belrtimiştir.
DOSYADAKİ DELİLLER
Özal iddianamesinin ekinde şu deliller yer alıyor:
-Gizli Tanık Selçuk´un beyanları
-Tanık Deniz UYGAR kod isimli İlker ÇINAR´ın beyanları
-Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca düzenlenen 04/06/2012 tarihli ve 2012/2 sayılı raporu
-İstanbul Adli Tıp Kurumunun 05/12/2012 tarihli ve 4416-C sayılı raporu
-İstanbul CMK´nın 250. Maddesi ile Görevli ve Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş 2008/623 sayılı ve 10/07/2008 tarihli iddianame (1. Ergenekon iddianamesi)
-İstanbul CMK´nın 250. Maddesi ile Görevli ve Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş 2009/188 sayılı ve 08/03/2009 tarihli iddianame (2. Ergenekon iddianamesi)
-Malatya CMK´nın 250. Maddesi ile Görevli ve Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş 2012/98 sayılı ve 08/06/2012 tarihli iddianame (Malatya Zirve katliamı ek iddianamesi)
-Şüpheli savunması, Tanık beyanları, Müşteki beyanları, Sabıka ve nüfus kaydı ve tüm dosya kapsamı (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
İLK DURUŞMA TARİHİ BELLİ OLDU: 11 EYLÜL
02.05.2013 12:16 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümüne ilişkin Ergenekon davası sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında açılan davanın ilk duruşması, 11 Eylül´de görülecek. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, davanın tensip zaptını hazırladı. Davanın ilk duruşması 11 Eylül´de saat 09.00´da görülmesi, müştekiler Semra Özal ve Ahmet Özal ile tanık ifadelerinin talimatla alınması kararlaştırıldı. İddianamede Ersöz, 765 sayılı TCK´nın Cumhurbaşkanına suikasta ilişkin 156. maddesi kapsamında suçlanıyor. Maddede, Reisicumhur hakkında suikastta bulunanlarla, buna teşebbüs edenler fiilleri teşebbüsü tam derecesinde ise ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasıyla, nakıs ise müebbet ağır hapis ile cezalandırılır deniliyor.
(16 Nisan 2013), son güncel.: (02 Mayıs 2013)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Özal soruşturması genişliyor
TURGUT ÖZAL SUİKASTİ VE ŞÜPHELİ ÖLÜMÜYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Tanık: Özal´ı Tushad zehirledi
TUSHAD ile ilgili manşetlerimiz
Zehirlenme örtbas mı edilecek?
Özal´ın zehirlendiği iddiası ve adli tıp incelemesi manşetlerimiz
Ergenekon 1993´e uzandı: Tushad
Özal ve komutan cinayetleri bağlantılı
Özal: Dertleri beni tasfiye etmek
DDK: Özal´ın mezarı açılmalı
DDK raporunun tam metni
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini Cumhurbaşkanlığı sitesinden indirmek için tıklayın
DDK´nın Özal´ın vefatına dair raporun orjinalini sitemizden indirmek için tıklayın
DDK Özal´ın ölümüne yoğunlaştı
Özal suikastinde çember daralıyor
Özal suikasti muhteşem bir Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı
Korkut Özal: Kardeşimi Ergenekoncular öldürdü
Kaynak: Özal´ın o dönem ölmesi birilerince uygundu
Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Ergenekon, Balyoz ve diğer iddianamelerde arama yap