Özdemir Sabancı´nın katili Mustafa Duyar´ın Afyon Cezaevi´nde infaz edilerek öldürülmesi dosyası 12 yıl sonra tekrar açıldı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin´in talimatıyla başlatılan incelemede Konu hakkında çok sayıda yazıları bulunan Milliyet yazarı Can Dündar´ın bilgisine başvuruldu. Semra Duyar´ı da dinleyen Özel görevli müfettişler, olayda tanıklığı bulunan diğer kişilerin de ifadesini aldı.
Bakanlıktan inceleme: Duyar dosyası açılıyor mu?
Özdemir Sabancı´nın katili Mustafa Duyar´ın Afyon Cezaevi´nde infaz edilerek öldürülmesi dosyası 12 yıl sonra tekrar açıldı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin´in talimatıyla başlatılan incelemede Konu hakkında çok sayıda yazıları bulunan Milliyet yazarı Can Dündar´ın bilgisine başvuruldu. Semra Duyar´ı da dinleyen Özel görevli müfettişler, olayda tanıklığı bulunan diğer kişilerin de ifadesini aldı.
Adalet Bakanlığı, 1999 yılından bu yana Mustafa Duyar´ın öldürülmesinin peşini bırakmayan gazeteci Can Dündar´ın 23-24-25 Ocak´ta Milliyet´te yayınlanan Semra Duyar anlatıyor başlıklı yazı dizisinden sonra idari inceleme başlattı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin´in talimatıyla başlatılan incelemede Can Dündar´ın bilgisine başvuruldu. Özel görevli müfettişler, Semra Duyar´ı da dinledi ve olayda tanıklığı bulunan diğer kişilerin de ifadesini aldı. 12 yıllık süreci ntvmsnbc´ye değerlendiren Can Dündar, Çözülmesi çok kolay, tek ihtiyacımız biraz cesaret dedi.
Can Dündar, şunları söyledi: Yakın tarihte büyük bir kara delikti Mustafa Duyar dosyası ve ben o delik aydınlatılırsa ardından pek çok karanlık noktanın da aydınlanacağını düşünüyordum. Devletin de bu konuyu bu kadar görmezden gelmesini hakikaten inanamıyordum. Şimdi nihayet, incelemeye konu olması bile umut verici. Soruşturmanın sonucunda savcıların harekete geçmesini gerektirecek önemli bulgular çıkacağına inanıyorum. Bulgular bizi sadece Mustafa Duyar´ın öldürülmesi meselesinde değil, belki Sabancı suikastinde ve pek çok faili meçhul kalmış cinayette cevaplanamamış soruların cevaplarına ulaştıracaktır. Olayda tarihler belli, isimler belli, sevk emirlerini kimin ne zaman verdiği belli. Çözülmesi çok kolay, tek ihtiyacımız biraz cesaret. Cesaret olursa dava açılır, bu ölümde bazı devlet görevlilerinin de işbirliği yaptığı ortaya çıkarılır. Bütün ipuçları var. Çok açık bir yönlendirme var cinayet için, dün verdiğim ifadede de bunu anlattım, tarih tarih sıraladım. Mustafa Duyar´ı öldürenlerin bile sonradan öldürülmeye çalışılması her şeyi net ortaya koyuyor. Bugüne kadar bu insanların ifadelerine bile başvurulmadı. O kadar garip ki bu.. Şimdi ilk kez ifade verecekler, biraz geç belki ama çok da geç değil.
Duyar´ın infaz edilmesinde yetkililerin 10 ağır kusuru
Can Dündar, daha önceki yazısında Sabancı suikastini gerçekleştiren Mustafa Duyar´ın cezaevinde öldürülmesi olayında idarenin 10 ağır kusurunu sıralamıştı:
Duyar´ın Sabancı için vur emrini Bayrampaşa cezaevinde almış olması...
Kırklareli Cezaevi´nde bir mahkumun Duyar´ın çete tarafından öldürüleceğini ihbar etmesine rağmen, ihbarı yapanın açık edilmesi ve çete mensuplarınca cezalandırılmasına göz yumulması...
1997 Eylül´ünde çetenin iki adamının Afyon cezaevine nakledilmesi...
Bu iki nakilden üç ay sonra Mustafa Duyar´ın, Afyon´a gönderilmesi...
Afyon´dan kalması için Duyar´ın orada evlendiği Semra Duyar´la aynı koğuşta birlikte kalmasına göz yumulması...
Duyar´ın konuşmak istediğini bildirmesinden sonra röportaj için Adalet Bakanı´ndan izin alan Dündar´a, ?Duyar görüşme karşılığı para istiyor? gerekçesiyle izin verilmemesi...
Duyar´ın konuşacağı anlaşılınca, onu öldürme kararlılığını açıklayan çeteye mensup 5 kişinin daha Afyon cezaevine nakledilmesi... Böylece çete mensuplarının sayısının 10´a yaklaşması...
Mustafa Duyar´ın koğuşuna bırakılan ?konuşursan ölürsün? anlamındaki tehdit yazısının ciddiye alınmaması...
Çete mensuplarının Duyar´ı öldürmesine ve saldırıya uzun süre müdahale edilmemesi...
Can Dündar´ın Duyar´la ilgili yazıları
Peki gazeteci Can Dündar, 1999´dan bu yana neler yazdı? Tarih tarih Dündar´ın kaleminden Mustafa Duyar dosyası...
DUYAR KONUŞACAKTI - 20 Şubat 1999
Biliyorum, Türkiye Apo´dan başka bir şey görecek halde değil. Ama yine de Apo´nun tozu dumanı arasında kaynayıp giden çok önemli bir olaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Önceki gün, Özdemir Sabancı suikastinin sanığı Mustafa Duyar´la birlikte nasıl bir sırrı toprağa gömdüğümüzün farkında mısınız? Komplo teorilerini sevmem ama bu konuda şu son birkaç ayda yaşadıklarım, bana artık sevmem gerektiğini söylüyor. Okuyunca sanırım siz de seveceksiniz. 5 hafta önce Mustafa Duyar´la görüşmek üzere Adalet Bakanlığı´ndan izin aldım. Benim soracaklarım vardı, onun da söylemek istedikleri... Bir süre önce büroyu telefonla arayan bir kişi, Sabancı suikastini üstlenen örgütten olduğunu söylemiş ve kanıtlaması zor, ancak son derece önemli iddialar ortaya atmıştı. Telefondaki kişi, olayın ayrıntılarını, yurtdışında bizzat suikastin tetikçilerinden dinlemiş ve suikast sonrasında rahatça kaçmayı, bir polisin yardımı sayesinde başardıklarını öğrenmişti. Aldığı diğer bilgiler, suikaste ilişkin kafalardaki soru işaretlerini pekiştiriyordu. Telefonu kapatırken, kendi zihninde vardığı sonucu, iki cümleyle özetledi: Bunu yapan, devlet örgütlenmesi içinde bir kol... Bir iç hesaplaşma vardı ve işi bize çözdürdüler.
Bu iddiaları, daha önceki ipuçlarıyla bir araya getirince tablo hepten ilginç bir hal alıyordu: Eyüp Aşık´ın Susurluk Komisyonu´nda verdiği ifadeye göre, suikastten sonra kendisini arayan (Mustafa Duyar olduğunu tahmin ettiği) bir genç, Binada 4 kişiydik, ama ben silah kullanmadım demiş ve iki önemli bilgi daha vermişti: Olaydan 3 gün sonra birileri bizi öldürmeye çalıştı. Bize verilen silahları cinayetten sonra geri aldılar. Bana verilen Baretta marka silah, daha sonra Bucak´ın Susurluk´ta kaza yapan otomobilinden çıktı. O arabada Çatlı ve Bucak´ın şoförlüğünü, İstanbul eski Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ yapıyordu ve suikastin içerdeki ayağı Fehriye Erdal´ı Sabancı Center´a 6 ay önce onun bağlantılı olduğu temizlik şirketinin yerleştirdiği öne sürülüyordu. Sabancı Center santralinden dışarı hangi numaraların arandığını kaydeden bilgisayar, suikast günü arızalanmış, Türk Telecom´daki kayıtlar da silinmişti. Bir yıl önce, eski Adalet Bakanı Şevket Kazan, Duyar´ın devlet adına bazı eylemlerde kullanıldığına dair iddialardan sözetmişti. Zaten Duyar daha önceki örgütünden de polisle işbirliği yaptığı gerekçesiyle atılmıştı. Sabancı suikastinden sonra, örgütünün kendisini kullanıp paçavra gibi attığını görünce belki de Suriye´ye geçip PKK´ya sığınmak istemiş, ancak bu yol da kapanınca Şam´da Türkiye Büyükelçiliği´ne gidip teslim olmuştu. JİTEM´ci Astsubay Hüseyin Oğuz´un, Susurluk Komisyonu´ndaki ifadesine bakılırsa Duyar´ı Şam´dan Türkiye´ye getiren ekibin başında ünlü Yeşil vardı. Suikastteki Susurluk bağlantısını çözecek anahtar, Afyon Cezaevi´nde bir hücredeydi. İdamla yargılanıyordu. Daha önce suçu üstlenen ifadesini değiştirmek istiyordu. İtirafçı affından yararlanmak için Bildiğim bütün sırları açıklamaya hazırım diyordu. Ancak pişmanlık talebi, yasadaki başvuru süresi dolduğundan kabul edilmemiş, o da üç kez intihar teşebbüsünde bulunmuştu.
ATV için görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı´na başvurduk. Bakan, Sanığın açıklayacaklarının yargıya yardımcı olabileceği gerekçesiyle izin verdi. Afyon Cezaevi yönetimiyle görüşüldü. Duyar´ın yazılı oluru da alındı. Kendisi de görüşmeyi arzu ediyordu. Her şey hazırdı. Fakat Duyar´ın konuşmak için öne sürdüğü bazı koşullar, bürokrasiye takıldı. Bakan´ın açık emrine rağmen, bakanlıktaki bir bürokrat, şifahen verilen görüşme izninin geri alınması için özellikle uğraştı. Şimdi öğreniyoruz ki, bizim Duyar´la görüşme izni aldığımız, fakat resmi izin yazısı bir türlü çıkmadığı için gidemediğimiz Afyon´a, aynı günlerde Karagümrük çetesi, aynı bürokratın verdiği izinle nakledilmiş; gittikten iki hafta sonra da, gelen vur emri üzerine bizden önce Duyar´ı ziyaret etmiş ve 4 kurşunla cezasını infaz etmiş.
Komplo teorilerini sevmiyorum. Ancak tesadüfün bu kadarına inanmayı da saflık sayıyorum. Duyar kilit isimdi. Konuşsa belki Susurluk skandalının bir düğümü daha çözülecekti. Belki hep sağ eliyle vurduğunu sandığımız çetenin sol elini de görecektik. Sabancı´nın neden hedef seçildiğini öğrenebilecektik. Duyar, sırlarını hücre komşusu Selçuk Parsadan´la paylaşmış olmalıydı. Belki Parsadan´a sıkılan kurşunun nedeni de buydu. Belki de pişmandı karıştığı işten... Kendisi de 2 aylıkken babasını kaybetmiş, annesi ise o 13 yaşında iken, üvey babası tarafından öldürülmüştü. Cezaevinde evlendiği karısından, bir ay önce bir oğlu olmuştu. Adını Özdemir koymuştu. Hangi katil, oğluna kurbanının adını verirdi ki?
YİNE DUYAR... YİNE PİS KOKULAR... - 21 Şubat 2000
Tam bir yıl olmuş. 20 Şubat 1999 tarihli SABAH´ta Özdemir Sabancı´nın katili Mustafa Duyar´la ilgili bir yazı yazmıştım. Duyar, Sabancı suikastı hakkında, ATV için yaptığım görüşme talebini kabul etmiş, dönemin Adalet Bakanı görüşmeye izin vermiş, ancak tam cezaevinde buluşacağımız hafta öldürülmüştü. Bunun üzerine Komplo teorilerini sevmem diye başlayan bir yazı yazmış ve olup bitenleri anlattıktan sonra Tesadüfün bu kadarına inanmayı da saflık sayıyorum demiştim. Geçen hafta Duyar´ın katili Ahmet Yargüder duruşma için mevcutlu getirildiği İstanbul´da jandarmanın izniyle kaçınca, 1 yıl sonra Duyar konulu bir yazıya daha, banka reklamını andıran bu girişle başlamak zorunda kaldım: Komplo teorilerini hiç sevmem!
Olay akışını kısaca anımsatalım: Sakıp Sabancı 20 Kasım 1995 günü yaptığı bir basın toplantısıyla Doğu Raporunu açıkladı. Güneydoğu sorununun kuvvet kullanılarak çözümlenemeyeceğini söyledi ve çizmeyi aşmakla suçlandı. 7 hafta sonra, 9 Ocak 1996´da Özdemir Sabancı Türkiye´nin en iyi korunan iş merkezlerinden birindeki makam odasında öldürüldü. Suikasttan bir süre sonra ANAP´ın Susurluk uzmanı Eyüp Aşık´ı arayan birisi asıl hedefinin Sakıp Sabancı olduğunu söyledi, Bize emir geldi. ´Güneydoğu işine el attığı için bir ders vermek istiyorlar´ diye düşündük dedi. Aşık´ın Susurluk Komisyonu´nda verdiği ifadeye göre, Duyar olduğunu tahmin ettiği bu genç, telefonda Binada aslında 3 değil, 4 kişi olduklarını, olaydan sonra öldürülmeye çalışıldıklarını, suikast için verilen silahların daha sonra kendilerinden geri alındığını ve bu silahlardan birinin, daha sonra Bucak´ın Susurluk´ta kaza yapan otomobilinden çıktığını söylemişti. Duyar, suikasttan 1 yıl sonra Suriye´de yakalanıp Türkiye´ye getirildi. İtirafçı oldu, 3 kez de intihara kalkıştı. Cezaevinde buluştuğumuzda bu konuları konuşacaktık. Başvurumuz Bakan´ın oluruna rağmen Bakanlık bürokrasisine takıldı. Ve bizim görüşme başvurumuzdan 5 hafta sonra 15 Şubat 1999´da Duyar, (aynı bakanlık bürokrasisinin izniyle) Afyon´a nakledilen Karagümrük Çetesi elemanlarınca öldürüldü.
Burada biraz soluklanalım ve küçük bir ayrıntıya dikkat çekelim: Duyar´ı vuranların Karagümrük çetesinin lideri Nuri Ergin´in adamları olduğu açıklanmıştı. Ergin, 20 Ekim 1999 günü İstanbul´da yargılandı. Kendisine Duyar´ın öldürtülmesi de dahil işlediği suçlar soruldu. Çektiğim her tetiğin altına imzamı atarım diyen Ergin, Duyar cinayetini üstlenmedi. Aynen şöyle dedi: Duyar´ın öldürülmesini benim üzerime atıyorlar. Benim gücüm buna yetmez. Beni aşan bir iş. Devlet, Duyar´ın katillerinin kimler olduğunu çok iyi biliyor. Nuri Ergin jandarmalar arasında götürülürken de Yukarıdakiler beni kullandılar, şimdi işleri bittiyse söylesinler dedi ve elinde hepsinin koltuklarını sallayacak kasetler olduğunu söyledi. Parantezi kapatıyoruz. Duyar´ı vuran Ahmet Yargüder geçen hafta, 15 Şubat´ta (tam Duyar´ı vurduğu günün yıldönümünde) İstanbul´daki duruşmasından sonra kendisini korumakla görevli jandarma astsubay Yalçın Önal´la birlikte Karagümrüklüler Derneği´ne gitti. Bir süre sonra Astsubay Önal, sevgilisiyle bir otel odasına çekilirken kelepçeleri çözülen Yargüder kuş olup uçuverdi. Sonra SABAH´ı arayarak Bu firar, jandarmanın bana bir hediyesidir dedi.
Dedim ya, ben komplo teorilerini hiç sevmem. Ama bunların tümünün tesadüf olduğuna inanmamızı beklemelerini, aklımıza hakaret sayıyorum. Şimdi her şeyi bilen biri daha var: Sabancı suikastının tetikçilerinden Fehriye Erdal... Belçika´da tutuklu bulunan Erdal´ın, Türkiye´de idam cezası olduğu için iade edilmeyip salıverilmesi an meselesi... Acaba Türkiye, bu konuyla gerçekten uğraşıyor mu? Bir soru daha: Fatih Ürek´in yılan dansından, sosyetenin giyim tarzına kadar her konuda görüş beyan eden Sakıp Ağa, kardeşinin suikastı üzerinde bütün bu gölgeler dolaşırken suskun... Suikasttan beri ne Güneydoğu sorunu, ne de suikast hakkında konuşuyor. Neden?
MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY - 16 Şubat 2008
Annesi Behiye, oğluna, ölen eşinin adını verdi. Mustafa 13 yaşındayken, üvey babası, kendisini aldattığı gerekçesiyle Behiye´yi oğlunun gözleri önünde kurşunlayarak öldürdü. Mustafa cenazeden sonra sokağa terk edildi. İstanbul´a gidip amcasının Kumkapı´daki otelinde çalıştı. Aksaray´da komilik yaptı. 6 sene kebapçılarda masa örtülerini yorgan yapıp masalarda yattı. Birkaç kez bıçakla yaralama gibi suçlardan yakalandı. 1990´da askere gitti. Hap kullanıp kendini kestiği için birliğinde Jiletçi Mustafa diye tanınır olmuştu. 2 kez firar etti. Anti-sosyal kişilik raporuyla terhis edildi. 1995´te Zeynep´e sevdalandı. Tanışmalarından 15 gün sonra Zeynep, Gazi olaylarında polis kurşunuyla öldürüldü.
Mustafa, intikamını almak için yanıp tutuştuğu Zeynep´in cenazesinde örgüte katıldı. Kısa bir silahlı eğitim gördü. Gazi olaylarından 6 ay sonra Maslak jandarma karakolunu taradı. İki eri şehit etti. Mustafa Duyar adını Türkiye´ye duyuracak eylem emrini ise 1996 başında aldı: Sakıp Sabancı´yı öldürecekti. Sabancı o günlerde İrlanda ve Bask sorununun nasıl çözüldüğünü inceliyordu; hazırladığı Kürt Sorunu raporuyla hoşa gitmeyecek bir öneriyle ortaya çıkmak üzereydi. Mustafa, 6 ay önceden Sabancı´da işe alınan Fehriye´nin yardımıyla Türkiye´nin en iyi korunan binalarından birine girdi; Özdemir Sabancı´yı, genel müdürünü ve sekreterini öldürdü. Önce binadan, sonra Türkiye´den rahatça kaçtı.
O yılın kasımında Susurluk patladı. Derin devletin birçok faili meçhul cinayette tetikçiler beslediği, Kürtlere para akıtan işadamlarını öldürttüğü ortaya çıktı. Mustafa, Almanya´dan Şam´a geçmişti ve aklı karışmaya başlamıştı. Kazada Çatlı´nın bulunduğu arabayı süren İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı´nın, bağlantılı olduğu temizlik şirketi aracılığıyla Fehriye´yi Sabancı´ya yerleştirdiği söyleniyordu. TV´de Abdi İpekçi cinayetinin azmettiricisi olarak fotoğrafını gördüğü ülkücü Yalçın Özbey´le Almanya´da kendi saklandığı evde karşılaştığını hatırladı, dehşete kapıldı: İpekçi´yle Sabancı´yı aynı güçler mi öldürtmüştü?
Mustafa, suikasttan sonra kendilerinden alınan Baretta marka silahın, Sedat Bucak´ın Susurluk´ta kaza yapan aracından çıktığını, konuyla ilgilenen ANAP milletvekili Eyüp Aşık´a telefonla bildirmişti. Sabancı´yı Güneydoğu işine el attığı için öldürmemiz istendi demişti. Suikasttan 3 gün sonra birileri de onu öldürmeye çalışmıştı.Örgüt kendisini yalnız bırakmıştı. Parasız, barınaksızdı. Nefrete kapıldı. Kullanıldığını anladı. Örgütün bunu hissedip kendisini takip ettiğini fark edince de Türkiye´nin Şam Büyükelçiliği´ne gidip teslim oldu. Cezaevinde aynı örgüt davasından hükümlü Semra ile evlendi. 16 Ocak 1999´da doğan oğluna Özdemir adını verdi. Bu, öldürdüğü adamın adıydı.
O günlerde büromu arayan örgütten bir kişi Suikastçıların, olaydan sonra bir polisin yardımıyla kaçtıklarını öne ürüyor, Bu işi devlet içinde bir kol yaptı. Bir iç hesaplaşma vardı. İşi bize çözdürdüler diyordu. İdamla yargılanan, anılarını kaleme almakta olan ve itirafçı affından yararlanmak için Bildiğim tüm sırları açıklamaya hazırım diyen Duyar´la cezaevinde konuşmaya karar verdim. Adalet Bakanı´na bu röportajın Susurluk´la ilgili ilginç bağlantıları ortaya serebileceğini söyleyerek izin istedim. Bakan, Duyar´ın da istemesi kaydıyla şifahi izin verdi. Duyar´a sordular, Tamam dedi. Yazılı izin bekliyordum. Sonradan öğrendim ki, bana izin verecek merci, aynı günlerde Karagümrük çetesinin Afyon´a nakline izin vermiş. Karagümrüklüler, Afyon´a nakledildikten 2 hafta sonra, 15 Şubat 1999´da Duyar´ı hücresinde öldürdüler.
Bugünlerde Belçika´dan gelen bir heyet, Fehriye Erdal´ın yeniden yargılanmasıyla ilgili inceleme yapıyor. Belçika iyi bilir bu işleri... 80´lerde Avrupa´yı istikrarsızlaştırma eylemleri düzenleyen Gladyo´nun bir kolu da Belçika´da çıkmıştı. Dünkü Taraf´ın hatırlattığı gibi onlar Gladyo ile hesaplaşmıştı. 90´larda Belçika Gizli Ordusu´nu çözen Belçika makamları şimdi benzer bir düğümü çözmek için Türkiye´deler... Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek Günaydın diyor, ama Türkiye hâlâ uyuyor. Çünkü Susurluk yaşıyor ve o yaşadıkça, Mustafa´nın kendisi gibi babasını bilemeden yetim kalan oğlu Özdemir de babasının kaderini yaşamaya mahkûm görünüyor. ( Ntvmsnbc)
Sabancı´nın katili Duyar´ı Afyon cezaevinde devlet tarafından infaz ettiler, 2 yıl sonra Uşak cezaevinde yine devlet tarafından infaz edilmek istendiler
Nuri Ergin: Bu devlet bana Mustafa Duyar´ı öldürttü
Kamuoyunda ´Karagümrük Çetesi´ ya da ´nuriş kardeşler´ olarak da bilinen Nuri ve Sedat Ergin kardeşler, Afyon Cezaevi´ne sevk edildikten kısa süre sonra 15 Şubat 1999´da Sabancı suikastı sanığı Mustafa Duyar´ı kurşun yağmuruna tutarak öldürdüler. Olay sırasında Tansu Çiller´in başbakan olduğu dönemde örtülü ödeneği dolandırmakla suçlanan Selçuk Parsadan´ı da başından vurdular. Bu olaylardan sonra Ergin kardeşler, Kartal Özel Tip Kapalı Cezaevi´ne gönderildi. Ancak aynı cezaevinde Alaattin Çakıcı ve Erol Evcil gibi çete davası sanıklarının da bulunması yeni olaylara sahne oldu. Gelişen süreçte diğer bir mafya babası Alaaddin Çakıcı´yla büyük bir savaşa girişen nuriş kardeşler Uşak Cezaevi´ne nakledilmelerinin ardından Nuri Ergin, kardeşi Vedat ve adamları, 3 Aralık 2000´de, Çakıcı´nın kendilerini öldürtmek için yolladığını iddia ettikleri sekiz adamı bulmak için 200 yandaş mahkumla birlikte Uşak Cezaevi´ni kan gölüne çevirdiler. Ellerindeki tabancalarla yöneticileri rehin alan, beş mahkumu öldürüp, sekiz mahkum ve cezaevi 2. müdürünü yaralı halde pencereden dışarı atan isyancıların başı Nuri Ergin, daha sonra silahını koğuş penceresinden atıp Ben iyi niyetimi gösterdim. Gerisini size bırakıyorum diyerek teslim oldu. Ergin, kendilerini öldürmek için gelen kişileri yakalayıp, itiraflarını video bantlara kaydettiklerini de söyledi. Bu isyan sırasında çok çarpıcı bir gelişme yaşandığı yıllar sonra ortaya çıkan bir video kaydıyla öğrenildi. İsyan sırasında cezaevi penceresinden gazetecilere seslenen Nuri Ergin ?Bu devlet bana Mustafa Duyar´ı öldürttü. Ben öldürttüm. Şimdi canlı söylüyorum?, kardeşi Vedat Ergin ise ?Veli Küçük´ü arayın; beni sorun. Başka da bir şey demiyorum? demişti. Ergin kardeşlerin Uşak cezaevine HSYK´daki Ali Suat Ertosun tarafından bilinçli olarak naklettirildiği, bu yolla, savcılara itiraflarda bulunacağını açıklayan Sabancı´nın katili Mustafa Duyar´ı devlet tarafından aldıkları görevle öldüren Ergin´lerin yine devlet tarafından infaz edilmek istendikleri iddia edildi. İşte ortaya çıkan video, bu iddiayı doğrular nitelikte olması nedeniyle kamuoyunda şok etkisi yapmıştı.
(11 Şubat 2011, 22:57)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
İşte FOX TV´de, Uşak Cezaevi isyanında Ergin kardeşlerin Duyar cinayetine dair şok itirafları
´Sabancı´nın katili Duyar´ı Yeşil öldürttü´
Ergin kardeşler ve Sabancı suikasti manşetlerimiz