Ankara adliyesi deposunda bulunan tarihi İncil, KKTC´deki St. Barnabas Manastırı soygunu ve olayı araştıran Kıbrıs´lı gazeteci Kutlu Adalı cinayeti ile bağlantılı çıktı. İncil olayı Ergenekon´un Kıbrıs´taki faaliyetlerini de bir kez daha gündeme getirdi.
25.02.2012 13:35Ankara adliyesinin deposunda bulunan tarihi İncil, KKTC´deki St. Barnabas Manastırı soygunu ve bu olayı araştıran Kıbrıs´lı gazeteci Kutlu Adalı cinayetiyle bağlantılı çıktı. İddialara göre Hz. İsa Peygamberin (A.S.) havarilerinden biri olan Barnabas incili Hz. İsa´dan duyduğu şekilde ve dört nüsha olarak yazar. Bu incillerden biri 1981 yılında Türkiye´de ortaya çıkmıştır. Diğer bir nüshası ise kaçakçılık yoluyla Kıbrıs´a satılır ve bir manastıra konulur. Olay Kıbrıs´ta bulunan güvenlik güçlerinin 1996 yılında Aziz Barnabas´ın mezarını soymaları ile farklı bir boyut kazanır. Askerler mezardan ne almışlardır? KKTC´de soygunu araştıran gazeteci Kutlu Adalı, aldığı tehditlerden kısa bir süre sonra öldürülür. Adalı öldürülmeden bir süre önce Abdullah Çatlı´nın Kıbrıs´a geldiği tespit edilir.
Meclis Susurluk Komisyonu üyesi eski bakan Fikri Sağlar, 1996 yılı Mart ayında, (KKTC´de) St. Barnabas Manastırı İkon ve Arkeoloji Müzesi soyuldu, Barnabas İncil´i de çalındı dedi. Sağlar, Susurluk olayı ile bu soygun arasındaki bağlantıyı da şöyle anlattı:Soygunu araştıran Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı, olay gecesi manastıra gelen araç plakalarından, derin çete bağlantılarına ulaştı. Sonra tehdit edilip, Uzi marka bir silahla öldürüldü. Biz Susurluk Komisyonunda, Adalı´nın öldürüldüğü 7 Temmuz 1996 günü, Abdullah Çatlı´nın da Kıbrıs´ta olduğunu ve Mehmet Özbay kimliğiyle adaya girdiğini belirledik. Kutlu Adalı´nın eşiyle de görüştüm, TBMM´ye önergeler verdim. Cinayetin faili bulunamadı ve Türkiye AİHM´de 95 bin Euro tazminata mahkum oldu.
12 yıl önce Kıbrıs´ta Türkiye´ye getirildi
El yazması İncil´in, 2000 yılında KKTC´den gelen bir kişinin bavulunda bulunduğu ve 12 yıldır Ankara Adliyesi deposunda olduğu ortaya çıktı. Müzeler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Zülküf Yılmaz, Etnografya Müzesine teslim edilen eserin Barnabas İncili olma ihtimalinin yüksek bulunduğunu söyledi.İsa´nın öğrencilerinden olan Barnabas tarafından yazılan İncil, İsa´nın ilahlığını kabul etmediği için Roma Katolik Kilisesince yasaklanmıştı. İncil, M.S. 325´e kadar İskenderiye kilisesinde saklandı. Yasaklanınca, kopyaları yazıldı. Hem aslı, hem de el yazması kopyaları yıllarca elden ele dolaştı. Asıl adı Joseph olan ve Kıbrıs Salamis´te doğan Barnabas, ölümünden sonra adına yaptırılan Magosa´daki St. Barnabas Manastırına gömülmüştü.
Konu 2009´da Türkiye´de gündeme gelmişti
Aslında bu incil konusu birkaç yıl önce Türkiye´de gündeme gelmişti. Ancak geçtiğimiz günlerde bir depoda ortaya çıkan incilin o bahsedilen incil olduğunun ileri sürülmesi yeni oldu. Konu Türkiye´de ilk kez Aydoğan Vatandaş´ın ´Apokrifal´ adıyla yazdığı kitabında, daha sonra Star yazarı Aziz Üstel ve son olarak da Bugün yazarı Nuh Gönültaş tarafından 2009 yılında dile getirilmişti. Gönültaş´ın yazısındaki ilgili bölüm şu şekildeydi:
Konuyu önce Aziz Üstel gündeme getirdi. Ve Star Gazetesi´ndeki köşesinden Barnabas İncili Genelkurmay´da mı? sorusunu sordu. Her konuda sık sık açıklama yapmayı seven Genelkurmay bu soruya henüz yanıt vermedi. Aslında Genelkurmay´ın bu konudaki sessizliği uzun zamandır sürüyor. Bu konuyu Aziz Üstel Aydoğan Vatandaş´ın Apokrifal adıyla yazdığı kitabından alıntı yaparak dile getiriyor. Ancak Apokrifal´den tek satır söz etmiyor. Apokrifal, Grekçe halktan gizlenmesi gereken anlamına geliyor. Aziz Üstel dün bu konuyu yeniden dile getirdi ve Vatandaş´ın kitabından yeni alıntılar yaparak Apokrifal´in hakkını teslim etti. Şimdi... Bu Barnabas İncili konusu Türkiye´de pek bilinmeyen bir konu. Bu incildeki bölümler Kuran´ın mesajı ile adeta örtüşüyor. Dahası Hocagil´in yaptığı tercümeye göre, ´Senden sonra bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak´ ayetinden yola çıkarak´ Peygamber Efendimize bir atıf olduğunu düşünüyor. Aydoğan Vatandaş, 1981 yılında o dönemde Hakkari sınırları içinde şimdiyse Şırnak sınırları içerisinde yer alan Uludere´de köylülerce bulunan Aramice İncil´in sır perdesini önce Araştırmacı yazar Müfid Yüksel sonra da İncil´i Özel Harp Dairesi (ÖHD)´nin kontrolünde tercüme eden filolog Doç.Dr.Hamza Hocagil ile yaptığı söyleşilerle aralıyor ve kanımca yabancı dillere tercüme edilebilse uluslararası best seller olabilecek araştırma kitabına imza atıyor. Vatandaş Kıbrıslı arkeologlar Tuncer Bağışkan ve Andreas Folias ile de görüşerek son derece enteresan bazı bağlantılar yakalıyor.
Barnabas incili ilk olarak 1981´de Şırnak´ta bulundu
Hocagil´in tercüme ettiği İncil şöyle başlıyor: Ben Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık alemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu´l Kudüs´le Meşaha´ya vahyolunanı tıpkı İsa´dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum. Böyle bir İncil´in ortaya çıkmasının Hristiyan aleminde büyük dalgalanmalara yol açacağına kuşku yok. Peki bu İncil bulundu mu? Bulundu hem de Türkiye´de... Zaten Apokrifal de neredeyse bu buluntu etrafında gelişen olayları dile getiriyor. 1981´de Şırnak Uludere´de avdan dönen köylüler bir mağaraya giriyor. Babat Aşiret Reisi Korucubaşı Hazım Babat´ın babası Ferhat Babat mağarada bir kitap buluyor. Parşömene yazılmış kitap Süryani alfabesiyle Aramice yazılmıştı. Karbon testinden sonra kitap rahmetli Turgut Özal´ın girişimleriyle Aramice uzmanı Doç. Hamza Hocagil tarafından Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) kontrolünde tercüme edilmeye başlanır. İncil´in son sayfasında Aziz Barnabas´ın söz konusu İncil´i dört nüsha olarak yazdığını fark eden tercüman, Nahit Şenoğul Paşa´nın yardımları ile bu kez diğer üç İncil´in peşine düşer. Ardından biri hariç diğer iki İncil de bulunur. İncillerden biri İsrail´de bulunur. İsrail´de bulunan İncil önce Vatikan´a satılmak istenir. Vatikan adına İncil ile ilgili görüşmelerde bulunan Kardinal Mario, Açıklanamayan bir sebeple hayatını kaybeder.
Gazeteci Kutlu Adalı cinayeti
Bir süre sonra, İncil bu kez bir yayınevi üzerinden Yunanistan´a satılır. Bu olayda Ergenekon örgütünün izlerine de rastlanır. Olay Kıbrıs´ta bulunan güvenlik güçlerinin 1996 yılında Aziz Barnabas´ın mezarını soymaları ile farklı bir boyut kazanır. Askerler mezardan ne almışlardır? KKTC´de soygunu araştıran gazeteci Kutlu Adalı, aldığı tehditlerden kısa bir süre sonra öldürülür. Adalı öldürülmeden bir süre önce Abdullah Çatlı´nın Kıbrıs´a geldiği tespit edilir. Ergenekon örgütü bir numaralı şüphelidir.
12 yıldır çözülemeyen cinayet
1996 yılı Temmuz´unda faili meçhul bir suikastla öldürülen Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı´nın cinayetindeki sır perdesi 16 yıldır aralanamadı. Adalı´nın bedeninden çıkarılan 2 kurşunun balistik incelemesi yapılmadı. Suikastta, o dönem, hakkında yazdığı yazılar nedeniyle tehditler aldığı, Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Galip Mendi, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı olan Hasan Kundakçı ve Abdullah Çatlı´nın isimleri geçti. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, suikastın Susurlukçuların meşhur silahı Uzi ile gerçekleştirildiğini açıkladı. Kutlu Adalı´nın eşi İlkay Adalı, suikastın faillerinin ortaya çıkarılması için davanın peşini bırakmayarak, büyük bir hukuk mücadelesi ortaya koydu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nde (AİHM) gerekli soruşturmayı yapmadığı için Türkiye´yi mahkum ettirdi.
Ergenekon ziyaretçisi Mendi, eşimi ölmeden tehdit etti
Kıbrıs´ta 1996 yılında öldürülen gazeteci eşi Kutlu Adalı´nın eşi İlkay Adalı´dan, faili meçhul suikastlarla öldürülen Uğur Mumcu´nun eşi Güldal Mumcu´ya ve Necip Hablemitoğlu´nun eşi Şengül Hablemitoğlu´na, Susmayın çağrısı gelmişti. Eşinin katillerinin bulunması için Ergenekon davasından umutlu olduğunu anlatan İlkay Adalı, eşinin ölümünde kısa süre önce Kocaeli Garnizon Komutanı Galip Mendi´den tehdit telefonları aldığını ve Mendi´nin bunu mahkemede kabul ettiğini ifade etmişti. İlkay Adalı, şu iddiayı gündeme getirmişti: Kıbrıs´ta ´Evet - Hayır´ oylaması yapılacağı zaman Galip Mendi, Muzaffer Tekin´le birlikte gelip burada, köyleri gezip ´Hayır´ oyu verilmesi hususunda halka telkinde bulundular.
Ergenekon Kıbrıs´ta çok güçlü
Org. Yirmibeşoğlu´ndan skandal itiraf: Rumlar yaptı süsü vermek için Kıbrıs´ta cami yaktık
Barnabas İncili olayı Ergenekon Terör örgütünün Kıbrıs´taki varlığını da bir kez daha gündeme getirdi.KKTC´de geçmiş dönemlerde tıpkı Türkiye´dekine benzer şekilde çok sayıda bombalama eylemleri ve cinayetler gerçekleşmiş, failleri meçhul kalmıştı. Türkiye´de başlayan Ergenekon soruşturması sürecinde, örgütün KKTC´de çok güçlü bağlantıları olduğuna dair deliller ortaya çıkmıştı. Ancak iddialar Türkiye´dekinden farklı olarak KKTC´de soruşturulmadı. Daha doğrusu önceki başbakan Talat zamanında başlatılan soruşturma, daha sonra iktidara geçen ve halen iktidarda olan Ulusal Birlik Partisi (UBP) hükümeti tarafından açıkça örtbas edildi.
Kıbrıs´ta Rumlara karşı verilen savaşta Türk direnişini Türk Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) örgütlediği, Rumların yenilgiye uğratılmasında önemli rol oynadığı ileri sürülüyor. Muhtemelen de bu nedenle Özel Harp Dairesi´nin işlediği suçlara göz yumuluyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümünde rol aldığı gerekçesiyle Özel Harp Dairesi şüpheli olarak gündeme gelmişti. Özel Harp Dairesi´ni savunmak için konuşan o dairenin eski komutanlarından emekli Org. Sabri Yirmibeşoğlu 23 Eylül 2010 tarihindeki Habertürk canlı yayınında boş bulununca ağzından çok önemli bir itiraf kaçırmıştı. Kıbrıs´ta sivil direnişi örgütleyen isim olarak bilinen emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, halk arasında adı kontrgerilla olarak bilinen Özel Harp Dairesi´nin faaliyetlerini anlatırken ´Halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Mesela bir cami yakılır. Kıbrıs´ta biz bunu yaptık. Bir cami yaktık´ demişti.
Kontrgerilla´nın ya da Ergenekon´un Kıbrıs uzantısı konusunda söylenebilecek çok fazla bilgi var aslında. Ancak satırlar buna müsait olmadığı ve aşağıda belirtilen linklerden ek bilgi alınabileceği için burada özet bilgiler verilmiştir.
Başbakan Eroğlu: Faili meçhul her ülkede olur, illa ki bulunacak diye bir şey yok!
Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan Türk Metal-İş sendikası lideri Mustafa Özbek´te ele geçirilen belgelerde Ergenekon´un Kıbrıs´taki adamı olarak gösterilen o dönemin (ve şu anda da) başbakanı ve son seçimlerde de yine başbakan adayı olarak yarışan Ulusal Birlik Partisi (UBP)´li Derviş Eroğlu, ´Faili meçhul her ülkede olur, illa ki bulunacak diye bir şey yok´ diyerek şaşırtıcı bir demeç vermişti. Bu demecin ardından, Özbek´ten ele geçen Ergenekon belgelerinde sık sık adı geçen diğer bir UBP´li Özay Andıç da konuşmuş ve Ergenekon iddialarını doğrularcasına derin devleti savunmuştu: ´Derin devlet dünyanın her yerinde vardır. Unutmayın ki her ülkede başvurulan yöntemlerdir bunlar. Kıbrıs´ta Türklük aleyhine çalışan satılmış gruplar vardı.´
Rauf Denktaş: Eh, bizim çocuklar da yaptı bir şeyler!...
Ergenekon soruşturmasında örgütün Kıbrıs uzantısının gündeme geldiği günlerde, Lefkoşa´daki çalışma ofisinde bir basın toplantısı düzenleyen KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili ilginç açıklamalarda bulunmuştu. Adının soruşturma kapsamında bazı telefon konuşmalarında geçtiğini hatırlatan Denktaş, Türkiye´de Kıbrıs davasını savunduğu için Ergenekon davasıyla ilgili kendisine yönelik suçlamaları beklediğini anlatmıştı. Kendisinin susturulmak istendiğini savunan Denktaş, Türkiye´de Ergenekon davası adı altında, laikliğin tehlikede olduğunu, ılımlı İslam diye Türkiye´nin bir yerlere götürülmekte olduğunu gören, Atatürkçü, Cumhuriyet´e sadık, vatanperver insanların tevkif edildiğini görüyoruz, üzülüyoruz. Şüpheyle içeriye alınan insanlar, ´içeride kal, ben delil arıyorum, ben delil bulduğumda aleyhine dava getiririm´ dercesine hapiste tutulmaktadırlar. demişti. Yine Denktaş konuyla ilgili daha önce bir gazeteye verdiği röpörtajda 1974 öncesi TMT hatıralarını anlatmış ve ?Birtakım bombalamalar, şiddet eylemleri oldu, hatta Türkler arasında cinayetler işlendi Kıbrıs´ta o yıllarda, bunlar için ne diyorsunuz? sorusuna, ?Eh, bizim çocuklar da yaptı bir şeyler...? diye cevap vermişti.
Sauna çetesi lideri: Ergenekon´un bugünkü yapısı Kıbrıs TMT´sine dayanıyor. TMT´ciler Ergenekon´la devam etti
Sauna Çetesi´ne yönelik operasyonlarda yakalanan çete lideri Kasım Zengin, Ergenekon´un bugünkü yapısının Kıbrıs´ta kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı´na dayandığını savunmuş ve Buradaki adamları aradığınız zaman bugünkü Ergenekon´u bulmuş olursunuz iddiasında bulunmuştu. Eski Emniyet Genel Müdür Vekili Ertuğrul Çakır, Özel Kuvvetler Komutanlığı´ndan ihraç edilen Yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır ile sanatçı İbrahim Tatlıses´in de aralarında bulunduğu 18 sanıklı Sauna Çetesi davası halen görülüyor. Çete davasının başlamasına neden olan ve üzerinde sahte MİT kimliği çıkan Zengin ve adamlarına yönelik ´Küre´ operasyonu, Susurluk benzeri skandalı ortaya çıkarmıştı. Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır ve Özel Harp Dairesi´nde görevli yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır´ın karıştığı soruşturmada şikeden haraç almaya kadar birçok iddia bulunuyordu.
2. Ergenekon iddianamesi: Örgütün stratejisi, Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe götürmek
İkinci Ergenekon iddianamesinde Türkiye´nin 2003 - 2004 yıllarında ´atlattığı´ darbe girişiminin ayrıntıları ortaya resmen çıkmıştı. İddianamede bu girişimin ayrıntıları adım adım olmak üzere 15 aşamada özetlenmişti ve bu maddelerden 9´uncusu Kıbrıs´la ilgiliydi: ?9- Kıbrıs´ta çözümsüzlük politikası Ayrıca,örgütün stratejileri arasında bulunan ´Kıbrıs sorununun´ çözümsüzlüğe götürmek amacına matuf olarak açıklamalar yaptıkları, sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmeye çalıştıkları ve böylece ülkenin dış politikasını olumsuz yönde etkileyerek siyasi istikrarsızlığı sağlamaya çalıştıkları, Eruygur´un Kıbrıs Büyükelçisi´ni çağırarak bundan sonraki süreçte her talimatı kendisinden alacağını, Genelkurmay Başkanı çağırdığında kendisine basit bilgileri vereceğini, önemli bilgileri bizzat kendisine vermesi gerektiği şeklinde talimat verdiğinin ses ve görüntü kayıtlarından anlaşıldığı,...? İddianamede bu şekilde geçen satırları dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de Ergenekon savcılarına verdiği ifadesiyle doğrulamıştı: ?... Kıbrıs konusunda çalışma yapmaları hususunda tüm kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanı´na birlikte bir çalışma yapmaları talimatı verdiğini, normal usulde bu tür çalışmalarda herkesin görüşünü beyan ettiğini ve bu görevi kıdemli olana verdiğini, kıdemli olanın da bu tür çalışmaları elden arz ettiğini veya bir kapak yazısı ile gönderdiğini, daha sonra da Genelkurmay Karargahı´nda değerlendirildiğini ve Genelkurmay Başkanı´nın görüşünü alarak ilgili makama verildiğini, kendisinin böyle bir çalışma beklerken birden 4 imzalı alışılmış usullerinin dışında yazılı bir belge önüne gelince usul olarak rahatsız olduğunu, ayrıca daha sonraki dönemde Kıbrıs Büyükelçisi´nin kendisinden habersiz bazı bilgileri Jandarma Genel Komutanı´na ilettiğini duyması üzerine bu konuyu ilgilisine usulüne uygun bir şekilde söyleyerek, bu yapılanın uygun bir davranış olmadığını, bundan sonra tüm bilgileri kendisine getirmesini ilettiğini anlattı.? (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(25 Şubat 2012, 13:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
ERGENEKON´UN KIBRIS UZANTISI KONULU MANŞETLERİMİZ
Kıbrıs´ta Ergenekon izi örtbas edildi
Kıbrıs bu işin üssüydü, Ergenekon hala iktidarda
Kıbrıs Ergenekon´unun şok belgeleri
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap