İtalyan gladiosunu çökerten savcı olarak tanınan Felice Casson, katıldığı ´Beş N Bir K´ programında Cüney Özdemir´e gladioyu nasıl çökerttiğini anlattı.
19.01.2009 13:51 İtalyan Ergenekonu nasıl çökertildi? Efsane İtalyan savcıdan çok önemli açıklamalar... İtalyan gladiosunu çökerten savcı olarak tanınan Felice Casson, katıldığı ´Beş N Bir K´ programında Cüney Özdemir´e gladioyu nasıl çökerttiğini anlattı.
GLADYO´NUN SİLAH VE PATLAYICILARINA ULAŞINCA GERÇEKTEN KAYGILANDIK
İlk olarak şu soru ile başlamak istiyorum. Gladyo nedir? İtalya´daki Gladyo nedir çok kısa ifadelerle açıklar mısınız?
1990 yılında Venedik´te görev yapıyordum. Ve de terörizmle ilgili çok önemli gelişmeler oluyordu. Özellikle sağ terör açısından bir organizasyon tespit ettik, ve bu organizasyon gizli değildi. Fakat yasadışıydı ne hükümet ne de parlemantonun bundan haberi yoktu. Ve bir bakıma CIA ve İtalyan MİT´i ile ilişki içerisinde olduğunu saptamıştık. Ve de bunlar birtakım sabotajlarda bulunmak için ellerinde cephane olduğunu saptadık.. Bunun amacı İtalya´daki muhalefeti kontrol etmekti.
Gladyo´nun varlığını ilk ne zaman fark ettiniz. Bunun sıradan bir dava olmadığını ilk ne zaman anladınız?
Aşırı sağ terörizmi üzerine soruşturma sürdürülürken, bu aşırı sağ gruplarla güvenlik birimleri ve gizli istihbaratın ilişkilerini görmemiz bizim fark etme noktamız oldu. Aslında İtalya´da daha önce de her zaman aşırı sağcılar ve faşistlerin istihbarat birimleriyle bağlantıları konuşulmuş ve bilinmiştir. Bu bağlantılardan sık sık bahsedilmişti, dolayısıyla bu bağlantıyı derinleştirmeyi uygun gördük. Hem neo-faşitlerin içindeki gizli tanıkları dinleyince hem de istihbaratın içindeki çalışmaları görünce bu organizasyonun var olduğu anlaşıldı. Aslında tam olarak ne olduğu bilinmiyordu. Tam teşhis edilmemişti fakat anlaşılmıştı ki bu bağlantıyı sürdüren bir organizasyon vardı. O zaman hakimdim ve dönemin İtalya Başbakanı Giulio Andreotti ile görüştüm. Yaptığımız soruşturmada bu neo-faşistlerin bombalama olaylarından suikastlara kadar pek çok olaya karıştığını, çok iyi teşhis edilmemiş bir gizli örgütün var olduğunu Başbakan´a anlattım. 89-90 yıllarıydı. Berlin duvarı yeni düşmüştü dolayısıyla uluslararası panorama da değişmişti.
Başbakan Andreotti ifade ettiğim problemlerle oldukça ilgiliydi ve problemlerin çözümü konusunda hem fikirdik.
Öncelikle askeri istihbarat arşivlerine el konması için yetki verdi. Bu yetkiyi kullanarak ve ortaya çıkan evrakları inceleyerek, söz konusu organizasyonun gerçekten var olduğunu anladık. Ve bu organizasyonun askeri istihbarat birimlerine bağlı olduğunu ama geçmişte söz konusu organizasyondan daha önce hiç bahsedilmediğini anladık. Araştırmalarda silah ve patlayıcı maddeye sahip olduklarını anladık. En çok da bu sebepten dolayı kaygılandık.
BU TÜR DAVALARDA SUİKASTLERİ ÇÖZMENİZ YETMEZ, STRATEJİLERİNİN DE NE OLDUĞUNU ANLAMANIZ GEREKİR
Bu tür davaların en zor yanı nedir?
Her bir yanı çok zor. İşin zor tarafından biri olayın kanıtlanması. Sizin de bildiğiniz gibi neler yaşandı, ne tip suikastlar yapıldı bunların kanıtlanması lazım. Özellikle de kim sorumlu olduğuna dair direkt şahsi kanıtlara ulaşılması lazım. Bu da olayın bir safhası. Sonra bu olayları bir sistemin içine sokmanız lazım. Hani bu faaliyetin niye yürütüldüğünün anlaşılması lazım. Mesela bir kişi veya bir grup bir trene bomba yerleştirmişse ya da bir uçağa ya da kamusal bir alana, stratejilerinin ne olduğunu anlamamız lazım. Yani ne oldu ve bunun emrini kim verdi? Ya da bütün bu operasyonları kim destekledi. İşte o zaman politik dünyayla bağlantıya geçmek gerekir. Ve de özellikle istihbarat dünyasıyla. İstihbarat dünyası her zaman kapılarını kapalı tutma eğilimindeki bir dünyadır. Bu kapıları açmaya çalışmak lazım. Yasaların bize öngördüğü çerçevede açmaya çalışmak lazım.
GLADYO ÖRGÜTÜNÜ SORUŞTURMANIN SONUNA DOĞRU ÇÖZMEYE BAŞLADIM
Dava yaklaşık olarak 7 yıl sürdü. Onlarca insan yargılandı. Bu kadar uzun bir davayı nasıl organize ettiniz, soruşturmaya nereden başladınız?
Soruşturma bütün olarak uzun sürdü. Fakat birçok yönü olan bir soruşturmaydı. İlk safhası olaylarla ilgiliydi. Yani bombayı ya da patlayıcıları kim koydu, birçok olaydaki suçlu kimdi bunu anlama safhası; sonraki safha kimin onlara yardım ettiği, kimin organize ettiği ve en son olarak da oluşumun kendisini anlamak lazım. Çünkü aslında bu örgüt soruşturmanın sonuna doğru anlaşılmaya başladı. Yani kendi aralarında birbirinden bağımsız soruşturmalar sürdürüldü. Malumdur ki her soruşturmanın Kendi şahsi yönü vardır. Ama olaylara dair kanıtsal veyahut da soruşturmayı yönlendiren bazı kanıtlar çıktığı zaman da onları takip ederek olayın bütününe, ana dokusuna ulaşmaya çalışmak lazım. Aslında tüm yaşananlar bir yönüyle politik suçlar aslında.
BU TÜR DAVALARDA EN ZOR ŞEY DENGEYİ SAĞLAMAKTIR
Avrupa Birliği´ne dahil olan bir ülke ile AB üyesi olmayan bir ülkede bu tür davaların işlenişinde bir fark var mıdır?
Evet, farklılıklar da kesinlikle vardır. Çünkü kanunlar arasında farklılıklar vardır. İtalya´da mesela anayasa vardır ve belirli özelliklere sahip bir ceza kanunu vardır. Başka ülkelerde başka normlar var. Her savcı kanunların kendine verdiği olanaklar çerçevesinde soruşturma yapar veya harekete geçer. Mesele şu ki İtalya´da olduğu gibi, bir durum ortaya çıktığında savcıların yetkileri kısıtlanırsa artık en zor ve en hassas soruşturmalar yapılamayacak demektir. Dolayısıyla bence vatandaşların yararına gerçeğin ortaya çıkması için adalet için demokrasinin ana direği olan savcılık kurumu hep bağımsız kalmalı ve harekete geçmek için her türlü imkana sahip olmalı. İtalya ile diğer Avrupa ülkeleri arasında bile farklılıklar var çünkü bütün hukuk sistemleri aynı değil. Zaten AB´nin dışına çıktığınızda bu farklılıklar daha belirgin olur. Demokratik bir ülkede bir denge vardır en azından denge sağlanmaya çalışılır ki bu denge vatandaşların ihtiyaçlarını karşılama yönündedir. Özel hayata duyulan saygı ve kolektifin hayatın korunması, sosyal güvenlik, genel güvenlik bu önemli unsurlar arasındaki denge, sağlanması çok zor bir dengedir. Biz demokratik bir ülkede bu dengenin kanunlar ve savcılık tarafından sağlanması gerektiğine inanıyoruz. Herkes varolan kanunların tanıdığı haklar çerçevesinde hareket edilebilir.
GLADYOYU BİTİRDİK AMA YENİDEN DOĞMAMASI İÇİN BÜTÜN KANUNLARI DEĞİŞTİRDİK
Bu kadar dava, sorgulama ve yargılamanın ardından artık gladyo´nun bittiğini söyleyebilir misiniz? Yoksa bir bölümü mü bitti, siyasi bir kolu sessizliğini koruyor mu?
Bahsettiğimiz geçmişteki gladyo ise, artık tarihte kalmıştır bitmiştir. Çünkü soruşturmalar sırasında ve Giulio Andreotti ile görüştüğümüz esnada söz konusu örgüt feshedilmiş oldu. Yani artık diyebilirim ki o gladyo artık yok! Başka gizli örgütlenmelerin var olup olmadığını tabi şu anda bilemeyiz ama tabii ki bu ihtimalleri de gözardı edemeyiz. İşte bu yüzdendir ki geçen sene kanun değişikleri olduğunda istihbarat birimleri hakkındaki kanunları değiştirdik yeni kanun düzenlemede İstihbarat birimlerini denetleyen, denetimden sorumlu parlamento komitesinin denetimlerini ve yetkilerini arttırdık. İstihbarat örgütlerinin kadrolarının oluşturulması konusundaki kanunları da değiştirdik. Bundan da anlamamız gereken şu ki istihbarat birimleri, bir kişinin fiziksel bütünlüğüne aykırı davranışta bulunmamalı. Bu yönde müdahale edemez. Ve bazı özel operasyonlar söz konusu olduğunda bazı yüksek mahkemeler tarafından yetkilendirilmeli. Dolayısıyla ben inanıyorum ki o gladyo örgütü tamamen ortadan kaldırılmıştır. Dikkat etmeliyiz ki zamanla örgütler tekrar ortaya çıkmasın. Bundan da denetim birimleri sorumludur. Yani örgütlerin tekrar ortaya çıkmaması savcılıkla parlamentonun denetim komitesinin sorunudur.
KORKUNUN HAKİM OLDUĞU DURUMLARDA İNSANLAR SİLAHLANMAYA YÖNELİR!
Tüm bu süreçte halkın yaklaşımı nasıldı?
Biraz önce bahsettiğim tehlikeli duruma işaret aslında bu anlattıklarınız. Yani demek istediğim neler olduğu anlaşılmadığı pozisyonlarda karanlık bir sürecin uzun vadeli olarak sürdüğü durumlarda, bir ülkenin sosyal politikasında bu süreç devam ediyorsa, herkesin bu konudaki tasası artar hem de hissedilir şekilde artar.
MAHZENLERDEN SİLAHLAR ÇIKARTTIK
Ve bir korku unsurunun hakim olduğu yerde insanlar da gruplar da kendilerini savunmaya yönelir ve silahlanmaya yönelirler. Söz konusu silahlar normalde ihtiyaç duyulmayan silahlardır. Geçmişte mafyayla, gladyoyla ilgili neler oldu? Gladyonun elinde çok sayıda patlayıcı ve silah vardı. Önceden belirlenmiş yerlerde bu silahlar bulunduruluyordu. Bunların adı Nasco´ydu. Nasco 1 ve 2 vardı, 200 den fazla Nasco vardı. Bunların içinde silahlar cephaneler vardı ki bu patlayıcılar gizli servislerin elindeki patlayıcılardandı. Plastik içerikli patlayıcı maddeler, çeşitli içerikte sabotaj için kullanılan patlayıcılar vardı. Dezenformasyona yönelik mahzenler vardı. Söz konusu mahzenlerin tümünü olası suikastlarda kullanmak için tutuyorlardı, zaten de kullanılmıştır da. Bildiğiniz gibi kimse bir gladyonun varlığından haberdar değildi. Bu silahların ve patlayıcıların saklandığı yerden haberdar değildi. Bu durumda korku ortaya çıktığı zaman insanların silahlanmaya yönelmesi nerdeyse anlaşılır bir hal alır. Dolayısı ile bu durumda birbirini takip eden bu olaylar örgüsü sonucunda bir iç savaşa gidecek durum ortaya çıkar ki bu da en kötüsüdür.
SORUŞTURMA SÜRECİNDE BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI KAVGALIYDI
Gladyo operasyonu başladığında siyasilerden nasıl bir tepki aldınız? Size dur mu dediler yoksa davaya devam etmeniz için size destek mi verdiler?
Politik alanda, sözel açıdan da çok şiddetli bir dönemdi hatırlıyorum. O yıllarda İtalyan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı arasında çok kuvvetli bir kapışma doğdu. Cumhurbaşkanı o zamanlar FRANCESCO COSSIGA idi başbakan ise Giulio Andreotti´ydi. Başbakanı savcılığa yardımcı oluyordu. Cumhurbaşkanı Cossiga ´ya göre her şey gizli kalmalıydı. Oysa Andreotti ´ye göre Parlamento bu gizli oluşumun varlığından haberdar olmalıydı. Geçmişte neler yaptığını ve de başka suçlara dahil olup olmadığını Parlemanto bilmeliydi. Ve bu iki kişi arasında ki şiddetli tartışma parlamentoya da bir şekilde yansıdı. Bir kısmı bu tip bir oluşumun kanunlara uygunluğunu savunuyordu. Diğer kısım ise parlamentonun bu konudan haberdar edilmesini savunuyordu. Çünkü İtalyan devleti demokratik bir ülkeydi ve demokratik bir ülkelerde bu tip gizli anlaşmalar öngörülmemektedir. Bu gizli sıfatının altını çiziyorum. Gizli anlaşmalar özellikle uluslararası politikalarda uygun olabilir. Fakat şimdiki gizli anlaşmalardan Başbakan ve savunma bakanları, parlamento haberdar edilmemişti. Sadece istihbaratın liderleri ve Amerikan istihbarat örgütünün seçtiği bazı politikacılar bundan haberdardı ve bir demokrasi çerçevesinde bu kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildi.
HALKA ANLATMAK İÇİN ÖNCE NE OLDUĞUNU ANLAMAYA ÇALIŞTIK
Peki ya halk, onları nasıl bilgilendirdiniz? Onları bu davaya nasıl dahil ettiniz. Çünkü Türkiye´de siyasiler, gazeteciler tartışıyor ama halkın kafası karışık ve sessizce neler olduğunu anlamaya çalışıyor.
Savcılığın soruşturması gladyo varlığını ortaya çıkarınca hatırlıyorum ki terör üzerine soruşturma yapan bir komisyon vardı parlamento çerçevesinde ve söz konusu parlamentonun içindeki bu komisyon birçok daha önemli olayın faillerinin olmamasını araştırıyordu. O zaman çok farklı bir işbirliği kuruldu, ben ve savcılık bu komisyonla işbirliği içinde evrak değiş tokuşu da yaşanıyordu. Biz savcılık olarak bağımsız hareket ediyorduk ve komisyonda 2. Dünya Savaşı´ndan itibaren günümüze kadar iç ve dış politika açısından neler olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Bu da çok yararlı oldu. Önce basına ve gazetecilere anlatabilmek için ve sonra da halka bu yıllar içinde neler olduğunu anlatabilmek için ve bu gizli örgüt nasıl, niçin doğmuştu. Sonrasında ise bunu tüm halka açıkladık
TÜRKİYE GLADYOSU ÇOK DAHA KARIŞIK!
Peki şimdi Türkiye´de bile yeraltında bir sürü askeri mühimmat bulunuyor. Bazı tutuklamalar gözaltılar oluyor. Türkiye´deki Ergenekon soruşturması hakkında neler biliyorsunuz? Ergenekon ve Gladyo arasında benzerlikler kuruluyor.
Geçen yıl bir üniversite tarafından davet edildim. Ve bazı konferanslar verdim. Ergenekon olayı çok yeniydi. Türkiye´de bu olayla ilgili çeşitli kesimlerde endişeler vardı. Bunu saptadım. Kuşkusuz Ergenekon olayı ile Gladyo arasında benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da var. İtalyan Gladyosu doğrudan Amerikan Gizli Servisleri ile ilgiliydi. Ve bu Amerikan gizli servisleri İtalyan Gizli Gladyosuna bilgi aktarıyordu. Örneğin Fransa´da da Gladyo vardı. Almanya´da da vardı. Belçika´da da vardı. Hollanda´da da vardı. Hatta bazı ülkelerde de vardı ki, bunlar NATO ülkesi değildi, örneğin İspanya o dönem NATO´ya bağlı değildi ama orada da Gladyo söz konusuydu. Dolayısıyla bütün gizli servislerle bir ilişki içindeydi Gladyo. Ve çok güçlü bir yapısı vardı. Bazı çok kötü şeyler oldu aslında. Çünkü İtalya´da suikastlar yapıldı. Türk Gladyosu ile ilgili şunu diyebilirim. Türk Gladyosu çok daha karmaşık bir özellik gösteriyor. Çünkü bir taraftan iş dünyası bir taraftan medya dünyası bir taraftan siyasi dünya ilişki içerisinde.
GLADYOYU SİYASİ BAĞLANTILARINI ÇÖZMEDEN ÇÖKERTEMEZSİNİZ!
Peki böyle bir soruşturmanın yürütülmesinin en zor tarafı nedir? Bu tür soruşturmalarla ilgili Ergenekon olsun Gladyo olsun en zor kısım nedir?
İki tane temel sorun var. Birincisi olaylar hakkında kesin bilgilere sahip olmamız gerekir. Eğer birtakım cinayetler işlenmişse bombalar atılmışsa bunu kimin yaptığını saptamak olmalı. Özellikle, mesela bombalar atılmışsa bunları kimin yaptığı saptamak olmalı. Kim attı? İkincisi ise daha karmaşık daha zor. Yani sadece gizli servislerle ilgili değil, aynı zamanda bu olayların siyasi yanlarını keşfedebilmek gerekiyor özellikle bu olayların siyasi yanlarını keşfetmek gerekiyor. Özellikle de bir olaya olabildiğince tepeden bakarak anlayabilmek gerekiyor. En önemli yapılması gereken şey bu ikincisi. Çünkü çok karmaşık araştırmalar yapmak gerekiyor.
VERİLEN DEMEÇLERİN DOĞRULUĞU KANITLANMADAN HAREKETE GEÇİLMEMELİ
Ergenekon´un ilk kısmında anahtar isimlerinden biri Tuncay Güney´di. Ve ifadesi televizyonlarda yayınlandı bütün haber kanalları hiçbir kesinti yapmaksızın yayınladı. Böylesi bir durumun psikolojik etkileri konusunda neler söylemek istersiniz?
Psikolojik savaş tabii ki çok önemli bir unsur. Bu sadece İtalyan gizli servisleri için değil, aynı zamanda Türkiye´deki ve dünyadaki gizli servisler için. Ve gizli servisler özellikle bazı sorunları incelerler. Bunlar bir tanesi de psikolojik savaştır. Dezenformasyon yapmaya çalışırlar. Vatandaşları etkilemeye çalışırlar. Ve de yanlış bilgiler verirler. Dolayısıyla da belli bir takım demeçler verildiğinde de şahitler ya da tanıklar tarafından bilgiler verildiğinde de bunlar bir şekilde siyasilerle ilgiliyse bu verilen demeçleri çok dikkatli bir şekilde göz önünde bulundurmaları gerekir. İyice doğruluklarından emin olmak gerekir. Aksi takdirde bir şeklide genel halkın ilgisini bir yönden başka bir yöneltmek söz konusu olacaktır. Bu da çok kötü sonuçlara yol açabilir.
Peki şunu nasıl anlayabiliriz bir yanlış bilgilendirmemi var yoksa gerçek bilgilendirmemi var? Bunu sıradan sokaktaki vatandaş nasıl ayırt edebilir? Bu bilgilerin farkına nasıl varabilir bunu duyduktan sonra?
Modern demokratik bir devlette 2 şekilde bazı kontroller yapılabilir. Yasanın uygulanıp uygulanmadığına bakılabilir. Bir taraftan yargıçlar diğer taraftan basın ve medya kontrol edilebilir. Bunlar çok önemli güçlerdir demokratik bir devlette. Bunların bağımsız olmaları gerekir. Özellikle siyasi güçten ve başka güçten etkilenmemeleri gerekir. Eğer yargıçlar gazeteciler bağımsızsa o zaman verilen bilgilerin doğru olduğu konusunda çok olumlu yani iyimser olabiliriz. Ama bu bağımsızlık bu bahsettiğim iki grup için de çok önemlidir.
Şimdi bu soruşturma içerisinde şöyle bir tuhaflık var. Pek çok siyasi lider ya da fikir liderleri ya da emekli bir takım ordu mensuplarının evleri sabahın erken saatlerinde aranıyor. Ve daha sonra karakola götürülüyor. Günlerce orda kalıyorlar ve daha sonrasında gitmelerine izin veriyorlar. Ama en nihayetinde şöyle bir tartışma başlamış durumda Türkiye´de. Bu bir soruşturmanın siyasi bir tarafı mı var bunu anlamanın yolu nedir? Soruşturmanın bir parçası mı yoksa siyasi bir taraf mı bunu nasıl fark edebiliriz ayırt edebiliriz.
Bütün bunları anlayabilmek için Türk yasalarının neyi öngördüğünü bilebilmemiz gerekir. İtalya´daki Fransa´daki ya da Almanya´daki yasaları bilmeden buna cevap vermek zor. Türk yasaları neyin nasıl yapılması gerektiğini belirtiyor. Kanımca Türk yargısının araştırmayı yapan incelemeleri yapan kişilerin hangi biçimde ne yapmaları gerektiklerini bilmeleri gerekir. Ve bunlara uyması gerekir. Bütün bunları tabi mafya açısından baktığımızda tek bir araştırma biçimi olduğunu söyleyemeyiz. Koşullara bağlı kişilere bağlı bazı durumlarda belli yöntemler izlenebilir. Olabildiğinizce hızlı bir biçimde ve olabildiğince birtakım sorunlar çözülebilir. Başka durumlarda ise daha yavaş hareket etmek gerekir. Ve de zaman içerisinde kişileri gözaltına almak daha yararlı olacaktır.
BU TİP DAVALAR TAHMİNİNİZDEN DAHA UZUN SÜREBİLİR
Tutuklamalar olduğu zaman Türkiye de ikinci bir tartışma başladı. Tutuklananların mahkemelerin önüne çıkarılabilmesi için 6 ay 8 ay bekleniyor. Bu olağan bir şey midir? Sizce normal koşullar bu şekilde mi işler soruşturmalarda?
Bu da yine yasalarla Türk yasalarıyla ilgili bir sorun. Ama İtalya´da da Fransa´da da Amerika Birleşik Devletleri´nde de bazen yargılamaya başlamadan önce yıllarca beklemek gerektiğini biliyorum. Mafya ile ilgili bir araştırma yapıldığında yalnız İtalya´da değil ama Amerika´da da 2 yıl beklendi hatta daha çok beklendi. Ve insanlar hakim karşısına çıkmadan bu kadar uzun zaman beklemek zorunda kaldı. Tekrar ediyorum bazı durumlar daha basit özellikler taşımak da dolayısıyla yargıda daha kısa sürmekte. Bazıları ise örneğin uluslar arası terör örgütü ya da mafya ile ilgili olarak daha kesin kanıtlara ihtiyaç göstermekte. Dolayısıyla da soruşturmalar aylarca zaman almakta. Türkiye´deki durumu bilmek lazım.
İTALYA´DA DA BİNLERCE KİŞİNİN TELEFONUNU DİNLEDİK!
Şimdi şöyle bir soruşturma etkisi var. Sokaktaki vatandaşa baktığımızda çoğu telefonların gizli servisler tarafından dinlendiği gibi bir endişeleri olabiliyor. Soruşturmanın bir parçası haline gelebiliriz gibi bir korkuları var. Bu dolayısıyla böyle bir engeli de beraberinde getiriyor. Bu etki için ne düşünüyorsunuz bu paranoya halinin ne gibi bir etkisi olabilir
Maalesef insanlarda böyle bir duygu oluşması normal. İtalya´da buna benzer bir durum olmuştu. Bir çok insanın telefonu dinlenmişti. Polis 50 milyon kişiyi dinleyemezler tabii ki. Olabildiğince çok kişiyi dinlediler. Burada telefon dinlenmesi sorunu çok incelikli bir sorun. Bir tarafta toplumun ihtiyaçları var. Diğer taraftan da savcıların soruşturmaları yaparken sahip olmaları gereken ihtiyaç duydukları durumlar var. Öte yandan da gazetecilerin bilgi toplama hakkını da gözönünde bulundurmak gerekiyor. İşte bütün bunlar arasında denge kurabilmek, hiç de kolay değil kanımca AB içerisinde belli bir takım yasalar oluşturmak gerekiyor. Yasaların bir kısmı var fakat yeni yasalar daha oluşturmak gerekiyor. Bunlardan biri de telefon dinlemeleri ile ilgili. Örneğin geçtiğimiz dönemde Amerika´da Amerikan gizli servisi tarafından birçok insanın telefonu dinlendi. Ve de sadece Amerika Birleşik Devletleri başkanı bu dinleme yetkisini verdi. İtalya´da da bunlar yapılmakta. Çok sayıda dinlenme yapılmakta. Başka ülkelerde yine polis güçleri gizli servislerde telefonları dinlemek de ve de biliyoruz ki bunlar da kontrol edilmiyor. Bu da demokrasi için çok büyük bir risk.
SAVCILAR POLİSİN YAPTIĞI SORUŞTURMALARIN DOĞRULUĞUNU DA DENETLEMELİ
Türkiye´de Ergenekon soruşturması sürerken şöyle yeni bir şey var. Polis bazı emekli ve görevdeki ordu mensuplarını da sorguluyor. Sizce bu tür soruşturmaları polis tek başına mı yürütmeli ya da başka birimlerin bir araya gelerek soruşturması mı daha iyi olur?
Ben soruşturmalar sonucunda Türkiye´de bazı polis güçlerinin bir şekilde çok önemli noktalara vardığı konusunda bir bilgiye sahibim. Ama bununla beraber yargıçlar polisin yaptığı soruşturmaların doğru olduğunu denetlemeliler bu demokratik bir ülkede yapılması gereken bir şeydir. Yargı için gerçek en önemli şeydir ve de eğer bir şekilde gerçek gölgelenirse insanlar gerçek diye belirtilen şey konusunda kuşkuya düşerlerse bu demokrasi konusunda çok büyük tehlike dolayısıyla polisin askerlerle ilgili polisle ilgili yaptığı araştırmalar tabii ki yapılabilir. İtalyan Gladyosunda olmuştu başka teröristlerle ilgili araştırmalarda da olmuştu başka ülkelerde. Ve mesela İtalya´da İtalyan jandarması ile ilgili böyle bir durum olmuştu. Bir vali ile ilgili böyle şeyler olmuştu mesela bu yapılan soruşturmalar çok ciddi kontrol edilmeli. Elde edilen bilgilerin doğru olduğu tespit edilmeli. Bundan emin olmadan kesin yargılara varılmamalı. Yoksa bu kurumsal açıdan çok büyük bir sorun yaratır. Bir şekilde çürük elmalar ayrılmalı. Bunların çürük elma olduğundan emin olmalıyız.
Türkiye´de Zekeriya Öz bu soruşturmayı yürütüyor. Sizin bu konuda önerileriniz neler olacak yapması ya da yapmaması gereken?
Bir Cumhuriyet savcısı ne yapması gerektiğini gayet iyi bilir. Ama tabii ki devletin yasalarına saygı göstermesi gerekir. Bu yasalar arasında halkın haklarına da saygı göstermesi gerekir ve demokratik ilkelere saygı göstermesi gerekir eğer soruşturmasını yasal bir şekilde yaparsa sonuçta olumlu şeyler elde edecektir kuşkusuz.
BASIN VE SAVCILIK OLAYLARI DENETLEMELİ
Peki Türk halkına verebileceğiniz tavsiyeleriniz nelerdir. Herkesin Ergenekon yüzünden kafası çok karışık. Bizi seyreden insanlara ne tavsiye edersiniz?
Sade vatandaşa söylenebilecek tek şey inanmak, harekete geçmek ve çalışmak gerektiğidir. Komple bir demokrasiye sahip olabilmek için buna inanması gerekir. Politikacıların da vatandaşın gerçek isteklerine seslenen politikacılar olması gerekir, şayet öyle değilse denetim mekanizmaları yani savcılık ve basın bu olayları denetleyebilmeli, aksayan yönleri vatandaşa söylemeli. Böylece vatandaşta demokratik çerçevede nasıl davranması gerektiğini bilir ve bu çerçevede kendilerini temsil etmeyenleri de bilir. (Zaman)
(19 Ocak 2009, 13:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: