Mehmet Altan: Dün sabah Hizbullah´ın günün baş konusu olduğunu görünce... Kütüphaneden TBMM-Faili Meçhul Cinayetler Araştırma Komisyonu Raporu´nu çıkardım... Kim bilir kaçıncı kez, bu defa Hizbullah kısmına biraz daha yoğunlaşarak yeniden okudum... Komisyon Raporu´nu okurken, 80. sayfada, altını çok daha önceleri çizdiğim şu satırları okurken durakladım:
Hizbullah´a devlet desteği Meclis raporunda
Mehmet Altan: Dün sabah Hizbullah´ın günün baş konusu olduğunu görünce... Kütüphaneden TBMM-Faili Meçhul Cinayetler Araştırma Komisyonu Raporu´nu çıkardım... Kim bilir kaçıncı kez, bu defa Hizbullah kısmına biraz daha yoğunlaşarak yeniden okudum... Komisyon Raporu´nu okurken, 80. sayfada, altını çok daha önceleri çizdiğim şu satırları okurken durakladım:
?Faili meçhul cinayetlerin devlet tarafından işlendiği iddiasının yoğun olarak propagandası yapıldığından ve bu cinayetlerin aydınlatılması için ilk zamanlarda tanıklık yapan vatandaşların akıbetinin de faili meçhul cinayete kurban gitmek olmasından ötürü vatandaş tanıklık yapmamaktadır. Devlete giderek gördüğünü anlatanlar kısa sürede deşifre edilmekte, deşifre olan vatandaş da yukarıda belirtildiği gibi en kısa süre içinde faili meçhul bir cinayete kurban gitmektedir. Şehrin en işlek merkezlerinde cinayetler işlenmekte, bir kahvede 20-30 kişinin arasında işlenen cinayetlerde, vatandaş, akrabası, yakınları öldürülmesine rağmen tanıklık yapmaya korkmaktadır. Bölgede şehir komiteleri kuran PKK örgütü bile gündüz şehrin en işlek caddesinde eylem yapmazken, Hizbullahçı olarak adlandırılan kişilerin eylem yapıp yakalanmamasından ötürü, devlet zan altında kalmaktadır.?
Derin bir nefes alıp okumaya devam ettim: ?Örneğin, 27 Temmuz 1993 tarihinde Batman Emniyet Müdürlüğü´nde, Komisyonumuza bilgi veren Emniyet Müdürü ve Vali Yardımcısı, Batman´a bağlı Gerçüş İlçesinin Sekü, Gönüllü ve Çiçekli köyleri bölgesinde Hizbullah örgütünün bir kampı bulunduğunu ve yörede bulunan askeri birliğin bu kampa yardımcı olduğu yönünde haber aldıklarını, bu kamplarda Hizbullah örgütü mensuplarının siyasi ve askeri olarak eğitildiğini, bunun üzerine jandarma yetkilileri ile konuştuklarını, askeri yetkililerin bu örgüt militanlarının kendileriyle olan irtibatlarını değişik yönlere çevirdiklerinden ötürü nefret ettiklerini ve bu nedenle de bunlarla irtibatlarını kestiklerini beyan etmiş, bunun üzerine Komisyonumuzca yazılan müzekkereye verilen Jandarma Genel Komutanlığı´nın cevabi müzekkeresinde, yapılan araştırma sonucunda iddianın asılsız bir haber olduğu, adı geçen bölgelerde Hizbullah´a ait bir kamp olmadığı gibi, bugüne kadar elde edilen bilgilerden de, Hizbullah´ın kırsal kesimde hiçbir kampın olmadığı ve kırsalda faaliyet göstermediği bildirilmiştir.?
İddianın yalanlanması ardından, Rapor´un değerlendirmesine de kulak verelim: ?Ancak vali yardımcısı ve emniyet müdürünün iddiaları gerektiği gibi araştırılmamıştır. Yörede bu iddialar doğrultusunda gerekli soruşturmanın yapılması gerekirken bu yapılmamış, konu yazılan cevabi yazı ile gündemden çıkartılmaya çalışılmıştır. Komisyonumuza mezkur açıklamayı yapan İl Emniyet Müdürü kısa bir süre sonra görevinde başarılı olup, terörle mücadelede mesafe katettiği halde hiçbir gerekçe gösterilmeden merkezde pasif bir göreve atanmıştır. Yani Komisyonumuza bazı konularda açıklama yapan, samimi olarak bildiklerini anlatan kamu görevlisinin sonu görevden alınmak olmuştur.?
Peki, sonra ne oldu? Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu ve arkadaşlarının kaldığı İstanbul Beykoz´daki villaya yapılan baskında ele geçen belgelerde örgütün gerçekten bu üç köyde kampı olduğu doğrulandı... Ama sorun sadece Jandarma Genel Komutanlığı´nın cevabi müzekkeresinde yalan söylemesinde değil... Meclis´de de sorun var. Neden mi? Çünkü TBMM-Faili Meçhul Cinayetler Araştırma Komisyon Raporu da, aynı Lockheed Askeri uçaklarındaki rüşvet olayını araştıran komisyon Raporu veya Susurluk Komisyon Raporu gibi ?Genel Kurula? inemedi... Ne denir? Öyle parlamentoya, böyle jandarma... ( Mehmet Altan / Star)
Yıllardır saklanan gizli talimat!
Hizbullah´ın bir yöneticisi 1993´te Çankaya´ya bir mektup yazıp uyardı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Ağar, ´Yakalanmaları fayda sağlamaz´ diye işlem yapmadı. 10 yılı aşan tutukluluk yüzünden serbest kalan Hizbullah´ın üst kademelerinde yer alan isminin saklı tutulmasını isteyen bir kişinin 1993´te Cumhurbaşkanlığı´na uyaran bir mektup yazdığı ortaya çıktı. Mektupta örgütün askere ve polise darbe indirmek istediğini, gençlerin intihar saldırıları için eğitildiğini ve tedbir alınmazsa büyük felaketlerin yaşanacağı yazıyor. Cumhurbaşkanlığı´nın ihbarı değerlendirin istediği üzerine mektup dönemin Başbakanı Tansu Çiller´e gönderiliyor ve mektubu inceleyen dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar´ın ilgili birimlere gönderdiği şu ifadeler yer alıyor: Hizbullah devlet aleyhine eylemlerden kaçınmaktır. Örgüt üyelerini yakalamak fayda sağlamaz.
1993´te devlet yetkilileri uyarılmış
Amberin Zaman´ın HaberTürk gazetesinde yayımlanan haberi şöyle: 2000´de domuz bağıyla öldürülen, cenin pozisyonunda gömülen, kafatasına beton çivisi çakılmış, kol ve bacakları kesik cesetlerin çıkarıldığı mezar evler ve 188 cinayetle Türkiye´yi dehşete düşüren Hizbullahçılar, 10 yılı aşan tutukluluk yüzünden serbest kaldı. Bunlar yaşanırken örgütten üst düzey birinin 1993´te Cumhurbaşkanlığı´na mektup yazıp devleti uyardığı ortaya çıktı. Dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar ise ?Yakalanmaları fayda sağlamaz? diye işlem yapmamış.
Köşk´e bir ihbar mektubu gönderdi
Ocak 2000´de Hizbullah´a indirilen son darbeden 7 yıl önce, Ekim 1993´te Süleyman Demirel´in cumhurbaşkanı olduğu dönemde, örgüt içerisinde üst kademelere kadar geldiğini söyleyen ancak ismini saklı tutan bir kişi, Köşk´e bir ihbar mektubu gönderdi.
´Üst kademeye gelmiş biriyim´
Mektupta şu bilgilere yer veriliyor. ?Hizbullah içerisinde üst kademelere kadar gelmiş bir kişiyim. Doğrusu önceleri severek ve isteyerek bu işi gönüllü yaptım. Ancak sonradan hayal kırıklığına uğradım. PKK terör örgütüne karşı olmaları hesabıyla her türlü yardımı yaptım. Şu an bile yapmak mecburiyetim var çünkü davadan dönen vurulur. Güvenilir kişiler arasındayım. Her türlü emellerini şu an görmekteyim. Gördüğüm için de hayal kırıklığına uğradım.?
´Neden hayal kırıklığı yaşadım´
?... Hayal kırıklığımın sebebi ise bu örgütün Apoculara karşı olduğu gibi devletin birlik ve bütünlüğüne karşı oluşudur. Bu derece vatan ve millet düşmanı olduklarını bilmiyordum.? ?... Şimdiki durumlarından söz edersek devlete ve bilhassa askeri birlik ve polise nasıl bir darbe indireceklerini hesap etmektedirler. D.Bakır ve Batman´a büyük bir askeri yığınak yapmakla meşguller. Tedbir alınmazsa büyük felaketler olacak. D.Bakır ve Batman olmak üzere bazı yerleşim birimlerinde çok genç ve çocuk yaştaki insanlar intihar saldırıları gibi eylemlerle gece gündüz eğitilmektedirler. Devlet bütün bunlara seyircidir. Ama bunun faturasını çok ağır bir şekilde ödeyecek. Getirdikleri gençler İdil, Gercüş, Nusaybin, Kızıltepe, Silvan, Cizre, Silopi ve kırsal kesimlerinden.?
´PKK´ya hem karşılar hem de eylemlerini destekliyorlar´
?...İşin ilginç tarafı PKK ile vuruştukları halde PKK´nın askere, polise ve halka eziyetini hoş karşılıyorlar. Kendileri de bu taktikleri benimseyip tatbik ediyorlar. Adam kaçırmalar, rehin almalar, haraç almalar, köylüye eziyet vermeler, kendileri gibi düşünmeyen kim olursa olsun kafir görmeleri bunun belli başlı örnekleridir.?
Ağar: İhmal eleştiri söz konusu olamaz
Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, ?Hizbullah´la ilgili ihmalkâr mı davranıldı?? sorusunu Habertürk´e değerlendirdi: ?İhmal falan söz konusu olamaz. O dönem en olumlu sonuçların, en netice alıcı sonuçların ortaya konduğu bir dönemdir. Hiçbir eleştiri olamaz. İhbar mektubunu hatırlayamadım. Hizbullah gibi örgütler istihbari olarak takip edilir, yeri ve zamanı geldiğinde operasyon yapılır. Ayrıca örgütler kolay olsa zaten örgüt diye bir şey kalmaz.?
´Lider Velioğlu Diyarbakır´da´
?Zamanı gelirse bunları yer ve mekân göstererek ispat edeceğim. Kendimi açığa vurmak istemiyorum. Ortam sağlanırsa her şeyi açık seçik beyan edeceğim? ifadelerinin de yer aldığı ihbar mektubunda örgüt üyeleri de deşifre ediliyor: ?... Şu anda TP güvenlik biriminde ´özel güvenlik´ olarak çalışmaktayım. En son edindiğim bilgiler ışığında size örgüt kadrosundan ve bazı kullandıkları yerlerden söz edeceğim. Örgüt lideri Hüseyin Velioğlu´dur. Önceleri sık sık görüştüğüm insanlardandır. Ama şimdi Diyarbakır´da gizli tutuluyor. M.Beşir Varol (Molla Muheme) kod ismiyle bilinir. Edip Gümüş, İsa Altsoy, Selahattin Uruk, Ahmet Seyidolu, D.Aziz Tunç gibi kişiler olayları tezgâhlayan ve Hizbullah örgütünün üst kademedeki kişileri. Ölüm fetvalarını da çıkaranlar başta Molla Muheme, Molla Mustafa (Ergani´dedir) ve Molla M.Ali Zay adlı örgüt hocalarıdır.?
´Devlete karşı hesapsız kinliler´
Hizbullah örgütünün eğitimini üstlenip evlerini ve maddi imkânlarını açanların isim isim yazıldığı ihbar mektubunda ?Günden güne gelişmekte olan bu örgüt, pek yakında PKK´dan daha beter terör havası estirecektir. Çünkü devlete karşı hesapsız kini vardır... Halk bunların devlet tarafından kullandığını söylüyor... Haliyle yaptıkları zulümleri de devlete mal oluyor. Ben vazifemi yaptığım ve gerekenleri ilettiğimi ve iletmeye devam edeceğimi bildirirken kendimi yaptıklarıma karşılık vicdanen rahat hissediyorum. Takdir sizlere kalıyor. İhmal edilmesi halinde felaketleri hep beraber seyredeceğiz.?
Cumhurbaşkanlığı: İhbarı değerlendirin
21 Ekim 1993´te Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Necdet Sekinöz imzasıyla söz konusu ihbar mektubu, dönemin Başbakanı Tansu Çiller´e gönderildi. İhbar mektubunun değerlendirilmesi, güvenlik birimlerine bildirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması, sonucunda da Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği´ne bilgi verilmesi istendi.
Emniyet: Devlete karşı eylem stratejileri yok
Yapılan değerlendirme sonrasında dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar imzasıyla ilgili birimlere şu açıklama gönderildi: ?...İhbar mektubunun yeni bilgiler verme yerine, geçmişte illegal örgüte yönelik olarak yapılan çeşitli operasyonlarda yakalanan kişiler hakkındaki bilgileri ihtiva ettiği, içeriğinde somut yeterli bilgilerin bulunmadığı görülmüştür.? ?...Anayasal sistemimizi yıkarak yerine şeri kuralları esas alan bir rejim kurma amacını güden yasadışı Hizbullah örgütü stratejisi gereği güvenlik kuvvetleri ve devlet aleyhine herhangi eylemden kaçınmaktadır. Ancak yeterli taban ve güce sahip olduklarında nihai hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla devlete yönelik faaliyetlere girebilecekleri değerlendirilmektedir. Bahse konu ihbar mektubunu esas alarak; örgüt mensubu oldukları bilinen şahıslara yönelik yakalama amaçlı bir operasyonun bu aşamada beklenen faydayı sağlamayacağı gibi yakalanacak kişiler delillendirilemeyeceğinden, cezalandırılmalarının da mümkün olamayacağı, bu nedenle hedef şahıslara yönelik istihbari mahiyetteki çalışmalara devam edilerek elde edilecek bilgiler ışığında hareket edilmesi daha uygun olacaktır.? ( Vatan)
(07 Ocak 2011, 15:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hizbullah (Hizbulkontra) örgütüyle ilgili manşetlerimiz
Ergenekon-Hizbullah bağlantıları