Kimi meslektaşımız, -belki de pek çoğu fark etmeden- hayali bir sivil dikta iddiasına sarılıp, darbelerin peşine düşenleri itibarsızlaştırma kampanyasına katılıyor. Ergenekon ya da Balyoz dolayısıyla gerçekleşen tutuklamalar, sürekli, iktidarın ya da cemaatin bir tertibi veyahut sivil diktanın bir oyunu gibi gösteriliyor; şüpheliler, bu suretle daha yargılanmadan aklanmaya çalışılıyor. Bunun böyle olmadığını söyleyen gazeteciler ise, ´yandaş´ ilan ediliyor. ´Sivil dikta´ ya da ´Silivri´ye gitmeyi göze alıyorum´ diyenler hakkında dava açıldığını duymadım ama bizim cenahta, yargının yakasına yapışmadığı kimse kalmadı gibi.
Kim kimi itibarsızlaştırıyor?
Kimi meslektaşımız, -belki de pek çoğu fark etmeden- hayali bir sivil dikta iddiasına sarılıp, darbelerin peşine düşenleri itibarsızlaştırma kampanyasına katılıyor. Ergenekon ya da Balyoz dolayısıyla gerçekleşen tutuklamalar, sürekli, iktidarın ya da cemaatin bir tertibi veyahut sivil diktanın bir oyunu gibi gösteriliyor; şüpheliler, bu suretle daha yargılanmadan aklanmaya çalışılıyor. Bunun böyle olmadığını söyleyen gazeteciler ise, ´yandaş´ ilan ediliyor. ´Sivil dikta´ ya da ´Silivri´ye gitmeyi göze alıyorum´ diyenler hakkında dava açıldığını duymadım ama bizim cenahta, yargının yakasına yapışmadığı kimse kalmadı gibi.
Nazlı Ilıcak ( Sabah): Kim kimi itibarsızlaştırmaya çalışıyor? Alın size yeni bir tartışma konusu. Soner Yalçın, Kemal Kılıçdaroğlu´nun Basın Danışmanı´na bir mektup göndermiş ve Halk TV´yi alırsa birlikte çalışacakları gazetecilerin adını vermiş. Ben de, bir başka gazeteden alıntı yaparak, bu listeyi sütunumda yayınladım. İçinde Nuray Mert ve Sedat Ergin´in de adları vardı. Ergin, Basın Odası programında bana, Keşke bir sorsaydınız, Soner Yalçın´dan böyle bir talebin gelmediğini söylerdim dedi. Nuray Mert de, dünkü yazısında, kendisini itibarsızlaştırma operasyonundan söz etmiş.
Bu hatalı değerlendirmelere katılmıyorum. Başkalarını bilmem ama benim maksadım, Soner Yalçın´ın, kendisini CHP´ye nasıl pazarladığını göstermek ve bu partiyle ticari ilişkilerini sergilemekti. Nereden bakarsanız bakın, bu bir haberdir. 1) Bir gazeteci nasıl, bir siyasi parti liderine TV´yi bana verin, seçimde sizi destekleyeyim der? Bu, sorunlu bir ilişki değil midir? 2) Yasaya göre, bir siyasi parti, bir televizyon kanalının sahibi olamazken, Soner Yalçın, niçin pazarlığını, resmi kayıtlarda Halk TV´nin patronu olarak görülen kişilerle değil de, CHP ile yapıyor? Kemal Kılıçdaroğlu´yla Deniz Baykal´ın, Odatv´ye baskının gerçekleştiği günün ertesi günü, programlarında olmadığı halde, sürpriz bir şekilde bir araya gelmesi ve Halk TV´yi görüşmesi, sorgulanmaya değer bir konu değil mi? (NOT: Bazı TV kuruluşlarının AK Parti´yi desteklemesi ile bir partinin, kanalın sahibi olması ya da o kanala kaynak transfer etmesi, iki farklı durumdur; birbiriyle karıştırılmamalıdır.)
Beni kederlendiren tavır şu: Kimi meslektaşımız, -belki de pek çoğu fark etmeden- hayali bir sivil dikta iddiasına sarılıp, darbelerin peşine düşenleri itibarsızlaştırma kampanyasına katılıyor. Ergenekon ya da Balyoz dolayısıyla gerçekleşen tutuklamalar, sürekli, iktidarın ya da cemaatin bir tertibi veyahut sivil diktanın bir oyunu gibi gösteriliyor; şüpheliler, bu suretle daha yargılanmadan aklanmaya çalışılıyor. Bunun böyle olmadığını söyleyen gazeteciler ise, yandaş ilan ediliyor. Böylece, yorumları değersizleştiriliyor. Bu, itibarsızlaştırma değil de nedir?
Korku imparatorluğu!
Dikkatimi çeken bir başka husus daha var: Sivil dikta ya da Silivri´ye gitmeyi göze alıyorum diyenler hakkında dava açıldığını duymadım ama bizim cenahta, yargının yakasına yapışmadığı kimse kalmadı gibi. Ahmet Kekeç (Star), önemli bir noktaya parmak basmış: ...Efendim memlekette sivil faşizm varmış; özgür basın susturulma tehdidiyle karşı karşıyaymış... Memleketin sivil faşizme gittiğini söyleyenler, bakıyorum da faşizmin askeri olanından hiç şekvacı değiller. Bu kadar darbe olmamış, bu kadar muhtıra verilmemiş, Ergenekon iddianamesinden haber derleştiren gazetecilere 4 binin üzerinde dava açılmamış... Sahip oldukları köşelerde muhalefetin en ahlâk dışı, en rezil, en belden aşağı örneklerini sunuyorlar. ´Utanmaz Başbakan´ diyorlar. ´Yandaş medya´ diyorlar... Değer tercihlerine göre davranan insanları ´gaflet, delalet ve hıyanet´ içinde olmakla suçluyorlar... Ne mahkemenin yolunu biliyorlar; ne savcılarla teşrik-i mesai yapmak zorunda kalıyorlar... Hepsinin işi tıkırında. İsteyen istediğini yazıyor. İsteyen istediği darbe cuntasıyla iş tutabiliyor. Sonra da, ´Memlekette basın özgürlüğü yok; korku imparatorluğu oluşturuluyor...´ diyorlar...
Benim demek istediğimi, çok daha iyi anlatmış Kekeç. Korkanları anlamaya çalıştıkça, iyice mağduriyet psikolojisine girip, kendilerini sivil diktanın kurbanı gibi gösterenlerin sayısı arttı. Oysa iki şeyi birbirinden ayırmak lâzım: 1) Medya patronuna yapılan baskı yüzünden o gazetede yazanların işlerinden olma korkusunu taşımaları ve otosansür uygulamaları. 2) Ergenekon ile bağları olduğundan şüphe duyulan gazetecilerin yargılanması. İkinci şıktakileri kurban olarak göstermek ve Aleyhte yazan Silivri´ye gönderiliyor diye bir genelleme yapmak doğru değil. Kekeç de, asıl kurbanın, darbelere karşı gelenler olduğunu anlatmaya çalışmış. Korku imparatorluğundan söz edenleri, madalyonun öbür yüzünü görmeye davet ediyorum.
Özkök´ün verdiği isimler
Ertuğrul Özkök, dün, Aydınlık dergisinin bir haberini kendi sütununa taşıdı. Meğer Aydınlık, günlük gazeteye dönüşüyormuş. Özkök, bu gazetede yazmayı kabul eden kişilerin isimlerini verdi: Prof. Şükrü Sina Gürel, Orhan Koloğlu, Prof. Sina Akşin, Tansel Çölaşan, Org. Çetin Doğan, Tümg. Osman Özbek, Albay Erdal Sarızeybek, Levent Kırca, Ferhan Şensoy vs... Şimdi tutup, Ertuğrul Özkök´e, Sahibi Ergenekon´dan tutuklu bir gazetenin haberine itibar edip, neden bu adamları afişe ettin? diye mi soracağız? Bunu, itibarsızlaştırma eylemi gibi mi göreceğiz? Soner Yalçın meselesine tekrar dönmek gerekirse... Zaten CHP Basın Danışmanı´na gönderilen mektubun kopyası, aramalarda bulunmuş. Kendilerine teklif dahi götürülmeyen isimlerin Birlikte hareket ediyoruz diye takdim edilmesi mi yanlış? Yoksa bu isimlerin yayınlanması mı? Bakıyorum da, itibarsızlaştırma kampanyasına maruz kaldıklarını iddia edenlerden pek çoğu, işin o tarafıyla ilgilenmiyorlar. Soner Yalçın´a Neden bizim adımızı kullandın? diye sormuyorlar bile. ( Nazlı Ilıcak / Sabah)
(25 Şubat 2011, 14:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Kontrgerilla Medyası
ODATV İLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Ergenekon davasını engelleme girişimleri
Virüs adı: Oda.. Hedefi: Ergenekon´u bozmak
Ergenekon medyası ´karanlık oda´da yapılandırıldı
Sabah Akşam ´Karanlık Oda´yı aydınlattı
Flaş!!! Odatv´ye baskın
Örneklerle CHP´nin Ergenekon davalarında sempatizanlıktan öte tavırları
´Ergenekon ve CHP´ manşetlerimiz