Sivillerin öldüğü saldırıları üstlenmeyen terör örgütü PKK, canlı bombanın kimliğinin deşifre olmasının ardından Taksim´deki kanlı eylemi TAK imzasıyla üstlendi. Canlı bomba Vedat Acar´ın Taksim´de 32 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırısını, terör örgütü PKK´ya bağlı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üstlendi. Örgütün daha önce de beş saldırıyı üstlendiği öğrenildi. TAK adına yapılan açıklamada hedefin sivil olmadığı iddia edilse de üstlendiği önceki eylemlerine bakılınca bunun bir çarpıtma olduğu açıkça görülüyor. Örgüt açıklamasında ayrıca Taksim eyleminin, bombacının kendi inisyatifiyle örgütlediği bir eylem olduğu iddia edilerek PKK´nın masum gösterilmesi ve tek sorumlunun bombacı ilan edilmesi dikkat çekiyor. Uzmanlar PKK´nın batıya ve Türk kamuoyuna şirin görünebilmek için kirli eylemleri alt birimlerine yaptırdığını vurguluyorlar ve son örneğini Geçitli saldırısının oluşturduğu çok sayıdaki eylemi buna örnek gösteriyorlar.
Taktik deşifre oldu, PKK saldırıyı üstlendi
Sivillerin öldüğü saldırıları üstlenmeyen terör örgütü PKK, canlı bombanın kimliğinin deşifre olmasının ardından Taksim´deki kanlı eylemi TAK imzasıyla üstlendi. Canlı bomba Vedat Acar´ın Taksim´de 32 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırısını, terör örgütü PKK´ya bağlı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üstlendi. Örgütün daha önce de beş saldırıyı üstlendiği öğrenildi. TAK adına yapılan açıklamada hedefin sivil olmadığı iddia edilse de üstlendiği önceki eylemlerine bakılınca bunun bir çarpıtma olduğu açıkça görülüyor. Örgüt açıklamasında ayrıca Taksim eyleminin, bombacının kendi inisyatifiyle örgütlediği bir eylem olduğu iddia edilerek PKK´nın masum gösterilmesi ve tek sorumlunun bombacı ilan edilmesi dikkat çekiyor. Uzmanlar PKK´nın batıya ve Türk kamuoyuna şirin görünebilmek için kirli eylemleri alt birimlerine yaptırdığını vurguluyorlar ve son örneğini Geçitli saldırısının oluşturduğu çok sayıdaki eylemi buna örnek gösteriyorlar.
Terör örgütü PKK´ya bağlı olan ve büyük şehirlerle turistik bölgelerde eylemler yapmak üzere kurulan Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK), Taksim´de pazar günü gerçekleşen 15´i polis 32 kişinin yaralandığı bombalı saldırıyı üstlendi. Grup, internet siteleri üzerinden yaptığı açıklamayla saldırıyı üstlenirken, Komuta kademesinde yer alan Vedat Acar, kendi inisiyatifi ile örgütlendirilmiş denildi. 22 Haziran tarihinde İstanbul Halkalı´da askeri personel taşıyan bir otobüse gerçekleştirilen bombalı saldırıyı da TAK üstlenmişti. TAK, Ocak 2008´de ABD tarafından da küresel terör örgütü olarak ilan edilmişti. ( Star)
Bombacının kendi inisyatifi imiş!
05 Kasım 2010: İstanbul Taksim´de 31 Ekim´de gerçekleşen canlı bomba eylemini PKK´ya bağlı Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üstlendi. Terör örgütü, internetteki sitesinde yaptığı açıklamada, Bu intikam eylemi örgütümüz TAK´ın komuta kademesinde yer alan Derwêş (Vedat Acar) arkadaşımızın kendi inisiyatifi ile örgütlendirilmiş ve hayata geçirilmiştir. denildi. Eylemin PKK´nın ateşkes kararıyla bir ilgisi olmadığı belirtilen TAK açıklamasında, PKK´nın bu kararı ile bir ilgimiz olmadığı gibi TAK olarak herhangi bir ateşkes kararımız olmamış ve böylesi bir açıklamamız yapılmamıştır. denildi. TAK, eylemi düzenleyen Acar´a ilişkin ise şu bilgileri verdi: Derwêş arkadaş çeşitli biçimlerde dile geldiği gibi farklı bir örgütün değil, örgütümüz TAK´ın komuta kademesinde yer alan bir üyemizdir. 2005 yılında örgütümüze katılan Vedat Acar arkadaş farklı kamplarımızda eğitimler görmüş ve ardından birçok pratik faaliyet yürütmüştür. Yine örgütümüz bünyesinde örgütlendirilen intihar komandoları çalışmasına dahil olmuş ve bu temelde faaliyetlere katılmıştır. Yürüttüğü tüm görevlerde başarılı pratikler ortaya çıkaran Derwêş arkadaş Türkiye metropollerinde de çalışmalar yürütmüş ve başarılı birkaç eylem gerçekleştirmiştir. Başarılı pratiklerinin ardından örgütümüzün komuta kademesinde yer alan arkadaşımız son bir yıldır da TAK´ın Türkiye metropollerindeki çalışmalarda sorumlu düzeyde görevler almıştır. Gerçekleşen bu eylem böylesi bir görev ve sorumluluk anlayışı ile geliştirilmiştir.
Üstlenilen önceki saldırılar
TAK, eylemin hedefinin siviller olmadığını vurguladığı açıklamasında, Komutan Derwêş´in eylemi, bazı çevrelerin çarpıttığı gibi sivillere karşı değildir. İstenseydi Cumhuriyet kutlamalarını yüzlerce sivilin öleceği ortamlara dönüştürebileceğimiz imkân ve güce sahip olduğumuzu bu çevrelerin bilmesi gerekmektedir. Zaten bu eylemin hedefinin tümüyle polislere dönük olduğu ve bu temelde de sonuç aldığı yeterince aşikardır. ifadelerini kullandı. Ancak örgütün üstlendiği önceki eylemlere bakılınca hedefin sivil olmadığı iddiasının doğru olmadığı görülüyor. İşte örgütün bugüne kadar üstlendiği saldırılar:
- 16 Temmuz 2005: Kuşadası´nda gerçekleşen ve 5 turistin öldüğü bombalı saldırı,
- 28 Ağustos 2006: Antalya´da meydana gelen ve 3 kişinin öldüğü eylem,
- 22 Mayıs 2007: Ankara´nın Ulus semtindeki Anafartalar Çarşısı´nda 9 kişinin ölümüne yol açan patlama,
- 9 Ekim 2008: Diyarbakır´da polis okulu servis aracına yönelik düzenlenen ve 5 polisin şehit olduğu saldırı,
- 22 Haziran 2010: İstanbul Halkalı´da askeri personeli taşıyan servis aracına düzenlenen bombalı saldırı. ( Zaman)
TAK, Taksim, jetler ve sorular
06 Kasım 2010: Emre Uslu (Taraf): Geçen pazar Taksim´de meydana gelen saldırıyı Apo´cu Kürtlerin yan örgütü TAK üstlendi. Burada temel soru şu: TAK PKK´dan ayrı bir örgüt mü yoksa PKK adına hareket eden daha şahin bir örgüt mü? TAK yaptığı açıklamada kendilerinin PKK gibi bir eylemsizlik kararı olmadığını ve eylemlere devam edeceklerini açıkladı. Bu açıklamanın üstüne PKK´dan karşı açıklama geldi. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Taksim´deki eylemi ve eyleme karar verenleri ?açıkça? kınadı ve ?TAK örgütünü, halkımızın özgürlük mücadelesine hizmet etmeyen bu tür eylemlere derhal son vermeye çağırıyoruz? dedi. Ne hikmetse PKK´dan bağımsız örgüt olduğunu iddia eden TAK, PKK´dan yediği zılgıta ses çıkar(a)madı.
TAK-PKK ilişkisini anlamak için birkaç soru daha sormak gerekiyor. Örneğin TAK bu saldırıyı neden beş gün sonra üstlendi? Oysa 22 haziranda Halkalı´da bombaladıkları servis aracını aynı gün üstlenmişlerdi. Daha önce yaptıkları saldırıları da aynı gün ya da bir sonraki gün üstlenmişlerdi. Bu saldırıda beş gün beklenmesinin nedeni neydi? TAK açıklamasında bu soruya ilişkin bir cevap yok. Ancak görünen o ki TAK aslında bu saldırıyı üstlenmek zorunda kaldığı için üstlendi. Öcalan´ın ?müzakere aşamasına geçildi? mesajından sonra PKK´nın kamlarında eğitim almış birinin yaptığı ortaya çıkan eylemi bir şekliyle topluma anlatmak gerekiyordu. TAK bu nedenle devreye girdi. Gecikme de buradan doğdu.
Bu analizimin gerekçesi şu: PKK Taksim eylemi nedeniyle TAK´a zılgıt atarken o bombaları veren PKK´nın Diyarbakır sorumlusu ve PKK-Milisler ilişkisini kuran Dr. Aydın kod adlı militana ne yaptığını açıklamıyor. Eğer o eylem tek başına TAK eylemi ise PKK´nın sorumlusu Dr. Aydın´ı nereye yerleştiriyoruz? O da TAK adına PKK içinde hareket eden bir militan mı? Dolayısıyla o eylemi TAK yapmış olsa bile PKK´dan tamamen bağımsız bir eylem olarak okumak yanlış olur.
Peki, böylesi bir zamanda bu eylem neden yapılır? Bu soruya cevap vermek için şu bilgiyi anımsamakta yarar var. Hakkâri´de dokuz sivilin öldüğü saldırıdan sonra Devlet-Öcalan görüşmelerine ara verildi. Devlet bir anlamda Öcalan´ı protesto etti. Görüşmeler kesildi ve Öcalan´a ?müzakere varken örgütün süreci sabote ediyor? mesajı verdi. Öcalan da bunun üzerine hem PKK´nın içindeki derin yapılara hem de devletin içindeki derin yapılara gönderme yapan bir açıklama yaptı Hakkâri saldırısıyla ilgili. Görüşmeler tekrar başlamayınca Öcalan 15 ekimde bir açıklama daha yapıp 31 ekimde aradan çekileceğini söyledi. Bu açıklamadan 10 gün sonra 25 ekimde Öcalan´la uzun süren bir görüşme gerçekleştirildi. Yani taraflar karşılıklı peşrev çeliyorlardı. Bu sürece Öcalan ?diyalog süreci? adını verdi.
Burada Öcalan ve birinci jenerasyon PKK´lıların iddiası şu: Barış yapacaksanız bizimle yapabilirsiniz. Yeni gelen jenerasyon daha kızgın ve onlarla barış çok daha zor olacak. Tam da bu noktada TAK saldırısı birinci jenerasyon PKK liderlerinin elini güçlendiren bir saldırı olarak karşımıza çıktı. ?Bizden sonrası tufan? mesajı Taksim saldırısıyla verilmiş oldu. PKK´nın üstlenmesi durumunda ?güvenilmez bir örgütle barış görüşmeleri yapılamayacağı için? örgüt bu eylemi üstlenemedi. Ancak ortaya çıkan belge ve bilgiler karşısında zor durumda kaldığı için de suç TAK´ın üstüne kaldı. TAK´a da taktik bir zılgıt verildi ve durum şimdilik yatıştırılmış oldu. Böylece hem PKK barış isteyen bir örgüt oldu hem de barışın bir an önce gerçekleştirilmesi için yeni bir ?gerekçe? doğdu; TAK.
Kendisini Apo´ya bağlı bir örgüt olarak tanımlayan TAK´ın saldırısından sonra İmralı´da yapılan görüşmeler de ilginç bir durum oluşturuyor. Hakkâri saldırısından sonra Öcalan´ı protesto edip görüşmeleri kesen devlet yetkilileri Taksim saldırısının hemen ertesinde adaya gidip Öcalan´la 45 dakikalık bir görüşme gerçekleştiriyor. Böylece Öcalan´a 25 ekimde mutabık kaldıkları konularda ?sabote etme girişimlerine rağmen? süreci devam ettireceğiz sen de elinden geleni yap mesajı verilmiş oluyor. Yani devlet hem Hakkâri saldırısının ardından Öcalan´la görüşmeleri keserek hem de Taksim saldırısının ardından görüşmelere devam ederek ?barış konusunda ciddiyim. Senden de ciddiyet beklerim? mesajı vermiş oldu.
Fırat Haber Ajansı´nın iddiasına göre 1 kasım tarihli görüşmede devlete yazılan mektuba cevap veriliyor, bu arada PKK´nın cevabi mektubu da kendisine ulaştırılıyor. Bu durumda Taksim bombasından sonra adaya giden devletin de Öcalan´a ?uzun süreli ateşkes ilan et ve militanları yurtdışına çıkar yoksa bu bombalar devam eder? deme hakkı doğuyor. Tam da bu nedenle PKK´nın yurtdışına çıkma süreci başlatılmış oldu. Şimdilerde devlet PKK militanlarının yurtdışına güvenli çıkışını sağlamanın yollarını aramakla meşgul.
Bu arada kafa karıştıran bir gelişme daha oldu. O da devlet yetkilileri 1 kasım tarihinde İmralı´ya (muhtemelen) helikopterle hareket ederken İstanbul´da aniden ortaya çıkan beş jet Kadıköy, Taksim ve Beşiktaş üzerinde yarım saat uçtu. İlk açıklamada kayıtlarda görünmeyen bir helikopter için jetler havalandı dendi. Sonra o helikopter kayıtlı ve Bursa´ya (İmralı Adası Bursa´ya bağlı) gidiyordu. Jetler fotoğraf çekmek için havalandı dendi. Konuştuğum emekli pilotlar ?beş jet bir helikopter için kaldırılmaz bu kadar jet ile de fotoğraf çekilmez? görüşünde. ?Bir yerin hava fotoğrafı genelde bir jet ile tarama yöntemiyle çekilir? görüşünde benim konuştuğum pilotlar. Bu durumda o jetler Taksim üzerinde birbirlerinin fotoğrafını çekmiyorduysa o adaya, helikoptere mesaj vermek için mi havalandı sorusu akıllarda kalıyor? ( Taraf)
PKK itirafçısı Jitemciden çarpıcı iddialar: Alt örgüt isimleri JİTEM taktiği
Eski PKK ve JİTEM üyesi Abdülkadir Aygan, Cihan Haber Ajansı´na (Cihan) konuştu. Aygan, Taksim´deki canlı bomba olayıyla ilgili olarak önemli açıklamalarda bulundu. Bir zamanlar PKK içinde yer alan ve örgütte üst düzey görevlerde bulunan, ardından da örgütten kopup JİTEM´e dâhil olan Aygan, PKK ve JİTEM´in işleyişinden yola çıkarak, canlı bomba eyleminin perde arkasına dair bildiklerini kamuoyuyla paylaştı. 15´i polis 32 kişinin yaralandığı Taksim´deki canlı bomba saldırısını gerçekleştiren kişinin Van´ın Gürpınar nüfusuna kayıtlı 24 yaşındaki Vedat Acar olduğu ve Acar´ın terör örgütü PKK´ya 6 yıl önce 2004 yılında katıldığının hatırlatılması üzerine Aygan; bu eylemi doğru anlamak için geçmişte yaşanmış olayların iyi tahlil edilmesi gerektiğini vurguladı. Kendisinin ilk kuruluş zamanlarında bu örgütün içinde yer aldığını, örgütün süreci ve işleyişini çok iyi bildiğini ifade eden Aygan: Geçmişte de olduğu gibi, tam da barıştan ve ateşkesten söz edilirken böyle bir eylemin gerçekleşmesi, PKK ya da bir başka örgüt için intihar sayılır diye konuştu. Bu eylemle ilgili olarak TAK isimli alt bir örgütün isminin anılmasıyla ilgili olarak ise Abdülkadir Aygan: TAK veya başka bir isim olsun, bunlar hep paravan, göstermelik. Nitekim benim çalıştığım zamanlarda da kritik dönemlerde JİTEM´de bir eylem yapıldığında olay yerine ´İBDA-C´ gibi isimler bırakılırdı. Burada da aynı taktiği görüyorum dedi.
Ergenekon´un örgüt içi hücreleri faal
Geçtiğimiz günlerde, İsveç´te yaşayan Kürt aydın Kemal Burkay´ın Cihan Haber Ajansı´na yaptığı açıklamaları da takip ettiğini ve O´nun sözlerine aynen katıldığını söyleyen eski itirafçı Aygan, Ergenekon´un bazı hücrelerinin halen faal olduğunu ve PKK içinde, örgüt adına hareket etmeye devam ettiklerini kaydetti. Yaşadığı bazı olaylardan da örnekler sunan Aygan, 1993 yılında yaşadığı bir olayı aktardı. O dönemde Diyarbakır Saraykapı´daki JİTEM karargâhına Abdülhakim Güven´in de bulunduğu esnada oraya birisini getirdiklerini ve bunun kim olduğunu sorduğunda, Abdurrahman Kayıkçı olduğunun söylendiğini anlatan Aygan: Nasıl olur, dedim. Çünkü bu şahıs PKK´nın kurucularındandı. Hanefi Avcı´nın da İstanbul´da olduğu o dönemlerde bu şahısla birlikte PKK´nın İstanbul üzerindeki çalışmaları başlamıştı diye konuştu. O dönemde JİTEM´in İstanbul´da da faal olduğunu ve Sinan Yaşar isimli yüzbaşının da Beşiktaş´taki merkezde olaya vaziyet ettiğini aktaran Aygan, bir gün Abdurrahman Kayıkçı´nın Gebze taraflarında arabasının emniyet tarafından durdurulduğunu ve yanında Faysal Esen sahte kimlikli birisinin bulunduğunu ve bagajlarında da telsiz, kelepçe ve silahların ele geçirildiğini ifade etti. Yakalanan bu şahısların, Hanefi Avcı ve Reşat Altan ile birlikte çalıştıklarını söylemeleri üzerine emniyetin bunları serbest bırakıldığını dile getiren Aygan: Bu da gösteriyor ki, ta 90´ların başında PKK´nın bazı hücreleri ele geçirilmiş ve yönlendirilmeye başlanmış dedi. TAK ya da başka isimler alan bu yapıların, böyle münasebetsiz zamanlarda devreye girdiklerini belirten Aygan, bu yapıların barış süreçlerini sekteye uğrattıklarını söyledi.
Derin PKK hep vardı ve devrede
Derin PKK´nın varlığının her zaman söz konusu olduğunu ve örgütün kurulmasından itibaren derin yapıların da devrede olduğunu dile getiren itirafçıAygan, Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük gibi, şu an Ergenekon isimli derin yapılanmadan dolayı yargılanan kimselerin her zaman örgütle irtibatlı olduklarını ileri sürdü. Derin PKK deyince de örgüt içinde ilk akla gelen ismin Duran Kalkan olduğunu iddia eden Aygan: Bu şahıs, çok tehlikeli birisidir, 80-85 yılları arasında Kuzey Irak´ta yaptıkları örgütün bile uygulamalarına ters idi, uyuşmuyordu. Demokratik yolları savunanlar, onun tarafından bir şekilde devre dışı bırakıldı. Onun tarafından birçok insan infaz edildi, birçoğu da yaşamak için firar etti örgütten. Birçok insan gözlerimizin önünde infaz edilmişti. Sonradan bütün yetkileri alınıp bir nefer durumuna getirilen bu şahıs, sonradan ne olduysa, kimlerin desteğini aldıysa örgüt yönetimi içine geldi. O, Karayılan´dan sonra en etkili adamlardan birisi konumunda dedi. Cemil Bayık isminin de bu noktada dikkat çekici olduğunu söyleyen Aygan, aktif mücadelenin dışında yer alsa da bu şahsın hep üst yetkilerde ve güvenli yerlerde yer almasının şüphe çekici olduğunu kaydetti. Aygan ayrıca, PKK kamplarında zamanında başka bazı sol grupların ve örgütlerin de eğitim gördüğü, hatta Filistin kamplarının da kullanıldığı bilgisine yer verdi.
Taksim olayı bir zincirin son halkası
Savaşın devamından birçok insanın ve kesimin nemalandığını ve bunların silahların susmasını asla istemediğini söyleyen Aygan: Bu işten rant elde eden çok büyük bir kesim var. Bu işlerden dolayı haraç alanlar, iş kuranlar, örgüt propagandası vesilesiyle kaset çıkaranlar, müzik yapanlar, bu zeminde uyuşturucu işi yapanlar. Bu kadar geniş bir kesim terör devam etsin istiyor. Dolayısıyla da diyaloğun önünü kesme adına her türlü eyleme de hazır bunlar diye konuştu. Barış ve ateşkes sürecinin ciddi olarak ilk konuşulduğu yılların 1993´lü yıllar olduğunu ve o dönemde de 33 erin şehit edilmesi gibi büyük ve acı bir provokasyonun gerçekleştiğini anlatan Aygan, bu eylemin gerçekleştirilmesi ve erlerin savunmasız olarak gönderilmesinde çok sıra dışı olayların yaşandığını hatırlattı. Bu eylemi gerçekleştiren elebaşıları Mıro ve Yılmaz´ın isimlerini geçtiğimiz günlerde de kamuoyuna duyurduğunu ve bunun üzerine tepkiler ve tehditler aldığını anlatan Aygan: Bunlar, beni tehdit edeceklerine çıkıp özeleştiri yapsalar, daha insani olur. Kaldı ki ben tehditlerle susacak değilim, bildiklerimi anlatmaya devam edeceğim. Hadi Özcan ve Ayhan Çarkın gibilerin de benim anlattıklarımdan cesaret alarak konuşmaya başlamaları da benim adıma sevindirici bir durum dedi.
Öcalan´a bomba olayının şahidiyim
1993´teki 33 erin şehit edilmesi provokasyonunun bir sonraki aşamasının 1996 yılında yaşandığını söyleyen Aygan, o dönemde örgüt ile Genelkurmay arasında Hollanda´da görüşmeler yapıldığını, bazı siyasilerin de Öcalan ile irtibata geçtiklerini ve bu dönemde Öcalan´ın yakınlarında patlatılan bir minibüsle bütün sürecin bittiğini aktardı. Bu minibüsün hazırlanmasına bizzat şahit olduğunu anlatan Aygan şöyle konuştu: Öcalan´ın Suriye´de kaldığı yerin yakınında patlatılan sarı minibüs JİTEM karargâhında hazırlanmıştı, bunu da ilk kez burada anlatıyorum. Bu işi de Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım yapmıştı. Yanında bir gençle gelmişti, kim olduğunu sorduğumda da yeğeni olduğunu söylemişti. Yeşil, bir matkap ve kesici aletler alarak bu minibüsün altına bir yer açmıştı. Anladığım kadarıyla o sarı minibüsün içine bomba yerleştirildi ve daha sonradan da bu minibüs Apo´nun kaldığı yere yakın alanda patlatıldı. O minibüse C4´ler yerleştirilmişti. Bu C4´ler ki Cem Ersever´in öldürülmesinde kullanılanlardan arta kalanlardı. Tam görüşmeler somutlaşmışken, Öcalan´ın yakınlarında gerçekleştirilen bu patlama ile yeniden bir güvensizlik ortamının oluştuğunu söyleyen Aygan, görüşmelerin bıçak gibi kesildiğini ve savaşın devam ettiğini ekledi. Ardından gelen Reşadiye, Dörtyol ve de en son Taksim´de yaşanan bombalama ve saldırıların hep böyle diyaloğun konuşuldu anlarda gerçekleştiğini ileri süren Aygan, bu terör havasından nemalananların tetiklediği bu provokasyon ortamlarına artık prim verilmemesi çağrısı yaptı. ( Cihan)
(04 Kasım 2010), son güncel.: (06 Kasım 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: