İkinci Ergenekon davasına 159. duruşma ile devam ediliyor. Duruşmada tutuksuz sanıkların savunmaları alınıyor. Tutuksuz yargılanan eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz savunma ve çapraz sorgusunda, hakkındaki suçlamaları reddetti.
23.02.2012 11:13 İkinci ´Ergenekon´ davasına 159. duruşma ile devam ediliyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan küçük salonda görülen duruşmaya, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, gazeteci Tuncay Özkan, emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu´nun da aralarında bulunduğu 14 tutuklu sanık katıldı. Tutuklu sanıklardan CHP Zonguldak Milletvekili ve Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Oğuz Bulut ve İbrahim Özcan ise duruşmaya gelmedi. Duruşmaya, ´Odatv davası´ kapsamında tutuklu olan bu davanın tutuksuz sanığı Yalçın Küçük ile tutuksuz yargılanan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, emekli Orgeneral Kemal Yavuz, Türk Metal Sendikası eski Genel Başkanı Mustafa Özbek, avukat Hüseyin Buzoğlu ve İlyas Çınar katıldı.
TUNCER KILINÇ´IN SAVUNMASI
Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, eski MGK Genel Sekreteri olan tutuksuz sanık emekli Orgeneral Tuncer Kılınç´ın yarım kalan savunması ile duruşmaya devam edeceklerini açıkladı. Hakkındaki iddiaların 5´ncisi ile savunmasına devam edeceğini belirten Kılınç, İşçi Partisi´nde yapılan aramalarda elde edilen CD ve DVD içeriğinde Avrasya ittifakı içinde milli devletimizi yeniden yapılandırmayı cesaretle savunan emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Tuncer Kılınç´a karşı yürütülen psikolojik savaş harekatları şeklinde isminin geçtiği ve devletin yeniden yapılandırılmasından bahsedildiği, bunun da örgüt amaçları doğrultusunda devletin yeniden şekillendirilmesi ve kendi amaçları doğrultusunda devlet yönetiminde görev alacak şahısların yönetime getirilmesinin hedeflendiği amaçlandırılmaktadır.´ şeklindeki iddiayı hatırlattı.
CD ve DVD içeriğinde kendisinin 7 Mart 2002 yılında Harp Akademileri´nde yaptığı bir konuşmaya yer verildiğini anlatan Kılınç, ayrıca Ergenekon ana davasının tutuklu sanıklarından Doğu Perinçek´in de aynı konu ile ilgili değerlendirmesinin bulunduğunu söyledi. Kılınç, konuşmasının ardından 3 ay boyunca yazılı ve görsel medyada hakkında olumsuz yazı ve konuşmaların yapıldığını söyledi. Konuşmasında, ´Türkiye´nin çevresinde bir güvenlik kuşağı nasıl oluşturulabilir?´ ana temasının işlendiği sempozyumun AB ile ilişkiler konusunun işlendiği panelde kendisinin de katkıda bulunmak üzere konuşma yaptığını söyledi.Kılınç, AB´nin, Türkiye´nin ulusal çıkarlarını gözardı ettiğini, bizden beklentilerinin ulusal çıkarlarımızla uyuşmayan hususlar olduğunu, Türkiye´nin ulusal çıkarları bakımından yakın çevresi ile de ilişki kurmasının yararlı olacağını, bu kapsamda ABD´ni gözardı etmeksizin Rusya ve hatta mümkünse İran ile ilişkilerimizin geliştirilmesinde fayda gördüğümü belirtmiştim. hatırlatmasını yaptı.Bu tarihten itibaren Türkiye´nin güvenliği dahil her türlü geleceğinin AB ve ABD güdümünde olmasını destekleyen karşı görüşlü birçok yazar, medya mensubu ve siyasetçinin hedefi haline geldiğini söyleyen Kılınç, Sayın Perinçek´in, bu saldırıları bir psikolojik harekat olarak değerlendirmesinin nedeni bu olsa gerek. Şu anda sizlere hesap verme konumunda olmamda o saldırıların etkileri vardır. diye konuştu. ( Cihan)
Kendisinin, yargılandığı dava konusu örgütün 1 numarası olarak ilan edildiğini belirten Kılınç, buna gerekçe olarak da, MGK Genel Sekreterliği görevini yürütürken yurt dışında faaliyette bulunan Atatürkçü Düşünce Dernekleri´ne para yağdırdığı iddiasının gösterildiğini kaydetti. MGK Genel Sekreterliğinin derneklere ismen yardım yapmadığını dile getiren Kılınç, ulusalcı olduğu ve Türkiye´nin Avrasya ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmesini önerdiği için iddia olunan ´Ergenekon´ örgütünün içinde yer almasının doğal bir sonuç olarak gösterildiğini söyledi.
´Perinçek bunları göz önünde tutarak şahsıma karşı yürütülen psikolojik savaştan bahsediyorsa yerden göğe kadar haklıdır´ diyen Kılınç, ´Devletin Yeniden Yapılandırılması´ isimli dokümanın ne kimler tarafından hazırlandığı, ne de içeriğinden haberdar olduğunu dile getirdi.
İradesi dışında bir makalede isminin geçmesinden dolayı suçlandığını belirten Kılınç, ´Sayın Eruygur ile hiçbir faaliyetin içinde bulunmadım. Bu yakıştırmaların tamamı asılsızdır. Tuncer Kılınç olarak ne bu salonda bulunanlar, ne isimleri geçen şahıslar ne de başka bir kimseyle iddianamede ileri sürülen çerçevede bir birlikteliğim söz konusu değildir. Geçmişte üstlendiğim görevler, Silahlı Kuvvetler içerisindeki hiyerarşik konumum, düşünülen türdeki bir birlikteliğe asla izin vermez´ dedi.
Kılınç, Birinci ´Ergenekon´ davasında tutuklu yargılanan Ergün Poyraz´dan ele geçirilen birçok devlete ait gizli bilgi ve belgelerin kendisi tarafından ulaştırıldığı iddialarına ilişkin olarak, ´Bu mantıktan hareket edersiniz bana gelen her ziyaretçiye gizli bilgi ve belgeler sağladığım kanaatine varırsınız. Bu tamamen soyut bir yakıştırmadır. Ancak mesleğimin en üst kademelerine ulaşmış bir üst düzey askerin onuruna yönelik çok büyük iftira taşıdığı için bu mesnetsiz ve insafsız tutumu kınıyorum´ diye konuştu. ( AA)
Dava dosyasında yer alan bir ihbar içerikli mailde sanık Hasan Atilla Uğur´un, 2003-2004 Sarıkız ve Ayışığı darbe planlarına ilişkin Şener Eruygur ve Aytaç Yalman ile kendisi arasında irtibat sağladığı iddialarına ise Kılınç, Benim devre arkadaşlarımdırlar. Görüşme yapmak için herhangi bir aracıya ihtiyacım yoktur. cevabını verdi. Kılınç, ayrıca iddianamede geçen Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven isimli darbe planlarından da dava başlayana kadar haberi olmadığını iddia etti.
Hakim Özese tarafından Ergenekon ana davasında tutuklu olarak yargılanan Ergün Poyraz´ı tanıyıp tanımadığını sorulan Kılınç, Necip Hablemitoğlu öldürüldükten sonra Ergün Poyraz yanıma geldi. ´Hablemitoğlu´nun ölmeden önce Alman vakıfları konusunda araştırma yaptığını ve kendisinin de aynı konuda elinde bulunan bazı bilgileri Hablemitoğlu ile paylaştığını´ söyledi. Hablemitoğlu öldürüldüğüne göre kendisinin de öldürülebileceğini söyledi. Kim tarafından öldürülebileceğini söylemedi ama hayatından endişe duyduğunu belirterek koruma talebinde bulundu. Ben de Ergün Poyraz jandarma bölgesinde oturduğu için Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur´u arayarak durumu anlatım. Koruma sağlanmasını istedim. Poyraz´ın korunma talebi kabul edildi. dedi.
Davanın, 21 Haziran 2010 tarihinde ölen tutuksuz sanığı İlhan Selçuk´u aileleriyle katıldığı özel bir yemekte tanıştıklarını ifade eden Kılınç, Bir kez de İstanbul Üniversitesi´nde düzenlenen bir sempozyumda konuşma yapmak için gittiğimde gördüm. İlhan Selçuk da başka bir panelde konuşmacı olarak bulunuyordu. dedi. Veli Küçük´ü de tanıdığını belirten Kılınç, 1984 ile 1987 yılları arasında ben Edirne Uzunköprü´de Alay Komutanıydım. Veli Küçük de o dönem binbaşı rütbesinde Edirne´de Jandarma Komutanıydı. Veli Küçük zaman zaman bölgemize gelip gittiğinde gördüm. Ancak ne o zaman ne de emekli olduktan sonra özel bir görüşmemiz olmadı. ifadesini kullandı.
Hurşit Tolon ile komşuluk ilişkisinin üzerinde dostlukları olduğunu belirten Kılınç, Sevdiğim mümtaz bir generaldir. dedi. Tolon ile 6 yıl aynı apartmanda oturduklarını belirten Kılınç, belli bir rütbeye geldikten sonra asgari düzeyde bile ilişki kuramadıklarını dile getirdi. Kılınç, Türk Silahlı Kuvvetlerinde sosyal dayanışma sorunları olduğunu belirten Kılınç, Tolon´u çok sevmesine rağmen sadece birer kez ailece birbirlerini ziyaret ettiklerini anlattı. Balyoz Davası´nın tutuklu sanığı emekli Korgeneral Engin Alan´ı tanıdığını ifade eden sanık Kılınç, 2000- 2001 yıllarında Ben 3. Ordu Komutanıyken, Engin Alan 8. Kolordu Komutanı olarak emrimde çalıştı. TSK´ni Güçlendirme Vakfı Başkanıydı kendisini bir kez ziyaret ettim, çayını içtim. dedi.
Mahkeme Başkanı Özese´nin, 28 Şubat 1997 yılında bazı kararların alındığı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısına katıldınız mı? O zaman rütbeniz neydi? şeklindeki sorusuna ise sanık Kılınç, O dönem Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarıydım. Bu toplantıya katılmadım. Müsteşar olarak o toplantıya katılma şansım yoktur. cevabını verdi. ( Cihan)
23.02.2012 22:12 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri´de görülen davanın 159. duruşmasında Tuncer Kılınç´ın savunması ve sorgusu tamamlandı. Tuncer Kılınç, kendisine yönelik iddialara ilişkin şu savunmayı yaptı: ?Bütün bu dayanaksız, kanıttan yoksun yakıştırmalarla sayın savcıların, emniyet mensuplarının kendi kafalarında yarattıkları bir örgütün sözde üyesi olduğumu, zorlanarak sizlere ispat etmeye çalıştıkları ortadadır. Tekrar ediyorum, ben ne onların kafalarındaki ne de herhangi bir illegal örgütün ne üyesiyim ne de sempatizanıyım.?
Kılınç, Balbay´a ait olduğu ileri sürülen notlarda kendisine ?Bu AKP´yi sadece yasal yollardan durdurmak mümkün değil? gibi bir ifade atfedildiğini belirterek ?Güncel konularda değerlendirmelerimi almak için bazı gazetecilerle sohbetim olmuştur. Sayın Balbay ile de birkaç kez görüşmüştüm. Şunu itiraf edeyim ki o günlerde seçimi kesin olarak kazanacağı beklenen AKP´nin içinden çıktığı parti dahil o siyasal ve sosyal görüşteki hiçbir partiye sempati duymam mümkün değildir. Ancak ´Bu AKP´yi sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil´ gibi saçma bir ifadenin söz konusu olamayacağı açıktır. Bu ifadeler Balbay´ın benim değerlendirmemden aldığı notlar olamaz. Zira akıl ve mantıkla bağdaşmayan ifadeler yer alıyor. Sayın Balbay da konu edilen günlüklerin tahrif edilmiş olduğunu belirtmiştir? dedi. Kılınç, ?Mustafa Balbay´a YAŞ ve MGK toplantılarına ilişkin bilgi sızdırdığı? iddiasıyla ilgili olarak ?Bir kısım gizli belgeleri sızdırdığım yolundaki iddia tamamen asılsızdır. Bu suçlamayı şahsıma yapılmış bir hakaret olarak değerlendiriyorum. Tarafımdan sayın Balbay´a veya herhangi bir şahsa devlet sırrı olabilecek nitelikte herhangi bir evrakı, belgeyi ya da dokumanı verdiğim savı, varsayımlarla değil, somut delillerle ispat edilmelidir? diye açıklama yaptı.
Kılınç, ?Hiç kimse ve hatta hiçbir otorite de beni yasadışı olabilecek bir konuda faaliyet göstermem hususunda yönlendiremez. Ben 43 yıl emir komuta altında görev yaptım. 2003 yılında emekli oldum. O tarihten bu yana da kendi hür irademle hareket eden bir insanım. Yasadışı hiçbir düşüncenin veya eylemin sahibi değildim? diye konuştu.
Kılınç, savunmasında tutuklu sanık yazar Ergun Poyraz ile görüşmesine ilişkin ?örgüt çatısı? altında olduğu iddiasını şu şekilde reddetti. ?MGK Genel Sekreterliği adeta bir hacet kapısı gibidir. Bürokratından normal vatandaşa kadar ülke güvenliği konusunda kendi gözlem ve görüşmelerini iletmek isteyenlerden tutun, bazı bakanlıklardan veya devlet kuruluşlardan beklentilerini gerçekleştiremeyenlere kadar birçok vatandaş o kapıdan medet umar. Bugünkü başbakan da henüz milletvekili olmadan seçimi kazanmış bir parti başkanı olarak bir cumartesi günü ziyaretime gelmiş ve 1.5 saat süre kendileriyle görüşülmüştür.?
Kılınç, eski başbakanlardan 2006´da kaybettiğimiz Bülent Ecevit´in koruması eski milletvekili Recai Birgün´ün ?Kılınç emekli olduktan sonra Ecevit´in Oran´daki konutuna gidip askerler olarak DSP´nin yönetimini kendilerinin oluşturduğu bir gruba devredilmesini istediği? şeklindeki tanık ifadesinin gerçeği yansıtmadığını belirterek ?Tamamen hayal mahsülü? dedi. Kılınç, 2004 başında parti başkanlığından ayrılacağı açıklandığında Ecevit´in evine gittiğini ve ?Partinin güçlenebilmesi konusunda fikirlerim arasında parti başkanlığına genç ve dinamik birinin getirilmesi? düşüncelerini aktardığını anlattı.
Kılınç, fikirlerimi açıkladığında Ecevit´in ?Paşam doğru söylüyorsunuz, ama parti içinde yıllarca emek vermiş, yönetimde bulunmuş arkadaşlarımız var, onların emeklerini göz ardı edemeyiz? dediğini aktardı. Kılınç şöyle devam etti: ?Ecevit, hatta ´Sayın Paşam siz 8-10 arkadaşınızla buyrun partimize katılın´ şeklinde teklifte bulundular. Ben de ´Genç dinamik ve yetenekli birilerine vurgu yapmıştım. Ben 65 yaşında emekli bir askerim´ mealinde bir şeyler söyledim. Ecevit ısrarla ´Düşünün 2-3 gün içerisinde cevabınızı bekleyeceğim´ dediler. Bu konuda hiç kimseyle görüşmediğim halde ´kimsenin istekli olmadığını´ telefonla belirttim.?
Başkan Özese´nin ?Genç dinamik birisi derken kafanızda bir isim var mıydı? sorusunu Kılınç, ?Hayır? diye yanıtladı.
Ergenekon iddiaları kapsamında görülen ÇEV ve ÇYDD davasında firari sanık Çağdaş Eğitim Vakfı Genel Başkanı Gülseven Yaşer ile görüşmesini ise Kılınç şu şekilde açıkladı: ?ÇEV Başkanı´nın ziyaret maksadı o dönemde burs verdikleri öğrencilere Fethullah Gülen cemaatinden bazılarının musallat olduğu yolundaki gözlemlerini aktarmaktı. Ayrıca bu konuda kendilerine yardımcı olacağını beyan eden İstanbul Emniyet Teşkilatında görevli bir şahsın başlarına açtığı bazı sıkıntılardan dolayı yakınmaları vardı. Bu yakıştırmalarla bu ziyaretleri anlamlandırmak bir karalamadan ibarettir.?
Başkan Hasan Hüseyin Özese, savunmasını tamamlamasının ardından Tuncer Kılınç´a ?28 Şubat 1997 de göreviniz neydi? diye sordu. Kılınç, ?Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarıydım. 1995-1998 yılları arasında bu görevdeydim? diye yanıt verdi. Başkan Özese´nin ?28 Şubat kararlarının alındığı MGK toplantına katıldınız mı? sorusunu Kılınç, ?Hayır, MSB Müsteşarı olarak o toplantıya katılma şansım yoktu? diye yanıtladı.
Özese´nin ?İlhan Selçuk´u tanır mıydınız? sorusu üzerine Kılınç, ?Tanışırdım. Özel bir davet yemeğine katılmıştık. Cumhuriyet´ten Alev Coşkun´da vardı. Ailelerimiz, eşlerimizle katılmıştık. İstanbul Üniversitesi´nde bir sempozyumda ikimiz de konuşmacıydık Orada karşılaşmıştık? dedi.
Başkan Özese, Kılınç´a dosyadaki bazı belgelere dayanarak ?Sarıkız Ayışı, Yakamoz Eldiven gibi darbe planlarından haberdar olup olmadığını? sordu. Kılınç, ?Bahsi geçen konularla ilgili ne bir bilgim var ne de duydum? diye yanıt verdi.
Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özök´ün tanık olarak verdiği ifadesinde darbe iddialarına ilişkin ?Vardır da diyemem, yoktur da diyemem? şeklindeki sözlerini anımsatarak ?Bu sözler darbe teşebbüsü girişimi olduğu izlenimi uyandırmıyor mu? diye sordu. Hilmioğlu, emekli Orgeneral Hilmi Özkök´ün darbe iddialarına ilişkin ?Şuyu vukuundan beter? dediğini anımsatarak ?Bu durumda soruşturma başlatması gerekmez mi? diye sorular yöneltti.
Başkan Özese´nin ?Yorum sorusu sormayın. Bilgiye görgüyü dayalı soru sorun? diye uyarması üzerine Prof. Dr. Hilmioğllu, ?Nasıl sorayım bilemiyorum. Hilmioğlu´nun ifadeleri doğru mu? diye sordu. Başkan Özese, ?Bu sorunun Hilmi Özkök´e sorulması lazım? diye müdahale etti. Prof. Dr. Hilmioğlu´nun ?27 Mayıs, 12 Eylül askeri darbelerinde sivillerle işbirliği olmuş mudur? Bu davada yargılananları üçte ikisi sivil. Askeri darbelerin doğasında sivillerle işbirliği var mıdır? diye soru yöneltti. Kılınç, ?27 Mayıs´ta ben Harp Okulu´nda öğrenciydim. 12 Eylül´de ise yurtdışındaydım. O nedenle neler yapılmış bilemem? yanıtını verdi.
Özese´nin gazetecilerle ilgili sorusu üzerine ?Ben MGK Genel Sekreterliği görevim nedeniyle birçok gazeteci ile iç içe oldum. 1987-1989´da da Genelkurmay Genel Sekreterliği, 1982-1984 yıllarında Basın Halkla ilişkiler Daire Başkanlığı yapmıştım. Bu görevlerim nedeniyle sadece Mustafa Balbay değil, Mehmet Ali Birant´tan birçok gazeteciye kadar o dönemde tanıştım? şeklinde bilgi verdi.
Kılınç, ?Darbe çalışmaları kapsamında Kent Otel toplantılarına katıldığı anlaşılmıştır? şeklindeki iddiaya da yanıt verdi: ?Anılan bu toplantı Ankara´da Patalya Oteli´nde gerçekleşmiştir. Toplantıya basın mensupları, bazı siyasi parti başkanları katılmıştır. Beni oraya Ufuk Söylemez davet etmiştir. Herkese açık olan bu toplantının gizli yanı yoktur. Bir kere de önceki bir tarihte de Kent Otel´de yapılan toplantıya katıldığımı söylemiştim. Her iki toplantıya da misafir olarak katıldım. Bu toplantılar yeni bir siyasi parti oluşturabilmek çabalarının dışında bir içerikte değillerdir. Her iki toplantıda da yaklaşık 70-80 kadar katılımcı vardı.? Kılınç ?Sarıkız? ve ?Ayışığı? isimli darbe planlarından dava başlayana kadar haberi olmadığını da söyledi.
MUSTAFA ÖZBEK´İN SAVUNMASI
Tutuksuz sanık eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek de savunmasında ?Ömrüm boyunca ihtilallere karşı oldum. 27 Mayıs´ta Kırıkkale´de işçiydim. 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat´ta sendikacıydım. İhtilallerin ülkelere ne getirdiğini, ne götürdüğünü en iyi bilen kişilerden biriyim? diye konuştu. Özbek, savunmasını şöyle sürdürdü: ?38 yıldır mücadele eden sendikacı Mustafa Özbek´in terör örgütüyle, ihtilalle ne işi olabilir. Demokratik rejimi, işçi haklarını savunmuş bir sendikacı bu şekilde nasıl suçlanır. Ömrümüzü demokratik sendikacılığa verdik.?
Strateji dergisi
Özbek, Cumhuriyet Gazetesi´nin eki olarak bir süre verilen Strateji Dergisi´nin Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi (TUSAM) tarafından çıkarıldığını anlattı. Özbek, derginin bağımsız olduğunu ifade ederek derginin 12 yazarından 8-9´nun TUSAM´dan, 2-3´ünün de Cumhuriyet yazarları olduğunu belirtti.
Özbek ?Bana bütün başbakanlar milletvekili olma teklifinde bulundu. Siyaseti sevmiyordum. Ben sendikacıyım, kabul etmedim? dedi.
Özbek, çocuklarına ait Avrasya Televizyonu´nda Mustafa Balbay´ın program yaptığını anlatarak, ?Balbay ile arkadaşlık dostluk dışında bir ilişkim olmadı? diye konuştu. ( Cumhuriyet, Vatan)
(23 Şubat 2012, 11:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: