Ergenekon davasına tanıkların dinlenmesi ile devam ediliyor. Duruşmada yazar Ümit Fırat tanık olarak ifade veriyor.
07.08.2012 11:02 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 65´i tutuklu 273 sanıklı ´Ergenekon´ davasının 216´ncı duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekilli gazeteci Mustafa Balbay, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ile gazeteci Tuncay Özkan´ın da aralarında bulunduğu 36 tutuklu sanık katıldı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Sedat Peker´in de aralarında bulunduğu 29 tutuklu sanığın gelmediği duruşmada, bu davada tutuksuz yargılanan ´Odatv´ davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Yalçın Küçük de hazır bulundu.
TANIK ÜMİT FIRAT´IN İFADESİ
Duruşmada tanık sıfatıyla ifade veren Yazar Ümit Fırat, Ergenekon konusu ile ilgili doğrudan tanıklığı olmadığını belirterek Yaptığım analizler nedeniyle tanık olarak çağrıldım. dedi. 2008 yılında bir gazetede yayınlanan röportajında analiz yaptığını belirten Fırat, Bu röportajda bana PKK ile Ergenekon arasında bir bağ olup olmadığı soruldu. Karşılıklı el sıkışıp, birlikte hareket ettiklerini sanmadığımı söyledim. Ancak öyle durumlar var ki biri diğerini teşvik eder ve amaç hasıl olur, tıpkı 1993 yılında Bingöl´de 33 askerin öldürülmesi olayı gibi. dedi.
Abdullah Öcalan´ın Beka´da barış ilan ettiğini hatırlatan Fırat, O dönem MGK toplanacak ve genel af ile ilgili bir takım görüşmeler olacaktı. O gün Malatya´dan Bingöl´e 2 otobüs ile 54 asker gönderiliyor. Ağır giden otobüsler, eskortsuz, korumasız. Askerler de sivil elbiseleri ve asker kimlikleri ile yolculuk yapıyor. Önden giden otobüs PKK militanlarınca durduruluyor. Diğer otobüsün nerede olduğunu soruyorlar. Çok organize ve bilinçli bir eylem olduğu görülüyor. Sonrasında da bu askerlerden 33´ü öldürülüyor. Yaralılar da var. Bu önemli bir kırılma noktası. ifadesini kullandı.
Kendisini sosyalist ve devrimci bir kişi olarak tanımlayan Fırat, 1973 yılında Kitabevi açtım. Kitabevime devrimci ve sosyalist birçok arkadaşım gelip gidiyordu. Ankara Üniversitesi ve ODTÜ´den çok sayıda öğrencinin yanı sıra Abdullah Öcalan da gelenler arasındaydı. Kendini tanımam ama benim de dahil olduğum Kürt çevrelerin referansı ile bilirdim. Özel bir bağım ve ilişkim olmadı. dedi.
Bu sırada Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Abdullah Öcalan´ın bir derneğe üye olup olmadığı konusundaki bilgisini sordu. Fırat ise Öcalan´ın önce 1974 affı zamanında kurulan AYAD isimli bir öğrenci yapılanmasına üye olduğunu, daha sonra da Apocular adlı kendine ait bir grup oluşturduğunu söyledi. Fırat, Bu grup içinden benim de yakın arkadaşım olan Resul Altınok´un da Apocular tarafından öldürüldüğünü biliyorum. Ayrıca Kemal Burkay´ın da sosyalist, kürtçü bir grubu vardı. Bu gruptan bir genç de aynı şekilde Apocular tarafından öldürüldü. Bunun nedeni ise eski Stalinist gelenekte rakipler arasındaki temizlik anlamına gelirdi. Bu tip olaylar hala zaman zaman yaşanır. diye konuştu.
Ergenekon davası sanıklarından Doğu Perinçek´i de uzun yıllar önce tanıdığını belirten Fırat, aralarında bir ahbaplıklarının olmadığını söyledi. Fırat, Doğu Perinçek ve arkadaşları, 1987-1988 yıllarında, 2000´e Doğru dergisini çıkardılar. Bu dönem Abdullah Öcalan ile aralarında bir yakınlaşma vardı. 1989 yılında da Perinçek, Abdullah Öcalan ile görüştü. Görüşme dönüşünde de bu görüşmeyi 2000´e Doğru dergisinde yayınladı. 1991 yılında yapılan seçimlerle de Abdullah Öcalan´ın Halkın Emek Partisi (HEP)´i desteklemesi nedeniyle aralarındaki yakınlaşma, zayıflamaya başladı. dedi.
Davanın tutuksuz sanıklarından Yalçın Küçük´ün 1988-1989 yıllarında ´Toplumsal Kurtuluş´ adı altında bir dergi çıkardığını belirten Fırat, Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptı. Bu görüşmeleri de dergide yayınladı. Daha sonra da MED TV´de Pazar günü programa katıldığını biliyorum. Abdullah Öcalan´ın görüşlerini TV´de açıklamaya çalıştığını da biliyorum. Küçük Fransa´dan döndükten sonra kendisiyle bir bağım olmadı. Ancak kitabında benden de bahsettiğini biliyorum. şeklinde konuştu.
Abdullah Öcalan´ın 13 Eylül 2000 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmenin ardından silahsızlanma kararı aldığının açıklandığını hatırlatan Fırat, Silahsızlanma beklentisi içerisinde militanlarını yurt dışına çıkarmaya çalıştığını biliyorum. Ancak Öcalan, avukatları aracılığıyla yaptığı bir açıklamada Genelkurmay yetkilisi bir orgeneralin, tüm militanları yurt dışına çıkarmamasını söylediğini açıkladı. Çünkü Öcalan´ın bütün militanlarının yurt dışına çıkması durumunda tanımadıkları ve kontrolünü sağlayamadıkları başka bir gücün bunların yerini alacağını söylediğini aktardı. 2002´den sonra askeri operasyonlar başladı. Bizler, ´Hani bunlar yurt dışına çıkmışlardı?´ düşüncesi içerisindeydik. Aynı süreçte PKK içinde savaşın başlamasını istemeyenler vardı. Bu niyette olan kişiler tasfiye edildi. Savaş isteyen grup iş başına getirildi. Bu süreçte 1700-1800 insan örgütten tasfiye edildi. dedi.
Öcalan´ın, avukatları aracılığıyla gönderdiği başka bir mesajı da aktaran Fırat, Bir yetkili, Tansu Çiller´in 1995 yılında öldürüleceğini söylemiş. Bunu da PKK´nın üstlenmesini istemiş. Abdullah Öcalan ise bunu kabul etmemiş. Bunların, Türkiye´nin aydınlanmasını ve ileri gitmesini istemeyen odakların işi olduğunu düşünüyorum. bilgisini verdi. ( Cihan)
Ümit Fırat, duruşmada Yalçın Küçük ve terörist başı arasında yapılan görüşme görüntülerinin izlettirilmesinden sonra, Küçük´ün PKK içinde üst konumda bir yerinin olduğunu söyledi.İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ergenekon davasında Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, sanık Yalçın Küçük´ün PKK terör örgütünün yayın organlarında yayınlanan konuşmalarını izleterek, tanık Ümit Fırat´a sorular yöneltti.
Küçük´ün terörist başı Abdullah Öcalan´a sorular yönelttiği görüntüler izlettirildi. Savcı Pekgüzel, Fırat´a Öcalan Küçük´e ´Çözümlemeleriniz bize yol göstermiştir´ diyor. Yalçın Küçük´ün Abdullah Öcalan üzerinde etkisi var mıydı? diye sordu. Öcalan´ın marksist terminoloji açısından yol gösterdiğini ifade ettiğini düşündüğünü belirten Fırat, Yalçın Küçük, ideolojik ve siyasi olarak Abdullah Öcalan´ı çok etkilemiş insanlardan biridir. Küçük, hiyerarşik açıdan PKK´da üst konumda yer alıyordu. Abdullah Öcalan oldukça otoriterdir. Kadrosunda yer alan kişiler senli benli konuşamazlar. Yanyana oturup, bacak bacak üstüne atıp soru sormak herkesin harcı değil. Yalçın Küçük Abdullah Öcalan ile bu şekilde konuşabilen az sayıda kişiden biriydi. ifadesini kullandı.
Savcı Pekgüzel´in, Yalçın Küçük´ün arkasında başka bir güç bulunup bulunmadığına ilişkin bir soru üzerine de Fırat, Küçük´ün arkasında bir desteği olmadığını söyledi. Küçük´ün, PKK´ya yanaşarak orada bir kitlenin destediğini aldığını belirten Fırat, Kendi başına davranan ancak bazı kontakları olan bir kişi. 1996 yılında Abdullah Öcalan´a düzenlenecek suikastı da bu kontakları sayesinde haber alarak, Öcalan´a söylüyor. Suikast bu şekilde engelleniyor. Muhtemelen Mesut Yılmaz´dan veya dolaylı yollardan öğrenmiştir. diye konuştu.
Savcı Pekgüzel, Doğu Perinçek´in Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeye ilişkin soruları sırasında Fırat, Doğu Perinçek burada törenle karşılanmış olabilir. O dönem Abdullah Öcalan´ın legal mevzilerde tanıtıma ihtiyacı vardı. O gün için Perinçek´in, 2000´e Doğru Dergisi tek şansıydı. Abdullah Öcalan ilk defa 2000´e Doğru Dergisi´nde 4-5 hafta süren röportajlarıyla yer aldı. Ondan önce 1998 Ağustos´unda Mehmet Ali Birand da ropörtaj yapmıştı. Ancak gazetesinin politikasından ya da başka baskılardan dolayı bu röportajı yayımlatamamıştı. açıklamasını yaptı. ( Cihan)
-Perinçek, bazı MİT Müsteşarlarının tanıklığını istedi-
Ergenekon davasında tutuklu yargılanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski MİT Müsteşarları Sönmez Köksal, Emre Taner, Şenkal Atasagun ve eski MİT yöneticisi Nuri Gündeş ile yazar Gün Zileli´nin tanık olarak dinlenilmesini talep etti.İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne avukatı aracılığıyla dilekçe veren Doğu Perinçek, eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür´ün duruşmada tanık olarak dinlenilmesinin ardından, MİT müsteşarları Sönmez Köksal, Emre Taner, Şenkal Atasagun, Mithad Alpay, Gün Zileli ve MİT yöneticisi Nuri Gündeş´in de tanıklığa çağrılmasını istedi.
Perinçek´in avukatı Hasan Basri Özbey tarafından mahkemeye verilen bir başka dilekçede ise 26 Temmuz günü tanık olarak dinlenen Alaattin Çakıcı´nın ifadelerinde söylediği sözler gerekçe gösterilerek, Mehmet Eymür hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulması talep edildi. Dilekçede, Çakıcı´nın tanık olarak dinlendiği Ergenekon davasında Eymür, Perinçek´i öldürtüp üstüme yıkacaktı. şeklinde ifade verdiği, bu iddiaların da kamu adına takibi gerektiren ağır cezalık bir suç olduğu belirtildi. Eymür hakkında adam öldürmeye teşebbüs ve azmettirme suçlarından işlem yapılması talep edildi. Dilekçede, Çakıcı´nın Ergenekon davasında verdiği ifadelerin, 2000 yılında TBMM Soruşturma Komisyonu´na verdiği ifade ve 2005 yılında tutuklu bulunduğu Tekirdağ F-Tipi Cezaevi´nden avukatı Bozkurt Nuhoğlu kanalıyla yaptığı açıklamalarla doğrulandığı öne sürüldü. ( Cihan)
TANIK DOĞAN ERBAŞ´IN İFADESİ
İkinci KCK davasının tutuklu sanığı ve terörist başı Abdullah Öcalan´ın avukatı olan Doğan Erbaş, Ergenekon davasında tanık sıfatıyla ifade verdi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Doğan Erbaş´tan dava konusu Ergenekon terör örgütü ile alakalı bildiklerini anlatmasını istedi. Sözlerine Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Burada Sayın Öcalan´ın avukatı olarak buradayım. diyerek başlayan Erbaş, Ergenekon davası hakkında medyadan takip ettiği kadar bilgisi olduğunu söyledi.
Teröristbaşı Abdullah Öcalan´ın 1999 yılında yurtdışında yakalanıp İmralı´ya getirilmesinden itibaren avukatı olduğunu belirten Erbaş, Öcalan´ı daha önce tanımıyordum. Kardeşi Mehmet Öcalan´ın bu konuda ilgili olan avukatları araştırmış. Başlangıçta 25-30 avukat olarak çalıştık. Daha sonra avukat sayısı 200 - 250´ye ulaştı. Son 1 yıla kadar avukatlığını yaptım. Zaten 13 aydan bu yana Öcalan avukatlarıyla görüştürülmüyor. dedi.
Abdullah Öcalan´ın İmralı´da yargılanması sürecinde idam tartışmalarının da olduğunu belirten Erbaş, Bu nedenle birçok gazeteci ile görüştük. İmralı´da neler olduğunu anlattı. Oktay Ekşi, Ahmet Taşdelen, Ertuğrul Özök, Nazlı Ilıcak gibi gazetecilere gelişmeleri anlatmaya çalıştık. Davanın sanıkları arasında olduğun zannettiğim Mustafa Balbay, o dönem Cumhuriyet Gazetesi´nin Ankara temsilcisiydi. Randevu alarak idam tartışmaları konusunda görüştük. Tuncay Özkan ile de aynı konuda görüştük. dedi.
Doğu Perinçek ile kendisi arasında geçen bir görüşmeyi de aktaran Erbaş, Perinçek Sayın Öcalan´ın İmralı´daki yargılanma sürecine ilişkin görüştük. Bu görüşmeyi Doğu Perinçek´ni talep ettiğini hatırlıyorum. Müvekkilimizle ilgili basında yer alan konular hakkında görüşmek istedi. Öcalan´ın yargılanmasına ilişkin bir dosya hazırlayacaklarmış. İstiklal Caddesi´nde, Ulusal Kanal´daki bürosunda selamlaşma dahil 20 dakika görüştük şeklinde konuştu.
Doğu Perinçek ile makamında yaptığı bir görüşme sırasında Ergenekon davasının firari şüphelisi olan Tuncay Güney´in de bulunduğunu belirten Erbaş, bu kişi ile ismen tanıştırılmadığını, bu kişiyi tanımadığını, ismini sonradan öğrendiğini söyledi. Erbaş, Tuncay Güney, müvekkilim Moskova´dayken, devlet ile teslim şartlarını konuşup pazarlık yaptığımı, işkence yapılmamasını ve idam edilmeme garantisini istediğimi söylemiş. Bu konuyu Veli Küçük ile görüştüğümü söylemiş. Ben o dönem müvekkilin avukatı bile değildim. Tuncay Güney de zaten daha sonra bu iddialarından vazgeçti. ifadesini kullandı. Tuncay Güney´in iddialarını yalanlayan Erbaş Benim, varolduğu iddia edilen Ergenekon terör örgütü ile temas içinde olduğum suçlamaların kabul etmiyorum dedi.
Erbaş´ın, bilgisinin bunlardan ibaret olduğunu söylemesinin ardından Başkan Özese, Abdullah Öcalan´ın Türkiye´ye getirilmesi konusunda ne biliyorsunuz? diye sordu. Erbaş bu soruyu, Rahmetli Başbakan Bülent Ecevit´in medyadaki açıklamasından duydum diye cevapladı.
Erbaş Tuncay Güney benim müvekkilim (Öcalan) adına Ergenekon terör örgütü ile temas içinde olduğuna dair suçlama yöneltti. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Bu beyanlar tümüyle yalandır. Hayal ürünüdür. Böyle bir örgüt var mı yok mu bilemem ama Kürt halkının hafızasında güvenlik bürokrasinin iyi bir zemini yoktur. dedi.
Daha sonra da savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Tuncay Güney´in emniyette yapılan mülakatına ilişkin çözümleri okuyarak bazı sorular yöneltti. Erbaş, Güneyin bu iddialarının tümüyle yalan ve hayal ürünü olduğunu iddia etti.
Pekgüzel´in, Güney´in Veli Küçük, Öcalan´ın avukatlarından Ahmet Zeki Okçuoğlu´nun MİT´in adamı olduğunu belirterek, avukatlığını yapmasını istemediği, kısa süre sonra da Okçuoğlu´nun avukatlıktan ayrıldığı...´ şeklindeki sözlerini hatırlattı. Bunun üzerine Erbaş, Okçuoğlu, Öcalan´ın avukatlığından ayrılmıştır. Bu anlatılanlarla da ilgisi yok. Öcalan yakalandığında Okçuoğlu ´Ne yaparsan yap seni asacaklar´ şeklinde düşünüyordu. Bu yüzden de Öcalan´a mahkemeyi tanımaması, mahkemeye çıkmaması, ölüm orucuna girmesi gibi tavsiyelerde bulunuyordu. Bu konularda Öcalan ile görüş ayrılığı içindeydiler. Öcalan da ´istiyorsan avukat olarak gelmeyebilirsin´ dedi. O da bir süre sonra avukatlığını bıraktı.´ şeklinde konuştu.
Tanık Erbaş´ın ifadesinin alınmasının ardından duruşmayı 09 Ağustos 2012 Perşembe gününe ertelediklerini açıklayan Başkan Özese, Perşembe günü tanık dinlenmesine devam edileceğini söyledi. ( Cihan)
(07 Ağustos 2012, 11:02)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara