İçişleri Bakanlığı Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın ´Haliç´te Yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat´ adlı kitabındaki iddialar nedeniyle Avcı hakkında inceleme başlattı. Bakanlığın Hanefi Avcı´nın iddiaları için iki mülkiye, bir polis başmüfettişini görevlendirdiği öğrenildi. Avcı ise bakanlığın hakkında inceleme başlatmasına ilişkin ´Bekliyordum´ dedi. Avcı´nın kitabında Fethullah Gülen cemaati hedef alınarak, devletin tüm kurum ve kuruluşlarına sızarak örgütlendikleri iddia ediliyor, ancak bu iddialar somut bulgulara dayanmıyor. Örneğin Danıştay saldırısı, Hrant Dink cinayeti, Zirve Katliamı gibi olayların Ergenekon örgütü tarafından yapıldığına hiç kimse beni inandıramaz diyen Avcı, şahsi kanaatini belirtiyor. Yargı camiasında hakimler bu cemaat tarafından ele geçirilmiştir derken Avcı, bu iddiasını yine şahsi kanaat olarak dile getiriyor. Hakkında başlatılan incelemede müfettişlerin hangi somut bulgulara dayanarak bu korkunç iddiaları ortaya attığını Avcı´dan talep edecekleri bildiriliyor.
FLAŞ!!! Cemaat iddiaları üzerine Hanefi Avcı´ya soruşturma
İçişleri Bakanlığı Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın ´Haliç´te Yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat´ adlı kitabındaki iddialar nedeniyle Avcı hakkında inceleme başlattı. Bakanlığın Hanefi Avcı´nın iddiaları için iki mülkiye, bir polis başmüfettişini görevlendirdiği öğrenildi. Avcı ise bakanlığın hakkında inceleme başlatmasına ilişkin ´Bekliyordum´ dedi. Avcı´nın kitabında Fethullah Gülen cemaati hedef alınarak, devletin tüm kurum ve kuruluşlarına sızarak örgütlendikleri iddia ediliyor, ancak bu iddialar somut bulgulara dayanmıyor. Örneğin Danıştay saldırısı, Hrant Dink cinayeti, Zirve Katliamı gibi olayların Ergenekon örgütü tarafından yapıldığına hiç kimse beni inandıramaz diyen Avcı, şahsi kanaatini belirtiyor. Yargı camiasında hakimler bu cemaat tarafından ele geçirilmiştir derken Avcı, bu iddiasını yine şahsi kanaat olarak dile getiriyor. Hakkında başlatılan incelemede müfettişlerin hangi somut bulgulara dayanarak bu korkunç iddiaları ortaya attığını Avcı´dan talep edecekleri bildiriliyor.
İçişleri Bakanlığı Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın Haliç´te Yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat adlı kitabındaki iddialar nedeniyle Avcı hakkında inceleme başlattı. Bakanlığın Hanefi Avcı´nın iddiaları için iki mülkiye, bir polis başmüfettişini görevlendirdiği öğrenildi. İncelemede temel çıkış noktası olarak Devlet memurlarına getirilen konuşma yasağı gösteriliyor. Aynı şekilde kitaptaki beyanları da yer alıyor. Eski İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, Mersin´de, Diyarbakır´da, İstanbul´da, Ankara, Edirne ve Eskişehir´de yaşadığı olayları anlatıyor kitabında. Avcı, kendi telefonlarının da dinlendiğini ve kendisine kurulan komployu Başbakan´ın Başdanışmanına kadar herkese şikayet ettiğini iddia ediyor. Avcı, CHP´nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal´ın kaset skandalının, cemaat işi olduğundan hiçbir kuşkusu olmadığına kitabında yer veriyor. Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, yaptığı açıklamada, İçişleri Bakanlığının, hakkında inceleme başlatmasıyla ilgili Avcı, ´Soruşturma açılabilir, bekliyordum´ dedi. ( Cihan)
İşte Avcı´nın kitabından çarpıcı iddialar
Avcı, ?Haliç´te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat? adlı kitabında, Ergenekon ve Balyoz davalarını, polis teşkilatının içindeki Gülen cemaatinin nasıl örgütlendiğini, CHP eski lideri Deniz Baykal´ın istifasına yol açan kasedi, generalleri istifaya zorlayan telefon konuşması kayıtlarını ve Türkiye´yi derinden sarsan daha pek çok olayı sorguluyor. Avcı´nın kitabından bazı bölümler şöyle:
Danıştay saldırısı
Ergenekon davasında ortaya konan iki konu çok kesin ve net olarak yanlış ve mantıksızdır: PKK, Dev-Sol, Hizbullah gibi örgütleri Ergenekon´un yönettiği iddiası yanlıştır. Böyle bir şeyin gerçek olamayacağını aklı ve mantığı olan herkese ben iki kere iki dört eder kesinliğinde ispatlayabilirim. Danıştay 2. Dairesi´ne yapılan saldırı, Hrant Dink´in öldürülmesi, Malatya´daki Zirve Yayınevi katliamı gibi olayların görünen bugünkü faillerinden başka Ergenekon veya benzeri gruplar tarafından yapılmış olacağına mevcut deliller ve olayların oluş biçimine bakarak kimse beni ve makul birini ikna edemez. Bu iddialar zorlamadır.
Ergenekon davası
Ergenekon örgütünün varlığı konusunda yazılı belge, doküman, örgütsel faaliyet sayılabilecek bazı ilişkiler varsa da eylemleri konusunda hiçbir ciddi emare yoktur. Geçmişte Türkiye´de meydana gelen pek çok olayın (Malatya´daki Zirve Yayınevi Katliamı, Rahip Santoro Cinayeti) Ergenekon örgütü tarafından gerçekleştirildiği iddia edilerek epey bir süredir uydurma tanık vs. aranmaya başlandığı net olarak görülüyor. Amacın olayları aydınlatmak değil, Ergenekon´la irtibatlandırmak olduğu açıkça ortadadır.
Garip polisler
Polis teşkilatı eskiden birbirini korur, kollar, birbiri aleyhine şahitlik yapmazdı. Her olayda delil ararız ama polisin karıştığı bir olayda daha ciddi, daha inandırıcı deliller bulmadan o polisi şüpheli yapmayız. Bu, zorlu görevlerde beraber çalışmanın verdiği dayanışma ve yakınlaşma duygularıdır. Oysa şimdi işler değişti. Bir grup polis kritik noktaları ele geçirmiş, diğerlerine suç isnadını da aşan resmen iftira atmaktan geri durmuyor. İşlenmiş bir suçu aydınlatmak gibi bir amaçları yok, tahkikat sırasında dinleme ve izleme yaparken temiz ve dürüst olduklarını bildikleri, birlikte çalıştıkları kişilere iftira ediyorlar. Şunu artık bilmeliyiz ki karşımızda arkadaşlarımız, meslektaşlarımız yok, bir ideolojiye, bir gruba bağlanmış, o grubun disiplinine tâbi olmuş örgüt mensupları var. Artık bunu kabullenmeliyiz.
İllegal ilişki
Olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün / cemaatin elemanlarıdır. Devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getirmektedirler. İstanbul, Ankara, Erzurum ve İzmir´deki bazı özel yetkili savcılar ile bu iller dışındaki bazı polis birimleri arasında illegal bir ilişkinin varlığı açıkça gözükmektedir. Özel yetkili savcılar tarafından bu iller dışında gözaltına alınan ya da aranan kişiler hakkında karar çıkarmadan önce kimlik, iş ve ev adresleri gibi bilgilere ihtiyaç vardır. Normalde bu bilgiler o illerin savcıları veya çok uygun olmasa da Emniyet Müdürlükleri üzerinden resmi yazışma yoluyla temin edilmesi gerekirken, bugüne kadar hiçbir yazışma yapılmamıştır. O halde bu bilgiler nasıl temin edilmiştir?
İhbar ediyorum
Kozmik odalarda birkaç gün süren aramalar yapıldı. Burada hangi şüphe ve delil vardı, hangi iddialar üzerine buralar arandı? Şimdi ben açıkça adres veriyorum, hukuksuz dinleme ve izlemeler var, bunları dilekçemde belirttim. İstihbarat Dairesi´nde cemaatin özel cihazları, elde ettikleri her türlü kanunsuz dinleme materyalleri mevcuttur, buralar neden aranmaz? Kozmik odanın aranmasında kimliği belli olmayan bir ihbarcı vardı, burada da ben açıkça ihbar ediyorum. Bulunacak yerleri de söylüyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi neden denetlenemez? İstihbarat Daire Başkanlığı´nda arama yapılsa, demirbaşa kayıtlı olmayan cemaatin kendine ait özel dinleme ve izleme aletleri bulunacağından hiç tereddüdüm yoktur.
Ne yapılmalı kılavuzu
Özel yetkili mahkemelerin tüm hâkim ve savcıları emsali hâkim ve savcılarla değiştirilmelidir, bu sağlanmadan cemaate muhalif olan hiç kimsenin özgürlüğü ve hayatı güvencede olamaz.
Cemaatler
Adalet Bakanlığı´nda cemaat taraftarı olduğu herkesçe bilinen Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ve başta il savcılarını ve diğer savcı ve hâkimleri hiçbir hukuki şüpheye dayanmadan dinlettiren cemaat yanlısı müfettişler bu görevlerden uzaklaştırılmalıdır.
Dinlemeler
Tüm özel yetkili mahkeme hâkimlerinin verdiği önleme (istihbari) dinleme kararları, bu konudaki TİB kayıtları ve İstihbarat merkezlerinde (polis-jandarma ve MİT) yasal olarak bu konuda tutmak zorunda oldukları tutanaklar birbirini teyit edecek şekilde kontrole tâbi tutulduktan sonra haksız ve şantaj amaçlı dinlemelerin tespit edilmesi gerekir.
Ya başbakanken kasetle şantaj yapılsaydı
Baykal´ın gizli kamerayla çekilen görüntülerini içeren kaset olayını kim yaptı, niçin yaptı? Baykal bu ülkede muhtemel başbakan adaylarından biriydi, ülkenin ikinci büyük partisinin genel başkanı olarak konjonktürün değişimine göre her zaman başbakan olması ihtimal dahilindeydi. Bu video görüntüleri daha önce çekilmiş. Baykal başbakan olsaydı ve ülke için kritik bir karar arifesinde birileri çıkıp elimizde bu görüntüler var, eğer şöyle davranmazsanız bunları kamuoyuyla paylaşacağız deseydi acaba durum ne olurdu? Acaba kaç bakan, kaç genel müdür, kaç komutan veya onların eşleri ve çocukları hakkında da bu veya benzeri görüntüler mevcuttur? Bu olayın ilk benzeri Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel´e yönelik hazırlanmıştı, bugün bu olayı cemaatin yaptığından en ufak şüphem yok.
Bu kitabı neden yazdım?
Aslında herkes biliyor ama kimse dillendirmiyor. Son zamanlarda gündemi meşgul eden tüm iddiaları yayan cemaattir, onlardan bilgi alan da, onlar adına konuşan da cemaatin adamlarıdır. Tarafsız basın mensubu, devletin polisi, savcısı numarasını artık kimse yutmasın, bu işler Emniyet ya da hukuk adına yapılmıyor, cemaatin planı ve programı doğrultusunda cemaatin talimatı ile gerçekleştiriliyor.
Bu gidişle herkes silaha sarılacak
Türkiye´de adalet çürüyor, gerçi zaten çürümüştü ama bu defa yok ediliyor. Böyle giderse iş adaletten çıkacak ve insanlar silaha sarılacak. İnsanların hayatları, şerefleri ile bu kadar oynanırsa, onlara en yakışıksız isnatlarda bulunulursa, hayatta onurlarından başka kaybedecekleri olmayanlar, kendilerine atılan lekeyi temizlemek için her şeyi yaparlar. Bu duruma çok uzak değiliz artık. ( Hürriyet)
Avcı Ergenekon´da tanık olarak dinlensin talebi
Bugün 77. duruşması görülen 2´nci Ergenekon davasında tutuklu sanıklardan Levent Göktaş ve Cengiz Köylü´nün avukatı Hasan Gürbüz, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın bugün bazı gazetelerde yer alan açıklamalarını okuyarak, adliye ve emniyetin tamamen cemaat kadrolarının eline geçtiğini ileri sürdü. Gürbüz, Hanefi Avcı´nın duruşmalarda tanık olarak dinlenilmesi için mahkemeye çağrılmasını istedi. ( Hürriyet)
Tevfik Diker´den Avcı´ya sert tepki: Önce PKK´nın Hesabını Versin
Eski Manisa Milletvekili Tevfik Diker, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´yı PKK´lı teröriste silah ve belge vermekle suçladı.
Hanefi Avcı, PKK itirafçısına verdiği silahın hesabını vermeli
Emniyet teşkilatında teknik-elektronik istihbaratın kurucusu olarak bilinen Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Fethullah Gülen cemaatinin başta emniyet ve yargı olmak üzere devlet kurumları içindeki yapılanmasıyla ilgili kitap yazdı. Avcı´nın ?Haliç´te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat? adlı kitabında Hanefi Avcı, Fetullah Gülen cemaati ile ilgili şok iddialar ortaya attı. Şok iddialar ortaya atan Avcı´ ya açık seçik bir soru sorarak Avcı´nın gerçek yüzünü ortaya çıkarma istiyorum. Avcı, PKK itirafçısı Ağrı doğumlu Ferhat kod adlı Mustafa Deniz´e ´hayatı tehlike altındadır´ gerekçesi ile 9 mm. Browning marka L-27507 seri nolu silahı ve belgeyi neden verdin? 10 Temmuz 1997 yılında Hürriyet Gazetesi´ nde şimdiki Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu imzasıyla yayınlanan aşağıdaki köşe yazısında da konu edilen sorulara Hanefi Avcı ne yazık ki hala cevap vermedi. Soruları o tarihlerde Milletvekili olarak TBMM gündemine de taşmıştım. Avcı, bu belgeli sorulara kitabında neden cevap vermemektedir? Avcı, bir şeyleri iddia ederken kendi hakkındaki belgeli iddialardan kaçamaz. Avcı´ nın silah verdiği PKK itirafçısı Mustafa Deniz, Cem Ersever´ in sağ kolu olup faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir. Deniz, yazdığı mektupta; ? Diyarbakır Ceza Evinde iken geceleri dışarı çıkar polisle birlikte operasyonlara katılırdım? demektedir. Bu itiraf göre; Deniz ve polisin katıldığı eylemlerde neler oldu? Sorusuna Avcı cevap vermelidir.
İşte 10 Temmuz 1997 tarihli Enis Berberoğlu imzalı köşe yazısı: Milletvekili Tevfik Diker, Susurluk skandalının ilk gününden itibaren polisteki karanlık ilişkilerin peşine düştü. Hanefi Avcı´nın kontrol ettiği itirafçıları, kayıp silahları araştırdı, eski İçişleri Bakanı Meral Akşener´i zincirleme soru önergeleri ile terletti. Diker, önceki gece Show TV´de yayınlanan ve Hanefi Avcı´nın konuk olduğu 32´inci Gün programına telefonla katılmak, soru yöneltmek istedi. Ancak mümkün olmadı. Diker bunun üzerine program yöneticisi Mehmet Ali Birand´a, eğer programa bağlanabilseydi Avcı´ya yönelteceği soruları faksladı. Tevfik Diker´in bize de yolladığı sorularını aynen yayınlıyoruz.
1. Hanefi Avcı, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü görevini yürütürken PKK itirafçılarını sık sık cezaevinden çıkararak operasyonlara götürmedi mi?
2. Bu itirafçılar arasında bulunan Ağrı doğumlu Ferhat kod adlı Mustafa Deniz´e ´hayatı tehlike altındadır´ gerekçesi ile 9 mm. Browning marka L-27507 seri nolu silahı vermedi mi?
3. Altında Hanefi Avcı´nın imzası ve mührü bulunan bu belgenin, bu belgeye dayanılarak verilen silahın, devletin herhangi bir envanterinde bulunmadığı ve şu anda nerede olduğunun bilinmediği dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener tarafından da doğrulanmamış mıdır?
4. Hanefi Avcı´nın programınızda da iddia ettiği bazı Silahlı Kuvvetler mensuplarının devlet içinde çete oluşturdukları konusundaki iddiaları, Jandarma Genel Komutanlığı makamları tarafından araştırılmadı mı? Hatta Avcı´nın bu gerçek dışı ithamlarına maruz kalan ben ve TBMM´de benimle birlikte çalışan danışmanım Serdar Öztürk, bu konu ile ilgili olarak Manisa İl Jandarma Alay Komutanlığı´nda sorgulanmadı mı?
5. Aynı konuda yapılan soruşturmanın sonuçlanmasının ardından Jandarma Genel Komutanlığı, Hanefi Avcı´nın gerçek dışı suçlamalar yöneltmesiyle ilgili İçişleri Bakanlığı´ndan soruşturma yapmasını istemedi mi? Bu soruşturma halen sürmüyor mu?
6. Hanefi Avcı, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü iken yanına aldığı, PKK içinde Ali Hoca olarak bilinen Ali Ozansoy´a daha sonra ilgili kimlik değiştirme kanununa dayanarak yeni bir kimlik edindirmedi mi? Yeni kimlikli Ali Ozansoy halenAvcı´nın himayesinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı emrinde uzman olarak çalışmıyor mu?
7. PKK itirafçısı Mustafa Deniz de daha önce birlikte çalıştığı Binbaşı Cem Ersever veNeval Boz ile birlikte Ankara çıkışında ölü olarak bulunduğunda, Ali Ozansoy gibi Hanefi Avcı himayesinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı´nda uzman olarak çalışmıyor muydu?
8. 32. Gün programında telefon dinlemenin mümkün olmadığını, bunun için ancak mahkeme kararı gerektiğini belirten Hanefi Avcı, kendi imzasıyla Jandarma Genel Komutanlığı´na gönderdiği ihbar mektubunda bazı GSM telefonlarının numaralarını ve isimlerini verirken bu bilgileri nereden alıp da verdi? Eğer böyle bir dinleme yok idiyse, bu numaraları nasıl tespit etti?
9. Hanefi Avcı, İstanbul´da bombalı suikasta uğrayan Matild Manukyan ile birlikteyken ve daha önce Özer Çiller´in İstanbul Bankası Genel Müdürü iken özel kuryeliğini yapanMehmet Urhan´ın ölümüyle sonuçlanan olay sırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü görevinde değil miydi?
10. Hanefi Avcı, İstanbul´da bir gazetecinin ölümü ile sonuçlanan Özgür Gündem´in bombalanması olayında da İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü değil miydi? Benim dönemimde faili meçhul olay yoktur, derken bu olayları yok mu saymaktadır?
11. Hanefi Avcı, 32. Gün programında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı´nda son günlerde kamuoyunda tartışılan ´Köstebek´ olayı ile ilgili adı geçen Mahmut ve Mehmet isimli şahısların bulunmadığını söylemiştir. Hanefi Avcı, kendi dairesinde Şube Müdürü olarak görev yapmakta olan Mahmut Karaaslan ve Mehmet Tomruk´u tanımamakta mıdır?
Hanefi Avcı dilerse bu soruları yeniden TV ekranına çıkarak yanıtlar. İsterse bu köşenin sınırları içinde yanıt hakkını kullanır. Ama Avcı lütfen, yanıt için poliste patlak verecek yeni bir skandalı beklemesin. Görevi gereği edindiği bilgileri politik rakiplerini susturmak, polis üzerindeki baskıyı hafifletmek için kullanmasın. ( Aktifhaber)
Fethullah Gülen´in avukatlarından açıklama
Medyada yer alan Eskişehir İl Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın kitabında yer alan iddialarla ilgili Fethullah Gülen´in avukatlarından açıklama geldi. İşte açıklama: Hürriyet, Milliyet ve Vatan Gazetelerinin 20 Ağustos 2010 tarihli nüshalarında yapılan yayınlarda, Eskişehir İl Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın bir kitabına dayanarak, müvekkilim Sayın Fethullah Gülen hakkında tamamen hayali, asılsız iddialara yer verilmiştir. Sözkonusu yayınlar, bütün devlet kuruluşlarını ve idarecilerini zan altında bıraktığı gibi; müvekkilimi de illegal bir örgüt kurarak devletin tüm kurumlarını ele geçirmek ve yönetmekle suçlayarak, kişilik haklarına hukuka aykırı olarak çok ağır, haksız ve mesnetsiz saldırı teşkil etmektedir. Kamuoyu tarafından bilindiği üzere, belli dönemlerde bazı medya organlarında müvekkilim aleyhinde bir takım iddialar tekraren yayınlanarak karalama kampanyaları yürütülmektedir. Oysa, bu iddialara ilişkin olarak açtığımız birçok dava sonucunda, iddiaların gerçek dışılığı kesinleşmiş yargı kararlarıyla kanıtlanmış ve iddia sahipleri çeşitli ceza ve tazminatlara mahkum edilmiştir.
Bu tür yayınlar nedeniyle müvekkilim hakkında Ankara DGM´de açılan ceza davasında da, 81 İl Emniyet Müdürlüğü ve diğer resmi kurumlar tarafından yapılan araştırmalarda müvekkilime atfedilebilecek suç teşkil eden bir eylem ve bir suç örgütü tespit edilememiştir. Sonuç olarak yapılan yargılama sonucunda oybirliği ile müvekkilimin beraatına karar verilmiştir. Beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından suç işlemek üzere örgüt kurduğu yolunda mahkûmiyetine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği gerekçesiyle oybirliği ile onanmıştır. Böylece müvekkilimin masumiyeti kesinleşmiş yargı kararı ile sabit olmuştur. Sayın Gülen´in beraatını hazmedemeyen bazı çevreler, çok sayıda silahlar, bombalar, suikast planları ele geçirilen Ergenekon Silahlı Terör Örgütü davasını fırsat bilerek, Devlet kurumlarında Fethullah Gülen´in örgütlendiği iddialarını tekrar gündeme taşımışlar ve kesinleşmiş yargı kararına rağmen infaza devam etmişlerdir. Bugünkü yazılarda da, hükümeti devirme planları ve bu kapsamdaki eylemleri nedeniyle yargılanan davalardaki sanıkların savunulması ve masum gösterilmeye çalışılması dikkat çekicidir. Bu durum, yayınlardaki yargılamayı etkileme, müvekkilim üzerinden yargıyı ve kamuoyunu yanlış yönlendirme amaçlarını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu iddiaların, halen Eskişehir İl Emniyet Müdürü makamında bulunan ve bütün bu hukuki süreçlerden haberdar olması gereken Hanefi Avcı tarafından sadece duyumlara dayalı olarak ileri sürülmüş olması da oldukça manidardır. Üstelik, Sayın Deniz Baykal tarafından bizzat açıklama yapılan bir konuda dahi müvekkilimi suçlamasına anlam vermekte zorlanıyoruz. İddiaları gündeme getiren medya kuruluşları, Ergenekon davası nedeniyle uzun süredir hukuka saygı, hukukun üstünlüğü, masumiyet karinesi gibi kavramlara vurgular yapmaktadırlar. Burada sormak istiyoruz: Sayın Gülen sözkonusu olunca bu kavramlar neden hukuk literatüründen çıkarılmaktadır? Bırakalım yargısız infazı; neden yargı kararlarına rağmen infaz yapılmaktadır? Sayın Gülen´e suç isnatlarında bulunanlar, gerçekte ne tür amaçlar taşımaktadırlar? Bu soruların cevaplarını sağduyu sahibi vatandaşlarımızın en iyi şekilde takdir edeceklerine inanıyoruz. Bu vesileyle tekrar belirtmek isteriz ki; Sayın Gülen şahıslarla, kurum ve kuruluşlarla, politik hesaplarla değil; fikirler alemiyle alakadardır. Düşüncelerinin ve faaliyetlerinin eksenine insanı ve evrensel değerler çerçevesinde insanlığa hizmeti koymuş olup, yasalara aykırı hiçbir faaliyeti de bulunmamaktadır. Kamuoyuna saygılarımızla arzederiz. ( Zaman)
(20 Ağustos 2010, 15:44)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hanefi Avcı´nın iddiaları konulu manşetlerimiz
Ergenekon davasını engelleme girişimleri