Gülay Göktürk: Aman ne iyi; demek istifalar başladı! Demek artık bazıları bu direnişin anlamsız olduğunu, suların geri çevrilemeyeceğini kabul etti. Ben HSYK´daki istifayı güzel bir başlangıç olarak kabul etmek istiyorum. Yeni bir sürecin başlangıcını müjdeleyen sembolik bir hareket! Hayal bu ya... Bir an için şöyle bir tablo düşünün: HSYK´daki istifaları Anayasa Mahkemesi´ndeki, Yargıtay´daki, Danıştay´daki istifalar izliyor. Yüksek yargıda yuvalanmış ne kadar gizli Ergenekon avukatı, değişim düşmanı varsa ´Yetti artık direndiğimiz, olmuyor işte, değişim durmuyor´ deyip istifalarını basıyor, evlerine torunlarıyla oynamaya gidiyorlar.
Göktürk, istifacıları eşekten düşmekten beter etti
Gülay Göktürk: Aman ne iyi; demek istifalar başladı! Demek artık bazıları bu direnişin anlamsız olduğunu, suların geri çevrilemeyeceğini kabul etti. Ben HSYK´daki istifayı güzel bir başlangıç olarak kabul etmek istiyorum. Yeni bir sürecin başlangıcını müjdeleyen sembolik bir hareket! Hayal bu ya... Bir an için şöyle bir tablo düşünün: HSYK´daki istifaları Anayasa Mahkemesi´ndeki, Yargıtay´daki, Danıştay´daki istifalar izliyor. Yüksek yargıda yuvalanmış ne kadar gizli Ergenekon avukatı, değişim düşmanı varsa ´Yetti artık direndiğimiz, olmuyor işte, değişim durmuyor´ deyip istifalarını basıyor, evlerine torunlarıyla oynamaya gidiyorlar.
İstifacılara bir darbe de Gülay Göktürk´ten geldi. HSYK üyelerinin istifasına çok sevinen Göktürk, köşe yazısında bu istifaları başka istifaların izlemesi gerektiğini, Türkiye´nin bunu özlemle beklediğini işliyor. İstifacılarla aynı cephede yer aldığı bilinen YARSAV´ın dahi yanlış zamanlama gerekçesiyle eleştirdiği istifalara en çarpıcı tepki Nasreddin Hoca fıkrasıyla verilmişti. Bazıları görevlerinden kısa süre sonra zaten ayrılmak zorunda kalacak olan ve ardından Yargıtay ve Danıştay´da yeni görevlerine başlayacak üyelerin istifa ile şov yaptıkları iddia edilmişti. Nasreddin Hoca´nın deyimiyle ´Düşmeseler de zaten ineceklerdi.´ Gülay Göktürk´ün yazısı ise istifacıların moralini bozacak, onları eşekten düşmekten de beter edecek gibi görünüyor. İşte o yazı:
Aman ne iyi; demek istifalar başladı! Demek artık bazıları bu direnişin anlamsız olduğunu, suların geri çevrilemeyeceğini kabul etti. Ben HSYK´daki istifayı güzel bir başlangıç olarak kabul etmek istiyorum. Yeni bir sürecin başlangıcını müjdeleyen sembolik bir hareket! Hayal bu ya... Bir an için şöyle bir tablo düşünün: HSYK´daki istifaları Anayasa Mahkemesi´ndeki, Yargıtay´daki, Danıştay´daki istifalar izliyor. Yüksek yargıda yuvalanmış ne kadar gizli Ergenekon avukatı, değişim düşmanı varsa Yetti artık direndiğimiz, olmuyor işte, değişim durmuyor deyip istifalarını basıyor, evlerine torunlarıyla oynamaya gidiyorlar.
Onları gören bir grup üniversite rektörü, dekanı, yöneticisi de harekete geçiyor. Zaten üniversitelerin de eski tadı kalmadı. Anadolu´dan ipini koparan geldi/şivesini bile düzeltmeden/ öğretim üyeliklerine, yönetici koltuklarına oturdu. Üniversitelerin ´beyazın da beyazı´ bir Türkiye´yi temsil ettiği o güzel günler zaten geride kaldı. Ehh, şimdi burada kalıp türbanlıların sınıflara ellerini kollarını sallaya sallaya girişini seyredeceğimize; gidelim daha iyi deyip topluca istifalarını veriyorlar...
Sonra bir gün duyuyoruz ki CHP´den toplu istifalar başlamış. Onur Öymen´in başını çektiği bir grup ağır top bağırlarına taş basıp ayrılma kararı alıyor. Yaptıkları ortak açıklamada Atatürk´ün Partisi´ni laiklik düşmanlarına terk etmemek için yıllardır cansiperane mücadele ettiklerini, ama gerek Türkiye gerekse dünya konjonktürünün bunu imkânsız hâlâ getirdiğini söyleyerek hüzünlü bir veda töreni ile partilerini terk ediyorlar.
Derken, basında kıpırdanmalar başlıyor. Yüksek yargıdaki, üniversitelerdeki. Siyasetteki müttefiklerini kaybeden kimi kalemler, gazete ve TV yöneticileri kendilerini çok yalnız hissetmeye başlıyor. Ehh, bunca yıl, cephenin en ön hattında savaşmanın yorgunluğu da var haliyle. İstifa furyası da morallerini iyice bozmuş; Sat anasını, bu ülkeyi kurtarmak bize mi kaldı? Ben artık çekilirim köşeme, ağız tadıyla şarabımı içer, müziğimi dinler, anılarımı yazarım diyor ve çekiliyorlar.
Ve sonra en beklenmedik şey oluyor: Ordu yüksek kademelerinde istifalar başlıyor! Artık Ergenekon rüyasının sonuna gelindiğini, Ergenekon´u diriltmenin artık mümkün olmadığını gören düzinelerce paşa emeklilik için kuyruğa giriyor. Üniformayı çıkarmak zor iş elbette. Ama böyle vesayetsiz vesayetsiz subaylık yapmayı da yürek dayanmıyor doğrusu. Ehh, güzel günlerimiz oldu gerçekten de ama her güzel şey gibi bunun da sonu geldi diye konuşuyorlar kuyrukta aralarında...
Bütün bunlar, sessiz sedasız, kavgasız gürültüsüz oluveriyor. Mehmet Altan´ın tabiriyle 1. Cumhuriyet pes ediyor; usul usul istifa edip yerini 2. Cumhuriyet´e bırakıyor. Bir hafiflik, bir huzur geliyor Türkiye´nin üstüne ki sormayın. Dehşet senaryoları, öcü masalları, manipülatif manşetler yok oluveriyor. Komplolar, ölüm listeleri, provokasyonlar şıp diye kesiliyor. Derin devletin dehlizlerine giren temizlik ekipleri orada ne kadar yarım kalmış komplo, cinayet darbe planı; ne kadar fitne fücur varsa hepsini bir güzel silip süpürüyor, dehlizleri bir güzel aydınlatıyor ve Derin Devlet Müzesi adıyla ziyarete açıyorlar. Devlet bütün kurumlarıyla dip köşe bir bahar temizliğine girişiyor. Bütün karanlık odaların pencereleri açılıp havalandırılıyor. Halılar silkiniyor; yerler limon çiçeği kokulu deterjanlarla ovulup parlatılıyor. Raflarda tozlanmış bütün dosyalar bir bir elden geçiriliyor.
Ülke bu bahar temizliği havasıyla coşmuş harıl harıl çalışırken, istifa edenler de bir araya gelip emekli muharip gaziler gibi bir dernek kuruyorlar. Ama öyle militan bir dernek değil; daha çok nostalji yapmak, güzel iktidar günlerini anmak, bu arada bir iki el okey oynayıp vakit öldürmek için. Dernek lokalinde bir araya geldiklerinde birbirlerine hala sayın paşam, sayın savcım diye hitap ediyorlar. Bu arada, Kadir Özbek de pes etmenin zamanının geldiğini ilk fark edenlerden biri olması ve 1. Cumhuriyet´in istifası sürecini başlatan kişi olması hasebiyle derneğin onursal başkanlığına getirilmiş. Dernekleri öyle pek güçlü değil ama olsun. O da sonuçta bir sivil toplum kuruluşu... ( Gülay Göktürk / Bugün)
(13 Ekim 2010, 13:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: