Ergenekon davasına 187. duruşmayla devam ediliyor. Duruşmada, eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu tanık olarak ifade veriyor. Orakoğlu, Hizbullah örgütünün devletle bağlantılarını anlattı ve 2000 yılında Beykoz´da bir çatışmada öldüğü bilinen örgüt lideri Hüseyin Velioğlu´nun ölmediğini iddia etti. Orakoğlu, bu iddiasına dair ayrıntılar ile o çatışmadaki gariplikleri de anlattı.
24.05.2012 12:00 Ergenekon davasına 187. duruşmayla devam ediliyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen 64´ü tutuklu 260 sanıklı davanın Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nin içinde bulunan büyük salonda yapılan duruşmasına, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, CHP Milletvekilli gazeteci Mustafa Balbay ile İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek´in de aralarında bulunduğu 42 tutuklu sanık katıldı. Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili ve Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Sedat Peker´in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık ise duruşmaya gelmedi. ´Odatv´ davası kapsamında tutuklu yargılanan bu davanın tutuksuz sanığı Yalçın Küçük de duruşmada hazır bulundu.
TANIKBÜLENT ORAKOĞLU´NUN İFADESİ
Duruşmaya, tanık olarak çağrılan Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu da katıldı. Orakoğlu sözlerine, savcılıkta verdiği ifadede derin devletin ülkelerde terör örgütü kurup yönettiğini söylediğini hatırlatarak başladı.
-Hizbullah lideri Velioğlu ölmedi-
Orakoğlu, ifadesinde Hatay İl Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemde, Hatay´daki şehir kulübünde Adana Jandarma Bölge Komutanı olan Tuğgeneral Temel Cingöz ile il jandarma alay komutanının da katıldığı bir yemek yediklerini belirterek, ´Kapının önünde uzun boylu, yakışıklı, esmer bir kişi vardı. Ben Cingöz Paşa´nın koruması zannettim. Paşa ´Unuttuk onu´ diyerek masaya çağırdı´ dedi. Orakoğlu, 1991 yılında gördüğü bu kişinin daha sonra İstanbul´da operasyonda ölü ele geçirilen Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu olduğunu öğrendiğini anlattı. Hizbullah örgütünün kuruluşuyla ilgili araştırmalar yaptığını, 11 yıl istihbarat ve terör şube müdürlüğü, 9 yıl da il emniyet müdürlüğü görevinde bulunduğunu ifade eden Orakoğlu, edindiği tecrübelerden dolayı Hizbullah, PKK ve Dev-Sol´un sanki bir yerlerden yönetildiğini gördüğünü kaydetti.
Orakoğlu, 2000 yılında İstanbul´daki Hizbullah operasyonunda ölen kişinin Velioğlu olmadığını iddia ederek, ´Ölü olarak ele geçirildiği iddia edilen Velioğlu´nun yüzü tanınmayacak şekilde kurşun izleri vardı. Yanındaki iki kişiye ise hiçbir şey olmuyor. Sıyrık bile yok. Hizbullah gizli servis gibi çalışan bir örgüt. Kaçıracakları için fetva veriyor. Kaçıran, sorgulayan, öldüren ve gömen ayrı ekip bir ekip. Örgüt bütün arşivini İstanbul´a taşıdı. İstanbul´a gelince 3 kişiyi kaçırdı. Bunların kredi kartıyla villaya kapı siparişi veriliyor. Bu siparişten villa bulunuyor´ diye konuştu.
-Derin yapı terör örgütlerini kullanıyor-
Bu operasyonda örgütün arşivinin bir kısmının yakıldığını belirten Orakoğlu, bunların Amerika´ya gönderilerek çözümlendiğini, Uğur Mumcu suikastını aydınlatacak belgelerin de ortaya çıktığını anlattı. Orakoğlu, şunları kaydetti: ´60´lı yıllardan beri bazı cinayetlerin bir merkezden işlendiğine inanıyorum. Ergenekon´un, Hizbullah, PKK ve Dev-Sol´u kurduğu ve kullandığı görülüyor. Devletin içinde hem derin yapıyı, devletin yetkilerini kullanan grup var. Bazı insanları vaatlerle ele geçiriyor. Türkiye´de darbeler öncesinde çok ciddi sıkıntılar oluyor. Cinayetler işleniyor. Bunlar terör örgütlerini kullanarak yapılıyor. PKK´nın da taşeron bir örgüt olarak kullanılması söz konusu. AK Parti iktidara geldikten sonra eylem yapmayan PKK, 2003 yılında eylemlerini artırdı.´
Ankara´da 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde silahlı saldırı sonucu öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu´nun, MİT Müsteşarı olacağını ve Hablemitoğlu´nun da buna kendisini inandırdığını dile getiren Orakoğlu, cinayetin ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu anlattı.Türkiye´deki önemli cinayetlerin izleri takip edildiğinde, sonucun sürekli İran´a çıktığını belirten Orakoğlu, ´Bu cinayetlerde Gladyo tipi yapılanmalara ulaşamazsınız. Cinayeti işletenler, şüpheleri, özellikle dini özellikleri ön plana çıkan devletlere yönlendirirler´ şeklinde konuştu. Orakoğlu, 28 Şubat sürecinde ordu içinde PKK ile görüşen bir grubu tespit ettiklerini aktardı. Nesim Malki cinayetinin ise dış güçlerin de içinde olduğu bir cinayet gibi göründüğünü belirten Orakoğlu, O dönem Bursa´ya bu konuyu araştırmak için bir ekip gönderdim. Sadece kahveleri gezdiler. Şükrü Elverdi, Burhanettin ve Mahmet Sümbül isimlerine ulaştılar. Erol Evcil´in yanında da emniyetten ayrılma Yusuf İnan isimli biri çalışıyordu. O dönem yaptığımız çalışmalardan Meral Akşener ve Emniyet Genel Müdürü´nün de haberi vardı. Araştırmalarımızda 2 mermi bulduk. Nesim Malki cinayeti ile ilgisini araştırıyorduk ki o dönem görevden ayrıldık. Önce Japonya´ya, ardından da başka birkaç ülkeye daha görevle gönderildim. dedi.
MOSSAD tarafından, sermaye ve medyanın borçlandırılarak ele geçirildiğini anlatan Orakoğlu, Sermaye ve medya, İsrail çıkarına çalıştırılıyordu. dedi. Nesim Malki´yi öldürenlerin de parasının üzerine yattıklarını sandıklarını belirten Orakoğlu, Bu para öyle böyle bir para değildi. Birçok kişinin ona borcu vardı. Sadece bir kişinin borcu 3,5 milyon dolardı. diye konuştu.
28 Şubat sürecinde içi boşaltılan bankalardan da bahseden Orakoğlu, Bu bankalar da aynı yöntemle boşaltıldı. Böyle bir operasyon yapılırken devletin MİT gibi istihbarat örgütleri bu işe el atmadı. Bu durum normal değildi. ifadelerini kullandı.
Danıştay saldırısının Yüksek Yargıya yapılan büyük bir saldırı olduğunu dile getiren Orakoğlu, bu durumun Türkiye açısından kırılma noktası olduğunu söyledi. Danıştay saldırısının üzerinden 10 dakika kadar kısa bir süre geçmesine rağmen devletin üst yönetiminden, devletin laik düzenine büyük bir saldırı olduğu ve muhafazakarları zor durumda bırakacak bir saldırı olduğu açıklaması da çok garip. Zira bu kadar kısa sürede, kendisine bilgi bile verilmemişken bu ifadelerin kullanılması çok garip. Olayın tetikçisi olduğu ileri sürülen kişi de tesadüfen yakalandı. şeklinde konuştu.
-Sanıklar kandırıldıklarını bilsin deyince Yıldırım tepki gösterdi-
Orakoğlu, Burada yargılanan sanıklar kandırıldıklarının bilincinde olsun diyince tutuklu sanık Oktay Yıldırım, Tanık kendisine baksın diye bağırdı. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese de Oktay Yıldırım´ı uyardı ancak Yıldırım konuşmaya devam edince duruşma salonundan çıkarıldı. Bu arada sanık Yalçın Küçük de, tanık ifade verdikten sonra biz de konuşacak mıyız, söz verecek misiniz? diye sordu. Mahkeme başkanı Özese de sanıklara söz vereceğini dile getirdi. Duruşmaya öğle arası verildi. ( AA, DHA, Cihan)
-Şok Uğur Mumcu iddiası: Özal´a ulaşamayan Mumcu Bitlis´le görüştü ve o sabah öldürüldü-
Beyanların alınmasının ardından Orakoğlu, daha önce alınan ifadeleri okunurken de açıklamalarda bulundu. Türkiye´nin her ihtilal öncesinde kan gölüne döndürüldüğünü ileri süren Orakoğlu, ´İrtica sanal bir tehdittir. Ancak birinci öncelikli tehdit haline getirilmiştir. MGK Siyaset Kurulu belgesinde irtica en üst sıraya çıkarılmış, PKK ise alt sıralarda gösterilmiştir´ dedi. Orakoğlu, Uğur Mumcu´nun Hizbullah ve PKK üzerine araştırmaları olduğunu belirterek, ´Uğur Mumcu´ya çok önemli bilgiler olan bir dosya geliyor. Mumcu, Cumhurbaşkanı Özal´ı arıyor ama Türki Cumhuriyetler gezisinde olduğu için görüşemiyor. Eşref Bitlis paşayı arayıp anlatıyor. O sabah bombalı saldırıda öldürülüyor. Eşref Bitlis paşa bir süre sonra şüpheli bir uçak kazasında ölüyor ya da öldürülüyor´ şeklinde konuştu. Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese´nin ´Dosyayı kim getirmiş´ sorusu üzerine Orakoğlu, ´CIA olduğu şüphesi var. Hatta Çetin Emeç´e de böyle bir dosya gönderildiği iddiası var´ dedi.
Orakoğlu, Susurluk´un kaza olmadığını iddia ederek, ´Benim anlattığım derin yapı tarafından öldürüldüler. Sonra TBMM´de komisyon kuruldu. Teoman Koman, ifade vermeye gitmedi. O komisyonda görev yapan iki kişi şüpheli kazalarda öldü´ diye konuştu.
-Balyoz çalışmasıyla ilgili kulağıma birşeyler çalındı-
Orakoğlu, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel´in ´Ayışığı, Yakamoz, Sarıkız ve Eldiven adlı darbe planlarını görev yaptığınız dönemde duydunuz mu?´ sorusuna, ´Bunlarla ilgili bilgiye sahip değilim. Ancak, 2003 sonu, 2004 olabilir, ´Balyoz´ çalışmasıyla ilgili kulağıma bir şeyler çalındı. 2003-2004´te Türkiye´de ciddi bir darbe planının faaliyet gösterdiğini duydum´ dedi. Pekgüzel´in ´Bunu kimden duydunuz´ şeklinde soru sorduğu Orakoğlu, ´Bu istihbarat, istihbarat amaçlı bizle görüşen elemanlarımızdan geldi´ cevabını verdi.
Orakoğlu, Pekgüzel´in ´Ergenekon yapılanması hakkında bilginiz var mı?´ şeklindeki sorusuna üzerine, bir bilgisi olmadığını belirterek, ´Ağca´nın cezaevinden kaçırılışından Muhsin Yazıcıoğlu´nun ölümüne kadar geçen sürede, önemli kişilerin uğradığı trafik kazaları, cinayetlere farklı gözle bakılıyor. Derin yapı...´ diye konuştu.
Gaffar Okkan suikastının ´Hizbullah´ tarafından gerçekleştirilmediğini savunan Orakoğlu, ´Devletin derin yapısı içinde yapılmış olabilir. Hizbullah böyle bir eylemi yapabilecek kapasitede değildi. Bu şekilde korunan birine suikast, ancak savaş eğitimi almış birileri tarafından yapılabilir ki Okkan´a nokta atışı da yapılmıştı. Bu olaylar tekrar soruşturulmalıdır´ ifadelerini kullandı.
Duruşma, Orakoğlu´nun kendisine yöneltilen soruları yanıtlamasıyla devam ediyor. ( Zaman)
(24 Mayıs 2012, 12:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: