İkinci Ergenekon davasına 161. duruşma ile devam ediliyor. Duruşma, tutuksuz sanık avukat Hüseyin Buzoğlu´nun savunmasıyla sürüyor. Bu arada, Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Semih Tufan Gülaltay´a bir başka mahkemede yargılandığı çete davasında 74 yıl 2 ay hapis cezası verildi.
27.02.2012 12:02 İkinci ´Ergenekon´ davasına 161. duruşma ile devam ediliyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan küçük salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, gazeteci Tuncay Özkan, emekli Orgeneral Hurşit Tolon´un da aralarında bulunduğu 13 tutuklu sanık katıldı. Tutuklu sanıklardan CHP Zonguldak Milletvekili ve Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Oğuz Bulut ve Mustafa Dönmez ise duruşmaya gelmedi. Duruşmaya, ´Odatv davası´ kapsamında tutuklu olan bu davanın tutuksuz sanığı Yalçın Küçük ile tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Kemal Yavuz, Hüseyin Buzoğlu, Ferit Bernay, Muhammet Avar ve Mustafa Yurtkuran da katıldı.
HÜSEYİN BUZOĞLU´NUN SAVUNMASI
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese yarım kalan savunmasını tamamlaması için tutuksuz sanık avukat Hüseyin Buzoğlu´nu kürsüye çağırdı. Ankara´daki ofisinde yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen flaş belleğin kendisine ait olmadığını savunan Buzoğlu, Ergenekon davalarında suçlamalar ya ihbar mektubu, ya e-posta yoluyla ya da dijital verilere dayanılarak yapılıyor. İletiler, ihbarlar, dijital veriler suç kabul edilip soruşturmalar yürütüldü ve iddianameler hazırlandı. Siz de bunların doğruluğunu sorgulamadan kabul edip yargılama yapıyorsunuz. Bu yasal değildir dedi.
Evindeki bilgisayarda çocuk pornosu içerikli resimleri bulunduğu iddia edildiğini ve hakkında soruşturma başlatıldığını söyleyen Buzoğlu, Bu çirkin isnatla ilgili yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan söz konusu ´Ergenekon´ soruşturmasını yürütenler tarafından hakkımda savcılar tarafından istemde bulunulan tutuklama taleplerinin mahkemece reddinin ardından bu kez de bu denli çirkin bir iftirada bulunuldu. Bunun amacı kamuoyu nezdinde şahsıma ve temsil ettiğim müvekkillere yönelik bir saldırı başlatılmasını sağlamak olduğunu düşünüyorum diye konuştu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın yapılan inceleme neticesinde takipsizlik kararı verdiğini belirten Buzoğlu, Her ne kadar takipsizlik kararı verilmiş olsa da 6 yaşındaki kızım büyüdüğünde bu çirkin iftirayı görse ona kim nasıl hesap verecek. Ben kızıma bunu nasıl anlatacağım? dedi. Buzoğlu ayrıca savcılığın kendisine birçok kişi hakkında böyle ithamların olduğunu söylediğini savundu.
Buzoğlu, suikast sonucu yaşamını yitiren Araştırmacı Yazar Necip Hablemitoğlu´nun avukatlığını da yaptığını belirtti. Buzoğlu, Hablemitoğlu´nun cemaat hakkındaki çalışmaları nedeniyle kendisinde bulunan belgeleri kendisine yönelik davalar açılması halinde kanıt olarak kullanmak üzere avukat sıfatıyla şahsıma teslim etmiştir. Sayın Hablemitoğlu´nun avukatı olduğum bilinmesine rağmen bu belgelerin ekler arasında yer verilmesi yasallıktan uzaktır dedi.
Buzoğlu, gerekli gereksiz birçok yazı veya dokümanın iddianame ve ek delil klasörlerine konularak milyonlarca sayfaya ulaştığını dile getiren Buzoğlu, Tertipçilerin, Fethullahçıların himmet toplantıları hakkındaki bu belgeleri ekler arasına koymamaları, tertibin ardındakilerin kimler olduğu bir kez daha açıklığa kavuşmuştur diye konuştu.
Duruşmada Ankara´daki ofisindeki arama görüntülerini de izlettiren Buzoğlu, Görüntülerden de anlaşılacağı üzere neye el konulacağına emniyet yetkilileri karar veriyor. Bu durum Ceza Muhakemeleri Kanunu´na aykırıdır dedi. Kendisine ait olduğunu kabul etmediği flaş belleğin bulunduğu iddia edilen görüntülerde 9 dakikalık bir kayıp olduğunu dile getiren Buzoğlu, Görüntü bir ara gidiyor, geldiği zaman ile gittiği zaman arasında 9 dakikalık bir kayıp söz konusudur. Bu da gösteriyor ki açıkça hukuka aykırı delillerle yargılama yapılıyor yorumunda bulundu. İletişim tutanaklarında örgütsel bağlamda konuştuğu iddialarına da değinen Buzoğlu, konuşmalarında suç isnat edilecek bir durum olmadığını ileri sürdü.
İddianamede yer alan bir telefon görüşmesinde Kemal paşayla görüştüm ben ifadesinin iddianamede Kemal Paşa isimli bir şahısla görüştüğü anlaşılmıştır şeklinde yer almasının manidar olduğunu söyleyen Buzoğlu, Sırf mesnetsiz savlarına gerekçe yaratabilmek adına, yasalar da hiçe sayılarak iki avukat arasındaki bir dosyaya dair hukuki bir konuya ilişkin telefon görüşmesi, terör örgütü soruşturması veya kovuşturmasının kanıtı olarak sunulabilmiştir. Burada ´Kemal Paşa´ olarak bildirilen bir şahıs değil İzmir İli´ne bağlı Kemalpaşa İlçesi´dir. Nasıl bir kin ve husumetle tertibin derinleştirilmeye çalışıldığı sabittir dedi.
MUHAMMET MURAT AVAR´IN SAVUNMASI
Daha sonra savunma yapan tutuksuz sanık Gazeteci Muhammet Murat Avar, 24 Şubat 2012 tarihine kadar asker olduğunu ve terhis olur olmaz da duruşmaya ifade vermeye geldiğini belirtti. Davanın sanıklarından Neriman Aydın ve Kemal Aydın´ı tanıdığını söyleyen Avar, Doğu Anadolu´da gazetecilik yapıyorum. Orada iddianamede geçtiği gibi misyonerlik faaliyetleri ile ilgili de haber yaptım. Gazeteciyim, polis ve asker başta olmak üzere haber kaynağı olabilecek herkesle görüştüm. Suçlamaları kabul etmiyorum. Yaptıklarım gazetecilik faaliyetinin dışında değildir dedi.
Bir an önce kararın verilmesini talep eden Avar, annesinin duruşmaya geldiğinden haberi olmadığını kendisini askerde sandığını kaydetti. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, yargılamanın makul sürede sona ermesi için çaba sarf ettiklerinin altını çizdi.
RIZA FERİT BERNAY´IN SAVUNMASI
Avar´ın ardından savunmasını yapmak için 19 Mayıs Üniversitesi eski Rektörü Rıza Ferit Bernay huzura geldi. İki dönem rektörlük yaptığını ifade eden Bernay, yasa dışı hiçbir faaliyetinin olmadığını anlattı. Terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmediğini belirten Bernay, Ergenekon ismini ilk defa bu dava nedeniyle duydum. Salondakilerin çoğunun, sanık mı ziyaretçi olduğunu ancak yaka kartlarından ayırt edebildim dedi.
İddianamede dava sanıklarından YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz ile aynı örgüt mensubu olarak gösterilmelerine de değinen Bernay, 2000 yılında cumhurbaşkanı tarafından göreve atandığını söyledi. O dönemde Kemal Gürüz´ün atamaya karşı çıktığını dile getiren Bernay, Rektör olduğumda iki yıl boyunca Kemal Gürüz bana akademik kadro vermedi. Bu oldukça uzun bir süredir bir üniversite için. Ben Kemal Gürüz´ün kendisini hiç tanımıyordum. Hiç tanışmadığım ve aramızda sıkıntılar olan bir insanla aynı örgüte mensup olmamız çelişkiyi ortaya koymaktadır ifadelerini kullandı.
Dava sanıklarından Fatih Hilmioğlu´nun üniversite yıllarından sınıf arkadaşı olduğunu hatırlatan Bernay, Mustafa Yurtkuran´ı da Rektörler Kurulu´ndan tanıdığını belirtti. Tutuklu sanık Mustafa Balbay ile konuşmacı olarak katıldıkları bir panelde tanıştığını dile getiren Bernay, Mehmet Haberal Hacettepe´den hocamdır. Şener Eruygur ile Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) seçimlerinde görüşmelerim olmuştur dedi. İşçi Partisi üyesi olmadığının altını çizen Bernay, zamanında Talat Paşa Komitesi´nden davet aldığını ancak katılmadığını ifade etti.
Hakkındaki iddiaların üç ayağı olduğunu söyleyen sanık Ferit Bernay, İlki Cumhuriyetçi Çalışma Grubu´dur. İkincisi Jandarma Genel Komutanlığı´nda verilen yemektir. Üçüncüsü de Mustafa Balbay´ın üçüncü şahıslarla yaptığı görüşmelerde adımın geçmesidir şeklinde konuştu. Cumhuriyetçi Çalışma Grubu´nun adını ilk defa soruşturma aşamasında duyduğunu ileri süren sanık Bernay, Jandarma Genel Komutanlığı´ndaki yemeğe ise YÖK tasarısındaki değişiklikleri konuşmak ve fikir alışverişinde bulunmak için gittiklerini kaydetti. Cumhuriyete saygı mitinglerinin Jandarma Genel Komutanlığı´nda kararlaştırıldığı yönündeki iddialarını reddeden Bernay, Mitinglerde ´ordu göreve´ pankartı açanların defalarca kez ikaz edildi. Emniyet görevlilerinden gruptan çıkarılmaları istendi. Hatta fiziki itişmeler yaşandı. Bazı medya kuruluşları konuyu mitinge mal etti diye konuştu. Hakkındaki suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini belirten Bernay, beraatını talep etti. ( DHA)
MUSTAFA ABBAS YURTKURAN´IN SAVUNMASI
Tutuksuz sanık Mustafa Abbas Yurtkuran da, savunmasında, ´silahlı örgüt üyesi´ ve ´darbe teşebbüsü´ iddiaları ile yargılanmasının kendisini kahrettiğini belirterek, bu suçlamalarla kendisinin uzaktan ve yakından ilgisinin olmadığını öne sürdü. Yurtkuran, 2000 ile 2008 yılları arasında Bursa Uludağ Üniversitesinde rektörlük yaptığını ifade ederek, ´Rektörlük görevim sırasında yaptığım konuşmalar dinlenirse hükümeti devirme gibi bir planımın olmadığı görülecektir´ dedi. Cumhuriyet Mitingi´ne katıldığını belirten Yurtkuran, söz konusu mitingde ´Ordu göreve´ pankartını açanları tanımadığını ve bu olayın münferit bir hadise olduğunu iddia etti.
Davanın sanıklarından Şener Eruygur ile görevdeyken iki kere görüştüğünü anlatan Yurtkuran, Uludağ Üniversitesi´nin jandarma bölgesinde olduğunu, söz konusu görüşmelerden birinde jandarma sayısının güvenlik açısından arttırılmasını istediğini, diğer görüşmesinde ise görevli kıdemli bir astsubayın çocuğu hasta olduğu için görevinde bir dönem daha kalması için ricada bulunduğunu anlattı.
Kent Otel´de yapılan toplantılara çağrılmadığını söyleyen Mustafa Abbas Yurtkuran, İşçi Partisi´nin yurt dışı programları dahil hiçbir programına katılmadığını ancak Aydınlık Dergisinde, fotoğrafı yayınlanarak ´sanki katılmış gibi´ yansıtıldığını belirtti.
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese´nin, ´Batı Çalışma Grubu´nu duydunuz mu?´ sorusuna Yurtkuran, ´Rektörlük dönemimde Bursa Bölge Komutanı tarafından BÇG´ye şikayet edildiğimi duydum. Söz konusu komutan, il genel kurulunda dönemin valisi Ali Fuat Güven ve bana hitaben, İlahiyat Fakültesindeki kız öğrencilerin başörtüleriyle derse girmelerine izin vermem nedeniyle BÇG´ye şikayet ettiğini söyledi. Bende ilk kez BÇG´yi bu kurulda duymuş oldum´ yanıtını verdi.
2000 ile 2008 tarihler arasında görev yapan Bursa valilerinin, Bursa emniyet müdürlerinin ve cumhuriyet başsavcılarının tanık olarak dinlenilmesini isteyen Yurtkuran, hakkındaki iddiaları kabul etmediğini belirterek, beraatını talep etti.
Yurtkuran´ın savunmasının tamamlanmasının ardından duruşma yarına ertelendi. (AA)
-Ergenekon sanığı Gülaltay´a ´çeteden´ 74 yıl hapis cezası-
27.02.2012 11:49 Birinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Semih Tufan Gülaltay´a yargılandığı çete davasında 74 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Mahkeme, Gülaltay´ın annesini de ´yağma´ suçundan 5 yıl hapisle cezalandırdı.İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Semih Tufan Gülaltay, Ahmet Fulin, Necdet Atış, Dursun Güler, Veli Kılıç, Gürkan Temelli, Fuat Güngör ve Ferit Erbağcı getirildi. Tutuksuz sanıklar ise duruşmaya katılmadı. Duruşmada son sözü sorulan sanık Gülaltay, ortada bir suç örgütü olmadığını belirterek tahliyesini ve beraatini istedi. Diğer sanıklar da tahliyeleri ve beraatlerini talep etti.
Davayı karara bağlayan mahkeme, Ergenekon davası kapsamında da tutuklu olarak yargılanan Semih Tufan Gülaltay´ın suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçunu işlediğini belirtti. Mahkeme, Gülaltay´ın Örgüt kurmak, silah kanununa muhalefet, Muzaffer ve Esra Feride Gökçimen, Mehmet Kemal Bublişin, Recai Agül, Mehmet Demir´in yağmalanması, Suat Turgut ve Fuat Turgut, Sevinç Dereli ve Celal Güven´in yağmalanmasına teşebbüs etmek ve İbrahim Zeyrekce ile Yusuf Akyüz´in alıkonması ve yağmalanması suçlarından toplam 74 yıl 2 ay hapisle cezalandırılmasına karar verdi.
Semih Tufan Gülaltay´ın annesi Solmaz Gülaltay´ın da Sevinç Dereli ve Celal Güven´e yönelik yağmaya teşebbüs suçundan 5 yıl hapisle cezalandırılmasına hükmeden mahkeme, tutuklu sanıklardan Ahmet Fulin´i örgüte üye olmak, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından toplam 67 yıl 8 ay 15 gün hapisle cezalandırdı.
Sanık Dursun Güler´in benzer suçlardan 63 yıl 6 ay 15 gün, Necdet Atış´ın 44 yıl 4 ay 15 gün, Gürkan Temelli´nin 26 yıl 15 gün, Ferit Erbağcı´nın 24 yıl 4 ay 15 gün, Fuat Güngör´ün 21 yıl 15 gün, Veli Kılıç´ın da 16 yıl 15 gün hapisle cezalandırılmasına karar verildi.
Diğer tutuksuz sanıklara da çeşitli oranlarda hapis cezasına çarptıran mahkeme, aralarında Semih Tufan Gülaltay´ın da olduğu 8 tutuklu sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Yakalanamayan sanıklar Muzaffer Gökçimen ve Emre Gülaltay´ın dosyalarının ayrılarak yargılamalarının devamına karar verildi. Ayrıca, duruşmaya kendileri ve avukatları da mazeretsiz gelmeyen sanıklar Sami Alper Eren ve Cengiz Akboğa hakkındaki dosyaların da ayrılarak başka bir numara üzerinden devamı kararlaştırıldı. ( Cihan)
(27 Şubat 2012, 12:02)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: