´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ davasında çok sayıda ara karar alındı. Tıpkı Danıştay davasında olduğu gibi Islak İmza davasında da soruşturmanın derinleştirilmesine karar verildi. Çok sayıdaki kritik araştırma talebinin yerine getirilmesiyle yeni bilgilere ulaşılacağı tahmin ediliyor. Davanın bugün görülen 7. duruşmasında sanıklar ayrıca tahliye talep etti. Ancak mahkeme heyeti bu talepleri kabul etmedi.
Islak İmza soruşturması da Danıştay gibi derinleştiriliyor
´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ davasında çok sayıda ara karar alındı. Tıpkı Danıştay davasında olduğu gibi Islak İmza davasında da soruşturmanın derinleştirilmesine karar verildi. Çok sayıdaki kritik araştırma talebinin yerine getirilmesiyle yeni bilgilere ulaşılacağı tahmin ediliyor. Davanın bugün görülen 7. duruşmasında sanıklar ayrıca tahliye talep etti. Ancak mahkeme heyeti bu talepleri kabul etmedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, çapraz sorgusu yapılan tutuklu sanık avukat Serdar Öztürk´e üye hakim Hüsnü Çalmuk, Ankara´daki bürosunda bulunan farklı çaplardaki 285 adet fişeğin hangi silahlara ait olabileceğini sordu. Öztürk de ´Ben G-3´ü iyi kullanırım. Adamı 200 metreden saçının kılını görüp indiririm. Bu mermileri mühürlü çuvallar açılınca gördüm. Tabanca mermisi olmalı´ diye konuştu. Çalmuk´un başka bir sorusu üzerine Öztürk, ´Bunları açıklamıştım, hakim değil misiniz, dinleseydiniz´ diye tepki gösterdi. Öztürk, bürosunda bulunan belgelerdeki parmak izleri konusundaki soru üzerine de ´Bizim büroya ait evraklarda bizim parmak izlerimiz var. İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesinde parmak izi incelemesi yapılmamış. Neden? Çünkü kendi parmak izleri olabilir. Savcı cezaevinde parmak izimi zorla aldırdı. Parmak izimi veririm ama polise vermedim, bir bombaya yapıştırırlar´ diye konuştu. Dava konusu belgenin altında ıslak imzası olduğu öne sürülen tutuklu sanık Albay Dursun Çiçek ise Öztürk´e, herhangi bir yerde karşılaşıp karşılaşmadıklarını, tanışıklıkları olup olmadığını sordu. Çiçek´i hiç tanımadığını belirten Öztürk, ´Sahte belgenin nasıl oluşturulduğunu, ıslak imzanın nasıl atıldığını, belgenin büroma nasıl konulduğunu daha önce anlatmıştım. Bunları yapmak ciddi bir soysuzluk gerektirir´ şeklinde konuştu.
İrtica ile Mücadele Eylem Planı davasının tutuklu sanığı avukat Serdar Öztürk, savcı Zekeriya Öz ve polisler hakkında askeri casusluktan suç duyurusu yapmak için hazırlandığı sırada davaya konu belgenin oluşturularak bürosuna konulduğunu ileri sürdü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Öztürk, delil klasörlerindeki kendisiyle ilgili bölümleri ayrıntılı olarak anlattı. Sanıkların bulunduğu bölümde oturarak yaptığı savunmasını 2,5 günde tamamlayan Öztürk, ofisinde bulunan belgelerin polis tarafından konulduğunu ispatladığını söyledi. Öztürk, savcı Zekeriya Öz ve polisler hakkında askeri casusluktan suç duyurusu yapmak için hazırlandığı sırada ıslak imza tartışmalarına konu belgenin oluşturularak bürosuna konulduğunu ileri sürdü. Türkiye´ye 2002 yılından itibaren Amerika´dan 2 ıslak imza makinesinin getirildiğini iddia eden Öztürk, gümrük kayıtlarından bunları getirtenin bulunabileceğini anlattı. Öztürk, her şeyi eğip bükmeden doğru bir şekilde anlattığını ifade ederek, şunları kaydetti: Ben buraya savunma yapmaya gelmedim, hesap sormaya geldim. Sayın Başkan sizi tenzih ediyorum. Bu deliller toplansaydı eğer, 1 yıldır hapiste olmazdım. Biz askeriz, vatan için gün gelir ölürüz, kolumuzu, bacağımızı veririz. Önemli olan ülkenin birliğidir. Bu soruşturma, ülkenin birliğini hedef almaktadır. Mahkemenin, anlattığım her şeyi değerlendirmesini istiyorum. Ben suçsuz olduğumu biliyorum, suçsuzluğumu anlattım. Hapse atıldım diye yalvaracağımı falan mı zannediyorsunuz? Beni ölümle dahi korkutamazsınız. Bütün belgeler, amirallere suikast, kafes hepsi sahte.
´Savcı ve heyet üyelerinden soru almayacağım´
Öztürk, Bir yıldır hapisteyim. Haksız olarak yattığım bu süre ülkemin birliğine hizmet edecekse helal olsun. Ama olmayacaksa bu işe bulaşanlara hakkımı helal etmiyorum diye konuştu. Savunmasının ardından Öztürk, savcılar ve mahkeme üyeleri hakkında toplam 16 suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, Çapraz sorguda 1000 tane soruya bile cevap veririm. Yaptığım suç duyuruları nedeniyle üye hakim ve savcılarla muhatap olmak istemiyorum. Sorular sizin aracılığınızla sorulsun dedi. Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, soruların kişiler tarafından yöneltildiğini, aracı olmadığını söyledi. Öztürk de kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak da dahil 16 ayrı eylemden suç duyurusu yaptığını hatırlatarak, savcılar için ayrıca 50´ye yakın suç duyurusunda bulunduğunu kaydetti. Bu nedenle Başkan Şengün´ün aracılığıyla yöneltilen sorulara cevap vereceğini belirten Öztürk, bunun dışında heyet ve savcılardan soru almayacağını kaydetti. Bunun ardından Başkan Şengün, Öztürk´ün daha önce verdiği bazı dilekçeleri ile eski ifadelerini okudu. Bu arada, avukat Serdar Öztürk, çapraz sorgusunda üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu´nun bazı sorularına sinirlenerek, Size ne, sizden izin mi alacağım? şeklinde yanıt verince, Haşıloğlu, Sürekli erkeklikten bahsediyorsunuz. Ben sizi kibar bir insan olarak tanıyorum. Bu şekilde davranırsanız daha güzel olur diye uyarıda bulundu. Öztürk´ün çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından avukatları savunmalarını yaptı.
Öztürk seviyeyi iyice düşürdü
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Serdar Öztürk´ün çapraz sorgusu yapıldı. Savcıların sorularını yanıtlamayacağını belirtmesi üzerine savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Öztürk´e soru yöneltmedi. Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu da soru yönelteceğini, buna cevap vermemesinin yasalardaki karşılığının susma hakkı olduğunu söyledi. Ardından Haşıloğlu, Öztürk´e sorularını sordu. İlk soru üzerine Öztürk, (Susma hakkını kullandı) diye yazabilirsiniz derken, kullandığı telefonlara ilişkin sorulara ise yanıt verdi. Haşıloğlu´nun Ordudan ayrıldıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde göreviniz oldu mu? sorusuna Öyle bir şey olmaz diye yanıt veren Öztürk, sivil memur olarak da çalışmadığını anlattı. Haşıloğlu, 2007 ağustos aynıdan itibaren Dilek Bozkaya ile 2 bin 400 tane telefon görüşmesi olduğunu belirterek, Öztürk´e bununla ilgili sorular yöneltti. Öztürk de Bozkaya´nın müvekkili olduğunu ve 2008 ağustos ya da eylül ayında tanıdığını belirterek, bu telefon görüşme sayısının doğru olmadığını kaydetti. Haşıloğlu´nun, telefon görüşme sayılarına göre 1 yıl içinde iki insanın ne kadar samimi olabileceği şeklindeki ifadesine sinirli bir şekilde cevap veren Öztürk, Size ne? dedi. Bunun üzerine Haşıloğlu, Öztürk´ü Sorularıma karşı susabilir ama bu tarz konuşamazsınız. Konuşmanızı ölçülü kullanın şekilde uyardı. Öztürk de insanın bir günlük tanıştığı kişi ile de samimi olabileceğini belirterek, Böyle sorulara karşı böyle konuşurum dedi. Haşıloğlu da bu sorunun Öztürk´ün anladığı manada sorulmadığını, telefon görüşme sayısı nedeniyle yöneltildiğini kaydetti. Öztürk de Dosyayı bildiğim için iyi niyet aramıyorum. Sizde de iyi niyet aramıyorum. ´Susma hakkını kullandı´ diye yazdırın. Cevap vermeyeceğim dedi.
Haşıloğlu: Hukuk çerçevesinde her şeyi sorarım
Haşıloğlu, Savunmanızda bazı iddialarda bulundunuz. Bir savcının CIA ajanlarıyla görüştüğünü, bir emekli korgeneral, binbaşı ve bir MİT mensubunun size göre tertip planladığını söylediniz. Islak imza makinesinin nerede olduğunu bildiğinizi söylediniz. Nereden biliyorsunuz? diye soru yöneltti. Mesleki faaliyetleri sonucunda elde ettiği bilgiler olduğunu belirten Öztürk, Levent Göktaş´ın müdafi olarak elde ettiğim bilgiler. Savcı Zekeriya Öz, söylediğimde gitseydi Emniyette ıslak imza makinesini bulacaktı. Gitmedi, ben mi suçluyum? diye konuştu. Haşıloğlu´nun Ahmet Selçuk Çamlıdere kimdir? sorusuna da sinirlenen Öztürk, Mesleki faaliyetlerimi yargılıyorsunuz. Benim kimin davasına bakacağıma siz mi karar vereceksiniz? Sizden izin mi alacağım? diye tepki gösterdi. Haşıloğlu da sinirlenerek, Beyefendi hukuk çerçevesinde her şeyi sorarım. Susma hakkınız var dedi. Öztürk ise Böyle soruya böyle cevap alırsın diye konuşunca Haşıloğlu, Sürekli erkeklikten bahsediyorsunuz. Ben sizi kibar bir insan olarak tanıyorum. Bu şekilde davranırsanız daha güzel olur. Bana ´sen´ diye hitap etmeye başladınız dedi. Öztürk de Sorduğun gibi cevap alırsın diye konuştu.
Göktaş´ın psikolojisi bozulmuş
Haşıloğlu ikinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklığı emekli Albay Levent Göktaş´ın savcılığa verdiği ek ifadesinin girişindeki Cezaevine girdikten sonra edindiğim bilgiler Ergenekonun korkunç bir yapılanma içinde olduğunu fark ettim. Ben de bu yapılanmanın içinde yer almış olabilirim şekildeki bölümleri okudu. Öztürk´ün açıklamalarıyla Göktaş´ın bu açıklamasının birbirinden farklı olduğunu ifade eden Haşıloğlu, Öztürk´e iddialarının kaynağını sordu. Öztürk de Göktaş´ın tutuklandıktan sonra psikolojisinin bozulduğunu belirterek, Dağ aslanını hücreye kapatmışsınız. Yaşayamaz. Sırf tahliye olmak için her şeye hazırdı. Roma´yı yaktığını kabul edecek durumdaydı dedi.
Sanıkların tahliye ümitleri kalmamış
Göktaş´ın avukatı Abdullah Kaya´nın, gayri nizami harp konusunda açıklama yaparsa tahliye olacağı şeklindeki yönlendirmesiyle bu ifadeyi vermeye gittiğini belirten Öztürk, her görüştüğünde Göktaş´ın psikolojisi bozuk olduğu için ağladığını dile getirdi. Serdar Öztürk´ün avukatı Hasan Gürbüz de Göktaş´ın bu ek ifadesini kabul etmediğini söylediğini kaydetti. Aynı zamanda Göktaş´ın avukatı olan Celal Ülgen de müvekkillerinin ilk tutuklandıklarında adaletsizliğin biteceği umudunda olduklarını, süre uzadıkça tahliye olacakları umutlarını yitirdiklerini söyledi. Ardından tahliye komasına girerler. Bilinç kaybolur, akıl gider, rüzgar hangi yönden eserse o yöne giderler diyen Ülgen, Göktaş´ın bu ek ifadesinin aslını bile göremediklerini söyledi.
İhbar mektubunu bir heyet yazdı iddiası
Hakim Haşıloğlu daha sonra, Öztürk´e İrtica ile Mücadele Eylem Planına ilişkin ihbar mektubunu yazanlar arasında avukat Abdullah Kaya´nın da olduğunu söylediğini belirtti. Öztürk ise ihbar mektubunu okuduğunda bazı kelimeler ile avukat Kaya´nın kendisine söylediği bazı sözlerin aynı olduğunu ifade ederek, bu verilerin bir ayak izi olduğunu savundu. Bu ihbar mektubunun bir heyet tarafından yazıldığını ileri süren Öztürk, heyette savcılar Zekeriya Öz, Fikret Seçen ve avukat Abdullah Kaya´nın da bulunduğunu öne sürdü. Haşıloğlu, eski MİT görevlisi Mehmet Eymür ile Altay Tokat ile ilgili bazı söylemleri olduğunu hatırlatması üzerine, Öztürk de mesleki faaliyetleri sonucu bu bilgileri edindiğini belirterek, Bu adamlar bu işin içindeler. Hesabını yargıya verecekler dedi.
Çiçek´in başkan yağcılığı
Duruşmada daha sonra sanıkların taleplerinin alınmasına geçildi.Söz alan Dursun Çiçek, yaklaşık 7 gündür güçlerinin yettiğince doğruları, gerçekleri takdim etmeye çalıştıklarını belirterek, ´Teşekkür etmek istiyorum, özellikle mahkeme başkanının yönetimine. Her şeyi açıkladık. Sorular soruldu, konu açıldı. Yine sorulacak olursa cevaplamaya hazırız. Biz Türk yargısına güveniyoruz. Yeter ki vicdana göre karar versin´ dedi. Daha önce iki kez tutuklanıp tahliye edildiğini ifade eden Çiçek, şöyle devam etti: ´70 gündür tutukluyum. Başkan da diyor, aleyhe delil yok, lehe delil var. Bize bir senedir yapılanlar, çektirilenler oldu. 30 yıllık görevliyiz, daire başkanlığı yapacağız, ama engelleniyor. Kimlerin yargısız infaz yaptığını dilimiz döndüğünce anlatıyoruz. Bu saatten sonra vereceğiniz karar ya bu komployu ortadan kaldıracak ya da gerçek bir hakim kararı olarak tarihe geçecek. 20 Temmuzda Genelkurmay´da davam var. Ceza Genel Kurulu´nun kararı bekleniyor. Artık nerede yargılanacağıma karar verilsin. Türk yargısına saygılıyız. Bu iftiraların son bulmasını, delil durumu dikkate alınarak tahliyemi talep ediyorum.´
Islak imza makinesi ithal edildi mi sorulsun
Çiçek´in avukatı Celal Ülgen de ihbar mektuplarının eskitilerek ek klasörlere konulduğunu savunarak, bunların renkli fotokopilerinin avukatlara verilmesini istedi. Ülgen, Gümrükler Baş Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, ıslak imza makinesi ya da bu işleri yapabilen makinelerin yurda getirilip getirilmediğinin sorulmasını talep etti. Tutuklu sanıklar Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım´ın avukatı Mehmet Nuri Aytekin de savcılığın yaptığı araştırma üzerine müvekkilleriyle ilgili hazırlanan 34 sayfalık bilirkişi raporunun 14 Haziran 2010´da dosyaya konulduğunu belirtti.
Avukatlar tahliye talep etti
Bu raporda, müvekkillerinden elde edilen belgeler ile MİT´ten ´Ergenekon´ dava dosyasına gönderilen 6 adet CD içinde yer alan belgelerin karşılaştırmasının yapıldığını dile getiren Aytekin, ´Müvekkillerim beyanlarında bu belgelerin MİT´ten gelen 6 adet CD içerisinde yer aldığını söylemişti. Rapora göre, müvekkillerimden elde edilen belgeler ile MİT´in gönderdiği 6 adet CD içindeki belgeler arasında benzerlik var. Artık müvekkillerim hakkında suçun ortadan kalkma ihtimali mevcuttur. Savunmaları alınmadan tahliyelerini istiyorum´ şeklinde konuştu.
AK Parti´li Çelik´in müdahillik talebi
Taleplere ilişkin görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel de tutuklu sanık Serdar Öztürk´ün savunması sırasında sarf ettiği sözlerin savunma hak ve sınırlarını aştığını, hakaret içerdiğini belirterek, gereğinin yapılması için duruşma tutanaklarının Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini istedi. Taklit imza makinesi olarak bilinen cihazların hangi tarihlerde ve kimler tarafından ülkeye getirildiğinin yetkili mercilerden sorulmasını talep eden Pekgüzel, avukatı aracılığıyla davaya müdahil olmak için dilekçe veren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik´in, suçtan doğrudan zarar görme ihtimali bulunduğundan bu talebinin kabul edilmesini istedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi. Hatırlanacağı gibi Çelik´in avukatı Mehmet Fuat Aksoy, 30 Nisan 2010´da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine iletilmek üzere nöbetçi Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği müdahillik taleplerini içeren dilekçede, dava konusu belgede, ´Milli Eğitim Bakanlığına ait okul öğrencilerine ait ibadet görüntü ve haberlerinin medyada yoğun biçimde yer alması sağlanarak, Milli Eğitim Bakanı kamuoyu nezdinde yıpratılacaktır´ ifadesinin bulunduğu belirtilmiş, dönemin Milli Eğitim Bakanı Çelik´in, AK Parti´den ayrı olarak zarar gördüğü ifade edilmişti.
Ara kararlar
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada mahkeme heyeti tarafından alınan ara kararlar, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı.
Taklit imza makinesiyle ilgili talebe ilişkin mahkeme heyeti, bu makinenin teknik isminin bildirilmesi halinde, gümrüklere yazı yazılması yönündeki talebin değerlendirilmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, Genelkurmay Başkanlığına müzekkere yazılarak, Dursun Çiçek´in 1 Ocak 2009 ile 4 Haziran 2009 tarihleri arasında kullandığı tüm senelik ve mazeret izin kayıtlarının incelenerek ayrıntılı bilgi verilmesini istedi.
Çiçek´in, Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığına 2009 yılının hangi dönemlerinde vekalet ettiğinin bildirilmesini talep eden mahkeme heyeti, dosyadaki mevcut ihbarlar dikkate alınarak 2009 Nisan, Mayıs, Haziran aylarında Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı ve alt birim şubelerine giriş çıkışları gösteren tüm kayıtların ve ayrıca giriş çıkış yapanların tespit edilen telefon numaralarının gönderilmesini istedi.
Bilgi Destek Daire Başkanlığının yapısıyla ilgili 2009 yılında değişiklik yapılıp yapılmadığının sorulmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, bu birimdeki 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğünde görevli personelin MEBS sunucularında tanımlı 61492-0403 no´lu TSK NET kullanıcı kodunun 31 Mayıs 2009 tarihinde saat 09.05 itibariyle kime ait olduğu ve kim tarafından kullanıldığının bildirilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, 2009´un ilk 6 ayı itibariyle Bilgi Destek Daire Başkanlığının tüm şubelerinde çalışan askeri ve sivil personelin kullandıkları bilgisayarlara ait kayıtların, bu bilgisayarları kullanan kişilerin kullanıcı kod ve imzalarının gönderilmesinin istenmesine karar verdi.
Bilgi Destek Daire Başkanlığının hangi şubelerinde 20 Haziran 2009 tarihi itibariyle hangi emirle, hangi evrakın ve hangi nedenle temizleme işlemine tabi tutulduğunun bildirilmesini talep eden mahkeme heyeti, askeri uçak ve helikopterle iller arasında resmi görev gereği olarak seyahat etmek suretiyle yararlanan general ve subayların belirtilen araçlara havaalanında binerken ve indiklerinde kayıt yapılmasının zorunlu olup olmadığının sorulmasını kararlaştırdı.
Dursun Çiçek´in Erzincan´daki izi sürülüyor Mahkeme heyeti, geçen yıl içerisinde askeri helikopter ve uçakla Erzincan´a yapılan uçuş kayıtlarının, seyahat eden general ve subay düzeyindeki rütbeliler dahil asker kişilerin listelerinin gönderilmesinin istenmesini karara bağlayarak, 2008 yılında bir basın organında çıkan ve 2006 tarihli, sivil toplum örgütlerinin andıçlanmasıyla ilgili olduğu söylenen Andıç hakkında, o tarih itibariyle Genelkurmay Başkanı olan Yaşar Büyükanıt´ın resmi açıklamasının gönderilmesini talep etti. Geçen yıl Erzincan 3. Ordu Komutanlığında hangi tarihte iç güvenlik semineri yapıldığı ve bu toplantıya Genelkurmay adına kimlerinin katıldığının bildirilmesine hükmedildi. Erzincan ilinde bulunan askeri veya sivil havaalanı yetkili makamına yazı yazılarak, 1 Ocak ile 4 Haziran 2009 tarihleri arasında askeri veya sivil uçak, helikopterle yolculuk ederek gelen kişilerin kimler olduğunun bildirilmesini talep eden mahkeme heyeti, Bankalar Arası Kart Merkezine yazı yazılarak 2009 yılı ilk 6 ayı itibariyle Dursun Çiçek´e ait kredi kartlarının ve bu kartların harcama dökümlerinin gönderilmesini istedi.
Bilgisayarlar istendi: Bakalım ne ilginç cevaplar gelecek..
Genelkurmaydaki bilgisayar temizliğinin üzerine gidiliyor
Mahkeme heyeti, Bilgi Destek Şube Müdürlüğünde kullanılan tüm bilgisayarlara ait hard disklerle Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yapılan bu soruşturma kapsamında bilirkişilere tahsis edilen bilgisayarların gönderilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Genelkurmay birimlerinde bulunan bilgisayarlara dışarıdan müdahaleyle girilerek veri çalınmasının mümkün olup olmadığının sorulmasını, bu konuda ne gibi işlem yapıldığının bildirilmesini istedi. Genelkurmay Askeri Savcılığına müzekkere yazılmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, 18 nolu ek klasörün 265, 266, 267 ve 268. sayfalarında bulunan bilirkişi raporunda soruşturma kapsamında olan 14 adet hard diskin imajının veya yedeğinin alınıp alınmadığı, daha önce silinmiş belgelerin geri getirilip getirilmediği, hard diskler, imaj ve yedekler silinmişse neden silindiğinin ve bunun bir emirle olup olmadığının bildirilmesinin istenmesine karar verdi.
Hüseyin Çelik´in katılma talebi daha sonra değerlendirilecek
Sanık Serdar Öztürk´ün subay olarak görev yaptığı yerler ve görev tarihleri ile görevden alınmasına ilişkin raporun Genelkurmay Başkanlığından istenmesini karara bağlayan mahkeme heyeti, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik´in avukatı Mehmet Fuat Aksoy´un vermiş olduğu katılma talebinin, huzurdaki sanıkların savunmalarının alınmasından sonra değerlendirilmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak, 1993-94 yıllarında Şırnak Silopi Çalışkan Köyü muhtarı olan Nadir adlı kişinin hayatta olup olmadığının sorulmasını, ölmüşse bununla ilgili belgelerin gönderilmesinin istenmesini kararlaştırdı.
Sanık Öztürk´ün hakaretlerine suç duyurusu
Sanık Serdar Öztürk´ün sorgu ve savunması sırasında sarf ettiği sözlere ilişkin, duruşma tutanakları çıktığında suç duyurusuyla ilgili değerlendirme yapılmasına hükmedildi.
Tahliye talepleri reddedildi
Mahkeme heyeti, son olarak sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Duruşma, 12 Temmuz Pazartesi günü saat 09.00´a ertelendi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün´ün, Dursun Çiçek, Serdar Öztürk, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım´ın tahliye edilmesi yönünde karşı oy kullandığı görüldü. ( Bugün, Cnnturk, Radikal)
(09 Temmuz 2010, 21:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Islak İmzalı ´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ manşetlerimiz
7´nci iddianamede (Islak İmza) arama yap
Islak imzanın gerçekliği tartışmalarını içeren manşetlerimiz
Albay Dursun Çiçek´in Islak İmza davasındaki savunma ve sorgusu manşetleri