İşçi Partisi, Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül´ün TSK içinde gizli örgüt çalışması yürüttüğünü iddia ederek sözde bazı kanıtlar sundu. Meclis Araştırması açılmasını da isteyen İP´in iddia ve kanıtları, yavuz hırsızlığın ne olduğunu çarpıcı şekilde gösteriyor. Halkın oylarıyla seçilen Başbakan ve Cumhurbaşkanının TSK içinde kendilerini devirmeye çalışan cuntaları haber almak için gayret göstermesi, İP´e göre yasadışı.
04.02.2013 16:50 İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, 28 Ocak 2013 tarihinde İstanbul´da düzenlediği basın toplantısında Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül´ün TSK içinde gizli örgüt çalışması yürüttüğünü iddia ederek sözde bazı kanıtlar sundu. Özbey, konuyla ilgili Meclis araştırması yapılmasını da istedi.
ÜLKEYE ZARAR VEREN BİRİMLER
Aşağıda kısaltarak yayınladığımız Özbey´in açıklamasının tamamına (1) Ulusalkanal´ın sitesinden ulaşabilirsiniz. Özbey, açıklamasında şu sözleri sarfediyor:
Mahkeme kayıtlarıyla sabit kanıtları açıklıyoruz! Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül´ün 2004 yılı Nisan ayında “Türkiye´nin büyük bölgelerinde askeri olarak istihbarat birimi kurma” çalışması yürüttüğü, İletişim Tespit Tutanaklarıyla resmen kayda geçmiştir. TSK içinde gizli istihbarat örgütü kuruluşu için, tek değil, üç toplantı yapıldığı, telefon dinleme tutanaklarıyla kanıtlıdır.
(...) “Dediler ki, paşam dediler bir ricamız daha var dediler, şu anda hükümet ile asker çok kötü abi. Çok kötü, çok kötü, aşırı. Dediler ki, böyle böyle sayın işte abimizin [ Recep Tayyip Erdoğan] bir ricası var, bir ekip kursun bize... görevlendirelim her bölgede, Türkiye´nin büyük bölgelerinde askeri olarak istihbarat birimi kursun. Tüm yetkilerle donatalım. Bir de dediler, sadece yani bu ülkenin gelişmesi için, bu ülkeye zarar veren birimlerle ilgili bir takım işte bilgiler falan toplayalım. Başına da sizi getirelim diye teklifte bulundular. (...) Dediler işte üç yüz beş yüz falan filan şu bu kontrolleri sizin elinizde, gizli ödenek sizin elinizde.”
(...) Tayyip Erdoğan´ın kurduğu gizli örgütün TSK içinden istihbarat toplamanın ötesinde, TSK içindeki “zarar veren birimlere” karşı operasyon amaçlı olduğu da açıkça belirtiliyor (14 Nisan 2004; saat: 00.21). Bu operasyonun hedefini yine İletişim Tespit Tutanaklarından öğreniyoruz: “Diskalifiye”, yani tasfiye. Bu hedef de Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım´ın bir telefon görüşmesine kulak misafiri olan İbrahim Taşdelen tarafından aktarılıyor. Bakan, 1 Nisan 2004 günü yapılan MGK toplantısında, askerin tutumunu anlatıyor ve “Bu askeri bir türlü diskalifiye edemiyoruz” diye yakınıyor (1 Nisan 2004 günlü telefon görüşme tutanağı). Yasadışı Özel Örgüt bu amaçla kuruluyor.
İzmir´de askerlerin casusluk davası, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Andıç vb tertipleri yapan bu gizli örgüttür. Genelkurmay Başkanlığı´nı dinleyen de bu gizli örgüttür. Org. Işık Koşaner´in Genelkurmay´daki konuşmaları Gladyo medyasında günlerce yayımlandı. Bütün bu çalışmaları CIA ile birlikte Ankara´da kurdukları karargâhta yürüttükleri, yine Aydınlık´ta kanıtlarıyla defalarca açıklanmıştır.
Halkımız, haklı olarak CHP ve MHP muhalefet yapmamasından yakınıyor. Atışmak, laf yarıştırmak, muhalefet değildir. Muhalefeti İşçi Partisi yapmaktadır. Soruyoruz: Mecliste muhalefet yapacak milletvekili yok mu?
HALKIN BAŞBAKANI, HALKIN SEÇİMİNE SAHİP ÇIKTI
İşte İşçi Partili Özbey´in açıklaması bu şekilde.. Bahsi geçen 2003 ve 2004 yıllarına bakıldığında TSK yöneticileriyle hükümetin arasının ne kadar kötü olduğu kamuoyunun da malumudur. Bunun anlaşılması için ne İşçi Partisinin aydınlatmasına ne de iletişimi tespit tutanaklarına ihtiyaç vardır. Şurası açık bir gerçektir ki, halkın seçtiği hükümetin Başbakanına ne dönemin Cumhurbaşkanı Necdet Sezer ne de TSK yöneticileri saygı göstermiştir. Darbe günlükleriyle de açığa çıktığı gibi Başbakan, MGK toplantılarında generaller tarafından adeta şamar oğlanı yapılmak istenmiştir. Ancak Başbakan´ın buna gereken tepkiyi gösterdiği, generallere beklemedikleri sertlikte karşılık verdiği de ortaya çıkmıştır.
BAŞBAKAN: SİZ ZANNEDİYOR MUSUNUZ Kİ BİZ BUNLARI HİÇ DUYMUYORUZ!
2002 sonunda iktidara gelen AK Parti hükümeti ilk yıllarında derin devletle mücadele etmedi. Ekonomik ve diğer yapısal değişikliklerle meşgul oldu. Başbakan Erdoğan´ın Balyoz planı 2010 başında medyaya ilk olarak yansıdığında söylediği, Siz zannediyor musunuz ki biz bunları hiç duymuyoruz. Ama biz işimize baktık. Ne yazık ki onlar da işlerine baktılar sözünü hatırlayalım. (2) AK Parti iktidara gelir gelmez 2003 yılından itibaren Ergenekon örgütünün ve TSK içindeki uzantılarının, Balyoz, Sarıkız, Ayışığı ve benzer şekilde, çeşitli isimlerle kodladıkları çok sayıda darbe hazırlığı yaptığı ortaya çıktı. Balyoz darbe hazırlığı, Balyoz davasında kanıtlandı. Diğer darbe planlarının doğru olup olmadığı ise Ergenekon davasının bitmesiyle ortaya çıkacak. Bu planlar doğrultusunda Türkiye´de yer altında sürekli bir hareketlilik yaşandı. Hükümet bunlara görünürde kayıtsız kaldı. 2005 yılındaki Şemdinli olaylarını soruşturan savcı ile mahkeme heyetlerinin nasıl sürgün edildiği ve davanın askeri mahkemeye alınarak sanıkların serbest bırakıldığı hatırlanırsa hükümet, yaşananlara sessiz kaldı. Yer altındaki hareketlilik ise hiç bitmedi. Cumhurbaşkanlığı makamına Abdullah Gül´ün seçilmemesi sürecinde ise bu hareketlilik zirveye çıktı.
CUMHURBAŞKANI GÜL´E YÖNELİK DARBE ÇABALARI BARDAĞI TAŞIRDI
Abdullah Gül´den önceki Cumhurbaşkanı Necdet Sezer´in görev süresinin 15 Mayıs 2007 tarihinde bitmesine 1 yıl kadar varken, Türkiye´de peşpeşe bir takım hareketlenmeler gerçekleşmeye başladı. Son kale dedikleri Çankaya´daki cumhurbaşkanlığı makamını AK Partili müslüman bir isme kaptırmak istemeyen aşırı laik çevreler, 2006-2007 arasındaki 1,5 yıllık süreçte hareketlendi. Daha öncesinde düşüncelerini başlangıçta sağda solda dillendirilmekle yetinen çevreler, bir adım daha ileri gittiler ve 2006 Mayıs ayının başlamasıyla birlikte toplumsal boyutta ´kışkırtmalar´ sürecini başlattılar. Bu kaos olaylarının birbirinden bağımsız olduklarını, tesadüfen peşpeşe geldiklerini düşünmek mümkün değil.
İŞTE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM SÜRECİNDEKİ 29 EYLEM: ADIM ADIM KONTRGERİLLA HAREKATI
1 Mayıs 2006 tarihinde Süleyman Demirel´in, ´Başörtüsüyle okumak isteyen Arabistan´a gitsin´ diyerek birden ortaya çıkmasıyla başlayan 1 yılı aşkın bu süreçte, 29 tanesini tespit edebildiğimiz (3) peşpeşe gerçekleşen bu kışkırtmalardan ikincisi Cumhuriyet gazetesinin bahçesine üç kez gerçekleşen el bombası atılması olayı, üçüncüsü Danıştay saldırısı olayı ve dördüncüsü Atabeyler grubunun suikast girişimi olayıydı. Tam bir kontrgerilla harekatının yürütüldüğü bu süreç giderek tırmandı. 20´nci sırada 27 Nisan 2007 e-muhtırası meydana geldi. Hükümetin sabrı işte bu noktada taştı. Sert bir açıklama ile e-muhtıraya karşı durulacağı açıklandı. Hemen ardından birkaç gün sonra 01 Mayıs 2007´de Anayasa mahkemesi, hükümetin Abdullah Gül´ü cumhurbaşkanlığına seçtiği Meclis´teki seçimi iptal etti. Bunun üzerine hükümet derhal erken seçim kararı aldı. Birkaç ay sonra 22 Temmuz 2007´de yapılan seçimlerde AK Parti oy patlaması yaparak ikinci kez iktidara geldi. Kısa süre sonra da Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildi.
BUNLAR MI TERTİP?
O günlerde bir başka kritik gelişme daha yaşandı. 12 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye´de bir gecekondunun çatısında el bombaları bulunduğu ihbarı üzerine Ergenekon soruşturması başlatıldı. Kontrgerillacıları şok eden gelişmeler peşpeşe geldi. Ne silahlar, ne belgeler, ne ses kayıtları ve ne de diğer deliller polis tarafından yerleştirildi. Aksine kontrgerillacı güçler kendilerine aşırı güveniyordu ve deliller de ayan beyan ortadaydı. Örneğin Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon´un da çarpıcı şekilde eleştirdiği gibi, Balyoz darbesi lideri Çetin Doğan duyulur mu duyulmaz mı demeden her yerde darbeden bahsetti. Hurşit Tolon, diğer bir Ergenekon sanığı emekli Genelkurmay Adli Müşaviri Mehmet Erdal Şenel´e şöyle diyordu: Yalman Paşa istifa edip, yerine Çetin Paşa Kara Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Fakat Çetin Paşa bu planı herkese anlattı. Genç subaylar arasında bu durum büyük memnuniyet yarattı. Çetin Paşa duyulur mu duyulmaz mı dikkat etmeden hükümetin aleyhinde konuştu. 1. Ordu Plan Tatbikatı´nda onlarca subay içinde neredeyse yapacağımız hareketi açıkladı. Milli Mutabakat Hükümeti kurulmasından bile söz etti. Çetin Paşa kendisine çok güvendi.
Görüldüğü gibi 2003 yılındaki Balyoz darbe planının ortaya çıkmasına, darbe lideri Org. Çetin Doğan´ın kendine aşırı güveni ve çenesini tutamaması neden oldu. Sadece Tolon ile Şenel´in değil, Hilmi Özkök, Aytaç Yalman, Çevik Bir ve Erol Özkasnak gibi generallerin konuşmalarında da bu konu dile getiriliyor, Doğan´a tepki gösteriliyordu. (4) Bu konuşmalar darbenin mahkemece kanıtlanmasında önemli rol oynadı. Karanlık gazete ise Doğan´a ve TSK içinde ve dışında halkın seçtiği hükümetlere katlanamayan ve bu gibi “ülkenin gelişmesine zarar veren birimlere” kızacağına, utanmadan delillerin tertip olduğunu söyleyebiliyor.
Balyoz delillerini bir bavulla savcılığa evet TSK içinden birileri sızdırdı. Islak imzalı Kontrgerilla belgesini de. Düşürün şu heronları, çok PKK´lı vuruluyor şeklindeki ihanet dolu ses kayıtlarını da yine onlar sızdırdı. Daha bir çok ihanet delilleri de yine TSK içinden sızdırıldı. Buna şüphe yok. Ama hiçbiri düzmece değildi.
Ergenekon, Balyoz ve diğer davaları ve bu davalardaki delilleri tertip diye niteleyen bu çevrelerin, bu ihanetlerin sızdırılmasına tepki göstermesi gayet normal. Çünkü ihanet odağı kendileri.. Ama yıllardır görmemezlikten gelinen TSK´daki yaygın fuhuş ve casusluk delillerini dahi tertip diye nitelemeye kalkmaları ise ´yok artık´ dedirtiyor. Her zaman TSK içindeki kendilerine yakın alevi ve marksist güçlere oynayan bu çevrelerin yaşandığı açık olan bu yüz kızartıcı skandallara dahi TSK adına sahip çıkmaya ve savunmaya kalkmaları hiç de şaşırtıcı değil. Perinçek önderliğindeki bu güçlerin TSK içinde Ergenekon örgütüne bağlı ´Karargah Evleri´ isimli çok gizli bir örgütlenmeyi yürüttükleri de ortaya çıkmıştı. Halen soruşturma kapsamında olan bu oluşum ve bunun askeri savcılıkça nasıl örtbas edildiğini gösteren şok gelişmeler yaşandı. Hepsini bir bir takip ettik. (5)
HAKİMLERİN İFTAR YEMEĞİ
Tutarsız iddiaların ölçüsüzce ortaya atılabilmesi, kışkırtıcılığın, ´çamur at, tutmasa da izi kalır´ mantığıyla hareket eden bu çevrelerin iliklerine kadar işlediğini gösteriyor. Bu çevrelerin ölçüsüzlüğünü gösteren çok sayıda olayı bu sitede haber yaptık. Çarpıcı iki tanesini örnek olarak aktarmakla yetinelim. İlki, OdaTV sitesinde hakim ve savcıların katıldığı iftar yemeğine dair kışkırtıcı içerikli haberdir. (6) 2009 yılında emniyet tarafından verilen geleneksel iftar yemeğine çok sayıda hakim, savcı ve emniyet görevlisi katılmıştı. Bu iftar yemeğinin görüntülerini yayınlayan odatv, CHP´nin de konuyu gündeme getirmesiyle büyük bir tartışma başlattı. Bu çevreler, hakim ve savcıların emniyetçilerle bu kadar samimi olmasının açıkça söylemeseler de dinci kadrolaşmayı ispatladığını ileri sürerek dava üzerinde baskı oluşturmayı denediler.
Ergenekon sanıkları iftar yemeğine katılan hakimler için peşpeşe reddi hakim talep ettiler. Davanın siyasi olduğunu iddia ettiler. Hatta duruşmalara katılan CHP´li milletvekilleri dahi izleyici olmalarına rağmen reddi hakim talep ettiler. Gürültü biraz kesilip olay incelendiğinde ise görüldü ki, her yıl düzenlenen geleneksel bir iftar söz konusuydu. O iftara sadece Ergenekon davasında sanıkların hoşlanmadığı ve çekilmesini istediği bazı hakimler değil sevdikleri ve övdükleri başka hakimler de katılmıştı. Yine sevmedikleri bazı hakimler de katılmamıştı. Bu kadar normal bir yemeğin, habercilik kılıfı içinde nasıl Ergenekon davasını karalama faaliyete dönüştüğü odatv örneğinde çarpıcı şekilde görüldü.
KOZİNOĞLU´NUN SANSÜRLENEN MEKTUBU
Bu çevrelerin kışkırtıcılığını deşifre eden diğer bir çarpıcı örnek ise MİT´çi Kozinoğlu´nun mektubuna dair yaptıkları haberdir. (7) Odatv davasında sanık olan ve cezaevinde kalp krizi sonucu hayatını kaybeden MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu´nun el yazısıyla hazırladığı mektubu Aydınlık gazetesinde yayınlandı. Kozinoğlu´nun şüpheli ve trajik ölümünü, iktidarı yıpratmak için bir fırsat olarak kullanan Aydınlık ekibi, onu adeta bir kahraman ilan etti. Övdükleri Kozinoğlu´nu 15 sene önce CIA elemanı diyerek karaladıkları ise ilerleyen günlerde ortaya çıktı. Daha çarpıcı ayrıntı ise, Kozinoğlu´nun mektubuna uyguladıkları sansür oldu. Mektubun sansürlenerek yayınlanmayan bölümlerinde Kozinoğlu´nun şok iddiaları yer alıyordu. Kozinoğlu, Deniz Feneri davasının, Alman İstihbaratı´nın AK Parti´yi zor durumda bırakmak için uydurduğu bir dava olduğunu iddia ediyordu. Mektupta ayrıca Kozinoğlu´nun, o dönem CHP milletvekili olan ´Kemal Kılıçdaroğlu´nun bizzat Alman İstihbarat Teşkilatı (BND) ile görüştüğü ve BND´nin Kılıçdaroğlu´nun CHP Genel Başkanlığını desteklediği´ şeklindeki ifadeleri de yer alıyordu. Hatırlanacağı gibi, Odatv davasında CHP lideri Deniz Baykal´ın seks kasedi ile devrilip yerine Kılıçdaroğlu´nun getirilmesinin Ergenekon işi olduğuna dair güçlü kanıtlar ortaya çıktı.
PERİNÇEK HÜKÜMETİ DEVİREMEDİĞİ İÇİN ÜZGÜN
İşçi Partisi Lideri Doğu Perinçek, Ergenekon davasının 22 Ocak 2009 tarihinde görülen 40. duruşmasında savunmasını yapmış ve ´Ben yeterince mücadele edememişim yazıklar olsun bize. Bu hükümeti devirememişiz, yazıklar olsun bize´ diye hayıflanmıştı. (8) Perinçek, Ergenekon davasının en önemli sanıklarından birisi. Çok sayıdaki davada adı geçiyor. Onunla ilgili çok ilginç bir başka bilgi daha ortaya çıktı. Başbakan Özal´a 1988´de düzenlenen suikast girişiminin çarpıtılması konusunda haberler yapmıştı ve o süreçte yaşanan bir olay çok dikkat çekiciydi.
PERİNÇEK´İ SORUŞTURAN SAVCIYA SUİKAST
Başbakan Turgut Özal´a, 1988 yılında ANAP kongresinde suikast girişimi yaşandı. Özal saldırıdan yaralı kurtuldu. Özal´a yönelik suikasti Kartal Demirağ işlemiş, olay yerinde yakalanmış ve tutuklanmış olmasına karşın, Murat Ağartıcı isminde bir kişi ortaya çıkarak suikasti sahiplendi. Suikastın hemen ardından Doğu Perinçek´e ait ´İkibine Doğru´ dergisinde açıklamaları yayınlanan 17 yaşındaki Murat Ağartıcı, Özal, polisin de içinde bulunduğu bir silah kaçakçılığı olayı nedeniyle vuruldu diyordu.
Bu haber üzerine dönemin İstanbul DGM Başsavcısı Yaşar Günaydın, iddiaların araştırılması için soruşturma başlattı. Savcıya ifade veren Murat Ağartıcı dergideki haberlerin yalan ve senaryodan ibaret olduğunu açıkladı: Beni, Perinçek kandırdı ve senaryo hazırladı. Adana´da derginin muhabirleri suikastın Adana´daki MİT ve polis tarafından düzenlendiğini söylediler. Perinçek, suikast girişimini polisle birlikte ortaklaşa yaptığımı söylemem hususunda beni telefonda ikna etti. Beni Ankara´ya Perinçek´in yanına götürdüler. ´Seni koruyacağız, yurtdışına çıkaracağız´ vaadinde bulundu. Onun talimatıyla kiliselerden silah kaçakçılığı yapıldığına dair hayali ihbarlarda da bulundum. Konuşmalarını Perinçek kasete aldı, fotoğraflarımı çekti. Açıklamalarım dergide çıktı. Muhabir İrfan Taşdemir aracılığıyla bana 40 bin lira verildi. Perinçek´in amacı, beni kullanıp emniyet ve MİT´i yıpratmak, Özal´a suikast soruşturmasının seyrini yanlış yöne sevk etmek ve kamuoyunda güvensizlik ortamı oluşturmaktı.
İstanbul DGM Başsavcısı Yaşar Günaydın, Murat Ağartıcı´nın bu ifadeleri üzerine, Perinçek hakkında, ´hükümetçe icra olunacak tahkikatı yanlış yola sevk etmeye yahut hükümetin araştırmalarına karşı faili gizlemeye yardım etme´ suçundan soruşturma başlattı. DGM Başsavcısı Günaydın, Perinçek´le ilgili soruşturmanın başlamasından üç yıl sonra, yani 6 Şubat 1992´de Eminönü´nde şoförü ve koruma polisiyle birlikte öldürüldü. Bu olayı bugünlerde adı sık geçen DHKP-C (o zamanki adıyla Dev-Sol) üstlendi. Ergenekon´a taşeronluk yapmakla suçlanan ve Derin-Sol olarak da nitelendirilen (9) bu örgüte eylemin birileri tarafından servis edildiğine dair belgeler Ergenekon iddianamelerine girdi. İddianamede Günaydın´a düzenlenen suikastla ilgili yakalanan Dev-Sol üyesi Yasemin Okuyucu´nun eylemin servis edildiği yönündeki ifadesine de yer verildi: Eylem bize hazır olarak geldi. Biz sadece, küçük detay çalışmaları yaptık. (10)
SEÇİMLERDEN FAYDA UMMAYAN GÜÇLER
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, 3 Haziran 1977 günü CHP´nin Taksim´deki mitinginde CHP´li muhalefet lideri Bülent Ecevit´e bir suikast planlandığını mektupla Ecevit´e bildirdi. Olayı kamuoyuna da açıkladı. Demirel, mektubunda gerek bu suikastın, gerekse daha önceki suikast, sabotaj ve katliamları yapanların, “Seçimlerden fayda ummayan güçlerin” eseri olduğunu bildirmişti. Ecevit seçimleri kazanıp Başbakan olunca o ihbarı araştırdı. Kesin bir kanıt elde edemediğini açıklayan Ecevit, kontrgerilla olarak da adlandırılan Özel Harp Dairesi´nden şüphelendiğini belirtti. (11)
Günümüzde de varlıklarını karanlık köşelerde sürdüren bu ´seçimden fayda ummayan güçler´ kendilerini çarpıtma haberlerle de gösteriyor. Bunlara sitemizde sık sık dikkat çekiyoruz. Başbakan´ın resmi ve gizli devlet görüşmelerini dahi dergilerinde yayınlamak suretiyle Ergenekon örgütüyle bağlantılı oldukları iddialarını güçlendiren bu çevreler Ergenekon davasında yargılanıyorlar. Adları Aydınlık, kendileri karanlık bu bir avuç çevrenin halkın seçimine tahammülü öğrenemediği görülüyor. Halkın seçim sandıklarına oylarını atarak seçtiği hükümeti devirmek için her türlü faaliyetin içinde yer aldıkları, çok sayıda cephaneyle, açık delillerle, ıslak imzalı belge ve telefon kayıtlarıyla ortaya çıktığı halde (12) kendilerini hala yasal görmekte, engellemeye çalışan Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül ile onlara bağlı devlet aygıtlarını ise yasadışı örgüt diye nitelemekteler. Seçim sandığından fayda ummayan bu güçlerin yavuz hırsızlık yaparak kamuoyunu etkilemeye çalışması, çamur at tutmazsa izi kalır diyerek kafa karıştırmaya çabalaması, kışkırtıcılığa ne kadar aşina ve usta olduklarını ispatlıyor.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(1) ulusalkanal.com.tr/gundem/iste-erdogan-ve-gulun-tsk-icindeki-gizli-orgutu-h8510.html
(2) taraf.com.tr/haber/balyozu-biz-o-zaman-biliyorduk.htm
(3) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=1
(4) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4833
(5) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=karevleri.xox.savsak
(6) kontrgerilla.com/mansetara_act.asp?aranacak=odaiftar
(7) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=4095
(8) kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=245
(9) kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=5031 4726 4553 4391 2526 2461 2343
(10) yenisafak.com.tr/Gundem/?t=07.08.2008&c=1&i=133147
(11) cumhuriyet, 17 Kasım 1990
(12) kontrgerilla.com/yazilar/delil_tartismalari.asp
(04 Şubat 2013, 12:53)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Odatv´nin iftar yemeği haberi manşetlerimiz
Aydınlık´tan Kozinoğlu´na ilginç sansür
Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar
Başbakan´a şantaj mı yapılıyor?
Başbakan´ın telefon görüşmesini yayınladılar
Ergenekon dinliyor, Aydınlık yayınlıyor
Ergenekon Aydınlık´ta: Yeni belgeler
Kontrgerilla Medyası
Kafası karışanlar, kafa karıştıranlar
Kontrgerilla medyası da Gölcük için ´yerim dar´ diyor
Gölcük´e belge gizleyenleri okurlarından gizleyenler
Balyoz ve Gölcük´ü sulandırma çabası
BALYOZ VE DİĞER DAVALARDAKİ DELİL TARTIŞMALARI
İşte Balyoz ´darbe´ diyen deliller
İşte ´Balyoz´un tüm ses kayıtları
Flaş!!! Balyoz davası bitti
Flaş!!! İşte Balyoz gerekçesi
Koşaner´in ses kaydı mahkemede
Ergenekon soruşturma sürecindeki ses kayıtları
Ses kayıtları, parmak izi ve ıslak imza gibi doğrulanabilir mi?
ERGENEKON´UN HENÜZ ORTAYA ÇIKARTILAMAYAN YEDEK (İDHAR) KADROLARI
Savcılar Ergenekon ´İdharı´nın peşinde
Gölcük´teki çuvallar devede kulak: Savcılar iz peşinde
Ergenekon davası gerekli mi?
Ergenekon henüz çökertilemedi
Su uyur cuntacı uyumaz: İşte ispatı
Ergenekon hala diri, Bakıcı kaçabildi
7. iddianame: Ergenekon hala faal
Ergenekon hala aktif: Planları çökünce yenisini yapıyorlar
Ses kaydı: Yeni darbe hazırlığı
Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap