Bir yara varsa onu herkes kaşır. Oturup bu yarayı kimler kaşıyor diye sormak gülünç olmaktır. Silahlar süs olsun diye üretilmez. Silah tüccarları gül değil ölüm pazarlarlar. Bu pazarlık ise pis siyasetler üstünden gider. Yetmez mi? CHP-MHP´nin son açıklamalarına bakın, savaş, kana kan intikam diyorlar. Sıkıyönetimden, OHAL´den söz edenler var. Demokratik açılımı sorumlu gösteriyorlar. Bu büyük demagojidir. Otuz yılda 45 bin gencimiz öldürüldüğünde demokratik açılım projesi mi vardı, AKP´mi vardı? Aksine onların hükümetleri vardı. Öyleyse? Öyleyse Kürt meselesi bahane. Mesele, Türkiye´de ilk kez tabandan gelen sivil demokratik uyanışı, değişimi durdurmak, askerî vesayet rejiminin ve 12 Eylül rejiminin hukuku ve kurumlarıyla tasfiyesini önlemek, statükoyu korumak. Bu akıl tutulması, bu çılgınlık başka türlü açıklanamaz. Bu amaç için çok şey yapıldı, muhtıralar verildi, Ergenekon eylem planları yapıldı yetmedi. Artık Yargıtay eliyle yargı da kılıcını çekti. Yine yetmiyor. Sıra kardeş kavgasına geldi. İnternette dolaşan iletilere bakın. ´İntikam, Kürtlere ölüm, bunu devlete bırakmayacağız biz yapacağız´ diyorlar. Daha da artacağını tahmin zor değil, hele yeni ölümler, cenazeler olursa. Bir iç çatışma halinde seçimler de çare olmaktan çıkar. Böyle bir durum doğduğunda verilecek mesaj şimdiden belli. Muhalefet daha şimdiden söylüyor bunu. ´Türkiye´de yönetim zaafı var, iktidarsızlık ve istikrarsızlık var, hükümet istifa etmelidir´ diyecekler. Artık dinsel irticadan söz bile etmiyorlar. Yeni taktik belli ´AKP devleti felç etti´ diyecekler. Sonuç ise çok bildik bir senaryonun yine göstere göstere sahnelenmesi olacak.
Yargı ve PKK iki koldan taarruzda
Bir yara varsa onu herkes kaşır. Oturup bu yarayı kimler kaşıyor diye sormak gülünç olmaktır. Silahlar süs olsun diye üretilmez. Silah tüccarları gül değil ölüm pazarlarlar. Bu pazarlık ise pis siyasetler üstünden gider. Yetmez mi? CHP-MHP´nin son açıklamalarına bakın, savaş, kana kan intikam diyorlar. Sıkıyönetimden, OHAL´den söz edenler var. Demokratik açılımı sorumlu gösteriyorlar. Bu büyük demagojidir. Otuz yılda 45 bin gencimiz öldürüldüğünde demokratik açılım projesi mi vardı, AKP´mi vardı? Aksine onların hükümetleri vardı. Öyleyse? Öyleyse Kürt meselesi bahane. Mesele, Türkiye´de ilk kez tabandan gelen sivil demokratik uyanışı, değişimi durdurmak, askerî vesayet rejiminin ve 12 Eylül rejiminin hukuku ve kurumlarıyla tasfiyesini önlemek, statükoyu korumak. Bu akıl tutulması, bu çılgınlık başka türlü açıklanamaz. Bu amaç için çok şey yapıldı, muhtıralar verildi, Ergenekon eylem planları yapıldı yetmedi. Artık Yargıtay eliyle yargı da kılıcını çekti. Yine yetmiyor. Sıra kardeş kavgasına geldi. İnternette dolaşan iletilere bakın. ´İntikam, Kürtlere ölüm, bunu devlete bırakmayacağız biz yapacağız´ diyorlar. Daha da artacağını tahmin zor değil, hele yeni ölümler, cenazeler olursa. Bir iç çatışma halinde seçimler de çare olmaktan çıkar. Böyle bir durum doğduğunda verilecek mesaj şimdiden belli. Muhalefet daha şimdiden söylüyor bunu. ´Türkiye´de yönetim zaafı var, iktidarsızlık ve istikrarsızlık var, hükümet istifa etmelidir´ diyecekler. Artık dinsel irticadan söz bile etmiyorlar. Yeni taktik belli ´AKP devleti felç etti´ diyecekler. Sonuç ise çok bildik bir senaryonun yine göstere göstere sahnelenmesi olacak.
Vampirler kana doymuyor, otuz yılda 45 bin gencimizi yitirdik doymadı, yine körpe gençlerimizin canını aldı. Bu vampirin adı ?pis siyasettir.? Pis siyaset yine tabutların başında vatan, millet nutukları attı, sahte gözyaşı döktü. Nutuk atanların hepsi bu kanı durdurabilecek olanlardı, pis siyaset yüzünden yapmadılar bunu. CHP-MHP muhalefeti nicedir, AKP´yi iktidardan düşürmek için, bir kalbur saman için koca ahırı yakmayı göze alıyor. PKK da AKP´yi baş düşman ilan etti, ?devletle çözüm? dedi. AKP ise kısır seçim hesaplarıyla yangına körükle gitti. Dış kışkırtmaları hesaba katmaya hiç gerek yok, bu tablo bir kaos için yeter de artar bile. Yeniden çözümü şiddette aramaya döndük. Siyaset çıldırdı. Şiddete çağrı var. Ama bilinmeli ki, bu kez durum dünden vahim derecede farklı. Akbabalar karabulutlar gibi şehirlerimizin semalarında toplaşıyor. Şiddet, çatışma dağdan ovaya inecek. Bu şiddet farklı olacak, şimdiye dek tanımadığımız, ama tanıdığımızda tanıdığımıza bin lanet edeceğimiz bir şiddet olacak. Kazananı olmayacak olan, herkesin, Türkiye´nin kaybedeceği bir şiddet olacak bu. Oysa halk yavaştan yavaşa bu tehlikeyi görmeye başlamıştı, halk içinde farklı kesimler arasında bir hoşgörü ve diyalog zemini oluşuyordu. Şimdi bu filiz büyümeye fırsat bulamadan şiddetin çizmeleriyle ezilecek. Türkiye, tarihinde ilk kez yakaladığı tabandan yükselen demokratik ve barışçı değişim şansını yitirecek. Düğmeye basılmış durumda, kimlerin bastığının artık hiç önemi yok. Türk-Kürt kardeş kavgasına beş var.
Mesele artık Kürt meselesi değil
Fakat ne acı ki, bu çatışma her ne kadar Kürt meselesi gibi görünüyorsa da artık Kürt meselesi olmaktan da çıkmıştır. Ortada ayrılma, ayrı devlet kurma gibi bir iddia olmadığına göre; anadilde eğitim, Kürt kimliğinin, kültürel haklarının tanınması için, bunun için ortalığın kana ateşe bulanmasının, gençlerimizi yitirmenin, ailelerinin yüreklerine kor düşürmenin anlamı, mantığı var mı? İki taraf için de yok. Öyleyse buradaki mesele artık Kürt meselesinin çözümü değildir. Her şeyi ile öyle görünse de öyle değildir. Herkes, devlet de PKK de çok iyi biliyor ki otuz yıldır savaş ve şiddet yoluyla çözülemeyen Kürt meselesi bu yolla asla çözülemez. Çözülemez ise bu akıl tutulması niye? Niye başa döndük?
Yargı ve PKK´nın eş zamanlı saldırıları
Hep söylendi, hep söyledik bir yara varsa onu herkes kaşır. Oturup bu yarayı kimler kaşıyor diye sormak gülünç olmaktır. Silahlar süs olsun diye üretilmez. Silah tüccarları gül değil ölüm pazarlarlar. Bu pazarlık ise pis siyasetler üstünden gider. Yetmez mi? CHP-MHP´nin son açıklamalarına bakın, savaş, kana kan intikam diyorlar. Sıkıyönetimden, OHAL´den söz edenler var. Demokratik açılımı sorumlu gösteriyorlar. Bu büyük demagojidir. Otuz yılda 45 bin gencimiz öldürüldüğünde demokratik açılım projesi mi vardı, AKP´mi vardı? Aksine onların hükümetleri vardı. Öyleyse? Öyleyse Kürt meselesi bahane. Mesele, Türkiye´de ilk kez tabandan gelen sivil demokratik uyanışı, değişimi durdurmak, askerî vesayet rejiminin ve 12 Eylül rejiminin hukuku ve kurumlarıyla tasfiyesini önlemek, statükoyu korumak. Bu akıl tutulması, bu çılgınlık başka türlü açıklanamaz. Bu amaç için çok şey yapıldı, muhtıralar verildi, Ergenekon eylem planları yapıldı yetmedi. Artık Yargıtay eliyle yargı da kılıcını çekti. Yine yetmiyor. Sıra kardeş kavgasına geldi. İnternette dolaşan iletilere bakın. ?İntikam, Kürtlere ölüm, bunu devlete bırakmayacağız biz yapacağız? diyorlar. Daha da artacağını tahmin zor değil, hele yeni ölümler, cenazeler olursa. Bir iç çatışma halinde seçimler de çare olmaktan çıkar. Böyle bir durum doğduğunda verilecek mesaj şimdiden belli. Muhalefet daha şimdiden söylüyor bunu. ?Türkiye´de yönetim zaafı var, iktidarsızlık ve istikrarsızlık var, hükümet istifa etmelidir? diyecekler. Artık dinsel irticadan söz bile etmiyorlar. Yeni taktik belli ?AKP devleti felç etti ? diyecekler. Sonuç ise çok bildik bir senaryonun yine göstere göstere sahnelenmesi olacak.
Tek çare sivil toplumun harekete geçmesi
Şimdi artık iktidara, muhalefete, PKK´ya ?yapmayın etmeyin? demenin sonuç alıcı bir çağrı olacağını sanmıyorum. Yüreklerin kulakları sağır çünkü. Yapılması gereken şey bir Türk-Kürt çatışmasına karşı sivil toplum güçleri olarak halkı uyarmaktır, tek tek milletvekillerinin vicdanlarına seslenmek, gökyüzünde toplaşan akbabaları kovmaktır. Temiz medyaya da çok iş düşüyor. Mademki tarihimizde ilk kez demokratik değişim tabandan, halktan yükseliyor öyleyse halk olarak demokratik istikrarı, iç barışı korumayı da becerebiliriz, bu birikim var. Bu da bir ilk olur. ( Nabi Yağcı / Taraf)
İŞTE YARGI VE PKK´NIN ORTAK DÜŞMANI
1 ve 2 Nisan 2010 tarihli KCK bildirileri anayasa değişikliklerinden PKK´nın duyduğu rahatsızlığı çok net ifade ediyor: İlk bildiride ´Anayasa değişiklik paketi samimiyetsizliğin, ikiyüzlülüğün belgesidir. AKP ve TC ordusu mutabakata vardı. Can kayıplarından AKP hükümeti sorumludur.? denilirken diğerin de ise Öcalan´ın açıklamaları yer alıyor. Abdullah Öcalan: ?Değerlendirmelerimi Mahir Çayan ve arkadaşlarına adıyorum. 3. Dönem bitti, komplo büyüktür. Kimse ABD´ye bel bağlamasın. Tüm Kürdistan hedeflenmektedir. Çözüm isteyen tüm devlet yetkilileri tasfiye edildi. AKP her şeyin içini boşalttı. Jitem ve Ergenekon işbaşındadır. AKP samimi ise öncelikle seçim barajı ve parti için demokrasiyi düzenler. En büyük engel AKP´dir. 1921 anayasası güncelleşmelidir. Komplocu anayasaya hayır, demokratik anayasaya evet diyorum.?
Emekli İstihbaratçı Binbaşı: Saldırı Ergenekon bağlantılı hiç kuşkum yok
20 yıla yakın Doğu ve Güneydoğu´da PKK´ya karşı mücadele eden Emekli İstihbaratçı Binbaşı Kemal Şahin, Dağlıca, Aktütün ve Reşadiye´de olduğu gibi Şemdinli saldırısından da ağır ihmal kokuları geldiğini söyledi. Şahin, son birkaç yılda benzer olaylar yaşandığını, bunun da kafalarda haklı olarak soru işareti oluşturduğuna dikkat çekti. Askerin yıpratılmamasını isteyen Şahin, bununla birlikte Genelkurmay´ın şüpheleri giderecek bir açıklama yapmasını, varsa sorumlularının cezalandırılmasını talep etti. Aktütün, Dağlıca, Reşadiye gibi saldırılarda yaşanan ihmali hatırlatan Şahin, Genelkurmay´ın bunu açıklığa kavuşturması gerekir. Bunun için gerekli idari ve hukuki süreç başlatılmalı. Bizim bunları artık konuşmamız lazım. Ama bu konu asıl olarak Genelkurmay´ın işidir. Askeri yıpratarak olayın üzerine gitmek yanlış. Fakat Genelkurmay tatmin edici bir açıklama yapamadığı için bunlar her yerde konuşuluyor. Şu an halkın arasında dolaşan binlerce emekli subay var. Bu şüpheleri görmemesi düşünülemez. TSK´nın bunun karşısında ısrarla suskun kalması doğru değil. Kafalarda şüpheler var. Meclis Başkanı tarafından dile getirilen düşünceler toplumun bu yöndeki düşüncesidir. dedi. İstihbaratçı Binbaşı, daha önceki pek çok saldırıda olduğu gibi Gediktepe olayının zamanlamasının da dikkat çekici olduğunu belirtti. Saldırının Anayasa değişikliği ile Ergenekon davası gibi iç olaylarla ilgisinin olduğunu savundu. Bu konuda en küçük bir kuşkusunun bulanmadığını kaydeden emekli binbaşı, Savaş askerlere bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu olay da öyle. Sadece silahlı mücadele gözü ile bakılıp değerlendirilmeyecek çok boyutlu bir olay. Ergenekon ile bağlantılı. Bu konuda hiçbir endişem yok. dedi. Osman Öcalan´ın son açıklamalarını hatırlatan Şahin, şöyle devam etti: Yıllarca dağda bulunmuş. Bu açıklamaları dikkate almak lazım. Bugün PKK´nın artık bir taşeron örgüt olduğunu bilmeyen yok. Burada Öcalan´ı istedikleri gibi yönlendiriyorlar. Dış istihbarat örgütleri. Bu ülkede her bir adım atıldığında ülkenin değişik yerlerinde bombalar patlıyor, baskınlar oluyor.
Hükümete geri adım attırmaya çalışıyorlar
Saldırıların hükümeti baskı altına almak için yapıldığını savunan Kemal Şahin, Kim yıldırılıyor? Siyasi iktidar yıldırılıyor. Geri adım atması sağlanıyor. Bu klasik bir Ergenekon taktiğidir. Cumhuriyet tarihinde hep böyle olmuştur. Onlara göre her şey elden gidiyor. Yargı, dolayısıyla bürokratik vesayet çözülüyor. Yargı ayağa kalkıyor. Bu ülkenin insan hakları, evrensel hukuk standartlarını ve demokrasi çıtasını yükseltecek son Anayasa değişikliği gibi adımlar bunları rahatsız etti. Ortalama Türkiye gündemini takip eden biri bunları çözebilir. Olaylar birbiriyle bağlantılı çünkü. Hükümet, bunları biliyor ama provokasyonla önü kesilmek isteniyor. diye konuştu. Şahin, OHAL taleplerine de tepki gösterdi. 26 yıldır PKK terörüne karşı verilen mücadelenin silahla başarılı olamayacağının ortaya çıktığını hatırlatan Şahin, her şeye rağmen demokratik çerçevede mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Şahin, demokrasinin teröre karşı en etkili panzehir olduğunu söyledi. Emekli istihbaratçı Kemal Şahin, 16 Mayıs´ta Cihan Haber Ajansı´na yaptığı açıklamada bu yazın çok sıcak geçeceğini söylemişti. ( Cihan)
Ergenekon´un zafer haftası
23 Haziran 2010: Ahmet Kekeç (Star): Mustafa Sarıgül parti kurmaktan vazgeçmiş... ?Halkımızın sesine, vicdanımızın çağrısına kulak vererek, tüm gücümüzle Kılıçdaroğlu´nu destekleyeceğiz? buyurmuş... İyi olur, destekleyin... Destekleyin ki, biricik demokratikleşme projesi ?Silivri´ye selam göndermek? ve ?merdiven altı başörtülülerini kafalamak?tan ibaret olan yetersiz politikacılarla bir beş yılımız daha heba olsun. Peki ama, halkınız size ?Parti kur Mustafa? diye ne zaman görev tevdi etti de, bu hakkınızı daha ?ehven? olanından yana kullanıyorsunuz? Bir şeyler oluyor... Kimilerine göre ?iyi bir şeyler...? MHP lideri Devlet Bahçeli, ?Hükümetin bölücü terör örgütüyle müzakeresinin kanlı terör saldırısını artırdığını? öne sürmüş ve 7 Ocak 2010 tarihini ?hükümetten kurtuluş günü? ilan etmiş... Bölücü terör örgütü de ne ola? BDP´yi (eski ismiyle DTP´yi) kastediyor herhalde. İşin ilginç tarafı şu: ?Bölücü terör örgütü? suçlamasına maruz kalan BDP de, tarihsel hasmı MHP´yle birlikte ?aynı hedefe? ateş ediyor. Bakın bu partinin ?ılımlı? kanadını temsil eden genel başkan Selahattin Demirtaş ne diyor: ?Hükümetin demokratik açılım sürecinde başarısız olmasından dolayı terör olaylarında son günlerde artış yaşanmıştır.? Türk milliyetçilerinin partisi ?açılım fazlalığı?ndan, Kürt milliyetçilerinin partisi de ?açılım azlığı?ndan yakınıyor. İlginç değil mi? Problemi ?açılım azlığı?na bağlayan parti, hükümetin müzakere girişimlerini elinin tersiyle itmiş, ?İmralı´dan işaret gelmeden biz bir katkıda bulunmayız? diyerek, bütün diyalog kapılarını kapatmıştı. Problemi ?açılım fazlalığı?na bağlayan parti de, İmralı´nın denkleme dahil edildiğini, hükümetin terör örgütüyle pazarlığa oturarak ?ihanet suçu? işlediğini öne sürmüştü. Peki, İmralı´daki şahıs ne diyordu? Ne diyecek, ?muhalefet haklı? türküsünü çığırıyordu. Hatta, daha da ileri giderek, ?AK parti´nin bölgede geriletilmesi konusunda ilerici mahfillerle işbirliği yapmaya hazır olduklarını? söylüyordu.
Ergenekon tüm gücünü toplayıp saldırıyor: Var veya yok olma savaşı
Başka ?iyi şeyler? de oluyor... Bunları da maddeler halinde dercedelim: BİR: Ergenekon davası yeni bir safhaya girdi... Yargıtay´ın ?fotokopi? üzerinden verdiği tahliye kararı, Silivri´de yatan Ergenekon sanıkları niçin emsal teşkil edecek. Bundan sonra büyük çaplı tahliyeler bekleniyor. İKİ: Balyoz davası sanıkları peş peşe tahliye ediliyor. İkinci posta tahliyeler dün gerçekleşti ve Çetin Doğan´dan sonra Şükrü Sarıışık da serbest bırakıldı. ÜÇ: Yargıtay, dünya hukuk tarihinde bir ?ilk?i gerçekleştirdi ve Mehmet Haberal´ı tahliye etmeyen dokuz hâkimi tazminat cezasına çarptırdı. DÖRT: Anayasa Mahkemesi´nin, referanduma sunulan anayasa değişikliği paketini ?esastan? görüşüp iptal edeceği bekleniyor. Bu ihtimal gerçekleşirse, parlamentonun (dolayısıyla hükümetin) varlık nedeni ortadan kalkacak, Anayasa Mahkemesi ?kurucu irade? fonksiyonu icra edecek. BEŞ: Müjdeler olsun ki, içeride ?terör?le sıkıştırılan hükümetin ?dış dünya?da da bazı ciddi düşmanları var. Mavi Marmara hadisesinden sonra, İsrail ve Amerika´nın Erdoğan´ı gözden çıkardığı söyleniyor... Muhtemelen yola, ?sorun çıkarmayan? bir partnerle devam edilecek. Ne mi olacak? Ergenekon kazanacak... ( Star)
(21 Haziran 2010, 21:43), son güncel.: (23 Haziran 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi